HALİL, Bursalı

(d. ?/? - ö. 1046/1636/1637)
Âşık
(Âşık / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Hayatı hakkındaki bilgiler sınırlı olup çoğu tahminden öteye gitmemektedir. Şairnâmelerden hareketle Bursa’da doğduğu söylenebilir. Adı ile ilgili bilgilere de şairnamelerde rastlanmaktadır. Tezkire yazarlarından Bursalı Beliğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân adlı eserinde “Bî-vezn ü kâfiyenin güzidesi” diyerek onu aşağılamak isterken, farkına varmadan 1636-1637 yılında vefat ettiğini ve çağdaşı Kayıkçı Kul Mustafa ile atıştıklarını söyleyerek, onun hayatıyla ilgili en önemli bilgileri vermiştir. Gelibolulu Mustafa Âli Nevâidü’n-nefâis kavâidi’l-mecalis adlı eserinde pek çok âşığı aşağılarken Halil’i Karaca Oğlan’la bir arada anması anlamlıdır. Bursalı Halil’den söz eden kaynaklarda onun işiyle ilgili bilgilere rastlanmamaktadır. Gelibolulu Mustafa Âli’nin “Abdal Halil” demesine bakılırsa işinin âşıklık olduğunu, başta Bursa olmak üzere komşu yerleşim merkezlerinde âşıklık yaptığı söylenebilir. Araştırıcılardan Sakaoğlu, “Âşık Halil kalmış yayın küşâde” mısraından hareketle, Halil’in okçulukla da ilgilenmiş olabileceğinden söz etmektedir (Sakaoğlu 2014: 432). Hızrî’nin şairnâmesinde, “sesinin güzelliğinden söz etmesi”, “Türki-i Halil”, “Türkî-i Cezair” başlıklı şiirlerinin olması meclislerde türkü söylemiş olma ihtimalini de düşündürmektedir. Onun eğitimiyle ilgili olarak herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yaşadığı yüzyılın özelliği gereği aruz vezniyle şiir yazmış olmalıdır. Ne yazık ki bu tür şiirlere ulaşılamadığından onun eğitim durumu hakkında fikir ileri sürmek mümkün olmamıştır. Elde bulunan az sayıdaki hece vezniyle yazılmış şiirlerinden hareketle de bir sonuca ulaşmamız mümkün görünmemektedir.

Bursalı Halil’in şiir dalında eser boyutunda bir çalışması yoktur. Hatta onun şiirleri “Demiroğlu, Karaca Oğlan, Gedâ Muslu gibi âşıkların şiirleriyle karıştırıldığı için kesin sayısını söylemek doğru değildir; ancak sayısı onun altındadır.” (Sakaoğlu 2014: 431). Zaten Halil’in bilim dünyasınca tanınması 1924 yılında Millî Mecmua’da yayımlanan şiiriyledir. Her ne kadar şiir Fuad Köprülü tarafından tespit edilmişse de bunun değerlendirilmesi öğrencisi Fevziye Abdullah Tansel’e nasip olmuştur. 1925 yılında ikinci şiirin yayınlamasından sonra onun hayatıyla ilgili en önemli bilgiyi Saadettin Nüzhet [Ergun] vermiştir. Yüzyılın önemli şairi Âşık Ömer’in Şairnâmesinde “Bursalı Halil’de sadedir lisan” demesine bakılırsa dilinin duruluğundan söz edilebilir. Dilinin duruluğu ve kafiye konusundaki hassasiyeti onun saraya yaklaşmasına engel olmuştur; ama bu meziyetler onu geniş halk kitlerine kolaylıkla tanıtmış olmalıdır. Bazı araştırıcılar Halil’in gençliğinde Garp Ocakları’nda bulunduğundan söz ediyorlarsa da Hasan Eren’in bir makalesinde konu araştırılmış ve şiirin Halil’e ait olmadığı ispat edilince, bu görüş de çürütülmüştür. Halil’in şairliğiyle ilgili olarak Fevziye Abdullah Tansel; “mevcut şiirlere dayanarak ortanın üstünde olduğunu ve XVII. asrın saz şairleri arasında unutulmaması lâzım geldiğini” söylemektedir. Bursalı Âşık Halil’in hece vezniyle yazılmış şiirlerinde duru bir dil kullanmıştır. Sınırlı sayıdaki şiirlerinde halk arasında kullanılan kelimeleri tercih ettiği küçük bir dikkatle görülebilir. Bursalı Beliğ tamamını vermediği bir dörtlükte "Lem-Yezil cümle kulun delili / Görünce terahhum eyle zelili / Nendir diye sorarlarsa Halil’i /Kulum de sultânım iller de bilsin" onun şiiri hakkında bilgi vermektedir. Halil’in şiirleri arasında halk söyleyişlerine yer vermesi de onun eserlerinin bir başka özelliğidir. Bilhassa Âşık Ömer’in Şairnâme adlı eserinde; “Güzel medhetmekte yok ona akran”, “Güzelleri seyran eylemek içün / Yüksek havalarda uçarsın turnam”, “Âşina olalı ol melek-rûye / Gönlümüz haylice üftadelenmiş” şeklinde söz etmesi, şiirlerinde işlediği konuları dile getirmesi bakımından önemlidir Elde bulunan şiirlerinden hareketle sevgili ve güzelliklerin dışında kahramanlık konusunu da işlemesi dikkatlerden kaçmamaktadır. Yine şiirlerinden hareketle ince, duygulu ve gizem yönü olan bir halk şairi olduğu söyleyebilir. Şiirlerinde “Halil” mahlasının dışında “Âşık Halil”, “Kul Halil” mahlaslarını da kullanmıştır. Onunla ilgili problemlerden birisi de 18. yüzyılda III. Selim devri olaylarından söz eden Halil adlı bir şairle karıştırılmasıdır. Hatta bu yüzden pek çok kaynakta Bursalı Halil’in 18. yüzyılda yaşadığından söz edilmektedir. Yıllarca devam eden bu karışıklığa son noktayı Fevziye Abdullah Tansel koymuştur. Pek çok şairnâmede (Ömer, Sun’î, Hızrî) adının geçmesi onun âşıklar arasında sevildiğinin ve itibarı olduğunun bir delili olarak değerlendirilebilir. Bursalı Halil döneminin şairnâmelerinde anılmasına karşılık 20. yüzyıl âşıklarının oluşturduğu bu tür şiirlerde yer almamaktadır. Bunun sebebi Bursalı Halil’in şiirlerinin yetersizliği değil, bölgede geleneği devam ettirecek âşıkların yetişmemesindendir.
 

Kaynakça

Alptekin, Ali Berat, Saim Sakaoğlu (2006). Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar). Ankara: Akçağ Yay.

Arısoy, M. Sunullah (1985). Türk Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Bilgi Yay.

Eren, Hasan (1977). “Âşık Halil’in Bir Destanı Üzerine”, Millî Kültür. 1 (6): 6.

Ergun, Saadeddin Nüzhet (1936). “XVII. Asır Saz Şairlerinden Bursalı Âşık Halil”, Ülkü. 8 (44): 123.

Ertekin, Eşref (1940). “Cönklerden Derlemeler”, Çorumlu. 2 (20): 621.

Köprülü, Fuad (1962). Türk Saz Şairleri. Ankara: Millî Kültür Yay.

Püsküllüoğlu, Ali (1975). Türk Halk Şiiri. Ankara: Bilgi Yay. 

Sakaoğlu, Saim (1989). “Türk Saz Şiiri”, Türk Dili /Türk Şiiri Özel Sayısı III (Halk Şiiri). 444-450: 137-138.

Sakaoğlu, Saim (1993). “Bursalı Halil”, Türk Dili. 496: 255-252.

Sakaoğlu, Saim (2014). Âşık Edebiyatı Araştırmaları. Konya: Kömen Yay.

Tansel, Fevziye Abdullah ( 1968). “XVII. Asır Sazşâirleri Hakkında Notlar: I-Bursalı Halil ve Bilinmeyen Bir Şiiri; II-Şahin’in Bilinmeyen Bir Şiiri; III-Bilinmeyen İki Sazşairimiz: Safâ’î’ ve Köçek”, Türk Kültürü. 7 (65): 281-288.
 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ALİ BERAT ALPTEKİN
Yayın Tarihi: 13.04.2015
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Kaldı

Can bülbülüm cüda düştüm gülümden
Zârımda bezmedik dağlar mı kaldı
Ahû gözlü yârim senin elinden
Şikâyet emdik beyler mi kaldı

 

Nûş edip elinden zehir yutarsam
Günden güne kendim helâk edersem
Acep midir başım alıp gidersem
Biraz da ardımca ağlar mı kaldı

 

Dağları delmekti Ferhad’ın demi
Şirin’i gördükçe artardı gamı
Ben Mecnun’um aldırmışım Leylâ’mı
Nice aşmadığım dağlar mı kaldı

 

Halil der bülbülüm ayrı gülümden
Gece gündüz virdim gitmez dilimden
Aldırdım gül yüzlü yâri elimden
Divâne gönlümü anlar mı kaldı

Köprülü, Fuad (1962). Türk Saz Şairleri. Ankara: yyy. 174.

 

Ağlarım

Şu fena dünyaya geldim geleli
Gurbetlikte kaldığıma ağlarım
Sen garibsin deyu kimse bilmez hâlimi
Düşmanların güldüğüne ağlarım

 

İnanman dünyanın sonu virândır
Zevkın edenlere bugün bayramdır
Çağı geçmişlere o bir devrandır
Genç yaşında ölenlere ağlarım

 

Ben kimsenin sevdiğini almadım
Engel olub arasına girmedim
Ben düşmanı dilim ile bölmedim
Doğr(u)luğumla bulduğuma ağlarım

 

Ben küheylan ata binüb aşdırdım
Aşdırub da karlı dağlar eşdirdim
Herca’î güzele gönül düşürdüm
Sararub da solduğuma ağlarım

 

Der ki Halil çağırırum uy (u) vermez
Delim aşk deryâsı boy vermez
Ya suyumdur ya toprakdur koyvermez
Gurbetlikte kaldığıma ağlarım

Tansel, Fevziye Abdullah (1968). “XVII. Asır Sazşâirleri Hakkında Notlar: I-Bursalı Halil ve Bilinmeyen Bir Şiiri; II-Şahin’in Bilinmeyen Bir Şiiri; III-Bilinmeyen İki Sazşairimiz: Safâ’î’ ve Köçek”. Türk Kültürü. 7 (65): 284-285.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SAFÂYÎ, Safâyî Çelebid. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2EDÎBÎ, Bakkal-zâde Ali Edib Efendid. ? - ö. 1617Doğum YeriGörüntüle
3Abdullah Sabrid. 1 Temmuz 1867 - ö. 21 Temmuz 1939Doğum YeriGörüntüle
4SAFÂYÎ, Safâyî Çelebid. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5EDÎBÎ, Bakkal-zâde Ali Edib Efendid. ? - ö. 1617Doğum YılıGörüntüle
6Abdullah Sabrid. 1 Temmuz 1867 - ö. 21 Temmuz 1939Doğum YılıGörüntüle
7SAFÂYÎ, Safâyî Çelebid. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8EDÎBÎ, Bakkal-zâde Ali Edib Efendid. ? - ö. 1617Ölüm YılıGörüntüle
9Abdullah Sabrid. 1 Temmuz 1867 - ö. 21 Temmuz 1939Ölüm YılıGörüntüle
10SAFÂYÎ, Safâyî Çelebid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11EDÎBÎ, Bakkal-zâde Ali Edib Efendid. ? - ö. 1617Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12Abdullah Sabrid. 1 Temmuz 1867 - ö. 21 Temmuz 1939Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13SAFÂYÎ, Safâyî Çelebid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14EDÎBÎ, Bakkal-zâde Ali Edib Efendid. ? - ö. 1617Madde AdıGörüntüle
15Abdullah Sabrid. 1 Temmuz 1867 - ö. 21 Temmuz 1939Madde AdıGörüntüle