Madde Detay
NÂ’İLÎ, Abdullah Nâ’ilî Paşa
(d. ?/? - ö. Zilhicce 1171/Ağustos-Eylül 1758)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul’da doğdu. Asıl adı Abdullah’tır. Abdullah Nâilî Paşa olarak tanındı. Hotin ağalığından emekli Davutpaşalı Halil Ağa’nın oğlu ve Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Peçevî Ahmed Ârif Efendi’nin damadıdır. Bursalı Mehmed Tâhir (2000: 102)’e göre babası aslen Amasyalıdır. Tahsilini tamamladıktan sonra 1125/1713-14’te Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’ne mülâzım olarak girdi. Daha sonra çeşitli memuriyetlere tayin edildi. Cemâziyelâhır 1143/Kasım-Aralık 1730’da beylikçi kesedarı, 1148/1736 Rus seferinde Babadağı ordugâhında bulunduğu sırada da beylikçi oldu (Şaban 1149/Aralık 1736’da). Aynı yıl İran-Rus seferi sırasında rikâb beylikçiliğine, bir süre sonra da teşrifatçılığa getirildi. Teşrifatçılığı döneminde hükümdarın emriyle, çok karışık ve dağınık durumda olan teşrifat kanunlarını yeniden düzenledi. Şevval 1158/Ekim-Kasım 1745’te teşrifatçılıkla birlikte kendisine tekrar beylikçilik verildi. İki yıl sonra Zilkade 1160/Kasım-Aralık 1147’de reîsülküttâb, Muharrem 1167/Ekim-Kasım 1753’te başdefterdar oldu. Hekimoğlu Ali Paşa’nın üçüncü defa azli üzerine 7 Şaban 1168/19 Mayıs 1755’te sadrazamlığa getirildi. Sadârette üç ay kadar kalabildi, 16 Zilkade 1168/24 Ağustos 1755’te azledilerek Sakız adasına sürüldü. Ancak kısa bir müddet sonra affedilerek Zilhicce 1168/Eylül 1755’te Girit valiliği ile Kandiye’ye gönderildi. Şevval 1170/Haziran 1757’de Kavala ve Selânik sancakları kendisine arpalık olarak verildi. 13 Cemâziyelevvel 1171/23 Ocak 1758’de kendi isteği üzerine Cidde valiliğine gönderildi. Zilhicce 1171/Ağustos-Eylül 1758’de Hac için Mekke’ye giderken hastalanarak yolda vefat etti. Medine’de Hz. Hatice’nin kabri yanına defnedildi. Mevlevî tarikatına mensuptu ve Kadirîhane’ye bir minber yaptırdı. Oğlu Şâkir Feyzullah Bey, torunları ise Halil Nûrî Bey ve Abdurrahîm Necib Bey’dir.
Abdullah Nâ’ilî Paşa, Sicill-i Osmanî (Akbayar 1996: 77)’ye göre fazıl, hüner sahibi, temiz ve dindar bir kimseydi.
Eserleri şunlardır:
1. Mukaddime-i Kavânîn-i Teşrîfât: Abdullah Nâ’ilî Paşa’nın en önemli eseridir. Eserde, Osmanlı teşrifatı kaideleri kaleme alınmıştır. Eserin önemi, muhtevasının zenginliği ve müellifinin konu hakkında yetkili bir kimse olmasından gelmektedir. Nitekim müellif, eserin başlangıcında devlet teşrifatına ait belgelerin hazinede saklandığını, ancak bir süreden beri teşrifata ait esasların unutulduğunu, teşrifatçıların ellerinde ihtilâf anında kolayca bakabilecekleri muntazam bir metnin bulunmadığını ifade ederek hükümdarın fermanı ile, teşrifatçılıkta bulunduğu sırada bu eksikliği gidermek üzere bu eseri derlediğini belirtmektedir. Açık ve anlaşılır bir dille kaleme alınan eserde, Osmanlı Devleti’nde çeşitli vesilelerle yapılan merasimler, tarihleriyle birlikte ayrıntılı olarak verilmektedir. Bir kısmı Türk Târihi Encümeni Mecmuası’nda tefrika halinde yayımlanan eserin çeşitli kütüphanelerde yazmaları bulunmaktadır. Bunlar arasında, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Yeniler 612, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi 20 ve Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, Mehmet Zeki Pakalın Koleksiyonu, 34 Mzp 28 numarada kayıtlı olan nüshalar zikredilebilir (İpşirli 1988: 124-125; Babinger 2000: 305).
2. El-İfâdetü’l-Muknia fî Kırâati’l-Eimmeti’l-Erbaa: Kıraat ilmiyle ilgili Arapça bir eserdir. Ayrıca kaynaklarda bir de Mürettep Divan’ı olduğu belirtilmektedir (İpşirli 1988: 125; Mehmed Tâhir 2000: 102; Uzunçarşılı 1983: 380). Fakat nüshasına rastlanmamıştır.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ Sicill-i Osmanî. C. 1. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 77.
Babinger, Franz (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. (çev. Coşkun Üçok). Ankara: KB Yay. 305.
Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmânlı Müellifleri. C. III. Ankara: Bizim Büro Yay. 102.
“Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât”. Türk Tarih Encümeni Mecmuası 16 (93) http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/data/HTU2338-09/index.djvu [erişim tarihi: 28.04.2014]. 250-259.
İpşirli, Mehmet (1988). “Abdullah Nâilî Paşa”. İslam Ansiklopedisi. C. 1. İstanbul: TDV Yay. 124-125.
Kaya, Doğan (2006). “Nâilî Paşa”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 6. Ankara: AKM Yay. 501.
Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî - Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.II. Ankara: Bizim Büro Yay. 1002.
Nailî Abdullah Paşa. Kavanin-i Teşrifat. https://www.yazmalar.gov.tr/detay_goster.php?k=162879 [erişim tarihi: 28.04.2014].
Şemsettin Sami (1996). Kâmûsu’l-‘Alâm. Tıpkıbasım. C. 4. Ankara: Kaşgar Neşriyat Yay. 3106.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1977). C. 1. “Abdullah Nâilî Paşa”. İstanbul: Dergâh Yay. 14.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1983). Osmanlı Tarihi (XVIII. Yüzyıl). C. 4. 2. Kısım. Ankara: TTK Yay. 379-380.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİKYayın Tarihi: 05.05.2014Güncelleme Tarihi: 13.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât
Re’fetli Sadr-a‘zam Hazretlerinin Dîvân-ı Hümâyûn’a Teşrîfleridir.
İbtidâ sa‘âdetle orta kapıya varıldıkda üst kürkünün sağ yeni ele alınıp içeriye girildiği gibi ibtidâ sol cânibde sipâh ve silâhdâr agalarına akabınca sag tarafda çorbacı agalara selâm verildikden sonra çavuş başı agayla kapıcılar kethüdâsı agaya dahi selâm verilip âheste âheste ibtidâki selâm taşına varıldıkda bir hatve mikdârı teveccüh ile yeniçeri agasına selâm verildigi gibi sag tarafa meyl buyrulup o esnâda çorbacı agalar ve sipâh ve silâhdâr agaları beriye dogru dizilip müteveccih olmalarıyla tekrâr anlar ile kaldırımdan aşagı duranların cümlesine birden selâm verilip ba‘de ikinci selâm taşına her varıldıkda yeniçeriye dahi selâm verildikden sonra kaldırım kenârında duran dîvân-ı hümâyûn çavuşlarına işâretle selâm verilerek dîvân-hâne kapısına takarrub olundukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı aga taş direk yanında tevakkuf etmeleriyle ortalarından mürûr ve sag ve sola bakılmayarak bâbü’s-sa‘âdeye dogru gidilip selâm taşının sol yanında kaldırım arasındaki yassı taşın üzerine varıldıkda bâbü’s-sa‘âde selâmlanıp ba‘de sol tarafdan dîvân-hâne kapısına dogru dönülüp karşıda hazîne önünde duranlara ve aklâm hulefâsına ve hâcegân-ı dîvân efendilere ve sonra beride duranlara selâm verilip dîvân-hâne kapısına takarrub buyruldukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı agaya ba‘de dîvân-hâne kapısı kenârına ya‘ni dehlîz önüne geldigi gibi vüzerâya birden selâm verilip dehlîz kenârına çıkıldıkda sag tarafda sadreyn hazarât ile re’îs efendiye ve akabınca sol tarafda defterdâr ve tevkî‘î ve şıkkayn ve defter emîni efendilere ve teşrîfâtîye selâm verilerek kubbe-i hümâyûna ve duhûl ve masdar-ı sa‘âdete ku‘ûd buyruldukdan sonra vüzerâ-yı izâm ve sadreyn-i kirâm ve defterdârân ve tevkî‘î efendilere alâ merâbitihim mu‘âmele-i âşinâyî buyrulup anlar dahı kıyâm ve temennâ edip ba‘de feth-i şerîf kırâ’at olunurken gâhîce mehter başı agaya emr ve işâret buyrulup aga-yı mûmâ ileyh dahi taşradan bir iki fodula ve re’îs efendinin mehter başısı bir tas çorba alıp geldiklerinde bir mikdâr tenâvül buyrulup ve gâhîce fodulanın huzûr-ı âlîde vezn olunması fermân buyrulur. Ba‘de dîvân tamâm olup ta‘âm geldikde defterdâr tevkî‘î gerek vezîr ve gerek hâce olsunlar gelip bile ta‘âm ederek bunlardan gayrı kimesne bile ta‘âma oturmazlar ve esnâ-yı ta‘âmda şerbet içildikde vüzerâ ve sadreyn hazarâtına dogru tevcîh-i nigâh buyruldukda anlar dahi âfiyet temennâsın ederler ve anlar içip beriye müteveccih oldukllarında anlara dahi âfiyet mu‘âmelesi buyrulur…
“Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât”. Türk Tarih Encümeni Mecmuası 16 (93) http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/data/HTU2338-09/index.djvu [erişim tarihi: 28.04.2014]. 250-251.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 05.05.2014Güncelleme Tarihi: 13.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât
Re’fetli Sadr-a‘zam Hazretlerinin Dîvân-ı Hümâyûn’a Teşrîfleridir.
İbtidâ sa‘âdetle orta kapıya varıldıkda üst kürkünün sağ yeni ele alınıp içeriye girildiği gibi ibtidâ sol cânibde sipâh ve silâhdâr agalarına akabınca sag tarafda çorbacı agalara selâm verildikden sonra çavuş başı agayla kapıcılar kethüdâsı agaya dahi selâm verilip âheste âheste ibtidâki selâm taşına varıldıkda bir hatve mikdârı teveccüh ile yeniçeri agasına selâm verildigi gibi sag tarafa meyl buyrulup o esnâda çorbacı agalar ve sipâh ve silâhdâr agaları beriye dogru dizilip müteveccih olmalarıyla tekrâr anlar ile kaldırımdan aşagı duranların cümlesine birden selâm verilip ba‘de ikinci selâm taşına her varıldıkda yeniçeriye dahi selâm verildikden sonra kaldırım kenârında duran dîvân-ı hümâyûn çavuşlarına işâretle selâm verilerek dîvân-hâne kapısına takarrub olundukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı aga taş direk yanında tevakkuf etmeleriyle ortalarından mürûr ve sag ve sola bakılmayarak bâbü’s-sa‘âdeye dogru gidilip selâm taşının sol yanında kaldırım arasındaki yassı taşın üzerine varıldıkda bâbü’s-sa‘âde selâmlanıp ba‘de sol tarafdan dîvân-hâne kapısına dogru dönülüp karşıda hazîne önünde duranlara ve aklâm hulefâsına ve hâcegân-ı dîvân efendilere ve sonra beride duranlara selâm verilip dîvân-hâne kapısına takarrub buyruldukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı agaya ba‘de dîvân-hâne kapısı kenârına ya‘ni dehlîz önüne geldigi gibi vüzerâya birden selâm verilip dehlîz kenârına çıkıldıkda sag tarafda sadreyn hazarât ile re’îs efendiye ve akabınca sol tarafda defterdâr ve tevkî‘î ve şıkkayn ve defter emîni efendilere ve teşrîfâtîye selâm verilerek kubbe-i hümâyûna ve duhûl ve masdar-ı sa‘âdete ku‘ûd buyruldukdan sonra vüzerâ-yı izâm ve sadreyn-i kirâm ve defterdârân ve tevkî‘î efendilere alâ merâbitihim mu‘âmele-i âşinâyî buyrulup anlar dahı kıyâm ve temennâ edip ba‘de feth-i şerîf kırâ’at olunurken gâhîce mehter başı agaya emr ve işâret buyrulup aga-yı mûmâ ileyh dahi taşradan bir iki fodula ve re’îs efendinin mehter başısı bir tas çorba alıp geldiklerinde bir mikdâr tenâvül buyrulup ve gâhîce fodulanın huzûr-ı âlîde vezn olunması fermân buyrulur. Ba‘de dîvân tamâm olup ta‘âm geldikde defterdâr tevkî‘î gerek vezîr ve gerek hâce olsunlar gelip bile ta‘âm ederek bunlardan gayrı kimesne bile ta‘âma oturmazlar ve esnâ-yı ta‘âmda şerbet içildikde vüzerâ ve sadreyn hazarâtına dogru tevcîh-i nigâh buyruldukda anlar dahi âfiyet temennâsın ederler ve anlar içip beriye müteveccih oldukllarında anlara dahi âfiyet mu‘âmelesi buyrulur…
“Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât”. Türk Tarih Encümeni Mecmuası 16 (93) http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/data/HTU2338-09/index.djvu [erişim tarihi: 28.04.2014]. 250-251.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 13.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât
Re’fetli Sadr-a‘zam Hazretlerinin Dîvân-ı Hümâyûn’a Teşrîfleridir.
İbtidâ sa‘âdetle orta kapıya varıldıkda üst kürkünün sağ yeni ele alınıp içeriye girildiği gibi ibtidâ sol cânibde sipâh ve silâhdâr agalarına akabınca sag tarafda çorbacı agalara selâm verildikden sonra çavuş başı agayla kapıcılar kethüdâsı agaya dahi selâm verilip âheste âheste ibtidâki selâm taşına varıldıkda bir hatve mikdârı teveccüh ile yeniçeri agasına selâm verildigi gibi sag tarafa meyl buyrulup o esnâda çorbacı agalar ve sipâh ve silâhdâr agaları beriye dogru dizilip müteveccih olmalarıyla tekrâr anlar ile kaldırımdan aşagı duranların cümlesine birden selâm verilip ba‘de ikinci selâm taşına her varıldıkda yeniçeriye dahi selâm verildikden sonra kaldırım kenârında duran dîvân-ı hümâyûn çavuşlarına işâretle selâm verilerek dîvân-hâne kapısına takarrub olundukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı aga taş direk yanında tevakkuf etmeleriyle ortalarından mürûr ve sag ve sola bakılmayarak bâbü’s-sa‘âdeye dogru gidilip selâm taşının sol yanında kaldırım arasındaki yassı taşın üzerine varıldıkda bâbü’s-sa‘âde selâmlanıp ba‘de sol tarafdan dîvân-hâne kapısına dogru dönülüp karşıda hazîne önünde duranlara ve aklâm hulefâsına ve hâcegân-ı dîvân efendilere ve sonra beride duranlara selâm verilip dîvân-hâne kapısına takarrub buyruldukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı agaya ba‘de dîvân-hâne kapısı kenârına ya‘ni dehlîz önüne geldigi gibi vüzerâya birden selâm verilip dehlîz kenârına çıkıldıkda sag tarafda sadreyn hazarât ile re’îs efendiye ve akabınca sol tarafda defterdâr ve tevkî‘î ve şıkkayn ve defter emîni efendilere ve teşrîfâtîye selâm verilerek kubbe-i hümâyûna ve duhûl ve masdar-ı sa‘âdete ku‘ûd buyruldukdan sonra vüzerâ-yı izâm ve sadreyn-i kirâm ve defterdârân ve tevkî‘î efendilere alâ merâbitihim mu‘âmele-i âşinâyî buyrulup anlar dahı kıyâm ve temennâ edip ba‘de feth-i şerîf kırâ’at olunurken gâhîce mehter başı agaya emr ve işâret buyrulup aga-yı mûmâ ileyh dahi taşradan bir iki fodula ve re’îs efendinin mehter başısı bir tas çorba alıp geldiklerinde bir mikdâr tenâvül buyrulup ve gâhîce fodulanın huzûr-ı âlîde vezn olunması fermân buyrulur. Ba‘de dîvân tamâm olup ta‘âm geldikde defterdâr tevkî‘î gerek vezîr ve gerek hâce olsunlar gelip bile ta‘âm ederek bunlardan gayrı kimesne bile ta‘âma oturmazlar ve esnâ-yı ta‘âmda şerbet içildikde vüzerâ ve sadreyn hazarâtına dogru tevcîh-i nigâh buyruldukda anlar dahi âfiyet temennâsın ederler ve anlar içip beriye müteveccih oldukllarında anlara dahi âfiyet mu‘âmelesi buyrulur…
“Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât”. Türk Tarih Encümeni Mecmuası 16 (93) http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/data/HTU2338-09/index.djvu [erişim tarihi: 28.04.2014]. 250-251.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât
Re’fetli Sadr-a‘zam Hazretlerinin Dîvân-ı Hümâyûn’a Teşrîfleridir.
İbtidâ sa‘âdetle orta kapıya varıldıkda üst kürkünün sağ yeni ele alınıp içeriye girildiği gibi ibtidâ sol cânibde sipâh ve silâhdâr agalarına akabınca sag tarafda çorbacı agalara selâm verildikden sonra çavuş başı agayla kapıcılar kethüdâsı agaya dahi selâm verilip âheste âheste ibtidâki selâm taşına varıldıkda bir hatve mikdârı teveccüh ile yeniçeri agasına selâm verildigi gibi sag tarafa meyl buyrulup o esnâda çorbacı agalar ve sipâh ve silâhdâr agaları beriye dogru dizilip müteveccih olmalarıyla tekrâr anlar ile kaldırımdan aşagı duranların cümlesine birden selâm verilip ba‘de ikinci selâm taşına her varıldıkda yeniçeriye dahi selâm verildikden sonra kaldırım kenârında duran dîvân-ı hümâyûn çavuşlarına işâretle selâm verilerek dîvân-hâne kapısına takarrub olundukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı aga taş direk yanında tevakkuf etmeleriyle ortalarından mürûr ve sag ve sola bakılmayarak bâbü’s-sa‘âdeye dogru gidilip selâm taşının sol yanında kaldırım arasındaki yassı taşın üzerine varıldıkda bâbü’s-sa‘âde selâmlanıp ba‘de sol tarafdan dîvân-hâne kapısına dogru dönülüp karşıda hazîne önünde duranlara ve aklâm hulefâsına ve hâcegân-ı dîvân efendilere ve sonra beride duranlara selâm verilip dîvân-hâne kapısına takarrub buyruldukda çavuş başı aga ile kapıcılar kethüdâsı agaya ba‘de dîvân-hâne kapısı kenârına ya‘ni dehlîz önüne geldigi gibi vüzerâya birden selâm verilip dehlîz kenârına çıkıldıkda sag tarafda sadreyn hazarât ile re’îs efendiye ve akabınca sol tarafda defterdâr ve tevkî‘î ve şıkkayn ve defter emîni efendilere ve teşrîfâtîye selâm verilerek kubbe-i hümâyûna ve duhûl ve masdar-ı sa‘âdete ku‘ûd buyruldukdan sonra vüzerâ-yı izâm ve sadreyn-i kirâm ve defterdârân ve tevkî‘î efendilere alâ merâbitihim mu‘âmele-i âşinâyî buyrulup anlar dahı kıyâm ve temennâ edip ba‘de feth-i şerîf kırâ’at olunurken gâhîce mehter başı agaya emr ve işâret buyrulup aga-yı mûmâ ileyh dahi taşradan bir iki fodula ve re’îs efendinin mehter başısı bir tas çorba alıp geldiklerinde bir mikdâr tenâvül buyrulup ve gâhîce fodulanın huzûr-ı âlîde vezn olunması fermân buyrulur. Ba‘de dîvân tamâm olup ta‘âm geldikde defterdâr tevkî‘î gerek vezîr ve gerek hâce olsunlar gelip bile ta‘âm ederek bunlardan gayrı kimesne bile ta‘âma oturmazlar ve esnâ-yı ta‘âmda şerbet içildikde vüzerâ ve sadreyn hazarâtına dogru tevcîh-i nigâh buyruldukda anlar dahi âfiyet temennâsın ederler ve anlar içip beriye müteveccih oldukllarında anlara dahi âfiyet mu‘âmelesi buyrulur…
“Dîvân-ı Hümâyûn’a Â’id Teşrîfât”. Türk Tarih Encümeni Mecmuası 16 (93) http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/data/HTU2338-09/index.djvu [erişim tarihi: 28.04.2014]. 250-251.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Nihad Sami Banarlı | d. 18 Haziran 1907 - ö. 13 Ağustos 1974 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Afif Yesari | d. 16 Nisan 1922 - ö. 23 Ağustos 1989 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Çağatay Yaşmut | d. 23 Kasım 1968 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Nihad Sami Banarlı | d. 18 Haziran 1907 - ö. 13 Ağustos 1974 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Afif Yesari | d. 16 Nisan 1922 - ö. 23 Ağustos 1989 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Çağatay Yaşmut | d. 23 Kasım 1968 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Nihad Sami Banarlı | d. 18 Haziran 1907 - ö. 13 Ağustos 1974 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Afif Yesari | d. 16 Nisan 1922 - ö. 23 Ağustos 1989 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Çağatay Yaşmut | d. 23 Kasım 1968 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Nihad Sami Banarlı | d. 18 Haziran 1907 - ö. 13 Ağustos 1974 | Meslek | Görüntüle |
11 | Afif Yesari | d. 16 Nisan 1922 - ö. 23 Ağustos 1989 | Meslek | Görüntüle |
12 | Çağatay Yaşmut | d. 23 Kasım 1968 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Nihad Sami Banarlı | d. 18 Haziran 1907 - ö. 13 Ağustos 1974 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Afif Yesari | d. 16 Nisan 1922 - ö. 23 Ağustos 1989 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Çağatay Yaşmut | d. 23 Kasım 1968 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Nihad Sami Banarlı | d. 18 Haziran 1907 - ö. 13 Ağustos 1974 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Afif Yesari | d. 16 Nisan 1922 - ö. 23 Ağustos 1989 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Çağatay Yaşmut | d. 23 Kasım 1968 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |