MAHMÛD EFENDİ b. Celâl-zâde Mustafa

(d. ?/? - ö. 1004/1596\\\\\\\'dan sonra)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Hakkında bilgi veren tek kaynak olan Sicill-i Osmanî’de, “Sinan Paşa mensuplarından olup sadaretinde tezkirecisi olarak çalıştıktan sonra şehremini ve 998/1590 yılında Anadolu defterdarı oldu, III. Mehmet devri başlarında (1595-1603) vefat etti” bilgisi kayıtlıdır (Akbayar 1996: C. 3, 909).

Mahmûd Efendi, XVI. asırda Koca Nişancı olarak bilinen ünlü devlet adamı Celâl-zâde Mustafa Çelebi’nin oğludur. Uzunçarşılı, Celâl-zâde Mustafa ve Salih Çelebi hakkındaki yazısında “Celâl-zâde Mustafa Çelebi’nin Mahmud adında bir oğlu olduğunu babasının bazı eserlerini güzel ta’lik yazısıyla istinsah etmesinden öğreniyoruz” der ve şairin Süleymaniye Camii için yazdığı tarih kıt’asını kaydeder (Uzunçarşılı 1958: 418). Biyografik kaynaklarda kendisine yer verilmeyen şair hakkındaki bilgilere divanından ulaşılabilmektedir. Şair divanında kendisini “Bu bende-i pây-mâl Mahmud bin Mustafa bin Celal” şeklinde tanıtmaktadır. İstanbul’da doğdu. Kısmen kendi otobiyografisi sayılabilecek bir şiirinde babasının ölümünden sonra çok sıkıntı çektiğini ve devlete elli yıl hizmet ettiği halde ortada kaldığını, bir zamanlar hizmetinde olan dostlarının yükselip kiminin nişancı, kiminin reis olarak ün kazandıkları halde onunla ilgilenmeyip, nimet hakkı gözetmediklerini söyler. Sonrasında Siyavuş Paşa tarafından getirildiği tezkirecilik görevini iki yıl kadar sürdürdükten sonra defterdarlık göreviyle Karaman’a gönderildi. Karamanda iken gelen sefer fermanı ile Yanık ve Eğri kalelerinin fethinde bulundu. Mahmud Efendi, dört yıl süren bu seferde tüfekle yaralandı ve kıymetli eşyalarını kaybetti (Erdoğan 2012: 301-304). Mahmud Efendi’nin vefat tarihi ile ilgili Uzunçarşılı, babasının Selimnâmesi’ni 988/1580 yılında istinsah ettiğine göre vefatı bu tarihten sonra olmalıdır (Uzunçarşılı 1958: 419) derken, Sicill-i Osmânî’de III. Mehmet devri başlarında (1595-1603) vefat ettiği kayıtlıdır (Akbayar 1996: C. 3, 909). Ancak şairin divanında yer alan tarih manzûmelerinin en geç tarihlisi olan, aynı zamanda kendisinin de bu seferde bulunduğu Eğri Kalesi’nin fethine yazdığı manzûme dikkate alındığında ölüm tarihi 1004/1596’dan sonra olmalıdır (Erdoğan 2012: 308).

Mahmud Efendi’nin Divan ve Gencine-i Letâif olmak üzere iki eseri vardır.

Divanın bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa Bölümü 564 numarada kayıtlıdır ve 166 yapraktan oluşmaktadır. Divanda 185 gazelin yanı sıra hemen tüm nazım şekilleriyle yazılmış şiirler bulunmaktadır. Gencîne-i Letâif isimli eserin tek nüshası Milli Kütüphane’de 06 Mil Yz FB 554 numarada kayıtlıdır ve 47 yapraktan oluşmaktadır. Şair bu eserini uğradığı haksızlıkları dile getirmek ve eski parlak günlerine yeniden dönebilmek için 982/1574 yılında yazmış ve tahta yeni çıkan Sultan III. Murad’a sunmuştur. Eserde on üç kıssa ve bu kıssalardan çıkarılması gereken hisseler ayet, hadis ve şiirlerle açıklanmıştır. Şair şiirlerinde mahlas olarak gerçek ismi olan Mahmud’u kullanmıştır. Nazım ve nesirde maharet sahibi biridir (Erdoğan 2012: 310-311).

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325.

Sağlam, Ömer (2011). Mahmûd bin Mustafa bin Celâl'in Gencîne-i Letaif Adlı Eseri.İstanbul: Marmara Üniversitesi.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 391-441.

Zülfe, Ömer (2012). Mahmûd b. Mustafa Gencîne-i Letâif. İstanbul: Hâcegân Yay.

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. KADRİ HÜSNÜ YILMAZ
Yayın Tarihi: 28.01.2015
Güncelleme Tarihi: 22.08.2021

Eserlerinden Örnekler

Arz-ı Hâl-i Pür-Melâl-i Bende-i Pây-mâl

Baŋa hıdmet iderken niçe ihvân

Nişâncı vü re’îs oldı bulup şân

 

Birinden görmedüm bir zerre şefkat

Gözetmeyüp unutdı hakk-ı ni’met

 

Vatandan bi’z-zarûrî nefret itdüm

Çıkup gitmeğe dilden ragbet itdüm

 

İki üç kerre defter-dâr oldum

Kurı zahmet çeküp bî-zâr oldum

 

Gelicek Bosna’dan magmûm u mahzûn

Gözüm yaşı revân u dîde pür-hûn

 

Siyâvuş-ı zamân ol kân-ı ihsân

Baŋa tezkirecilik itdi ihsân

 

İki yıl hıdmet eyledüm şeb ü rûz

Gicem kadr idi rûzum ‘îd ü nev-rûz

 

Gelüp hatt-ı hümâyûn ile Yahyâ

Alup hıdmetüm itdi beni ifnâ

 

Yine ihsân idüp ol zât-ı ‘âlî

Karaman defterine itdi vâlî

 

Gidüp ol merzbûma zâr u giryân

Varıldıkda sefer olındı fermân

 

Hudâ’nuŋdur kamu takdîr ü işler

Te’âlî şânuhu bildügin işler

 

Tamâm dört yıl durur idüp seferler

İrişdi mâl u cânuma zararlar

 

Tüfenkle Egri’de mecrûh oldum

Safâdan ayrılup matrûh oldum

 

Elümden çıkdı gitdi cümle mâlum

Za’îf oldum şikeste oldı bâlüm

 

Kabâ umarken oldı bü’l-’aceb hâl

Geyürdi çerh-i atlas egnüme şâl

 

Soyundum bir hasîr üstünde kaldum

Belâ vü derd ü gam bahrına taldum

 

Tagıldı cümle hıdmet-kâr gitdi

Yanumda kalmadı deyyâr gitdi

 

Za’îf ü key katı dervîş oldum

Mecâlüm kalmadı dil-rîş oldum

 

Zelîl oldum zebûn oldum ziyâde

Kemâl-i ‘acz-ile kaldum fütâde

 

Öri turmaga kalmadı mecâlüm

Baŋa rahm olmaz ise n’ola hâlüm

 

Revâ mıdur ola pâ-mâl bende

Cefâ ide zamâne derd-mende

 

Harîkem âteş-i sûzân-ı deyne

Garîkem bahr-ı bî-pâyân-ı deyne

 

Sürüp nev-rûz-ı evkâtum zamâne

Bahâr-ı ‘ömrüm irişdi hazâne

 

N’ola itseŋ ‘inâyet baŋa şâhum

Şeh-i Dârâ-haşem Cem-dest-gâhum

 

Keremler eyleyüp ey şâh-ı âfâk

Mısır’da vir oturak baŋa sancak

 

Ol olmazısa ey şâh-ı nikû-nâm

Beni it kethudâ-[y]ı defter-i Şâm

 

Bir iki gün ki mihmânem cihâne

Geçinmege ola tâ kim bahâne

Ecelden buldugum mikdâr-ı mühlet

Olalum sâye-i ‘adlüŋde râhat

 

Sa’âdetlü kapuŋda bir garîbem

Metâ’-ı dünyevîden bî-nasîbem

 

Cemî’-i kullaruŋuŋ mesnedi çok

Benüm hiç senden özge kimsenem yok

 

Ölince kuluŋam ey kân-ı ihsân

Marîzem lutfuŋ ile eyle dermân 

(Divan-ı Mahmud vr. 36b-42a; Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325. 304).

 

İstanbul Medhiyesi

İrem bâgıdur etrâf-ı dilârâsı Sitanbul’uŋ

Behişt-i adndür sahn-ı musaffâsı Sitanbul’uŋ

 

Safâ vü Merve hakkı Ka’be-i ‘ulyâ-yı tâ’atdür

Makâm-ı Kuds ü Aksâ Ayasofyâ’sı Sitanbul’uŋ

 

Civârında mezâr-ı Hazret-i Eyyûb-ı Ensârî

Cinân sahnına beŋzerdür ol arası Sitanbul’uŋ

 

Ber ü bahrini câmi’dür cihân içre nazîri yok

Hemîn dünyâyı görmekdür temâşâsı Sitanbul’uŋ

 

Sıfâhân u Horâsân Yezd ü Tebrîz ü Semerkand’e

Ber-â-berdür sevâd-ı ‘ibret-efzâsı Sitanbul’uŋ

 

Bu şehr-i ‘âlem-ârânuŋ irişdürmege ahbârın

Tolaşmış şark u garba cümle deryâsı Sitanbul’uŋ

 

Binâ-yı Ehrimân u Somnât u tâk-ı Kisrâ’dan

Mu’allâdur şerefde burc-ı bâlâsı Sitanbul’uŋ

 

Gören âdem girürse ravza-i Rıdvâna cennetde

Dahı gitmeye başından temennâsı Sitanbul’uŋ

 

Hilâl-ebrû vü nergis-’ayn u gül-hadd ü kamer-peyker

Hümâyûn-çehrelerdür mâh-sîmâsı Sitanbul’uŋ

 

Hırâmân olsa nâz ile baş egmez şâh-ı Tûbâ’ya

Bülend ü müntehâdur serv-i ra’nâsı Sitanbul’uŋ

 

Mesîhâ-leb büt-endâm u çelîpâ-zülf sanemlerden

Firengistân’a dönmişdür Kalâtâ’sı Sitanbul’uŋ

 

Siyeh-kâkül benefşe-hat mutarrâ-zülf ü sâhir-çeşm

Perî-rûlardur evlâd-ı Nasârâ’sı Sitanbul’uŋ

 

Kenâr-ı cûda yatmış tâze nîlûfer durur gûyâ

Ser-â-ser cümle hûbân-ı Yehûdâ’sı Sitanbul’uŋ

 

Yedi iklîmi geşt itseŋ bütün dünyâyı ser-tâ-ser

Letâfetde bulunmaz miśl ü hem-tâsı Sitanbul’uŋ

 

Dem-â-dem nâz u şîveyle alur göŋlini Mahmûd’uŋ

Cemâl-i hüsnle bir mâh-ı garrâsı Sitanbul’uŋ 

(Divan-ı Mahmud vr. 111b-113a, Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 319.)

 

Süleymaniye Camii İçin Söylediği Tarih

Hân-ı âzam Hazret-i Sultan Süleyman-ı zamân

Zât-ı pâki cümle-i şahân içinde nâm-dâr

 

Adli ile milket-i İslâm’ı âbâd eyledi

Hayr ile nâm-ı şerîfi bulmak için iştihâr

 

Hasbetenlillâh idüp Hakk’ın rızâsın taleb

Cân u dilden eyledi hayrâta bel-i iktidâr

 

Mevkiinde yapdı bir câmî ki bünyâd olmaya

Âlem-i fânide emsâli ilâ yevmi’l-kıyâm

 

Çün urulmuşdı esası sa’d-ı saâtde anun

Lâ-cerem itmâma irişdi bî-avn-i gird-gâr

 

Didi Mahmud bendesi ta’zîm ile târihini

Câmi-i sultân-ı âdil pâdişâh-ı kâm-kâr 

(Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 419.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1MÎREK (Emîrek, Mîrekî)d. ? - ö. 1552 ?Doğum YeriGörüntüle
2HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullud. 1850 - ö. 1920Doğum YeriGörüntüle
3NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendid. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725Doğum YeriGörüntüle
4MÎREK (Emîrek, Mîrekî)d. ? - ö. 1552 ?Doğum YılıGörüntüle
5HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullud. 1850 - ö. 1920Doğum YılıGörüntüle
6NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendid. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725Doğum YılıGörüntüle
7MÎREK (Emîrek, Mîrekî)d. ? - ö. 1552 ?Ölüm YılıGörüntüle
8HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullud. 1850 - ö. 1920Ölüm YılıGörüntüle
9NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendid. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725Ölüm YılıGörüntüle
10MÎREK (Emîrek, Mîrekî)d. ? - ö. 1552 ?MeslekGörüntüle
11HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullud. 1850 - ö. 1920MeslekGörüntüle
12NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendid. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725MeslekGörüntüle
13MÎREK (Emîrek, Mîrekî)d. ? - ö. 1552 ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullud. 1850 - ö. 1920Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendid. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16MÎREK (Emîrek, Mîrekî)d. ? - ö. 1552 ?Madde AdıGörüntüle
17HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullud. 1850 - ö. 1920Madde AdıGörüntüle
18NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendid. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725Madde AdıGörüntüle