NAKŞÎ, Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi

(d. ?/? - ö. 1270/1853-54)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Kaynaklarda Şeyh Nakşî, Şeyh Nakşî Efendi, Nakşî Efendi, Nakşî Dede, Mustafa Dede, Nakşî Mustafa Dede gibi isimlerle zikredilen Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi, Edirne’de dünyaya geldi. Genç yaşta Arapça ve Farsçanın yanı sıra tasavvuf, edebiyat, yazı ve musiki gibi alanlarda muvaffakiyet göstererek eğitimini burada tamamladı. Mevleviliğe Konya’da intisap edip Konya Mevlevîhanesinde çilesini tamamladıktan sonra epey müddet Hemdem Çelebi’ye ders okuttu ardından 1240/1824-25’te Mısır’ın Kahire şehrine gitti ve Kahire Mevlevîhanesinde kudümzenbaşı olarak mukabeleleri yönetti. Şeyh Fikrî Dede’nin vefatı üzerine 1254/1838-39'da post-nişin olarak Hemdem Çelebi tarafından Kahire Mevlevîhanesi şeyhliğine getirildikten 5 sene sonra 1844’te Edirne’ye kısa bir seyahat yaptı ve bu seyahat esnasında bir müddet misafir kaldığı Gelibolu Mevlevîhanesinin o günkü şeyhi Hüseyin Azmî Dede (ö.1892) ve dervişlerine evvelce Kahire’de bestelediği Şedd-i arabân (Şetaraban) ayinini öğretti. 16 sene şeyhlik makamını icra ettikten sonra Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi Kahire’de vefat etmiş ve Kahire Mevlevîhanesi haziresine defnedilerek şeyhlik vazifesini İbrahim Rüşdî Dede’ye bıraktı. Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin ölüm tarihi ile ilgili iki görüş mevcuttur. Bunlardan ilki Sicill-i Osmanî’ye dayanarak Sultan Abdülaziz devri (1861-1876) ortalarında vefat ettiğini ileri sürerken (Akbayar 1996: 1226), diğer gruba giren kaynakların hemen hepsi bu bilginin yanlış olduğunu Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin Sultan Abdülmecid döneminde 1270/1853-54 yılında vefat ettiğini söylerler. Bir rivayete göre ölümünden epey önce bizzat kendisinin söylediği “Allah Allah diyü gitdin vahdete Nakşî Dede” mısraının tarih-i mücevherle 1270/1853-54 yılını işaret etmesini de bu görüştekilerin bir kısmı delil olarak ortaya koymaktadır. Nitekim bu mısra ister Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin bir kerameti olarak kabul edilsin isterse adı henüz bilinmeyen bir şairin onun vefatına düşürdüğü bir tarih kabul edilsin her iki durumda da Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin ölümü için 1270/1853-54 tarihi işaret edilmektedir.

Mevlevi şeyhi, şair, hattat, bestekâr ve neyzen gibi unvanlarının yanında devrinin tasavvufî şahsiyetleri arasında önemli bir yeri olan ayrıca bu sahalarda aralarında Şişman Ahmed Dede, Mehmed Suphi, Şeyh Hüseyin Azmi Dede gibi isimlerin olduğu birçok talebe yetiştiren Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin Türkçe ve Farsça ortaya koyduğu şiirlerinin yanı sıra çok başarılı rubai örnekleri verdiği de bilinmektedir. Şeydâ Hâfız olarak bilinen Abdürrahim Dede’nin bestelediği hicâzeyn makamındaki âyini bilen son kişi olduğu söylenen Nakşî Dede’nin araban peşreviyle şevk-efzâ bir saz semaisinin bulunduğu da kaynaklarda belirtilmektedir.

Eserleri şunlardır:

1. Dîvân-ı Nakşî: Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, Atıf Efendi Eki Koleksiyonu 34 Atf Ek 268 arşiv numarasında kayıtlı olan bu eser Arapça olup 17 varaktan müteşekkildir.

2. Rubâiyyât: 1260/1844-45 yılında Gelibolu Mevlevîhanesinde misafir iken dergâha ait bir âyin mecmuasının kenarına müellif tarafından kaydedilen 74 adet rubaiden oluşmaktadır. Bu rubailerin istinsah edilmiş suretlerinin -Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin Gelibolu Mevlevîhanesinde misafirliği esnasında adı geçen tekkenin şeyhi olan ve dervişleriyle birlikte Nakşî’den meşk eden Şeyh Hüseyin Azmi Dede’nin oğlu- Ahmed Celâleddin Dede’de mevcut olduğunu ve bunları tetkik etme fırsatı bulduğunu söyleyen S.Nüzhet Ergun bu rubailerden üçü Farsça olmak üzere 8 tanesini Türk Musikisi Antolojisi adlı eserinde büyük bir saygı ve hayranlıkla tanıtır. Bu eserin tespit edilebilen iki nüshası vardır. Her iki nüshası da Atatürk Kitaplığı Belediye Yazmaları Bölümünde bulunan bu eserlerden İlki T811 NAK Yer Numarası ve Bel_Yz_K.000471/02 Demirbaş Numarasında “Ruabaiyat” ismiyle kayıtlıdır. 41 varaktan müteşekkil bu yazma eserin baş kısmında farklı ayinlerin ve 31b – 33b varaklarında rubailerin kayıtlı olması bu eserin yukarıda adı geçen ayin mecmuası, rubailerin de müellif hattı olduğunu düşündürmektedir. Diğer yazma ise T811 NAK 1965 M. yer ve Bel_Yz_K.000601 demirbaş numarasıyla kayıtlı olup 29 varaktan müteşekkildir. “Toplayan” ibaresi belirtildikten sonra 1965 yılında Hasan Cafer Ergin ibn-i Mehmed Nevşehirî tarafından 7 varaklık bir önsözün ardından 2’si Arapça 9’u Türkçe gerisi Farsça olmak üzere 48 rubaiye yer verilmiştir.

3. Şedd-i Arabân(Şetarabân) Âyini: Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi’nin musiki eserlerinden sadece bu âyin günümüze ulaşabilmiştir. İlk defa 1844 yılı öncesi Kahire Mevlevîhanesinde ardından 1844 yılında Gelibolu Mevlevîhanesinde icra olunan bu âyin Hüseyin Azmî Dede ve oğlu Şeyh Ahmed Celâleddin Dede vesilesiyle İstanbul’a taşınmış ve geniş çevrelerce tanınmıştır. Bu âyin yumuşak, kıvrak ve ustaca kurulmuş yapısıyla âyin repertuarının önemli eserleri arasındaki yerini almıştır. Bu âyinin notalarının bir nüshası Atatürk Kitaplığı Kemal Batanay Müzik Arşivi Bölümü’nde KB: 16 - 1553 – 3077 demirbaş numarasıyla kayıtlıdır.

Hilye ile ilgili kaynakların hepsinin belirttiğinin aksine Nakşî Mustafa Dede’ye ait bir hilye yoktur. Nakşî Mustafa Dede adına kayıtlı bütün hilyeler aslında Lütfî Çelebi’nin hilyesinin yalnızca bir bölümüdür. Lütfî Çelebi’nin hilyesinde bir beyitte geçen “nakşının” kelimesinin mahlas zannedilerek “Nakşî’nin” şeklinde okunması, Lütfî Çelebi’nin hilyesinin farklı bir hilye olarak algılanmasına neden olmuştur (Erdoğan 2013: 862).

Kaynakça

Açık, Nilgün (2004). “Nakşî”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C.IV. Ankara: AKM Yay. 510.

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya Sicill-i Osmanî. C.4. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Çiftçi, Ömer (hzl.). Fatîn Davud. Hâtimetü’l - Eş‘âr (Fatîn Tezkiresi). KTB. e-kitap. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10736,metinpdf.pdf?0. [erişim tarihi: 03.05.2013 ].418.

Erdoğan, Mehtap (2013). Türk Edebiyatında Manzum Hilyeler. İstanbul: Kitabevi Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1943). Türk Musikisi Antolojisi. C.II. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.

Özcan, Nuri (2006). “Nakşî Mustafa Dede”. İslam Ansiklopedisi. C.32. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 334-335.

Şemseddin Sami (1316). Kâmûsu’l-Alâm. C.6. İstanbul: Mihran Matbaası.

Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi (1965). Rubaiyyât. Toplayan: Hasan Cafer Ergin ibn-i Mehmed Nevşehirî. Atatürk Kitaplığı Belediye Yazmaları Bölümü. Yer No: T811 NAK 1965 M. Demirbaş No: Bel_Yz_K.000601.

Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi. Rubaiyyât. Atatürk Kitaplığı Belediye Yazmaları Bölümü. Yer No: T811 NAK. Demirbaş No: Bel_Yz_K.000471/02. vr. 33a.

Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi. Şedd-i arabân(Şetarabân) Âyini. Atatürk Kitaplığı Kemal Batanay Müzik Arşivi Bölümü. Demirbaş No: KB: 16 - 1553 – 3077.

Kurnaz, Cemal, M. Tatçı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî Divan şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.I. Ankara: Bizim Büro Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ENGİN SELÇUK
Yayın Tarihi: 03.06.2014
Güncelleme Tarihi: 29.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Ben ben değilim ben dediğim sensin hep

Rûhum dediğim ten dediğim sensin hep

Mânend-i kudûm sînekûpân oldum

Tennâ tenenâ ten dediğim sensin hep

Sen ben mi ya ben sen mi ya sen sen ü ben ben

Ger ben sen isem sen ben isen nola bu ten

Ben ben değilim anladığım bu ki heman

Hem ben ben ü hem sen sen ü sen ben ü ben sen

(Şeyh Nakşî Mustafa Dede Efendi. Rubaiyyât. Atatürk Kitaplığı Belediye Yazmaları Bölümü. Yer No: T811 NAK. Demirbaş No: Bel_Yz_K.000471/02. vr. 33a.)

Târîh-i Mücevher

Şâirânın cem’ idüp asarını bi’l-imtihân

Yapdı bir mecmua-ı ranâ Nazîf-i hoş-nüvîs

Birbirine nakl ile ehâd ü işârât ü mât

Heşt târîh oldı Nakşî işte bu beyt-i selîs

Ne nefîs oldı Nazîf Ahmed Beg’in mecmûası

Oldı nev mecmûası Ahmed Nazîf’in pek nefîs (h.1235/m.1820)

(Çiftçi, Ömer (hzl.). Fatîn Davud. Hâtimetü’l - Eş‘âr (Fatîn Tezkiresi). KTB. e-kitap. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10736,metinpdf.pdf?0s. 418.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SABÂYÎ-ZÂDEd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2FAZLÎ, Fazlullâh Fazlî, Leng Fazlîd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâzd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4SABÂYÎ-ZÂDEd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5FAZLÎ, Fazlullâh Fazlî, Leng Fazlîd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâzd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7SABÂYÎ-ZÂDEd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8FAZLÎ, Fazlullâh Fazlî, Leng Fazlîd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâzd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10SABÂYÎ-ZÂDEd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11FAZLÎ, Fazlullâh Fazlî, Leng Fazlîd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
12ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâzd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
13SABÂYÎ-ZÂDEd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14FAZLÎ, Fazlullâh Fazlî, Leng Fazlîd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâzd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16SABÂYÎ-ZÂDEd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17FAZLÎ, Fazlullâh Fazlî, Leng Fazlîd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâzd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle