Madde Detay
MAHMÛD EFENDİ b. Celâl-zâde Mustafa
(d. ?/? - ö. 1004/1596\\\\\\\'dan sonra)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Hakkında bilgi veren tek kaynak olan Sicill-i Osmanî’de, “Sinan Paşa mensuplarından olup sadaretinde tezkirecisi olarak çalıştıktan sonra şehremini ve 998/1590 yılında Anadolu defterdarı oldu, III. Mehmet devri başlarında (1595-1603) vefat etti” bilgisi kayıtlıdır (Akbayar 1996: C. 3, 909).
Mahmûd Efendi, XVI. asırda Koca Nişancı olarak bilinen ünlü devlet adamı Celâl-zâde Mustafa Çelebi’nin oğludur. Uzunçarşılı, Celâl-zâde Mustafa ve Salih Çelebi hakkındaki yazısında “Celâl-zâde Mustafa Çelebi’nin Mahmud adında bir oğlu olduğunu babasının bazı eserlerini güzel ta’lik yazısıyla istinsah etmesinden öğreniyoruz” der ve şairin Süleymaniye Camii için yazdığı tarih kıt’asını kaydeder (Uzunçarşılı 1958: 418). Biyografik kaynaklarda kendisine yer verilmeyen şair hakkındaki bilgilere divanından ulaşılabilmektedir. Şair divanında kendisini “Bu bende-i pây-mâl Mahmud bin Mustafa bin Celal” şeklinde tanıtmaktadır. İstanbul’da doğdu. Kısmen kendi otobiyografisi sayılabilecek bir şiirinde babasının ölümünden sonra çok sıkıntı çektiğini ve devlete elli yıl hizmet ettiği halde ortada kaldığını, bir zamanlar hizmetinde olan dostlarının yükselip kiminin nişancı, kiminin reis olarak ün kazandıkları halde onunla ilgilenmeyip, nimet hakkı gözetmediklerini söyler. Sonrasında Siyavuş Paşa tarafından getirildiği tezkirecilik görevini iki yıl kadar sürdürdükten sonra defterdarlık göreviyle Karaman’a gönderildi. Karamanda iken gelen sefer fermanı ile Yanık ve Eğri kalelerinin fethinde bulundu. Mahmud Efendi, dört yıl süren bu seferde tüfekle yaralandı ve kıymetli eşyalarını kaybetti (Erdoğan 2012: 301-304). Mahmud Efendi’nin vefat tarihi ile ilgili Uzunçarşılı, babasının Selimnâmesi’ni 988/1580 yılında istinsah ettiğine göre vefatı bu tarihten sonra olmalıdır (Uzunçarşılı 1958: 419) derken, Sicill-i Osmânî’de III. Mehmet devri başlarında (1595-1603) vefat ettiği kayıtlıdır (Akbayar 1996: C. 3, 909). Ancak şairin divanında yer alan tarih manzûmelerinin en geç tarihlisi olan, aynı zamanda kendisinin de bu seferde bulunduğu Eğri Kalesi’nin fethine yazdığı manzûme dikkate alındığında ölüm tarihi 1004/1596’dan sonra olmalıdır (Erdoğan 2012: 308).
Mahmud Efendi’nin Divan ve Gencine-i Letâif olmak üzere iki eseri vardır.
Divanın bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa Bölümü 564 numarada kayıtlıdır ve 166 yapraktan oluşmaktadır. Divanda 185 gazelin yanı sıra hemen tüm nazım şekilleriyle yazılmış şiirler bulunmaktadır. Gencîne-i Letâif isimli eserin tek nüshası Milli Kütüphane’de 06 Mil Yz FB 554 numarada kayıtlıdır ve 47 yapraktan oluşmaktadır. Şair bu eserini uğradığı haksızlıkları dile getirmek ve eski parlak günlerine yeniden dönebilmek için 982/1574 yılında yazmış ve tahta yeni çıkan Sultan III. Murad’a sunmuştur. Eserde on üç kıssa ve bu kıssalardan çıkarılması gereken hisseler ayet, hadis ve şiirlerle açıklanmıştır. Şair şiirlerinde mahlas olarak gerçek ismi olan Mahmud’u kullanmıştır. Nazım ve nesirde maharet sahibi biridir (Erdoğan 2012: 310-311).
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325.
Sağlam, Ömer (2011). Mahmûd bin Mustafa bin Celâl'in Gencîne-i Letaif Adlı Eseri.İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 391-441.
Zülfe, Ömer (2012). Mahmûd b. Mustafa Gencîne-i Letâif. İstanbul: Hâcegân Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. KADRİ HÜSNÜ YILMAZYayın Tarihi: 28.01.2015Güncelleme Tarihi: 22.08.2021Eserlerinden Örnekler
Arz-ı Hâl-i Pür-Melâl-i Bende-i Pây-mâl
Baŋa hıdmet iderken niçe ihvân
Nişâncı vü re’îs oldı bulup şân
Birinden görmedüm bir zerre şefkat
Gözetmeyüp unutdı hakk-ı ni’met
Vatandan bi’z-zarûrî nefret itdüm
Çıkup gitmeğe dilden ragbet itdüm
İki üç kerre defter-dâr oldum
Kurı zahmet çeküp bî-zâr oldum
Gelicek Bosna’dan magmûm u mahzûn
Gözüm yaşı revân u dîde pür-hûn
Siyâvuş-ı zamân ol kân-ı ihsân
Baŋa tezkirecilik itdi ihsân
İki yıl hıdmet eyledüm şeb ü rûz
Gicem kadr idi rûzum ‘îd ü nev-rûz
Gelüp hatt-ı hümâyûn ile Yahyâ
Alup hıdmetüm itdi beni ifnâ
Yine ihsân idüp ol zât-ı ‘âlî
Karaman defterine itdi vâlî
Gidüp ol merzbûma zâr u giryân
Varıldıkda sefer olındı fermân
Hudâ’nuŋdur kamu takdîr ü işler
Te’âlî şânuhu bildügin işler
Tamâm dört yıl durur idüp seferler
İrişdi mâl u cânuma zararlar
Tüfenkle Egri’de mecrûh oldum
Safâdan ayrılup matrûh oldum
Elümden çıkdı gitdi cümle mâlum
Za’îf oldum şikeste oldı bâlüm
Kabâ umarken oldı bü’l-’aceb hâl
Geyürdi çerh-i atlas egnüme şâl
Soyundum bir hasîr üstünde kaldum
Belâ vü derd ü gam bahrına taldum
Tagıldı cümle hıdmet-kâr gitdi
Yanumda kalmadı deyyâr gitdi
Za’îf ü key katı dervîş oldum
Mecâlüm kalmadı dil-rîş oldum
Zelîl oldum zebûn oldum ziyâde
Kemâl-i ‘acz-ile kaldum fütâde
Öri turmaga kalmadı mecâlüm
Baŋa rahm olmaz ise n’ola hâlüm
Revâ mıdur ola pâ-mâl bende
Cefâ ide zamâne derd-mende
Harîkem âteş-i sûzân-ı deyne
Garîkem bahr-ı bî-pâyân-ı deyne
Sürüp nev-rûz-ı evkâtum zamâne
Bahâr-ı ‘ömrüm irişdi hazâne
N’ola itseŋ ‘inâyet baŋa şâhum
Şeh-i Dârâ-haşem Cem-dest-gâhum
Keremler eyleyüp ey şâh-ı âfâk
Mısır’da vir oturak baŋa sancak
Ol olmazısa ey şâh-ı nikû-nâm
Beni it kethudâ-[y]ı defter-i Şâm
Bir iki gün ki mihmânem cihâne
Geçinmege ola tâ kim bahâne
…
Ecelden buldugum mikdâr-ı mühlet
Olalum sâye-i ‘adlüŋde râhat
Sa’âdetlü kapuŋda bir garîbem
Metâ’-ı dünyevîden bî-nasîbem
Cemî’-i kullaruŋuŋ mesnedi çok
Benüm hiç senden özge kimsenem yok
Ölince kuluŋam ey kân-ı ihsân
Marîzem lutfuŋ ile eyle dermân
(Divan-ı Mahmud vr. 36b-42a; Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325. 304).
İstanbul Medhiyesi
İrem bâgıdur etrâf-ı dilârâsı Sitanbul’uŋ
Behişt-i adndür sahn-ı musaffâsı Sitanbul’uŋ
Safâ vü Merve hakkı Ka’be-i ‘ulyâ-yı tâ’atdür
Makâm-ı Kuds ü Aksâ Ayasofyâ’sı Sitanbul’uŋ
Civârında mezâr-ı Hazret-i Eyyûb-ı Ensârî
Cinân sahnına beŋzerdür ol arası Sitanbul’uŋ
Ber ü bahrini câmi’dür cihân içre nazîri yok
Hemîn dünyâyı görmekdür temâşâsı Sitanbul’uŋ
Sıfâhân u Horâsân Yezd ü Tebrîz ü Semerkand’e
Ber-â-berdür sevâd-ı ‘ibret-efzâsı Sitanbul’uŋ
Bu şehr-i ‘âlem-ârânuŋ irişdürmege ahbârın
Tolaşmış şark u garba cümle deryâsı Sitanbul’uŋ
Binâ-yı Ehrimân u Somnât u tâk-ı Kisrâ’dan
Mu’allâdur şerefde burc-ı bâlâsı Sitanbul’uŋ
Gören âdem girürse ravza-i Rıdvâna cennetde
Dahı gitmeye başından temennâsı Sitanbul’uŋ
Hilâl-ebrû vü nergis-’ayn u gül-hadd ü kamer-peyker
Hümâyûn-çehrelerdür mâh-sîmâsı Sitanbul’uŋ
Hırâmân olsa nâz ile baş egmez şâh-ı Tûbâ’ya
Bülend ü müntehâdur serv-i ra’nâsı Sitanbul’uŋ
Mesîhâ-leb büt-endâm u çelîpâ-zülf sanemlerden
Firengistân’a dönmişdür Kalâtâ’sı Sitanbul’uŋ
Siyeh-kâkül benefşe-hat mutarrâ-zülf ü sâhir-çeşm
Perî-rûlardur evlâd-ı Nasârâ’sı Sitanbul’uŋ
Kenâr-ı cûda yatmış tâze nîlûfer durur gûyâ
Ser-â-ser cümle hûbân-ı Yehûdâ’sı Sitanbul’uŋ
Yedi iklîmi geşt itseŋ bütün dünyâyı ser-tâ-ser
Letâfetde bulunmaz miśl ü hem-tâsı Sitanbul’uŋ
Dem-â-dem nâz u şîveyle alur göŋlini Mahmûd’uŋ
Cemâl-i hüsnle bir mâh-ı garrâsı Sitanbul’uŋ
(Divan-ı Mahmud vr. 111b-113a, Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 319.)
Süleymaniye Camii İçin Söylediği Tarih
Hân-ı âzam Hazret-i Sultan Süleyman-ı zamân
Zât-ı pâki cümle-i şahân içinde nâm-dâr
Adli ile milket-i İslâm’ı âbâd eyledi
Hayr ile nâm-ı şerîfi bulmak için iştihâr
Hasbetenlillâh idüp Hakk’ın rızâsın taleb
Cân u dilden eyledi hayrâta bel-i iktidâr
Mevkiinde yapdı bir câmî ki bünyâd olmaya
Âlem-i fânide emsâli ilâ yevmi’l-kıyâm
Çün urulmuşdı esası sa’d-ı saâtde anun
Lâ-cerem itmâma irişdi bî-avn-i gird-gâr
Didi Mahmud bendesi ta’zîm ile târihini
Câmi-i sultân-ı âdil pâdişâh-ı kâm-kâr
(Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 419.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 28.01.2015Güncelleme Tarihi: 22.08.2021Eserlerinden Örnekler
Arz-ı Hâl-i Pür-Melâl-i Bende-i Pây-mâl
Baŋa hıdmet iderken niçe ihvân
Nişâncı vü re’îs oldı bulup şân
Birinden görmedüm bir zerre şefkat
Gözetmeyüp unutdı hakk-ı ni’met
Vatandan bi’z-zarûrî nefret itdüm
Çıkup gitmeğe dilden ragbet itdüm
İki üç kerre defter-dâr oldum
Kurı zahmet çeküp bî-zâr oldum
Gelicek Bosna’dan magmûm u mahzûn
Gözüm yaşı revân u dîde pür-hûn
Siyâvuş-ı zamân ol kân-ı ihsân
Baŋa tezkirecilik itdi ihsân
İki yıl hıdmet eyledüm şeb ü rûz
Gicem kadr idi rûzum ‘îd ü nev-rûz
Gelüp hatt-ı hümâyûn ile Yahyâ
Alup hıdmetüm itdi beni ifnâ
Yine ihsân idüp ol zât-ı ‘âlî
Karaman defterine itdi vâlî
Gidüp ol merzbûma zâr u giryân
Varıldıkda sefer olındı fermân
Hudâ’nuŋdur kamu takdîr ü işler
Te’âlî şânuhu bildügin işler
Tamâm dört yıl durur idüp seferler
İrişdi mâl u cânuma zararlar
Tüfenkle Egri’de mecrûh oldum
Safâdan ayrılup matrûh oldum
Elümden çıkdı gitdi cümle mâlum
Za’îf oldum şikeste oldı bâlüm
Kabâ umarken oldı bü’l-’aceb hâl
Geyürdi çerh-i atlas egnüme şâl
Soyundum bir hasîr üstünde kaldum
Belâ vü derd ü gam bahrına taldum
Tagıldı cümle hıdmet-kâr gitdi
Yanumda kalmadı deyyâr gitdi
Za’îf ü key katı dervîş oldum
Mecâlüm kalmadı dil-rîş oldum
Zelîl oldum zebûn oldum ziyâde
Kemâl-i ‘acz-ile kaldum fütâde
Öri turmaga kalmadı mecâlüm
Baŋa rahm olmaz ise n’ola hâlüm
Revâ mıdur ola pâ-mâl bende
Cefâ ide zamâne derd-mende
Harîkem âteş-i sûzân-ı deyne
Garîkem bahr-ı bî-pâyân-ı deyne
Sürüp nev-rûz-ı evkâtum zamâne
Bahâr-ı ‘ömrüm irişdi hazâne
N’ola itseŋ ‘inâyet baŋa şâhum
Şeh-i Dârâ-haşem Cem-dest-gâhum
Keremler eyleyüp ey şâh-ı âfâk
Mısır’da vir oturak baŋa sancak
Ol olmazısa ey şâh-ı nikû-nâm
Beni it kethudâ-[y]ı defter-i Şâm
Bir iki gün ki mihmânem cihâne
Geçinmege ola tâ kim bahâne
…
Ecelden buldugum mikdâr-ı mühlet
Olalum sâye-i ‘adlüŋde râhat
Sa’âdetlü kapuŋda bir garîbem
Metâ’-ı dünyevîden bî-nasîbem
Cemî’-i kullaruŋuŋ mesnedi çok
Benüm hiç senden özge kimsenem yok
Ölince kuluŋam ey kân-ı ihsân
Marîzem lutfuŋ ile eyle dermân
(Divan-ı Mahmud vr. 36b-42a; Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325. 304).
İstanbul Medhiyesi
İrem bâgıdur etrâf-ı dilârâsı Sitanbul’uŋ
Behişt-i adndür sahn-ı musaffâsı Sitanbul’uŋ
Safâ vü Merve hakkı Ka’be-i ‘ulyâ-yı tâ’atdür
Makâm-ı Kuds ü Aksâ Ayasofyâ’sı Sitanbul’uŋ
Civârında mezâr-ı Hazret-i Eyyûb-ı Ensârî
Cinân sahnına beŋzerdür ol arası Sitanbul’uŋ
Ber ü bahrini câmi’dür cihân içre nazîri yok
Hemîn dünyâyı görmekdür temâşâsı Sitanbul’uŋ
Sıfâhân u Horâsân Yezd ü Tebrîz ü Semerkand’e
Ber-â-berdür sevâd-ı ‘ibret-efzâsı Sitanbul’uŋ
Bu şehr-i ‘âlem-ârânuŋ irişdürmege ahbârın
Tolaşmış şark u garba cümle deryâsı Sitanbul’uŋ
Binâ-yı Ehrimân u Somnât u tâk-ı Kisrâ’dan
Mu’allâdur şerefde burc-ı bâlâsı Sitanbul’uŋ
Gören âdem girürse ravza-i Rıdvâna cennetde
Dahı gitmeye başından temennâsı Sitanbul’uŋ
Hilâl-ebrû vü nergis-’ayn u gül-hadd ü kamer-peyker
Hümâyûn-çehrelerdür mâh-sîmâsı Sitanbul’uŋ
Hırâmân olsa nâz ile baş egmez şâh-ı Tûbâ’ya
Bülend ü müntehâdur serv-i ra’nâsı Sitanbul’uŋ
Mesîhâ-leb büt-endâm u çelîpâ-zülf sanemlerden
Firengistân’a dönmişdür Kalâtâ’sı Sitanbul’uŋ
Siyeh-kâkül benefşe-hat mutarrâ-zülf ü sâhir-çeşm
Perî-rûlardur evlâd-ı Nasârâ’sı Sitanbul’uŋ
Kenâr-ı cûda yatmış tâze nîlûfer durur gûyâ
Ser-â-ser cümle hûbân-ı Yehûdâ’sı Sitanbul’uŋ
Yedi iklîmi geşt itseŋ bütün dünyâyı ser-tâ-ser
Letâfetde bulunmaz miśl ü hem-tâsı Sitanbul’uŋ
Dem-â-dem nâz u şîveyle alur göŋlini Mahmûd’uŋ
Cemâl-i hüsnle bir mâh-ı garrâsı Sitanbul’uŋ
(Divan-ı Mahmud vr. 111b-113a, Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 319.)
Süleymaniye Camii İçin Söylediği Tarih
Hân-ı âzam Hazret-i Sultan Süleyman-ı zamân
Zât-ı pâki cümle-i şahân içinde nâm-dâr
Adli ile milket-i İslâm’ı âbâd eyledi
Hayr ile nâm-ı şerîfi bulmak için iştihâr
Hasbetenlillâh idüp Hakk’ın rızâsın taleb
Cân u dilden eyledi hayrâta bel-i iktidâr
Mevkiinde yapdı bir câmî ki bünyâd olmaya
Âlem-i fânide emsâli ilâ yevmi’l-kıyâm
Çün urulmuşdı esası sa’d-ı saâtde anun
Lâ-cerem itmâma irişdi bî-avn-i gird-gâr
Didi Mahmud bendesi ta’zîm ile târihini
Câmi-i sultân-ı âdil pâdişâh-ı kâm-kâr
(Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 419.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 22.08.2021Eserlerinden Örnekler
Arz-ı Hâl-i Pür-Melâl-i Bende-i Pây-mâl
Baŋa hıdmet iderken niçe ihvân
Nişâncı vü re’îs oldı bulup şân
Birinden görmedüm bir zerre şefkat
Gözetmeyüp unutdı hakk-ı ni’met
Vatandan bi’z-zarûrî nefret itdüm
Çıkup gitmeğe dilden ragbet itdüm
İki üç kerre defter-dâr oldum
Kurı zahmet çeküp bî-zâr oldum
Gelicek Bosna’dan magmûm u mahzûn
Gözüm yaşı revân u dîde pür-hûn
Siyâvuş-ı zamân ol kân-ı ihsân
Baŋa tezkirecilik itdi ihsân
İki yıl hıdmet eyledüm şeb ü rûz
Gicem kadr idi rûzum ‘îd ü nev-rûz
Gelüp hatt-ı hümâyûn ile Yahyâ
Alup hıdmetüm itdi beni ifnâ
Yine ihsân idüp ol zât-ı ‘âlî
Karaman defterine itdi vâlî
Gidüp ol merzbûma zâr u giryân
Varıldıkda sefer olındı fermân
Hudâ’nuŋdur kamu takdîr ü işler
Te’âlî şânuhu bildügin işler
Tamâm dört yıl durur idüp seferler
İrişdi mâl u cânuma zararlar
Tüfenkle Egri’de mecrûh oldum
Safâdan ayrılup matrûh oldum
Elümden çıkdı gitdi cümle mâlum
Za’îf oldum şikeste oldı bâlüm
Kabâ umarken oldı bü’l-’aceb hâl
Geyürdi çerh-i atlas egnüme şâl
Soyundum bir hasîr üstünde kaldum
Belâ vü derd ü gam bahrına taldum
Tagıldı cümle hıdmet-kâr gitdi
Yanumda kalmadı deyyâr gitdi
Za’îf ü key katı dervîş oldum
Mecâlüm kalmadı dil-rîş oldum
Zelîl oldum zebûn oldum ziyâde
Kemâl-i ‘acz-ile kaldum fütâde
Öri turmaga kalmadı mecâlüm
Baŋa rahm olmaz ise n’ola hâlüm
Revâ mıdur ola pâ-mâl bende
Cefâ ide zamâne derd-mende
Harîkem âteş-i sûzân-ı deyne
Garîkem bahr-ı bî-pâyân-ı deyne
Sürüp nev-rûz-ı evkâtum zamâne
Bahâr-ı ‘ömrüm irişdi hazâne
N’ola itseŋ ‘inâyet baŋa şâhum
Şeh-i Dârâ-haşem Cem-dest-gâhum
Keremler eyleyüp ey şâh-ı âfâk
Mısır’da vir oturak baŋa sancak
Ol olmazısa ey şâh-ı nikû-nâm
Beni it kethudâ-[y]ı defter-i Şâm
Bir iki gün ki mihmânem cihâne
Geçinmege ola tâ kim bahâne
…
Ecelden buldugum mikdâr-ı mühlet
Olalum sâye-i ‘adlüŋde râhat
Sa’âdetlü kapuŋda bir garîbem
Metâ’-ı dünyevîden bî-nasîbem
Cemî’-i kullaruŋuŋ mesnedi çok
Benüm hiç senden özge kimsenem yok
Ölince kuluŋam ey kân-ı ihsân
Marîzem lutfuŋ ile eyle dermân
(Divan-ı Mahmud vr. 36b-42a; Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325. 304).
İstanbul Medhiyesi
İrem bâgıdur etrâf-ı dilârâsı Sitanbul’uŋ
Behişt-i adndür sahn-ı musaffâsı Sitanbul’uŋ
Safâ vü Merve hakkı Ka’be-i ‘ulyâ-yı tâ’atdür
Makâm-ı Kuds ü Aksâ Ayasofyâ’sı Sitanbul’uŋ
Civârında mezâr-ı Hazret-i Eyyûb-ı Ensârî
Cinân sahnına beŋzerdür ol arası Sitanbul’uŋ
Ber ü bahrini câmi’dür cihân içre nazîri yok
Hemîn dünyâyı görmekdür temâşâsı Sitanbul’uŋ
Sıfâhân u Horâsân Yezd ü Tebrîz ü Semerkand’e
Ber-â-berdür sevâd-ı ‘ibret-efzâsı Sitanbul’uŋ
Bu şehr-i ‘âlem-ârânuŋ irişdürmege ahbârın
Tolaşmış şark u garba cümle deryâsı Sitanbul’uŋ
Binâ-yı Ehrimân u Somnât u tâk-ı Kisrâ’dan
Mu’allâdur şerefde burc-ı bâlâsı Sitanbul’uŋ
Gören âdem girürse ravza-i Rıdvâna cennetde
Dahı gitmeye başından temennâsı Sitanbul’uŋ
Hilâl-ebrû vü nergis-’ayn u gül-hadd ü kamer-peyker
Hümâyûn-çehrelerdür mâh-sîmâsı Sitanbul’uŋ
Hırâmân olsa nâz ile baş egmez şâh-ı Tûbâ’ya
Bülend ü müntehâdur serv-i ra’nâsı Sitanbul’uŋ
Mesîhâ-leb büt-endâm u çelîpâ-zülf sanemlerden
Firengistân’a dönmişdür Kalâtâ’sı Sitanbul’uŋ
Siyeh-kâkül benefşe-hat mutarrâ-zülf ü sâhir-çeşm
Perî-rûlardur evlâd-ı Nasârâ’sı Sitanbul’uŋ
Kenâr-ı cûda yatmış tâze nîlûfer durur gûyâ
Ser-â-ser cümle hûbân-ı Yehûdâ’sı Sitanbul’uŋ
Yedi iklîmi geşt itseŋ bütün dünyâyı ser-tâ-ser
Letâfetde bulunmaz miśl ü hem-tâsı Sitanbul’uŋ
Dem-â-dem nâz u şîveyle alur göŋlini Mahmûd’uŋ
Cemâl-i hüsnle bir mâh-ı garrâsı Sitanbul’uŋ
(Divan-ı Mahmud vr. 111b-113a, Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 319.)
Süleymaniye Camii İçin Söylediği Tarih
Hân-ı âzam Hazret-i Sultan Süleyman-ı zamân
Zât-ı pâki cümle-i şahân içinde nâm-dâr
Adli ile milket-i İslâm’ı âbâd eyledi
Hayr ile nâm-ı şerîfi bulmak için iştihâr
Hasbetenlillâh idüp Hakk’ın rızâsın taleb
Cân u dilden eyledi hayrâta bel-i iktidâr
Mevkiinde yapdı bir câmî ki bünyâd olmaya
Âlem-i fânide emsâli ilâ yevmi’l-kıyâm
Çün urulmuşdı esası sa’d-ı saâtde anun
Lâ-cerem itmâma irişdi bî-avn-i gird-gâr
Didi Mahmud bendesi ta’zîm ile târihini
Câmi-i sultân-ı âdil pâdişâh-ı kâm-kâr
(Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 419.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Arz-ı Hâl-i Pür-Melâl-i Bende-i Pây-mâl
Baŋa hıdmet iderken niçe ihvân
Nişâncı vü re’îs oldı bulup şân
Birinden görmedüm bir zerre şefkat
Gözetmeyüp unutdı hakk-ı ni’met
Vatandan bi’z-zarûrî nefret itdüm
Çıkup gitmeğe dilden ragbet itdüm
İki üç kerre defter-dâr oldum
Kurı zahmet çeküp bî-zâr oldum
Gelicek Bosna’dan magmûm u mahzûn
Gözüm yaşı revân u dîde pür-hûn
Siyâvuş-ı zamân ol kân-ı ihsân
Baŋa tezkirecilik itdi ihsân
İki yıl hıdmet eyledüm şeb ü rûz
Gicem kadr idi rûzum ‘îd ü nev-rûz
Gelüp hatt-ı hümâyûn ile Yahyâ
Alup hıdmetüm itdi beni ifnâ
Yine ihsân idüp ol zât-ı ‘âlî
Karaman defterine itdi vâlî
Gidüp ol merzbûma zâr u giryân
Varıldıkda sefer olındı fermân
Hudâ’nuŋdur kamu takdîr ü işler
Te’âlî şânuhu bildügin işler
Tamâm dört yıl durur idüp seferler
İrişdi mâl u cânuma zararlar
Tüfenkle Egri’de mecrûh oldum
Safâdan ayrılup matrûh oldum
Elümden çıkdı gitdi cümle mâlum
Za’îf oldum şikeste oldı bâlüm
Kabâ umarken oldı bü’l-’aceb hâl
Geyürdi çerh-i atlas egnüme şâl
Soyundum bir hasîr üstünde kaldum
Belâ vü derd ü gam bahrına taldum
Tagıldı cümle hıdmet-kâr gitdi
Yanumda kalmadı deyyâr gitdi
Za’îf ü key katı dervîş oldum
Mecâlüm kalmadı dil-rîş oldum
Zelîl oldum zebûn oldum ziyâde
Kemâl-i ‘acz-ile kaldum fütâde
Öri turmaga kalmadı mecâlüm
Baŋa rahm olmaz ise n’ola hâlüm
Revâ mıdur ola pâ-mâl bende
Cefâ ide zamâne derd-mende
Harîkem âteş-i sûzân-ı deyne
Garîkem bahr-ı bî-pâyân-ı deyne
Sürüp nev-rûz-ı evkâtum zamâne
Bahâr-ı ‘ömrüm irişdi hazâne
N’ola itseŋ ‘inâyet baŋa şâhum
Şeh-i Dârâ-haşem Cem-dest-gâhum
Keremler eyleyüp ey şâh-ı âfâk
Mısır’da vir oturak baŋa sancak
Ol olmazısa ey şâh-ı nikû-nâm
Beni it kethudâ-[y]ı defter-i Şâm
Bir iki gün ki mihmânem cihâne
Geçinmege ola tâ kim bahâne
…
Ecelden buldugum mikdâr-ı mühlet
Olalum sâye-i ‘adlüŋde râhat
Sa’âdetlü kapuŋda bir garîbem
Metâ’-ı dünyevîden bî-nasîbem
Cemî’-i kullaruŋuŋ mesnedi çok
Benüm hiç senden özge kimsenem yok
Ölince kuluŋam ey kân-ı ihsân
Marîzem lutfuŋ ile eyle dermân
(Divan-ı Mahmud vr. 36b-42a; Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 300-325. 304).
İstanbul Medhiyesi
İrem bâgıdur etrâf-ı dilârâsı Sitanbul’uŋ
Behişt-i adndür sahn-ı musaffâsı Sitanbul’uŋ
Safâ vü Merve hakkı Ka’be-i ‘ulyâ-yı tâ’atdür
Makâm-ı Kuds ü Aksâ Ayasofyâ’sı Sitanbul’uŋ
Civârında mezâr-ı Hazret-i Eyyûb-ı Ensârî
Cinân sahnına beŋzerdür ol arası Sitanbul’uŋ
Ber ü bahrini câmi’dür cihân içre nazîri yok
Hemîn dünyâyı görmekdür temâşâsı Sitanbul’uŋ
Sıfâhân u Horâsân Yezd ü Tebrîz ü Semerkand’e
Ber-â-berdür sevâd-ı ‘ibret-efzâsı Sitanbul’uŋ
Bu şehr-i ‘âlem-ârânuŋ irişdürmege ahbârın
Tolaşmış şark u garba cümle deryâsı Sitanbul’uŋ
Binâ-yı Ehrimân u Somnât u tâk-ı Kisrâ’dan
Mu’allâdur şerefde burc-ı bâlâsı Sitanbul’uŋ
Gören âdem girürse ravza-i Rıdvâna cennetde
Dahı gitmeye başından temennâsı Sitanbul’uŋ
Hilâl-ebrû vü nergis-’ayn u gül-hadd ü kamer-peyker
Hümâyûn-çehrelerdür mâh-sîmâsı Sitanbul’uŋ
Hırâmân olsa nâz ile baş egmez şâh-ı Tûbâ’ya
Bülend ü müntehâdur serv-i ra’nâsı Sitanbul’uŋ
Mesîhâ-leb büt-endâm u çelîpâ-zülf sanemlerden
Firengistân’a dönmişdür Kalâtâ’sı Sitanbul’uŋ
Siyeh-kâkül benefşe-hat mutarrâ-zülf ü sâhir-çeşm
Perî-rûlardur evlâd-ı Nasârâ’sı Sitanbul’uŋ
Kenâr-ı cûda yatmış tâze nîlûfer durur gûyâ
Ser-â-ser cümle hûbân-ı Yehûdâ’sı Sitanbul’uŋ
Yedi iklîmi geşt itseŋ bütün dünyâyı ser-tâ-ser
Letâfetde bulunmaz miśl ü hem-tâsı Sitanbul’uŋ
Dem-â-dem nâz u şîveyle alur göŋlini Mahmûd’uŋ
Cemâl-i hüsnle bir mâh-ı garrâsı Sitanbul’uŋ
(Divan-ı Mahmud vr. 111b-113a, Erdoğan Mustafa (2012). “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şairi: Celâl-zâde Mustafa’nın Oğlu Mahmud Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi 10 (2): 319.)
Süleymaniye Camii İçin Söylediği Tarih
Hân-ı âzam Hazret-i Sultan Süleyman-ı zamân
Zât-ı pâki cümle-i şahân içinde nâm-dâr
Adli ile milket-i İslâm’ı âbâd eyledi
Hayr ile nâm-ı şerîfi bulmak için iştihâr
Hasbetenlillâh idüp Hakk’ın rızâsın taleb
Cân u dilden eyledi hayrâta bel-i iktidâr
Mevkiinde yapdı bir câmî ki bünyâd olmaya
Âlem-i fânide emsâli ilâ yevmi’l-kıyâm
Çün urulmuşdı esası sa’d-ı saâtde anun
Lâ-cerem itmâma irişdi bî-avn-i gird-gâr
Didi Mahmud bendesi ta’zîm ile târihini
Câmi-i sultân-ı âdil pâdişâh-ı kâm-kâr
(Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır OrtalarındaYaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâl Zade Mustafa ve Salih Çelebiler”. Belleten (TTK) XII (78): 419.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MÎREK (Emîrek, Mîrekî) | d. ? - ö. 1552 ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullu | d. 1850 - ö. 1920 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendi | d. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MÎREK (Emîrek, Mîrekî) | d. ? - ö. 1552 ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullu | d. 1850 - ö. 1920 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendi | d. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MÎREK (Emîrek, Mîrekî) | d. ? - ö. 1552 ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullu | d. 1850 - ö. 1920 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendi | d. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | MÎREK (Emîrek, Mîrekî) | d. ? - ö. 1552 ? | Meslek | Görüntüle |
11 | HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullu | d. 1850 - ö. 1920 | Meslek | Görüntüle |
12 | NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendi | d. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725 | Meslek | Görüntüle |
13 | MÎREK (Emîrek, Mîrekî) | d. ? - ö. 1552 ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullu | d. 1850 - ö. 1920 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendi | d. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | MÎREK (Emîrek, Mîrekî) | d. ? - ö. 1552 ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HAFÎD, Mehmed Hafîd Bey, İstanbullu | d. 1850 - ö. 1920 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | NA‘ÎM, Ebû İshak İsmail Na‘îm Efendi | d. Ocak 1646 - ö. 8 Ağustos 1725 | Madde Adı | Görüntüle |