Madde Detay
HATTÎ, Mustafa Hattî Efendi
(d. ?/? - ö. 1174/1760-61)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Urfa’da doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Asıl adı Mustafa’dır. Mustafa Hattî Efendi olarak tanındı. Dönemin bilginlerinden ilim ve irfan tahsil etti. Yazısı beğenildiği için Hattî mahlasını seçti. İstanbul’a geldi. Bazı devlet büyüklerinin hizmetinde bulundu. Çerkes Osman Paşa’nın divan kâtibi ve Taman muhaddidi oldu. Daha sonra kethüda kâtipliğine getirildi. Şevval 1152/Ocak 1740’ta mevkufat kalemi, Şevval 1155/Kasım-Aralık 1742’de kalyonlar kâtibi oldu. Bu görevden sonra tekrar mevkufatî oldu. 1161/1748 yılında nişancı payesiyle elçi olarak Nemçe (Avusturya)’ye gitti. Muharrem 1162/Ocak 1749’da İstanbul’a dönerek başmuhasebeci görevine getirildi. Bir süre sonra azledilse de Şevval 1165/Ağustos-Eylül 1752’de yeninden başmuhasebeci oldu. Felç olduktan iki yıl sonra 1174/1760-61’de İstanbul’da vefat etti. Vefatına Müstakimzâde (2000: 200b) “İstirâhat Cinân 1174” ifadesi ve Râmiz (Erdem 1994: 91) “Bi’l-bedâhe bu du‘â târîhdir / Adni mesken eyle Hattî Mustafâ” beyti ile tarih düşürdü. Vefat tarihinin Fatin (Çifçi: 124)’de 1155/1742-43 olarak verilmesi yanlıştır. Fındıklı'da Perîzâd Hatun’un yaptırdığı Hatuniye Mescidi ve Zaviyesi karşısında, Sünbüliye tarikatı şeyhlerinden Keşfî Cafer Efendi’nin kabrinin bulunduğu mezarlığa defnedildi. Devlet büyüklerinden Ahmed Visalî Efendi yeğeni olmaktadır.
Ramiz (Erdem 1994: 91)’e göre şiirleri güzel olup şiir ve inşada usta bir kimseydi.
Mustafa Hattî Efendi’nin Viyana Sefâretnâmesi adlı bir eseri vardır. Eserin Berlin nr. 187, Millet Kütüphanesi AE nr. 843; Prof. Dr. R. Tschudi Koleksiyonu, M.VI.153, BL.29-50; İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Tarih Yazmaları nr. 6095; Topkapı Sarayı, Bağdat Köşkü Kitaplığı nr. 235’te olmak üzere beş nüshası vardır. Eserin başlangıcında, Belgrad barış antlaşmasından (1152/1739) ve İmparator VI. Karl’ın ölümünden sonra, Avusturya’da meydana gelen iç mücadeleler anlatılmakta ve sefaret yolculuğunu gerektiren ve mümkün kılan sebepler sayılmaktadır. Sonra yolculuğa çıkmadan önce yapılan merasimler, yol güzergâhları, tarihî birtakım olayları hatırlatan yerler, şehirler tasvir edilmektedir. Daha sonra Avusturya’ya varış ve oradaki merasimler ve yapılan görüşmeler anlatılmaktadır. Viyana’da ikamet ettiği zaman esnasında gezip gördüğü yerleri, yaptığı incelemeleri de hassasiyetle kaleme almaktadır. Eserin sonunda dönüşteki uğrak yerlerini tasvir etmektedir (Savaş 1999). Sefâretnâme mensur olarak kaleme alınmış ve metne birkaç beyit serpiştirilmiştir. Eser Ali İbrahim Savaş (1999) tarafından yayımlandı.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ Sicill-i Osmanî. C. 2. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 655-656.
Babinger, Franz (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. çev. Coşkun Üçok. Ankara: KB Yay. 357.
Çifçi, Ömer (hzl.). Fatîn Davud Hâtimetü’l- Eş‘âr . http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10736,metinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 29.04.2014]. 124-125.
Erdem, Sadık (hzl.) (1994). Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâsı (İnceleme-Tenkitli Metin-İndeks-Sözlük). Ankara: AKM Yay. 90-91.
Erdem, Sadık (2004). “Hattî”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 4. Ankara: AKM Yay. 426.
İpekten, Halûk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay. 195.
Karatay, Halit (2008). Hattat Divân Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 211-212.
Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C. I-II. Ankara: Bizim Büro Yay. 253-254.
Müstakîm-zâde Süleyman Sa’deddin Efendi (2000). Mecelletü’n-Nisâb (Tıpkıbasım). Ankara: KB Yay. vr. 200b.
Savaş, Ali İbrahim (yty.). “Osmanlı Elçisi Mustafa Hattî Efendi’nin Sefâreti ile İlgili Üç Belge”. http://egeweb2.ege.edu.tr/tid/dosyalar/XII_1997/TIDXII-1997-06.pdf [erişim tarihi: 29.04.2014]. 125-134.
Savaş, Ali İbrahim (1999). Mustafa Hattî Efendi Viyana Sefâretnâmesi. Ankara: TTK Yay.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1981). “Hattî Mustafa Efendi”. C. 4. İstanbul: Dergâh Yay. 164.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1983). Osmanlı Tarihi (XVIII. Yüzyıl). C. 4. 2. Kısım. Ankara: TTK Yay. 200.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİKYayın Tarihi: 05.05.2014Güncelleme Tarihi: 18.11.2020Eserlerinden Örnekler
Viyana Sefâretnâmesi
Taraf-ı hümâyûn-ı hazret-i cihândârîden sâbıka mevkûfâtî olup, Nemçe Devletü’ne nişâncılık rütbe-i sâmiyesiyle elçi ta‘yîn buyurılan Hattî Mustafa Efendi kullarınun takrîridür.
Bin yüz elli iki senesinde Belgrad Kal‘ası kabza-i teshîr-i şehriyâr-ı âlem-gîre dâhil oldukdan sonra Roma imparatorı olan Karlos-ı sâdis az müddet mürûrından sonra fevt olup, veled-i zükurı olmamağla devlet-i çasariyye vârise-i müstakillesi olup, hâlâ Roma imparatoriçesi olan Mariye Tireze nâm kızına intikal eyledükde müteveffâ pederi ile Devlet-i aliyye-yi ebed-müddet beynünde mün‘akid olan rişte-i sulh u müsâlemeyi ke-mâ fi’l-evvel ta‘kîd ü istihkâm itmişidi…… Erek’den bu vech ile azm-i râh ve beş sâ‘at mesâfede vâki‘ Mengeloş nâm karye ârâmgâh olmışdur. Ertesi gün menzil-i mezbûrdan dahi irtihâl ve dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Erdebik nâm bir ma‘mûr kasabalaır mühizz-i rihâl olmışdur. Bir gün oturakdan sonra, andan dahi tahrîk-i rikab-ı azîmet ve yine dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Tavarnik nâm kasabada beytûtet olundı…… “Bu mahal bâzîçe-gâha dahi akrebdür, bundan temâşa buyurun.” deyü üzerimüze mihmândâr ta‘yîn eyledükleri müte‘ayyen gurufları iskemle getürüp bizi ik‘âd ve andan seyr ü temâşâ ederken, beyne’l-mağrib ve’l-işâ Çasar u Çasariçe mahall-i ma‘hûdlarına gelüp ku‘ûd ve geldüklerin bizden ketm ü ihfâ üzre iken, Çasar bizzat karşudan işâret-i enâmil ile yanımızda olan ser-kâtibleri çağırup: “Elçi efendi operamuzdan hazz eylediler mi?” deyü su’âl ve ser-kâtibi dahi: “Sizin geldiğinizi biz anlardan ketm üzre iken kendüler mütefattın olup ‘Yerümüze gidelim’ deyü bize ibrâm ve hattâ kürk getürdüp, icrâ-yı merâsim-i ihtirâm eylemişlerdür.” deyü hazz eylediğimizi ve bu keyfiyyeti haber verdükde “Yok elbette gitmesünler, ol mahalde olsunlar, pek hazz eyledüm……” deyü birkaç tabak şekerleme ve eşribe-i mütenevvi‘a ve “tondurma” ta‘bîr eyledükleri hulviyyât ile ser-kâtibini taleb edüp: “Elçi efendinün şâir oldığı mahlasından ma‘lûm oldığından gayrı mesmû‘ım dahi olmışdur. Eş‘âr u âsârından bir şeylerin isterüm.” dediklerini haber verdi. Çünki nişancılık hidmeti fermânlarda olan tuğrâ-yı şerîfi çekmeden ibâret oldığının bi’l-vâsıta müzâkeresi sebkat etmiş idi. Fi’n-nefsi’l-emr resm-i tuğrâ-yı şerîf beynlerinde şekl-i garîb ve hey’et-i acîb olmağla, ertesi gün nîl-fâm bir tabak büyük İstanbul Kağıdı’nın nısfına bir matbû ve garrâ tuğrâ-yı hümâyûn çekilüp, tahtında zâde-i tab‘-ı fakîrânemüz olan tuğra kıt‘alarından:
Şehinşâh-ı cihân Sultân Mahmûd’un budur işte
Bütün dünyâyı teshîr eyleyen tuğrâ-yı fermânı
Temâşâ et nişân-ı hükmünü seyretmek istersen
Medâr-ı zabt-ı ins ü cân olan mühr-i Süleymânı
kıt‘a-i mergûbesi tahtına tahrîr ve irsâl olundukda, gayet istihsân ve tuğrâ-yı hümâyûn-ı mezbûreyi teberrüken dîvân-hânelerine âvizân eyledüklerini gelüp, haber verdiler……
(Savaş, Ali İbrahim (1999). Mustafa Hattî Efendi Viyana Sefâretnâmesi. Ankara: TTK Yay. 17, 22, 36.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 05.05.2014Güncelleme Tarihi: 18.11.2020Eserlerinden Örnekler
Viyana Sefâretnâmesi
Taraf-ı hümâyûn-ı hazret-i cihândârîden sâbıka mevkûfâtî olup, Nemçe Devletü’ne nişâncılık rütbe-i sâmiyesiyle elçi ta‘yîn buyurılan Hattî Mustafa Efendi kullarınun takrîridür.
Bin yüz elli iki senesinde Belgrad Kal‘ası kabza-i teshîr-i şehriyâr-ı âlem-gîre dâhil oldukdan sonra Roma imparatorı olan Karlos-ı sâdis az müddet mürûrından sonra fevt olup, veled-i zükurı olmamağla devlet-i çasariyye vârise-i müstakillesi olup, hâlâ Roma imparatoriçesi olan Mariye Tireze nâm kızına intikal eyledükde müteveffâ pederi ile Devlet-i aliyye-yi ebed-müddet beynünde mün‘akid olan rişte-i sulh u müsâlemeyi ke-mâ fi’l-evvel ta‘kîd ü istihkâm itmişidi…… Erek’den bu vech ile azm-i râh ve beş sâ‘at mesâfede vâki‘ Mengeloş nâm karye ârâmgâh olmışdur. Ertesi gün menzil-i mezbûrdan dahi irtihâl ve dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Erdebik nâm bir ma‘mûr kasabalaır mühizz-i rihâl olmışdur. Bir gün oturakdan sonra, andan dahi tahrîk-i rikab-ı azîmet ve yine dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Tavarnik nâm kasabada beytûtet olundı…… “Bu mahal bâzîçe-gâha dahi akrebdür, bundan temâşa buyurun.” deyü üzerimüze mihmândâr ta‘yîn eyledükleri müte‘ayyen gurufları iskemle getürüp bizi ik‘âd ve andan seyr ü temâşâ ederken, beyne’l-mağrib ve’l-işâ Çasar u Çasariçe mahall-i ma‘hûdlarına gelüp ku‘ûd ve geldüklerin bizden ketm ü ihfâ üzre iken, Çasar bizzat karşudan işâret-i enâmil ile yanımızda olan ser-kâtibleri çağırup: “Elçi efendi operamuzdan hazz eylediler mi?” deyü su’âl ve ser-kâtibi dahi: “Sizin geldiğinizi biz anlardan ketm üzre iken kendüler mütefattın olup ‘Yerümüze gidelim’ deyü bize ibrâm ve hattâ kürk getürdüp, icrâ-yı merâsim-i ihtirâm eylemişlerdür.” deyü hazz eylediğimizi ve bu keyfiyyeti haber verdükde “Yok elbette gitmesünler, ol mahalde olsunlar, pek hazz eyledüm……” deyü birkaç tabak şekerleme ve eşribe-i mütenevvi‘a ve “tondurma” ta‘bîr eyledükleri hulviyyât ile ser-kâtibini taleb edüp: “Elçi efendinün şâir oldığı mahlasından ma‘lûm oldığından gayrı mesmû‘ım dahi olmışdur. Eş‘âr u âsârından bir şeylerin isterüm.” dediklerini haber verdi. Çünki nişancılık hidmeti fermânlarda olan tuğrâ-yı şerîfi çekmeden ibâret oldığının bi’l-vâsıta müzâkeresi sebkat etmiş idi. Fi’n-nefsi’l-emr resm-i tuğrâ-yı şerîf beynlerinde şekl-i garîb ve hey’et-i acîb olmağla, ertesi gün nîl-fâm bir tabak büyük İstanbul Kağıdı’nın nısfına bir matbû ve garrâ tuğrâ-yı hümâyûn çekilüp, tahtında zâde-i tab‘-ı fakîrânemüz olan tuğra kıt‘alarından:
Şehinşâh-ı cihân Sultân Mahmûd’un budur işte
Bütün dünyâyı teshîr eyleyen tuğrâ-yı fermânı
Temâşâ et nişân-ı hükmünü seyretmek istersen
Medâr-ı zabt-ı ins ü cân olan mühr-i Süleymânı
kıt‘a-i mergûbesi tahtına tahrîr ve irsâl olundukda, gayet istihsân ve tuğrâ-yı hümâyûn-ı mezbûreyi teberrüken dîvân-hânelerine âvizân eyledüklerini gelüp, haber verdiler……
(Savaş, Ali İbrahim (1999). Mustafa Hattî Efendi Viyana Sefâretnâmesi. Ankara: TTK Yay. 17, 22, 36.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 18.11.2020Eserlerinden Örnekler
Viyana Sefâretnâmesi
Taraf-ı hümâyûn-ı hazret-i cihândârîden sâbıka mevkûfâtî olup, Nemçe Devletü’ne nişâncılık rütbe-i sâmiyesiyle elçi ta‘yîn buyurılan Hattî Mustafa Efendi kullarınun takrîridür.
Bin yüz elli iki senesinde Belgrad Kal‘ası kabza-i teshîr-i şehriyâr-ı âlem-gîre dâhil oldukdan sonra Roma imparatorı olan Karlos-ı sâdis az müddet mürûrından sonra fevt olup, veled-i zükurı olmamağla devlet-i çasariyye vârise-i müstakillesi olup, hâlâ Roma imparatoriçesi olan Mariye Tireze nâm kızına intikal eyledükde müteveffâ pederi ile Devlet-i aliyye-yi ebed-müddet beynünde mün‘akid olan rişte-i sulh u müsâlemeyi ke-mâ fi’l-evvel ta‘kîd ü istihkâm itmişidi…… Erek’den bu vech ile azm-i râh ve beş sâ‘at mesâfede vâki‘ Mengeloş nâm karye ârâmgâh olmışdur. Ertesi gün menzil-i mezbûrdan dahi irtihâl ve dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Erdebik nâm bir ma‘mûr kasabalaır mühizz-i rihâl olmışdur. Bir gün oturakdan sonra, andan dahi tahrîk-i rikab-ı azîmet ve yine dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Tavarnik nâm kasabada beytûtet olundı…… “Bu mahal bâzîçe-gâha dahi akrebdür, bundan temâşa buyurun.” deyü üzerimüze mihmândâr ta‘yîn eyledükleri müte‘ayyen gurufları iskemle getürüp bizi ik‘âd ve andan seyr ü temâşâ ederken, beyne’l-mağrib ve’l-işâ Çasar u Çasariçe mahall-i ma‘hûdlarına gelüp ku‘ûd ve geldüklerin bizden ketm ü ihfâ üzre iken, Çasar bizzat karşudan işâret-i enâmil ile yanımızda olan ser-kâtibleri çağırup: “Elçi efendi operamuzdan hazz eylediler mi?” deyü su’âl ve ser-kâtibi dahi: “Sizin geldiğinizi biz anlardan ketm üzre iken kendüler mütefattın olup ‘Yerümüze gidelim’ deyü bize ibrâm ve hattâ kürk getürdüp, icrâ-yı merâsim-i ihtirâm eylemişlerdür.” deyü hazz eylediğimizi ve bu keyfiyyeti haber verdükde “Yok elbette gitmesünler, ol mahalde olsunlar, pek hazz eyledüm……” deyü birkaç tabak şekerleme ve eşribe-i mütenevvi‘a ve “tondurma” ta‘bîr eyledükleri hulviyyât ile ser-kâtibini taleb edüp: “Elçi efendinün şâir oldığı mahlasından ma‘lûm oldığından gayrı mesmû‘ım dahi olmışdur. Eş‘âr u âsârından bir şeylerin isterüm.” dediklerini haber verdi. Çünki nişancılık hidmeti fermânlarda olan tuğrâ-yı şerîfi çekmeden ibâret oldığının bi’l-vâsıta müzâkeresi sebkat etmiş idi. Fi’n-nefsi’l-emr resm-i tuğrâ-yı şerîf beynlerinde şekl-i garîb ve hey’et-i acîb olmağla, ertesi gün nîl-fâm bir tabak büyük İstanbul Kağıdı’nın nısfına bir matbû ve garrâ tuğrâ-yı hümâyûn çekilüp, tahtında zâde-i tab‘-ı fakîrânemüz olan tuğra kıt‘alarından:
Şehinşâh-ı cihân Sultân Mahmûd’un budur işte
Bütün dünyâyı teshîr eyleyen tuğrâ-yı fermânı
Temâşâ et nişân-ı hükmünü seyretmek istersen
Medâr-ı zabt-ı ins ü cân olan mühr-i Süleymânı
kıt‘a-i mergûbesi tahtına tahrîr ve irsâl olundukda, gayet istihsân ve tuğrâ-yı hümâyûn-ı mezbûreyi teberrüken dîvân-hânelerine âvizân eyledüklerini gelüp, haber verdiler……
(Savaş, Ali İbrahim (1999). Mustafa Hattî Efendi Viyana Sefâretnâmesi. Ankara: TTK Yay. 17, 22, 36.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Viyana Sefâretnâmesi
Taraf-ı hümâyûn-ı hazret-i cihândârîden sâbıka mevkûfâtî olup, Nemçe Devletü’ne nişâncılık rütbe-i sâmiyesiyle elçi ta‘yîn buyurılan Hattî Mustafa Efendi kullarınun takrîridür.
Bin yüz elli iki senesinde Belgrad Kal‘ası kabza-i teshîr-i şehriyâr-ı âlem-gîre dâhil oldukdan sonra Roma imparatorı olan Karlos-ı sâdis az müddet mürûrından sonra fevt olup, veled-i zükurı olmamağla devlet-i çasariyye vârise-i müstakillesi olup, hâlâ Roma imparatoriçesi olan Mariye Tireze nâm kızına intikal eyledükde müteveffâ pederi ile Devlet-i aliyye-yi ebed-müddet beynünde mün‘akid olan rişte-i sulh u müsâlemeyi ke-mâ fi’l-evvel ta‘kîd ü istihkâm itmişidi…… Erek’den bu vech ile azm-i râh ve beş sâ‘at mesâfede vâki‘ Mengeloş nâm karye ârâmgâh olmışdur. Ertesi gün menzil-i mezbûrdan dahi irtihâl ve dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Erdebik nâm bir ma‘mûr kasabalaır mühizz-i rihâl olmışdur. Bir gün oturakdan sonra, andan dahi tahrîk-i rikab-ı azîmet ve yine dört sâ‘at mesâfede vâki‘ Tavarnik nâm kasabada beytûtet olundı…… “Bu mahal bâzîçe-gâha dahi akrebdür, bundan temâşa buyurun.” deyü üzerimüze mihmândâr ta‘yîn eyledükleri müte‘ayyen gurufları iskemle getürüp bizi ik‘âd ve andan seyr ü temâşâ ederken, beyne’l-mağrib ve’l-işâ Çasar u Çasariçe mahall-i ma‘hûdlarına gelüp ku‘ûd ve geldüklerin bizden ketm ü ihfâ üzre iken, Çasar bizzat karşudan işâret-i enâmil ile yanımızda olan ser-kâtibleri çağırup: “Elçi efendi operamuzdan hazz eylediler mi?” deyü su’âl ve ser-kâtibi dahi: “Sizin geldiğinizi biz anlardan ketm üzre iken kendüler mütefattın olup ‘Yerümüze gidelim’ deyü bize ibrâm ve hattâ kürk getürdüp, icrâ-yı merâsim-i ihtirâm eylemişlerdür.” deyü hazz eylediğimizi ve bu keyfiyyeti haber verdükde “Yok elbette gitmesünler, ol mahalde olsunlar, pek hazz eyledüm……” deyü birkaç tabak şekerleme ve eşribe-i mütenevvi‘a ve “tondurma” ta‘bîr eyledükleri hulviyyât ile ser-kâtibini taleb edüp: “Elçi efendinün şâir oldığı mahlasından ma‘lûm oldığından gayrı mesmû‘ım dahi olmışdur. Eş‘âr u âsârından bir şeylerin isterüm.” dediklerini haber verdi. Çünki nişancılık hidmeti fermânlarda olan tuğrâ-yı şerîfi çekmeden ibâret oldığının bi’l-vâsıta müzâkeresi sebkat etmiş idi. Fi’n-nefsi’l-emr resm-i tuğrâ-yı şerîf beynlerinde şekl-i garîb ve hey’et-i acîb olmağla, ertesi gün nîl-fâm bir tabak büyük İstanbul Kağıdı’nın nısfına bir matbû ve garrâ tuğrâ-yı hümâyûn çekilüp, tahtında zâde-i tab‘-ı fakîrânemüz olan tuğra kıt‘alarından:
Şehinşâh-ı cihân Sultân Mahmûd’un budur işte
Bütün dünyâyı teshîr eyleyen tuğrâ-yı fermânı
Temâşâ et nişân-ı hükmünü seyretmek istersen
Medâr-ı zabt-ı ins ü cân olan mühr-i Süleymânı
kıt‘a-i mergûbesi tahtına tahrîr ve irsâl olundukda, gayet istihsân ve tuğrâ-yı hümâyûn-ı mezbûreyi teberrüken dîvân-hânelerine âvizân eyledüklerini gelüp, haber verdiler……
(Savaş, Ali İbrahim (1999). Mustafa Hattî Efendi Viyana Sefâretnâmesi. Ankara: TTK Yay. 17, 22, 36.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Suut Kemal Yetkin | d. 13 Eylül 1903 - ö. 18 Nisan 1980 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | TAKÎ, Abdurrahman, Urfalı | d. 1848 - ö. 1909 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Visâlî, Ahmed | d. ? - ö. 1768/1769 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Suut Kemal Yetkin | d. 13 Eylül 1903 - ö. 18 Nisan 1980 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | TAKÎ, Abdurrahman, Urfalı | d. 1848 - ö. 1909 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Visâlî, Ahmed | d. ? - ö. 1768/1769 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Suut Kemal Yetkin | d. 13 Eylül 1903 - ö. 18 Nisan 1980 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | TAKÎ, Abdurrahman, Urfalı | d. 1848 - ö. 1909 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Visâlî, Ahmed | d. ? - ö. 1768/1769 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Suut Kemal Yetkin | d. 13 Eylül 1903 - ö. 18 Nisan 1980 | Meslek | Görüntüle |
11 | TAKÎ, Abdurrahman, Urfalı | d. 1848 - ö. 1909 | Meslek | Görüntüle |
12 | Visâlî, Ahmed | d. ? - ö. 1768/1769 | Meslek | Görüntüle |
13 | Suut Kemal Yetkin | d. 13 Eylül 1903 - ö. 18 Nisan 1980 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | TAKÎ, Abdurrahman, Urfalı | d. 1848 - ö. 1909 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Visâlî, Ahmed | d. ? - ö. 1768/1769 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Suut Kemal Yetkin | d. 13 Eylül 1903 - ö. 18 Nisan 1980 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | TAKÎ, Abdurrahman, Urfalı | d. 1848 - ö. 1909 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Visâlî, Ahmed | d. ? - ö. 1768/1769 | Madde Adı | Görüntüle |