Madde Detay
KARACAOĞLAN
(d. ?/? - ö. ?/?)
âşık
(Âşık / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı bilinmemekle birlikte kaynaklarda dört adı görülmektedir. W. Radloff, âşığın hayatıyla ilgili halk hikâyesinde Sımayıl (İsmail) demektedir (1896: 297-328). En eski derlemelerin birinde adı Âşık Mehmed olarak kayıtlıdır (S [in] B. 1923: ikinci yüz). Akşehirli Ahmed Hamdi Efendi’nin cöngündeki ad ise Hasan’dır (Kendi 1942: 49). C. Öztelli de Çukurova’da bulduğu bir cönkte adının Hasan olduğunu kaydeder (Öztelli 1978: XXX). İ. Ateş ise ad konusunda bilinen adları sayarken bir de Halil’i ekler (Ateş 2003: 51). O hâlde âşığın gerçek adı, gelecekte bulunacak güvenilir kaynaklardan sonra belirlenebilecektir. Ancak genel kanaate ve cönklerden edinilen bilgilere göre adının Hasan olması kuvvetle muhtemeldir. Âşığın mahlası, gerek halk ağzından yapılan derlemelerde, gerekse en eski yazılı kaynaklarda Karaca Oğlan şeklinde görülmektedir. Bu adın, biri tarafından verilişinden değil, teninin esmerce olmasından ötürü Karaca Oğlan şeklinde konulduğundan söz edilebilir. Anlatmalarda mahlasın verilişinden söz edilmezse de bir yerde farklı bir rivayet vardır. Amcasının kızı Elif’e âşık olmasıyla ilgili olarak anlatılan kısa bir hikâyede; ağzına tüküren, karın şişinin inmesi için üç İhlas ve bir Fatiha okuyan pirin, başını sıvazlaması üzerine ilk şiirini söyler ve sonunda da adını Karaca Oğlan olarak tapşırır (Sakaoğlu 2012: 847-848).
Âşığın ailesi hakkındaki bilgiler de sınırlı olup farklı yerlerle ilgilidir. Bunlardan bazılarını vermekte yarar vardır: İlkinde, Ergun’un belirlemesine göre, o, Bahçe’nin Farsak köyünün ileri gelenlerinden olan Sailoğlu ailesine mensuptur (Ergun 1927: 3). Bu adın, babasının sayıl askeri (tutulup askere alınma) olmasından kaynaklanmış olması muhtemeldir. Şu mısra ise ona başka bir aile biçmektedir: Mamalı’ da ben bir Rıdvanoğluyum (Sakaoğlu 2012: 118). Başgöz ise bu adı, Gemerekli bir öğretmenin defterinde Çingiroğlu şeklinde görmüştür. (Başgöz 1992: 73). Bu durumda onun ailesinin kesin adını vermek mümkün değildir. Eğitimi ile ilgili kesin bilgiler yoktur. Şiirlerinde yer alan bazı bilgiler, dönemin gezici âşıklarının dağarcıklarında olması gereken bilgilerdir. Bunları da birlikte çalıp söylediği âşıklardan, biraz bilgili olan aile fertlerinden öğrenmiş olmalıdır. Bir dörtlüğünde yer alan görüşleri onun aldığı eğitimle ilgili olmayıp hayat tecrübelerinin ve yetiştiği ortamın bir sonucudur. "Ehildir hüsnünü muhâlif etme/Mekteb-i irfandan bir kadem gitme/Sana dört sözüm var sakın unutma/Bir öğren bir öğret bir oku bir yaz" (Sakaoğlu 2012: 640). Karaca Oğlan’ın, âşıklarda pek az görülen türden de olsa bir hamisi yoktur. Zaten gezici bir âşığın da sürekli bir hamisinden söz edilemez. Onun geçici hamilerinden söz edilmesi gerekirse, gittiği yerlerde ona sahiplenen, yer verip yemek sunan kişilerdir.
Benzerleri yakın zamanlara kadar özellikle Kuzeydoğu Anadolu’da görülen gezici âşıkların meslek hayatları bir tür göçer hayatıdır. Gördüğü iltifata göre kalma süresini belirleyen Karaca Oğlan gitme zamanı gelince de ayrılmasını bilmiştir. Bu tür uygun ortamlarda çalıp söylemesi onların cep harçlıklarını çıkarmasını da sağlamaktadır. 20. yüzyıla kadar âşıkların düğünlerde yer alması başlıca gelirleri arasında sayılabilir. Ölüm tarihi ise daha karışıktır. Verilen tarihler [1099]/1688 (Özdemir 2006: 12), [1100]/1689 (Haytaoğlu 2008: 13) ve [1102]/1691 (Koç-Geçit 2009: fotoğraf altı)dir. Ancak bu tarihler de, onlarca yıl önce başka araştırıcılar tarafından ileri sürülen tarihler gibi inandırıcı değildir. Yıllarca önce T. Toros (1935), M. Cunbur (1973: XIII) ve İ. Başgöz (1992: 73) de bu ‘ömrün tam olması’ ile ilgili mısraa dayanmışlardı. Bir mısrada geçen ve ömrünün 1100 yılında tam/tamam olduğunu dile getiren sözlerinin doğruluğunu kabul etmek de mümkün değildir. Bu şiiri, nerede vefat ederken kime söylemiş veya böyle bir şiiri nereye saklamıştır, bilinmemektedir. Bir kaynakta verilen, bir yaz günü, 71 yaşında ‘bir pîr-i fâni’ iken vefat ettiği şeklindeki bilgi ise dikkati çekmekle birlikte güvenirliliğinin zayıflığı açısından kabule layık değildir (Ergun 1922: 2). Karaca Oğlan için verilecek en güzel doğum ve ölüm tarihleri, ‘17. yüzyılın başlarında doğmuş, aynı yüzyılın sonlarında ölmüştür.’ şeklinde olanıdır (Sakaoğlu 2012: 134). Gömülü olduğu ileri sürülen birkaç yer vardır, ancak bunların bazıları sonradan belirlenen, kabul edilmesi zor olan görüşlerle ortaya atılan yerlerdir. Adına bağlı olan beş mezar ve iki makam vardır. Karaca Oğlan ile ilgili olan bu yerler şunlardır: Sorgun-Yozgat, Sarıveliler-Karaman, Mut-Mersin, Cezel Yaylası-Kahramanmaraş, Düldül Dağı-Düziçi-Osmaniye, Zemzem Dağı-Olur-Erzurum, Hodu Yaylası-Bahçe-Osmaniye. Ancak, bunların bazıları 17. yüzyılın Karaca Oğlan’ı ile ilgili değildir. Bir yere bağlamakla birlikte mezarı kayıptır diyenler de vardır: Bu konuda Mersinli bile olmayan İbrahim Ateş şöyle demektedir: “… Sonuç olarak Karacaoğlan nereden bakılırsa bakılsın, nasıl görülürse görülsün, hangi telden dinlenirse dinlensin doğma büyüme Tarsusludur. Mezarı da Tarsus’ta bilinmeyen bir yerdedir” (Ateş 1993: 50-52). Ancak 16 Haziran 2014 tarihinde gazete sayfalarında yer alan ve internete de düşen bir haberde, âşığın, Karaman’ın Sarıveliler ilçesindeki bir camiin onarımı sırasında mezar taşının bulunduğu fotoğraflarıyla birlikte duyuruldu. (milliyet.com.tr) Ancak konunun uzmanları bu olayı ihtiyatla karşıladılar. Karaca Oğlan adının yazılı kaynaklarda görülmesi 16. yüzyılın sonlarıyla 17. yüzyılın başlarına rastlar.
Yazarı ve telif tarihi bilinmeyen bir Surnâme-i Hümâyun ile Gelibolulu Âli’nin Mevaıdü’n- Nefâis’inde adı geçen Karaca Oğlan, Eski Karaca Oğlan diye adlandırılan başka bir âşıktır (Sakaoğlu 2012: 37- 56). Karaca Oğlan’ın notaya alınmış ilk şiirleri de onun en eski şiirleri arasında yer almaktadır (Sakaoğlu 2012: 872-876). Karaca Oğlan’ın yayımlanan ilk şiirleri, İngiltere’nin İran büyükelçisi A. Chodzko tarafından, 1833 yılında Kuzey Horasan’da derlenip 1842 yılında nesir şeklinde ve İngilizce olarak yayımlanan üç şiiridir (Sakaoğlu 2012: 241-242). Türkçe yayımlanan ilk şiirleri ise küçük parçalar hâlinde 1890 yılında Macaristan’da Ignaz Kúnos imzasıyla yer alır (Kúnos 1890: 113-156; Sakaoğlu 2012: 81-82). Türkiye’de ilk şiir yayını ise Kúnos’tan 18 yıl sonra Köprülüzade tarafından gerçekleştirilir: "Bire ağ(a)lar bire beğler/Ölmeden bir dem sürelim/ Gözümüze kara toprak/ Dolmadan bir dem sürelim"(Köprülüzade 1914: 2; Sakaoğlu 2012: 71). O daha sonra, 1918’de de âşığın üç şiirini daha yayımlayarak gelecek kuşaklara yol açar (Köprülüzâde 1918: 960). Nitekim bütünüyle derlemeye dayanan otuz bir şiir 1921-1922 yıllarında A. R. [Yalgın] tarafından, Konya’da yayımlanan Babalık gazetesinde tefrika edilir (Yalgın 1921-1922). Karaca Oğlan âşık edebiyatının zirve şairi olmakla birlikte daha zamanında başlanılarak küçümsenmiş ve aşağılanmıştır. Bunda, onun aruz veznini kullanmamasının, dilinin çok sade olmasının ve Anadolu halkı arasında gördüğü aşırı ilginin izleri vardır. Şu dörtlük Âşık Ömer’in Şairname olarak bilinen destanından alınmıştır. "Öksüz Âşık deyişleri aseldir/Karac’Oğlan ise eski meseldir/Ezgisi çağrılır keyfe keseldir/Biz şair saymayız öyle ozanı" (Sakaoğlu 2012: 60).
Edebî sanat adı verilen, şiire renk ve güzellik katan unsurlara Karaca Oğlan’ın şiirlerinde de rastlanılır. Sıradan benzetmelerin yanında yer alan farklı güzellikteki söyleyişleri âşığın ne dereceye kadar onların birer sanatlı söyleyiş olduklarını bilerek dile ve tele dökmüştür, bilinmemektedir. Özellikle, onun, Çukurova’nın bayramlığını giyerken çıplaklığını da üzerinden soymasıyla ilgili söyleyişi kolay kolay yakalanabilecek bir sanatlı söyleyiş değildir: "Çukurova bayramlığın geyerken/ Çıplaklığın üzerinden soyarken/ Şubat ayı kış yelini kovarken/ Cennet dense sana yakışır dağlar" (Sakaoğlu 2012: 572). Bunların yanında sıradan benzetmelerle örülü dörtlükleri de vardır. Tabiatla baş başa olması onun benzetmelerine keskin çizgilerle yansımıştır. Ancak bu sade söyleyişler farklı güzelliklerle de zenginleştirilmiş olarak da görülür. "Güvercin duruşlu keklik sekişli/ Kıl ördek boyunlu ceren bakışlı/ Tavus kuşu gibi göğsü nakışlı/ Şöyle bir güzel ver gönlüm eğleyim" (Sakaoğlu 2012: 499). "Benim yârim şu dünyada birinci/ Aklımı başımdan aldı görüncü/ Almayı ayvayı narı turuncu/ Dördünü götüren dal incinir mi" (Sakaoğlu 2012: 448).
O, şiiriyle Türk âşık edebiyatını tek başına temsil edecek güçlü bir sanatkârdır. Bu noktaya gelmesinde, belki de aruzlu türlere eğilecek bilgisinin olmamasının da rolü aranmalıdır. Hayatı etrafında oluşturulmuş halk hikâyelerinin en ünlüsü, W. Radloff’un yayımladığıdır. Ayrıca çeşitli yazarlar, halk kitapları tarzında kaleme aldıkları Karacaoğlan’ın hayatına bağlı hikâyeler yayımlamışlardır. Onun hayatı, resimli roman, fotoroman, sinema filmi, tiyatro oyunu olarak da ele alınmıştır. Şiirleri; başta İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça olmak üzere çeşitli dillere çevrilmiş, Almanya ve Azerbaycan’da doktora tezlerine konu olmuştur. Türk dünyasında ise en çok ilgiyi Türkmenistan’da görmüştür. Şiirleri türkü olarak çağrıldığı gibi klasik formlarda çeşitli makamlarda şarkı olarak da bestelenmiştir.
Kaynakça
Ateş, İsmail (2003). “Tarsuslu Karacaoğlan”, Karacaoğlan’ın Özyurdunda / Karacaoğlan 1. Tarsus Şelâle Şiir Akşamları Hatırası / Karacaoğlan Bildirileri-Karacaoğlan’ın İzindeki Halk Şairlerimiz-Yeni Türk Edebiyatından Şairlerimiz / 05-06 Ekim 2002 Tarsus.
Başgöz, İlhan (1992). Karac’oğlan. İstanbul: Pan Yay.
Chodzko, Alexander (1842). Specimens of the Popular Poetry of Persia as found in the Advantures and Improvisations of Kurroglou. Londra: Oriental Translations Fund of Great Britain and Ireland Yay.
Cunbur, Müjgân (hzl.) (1973). Karacaoğlan / Şiirler. Ankara: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yay.
[Ergun], Saadettin Nüzhet (1927). Halk Şairleri-İkinci Kitap / Karaca Oğlan. Konya: Konya Erkek Muallim Mektebi Neşriyatı.
Haytaoğlu, Fehmi (2008). Karacaoğlan Fekelidir. Feke: yyy.
http//.www.milliyet.com.tr/karacaoglan-in-mezari-bulundu-mu--gundem-1898450/ erişim tarihi: 10.12.2014.
Kendi, İ[brahim] Aczi (1942). “Eski Cönkler ve Âşıklar IV. Karaca Oğlan”, Konya. 6 (46), Eylül: 46-65.
Koç, Halil-Yusuf Geçit (2010). Karacaoğlan Düziçili /1606-1691. Düziçi.
Köprülüzâde Mehmed Fuad (1914). “Mübahasat-ı Lisaniyye ve Edebiyye / Saz Şairleri: 8 - Âşık Tarzında Şive ve Lisan”, İkdam. 2 Mayıs 1914: 2.
Köprülüzade Mehmed Fuad (1918). “Halk Edebiyatı Numuneleri: Birkaç Varsağı”, Yeni Mecmua. 2 (31), 8 Şubat: 960.
Köprülü, M. Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.
Nâmık Edib (1923). Karaca Oğlan. yyy.
Özdemir, Ahmet (hzl.) (2006). Dört Yüzüncü Yılında Karacaoğlan. İstanbul: Bordo Siyah Yay.
Öztelli, Cahit (hzl.) (1978). Karaca Oğlan / Bütün Şiirleri. İstanbul: Milliyet Yay.
Radloff, Wilhelm (1896). “Karaca Oğlan ilen İsmikan Sultan”, Proben der Volksliteratur der Nördlichen Türkischen Stämme/VII. Theil, Die Mundarten der Krym. Sen Petesburg. 297-323.
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay.
S [in] B. (1923). “Karacaoğlan”, Kilis: ikinci yüzü; Surnâme-i Hümâyûn. Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Hazine kısmı, nu. 1344: 5.
Şeker, Mehmet (1997). Gelibolulu Mustafa ‘Âlî ve Mevâ’ıdü’n-Nefâis fî- Kavâi’ıdi’l- Mecâlis. Ankara: TTK Yay.
Toros, Taha (1935). “Halk Şairlerinin En Yücesi Karacaoğlan”, Türk Sözü. 3176: 22 Mart 1935.
[Yalgın], Ali Rıza (1921-1922). “Tedkikât-ı Edebiyye: Karaca Oğlan”, Babalık. 26 Aralık: 5, 13 ve 16 Ocak 1922; 4, 12, 15, 21 ve 30 Haziran.
Yıldız, Kerem (derleyen) (2004). Karacaoğlan. İstanbul: Gendaş Kültür Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. SAİM SAKAOĞLUYayın Tarihi: 10.02.2015Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Semai
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif deyi
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif deyi
Elif'in uğru nakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Yavru balaban bakışlı
Süzer Elif Elif deyi
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif deyi
Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif deyi
Karac’Oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif deyi
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 459-460.
Koşma
Ben güzele güzel demem
Güzel benim olmayınca
Muhannatın kahrın çekmem
Gel deyip de gelmeyince
Gelirim amma döverler
Bizi bu elden kovarlar
Güzel olanı severler
Ben ölürüm gülmeyince
Var ol yörü var ol yörü
Kara bağrın yere sürü
Döğün döğün ağla bari
Benim gönlüm olmayınca
Senin çağın geçer olur
Bu dünyalar kime kalır
Domurcuk gül gazel olur
Vaktında derilmeyince
Karac'oğlan sözün haktır
Düşmanın dostundan çoktur
Bizim'çin ayrılık yoktur
Ya sen ya ben ölmeyince
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 396-397.
Koşma
Çukurova bayramlığın geyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar
Karac’Oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır hep derdlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 572.
Koşma
Sevdiğim üstüne dört libas geymiş
Bir kara bir yeşil bir al bir beyaz
Güzellere dört şey âdet olunmuş
Bir şive bir cilve bir edâ bir naz
Ehildir hüsnünü muhâlif etme
Mekteb-i irfandan bir kadem gitme
Sana dört sözüm var sakın unutma
Bir öğren bir öğret bir oku bir yaz
Karac’Oğlan der ki bahçana girdim
Domurcuk güllerin goncasın derdim
Sevdiğim göğsünde dört nişan gördüm
Bir alma bir ayva bir nar bir kiraz
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 640.
Koşma
Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma
Mecliste ârif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma
Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asılzâdelerden hiç kemlik gelmez
Sen eyilik et de o zâyi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma
El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar duzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma
Muradım nasihat bunda söylemek
Size lâyık olan anı dinlemek
Sev seni seveni zay'etme emek
Sevenin sözünden geçici olma
Karac’Oğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 384-385.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 10.02.2015Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Semai
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif deyi
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif deyi
Elif'in uğru nakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Yavru balaban bakışlı
Süzer Elif Elif deyi
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif deyi
Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif deyi
Karac’Oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif deyi
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 459-460.
Koşma
Ben güzele güzel demem
Güzel benim olmayınca
Muhannatın kahrın çekmem
Gel deyip de gelmeyince
Gelirim amma döverler
Bizi bu elden kovarlar
Güzel olanı severler
Ben ölürüm gülmeyince
Var ol yörü var ol yörü
Kara bağrın yere sürü
Döğün döğün ağla bari
Benim gönlüm olmayınca
Senin çağın geçer olur
Bu dünyalar kime kalır
Domurcuk gül gazel olur
Vaktında derilmeyince
Karac'oğlan sözün haktır
Düşmanın dostundan çoktur
Bizim'çin ayrılık yoktur
Ya sen ya ben ölmeyince
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 396-397.
Koşma
Çukurova bayramlığın geyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar
Karac’Oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır hep derdlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 572.
Koşma
Sevdiğim üstüne dört libas geymiş
Bir kara bir yeşil bir al bir beyaz
Güzellere dört şey âdet olunmuş
Bir şive bir cilve bir edâ bir naz
Ehildir hüsnünü muhâlif etme
Mekteb-i irfandan bir kadem gitme
Sana dört sözüm var sakın unutma
Bir öğren bir öğret bir oku bir yaz
Karac’Oğlan der ki bahçana girdim
Domurcuk güllerin goncasın derdim
Sevdiğim göğsünde dört nişan gördüm
Bir alma bir ayva bir nar bir kiraz
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 640.
Koşma
Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma
Mecliste ârif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma
Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asılzâdelerden hiç kemlik gelmez
Sen eyilik et de o zâyi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma
El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar duzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma
Muradım nasihat bunda söylemek
Size lâyık olan anı dinlemek
Sev seni seveni zay'etme emek
Sevenin sözünden geçici olma
Karac’Oğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 384-385.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Semai
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif deyi
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif deyi
Elif'in uğru nakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Yavru balaban bakışlı
Süzer Elif Elif deyi
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif deyi
Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif deyi
Karac’Oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif deyi
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 459-460.
Koşma
Ben güzele güzel demem
Güzel benim olmayınca
Muhannatın kahrın çekmem
Gel deyip de gelmeyince
Gelirim amma döverler
Bizi bu elden kovarlar
Güzel olanı severler
Ben ölürüm gülmeyince
Var ol yörü var ol yörü
Kara bağrın yere sürü
Döğün döğün ağla bari
Benim gönlüm olmayınca
Senin çağın geçer olur
Bu dünyalar kime kalır
Domurcuk gül gazel olur
Vaktında derilmeyince
Karac'oğlan sözün haktır
Düşmanın dostundan çoktur
Bizim'çin ayrılık yoktur
Ya sen ya ben ölmeyince
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 396-397.
Koşma
Çukurova bayramlığın geyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar
Karac’Oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır hep derdlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 572.
Koşma
Sevdiğim üstüne dört libas geymiş
Bir kara bir yeşil bir al bir beyaz
Güzellere dört şey âdet olunmuş
Bir şive bir cilve bir edâ bir naz
Ehildir hüsnünü muhâlif etme
Mekteb-i irfandan bir kadem gitme
Sana dört sözüm var sakın unutma
Bir öğren bir öğret bir oku bir yaz
Karac’Oğlan der ki bahçana girdim
Domurcuk güllerin goncasın derdim
Sevdiğim göğsünde dört nişan gördüm
Bir alma bir ayva bir nar bir kiraz
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 640.
Koşma
Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma
Mecliste ârif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma
Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asılzâdelerden hiç kemlik gelmez
Sen eyilik et de o zâyi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma
El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar duzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma
Muradım nasihat bunda söylemek
Size lâyık olan anı dinlemek
Sev seni seveni zay'etme emek
Sevenin sözünden geçici olma
Karac’Oğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 384-385.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Semai
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif deyi
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif deyi
Elif'in uğru nakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Yavru balaban bakışlı
Süzer Elif Elif deyi
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif deyi
Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif deyi
Karac’Oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif deyi
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 459-460.
Koşma
Ben güzele güzel demem
Güzel benim olmayınca
Muhannatın kahrın çekmem
Gel deyip de gelmeyince
Gelirim amma döverler
Bizi bu elden kovarlar
Güzel olanı severler
Ben ölürüm gülmeyince
Var ol yörü var ol yörü
Kara bağrın yere sürü
Döğün döğün ağla bari
Benim gönlüm olmayınca
Senin çağın geçer olur
Bu dünyalar kime kalır
Domurcuk gül gazel olur
Vaktında derilmeyince
Karac'oğlan sözün haktır
Düşmanın dostundan çoktur
Bizim'çin ayrılık yoktur
Ya sen ya ben ölmeyince
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 396-397.
Koşma
Çukurova bayramlığın geyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar
Karac’Oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır hep derdlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 572.
Koşma
Sevdiğim üstüne dört libas geymiş
Bir kara bir yeşil bir al bir beyaz
Güzellere dört şey âdet olunmuş
Bir şive bir cilve bir edâ bir naz
Ehildir hüsnünü muhâlif etme
Mekteb-i irfandan bir kadem gitme
Sana dört sözüm var sakın unutma
Bir öğren bir öğret bir oku bir yaz
Karac’Oğlan der ki bahçana girdim
Domurcuk güllerin goncasın derdim
Sevdiğim göğsünde dört nişan gördüm
Bir alma bir ayva bir nar bir kiraz
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 640.
Koşma
Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma
Mecliste ârif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma
Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asılzâdelerden hiç kemlik gelmez
Sen eyilik et de o zâyi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma
El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar duzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma
Muradım nasihat bunda söylemek
Size lâyık olan anı dinlemek
Sev seni seveni zay'etme emek
Sevenin sözünden geçici olma
Karac’Oğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma
Sakaoğlu, Saim (2012). Karaca Oğlan. Ankara: Akçağ Yay. 384-385.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MUSTAFA GÜLÜM | d. 1946 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | NASREDDİN ABDULLAYEV | d. 1955 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ÇELEBİ, Çelebi Karayünlü | d. 1948 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MUSTAFA GÜLÜM | d. 1946 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | NASREDDİN ABDULLAYEV | d. 1955 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ÇELEBİ, Çelebi Karayünlü | d. 1948 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MUSTAFA GÜLÜM | d. 1946 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | NASREDDİN ABDULLAYEV | d. 1955 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ÇELEBİ, Çelebi Karayünlü | d. 1948 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | MUSTAFA GÜLÜM | d. 1946 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | NASREDDİN ABDULLAYEV | d. 1955 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | ÇELEBİ, Çelebi Karayünlü | d. 1948 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | MUSTAFA GÜLÜM | d. 1946 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | NASREDDİN ABDULLAYEV | d. 1955 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | ÇELEBİ, Çelebi Karayünlü | d. 1948 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |