MÜFTÎ DERVİŞ, Çavdaroğlu Ahmed

(d. ?/1580\\\'ler? - ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Adı Ahmed, lakabı Çavdaroğlu’dur. Şiirlerinde Müftî Derviş, Müftî, Çavdaroğlu ve Çavdaroğlu Ahmed mahlaslarını kullanmaktadır. Kütahya’da dünyaya gelmiş olup doğum tarihi belli değildir. 1580’li yıllarda doğmuş olmalıdır (Tatcı ve Kurnaz 1999: 1). Burdur’un Çavdar bucağından olduğu bilgisi (Saatçi 1986: 465) hatalıdır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde yaşamış olan Kalburcu şeyhi Ahmed Efendi’nin torunu, Şeyh Beşir Efendi’nin oğlu, mutasavvıf şair Sunullah Gaybî’nin babasıdır. Kütahya’nın tanınmış ailelerinden Çavdaroğulları’na mensuptur. Bu sebeple “Çavdaroğlu Ahmed”, müftülük yaptığından dolayı “Müftî Derviş”, Ümmî Sinan’dan hilafet aldıktan sonra da “Müftî Şeyh” olarak tanınmıştır (Tatcı ve Kurnaz 1999: 1). Çavdaroğulları lakabıyla tanınan bu aile, Germiyanoğulları devrinde Kütahya’ya yerleşmiş olup aslen yörüktür. Ailenin Çavdaroğulları adını almasının sebebi, Müftî Derviş’in dedesi olan Ahmed Efendi’nin “Çavdar Şeyh” olarak anılmasıdır. Ahmed Efendi’nin yetiştirdiği buğday ve çavdarların çok güzel ve benzersiz oluşu sebebiyle Ahmed Efendi’ye “Çavdar Şeyh” denirmiş. Ayrıca tekkeyi ziyarete gelenlere çavdar çöreği ikram edilirmiş (Tatcı ve Kurnaz 1999: 10-11, 14). Müftî Derviş, medrese eğitimini tamamladıktan sonra Kütahya müftülüğüne kadar yükselmiş ve on sekiz yıl bu görevde bulunmuştur. Dedesi ve babasının Halveti şeyhi olmasına rağmen, kendisi uzun süre tasavvufla ilgilenmemiş, hatta karşı çıkmıştır. Hem zahirî hem de bâtıni ilimlere dair çeşitli eserleri mütalaa etmesine rağmen, aradığını bunlarda bulamamış; sonunda Halvetiyye’nin Orta Kol diye anılan Ahmediyye şubesi mürşidlerinden Sinan Ümmî’ye intisab ederek, akabinde ondan hilafet almıştır (Tatcı ve Kurnaz 1999: 2-3). Niyazî-i Mısrî, kendisinin de aralarında bulunduğu Sinan Ümmî’nin beş halifesini “beş er” diye tanımlamış olup Müftî Derviş de bunlardan biridir (Tatcı ve Kurnaz 1999: 25-26). 17. yüzyılın sonlarında vefat eden şairin türbesi Kütahya Kabristanı (Musalla)’nda bulunmaktadır. I. Ahmed devrinden kalma 1610 tarihli bir fermanda ailenin vakıf sahibi olduğu zikredilmekte, 22 Mart 1876 tarihli Sultan Abdülaziz’e ait bir beratta ise Karacaşehir kazasına bağlı Akkaya, Hasırca ve Karkın boğazı olarak bilinen arazi üzerinde Şeyh Beşir Efendi vakfının bulunduğu kaydedilmektedir (Tatcı ve Kurnaz 1999: 4-5).

Müftî Derviş’in şiirleri Divân’ında toplanmıştır. Bu Divân’ın bilinen üç nüshası vardır. Elmalılı İl Halk Kütüphanesindeki nüshada 30’dan fazla; Ata Terzibaşı’nın elindeki nüshada 177; Millî Kütüphane’deki nüshada ise 172 şiir bulunmaktadır (Tatcı ve Kurnaz 1999: 5-6). Mustafa Tatcı ve Cemal Kurnaz bu Divân’dan 60 şiir seçerek yayımlamışlardır (Tatcı ve Kurnaz 1999: 29-115).

Müftî Derviş, medrese tahsili görmesine rağmen şiirlerinde çok sade bir kelime kadrosu kullanmış, Arapça ve Farsça kelimelerden olabildiğince uzak bir dil geliştirmiştir. Bu tavır da onun şiirine sadelikle beraber içtenlik katmıştır. Karşısındakiyle konuşurcasına şiir söyleyen Müftî Derviş’in şiirlerinde yer yer sehl-i mümteni sayılabilecek mısralara rastlanır. Yunus Emre geleneğinin devamcılarından sayılabilecek olan ve aslen Yunus Emre gibi Türkmen olan şair, aynı adı geçen mutasavvıf gibi hece ile aruz ölçülerini bir arada kullanmıştır. Şunu da ilave etmek lazımdır ki heceli şiirleri aruzla söylediklerinden fazladır. Aruzla söylediği şiirlerinde zihaf ve imalelere sıkça rastlanır. Ayrıca şiirleri şekil bakımından çok başarılı değildir. Bu durum, tekke şairlerinin hemen hepsinde görülen şekilden çok manaya değer verme anlayışından ve bu şiirlerin dergâhlardaki sözlü sohbet ortamındaki doğuşlardan ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Ahenk bakımından da kuralları oldukça esneten Müftî Derviş, çok defa redif kullanmıştır. Kafiye açısından incelendiğinde, çok sayıda şiirinde belli bir düzen yoktur. Daha çok yarım ve tam kafiye görülmektedir. Mürşidi Sinan Ümmî gibi tasavvufta vahdet-i vücûd anlayışını benimseyen şairin şiirlerinin tamamına, bu anlayıştan kaynaklanan tüm varlıkların tek kaynağın tecellisi olduğu anlayışı sinmiştir. Buna bağlı olarak gelişen Hak’dan başkasıyla meşgul olmama fikri belirgindir. Allah’ı zikretmenin ve dua etmenin önemi, Allah’a ulaşmada mürşide bağlanmanın ve onu taklit etmenin zorunluluğu, zahirî ilmin Allah’a kavuşturmadığı, nefsini heva ve hevesten temizlemenin gerekliliği, halkı sevmek, cem-fark ayrımını yapabilmek, daima hizmet etmek, ölmeden önce ölmek sırrına ermek, Allah’ın didarına kavuşmak için kelime-i tevhid çekmenin gerekliliği, fena-beka, halvetin önemi, devran zikrinin erdirici oluşu gibi konuların işlendiği şiirlerinde zühdi denilebilecek bir bakış açısı egemendir. Bazı şiirlerinde görülen vahdet hâli dahi belli bir ketumiyet içinde sergilenir. Eski hâline de göndermede bulunduğu bir şiirinde şair, eğer “müftü” devrana fetva vermezse “aşk müftüsü”nün fetva verdiğini belirtmekte, böylece müftü olarak geçmişte devranın aleyhinde bulunduğuna telmih yapmaktadır. Yine kendisinin “kıyl u kâl” ile uzun süre boşa vakit geçirdiğini, bunun doğru bir davranış olmadığını ifade ettiği bir şiirinde de geçmişine gönderme yapmaktadır. Özellikle bu üsluptaki şiirleri tasavvuf konusunda şüphe içerisinde olan zevatı ikna etmeye yönelik mesajlar içermektedir.

Müftî Derviş’in bazı şiirleri naziredir. Bunlar başta pîri Vâhib Ümmî ve şeyhi Sinan Ümmî olmak üzere, arkadaşı Niyazî-i Mısrî ve diğer pirdaşlarının şiirlerine yazılmıştır. Örneğin “Cân bu ilden göçicek cânânı bulmazsa ne güç” mısraıyla başlayan şiiri, Niyazî-i Mısrî’nin “Cân bu ilden göçmeden cânânı bulmazsa ne güç” mısraıyla başlayan şiirine; “Bir onulmaz derde düşdüm yüce sultânım meded” şiiri, Sinan Ümmî’nin “Pâdişahum derde düşdüm bana bir dermân meded” şiirine naziredir. Oğlu Sunullah Gaybî de babasının bazı şiirlerinden ilham almış veya bu şiirlere nazireler yazmıştır (Tatcı ve Kurnaz 1999: 7-8).

Kaynakça

Bilgin, A. Azmi (2000). Ümmî Sinan Divanı (İnceleme-Metin). Ankara: MEB Yay.

Saatçi, Suphi (1986). "Müftü Derviş", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. VI. İstanbul: Dergâh Yay. 465.

Tatcı, Mustafa, Cemal Kurnaz (1999). Kütahyalı Bir Gönül Eri Çavdaroğlu Müftî Derviş. Ankara: Akçağ Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. GÜROL PEHLİVAN
Yayın Tarihi: 06.11.2014
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

Eserlerinden Örnekler

İlahi

Bilmezem n’oldı bana gine mecnûnluğum tuttu

Duş oldu gözüm ol yâra gine meftûnluğum tuttu

 

Zâhid eydür ki vücûdun ma’mûr gerek takvâ ile

Ben durmaz harâb ederim gine meftûnluğum tuttu

 

Gâh gözlerim dolunur yâr kıluram hasret ile zâr

Gözlerimden kan yaş akar gine Ceyhûnluğum tuttu

 

Dâim ben yarı gözlerim gayrısın görmez gözlerim

Bülbülem gülzâr özlerim gine coşkunluğum tuttu

 

İki cihân dopdolu nâr andan geçen görür dîdâr

Ederim kendimi berdâr gine Mansûrluğum tuttu

 

Bir dem yâr mi geldi bana yohsa ben mi vardım ana

Ol ben mi oldum ben ol mu gine şaşkınlığım tuttu

 

Müftî Dervîşi görenler sûrette bir katre sanır

Katre içinde ummânım gine taşkınlığım tuttu

Tatcı, Mustafa, Cemal Kurnaz (1999). Kütahyalı Bir Gönül Eri Çavdaroğlu Müftî Derviş. Ankara: Akçağ Yay. 106.

 

İlahi

Dosttan bana haber soran

Dost bendedir ben andayım

İçim dışım dosttan dolu

Bahrîleyin ummandayım

 

Eğer perdeyi sileydin

Söyleyen kimdir bileydin

Şöylece hayrân kalaydın

Ben bilmezem kim kandayım

 

Aklın işi yoktur bunda

Aşktır at süren meydanda

Dosttur dosta eren bende

Ben bir ad ile sandayım

 

Men aref sırrına eren

Cân gözün açandır gören

Mahv olmuşam zât-ı Hakdan

Sırr-ı ayn-ı irfândayım

 

Esicek muhabbet yeli

Açılır ma’rifet gülü

Sırr ile erdiğim hâli

Söylerem gizli kândayım

 

Ol dostumdur alan veren

Hem eren oldur hem gören

Müftî Dervîşden hâl soran

Bir yüzü kara bendeyim

Tatcı, Mustafa, Cemal Kurnaz (1999). Kütahyalı Bir Gönül Eri Çavdaroğlu Müftî Derviş. Ankara: Akçağ Yay. 45-46.

 

İlahi

Dost ne dosttur bu ne dosttur hey ne dosttur gör

Dârda dost dîvârda dost diyârda dost ağyârda dost

 

Elde dosttur dilde dosttur cân u hem gönülde dost

Zâhir ü bâtında dosttur sır ile esrârda dost

 

Geldi dosttur gitti dosttur aldı dosttur verdi dost

Güldü dost ağladı dosttur dost ile düşmanda dost

 

Dem-be-dem câm-ı muhabbetten içip sermest olan

Sâki-i ferhunde-leb ol dilber-i ra’nâda dost

 

Müftî Dervîş sûretinde sûretin esir ettiren

On sekiz bin âlem içre sûret-i insânda dost

Tatcı, Mustafa, Cemal Kurnaz (1999). Kütahyalı Bir Gönül Eri Çavdaroğlu Müftî Derviş. Ankara: Akçağ Yay. 93.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1HARÎMÎ, İbrâhîm Harîmî Beyd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2AZBÎ BABA, Mustafa, Kütahyalıd. ? - ö. 1736/1747Doğum YeriGörüntüle
3VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657Doğum YeriGörüntüle
4HARÎMÎ, İbrâhîm Harîmî Beyd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5AZBÎ BABA, Mustafa, Kütahyalıd. ? - ö. 1736/1747Doğum YılıGörüntüle
6VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657Doğum YılıGörüntüle
7HARÎMÎ, İbrâhîm Harîmî Beyd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8AZBÎ BABA, Mustafa, Kütahyalıd. ? - ö. 1736/1747Ölüm YılıGörüntüle
9VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657Ölüm YılıGörüntüle
10HARÎMÎ, İbrâhîm Harîmî Beyd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11AZBÎ BABA, Mustafa, Kütahyalıd. ? - ö. 1736/1747MeslekGörüntüle
12VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657MeslekGörüntüle
13HARÎMÎ, İbrâhîm Harîmî Beyd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14AZBÎ BABA, Mustafa, Kütahyalıd. ? - ö. 1736/1747Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16HARÎMÎ, İbrâhîm Harîmî Beyd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17AZBÎ BABA, Mustafa, Kütahyalıd. ? - ö. 1736/1747Madde AdıGörüntüle
18VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657Madde AdıGörüntüle