Madde Detay
İRFÂNÎ, Süleyman
(d. ?/? - ö. ?/?)
Âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Süleyman olan Âşık İrfânî, Ardahan’ın Çıldır ilçesinin Kunduzhev köyündendir. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak tarihî kayıtlar ve sözlü gelenekte anlatılan bilgiler, İrfânî’nin 19. yüzyıl ortalarında yaşadığını gösterir. Küçük yaşlarda babasını kaybeden Süleyman, amcası olan Ardahan kale komutanı Hasan Sabri Paşa’nın yanında medrese eğitimi görmüştür. Hasan Sabri Paşa, 1877 Türk Rus savaşları sırasında, Ardahan kalesini direnme göstermeden boşaltıp, Ruslara teslim etmesi nedeniyle suçlu bulunarak sürgüne gönderilmiştir. Bu olaydan sonra amcasının himayesini kaybeden Süleyman, köyüne dönerek çiftçilik ve imamlık yapmaya başlamıştır. Bu nedenle bazı şiirlerinde İrfânî Hoca mahlasını kullandığı da görülür.
İrfânî’nin hayatı, yaşadığı yörelerde türkülü bir hikâyeye bağlı olarak anlatılır. İrfânî’nin yaşadığı yörelerde, halk şairleri tarafından çeşitli olağanüstü motiflerle süslenerek anlatılan hikâye şöyledir: Çıldır’ın Kunduzhev köyünde çiftçilikle uğraşan ve aynı zamanda imamlık yapan Süleyman, 17-18 yaşlarında olduğu zaman rüyasında pirler tarafından bade verilerek Ardahan’ın Harmandar köyünden bir Türkmen Beyi’nin Senem adlı kızına âşık olur. Aynı rüyayı Senem de görür ve o da İrfânî’ye âşık olur. İki sevgili birbirinden habersiz aylarca acı çekerler. Durumu öğrenen Türkmen Beyi, kızına çok üzülür ve kızının derdine çare aramaya başlar. Halk dilinde, “keceba” denilen, eski zamanlarda deve üzerine kurulan bir tahtırevan hazırlatarak kızını bindirir. Yanına birkaç muhafızla bir de; bir takım nokta ve çizgilerle fal açan ve kayıptan haber veren bir “Remmal” katarak kızını yola çıkarır. Bir müddet yol gittikten sonra Remmal remil açarak, Senem’in sevgilisinin Çıldır taraflarında olduğunu tespit eder. Kafile yolunu Çıldır’a çevirir. O dönemde ormanlarla kaplı olan Ardahan Çıldır arasındaki dağlık arazide günlerce yol gittikten sonra Çıldır’a varırlar. Bir su başında konaklayıp istirahat ederler. Remmal bir remil daha açarak, Senem’in sevgilisinin Kunduzhev köyünde olduğunu söyler. Yola çıkan kafile sabah vakti Kunduzhev köyüne varır. Burada Remmal bir remil daha açarak Senem’in sevgilisinin adının Süleyman (İrfânî’nin âşıklığa başlamadan önceki asıl adı) olduğunu söyler. Bunun üzerine Süleyman’ın evini sorarak misafir olurlar. Bu sırada Süleyman evde yoktur. Durumu yaşlı annesine anlatırlar. Türkmen Beyi’nin bir tek evladını elinden alıp götüreceklerinden korkan anne, oğlunun bir ay önce öldüğünü söyler. Gerçekte Süleyman, bu sırada tarlada çalışmaktan yorgun düşmüş ve bir ot yığınının altında toprağın üzerinde uyumaktadır. Senem Remmal’a bir remil açıp, sevgilisinden bir haber vermesini ister. Remmal bu anda sevgilisi Süleyman’ın vücudunun toprakta olduğunu ve dünya âlemle münasebeti olmadığını bildirir. Çok inandığı Remmal’n sözlerinden, sevgilisinin ölmüş olduğunu öğrenen Senem, kafileyi döndürerek babasının evine doğru yola çıkar.
Annesi, akşam işinden eve dönen Süleyman’a durumu anlatır ve Senem adlı bir kızın gelip kendisini sorduğunu söyler. Rüyasında görüp âşık olduğu Senem’in gelip kendisini sorup Ardahan’a döndüğünü öğrenen Süleyman çok üzülür ve acılar içinde sızlanır. Badeli âşık olan Süleyman, sazını alarak İrfânî mahlasıyla dertli halini şöyle anlatır (Koşma 1). İrfânî, türküsünü bitirdikten sonra sevgilisinin arkasından gitmeye karar verir ve Ardahan’a doğru yola çıkar. Gece gündüz yol gider. Seher vakti şimdiki Urta köyünün yanındaki Şahin Yurdu denilen yaylaya varır. Yaylada koyun otlatmakta olan çobanlardan, dün gece tarifine uyan bir kafilenin konaklayıp geçip gittiğini öğrenince, sazını alarak şu türküyü söyler (Koşma 2).
Sözleri bittikten sonra tekrar yola koyulan İrfânî, günlerin birinde Ardahan’ın Alagöz köyüne gelir. Köyün yanındaki çeşmede güzel bir kızın su doldurduğunu görür. Bu kızı Türkmen kızı Senem’e benzetir. Kızın arkasından giderek eve misafir olur. Kızın adının Bahar olduğunu öğrenir. Kızın Babası İrfânî’ye kim olduğunu ve nereden gelip, nereye gittiğini sorar. İrfânî başından geçenleri anlatır. İrfânî burada hastalanarak yatağa düşer. Bahar’la İrfânî birbirlerini sevmeğe başlarlar. Bunlar anlaşarak bir gece birlikte kaçarlar. Arkalarından giden kızın babası İrfânî’yi Çıldır paşasına şikâyet eder. Paşa, İrfânî’nin elinden kızı alarak babasına teslim eder. İrfânî’yi de Çıldır gölündeki Akçakale adasında hapseder. İrfânî bir süre sonra adadan kaçarak, Alagöz köyüne gider. Sevdiği Bahar’ı tekrar kaçırıp Çıldır’a getirir. Bu olaylardan sonra İrfânî’nin adı ve maceraları her yanda dillere destan olur, türküleri söylenir. Çıldır paşası daha önce cezalandırdığı adı ve maceraları dillere destan olan ve her yanda türküleri söylenen bu uslanmaz âşığı merak edererek yanına getirtir. Paşa, huzuruna çağırdığı Âşığın maceralarını ve türkülerini dinlerken Paşa’nın genç ve güzel karısı Hurremzay da yanlarına gelir. Çok güzel bir kadın olan Hurremzay’ı gören İrfânî, kadının güzelliği karşısında kendinden geçer ve duygularını şu sözlerle ifade eder (Koşma 3).
Karısı için söylediği bu sözlere çok kızan Paşa, İrfânî’yi tekrar hapse attırır. Bir yıl kadar hapiste kalan İrfânî, bir koşma yazıp Paşa’ya gönderir ve Paşa’nın iki küçük oğlu olan Şerif ile Muhammed’in başı için bağışlanıp affını ister. Şiiri okuyan Paşa çok etkilenir, İrfânî’yi hapisten çıkararak kaçırdığı sevgilisi Bahar’la birlikte, şimdiki adı Arpaçay ilçesi olan Zarşat yakınında şimdi harabe olan Demircilik köyüne sürgün eder. Demircilik köyünde sevgilisi ile birlikte yeni bir hayata başlayan İrfânî, badeli sevgilisi Türkmen kızı Senem’i unutamamıştır. Bir seher vakti bir katar turnanın Çıldır ve Ardahan’a doğru uçup gitmekte olduğunu görür. Sevgilisini, doğup büyüdüğü köyünü ve yurdunu hatırlar, turnalarla Çıldır Ardahan Yöresindeki köy ve ilçeleri sayarak selam gönderir.
Sözlü kaynaklardan derlenen şiirleri ve hakkında anlatılan türkülü hikâyeden başka şiirlerine rastlanmamıştır. Az sayıda şiiri ile bilinen Âşık İrfânî bir Karapapak, Terekeme halk şairidir. Sözlü gelenekte yaşayan, birkaçı tartışmalı elli kadar şiiri bulunan İrfânî, şiirlerinde çok sade yöresel bir dil kullanır. Ancak şiirleri ve özellikle yaşam öyküsü meclislerde çok sevilerek anlatılmaktadır. İrfânî’nin şiirleri şairin yaşadığı olayların tematiğine çok uygun ve anlamlıdır. Ölçü, uyak ve anlam bakımından uygunluk gösteren şiirleri, şiir tekniği bakımından kusursuz sayılabilecek derecede düzgündür. Mevcut şiirlerinden hareketle çok iyi bir halk şairi olduğu görülen İrfânî’nin birçok şiirinin yöredeki diğer şairlerin şiirleri ile karışıp kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Kaynakça
Aslan, Ensar (1980). “Âşık İrfânî”. Atatürk Üniversitesi Haber Dergisi Köz. 5: 23-34.
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay.
Türkmen, Fikret, Mete Taşlıova, Nail Tan (2008). Âşık Şeref Taşlıova’dan Derlenen Halk Hikâyeleri. Ankara: TDK Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. ENSAR ASLANYayın Tarihi: 08.09.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
El çek tabip el çek dertli sinemden
Sen benim derdime çare bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın
Yaram içerdedir sara bilmezsin.
Yıkılsın feleğin taciyla tahtı
Ok vurdu sineme al kanım aktı
Ezel vermeseydin ikrarı ahtı
O ki ikrarında dura bilmezsin
Dinle Senem kul irfanın sözlerin
Yaktı ciğerimi ateş közlerin
Ağlasana ne durarsın gözlerim
Daha yâr yüzünü göre bilmezsin
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Mecnun oldum dağarını dolandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar
Coşkun çaylar gibi aktım bulandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Hani yaylam hani senin ezelin
Güz gelende bağlar döker gazelin
Sende mihman olmuş benim güzelim
Yarim göçmüş viran kalan yaylalar.
Bahar gelir bizim dağlar otlanır
Küheylanlar sargısından etlenir
Koç yiğitler menziline atlanır
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Yaylada yayarlar koyunla koçu
Dalında örmüştür kırk örük saçı
Yüklenmiş kafile gitmiştir göçü
Gözüme görünür talan yaylalar.
İrfânî sevmiştir seni ezelden
Güz gelende bağlar çıkar gazelden
Hasret kaldım sevdiceğim güzelden
Lâlesi sümbülü solan yaylalar
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Yeni baştan derde düştüm oklandım
Deli gönlüm bir sevdaya bağlandı
Özü şirin sözü şirin şuh güzel
Gamzesi ok, kaşı yaya bağlandı.
Şirin güler şirin söyler naz eyler
Her kemiği yüz bin türlü saz eyler
Çargatı çevirir tel pervaz eyler
Sanarsın buluttur aya bağlandı.
İrfânî yeniden buldu bir hayat
Daha yadlarınan eylemem ülfet
Eski beynavadan kalktı muhabbet
Şimdi gönlüm Hurremzay’a bağlandı.
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 08.09.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
El çek tabip el çek dertli sinemden
Sen benim derdime çare bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın
Yaram içerdedir sara bilmezsin.
Yıkılsın feleğin taciyla tahtı
Ok vurdu sineme al kanım aktı
Ezel vermeseydin ikrarı ahtı
O ki ikrarında dura bilmezsin
Dinle Senem kul irfanın sözlerin
Yaktı ciğerimi ateş közlerin
Ağlasana ne durarsın gözlerim
Daha yâr yüzünü göre bilmezsin
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Mecnun oldum dağarını dolandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar
Coşkun çaylar gibi aktım bulandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Hani yaylam hani senin ezelin
Güz gelende bağlar döker gazelin
Sende mihman olmuş benim güzelim
Yarim göçmüş viran kalan yaylalar.
Bahar gelir bizim dağlar otlanır
Küheylanlar sargısından etlenir
Koç yiğitler menziline atlanır
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Yaylada yayarlar koyunla koçu
Dalında örmüştür kırk örük saçı
Yüklenmiş kafile gitmiştir göçü
Gözüme görünür talan yaylalar.
İrfânî sevmiştir seni ezelden
Güz gelende bağlar çıkar gazelden
Hasret kaldım sevdiceğim güzelden
Lâlesi sümbülü solan yaylalar
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Yeni baştan derde düştüm oklandım
Deli gönlüm bir sevdaya bağlandı
Özü şirin sözü şirin şuh güzel
Gamzesi ok, kaşı yaya bağlandı.
Şirin güler şirin söyler naz eyler
Her kemiği yüz bin türlü saz eyler
Çargatı çevirir tel pervaz eyler
Sanarsın buluttur aya bağlandı.
İrfânî yeniden buldu bir hayat
Daha yadlarınan eylemem ülfet
Eski beynavadan kalktı muhabbet
Şimdi gönlüm Hurremzay’a bağlandı.
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
El çek tabip el çek dertli sinemden
Sen benim derdime çare bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın
Yaram içerdedir sara bilmezsin.
Yıkılsın feleğin taciyla tahtı
Ok vurdu sineme al kanım aktı
Ezel vermeseydin ikrarı ahtı
O ki ikrarında dura bilmezsin
Dinle Senem kul irfanın sözlerin
Yaktı ciğerimi ateş közlerin
Ağlasana ne durarsın gözlerim
Daha yâr yüzünü göre bilmezsin
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Mecnun oldum dağarını dolandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar
Coşkun çaylar gibi aktım bulandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Hani yaylam hani senin ezelin
Güz gelende bağlar döker gazelin
Sende mihman olmuş benim güzelim
Yarim göçmüş viran kalan yaylalar.
Bahar gelir bizim dağlar otlanır
Küheylanlar sargısından etlenir
Koç yiğitler menziline atlanır
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Yaylada yayarlar koyunla koçu
Dalında örmüştür kırk örük saçı
Yüklenmiş kafile gitmiştir göçü
Gözüme görünür talan yaylalar.
İrfânî sevmiştir seni ezelden
Güz gelende bağlar çıkar gazelden
Hasret kaldım sevdiceğim güzelden
Lâlesi sümbülü solan yaylalar
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Yeni baştan derde düştüm oklandım
Deli gönlüm bir sevdaya bağlandı
Özü şirin sözü şirin şuh güzel
Gamzesi ok, kaşı yaya bağlandı.
Şirin güler şirin söyler naz eyler
Her kemiği yüz bin türlü saz eyler
Çargatı çevirir tel pervaz eyler
Sanarsın buluttur aya bağlandı.
İrfânî yeniden buldu bir hayat
Daha yadlarınan eylemem ülfet
Eski beynavadan kalktı muhabbet
Şimdi gönlüm Hurremzay’a bağlandı.
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Koşma
El çek tabip el çek dertli sinemden
Sen benim derdime çare bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın
Yaram içerdedir sara bilmezsin.
Yıkılsın feleğin taciyla tahtı
Ok vurdu sineme al kanım aktı
Ezel vermeseydin ikrarı ahtı
O ki ikrarında dura bilmezsin
Dinle Senem kul irfanın sözlerin
Yaktı ciğerimi ateş közlerin
Ağlasana ne durarsın gözlerim
Daha yâr yüzünü göre bilmezsin
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Mecnun oldum dağarını dolandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar
Coşkun çaylar gibi aktım bulandım
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Hani yaylam hani senin ezelin
Güz gelende bağlar döker gazelin
Sende mihman olmuş benim güzelim
Yarim göçmüş viran kalan yaylalar.
Bahar gelir bizim dağlar otlanır
Küheylanlar sargısından etlenir
Koç yiğitler menziline atlanır
Yârim göçüp viran kalan yaylalar.
Yaylada yayarlar koyunla koçu
Dalında örmüştür kırk örük saçı
Yüklenmiş kafile gitmiştir göçü
Gözüme görünür talan yaylalar.
İrfânî sevmiştir seni ezelden
Güz gelende bağlar çıkar gazelden
Hasret kaldım sevdiceğim güzelden
Lâlesi sümbülü solan yaylalar
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
Koşma
Yeni baştan derde düştüm oklandım
Deli gönlüm bir sevdaya bağlandı
Özü şirin sözü şirin şuh güzel
Gamzesi ok, kaşı yaya bağlandı.
Şirin güler şirin söyler naz eyler
Her kemiği yüz bin türlü saz eyler
Çargatı çevirir tel pervaz eyler
Sanarsın buluttur aya bağlandı.
İrfânî yeniden buldu bir hayat
Daha yadlarınan eylemem ülfet
Eski beynavadan kalktı muhabbet
Şimdi gönlüm Hurremzay’a bağlandı.
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yay. 28.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | İPEKOĞLU, Ensar İpek | d. 20.03.1969 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ARİFÎ/HİKMET ARİF, Arif Hikmet Ataman | d. 08.05.1945 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | KÖROĞLU, Vahit Üstündağ | d. 03.08.1958 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | İPEKOĞLU, Ensar İpek | d. 20.03.1969 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ARİFÎ/HİKMET ARİF, Arif Hikmet Ataman | d. 08.05.1945 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | KÖROĞLU, Vahit Üstündağ | d. 03.08.1958 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | İPEKOĞLU, Ensar İpek | d. 20.03.1969 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ARİFÎ/HİKMET ARİF, Arif Hikmet Ataman | d. 08.05.1945 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | KÖROĞLU, Vahit Üstündağ | d. 03.08.1958 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | İPEKOĞLU, Ensar İpek | d. 20.03.1969 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | ARİFÎ/HİKMET ARİF, Arif Hikmet Ataman | d. 08.05.1945 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | KÖROĞLU, Vahit Üstündağ | d. 03.08.1958 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | İPEKOĞLU, Ensar İpek | d. 20.03.1969 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ARİFÎ/HİKMET ARİF, Arif Hikmet Ataman | d. 08.05.1945 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | KÖROĞLU, Vahit Üstündağ | d. 03.08.1958 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | İPEKOĞLU, Ensar İpek | d. 20.03.1969 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ARİFÎ/HİKMET ARİF, Arif Hikmet Ataman | d. 08.05.1945 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | KÖROĞLU, Vahit Üstündağ | d. 03.08.1958 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |