GUFRANÎ, Durmuş Ali

(d. 1864 / ö. 1926)
?
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Durmuş Ali, 1864 yılında Karaman'ın merkez ilçesine bağlı Başkışla köyünde dünyaya gelmiştir. Şiirlerinde Gufranî mahlasını kullanır. Karaman’da tanınmış bir aile olan Koçakdedeler ailesine mensup olan Gufranî’nin babasının adı Ferhat Mehmet’tir. Âşığın annesi hakkında uzunca bir şiir yazmasına rağmen şiirlerinde annesinin adından söz etmemiş ve kaynaklarda da annesi hakkında herhangi bir bilgi tespit edilememiştir. Hakkındaki çalışmalar içerisinde yalnızca D. Ali Gülcan, Gufranî’nin annesinin adının Fatma olduğunu aktarır (Gülcan 1968: 5; Sakaoğlu 2000: 46-47; Özmen 1998: 609). Gufranî’nin öğrenim hayatı hakkında çeşitli kaynaklarda farklı görüşler mevcut olsa da ilköğrenimine doğduğu köydeki Sıbyan mektebinde başlayarak okuma yazmayı öğrendiği kesindir. İlk dönem çalışmalarında Gufranî’nin tahsil hayatının bundan ibaret olduğunu aktaran Mehmet Önder, sonraki yıllarda, çocukken Bakışla köyünde medrese tahsili gördüğünü, arından da öğrenimini Karaman’da bulunan Hacı İshak Medresesi’nde sürdürdüğünü tespit etmiştir (Önder 1951: 298; Sakaoğlu 2000: 49; Gülcan 1968: 5-6; Gülcan 1969: 22; Tek 2015: 883). Ancak Namdar Rahmi Karatay’ın şairle ilgili olarak anlattığı anısından hareketle onun az çok okuma yazma bildiğini de öne süren araştırmacılar vardır (Tek 2015: 883). Kaynaklarda dört kez evlilik yaptığı aktarılan Âşık Gufranî’nin kaç çocuğu olduğu hakkında herhangi bir malumat bulunmamaktadır. Bazı özel nedenlerle Bakışla’dan Karaman’a göç etmiş ve Koçak Dede mahallesinde bir ev satın alarak vefatına kadar burada yaşamıştır (Sakaoğlu 2000: 50). D. Ali Gülcan, Gufranî’nin orta boylu, orta vücutta, sakin ve çekingen tabiatlı, gösterişten hoşlanmayan, açık fikirli ve ileri görüşlü bir kişiliğe sahip olduğunu ifade etmiştir (Gülcan 1968: 6-7; Gülcan 1969: 23-24; Tek 2015: 883). Gufranî’nin vefatıyla ilgili olarak Konya Vilâyet-i Halkıyyât ve Harsıyyât adlı eserde yer alan, “Kitabımızın tab’ı esnasında (1926), Gufranî’nin vefat ettiğini teessüfle haber aldık. Gufranî, son devrin yetiştirdiği saz şairlerinin iyilerindendi. Tevellüd tarihi h.1280 olduğuna göre, altmış iki senelik ömür süren bu âşık yaşadığı müddetçe daima fakr u sefalet çekmiş ve yine aynı vaziyette hayata veda eylemiştir.” satırları onun 1926 yılında vefat ettiğini göstermektedir (Sakaoğlu 2000: 48).

Âşık Gufranî, on beş yaşlarındayken şiir yazmaya başlamıştır. Aynı zamanda saz da çalan âşığın şiirlerinde hece ve aruz vezninin her ikisini de kullandığını görülür (Sakaoğlu 2000: 48). Çeşitli konularda şiirler kaleme alan Gufranî’nin şairliği hakkında Sadettin Nüzhet Ergun, “mutasavvıfâne şiirlerindeki muvaffakiyeti taktire şâyan derecede yüksektir” şeklindeki satırlarıyla onun tasavvufî konularda kaleme aldığı şiirlerinden övgüyle söz etmiştir (Ergun 1927: 82). Yaşadığı devrin saz şairleri içerisinde tanınıp aranılanlarından olan Âşık Gufranî, Konya’da âşıkların uğrak yeri olan Sulu Kahve’de devrin tanınmış âşıklarından Silleli Figanî ve Konyalı Cevrî ile atışmalar yapmıştır (Cunbur 1968: 309). Âşık Gufranî’ye mahlasının kim tarafından verildiği bilinmemekle birlikte, hakkında iki farklı bâde içme hikâyesi mevcuttur. Bunlardan ilkinde, “1879 yılında bir gün akşamdan yağmaya başlayan kar gece yarısından sonra dinmiş dolunay ışığında her taraf sabah gibi aydınlık bir biçimde kar tabakasına bürünmüştür. Durmuş Ali bir ara uyanır ve odanın içinin aydınlık olması nedeniyle sabah olduğunu sanıp elbiselerini giyer ve okula koşar. Okula vardığında öğretmeninin yerinde koca kavuklu üç hoca oturduğunu görür. Hocalardan biri diğerine, ‘doldur, ver’ der. Bir diğeri de, ‘çok doldurma, götüremez’ der ve yüzünü dönerek Durmuş Ali’ye, ‘al evlat, yaradan aşkına iç’ deyip doluyu sunar. Edeple doluyu alan Durmuş Ali, hafif arkasını dönerek doluyu içer ve boş kadehi geri vermek üzere arkasını döndüğünde meydanda kimseyi göremez”. O günden sonra da vezinli şiirler söylemeye başlar. Diğer bâde içme hikâyesi ise buna göre daha sadedir. “Bir gece rüyasında, ‘kalk oğul, mektep vakti geldi’ diye bir ses duyar ve uyanır. Hemen kalkıp okula gider, ancak vaktin henüz gece olduğunu anlasa da eve geri dönmez. Bir köşede otururken uyuklamaya başlar ve rüyasında birkaç hoca kendisine bir kadeh verir. Bu kadehin içindekini içerken bir kısmını yere döker ve bâdenin tamamını içemez” ve bu rüyadan sonra şiirler söylemeye başlar (Sakaoğlu 2000: 52).

Gufranî’nin elimizde bulunan az sayıdaki şiiri arasında destanların sayıca çokluğu dikkat çekmektedir. Bu da onun daha çok bu türde şiirler kaleme aldığına işaret etmektedir. Namdar Rahmi Bey, şairin destan söyleyerek ve bastırdığı destanları satarak geçimini sağladığını belirtmiştir (Tek 2015: 883). Bu manzumeler içerisinde 43 hanelik 1. Dünya Savaşı’nı cephe gerisinden itibaren adım adım anlatan “Cihâd-ı Ekber Destanı”, Namdar Rahmi Bey tarafından bastırılarak Gufranî adına satılmıştır. Bazı destanları taşlama türünde olan âşığın, 64 mısralık “Yaşnâme”sinin yanı sıra Evlilik Destanı, Kuşların Dilinden Destan, Lodos ile Poyraz Destanı, Ay ile Güneş Destanı ve Atasözleri Destanı onun edebiyatımızda destan şairleri arasında yer almasını sağlamıştır. Şiirlerinde atasözü, deyim ve mahallî söyleyişlere de sık sık yer vermiştir. Az sayıda koşma ve semaisi de bulunan Gufranî’nin hece ölçüsüyle kaleme aldığı şiirlerinin daha başarılı olduğu görülür (Sakaoğlu 2000: 53-55). Yaşamının son dönemlerinde saz çalmayı bırakan Âşık Gufranî’nin tasavvufi içerikli bazı şiirleri Alevi-Bektaşi saz ve ses sanatçıları tarafından çeşitli mecralarda günümüzde de icra edilmeye devam etmektedir.

Kaynakça

Cunbur, Müjgân (1968). Başakların Sesi. Ankara: Poyraz Reklam Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1927). Halk Şairleri / Birinci Kitap. İstanbul: yyy.

Gülcan, D. Ali (1968). Karamanlı Halk Ozanlarından Gufrânî ve Kenzî. Konya: Ülkü Basımevi.

Gülcan, D. Ali (1969). “Âşık Gufrânî”. Çağrı. C. 14. 141: 22-24.

Önder, Mehmet (1951). “Saz Şairleri: Karamanlı Gufrani”. Türk Folklor Araştırmaları. 2 (28): 438.

Özmen, İsmail (1998). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C. 5. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Sakaoğlu, Saim (2000). “Karamanlı İki Âşık: Kenzî ve Gufrânî”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi. 7: 35-72.

Tek, Recep (2015). “Âşık Gufrânî’nin Cihâd-ı Ekber Destanı’nın Tahlili”. Turkish Studies. C. V. 10 (4): 877-894.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. BÜLENT AKIN
Yayın Tarihi: 05.03.2019
Güncelleme Tarihi: 27.06.2022

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ATABALA MİRZAYEVd. 1929 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2HÜSEYİN/NAMVERî, Hüseyin Namverîd. 1922 - ö. 2000Doğum YeriGörüntüle
3HÜSAYN PİRİYEVd. 1938 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4SEYFİ KILIÇd. 1864 - ö. 1954Doğum YılıGörüntüle
5Mahmut Sadıkd. 1864 - ö. 28 Temmuz 1936Doğum YılıGörüntüle
6BEHCETd. 1864 - ö. 1900Doğum YılıGörüntüle
7ELESGER ALMEMMED OĞLUd. 1821 - ö. 07.03.1926Ölüm YılıGörüntüle
8Fatih Emirhand. 13 Ocak 1886 - ö. 9 Mart 1926Ölüm YılıGörüntüle
9KEMALÎ BABA, Mustafad. 1859 - ö. 06.05.1926Ölüm YılıGörüntüle
10SALİH, Salih Çelikd. 1957 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11GARİP ERGÜL, Hüsamettin Ergüld. 1964 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12EFKÂRÎ, Ali Demird. 1935 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13ZİYADİN CEMAYd. 1878 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14SÜRMELİCAN, Sürmelican Kayad. 1959 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
15Faik Ali Ozansoyd. 1876 - ö. 1 Ekim 1950Madde AdıGörüntüle