KOCA RÂGIB PAŞA

(d. 1110/1698-99 - ö. 24 Ramazan 1176/8 Nisan 1763)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

1110/1698-99 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed’dir. Râgıb mahlası ile birlikte Mehmed Râgıb olarak bilinse de daha çok Koca Râgıb Paşa olarak tanındı. Defterhâne-i Âmire kâtiplerinden Şevki Mehmed Efendi’nin oğludur. Öğrenimi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Müstakimzâde (1928: 449)’ye göre kısmen babasının dairesinde kısmen de özel hocalardan dersler alarak kendi kendini yetiştirdi. Hoca Sâlih Efendi’den Farsça öğrendi. Aysofya-i Kebir Medresesi sakinlerinden olan Yûsuf Efendi’den sülüs ve nesih meşk etti. Kitâbet, inşâ, hesap ve defter usullerini öğrendiği Defterhâne’de kendisine “Râgıb” mahlası verildi. 1134/1721-22 yılında başlayan Osmanlı-İran savaşında ele geçirilen yerlerin kaydedilmesi için 1135/1722-23 yılında defterhane tarafından bölgeye tayin edilerek Defterhâne görevlileri arasında yer aldı. Bu suretle Serasker Ârifî Ahmed Paşa’nın maiyetine dâhil oldu ve onun mektupçuluğuna getirildi. Revan fethinin ardından umûr-ı mühimme kitâbetine getirildi (1137/1725). Köprülüzâde Abdullah Paşa, Bağdat Valisi Ahmed Paşa, Hekimoğlu Ali Paşa gibi seraskerlerin yanında kâtiplik, mektupçuluk, defter eminliği gibi görevlerle doğu cephesini dolaştı. 1138/1725-26 yılında Şah Tahmasb ile yapılan bir müzakereye kâtip olarak katıldı. İki yıl sonra, kısa bir süre Revan defterdarı oldu. 1141/1728-29 yılında İstanbul’a çağrıldı ve cizye muhasebeciliğine getirildi. 1142/1730 yılında Bağdat Valisi ve İran Seraskeri Ahmed Paşa maiyetinde defter emini ve reisü’l-küttâb vekili olarak gönderildi. Bu sıra yeni alınan Hemedan bölgesi ile ilgili kayıtları tutmakla da görevlendirildi. 1143/1730-31 yılında süvari mukabelecisi pâyesiyle Bağdat defterdarlığına tayin edildi. Bu görevde iken Herat’ta bulunan Nâdir Şah’a elçi gönderildi. 1146/1733-34 yılında Bağdat’ın yedi ay süren kuşatmadan kurtarılmasındaki başarıları sebebiyle maliye tezkireciliğine getirildi (Zilkade 1146/Nisan 1734). 1148/1735 yılında İran seraskerliği yeniden Ahmed Paşa’ya verilince ordu defterdarlığı ve reîsü’l-küttâb vekilliği yaptı. Sonra İstanbul’a dönerek aynı yıl (Recep 1148/Kasım-Aralık 1735) ikinci kez cizye muhasebeciliğine getirildi. Safer 1149/Temmuz 1736’da cizye muhasebecisi olarak Osmanlı-Rus savaşına katıldı. Fakat Ordu İsakça sahrasına yerleşmişken gelen hatt-ı hümâyunla bu defa İran ile barış görüşmelerine çağrıldı. Bu görüşmelerdeki bilgisi ve başarısı takdir edilerek 2 Ramazan 1149/4 Ocak 1737’de sadâret mektupçuluğuna getirildi. Reisü’l-küttâb Mustafa Efendi denetiminde Nemirov’da Ruslarla yapılan görüşmelere üçüncü delege sıfatıyla katıldı. Görüşmelerdeki başarısından şıkk-ı sânî pâyesi verildi (Zilhicce 1149/Nisan 1737). 1152/1739 yılında Avusturya ve Rusya ile yapılan başarılı Belgrad görüşmelerine ikinci delege olarak dâhil oldu. Görüşmelerdeki başarısıyla göz doldurdu. 19 Zilkade 1153/5 Şubat 1741’de reîsü’l-küttâblık makamına getirildi. Bu görevdeyken kaleme ait defterlerin konularına göre tasnifi, şikâyet defterleriyle ahkâm defterlerinin birbirinden ayrılması, her vilâyete ayrı ahkâm defterleri tahsis edilmesi gibi bazı düzenlemeler yaptı. Reisü’l-küttâblık görevi son bulunca 10 Rebîülevvel 115/23 Nisan 1744’te vezirlik pâyesi ile Mısır’a vali oldu. Burada üç yıl kaldı. Memluk beylerinin yönetimindeki etkisini kırmaya yönelik idarî değişiklikler yapmaya çalışırken bir suikasttan güçlükle kurtuldu ve 1161 yılı sonlarına (1748) doğru nişancılık göreviyle İstanbul’a çağrıldı. Zilhicce 1161/Aralık 1748’de Aydın muhassallığına atandı. Zilkade 1163/Ekim 1750’de Sayda, oradan da mâlikâne olarak Rakka eyaletine tayin edildi (Safer 1164/Ocak 1751). 7 Şevval 1168/17 Temmuz 1755’te Halep valisi oldu. Eyaletlerdeki başarılarıyla 18 Rebiyülâhır 1171/10 Ocak 1757 emîr-i haclık görevi de uhdesinde bulunmak kaydıyla Halep’ten Şam’a tayin edildi. Bu göreve başlamadan ertesi gün yapılan divan toplantısında veziriazamlığa getirildi. İstanbul’a döndü ve iki gün sonra Sultan III. Osman’ın huzuruna çıkarak sadâret mührünü aldı (9 Cemâziyelâhir 1170/29 Şubat 1757).

Sadârete gelir gelmez başkentin asayiş ve iâşe sorunlarını çözmeye çalıştı. Dış ilişkilere önem verdi. Dârüssaâde Ağası tarafından azli sağlansa da III. Osman’ın vefat etmesiyle görev değişikliği gerçekleşmedi. 16 Safer 1171/30 Ekim 1757’de III. Mustafa’nın cülûs merasimi yapıldı ve yeni padişahın ilk sadrazamı olarak görevini sürdürdü. Kendisini sadâretten uzaklaştırmak isteyen Ebû Kof Ahmed Ağa’yı bertaraf ederek Dârüssaâde ağalarının saltanatına son verdi. Maliyeyi sıkı denetim altına aldı. Askerî alanda önemli ıslah çalışmaları yaptı. Yeniçeri ve acemi oğlanları kışlalarının inşa işini bitirdi. Cephanelikleri düzenledi. Sinop, İstanbul ve Rodos tersanelerini aktif hale getirerek donanmayı güçlendirmeye çalıştı. Rus ve Avusturya sınır kalelerini güçlendirdi. Kafkas cephesine ağırlık verdi ve başta Soğucak Kalesi olmak üzere birçok müstahkem mevkii elden geçirdi. Doğu Karadeniz sahillerindeki kaleleri, özellikle Anapa, Faş, Sohum taraflarını asker ve mühimmat bakımından güçlendirdi ve bölgenin kontrol altında tutulmasını sağladı. Memleketin ve İstanbul’un imarına, ıslahına önem verdiği gibi günümüzün şehircilik anlayışına uygun önemli adımlar da attı. Sultan III. Mustafa’nın takdirini kazanarak Recep 1171/Mart 1758’de padişahın kız kardeşi Sâliha Sultan’la evlendi. Son günlerini İstanbul Koska’da bir külliye yaptırarak geçirdi. 9 Ramazan 1176/24 Mart 1763’te hastalandı ve 24 Ramazan 1176/8 Nisan 1763’te vefat etti. Fâtih Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra, bir ay kadar önce açılmış olan kütüphanesinin bahçesine sıbyan mektebinin dibindeki türbesine defnedildi.

Râgıb Paşa, nükteleri, zengin kitaplığı, hukuk bilgisi, şairliği ve sohbetleriyle de İstanbul’a ve Osmanlı kültürüne katkıda bulundu. Görev yaptığı yerlerde âlimler, mutasavvıflar ve şairlerle dostluk kurdu. Fıtnat Hanım, Haşmet, Çelebizâde Asım Efendi gibi şairleri etrafında toplayarak yaşadığı dönemin kültür odaklarından biri oldu. Doğu’ya ait engin bilgisi yanında Avrupa’dan kitaplar getirterek Batı âleminden ve fikir adamlarından faydalanmaya çalıştı, İngiltere Kavânîn-i Bahriyyesi gibi askerî ve teknik kitaplar yanında Grotius, Voltaire ve Newton gibi aydınların eserlerini tercüme ettirdi. Ulûm-i garîbeye, ilm-i cifr ve nücûma vâkıftı. Nakşibendîlik’ten icâzeti bulunmaktaydı. Nebile Hanım ve Sâliha Sultan ile bilinen iki evliliği ve Nâile ile Lebîbe adında iki kızı vardır.

Vefatından bir yıl önce yaptırmaya başladığı mektep, kütüphane ve şadırvan, Şaban 1176/Şubat-Mart 1763 tamamlanarak hizmete açıldı. Küçüklüğünden itibaren biriktirdiği kitapları Laleli'deki kendi adını taşıyan kütüphanesine bağışladı. 

Eserleri şunlardır:

1. Dîvân: Râgıb Paşa’nın vefatından sonra şiirleri Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi tarafından bir divan hâlinde toplanmış ve Münşe’ât’ı ile 7 matla, 4 beyit bulunmaktadır (Demirbağ 1999). Dîvân’ın pek çok yazma nüshası (bk. Demirbağ 1999; Yorulmaz 1998) bulunmaktadır. Dîvân üzerine bir yüksek lisans (Yorulmaz 1988), bir de doktora (Demirbağ 1999) çalışması yapıldı. 

2. Münşeât-ı Râgıb: Reisü’l-küttâb iken hazırladığı telhislere daha sonra çeşitli görevlerde iken kaleme aldığı siyasî-edebî tarzdaki seçme yazılarının da eklenmesiyle Ahmed Nüzhet Efendi tarafından tertip edilmiş bir inşâ mecmuasıdır. Dîvân’ının baş tarafında basılmış olmasına rağmen (Bulak 1253) pek çok kütüphanede Telhîsât ve Münşeât adı altında Râgıb Paşa’ya ait karışık pek çok yazıyı ihtiva eden yüzlerce yazması mevcuttur (Aydıner 2007: 405; Demirbağ 1999: 144).

3. Fethiyye-i Belgrad: Münşeât’ta da yer almaktadır. Avusturya ile 1151/1739 yılında yapılan savaş neticesinde Belgrad kalesinin yeniden fethi hakkında kaleme alınmıştır. I. Mahmud adına yazılmıştır. Bazı nüshaları Fethiyye-i Râgıb adıyla da geçmektedir (Aydıner 2007: 406; Demirbağ 1999: 145). Eser üzerinde bir yüksek lisans tezi (Uzun 2000) yapıldı.

4. Huneyniye ve Tâifiye: Münşeât’ta da yer alan bu eserin, bazen müstakil bir eser gibi yazma nüshalarına (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY 5711, 7355) rastlanmaktadır. Nâbî’nin Zeyl-i Siyer’ine zeyil mahiyetinde yazılmış edebî değeri olan bir eserdir (Aydıner 2007: 405-406; Demirbağ 1999: 145).

5. Tahkîk ve Tevfîk: Sünnî ve Şiî mezhepleri arasındaki anlaşmazlıkların ortadan kalkması, her iki İslâm devletinin birbiriyle yakınlaşması amacıyla kaleme alınmıştır (Aydıner 2007: 405-406; Demirbağ 1999: 145). Eser İzgöer (2003) tarafından yayımlandı.

6. Mecmûa-i Râgıb Paşa: Arapça, Farsça, Türkçe manzum ve mensur edebî yazılarla Râgıb Paşa’nın kendisine ait resmî ve gayri resmî yazılarını içine alır. Bu tek ciltlik eserde, alfabe sırasıyla değişik konularda mısra ve beyitlerle, altmış beş kaside yer almaktadır. Müellif hattıyla yazılan nüshası Murad Molla Kütüphanesi 1468’dedir (Aydıner 2007: 405-406; Demirbağ 1999: 144).

7. Sefînetü’r-Râgıb ve Defînetü’l-Metâlib: Çeşitli konularda, Arapça ansiklopedik bir eserdir. Müsveddesi kendi el yazısı ile Râgıb Paşa Kütüphanesi 1489’dadır. 1282’de Bulak’ta basıldı (Aydıner 2007: 406; Demirbağ 1999: 142). Birçok nüshası (bkz. Demirbağ 1999) bulunmaktadır.

8. Aruz Risâlesi: Aruza dair bir risaledir. Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi 740’tadır (Aydıner 2007: 406; Demirbağ 1999: 146).

9. Tercüme-i Matla-ı Sa‘deyn: Abdürrezzâk es-Semerkandî’nin İran Moğollarına ait Farsça tarihinin dörtte birinin çevirisidir; ancak bu tercüme kayıptır (Aydıner 2007: 406).

10. Tercüme-i Ravzatü’s-Safâ: Mîrhând’ın meşhur eserinin çevirisi olup eksik kalmıştır ve kayıptır (Aydıner 2007: 406).

Koca Râgıb Paşa, 18. yüzyılda Nedîm ve Şeyh Gâlib’den sonra akla gelen ilk isimlerdendir. Şiirleri sağlam ve ahenkli bir nazma, ağırbaşlı, seçkin, açık ve pürüzsüz bir söyleyişe, insanı düşünce yoluyla saran hikmetli bir muhteva özelliğine sahiptir. Nâbî tarzı da denen hikemî tarzın 18. yüzyıldaki en önemli temsilcisidir. Nâbî’nin yolunda yürümekle birlikte kendine özgü bir üslup yaratabilmiş, Nâbî etkisinde kalan diğer şairler gibi basit bir taklitçi olmamıştır. Şiirimizde “mısra-ı berceste” denen ve atasözü gibi dillerde dolaşan pek çok mısraın sahibidir (Kesik 2013).

Nâbî’ye göre, şiirleri daha sanatkârâne olmakla birlikte tasannuya düşmemiştir. Atasözleri ve deyimlerle şiirini anlam bakımından daha da güçlendirmiştir. Fakat bu güçlü ve veciz söyleyişe karşılık şiirleri yeterli incelik ve coşkudan yoksundur. Gözlemlerini de şiire aksettirmiştir. Az olmakla birlikte zaman zaman Nedîm’i hatırlatan gazeller söylemiştir. Az sayıdaki kasidesinde ise Nef‘î’nin tesirindedir. Nâbî’yi takip eden şairler arasında en başarılısıdır. Gibb ve onu takip eden bazı edebiyat tarihçileri, onu kendi sınırları içinde Nâbî’yi geride bıraktığını ileri sürmüşlerdir. Fakat bilgece söylenmiş birçok şiiri olmakla birlikte Nâbî’deki çok yönlülük ve derinlik onda yoktur. Fıtnat Hanım’la karşılıklı latife ve nazireleri meşhurdur. Sünbülzâde Vehbî, Şeyh Gâlib gibi önemli şairlerce şiirlerinin beğenilmesi, sonraki asırda İzzet Molla, Leskofçalı Gâlib, Şinasi, Namık Kemal ve Yahya Kemal gibi şairlerce tanzir edilmesi, şöhretinin büyüklüğünü göstermektedir (Horata 2009: 129).

Sebk-i Hindî’nin bazı dil ve muhteva özelliklerinin, özellikle de dil özelliklerinin tesirinde kalsa da bu özellikler onu doğrudan Sebk-i Hindî şairi yapacak düzeyde değildir (Kesik 2009).

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ Sicill-i Osmanî. C. 4. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 1340-1341.

Aydıner, Mesut (2007). “Râgıb Paşa”. İslam Ansiklopedisi. C. 34. İstanbul: TDV Yay. 403-406.

Babinger, Franz (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. (çev. Coşkun Üçok). Ankara: KB Yay. 315-317.

Baykal, Bekir Sıtkı (1964). “Râgıb Paşa, Koca Râgıb Mehmed Paşa”. İslam Ansiklopedisi. İstanbul: MEB Yay. 594-596.

Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmânlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay. 190-192.

Büyük Türk Klasikleri (1987). “Koca Râgıb Paşa”. C. 6. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 379-386.

Cunbur, Müjgân (2007). “Râgıb Paşa”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 7. Ankara: AKM Yay. 268-269.

Çifçi, Ömer (hzl.). Fatîn Davud Hâtimetü’l- Eş‘âr (Fatîn Tezkiresi). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10736,metinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 04.06.2014]. 159-160.

Demirbağ, Ömer (1999). Koca Râgıb Paşa ve Dîvân-ı Râgıb. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.

Erdem, Sadık (hzl.) (1994). Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâsı (İnceleme-Tenkitli Metin-İndeks-Sözlük). Ankara: AKM Yay. 111-115.

Erünsal, İsmail E. (2007). “Râgıb Paşa Kütüphanesi ”. İslam Ansiklopedisi. C. 34. İstanbul: TDV Yay. 406-407.

Gibb, E. J. Wilkinson (1999). Osmanlı Şiir Tarihi (A History of Ottoman Poetry) C. III-V. (çev. Ali Çavuşoğlu). Ankara: Akçağ Yay. 332-341.

Horata, Osman (2009). Has Bahçede Hazan Vakti-XVIII. Yüzyıl Son Klasik Dönem Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay. 127-129.

İpekten, Halûk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu, Turgut Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay. 361.

İzgöer, Ahmet Zeki (2003). Koca Râgıb Mehmed Paşa-Tahkik ve Tevfik Osmanlı-İran Diplomatik Münasebetlerinde Mezhep Tartışmaları. İstanbul: Kitabevi Yay.

Karahan, Bekir Abdülkadir (1964). “Râgıb Paşa, Koca Râgıb Mehmed Paşa (Edebî Şahsiyeti)”. İslam Ansiklopedisi. İstanbul: MEB Yay. 596-598.

Kesik, Beyhan (2009). “Koca Râgıb Paşa’nın Şiirlerinde Sebk-i Hindî Tesiri”, Gaziosman Paşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi. 4 (2): 150-169.

Kesik, Beyhan (2013). “Koca Ragıb Paşa’nın Şiirlerinde Hikemî Tarz”, Ahmet Atillâ Şentürk Armağanı. (ed. Ahmet Kartal, Mehmet Mahur Tulum). İstanbul: Akademik Kitaplar Yay. 435-456.

Kurnaz, Cemal (hzl.) (2000). Osmanlı Şairleri-Muallim Naci. Ankara: Akçağ Yay. 221-236.

Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî -  Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.I-II. Ankara: Bizim Büro Yay. 318-320.

Müstakimzâde Süleyman Sa’deddin (1928). Tuhfe-i Hattâtîn. İstanbul: Devlet Matbaası. 449-450.

Müstakîm-zâde Süleyman Sa’deddin Efendi (2000). Mecelletü’n-Nisâb (Tıpkıbasım). Ankara: KB Yay. 228a. 

Şemsettin Sami (1996). Kâmûsu’l-‘Alâm. Tıpkıbasım. C. 3. Ankara: Kaşgar Neşriyat Yay. 2247.

Şentürk, Ahmet Atillâ (1999). Osmanlı Şiiri Antolojisi. İstanbul: Yapı Kredi Yay. 541-545.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1982). C. 5. “Koca Râgıb Paşa”. İstanbul: Dergâh Yay. 376-377.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1983). Osmanlı Tarihi (XVIII. Yüzyıl). C. 4, 2. Kısım. Ankara: TTK Yay. 385-397.

Uzun, Fatma Çiğdem (2000). Belgrad Hakkında Ragıp Paşa`ya Ait Bir Risale: Fethiyye-i Belgrad (1739). Yüksek Lisans Tezi. Sakarya: Sakarya Üniversitesi.

Yorulmaz, Hüseyin (1989). Koca Ragıb Paşa Divanı. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Yorulmaz, Hüseyin (1998). Koca Râgıb Paşa. Ankara: KB Yay. 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİK
Yayın Tarihi: 14.06.2014
Güncelleme Tarihi: 12.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Harabâtı görenler her biri bir hâletin söyler

Safâsın nakl ider rindân ü zâhid sıkletin söyler

Ser-âgâz eyledikçe bahse bülbül revnak-ı gülden

Bez[i]mde kulkul-i mînâ mülün keyfiyyetin söyler

Tecellî neş’esin ehl-i şikem idrâk[a] kâbil mi

Behişt andıkça zâhid ekl ü şürbün lezzetin söyler

Ne zabt-ı hâkim-i aklî ne hükm-i zâbit-i şer‘î

Cünûn iklimini seyr eyleyenler râhatın söyler

Miyân-ı güft [ü] gûda bed-meniş îhâm eder kubhun

Şecâ‘at arz iderken merd-i kıbtî sirkatin söyler

Muvâfıkdır yine elbet mizâca şîve-i hikmet

Tabîbün olsa da kizbi marîzün sıhhatin söyler

Perîşân hâtırımda nükte-i ser-beste-veş kaldı

Ne kimse hikmetin anlar ne Râgıb illetin söyler

(Demirbağ, Ömer (1999). Koca Râgıb Paşa ve Dîvân-ı Râgıb. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 231).

Gazel

Murâd üzre aceb bu çarh-ı nîlî-fâm dönmez mi

Bizim de bezmimiz içre bir iki câm dönmez mi

Gelürken bezme döndermiş rakîb-i bed-meniş yârı

Varup ardınca itsek bir dahi ibrâm dönmez mi

Sen insâf eyle câna dönmedünse i‘tikâdundan

İdeydim sen kadar bir kâfiri ilzâm dönmez mi

Bu bir meşhûr meseldir ki efendi gün döner dirler

Benim âlûde-i hicr oldugum eyyâm dönmez mi

Sirişkim cedvel iken cûy olup deryâ-nümûn oldı

Dahi bilmem ki Râgıb âsiyâb-ı kâm dönmez mi

(Demirbağ, Ömer (1999). Koca Râgıb Paşa ve Dîvân-ı Râgıb. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 370).

Kasîde-i Ramazâniyye

Ne aceb sür‘at ile geldi bu yıl mâh-ı sıyam

Çekdi bir baş gelüp belde-i Bâgdâda licâm

Giceyi gündüze katmış ne şitâb ile gelür

Müjde-i ıyda gider sanki mübârek ikdâm

Şöyle bir gaflet ile basdı ki tasvîr idemem

Gûyiyâ bezmi basan şahne gibi bî-hengâm

......

Müşkil olsa ne aceb farkı melekle beşerün

Za‘f-ı imsâk ile hep buldı letâfet ecsâm

Hoş gelür dilber-i billûr-beden vaslında

Vakt-i iftâre gelen nârgil-i sîm-endâm

Neş’e-i sofra-i bezmi viriyor hân-ı fütûr

Şerbet-i kâse olup câm-ı şarâb-ı gül-fâm

……

Âsumân-pâye Ferîdûn-haşem Ahmed Paşa

Olsa şâyeste silâhşöri olurdı Behrâm

……

Kûhlar lerziş-i bîmi ile sihr-i sîm-âb

Nice tâb-âver olur satvetine Rüstem ü Sâm

Cevelân itse olur fikr-i sebük-pervâzı

Nice müşkil ise âgâzdan ol insicâm

……

Şîve-i lutf ile üslûb-ı hakîmâne ile

Ne Aristo ki Felâtûnları eyler ilzâm

……

Kaldılar gamze-i hûbân dahi te’sîrinden

Fitneyi eyledi ahdinde o rütbe i‘dâm

……

Fârisî arsa-i irfân geçinürken şimdi

Yirlere urdı beni tevsen-i baht-ı bed-râm

……

Olsa bir kerre eger elde inân-ı fikrim

Saff-ı maznûna göreydik nice olur ikdâm

Hele kalsun bu şikâyet varak-ı dîgerdir

Hem ider mugnî-i nâ-kerde murâdı îhâm

İtme ıtnâb ile tasdî‘ vakt-i nâzikdir

Râgıbâ şimdiki hengâm-ı du‘âdır hengâm

Rûz-ı nev-rûz u şebi kadr ü sabâsı ola ıyd

Tâ ta‘âkub ide âlemde şeh-süvâr-ı avâm

(Demirbağ, Ömer (1999). Koca Râgıb Paşa ve Dîvân-ı Râgıb. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 170-174).


Tahmîs-i Berây-ı Gazel-i Nâbî

Ne kûtâhî-i himmetden ne noksân-ı hünerdendir

Ne bî-mihrî-i tâli‘den ne baht-ı bed-güherdendir

Ne ulvîden ne süflîden ne efrâd-ı beşerdendir

Ne sendendir ne bendendir ne çarh-ı kîne-verdendir

Bu derd-i ser humâr-ı neşve-i câm-ı kaderdendir

Olan âzürde-hâtır devlet-i dûnân-ı âlemle

Olur mı kad-hamîde minnet-i ihsân-ı âlemle

Nemek-lîs olsa da dil sohbet-i ihvân-ı âlemle

Dehân-âlûde olmaz ni‘met-i elvân-ı âlemle

Dimâg-ı dilde lezzet hân-ı yagmâ-yı seherdendir

Olurken her nigâhun âşıka bir nâvek-i dil-dûz

Dil-i agyâre döndi şimdi şastun oldı bed-âmûz

Budur ammâ yine âyîn-i mihr ey mâh-ı bezm-efrûz

Düşen sana tegâfüldür bana âh-ı tegâfül-sûz

Degil senden şikâyet şekve âh-ı bî-eserdendir

Bir âh-ı subh-gâhunla olurken maksada vâsıl

Bu cünbişle sana özr ü kusûr itmek nice kâbil

Degildir bî-sebeb dermândelikler böyle pâ-der-gil

Sana isbât-ı taksîr eylemek bî-vechdir eydil

Bu taksîr-i eser senden degildir çeşm-i terdendir

Bülend olmakdadır Râgıb hemîşe himmet-i tab‘un

Dahi bâlâsı mümkindür olursa ragbet-i tab‘un

Müsellemdür egerçi ehl-i tab‘a rikkat-i tab‘un

Bu ta‘bîrât vüs‘unda degildir kuvvet-i tab‘un

Bu feyz-i ma‘nevî Nâbî’ye mecrâa-yı digerdendir

(Demirbağ, Ömer (1999). Koca Râgıb Paşa ve Dîvân-ı Râgıb. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 372-373).


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Ömer Şişmand. 25 Şubat 1980 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Oylum Yılmazd. 02 Ağustos 1978 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5Ömer Şişmand. 25 Şubat 1980 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6Oylum Yılmazd. 02 Ağustos 1978 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8Ömer Şişmand. 25 Şubat 1980 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9Oylum Yılmazd. 02 Ağustos 1978 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?MeslekGörüntüle
11Ömer Şişmand. 25 Şubat 1980 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Oylum Yılmazd. 02 Ağustos 1978 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Ömer Şişmand. 25 Şubat 1980 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Oylum Yılmazd. 02 Ağustos 1978 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17Ömer Şişmand. 25 Şubat 1980 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18Oylum Yılmazd. 02 Ağustos 1978 - ö. ?Madde AdıGörüntüle