Madde Detay
GARÂMÎ
(d. 906/1500 - ö. 991/994 ?/1584/1586 ?)
divan şairi, kadı, remmal, hattat, musikişinas
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
906/1500 yılında Karaferye'de doğdu. Asıl adı Muhammed olup Kadıcık oğlu ya da Remmal Garâmî olarak tanındı. Garâmî mahlasıyla şiirler yazdı. İyi bir eğitim alan şair Leyszâde’den mülazım oldu ve Rumeli’de kadılık yaptı. Rumeli’de nerelerde görev yaptığı hakkında fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte Âşık Çelebi’nin, Serfice’ye Garâmî yerine kadılığa tayin edildiği elimizdeki bilgiler arasında olduğuna göre şairin burada görev yaptığı kesindir (Kılıç 2010: 1627).
Garâmî, şâirliğinin yanı sıra musikişinas, remmâl, hüner ve meziyet sahibi, hoş sohbet, on parmağında on marifet olan ilginç ve sıra dışı bir şahsiyet olmasıyla ön plana çıkar. Altmışından sonra seyyidlik alâmeti olan sarık sarması da kendisiyle ilgili latîfeler yapılmasına sebep oldu (Erdoğan 2004: 101). Şiiri ve kişiliği hakkında Sehî, şiiri latif, faziletli, zeki, gönül ehli ve nazik bir kişidir derken, Hasan Çelebi ve Beyânî şairin şiirlerini sade bulduğunu belirtir. Kendisiyle görüştüğünü ifade eden Âşık Çelebi ise şairin musikişinaslığı ve remmâlliğini ön plana çıkarırken odun ve somun hakkındaki murabbalarına da sayfalarca yer verir (Kılıç 2010: 1625-1627, Sungurhan 2009: 132, İsen 1998: 242). Ayrıca tezkirelerde Garâmî’nin muklî hattıyla yazdığı hat ve imzalardan da söz edilir.
Kaynaklar şairin, güzel sesi ve tambur çalması yanında “türkîcik ve râzbârî” gibi bestelerinin de bulunduğunu hatta “sîne-çâk” adını verdiği bir saz bile icat ettiğini ifade etmektedir. Ancak hocası Leyszâde sazı dinledikten sonra “bu sazdan vazgeç” diye yemin verip saz yapımı konusundaki şiddetli dini tehditlerle Garâmî’yi korkutmuştur. Remmâlliği hakkında da bir hayli malumat verilen Garamî’nin, özellikle remilin bir türü olan ilm-i habâyâda eşsiz olduğu gelecekten haber verme, insanın içinden geçenleri bilme, yitikleri bulma, yıldızları barıştırma, sevgiliyi ayağına getirme, sevinci kedere, kederi sevince değiştirme gibi konularda usta olduğu anlatılır (Erdoğan 2013: 219).
Garâmî’nin şiirlerini bir divanda topladığı da mevcut nüshasından anlaşılmaktadır. Garâmî Divanı’nın bugün bilinen tek yazma nüshası İngiltere’de British Museum’da Or. 1148 numarada kayıtlıdır. 169 varak olan divanın, 972/1564 tarihini taşıyan sonundaki kayıttan müellif hattı olduğu anlaşılmaktadır. Bu divanda bulunan şiirlerden yola çıkarak Garâmî’nin genellikle kolay anlaşılan, sade bir anlatımı tercih ettiği üslubuyla ilgili bilgiler arasındadır. Halk diline yakın bir söyleyişi, nükteli şiir tarzını benimsemesi, atasözü ve deyimlerden faydalanmasından dolayı Necâtî takipçisi olarak değerlendirilmiştir (Erdoğan 2004: 101). Ayrıca Âşık Çelebi, bir de şairin Karaferye hakkında yazdığı Şehrengiz’i olduğunu belirtir (Kılıç 2010: 1628).
Mehmed Süreyya, şairin III. Murad devrinin (1574-1595) ortalarında vefat ettiğini kaydetmektedir (Akbayar 1996: 545). Eğer bu bilgi doğru ise kaynaklarda altmışından sonra seyyidlik iddia ederek yeşil sarık sarındığı belirtildiğine ve Sehî Tezkiresi’nin bazı nüshalarında şairin biyografisinin yer aldığına göre III. Murad’ın saltanatının tam ortaları olan 991/1584-994/1586 yıllarında vefat ettiği söylenebilir.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Başpınar, Fatih (2013). Garâmî - Dîvân. İstanbul: Yedirenk Yay.
Demir, Recep (2014). “XVI. Yüzyıl Şairi Garâmî’nin Edebiyat Çevresi ve Saraya Yaklaşma Gayretleri”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research 7 (33): 80-92.
Erdoğan, Kenan (2004). “Ateş Pahası Deyimi ve Sıra Dışı Bir Şair Garâmî Üzerine”. Millî Folklor 8 (64): 98-106.
Erdoğan, Kenan ve Tuğba Aydoğan (2013). “Balkanlarda Bilinmeyen Bir Şair Garâmî ve Divânı”. 2. Uluslar arası Dil ve Edebiyat Konferansı Bildiri Kitabı I. Balkanlarda Türkçe. Tiran/Arnavutluk.
İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Tezkire Heşt Behişt. Sehî Bey. Ankara: Akçağ Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-Şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî. Ankara: Bizim Büro Yay.
Sungurhan Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü'ş-Şuarâ. Ankara: KB Yay. e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215416/h/giris.pdf [erişim tarihi: 04.02.2015]
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: KB Yay. e-kitap:http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219121/h/girishc.pdf [erişim tarihi 04.02.2015]
Şemseddin Sâmî (1311). Kâmûsü’l-A’lâm. C.5. İstanbul.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. ŞERİFE ÖRDEKYayın Tarihi: 05.02.2015Güncelleme Tarihi: 01.11.2020Eserlerinden Örnekler
Murabba’-ı Somun
Çok zemândur ikimüz bir sofrada konuşmaduk
Cenge girüp biribirümüzle el sunuşmaduk
Sofra sahrâsında esb-i ele binüp koşmaduk
Karvaşalum gel beri meydâna aslanum somun
Kapına giden kapar geldükde unun dengini
Furuna girsekdi görürdün cihânun cengini
Halka dirir benekle dîvâneler pelehengini
Ey yürekler bâresi her yirde yârânum somun
Furuna düşen ider habbâze dilince sadâ
İn haber itmek kanı nânı key kamu ehlibâ
Akça ile eyle yüz göstermezin dirsen bana
Nakd-ı cânum al ala gözli güzel hanum somun
Ocaga mı yandı götürildi dünyâda odun
Kar yirine yagan olsayıdı n’olaydı un
Heftesidür itmegün yüzini gördümdüm bugün
Kandasın sen ey ekâbir lokması cânum somun
Sözime gûş ur işit ey husrev-i ‘âlî-cenâb
Oldı bu kahtile ‘âlem halkınun hâli harâb
Oldı görmez yirde gözgü kimse togmaz âftâb
Kapuyı yakdum odun oldı açuk kaldı bâb
Heftesidür sancılalı dahı çig yatur kebâb
Ey Garâmî himet eylerse o şâh-ı kâm-yâb
Tanrı Tagınun gelür odunı bî-‘add u hisâb
Şimdi halkun derdi bu va’llâhi a’lemü’s-savâb
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-Şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 1628, 1629.)
***
Bâkî’nin Azledilmesi Üzerine Yazdığı Manzume
İrüp şi’rile Bâkî hûb nâma
Duhûl itdi kulûb-ı hâs u ‘amâ
Nice Zâtî Necatî nice Ahmed
Bunlardan belki ahmeddür enâma
Tahayyül idemez şi’rin Hayâlî
İremez idi aksâ-yı merâma
İşitse güft ü gûyın belki Selmân
Diyeydi almaz idüm şi’ri fâma
İdüp de akd ıkd dürr-i nazmın
Nizâmî dizemez silk-i nizâma
Sunup câm-ı Cemin destine Câmî
Geyürür idi ana fahrî câme
Sözin anlamıyan dir mantıku’t-tayr
Bilen bülbül dir ol mîr-i kelâma
Süleymân’un şi’ir dir âsafiyken
Azil gadr itdi ol mîr-i kelâma
Ri’âyetden ki olmuşdı mukârin
Kamusı döndi ahlâma menâma
Kasâvet tardiyçün def’-i gam içün
Düşünmek lâzım olmuşdı müdâma
Şi’irle pehlevân-ı ‘âlem olup
Salâ itdi Garâmî Rûm’a Şâm’a
(Demir, Recep (2014). “XVI. Yüzyıl Şairi Garâmî’nin Edebiyat Çevresi ve Saraya Yaklaşma Gayretleri”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research 7 (33): 85.)
***
İstanbul’da Yaşanan Arpa ve Otluk Kıtlığı Üzerine Yazdığı Manzumesinden
Arpası olsa olur tarlada başak kırpanun
Yıgınla bulunur vaktiyle çayır çırpanun
Yalıya çık saza çal otluk dilersen dırpanun
Âh elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Göge çıktı arpa derdinden figânı atlarun
Oda yandı ot içün göynidi cânı atlarun
Arpa otluk bulmayup kurıdı kanı atlarun
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Şehr içinde otluga arpaya kalmadı sebât
Yire sokdı göge mi uçurdı bilmem kâinât
Bişe ona onbişe yigirmiye satıldı at
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Bine aldum altunun birine satdum atumı
Baldırı toruya bindim terk idüp dârâtumı
Defter almaz otluga arpaya ihrâcâtumı
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Az bahâya nice virmezsin ki otlık arpa yok
Göremez düşünde at otlugı tutmışdur uçuk
Oynadı at gitdi çul kalmadı ortada buçuk
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
(Erdoğan, Kenan ve Tuğba Aydoğan (2013). “Balkanlarda Bilinmeyen Bir Şair Garâmî ve Divânı”. 2. Uluslar arası Dil ve Edebiyat Konferansı Bildiri Kitabı I. Balkanlarda Türkçe. Tiran/Arnavutluk. 228.)
***
Ey dil dime cism itmez rûh ile revândan haz
Bir ten ki ola mürde itmez mi o candan haz
Herkes ne bilür la’lün mey idügini cânâ
Sarrâfî olan eyler yâkut-ı revândan haz
Lutf eyle benüm nâlem bülbül gibi arturma
Ey yüzi gül itmezsin âh ile figândan haz
Kirpigün o tîr-endâz kaşunsa kemân-keşdür
Dil murgı kaçar itmez tîr ile kemândan haz
Fakr ile gelen âdem dünyada huzûr itmez
Devletlü olan eyler kevn ile mekândan haz
Bin dürlü kirişmeyle nâzına niyâz itdüm
Âşık olan itmez mi çeşm-i nigerândan haz
La’l-i lebini öpsem sorar mı bunı âdem
İtmez mi şu kes kucsa mûy ile miyândan haz
Ey zâhid-i sad sâle kucma belini dirsin
La’l-i lebini öpsem olmaz mı ya andan haz
Benden çü Garâmîyem gir koynuma hîç korkma
Ger eyler isen rûhum emn ile emândan haz
(Başpınar, Fatih (2013). Garâmî - Dîvân. İstanbul: Yedirenk Yay. 482, 483.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 05.02.2015Güncelleme Tarihi: 01.11.2020Eserlerinden Örnekler
Murabba’-ı Somun
Çok zemândur ikimüz bir sofrada konuşmaduk
Cenge girüp biribirümüzle el sunuşmaduk
Sofra sahrâsında esb-i ele binüp koşmaduk
Karvaşalum gel beri meydâna aslanum somun
Kapına giden kapar geldükde unun dengini
Furuna girsekdi görürdün cihânun cengini
Halka dirir benekle dîvâneler pelehengini
Ey yürekler bâresi her yirde yârânum somun
Furuna düşen ider habbâze dilince sadâ
İn haber itmek kanı nânı key kamu ehlibâ
Akça ile eyle yüz göstermezin dirsen bana
Nakd-ı cânum al ala gözli güzel hanum somun
Ocaga mı yandı götürildi dünyâda odun
Kar yirine yagan olsayıdı n’olaydı un
Heftesidür itmegün yüzini gördümdüm bugün
Kandasın sen ey ekâbir lokması cânum somun
Sözime gûş ur işit ey husrev-i ‘âlî-cenâb
Oldı bu kahtile ‘âlem halkınun hâli harâb
Oldı görmez yirde gözgü kimse togmaz âftâb
Kapuyı yakdum odun oldı açuk kaldı bâb
Heftesidür sancılalı dahı çig yatur kebâb
Ey Garâmî himet eylerse o şâh-ı kâm-yâb
Tanrı Tagınun gelür odunı bî-‘add u hisâb
Şimdi halkun derdi bu va’llâhi a’lemü’s-savâb
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-Şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 1628, 1629.)
***
Bâkî’nin Azledilmesi Üzerine Yazdığı Manzume
İrüp şi’rile Bâkî hûb nâma
Duhûl itdi kulûb-ı hâs u ‘amâ
Nice Zâtî Necatî nice Ahmed
Bunlardan belki ahmeddür enâma
Tahayyül idemez şi’rin Hayâlî
İremez idi aksâ-yı merâma
İşitse güft ü gûyın belki Selmân
Diyeydi almaz idüm şi’ri fâma
İdüp de akd ıkd dürr-i nazmın
Nizâmî dizemez silk-i nizâma
Sunup câm-ı Cemin destine Câmî
Geyürür idi ana fahrî câme
Sözin anlamıyan dir mantıku’t-tayr
Bilen bülbül dir ol mîr-i kelâma
Süleymân’un şi’ir dir âsafiyken
Azil gadr itdi ol mîr-i kelâma
Ri’âyetden ki olmuşdı mukârin
Kamusı döndi ahlâma menâma
Kasâvet tardiyçün def’-i gam içün
Düşünmek lâzım olmuşdı müdâma
Şi’irle pehlevân-ı ‘âlem olup
Salâ itdi Garâmî Rûm’a Şâm’a
(Demir, Recep (2014). “XVI. Yüzyıl Şairi Garâmî’nin Edebiyat Çevresi ve Saraya Yaklaşma Gayretleri”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research 7 (33): 85.)
***
İstanbul’da Yaşanan Arpa ve Otluk Kıtlığı Üzerine Yazdığı Manzumesinden
Arpası olsa olur tarlada başak kırpanun
Yıgınla bulunur vaktiyle çayır çırpanun
Yalıya çık saza çal otluk dilersen dırpanun
Âh elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Göge çıktı arpa derdinden figânı atlarun
Oda yandı ot içün göynidi cânı atlarun
Arpa otluk bulmayup kurıdı kanı atlarun
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Şehr içinde otluga arpaya kalmadı sebât
Yire sokdı göge mi uçurdı bilmem kâinât
Bişe ona onbişe yigirmiye satıldı at
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Bine aldum altunun birine satdum atumı
Baldırı toruya bindim terk idüp dârâtumı
Defter almaz otluga arpaya ihrâcâtumı
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Az bahâya nice virmezsin ki otlık arpa yok
Göremez düşünde at otlugı tutmışdur uçuk
Oynadı at gitdi çul kalmadı ortada buçuk
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
(Erdoğan, Kenan ve Tuğba Aydoğan (2013). “Balkanlarda Bilinmeyen Bir Şair Garâmî ve Divânı”. 2. Uluslar arası Dil ve Edebiyat Konferansı Bildiri Kitabı I. Balkanlarda Türkçe. Tiran/Arnavutluk. 228.)
***
Ey dil dime cism itmez rûh ile revândan haz
Bir ten ki ola mürde itmez mi o candan haz
Herkes ne bilür la’lün mey idügini cânâ
Sarrâfî olan eyler yâkut-ı revândan haz
Lutf eyle benüm nâlem bülbül gibi arturma
Ey yüzi gül itmezsin âh ile figândan haz
Kirpigün o tîr-endâz kaşunsa kemân-keşdür
Dil murgı kaçar itmez tîr ile kemândan haz
Fakr ile gelen âdem dünyada huzûr itmez
Devletlü olan eyler kevn ile mekândan haz
Bin dürlü kirişmeyle nâzına niyâz itdüm
Âşık olan itmez mi çeşm-i nigerândan haz
La’l-i lebini öpsem sorar mı bunı âdem
İtmez mi şu kes kucsa mûy ile miyândan haz
Ey zâhid-i sad sâle kucma belini dirsin
La’l-i lebini öpsem olmaz mı ya andan haz
Benden çü Garâmîyem gir koynuma hîç korkma
Ger eyler isen rûhum emn ile emândan haz
(Başpınar, Fatih (2013). Garâmî - Dîvân. İstanbul: Yedirenk Yay. 482, 483.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 01.11.2020Eserlerinden Örnekler
Murabba’-ı Somun
Çok zemândur ikimüz bir sofrada konuşmaduk
Cenge girüp biribirümüzle el sunuşmaduk
Sofra sahrâsında esb-i ele binüp koşmaduk
Karvaşalum gel beri meydâna aslanum somun
Kapına giden kapar geldükde unun dengini
Furuna girsekdi görürdün cihânun cengini
Halka dirir benekle dîvâneler pelehengini
Ey yürekler bâresi her yirde yârânum somun
Furuna düşen ider habbâze dilince sadâ
İn haber itmek kanı nânı key kamu ehlibâ
Akça ile eyle yüz göstermezin dirsen bana
Nakd-ı cânum al ala gözli güzel hanum somun
Ocaga mı yandı götürildi dünyâda odun
Kar yirine yagan olsayıdı n’olaydı un
Heftesidür itmegün yüzini gördümdüm bugün
Kandasın sen ey ekâbir lokması cânum somun
Sözime gûş ur işit ey husrev-i ‘âlî-cenâb
Oldı bu kahtile ‘âlem halkınun hâli harâb
Oldı görmez yirde gözgü kimse togmaz âftâb
Kapuyı yakdum odun oldı açuk kaldı bâb
Heftesidür sancılalı dahı çig yatur kebâb
Ey Garâmî himet eylerse o şâh-ı kâm-yâb
Tanrı Tagınun gelür odunı bî-‘add u hisâb
Şimdi halkun derdi bu va’llâhi a’lemü’s-savâb
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-Şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 1628, 1629.)
***
Bâkî’nin Azledilmesi Üzerine Yazdığı Manzume
İrüp şi’rile Bâkî hûb nâma
Duhûl itdi kulûb-ı hâs u ‘amâ
Nice Zâtî Necatî nice Ahmed
Bunlardan belki ahmeddür enâma
Tahayyül idemez şi’rin Hayâlî
İremez idi aksâ-yı merâma
İşitse güft ü gûyın belki Selmân
Diyeydi almaz idüm şi’ri fâma
İdüp de akd ıkd dürr-i nazmın
Nizâmî dizemez silk-i nizâma
Sunup câm-ı Cemin destine Câmî
Geyürür idi ana fahrî câme
Sözin anlamıyan dir mantıku’t-tayr
Bilen bülbül dir ol mîr-i kelâma
Süleymân’un şi’ir dir âsafiyken
Azil gadr itdi ol mîr-i kelâma
Ri’âyetden ki olmuşdı mukârin
Kamusı döndi ahlâma menâma
Kasâvet tardiyçün def’-i gam içün
Düşünmek lâzım olmuşdı müdâma
Şi’irle pehlevân-ı ‘âlem olup
Salâ itdi Garâmî Rûm’a Şâm’a
(Demir, Recep (2014). “XVI. Yüzyıl Şairi Garâmî’nin Edebiyat Çevresi ve Saraya Yaklaşma Gayretleri”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research 7 (33): 85.)
***
İstanbul’da Yaşanan Arpa ve Otluk Kıtlığı Üzerine Yazdığı Manzumesinden
Arpası olsa olur tarlada başak kırpanun
Yıgınla bulunur vaktiyle çayır çırpanun
Yalıya çık saza çal otluk dilersen dırpanun
Âh elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Göge çıktı arpa derdinden figânı atlarun
Oda yandı ot içün göynidi cânı atlarun
Arpa otluk bulmayup kurıdı kanı atlarun
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Şehr içinde otluga arpaya kalmadı sebât
Yire sokdı göge mi uçurdı bilmem kâinât
Bişe ona onbişe yigirmiye satıldı at
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Bine aldum altunun birine satdum atumı
Baldırı toruya bindim terk idüp dârâtumı
Defter almaz otluga arpaya ihrâcâtumı
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Az bahâya nice virmezsin ki otlık arpa yok
Göremez düşünde at otlugı tutmışdur uçuk
Oynadı at gitdi çul kalmadı ortada buçuk
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
(Erdoğan, Kenan ve Tuğba Aydoğan (2013). “Balkanlarda Bilinmeyen Bir Şair Garâmî ve Divânı”. 2. Uluslar arası Dil ve Edebiyat Konferansı Bildiri Kitabı I. Balkanlarda Türkçe. Tiran/Arnavutluk. 228.)
***
Ey dil dime cism itmez rûh ile revândan haz
Bir ten ki ola mürde itmez mi o candan haz
Herkes ne bilür la’lün mey idügini cânâ
Sarrâfî olan eyler yâkut-ı revândan haz
Lutf eyle benüm nâlem bülbül gibi arturma
Ey yüzi gül itmezsin âh ile figândan haz
Kirpigün o tîr-endâz kaşunsa kemân-keşdür
Dil murgı kaçar itmez tîr ile kemândan haz
Fakr ile gelen âdem dünyada huzûr itmez
Devletlü olan eyler kevn ile mekândan haz
Bin dürlü kirişmeyle nâzına niyâz itdüm
Âşık olan itmez mi çeşm-i nigerândan haz
La’l-i lebini öpsem sorar mı bunı âdem
İtmez mi şu kes kucsa mûy ile miyândan haz
Ey zâhid-i sad sâle kucma belini dirsin
La’l-i lebini öpsem olmaz mı ya andan haz
Benden çü Garâmîyem gir koynuma hîç korkma
Ger eyler isen rûhum emn ile emândan haz
(Başpınar, Fatih (2013). Garâmî - Dîvân. İstanbul: Yedirenk Yay. 482, 483.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Murabba’-ı Somun
Çok zemândur ikimüz bir sofrada konuşmaduk
Cenge girüp biribirümüzle el sunuşmaduk
Sofra sahrâsında esb-i ele binüp koşmaduk
Karvaşalum gel beri meydâna aslanum somun
Kapına giden kapar geldükde unun dengini
Furuna girsekdi görürdün cihânun cengini
Halka dirir benekle dîvâneler pelehengini
Ey yürekler bâresi her yirde yârânum somun
Furuna düşen ider habbâze dilince sadâ
İn haber itmek kanı nânı key kamu ehlibâ
Akça ile eyle yüz göstermezin dirsen bana
Nakd-ı cânum al ala gözli güzel hanum somun
Ocaga mı yandı götürildi dünyâda odun
Kar yirine yagan olsayıdı n’olaydı un
Heftesidür itmegün yüzini gördümdüm bugün
Kandasın sen ey ekâbir lokması cânum somun
Sözime gûş ur işit ey husrev-i ‘âlî-cenâb
Oldı bu kahtile ‘âlem halkınun hâli harâb
Oldı görmez yirde gözgü kimse togmaz âftâb
Kapuyı yakdum odun oldı açuk kaldı bâb
Heftesidür sancılalı dahı çig yatur kebâb
Ey Garâmî himet eylerse o şâh-ı kâm-yâb
Tanrı Tagınun gelür odunı bî-‘add u hisâb
Şimdi halkun derdi bu va’llâhi a’lemü’s-savâb
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-Şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
***
Bâkî’nin Azledilmesi Üzerine Yazdığı Manzume
İrüp şi’rile Bâkî hûb nâma
Duhûl itdi kulûb-ı hâs u ‘amâ
Nice Zâtî Necatî nice Ahmed
Bunlardan belki ahmeddür enâma
Tahayyül idemez şi’rin Hayâlî
İremez idi aksâ-yı merâma
İşitse güft ü gûyın belki Selmân
Diyeydi almaz idüm şi’ri fâma
İdüp de akd ıkd dürr-i nazmın
Nizâmî dizemez silk-i nizâma
Sunup câm-ı Cemin destine Câmî
Geyürür idi ana fahrî câme
Sözin anlamıyan dir mantıku’t-tayr
Bilen bülbül dir ol mîr-i kelâma
Süleymân’un şi’ir dir âsafiyken
Azil gadr itdi ol mîr-i kelâma
Ri’âyetden ki olmuşdı mukârin
Kamusı döndi ahlâma menâma
Kasâvet tardiyçün def’-i gam içün
Düşünmek lâzım olmuşdı müdâma
Şi’irle pehlevân-ı ‘âlem olup
Salâ itdi Garâmî Rûm’a Şâm’a
(Demir, Recep (2014). “XVI. Yüzyıl Şairi Garâmî’nin Edebiyat Çevresi ve Saraya Yaklaşma Gayretleri”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research 7 (33): 85.)
***
İstanbul’da Yaşanan Arpa ve Otluk Kıtlığı Üzerine Yazdığı Manzumesinden
Arpası olsa olur tarlada başak kırpanun
Yıgınla bulunur vaktiyle çayır çırpanun
Yalıya çık saza çal otluk dilersen dırpanun
Âh elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Göge çıktı arpa derdinden figânı atlarun
Oda yandı ot içün göynidi cânı atlarun
Arpa otluk bulmayup kurıdı kanı atlarun
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Şehr içinde otluga arpaya kalmadı sebât
Yire sokdı göge mi uçurdı bilmem kâinât
Bişe ona onbişe yigirmiye satıldı at
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
…
Bine aldum altunun birine satdum atumı
Baldırı toruya bindim terk idüp dârâtumı
Defter almaz otluga arpaya ihrâcâtumı
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
Az bahâya nice virmezsin ki otlık arpa yok
Göremez düşünde at otlugı tutmışdur uçuk
Oynadı at gitdi çul kalmadı ortada buçuk
Ah elinden otlugun feryâd elinden arpanun
(Erdoğan, Kenan ve Tuğba Aydoğan (2013). “Balkanlarda Bilinmeyen Bir Şair Garâmî ve Divânı”. 2. Uluslar arası Dil ve Edebiyat Konferansı Bildiri Kitabı I. Balkanlarda Türkçe. Tiran/Arnavutluk. 228.)
***
Ey dil dime cism itmez rûh ile revândan haz
Bir ten ki ola mürde itmez mi o candan haz
Herkes ne bilür la’lün mey idügini cânâ
Sarrâfî olan eyler yâkut-ı revândan haz
Lutf eyle benüm nâlem bülbül gibi arturma
Ey yüzi gül itmezsin âh ile figândan haz
Kirpigün o tîr-endâz kaşunsa kemân-keşdür
Dil murgı kaçar itmez tîr ile kemândan haz
Fakr ile gelen âdem dünyada huzûr itmez
Devletlü olan eyler kevn ile mekândan haz
Bin dürlü kirişmeyle nâzına niyâz itdüm
Âşık olan itmez mi çeşm-i nigerândan haz
La’l-i lebini öpsem sorar mı bunı âdem
İtmez mi şu kes kucsa mûy ile miyândan haz
Ey zâhid-i sad sâle kucma belini dirsin
La’l-i lebini öpsem olmaz mı ya andan haz
Benden çü Garâmîyem gir koynuma hîç korkma
Ger eyler isen rûhum emn ile emândan haz
(Başpınar, Fatih (2013). Garâmî - Dîvân. İstanbul: Yedirenk Yay. 482, 483.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | RÂMİZ, Seyyid Mehmed Râmiz Efendi | d. ? - ö. 1758 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ŞEYHÎ, Lamba-zâde Şeyhî Mustafa Efendi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | İZZET, Hüseyin İzzet Efendi, Karaferyeli | d. 1829 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |