Madde Detay
NEVRES-İ KADÎM, Abdürrazzâk
(d. ?/? - ö. 1175/1762)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Abdürrazzâk'tır. 19. yüzyıl şairi Osman Nevres’ten ayırt edilebilmesi için Nevres-i Kadîm şeklinde anılageldi. Kerkük’te doğdu. Doğum tarihi, tahsilini nerede yaptığı ve kimlerden ders aldığı bilinmemektedir. Eserlerinden mükemmel bir tahsil gördüğü, Arapça ve Farsçayı iyi bir şekilde bildiği anlaşılmaktadır. Müstakîm-zâde Süleyman Sadeddîn, Mehmed Es'ad, Seyyid Mehmed Hâkim gibi müelliflerin verdiği bilgilere, bilhassa kendi eserlerinden çıkarılan verilere göre, memuriyet hayatına Hekimoğlu Ali Paşa’nın Tebriz cephesi seraskerliği sırasında (Zilkade 1138 / Temmuz 1726) resmî mektupları kaleme almak vazifesine tekabül eden "hidmet-i kitâbîlik" görevi ile adım attı. 15 Zilkade 1144/10 Mayıs 1732'de sadrazam olarak İstanbul'a gelen Hekimoğlu Ali Paşa ile birlikte İstanbul'a gelerek onun kurduğu kütüphaneye hafız-ı kütüp tayin edildi (Nevres, Târîhçe-i Nevres, vr. 397a; Müstakîm-zâde, Mecelletü'n-Nisâb, vr. 429b-430a; Mehmed Es'ad, Şâhidü'l-Müverrihîn, vr. 24b). Sadrazama yakınlığı, ilmî ve edebî kudreti ile İstanbul'da kendisine iyi bir çevre edindi. Muhtemelen 1147/1734 yılında Sahn Medresesine müderris oldu (Nevres, Münşe’ât, vr. 67a-b; Müstakîm-zâde, Tuhfe-i Hattâtîn, s. 676). Bu arada Kazasker Seyyid Abdullâh'ın kızı ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu oldu. Müderrislikten sonra, 1147-1154/1734-1741 yılları arasında, Üsküdar'daki Sugrâ Mahkemesine naip olarak tayin edildi; bu vesileyle müderrislikten kazâ mesleğine geçti. 1154/1741 yılında Bosna kadısı tayin edildi. Büyük ihtimalle örfî bir yıllık süre bittiği için, Bosna kadılığından 1155/1742 tarihinde azledildi. Bosna kadılığından azlinin dördüncü yılında Sadrazam Tiryâkî Mehmed Paşa'nın gazabına uğrayarak onun fermanıyla bir müddet evinde oturmak mecburiyetinde kaldı (Münşe’ât, vr. 21a). Beş yıllık sıkıntılı dönemi müteakip Tokat kadılığına atandı. Bu görevinden 1161/1748 yılı ortalarında ayrıldı ve bir müddet İstanbul'da kaldıktan sonra Filibe kadısı oldu. Muhtemelen bir yıllık örfî süre dolmadan 1162/1749 yılı başlarında Filibe mevleviyetinden azledilerek Girit'teki Resmo kasabasına sürgün edildi (Nevres, Münşe’ât, vr. 16b, 19b). Son derece olumsuz şartlar altında tam altı yıl sürgünde kaldı. III. Osman'ın tahta geçtiği 28 Safer 1168/14 Aralık 1754 tarihinden sonra sürgün yeri Bursa'ya çevrildi (Nevres, Mebâligu'l-Hikem, s. 5-6). III. Mustafa'nın padişah oluşuyla birlikte Nevres-i Kadîm'in makus talihi döndü ve 11-20 Rebiyülevvel 1171/23 Kasım-2 Aralık 1757'de affedilerek İstanbul'a geldi (Seyyid Mehmed Hâkim, Vakâyi’-i Devlet-i ‘Aliyye, vr. 278a). Üç ay sonra Kütahya kadılığına tayin edildi. Kütahya kadılığından azlini müteakip tekrar İstanbul'a döndü. Orada hastalandı. Hasta bir vaziyette iken Koca Râgıb Paşa'nın sadaretinin sonlarına doğru 12 Şevval 1175/6 Mayıs 1762 tarihinde Bursa'ya ikinci defa sürgün edildi. Bursa'ya varışından birkaç gün (Seyyid Mehmed Hâkim, Vakâyi'-i Devlet-i ‘Aliyye, vr. 135b), bazı müelliflerce bir hafta (Müstakîm-zâde, Tuhfe-i Hattâtîn, s. 676; Tevfik, Mecmû’atü't-Terâcim, vr. 113a) sonra orada öldü ve Bursa’daki Üftade Camii haziresine defnedildi.
Nevres-i Kadîm'in Resmo ve Bursa'da uzun yıllar sürgünde kalmasına sebep olarak kaynaklar dilini tutamamasında birleşirler. Onun dilini tutamadığı, dostlarının kalplerini yaraladığı, kızdığı kimseleri hicvettiği kaynaklarda özellikle ifade edilir.
Nevres-i Kadîm, telif ve tercüme olmak üzere Türkçe ve Farsça eserler vermiş, Türk edebiyatına üçü manzum, dördü mensur toplam yedi eser kazandırmıştır. Eserleri sırasıyla şunlardır:
1. Türkçe Dîvân: Tespit edilebilen toplam 23 yazma nüsha içerisinden seçilen 7 nüshanın karşılaştırılması sonucu Türkçe Dîvân'ın tenkitli metni doktora çalışması olarak ortaya konulmuş, bilahare yayımlanmıştır (Akkaya 1996). Hüseyin Akkaya tarafından yayımlanan Türkçe Dîvân’da sırasıyla 27 kaside, 77 tarih, 1 terci-bend, 1 terkib-bend, 1 tahmis, 6'sı nakıs olmak üzere 148 gazel, 16 muamma, 1 lügaz, 8 rubai, 11 kıta, 10 nazım, 16 müfret olmak üzere toplam 3388 beyitlik müstakil 317 şiir bulunmaktadır.
2. Farsça Dîvân: Nevres'in Fars diline ve edebiyatına hakimiyetini ortaya koyan bir eserdir. Türkçe Dîvân nüshalarının içerisinde ona yakın yazma nüshası bulunmaktadır. Farsça Dîvân'da 5 kaside, 3 tarih; İranlı şairlerden Urfî ve Şeyh Sâdî'nin kasidelerine yazılan 2 tahmis, 1 sâkinâme, 65 gazel, 35 muamma ve lügaz, 8 rübai ve kıta, 12 müfret bulunmaktadır. Farsça Dîvân toplam 1132 beyit ihtiva etmektedir (Akkaya 1996: I/37-38).
3. Gazve-i Bedr: Hz. Muhammed'in Bedir Gazvesini konu alan dinî-destani mahiyetde 371 beyitlik küçük bir mesnevidir. Tespit edilebilen yegâne nüshası İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde bulunan Türkçe Dîvân'ın başında yer almaktadır (TY 66, vr. 1b-15b). Eski kaynaklarda Nevres-i Kadîm'in böyle bir eserinden bahsedilmemektedir. İlk defa Ömer Faruk Akün, müellifin bu adla bir mesnevisi olduğunu belirtmiştir (1964: 231). Gazve-i Bedr'in metni küçük bir inceleme ile birlikte yayımlanmıştır (Akkaya 1998).
4. Târîhçe-i Nevres: Revan kalesi ve çevresinde 1143/1731 yılında Osmanlılarla Safevîler arasında yapılan savaşları anlatan küçük mensur bir eserdir. M. Münir Aktepe'nin bu eseri manzum olarak değerlendirmesi herhâlde bir zuhul eseri olsa gerektir (Aktepe 1998:167). Eser, Şah II. Tahmasb'ın iki yüz bin kişilik büyük bir orduyla 1143/1731 yılında Revan kalesine saldırmasını, Diyarbakır valisi Hekimoğlu Ali Paşa'nın serasker olarak Revan'a gidip kaleyi müdafaa edişini ve Safevî ordusunu bozguna uğratışını, bu başarısı dolayısıyla sadrazamlık verilen Hekimoğlu Ali Paşa için İstanbul'da yapılan törenleri anlatmaktadır. Târîhçe-i Nevres tespit edilebilen üç yazma nüshası karşılaştırılarak tenkitli metin hâlinde yayımlanmıştır (Akkaya 2004).
5. Münşe’ât: Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü sanatlı inşa üslubuyla kaleme alınan Münşe’ât en küçüğü dört satır, en büyüğü sekiz buçuk sayfa tutan 83 mensur parça ihtiva etmektedir. Bu mensurelerin, arzıhâlden müraseleye kadar muhtelif başlıklar altında toplanan ilk 56 parçası geniş manasıyla mektup sayılabilir. Eserin büyük bölümü arzıhâl, duaname, niyazname, muhabbetname vb. adlar altında başta Şeyhülislâm Çelebi-zâde İsmâ’îl Âsım Efendi ve Defterdâr Behcet Efendi olmak üzere devlet büyüklerine yazılan mektuplardan oluşmaktadır. Bu mektuplar yazarının içinde bulunduğu maddi ve manevi sıkıntıları, gurbet acılarını, ailesine duyduğu yakıcı hasreti olanca samimiyeti ile dile getiren belgelerdir. Münşe’ât'ın sonlarında 4'ü Arapça, 2'si Türkçe, 1'i Farsça olmak üzere 7 lügaz yer almaktadır. Bunları Lügaz Risâlesi adıyla ayrı bir eser sayan araştırmalar vardır (Akün 1964:231). Tamamı yaklaşık üç yapraklık 7 lügazdan ibaret olan bu metinleri müstakil bir eser değil; arzıhâl, fıkra, dîbâce, takrîz vb. türler gibi Münşe’ât'ın içerisinde ayrı bir tür saymak daha doğrudur.
6. Mebâligu'l-Hikem: İranlı mutasavvıf Abdullâh-ı Ensârî'nin tasavvufi konuları kısa, özlü ve secili bir anlatımla dile getiren Ey Derviş isimli küçük mensur eserinin, Nevres tarafından yapılan genişletilmiş Türkçe tercümesidir. Nevres'in tercüme eseri, bir mukaddime ile Farsça asıl metinden parçalar ve müteakiben Türkçe tercümelerinin münavebeli bir şekilde sıralanmasından oluşur. Nevres tercümede gayet serbest davranmış, konuyu genişleterek kapalı ifadeleri açıklayıp şerh etmiş, eserin aslında bulunmayan ayetler, hadisler, Arapça ve Farsça kelam-ı kibarlar, kendi şiirlerinden ve başka şairlerden aldığı Türkçe, Farsça ve Arapça beyitlerle tercümeyi oldukça zenginleştirmiştir.
Nevres, eserin tercümesini kadılık göreviyle gittiği Kütahya'da 1172/1759 yılında bitirmiştir. Yazar hem eserin adı Mebâligu'l-Hikem'e, hem de bu tamlamanın, ebcet hesabıyla eserin yazılış tarihi olduğuna işaret eden bir kıta ile tercümesini tamamlar ve Sadrazam Koca Râgıb Paşa'ya takdim eder. Eser 1302/1884-85 yılında İstanbul’da basılmıştır.
7. Tercüme-i Târîh-i Cihângîr Şâh: Türk-Hind hükümdarı Nureddîn Cihangîr Şah'ın Farsça olarak kaleme aldığı Tüzük-i Cihângîrî isimli hatırat mahiyetindeki mensur tarih kitabının Nevres tarafından mensur olarak yapılan Türkçe tercümesidir. Bu eser, Cihangîr Şah'ın yaşadığı, şahit olduğu ve duyduğu tarihî olayları aksettirmesi, tebeasından muhtelif milletlerin örf, âdet ve yaşayışlarına ait çizgiler ihtiva etmesi bakımından mühim bir tarihî kaynaktır. 1786 yılından itibaren kısmen veya tamamen defalarca İngilizceye ve başka dillere tercüme edilmiştir (Storey 1970: 558; Ansari 1965:381). Nevres-i Kadîm'in 1172-1175/1759-1762 tarihleri arasında yaptığı tercüme, muhtemelen başka bir dile yapılan ilk tercümedir.
Nevres, oldukça hacimli olan bu hatırat kitabını Sultan III. Mustafa'nın emri ile Türkçeye çevirip sultana sunmuştur. Farsça kaleme alınmış, mensur bir eser olan Tüzük-i Cihângîrî, devri için mühim bir tarihî vesika olup kaynaklarda Cihângîrnâme, Târîh-i Selîm Şâhî, Târîh-i Selîmî, Vâkı’ât-ı Cihângîrî Tezkere-i Cihângîrî adlarıyla da zikredilmektedir (Storey 1970: 556; Togan 1950: 245). Tüzük-i Cihângîrî; başka bir dile aktarılması son derece güç bir eserdir. Eserin pek çok kısmı o zaman kullanılmayan kadîm Farsça ibarelerden meydana gelmiş olup içerisinde pek çok Çağatayca ve Hintçe terimler bulunmaktadır. Yer yer orta ve süslü nesir özellikleri arz etmekle beraber, tercümede daha ziyade süslü nesri okşayan bir dil kullanılmıştır.
Nâbî ve Nedîm gibi divan şiirinde çığır açmış büyük üstat şairlerin hayattan ayrıldıkları ama etkilerinin hâlâ devam ettiği bir devrede yaşamasına rağmen, şiirde her iki ekole dahil olmayacak kadar ayrı bir şahsiyet gösterebilmiş sanatkârların en önemlilerinden birisi de Nevres-i Kadîm'dir. 18. yüzyılın orta devresinde edebî kudretiyle temayüz etmiş, Koca Râgıb Paşa ile birlikte bu ara dönemin en parlak, en güzel şiirlerine imzasını atmış bir şairdir. Nevres, eski kaynaklarda kendine mahsus tavır ve eda sahibi bir şair olarak nitelendirilmiş, Tanzimatçılar tarafından divan şiirinin üstatları arasında sayılmış bir şahsiyettir.
Klasik Türk şiirinde görülen hususlar, muhtevası aynı kalmakla birlikte farklı söyleyişlerle onun şiirlerinde yer almaktadır. Divan şiirinin hayal dünyası, âşık-maşuk-rakip üçgeni çerçevesinde dile getirilen aşk ilişkisi, bahar ve şarap neşesi, rint-zahit çekişmesi, pervane-mum, gül-bülbül gibi semboller Nevres'in şiirlerinde de görülür. Nevres bunlara değişik konu ve temalar eklemeyi başarmıştır. O yaşadıklarını şiire aksettirebilen bir şairdir. Mevki ve makam beklentilerini, maddi sıkıntılarını, hastalıklarını, sürgün ve gurbet acılarını mısra mısra Nevres'in şiirlerinde bulmak mümkündür. Nevres manzumelerinde yalnız ferdî sıkıntılarını dile getirmekle kalmamış, sosyal şikâyetlerini şiire yerleştirmeyi bilmiştir. Çevresinde gördüğü aksaklıkları, zamanındaki hatalı anlayışları tenkit eder. Şiirleri arasında yıllar yılı dilden dile dolaşan, antoloji mahiyetindeki kitaplara girmiş mısra ve beyitler çoktur. Nevres-i Kadîm yaşadığı devirde önemli gördüğü pek çok olay için tarih manzumeleri de kaleme almıştır.
Nevres'in şiirlerinde açık, anlaşılır, sade ve külfetsiz söyleyişlerin yanı sıra üçlü, dörtlü, beşli zincirleme isim ve sıfat tamlamalarıyla yüklü, anlaşılması zor ve çetrefil bir dil birlikte kullanılmıştır. Onun dilindeki bu ikilik pek çok divan şairinde olduğu gibi kullanılış itibariyle eşit ağırlıktadır. Nevres'in şiirlerinde İranlı meşhur şairlerden Sa’dî, ‘Urfî, Şevket, Hâkânî ve Sâ’ib'in tesirleri vardır. Nazireciliğin çok yaygın olduğu bir devirde yaşayan Nevres kendinden önceki dönemde yaşayan şairlerden Nâ’ilî-i Kadîm, Neşâtî, Nâbî, Nedîm ve Arpaemîni-zâde Sâmî'nin; çağdaşlarından Seyyid Vehbî, Koca Râgıb Paşa, Antakyalı Münîf, Hâkim, Nüzhet ve Şerîf'in gazellerine nazireler yazmıştır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Şeyh Gâlib, İzzet Molla, Halîm Giray, Zîver Paşa, Zihnî-i Çermikî, Şeref Hanım, Leylâ Hanım, Osman Nevres, Süleymâniyeli Mehmed Re'fet, Şeyhülislâm Ârif Hikmet ve Hersekli Ârif Hikmet, Nevres'in gazellerini tanzir etmişlerdir.
Kaynakça
Akkaya, Hüseyin (1996). Nevres-i Kadîm and his Turkish Dîvân (Nevres-i Kadîm ve Türkçe Dîvânı). Part 1: Textual Analysis. Harvard. Part 2: Critical Edition and Index. Harvard.
Akkaya, Hüseyin (1998). “Nevres-i Kadîm'in Gazve-i Bedr Adlı Mesnevîsi”. Cumhuriyet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi. (II): 145-178.
Akkaya, Hüseyin (2004). Târîhçe-i Nevres. İstanbul: Kitabevi Yay.
Aktepe, M. Münir (1998). “Hekimoğlu Ali Paşa”. İslâm Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. (XVII): 166-168.
Akün, Ömer Faruk (1964). “Nevres, Abdürrazzak”. İslâm Ansiklopedisi. C. IX. İstanbul: MEB Yay. 228-233.
Ansari, A. S. Bazmee (1965). “Djahângîr”. The Encycleopaedia of Islâm. C. II. New Edition. London. 381.
Babinger, Franz (1936). “Newres”. Encyclopedie dö l’Islâm. C. III. Paris. 969.
Babinger, Franz (1927). Die Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke. Leipzig. 294-295.
Babinger, Franz (1982). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. (çev. Coşkun Üçok.) Ankara: KB Yay. 322.
Fatin (1271). Tezkire-i Hâtimetü’l-Eş’âr. [İstanbul]. 419.
Gibb, E[lias] J[ane] Wilkinson (1967). A History of Ottoman Poetry. Volume IV. London. 133-139.
Gövsa, İbrahim Alâeddin (1933-1935). Meşhur Adamlar, Hayatları-Eserleri. C. III. İstanbul. 1176.
Hammer-Purgstall, Joseph von (1838). Geschichte der Osmanischen Dichtkunst. C. IV. Pesth. 1838. 321-327.
Hammer-Purgstall, Joseph von (1832). Geschichte der Osmanischen Reiches. C. IX. Pesth. 643-644.
İzzî Süleyman (1199). Târîh. Konstantiniyye. 54b-55a, 63b-64b, 123b-124a.
İsmail Ziya. Metâli’u'l-‘Âliyye fî-Gurrati'l-Gâliyye. İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp. İbnülemin. No. 3442/1. vr. 66a, 334b.
Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî - Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Mehmed Celâl (1312). Osmanlı Edebiyatı Nümûneleri. İstanbul. Matbaa-i Safâ ve Enver. 591.
Mehmed Esad. Şâhidü'l-Müverrihîn. Millet Ktp. Ali Emirî. Tarih. No. 362. vr. 24b.
Müstakîm-zâde Süleyman Sa’deddîn. Mecelletü'n-Nisâb fi’l-Künâ ve’l-Elkâb. Süleymaniye Ktp. Halet Efendi. No. 628. vr. 429b-430a.
Müstakîm-zâde Süleyman Sa’deddîn (1928). Tuhfe-i Hattâtîn. nşr. İbnülemin Mahmud Kemal. İstanbul. Devlet Matbaası. 676.
Nazîf Ahmed (1261). Müntehabât-ı Mîr Nazîf. Bulak. 10, 78-79, 96, 182, 190, 199, 210-211, 252-253, 261-263, 282.
Nevres. Gazve-i Bedr. İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp. TY 66. vr. 1b-15b).Nevres (1302). Mebâligu'l-Hikem. Kostantiniyye.
Nevres. Münşe’ât. İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp. TY. 1695.
Nevres. Târîhçe-i Nevres. İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp. İbnülemin. No. 3442/2.
Seyyid Mehmed Hâkim. Vakâyi'‑i Devlet‑i ‘Aliyye. Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Bağdat. No. 233. vr. 135b.
Şeyhülislâm Ârif Hikmet. Mecmû’atü't-Terâcim. Millet Ktp. Ali Emirî. Tarih. No. 788. vr. 39a.
Sevengil, Refik Ahmet (1964). Eski Şiirimizin Ustaları. İstanbul: Atlas Kitabevi. s. 141-142.
Storey, C. A. (1970). Persian Literature A Bio-Bibliographial Survey. C. I. London. 556, 558.
Tevfik. Mecmû’atü't-Terâcim. İstanbul Üniversitesi Merkez Ktp. TY. 192. vr. 113a.
Togan, Zeki Velidi (1950). Tarihte Usul. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay. 245.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. HÜSEYİN AKKAYAYayın Tarihi: 19.08.2013Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Terkîb-i Bend’den (3. Bend)
mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün
Ne müşkil imiş İlâhî vatandan ayrılmak
Ne imiş anladım ervâh tenden ayrılmak
Cezândur çeke ey ‘andelîb-i dil ki sana
Ne lâzım idi o gül-pîrehenden ayrılmak
Hayâtı n’eyleyeyim mihnet-i cüdâyî ile
Sitem degil mi hezâra çemenden ayrılmak
‘Aceb müyesser olur mı ki oynayup gülerek
Gidüp nigâra şu beytü’l-hazenden ayrılmak
Bu öldürür beni kim nâmede idüp îhâm
Lisân-ı hâl ile dir ey’mi benden ayrılmak
Amân amân a benim cânım anladım bildim
Ki hayli müşkil imiş bana senden ayrılmak
Bu ayrılık beni mahsûr iderse böyle n’ola
Görünse rûha da burc-ı bedenden ayrılmak
Gönül safâya irer mi aceb mihen diyerek
Şu gurbet ilde kalur mı vatan vatan diyerek
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
Haclegâh-ı Husrev’i bir şeb ki tezyîn itdiler
Hûn-ı Ferhâd’ı hınâ-yı pây-ı Şîrîn itdiler
Dâğlarla virdiler ârâyiş-i nev sîneme
‘Âkıbet derdin şükür bir pare teskîn itdiler
Çeşme-i hayvân degildir ‘ârife girdâbdır
Hızr’ı ol ser-çeşmenin başında tekfîn itdiler
Çıkmadı bir nîm-ten kadd-i bülend-i himmete
Atlas-ı gerdûnı birkaç kerre tahmîn itdiler
Deyrde tevhîd ider zünnâr bağlar Ka’be’de
‘Ârife bu vech ile telkîn-i âyîn itdiler
Ebruvâna vesme çekdi hûblar gâfil mebâş
Ey dil-i miskîn yine şemşîri miskîn itdiler
Ben o gün kesdim ümîdim Nevres-i âvâreden
K’esb-i nâzın ol şeh-i hûnhârenin zîn itdiler
Gazel
mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün
Çokdan husûlüni göremem müdde’âların
Te’sîri kalmamışdır efendi du’âların
Bîgâneler inâyetine düşdi ihtiyâc
Bir lutfı olmadı bu kadar âşinâların
Mevc-i hatardan olmadı âsâyişe medâr
Tâ yanına oturmış idim nâhudâların
Ey sâkinân-ı bezm-i vatan gâhi yâd idin
Gurbet esîri derd ü belâ mübtelâların
Hâzır olun belâya ey erbâb-ı berg ü sâz
Çıkdı hadeng-i âhı göge bî-nevâların
Muhtâc ola İlâhî dilenci kapusına
Şol kâm-rân ki dâdın işitmez gedâların
İtdi kibâr lutfı beni haste-i melâl
Te’sîri bende zıddına düşdi devâların
Sultân-ı lâ-yezâle niyâz eyle Nevresâ
K’oldur penâhı mîrlerin pâdişâların
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
‘Ârız-ı cânânı gördüm dîde-i giryân ile
Bu çerâğân geçdi hayfâ berf ile bârân ile
Ol mehin fikr-i binâgûşıyla cân virmiş rakîb
Müslimânlar gitdi kâfir ‘âkibet îmân ile
Hiç bilür misin kimin bîmârıyam ben ey tabîb
Var abes çekme ta’ab tedbîr ile dermân ile
Gönlümi ürkütdi hattın çıkdı gitdi gelmedi
Düşmesün bir kimse yâ Rab gurbete fermân ile
Eşk-i hasret dâğ-ı mihnet çok cefâ çok derd çok
Devlet-i gamda nem eksik bu ser ü sâmân ile
Küşte-i hicr-i leb-i la’l oldığım ‘arz eylesem
Yâra bir gamnâme tahrîr itsem ammâ kan ile
Hâtıra geldikçe Resmo’da yakar Nevres beni
İtdigim sohbetler İstanbul’da ihvân ile
(Akkaya, Hüseyin (1996). Nevres-i Kadîm and his Turkish Dîvân (Nevres-i Kadîm ve Türkçe Dîvânı). Part 2: Critical Edition and Index. Harvard. 213, 242, 258-259, 284).
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 19.08.2013Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Terkîb-i Bend’den (3. Bend)
mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün
Ne müşkil imiş İlâhî vatandan ayrılmak
Ne imiş anladım ervâh tenden ayrılmak
Cezândur çeke ey ‘andelîb-i dil ki sana
Ne lâzım idi o gül-pîrehenden ayrılmak
Hayâtı n’eyleyeyim mihnet-i cüdâyî ile
Sitem degil mi hezâra çemenden ayrılmak
‘Aceb müyesser olur mı ki oynayup gülerek
Gidüp nigâra şu beytü’l-hazenden ayrılmak
Bu öldürür beni kim nâmede idüp îhâm
Lisân-ı hâl ile dir ey’mi benden ayrılmak
Amân amân a benim cânım anladım bildim
Ki hayli müşkil imiş bana senden ayrılmak
Bu ayrılık beni mahsûr iderse böyle n’ola
Görünse rûha da burc-ı bedenden ayrılmak
Gönül safâya irer mi aceb mihen diyerek
Şu gurbet ilde kalur mı vatan vatan diyerek
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
Haclegâh-ı Husrev’i bir şeb ki tezyîn itdiler
Hûn-ı Ferhâd’ı hınâ-yı pây-ı Şîrîn itdiler
Dâğlarla virdiler ârâyiş-i nev sîneme
‘Âkıbet derdin şükür bir pare teskîn itdiler
Çeşme-i hayvân degildir ‘ârife girdâbdır
Hızr’ı ol ser-çeşmenin başında tekfîn itdiler
Çıkmadı bir nîm-ten kadd-i bülend-i himmete
Atlas-ı gerdûnı birkaç kerre tahmîn itdiler
Deyrde tevhîd ider zünnâr bağlar Ka’be’de
‘Ârife bu vech ile telkîn-i âyîn itdiler
Ebruvâna vesme çekdi hûblar gâfil mebâş
Ey dil-i miskîn yine şemşîri miskîn itdiler
Ben o gün kesdim ümîdim Nevres-i âvâreden
K’esb-i nâzın ol şeh-i hûnhârenin zîn itdiler
Gazel
mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün
Çokdan husûlüni göremem müdde’âların
Te’sîri kalmamışdır efendi du’âların
Bîgâneler inâyetine düşdi ihtiyâc
Bir lutfı olmadı bu kadar âşinâların
Mevc-i hatardan olmadı âsâyişe medâr
Tâ yanına oturmış idim nâhudâların
Ey sâkinân-ı bezm-i vatan gâhi yâd idin
Gurbet esîri derd ü belâ mübtelâların
Hâzır olun belâya ey erbâb-ı berg ü sâz
Çıkdı hadeng-i âhı göge bî-nevâların
Muhtâc ola İlâhî dilenci kapusına
Şol kâm-rân ki dâdın işitmez gedâların
İtdi kibâr lutfı beni haste-i melâl
Te’sîri bende zıddına düşdi devâların
Sultân-ı lâ-yezâle niyâz eyle Nevresâ
K’oldur penâhı mîrlerin pâdişâların
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
‘Ârız-ı cânânı gördüm dîde-i giryân ile
Bu çerâğân geçdi hayfâ berf ile bârân ile
Ol mehin fikr-i binâgûşıyla cân virmiş rakîb
Müslimânlar gitdi kâfir ‘âkibet îmân ile
Hiç bilür misin kimin bîmârıyam ben ey tabîb
Var abes çekme ta’ab tedbîr ile dermân ile
Gönlümi ürkütdi hattın çıkdı gitdi gelmedi
Düşmesün bir kimse yâ Rab gurbete fermân ile
Eşk-i hasret dâğ-ı mihnet çok cefâ çok derd çok
Devlet-i gamda nem eksik bu ser ü sâmân ile
Küşte-i hicr-i leb-i la’l oldığım ‘arz eylesem
Yâra bir gamnâme tahrîr itsem ammâ kan ile
Hâtıra geldikçe Resmo’da yakar Nevres beni
İtdigim sohbetler İstanbul’da ihvân ile
(Akkaya, Hüseyin (1996). Nevres-i Kadîm and his Turkish Dîvân (Nevres-i Kadîm ve Türkçe Dîvânı). Part 2: Critical Edition and Index. Harvard. 213, 242, 258-259, 284).
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Terkîb-i Bend’den (3. Bend)
mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün
Ne müşkil imiş İlâhî vatandan ayrılmak
Ne imiş anladım ervâh tenden ayrılmak
Cezândur çeke ey ‘andelîb-i dil ki sana
Ne lâzım idi o gül-pîrehenden ayrılmak
Hayâtı n’eyleyeyim mihnet-i cüdâyî ile
Sitem degil mi hezâra çemenden ayrılmak
‘Aceb müyesser olur mı ki oynayup gülerek
Gidüp nigâra şu beytü’l-hazenden ayrılmak
Bu öldürür beni kim nâmede idüp îhâm
Lisân-ı hâl ile dir ey’mi benden ayrılmak
Amân amân a benim cânım anladım bildim
Ki hayli müşkil imiş bana senden ayrılmak
Bu ayrılık beni mahsûr iderse böyle n’ola
Görünse rûha da burc-ı bedenden ayrılmak
Gönül safâya irer mi aceb mihen diyerek
Şu gurbet ilde kalur mı vatan vatan diyerek
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
Haclegâh-ı Husrev’i bir şeb ki tezyîn itdiler
Hûn-ı Ferhâd’ı hınâ-yı pây-ı Şîrîn itdiler
Dâğlarla virdiler ârâyiş-i nev sîneme
‘Âkıbet derdin şükür bir pare teskîn itdiler
Çeşme-i hayvân degildir ‘ârife girdâbdır
Hızr’ı ol ser-çeşmenin başında tekfîn itdiler
Çıkmadı bir nîm-ten kadd-i bülend-i himmete
Atlas-ı gerdûnı birkaç kerre tahmîn itdiler
Deyrde tevhîd ider zünnâr bağlar Ka’be’de
‘Ârife bu vech ile telkîn-i âyîn itdiler
Ebruvâna vesme çekdi hûblar gâfil mebâş
Ey dil-i miskîn yine şemşîri miskîn itdiler
Ben o gün kesdim ümîdim Nevres-i âvâreden
K’esb-i nâzın ol şeh-i hûnhârenin zîn itdiler
Gazel
mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün
Çokdan husûlüni göremem müdde’âların
Te’sîri kalmamışdır efendi du’âların
Bîgâneler inâyetine düşdi ihtiyâc
Bir lutfı olmadı bu kadar âşinâların
Mevc-i hatardan olmadı âsâyişe medâr
Tâ yanına oturmış idim nâhudâların
Ey sâkinân-ı bezm-i vatan gâhi yâd idin
Gurbet esîri derd ü belâ mübtelâların
Hâzır olun belâya ey erbâb-ı berg ü sâz
Çıkdı hadeng-i âhı göge bî-nevâların
Muhtâc ola İlâhî dilenci kapusına
Şol kâm-rân ki dâdın işitmez gedâların
İtdi kibâr lutfı beni haste-i melâl
Te’sîri bende zıddına düşdi devâların
Sultân-ı lâ-yezâle niyâz eyle Nevresâ
K’oldur penâhı mîrlerin pâdişâların
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
‘Ârız-ı cânânı gördüm dîde-i giryân ile
Bu çerâğân geçdi hayfâ berf ile bârân ile
Ol mehin fikr-i binâgûşıyla cân virmiş rakîb
Müslimânlar gitdi kâfir ‘âkibet îmân ile
Hiç bilür misin kimin bîmârıyam ben ey tabîb
Var abes çekme ta’ab tedbîr ile dermân ile
Gönlümi ürkütdi hattın çıkdı gitdi gelmedi
Düşmesün bir kimse yâ Rab gurbete fermân ile
Eşk-i hasret dâğ-ı mihnet çok cefâ çok derd çok
Devlet-i gamda nem eksik bu ser ü sâmân ile
Küşte-i hicr-i leb-i la’l oldığım ‘arz eylesem
Yâra bir gamnâme tahrîr itsem ammâ kan ile
Hâtıra geldikçe Resmo’da yakar Nevres beni
İtdigim sohbetler İstanbul’da ihvân ile
(Akkaya, Hüseyin (1996). Nevres-i Kadîm and his Turkish Dîvân (Nevres-i Kadîm ve Türkçe Dîvânı). Part 2: Critical Edition and Index. Harvard. 213, 242, 258-259, 284).
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Terkîb-i Bend’den (3. Bend)
mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün
Ne müşkil imiş İlâhî vatandan ayrılmak
Ne imiş anladım ervâh tenden ayrılmak
Cezândur çeke ey ‘andelîb-i dil ki sana
Ne lâzım idi o gül-pîrehenden ayrılmak
Hayâtı n’eyleyeyim mihnet-i cüdâyî ile
Sitem degil mi hezâra çemenden ayrılmak
‘Aceb müyesser olur mı ki oynayup gülerek
Gidüp nigâra şu beytü’l-hazenden ayrılmak
Bu öldürür beni kim nâmede idüp îhâm
Lisân-ı hâl ile dir ey’mi benden ayrılmak
Amân amân a benim cânım anladım bildim
Ki hayli müşkil imiş bana senden ayrılmak
Bu ayrılık beni mahsûr iderse böyle n’ola
Görünse rûha da burc-ı bedenden ayrılmak
Gönül safâya irer mi aceb mihen diyerek
Şu gurbet ilde kalur mı vatan vatan diyerek
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
Haclegâh-ı Husrev’i bir şeb ki tezyîn itdiler
Hûn-ı Ferhâd’ı hınâ-yı pây-ı Şîrîn itdiler
Dâğlarla virdiler ârâyiş-i nev sîneme
‘Âkıbet derdin şükür bir pare teskîn itdiler
Çeşme-i hayvân degildir ‘ârife girdâbdır
Hızr’ı ol ser-çeşmenin başında tekfîn itdiler
Çıkmadı bir nîm-ten kadd-i bülend-i himmete
Atlas-ı gerdûnı birkaç kerre tahmîn itdiler
Deyrde tevhîd ider zünnâr bağlar Ka’be’de
‘Ârife bu vech ile telkîn-i âyîn itdiler
Ebruvâna vesme çekdi hûblar gâfil mebâş
Ey dil-i miskîn yine şemşîri miskîn itdiler
Ben o gün kesdim ümîdim Nevres-i âvâreden
K’esb-i nâzın ol şeh-i hûnhârenin zîn itdiler
Gazel
mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün
Çokdan husûlüni göremem müdde’âların
Te’sîri kalmamışdır efendi du’âların
Bîgâneler inâyetine düşdi ihtiyâc
Bir lutfı olmadı bu kadar âşinâların
Mevc-i hatardan olmadı âsâyişe medâr
Tâ yanına oturmış idim nâhudâların
Ey sâkinân-ı bezm-i vatan gâhi yâd idin
Gurbet esîri derd ü belâ mübtelâların
Hâzır olun belâya ey erbâb-ı berg ü sâz
Çıkdı hadeng-i âhı göge bî-nevâların
Muhtâc ola İlâhî dilenci kapusına
Şol kâm-rân ki dâdın işitmez gedâların
İtdi kibâr lutfı beni haste-i melâl
Te’sîri bende zıddına düşdi devâların
Sultân-ı lâ-yezâle niyâz eyle Nevresâ
K’oldur penâhı mîrlerin pâdişâların
Gazel
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
‘Ârız-ı cânânı gördüm dîde-i giryân ile
Bu çerâğân geçdi hayfâ berf ile bârân ile
Ol mehin fikr-i binâgûşıyla cân virmiş rakîb
Müslimânlar gitdi kâfir ‘âkibet îmân ile
Hiç bilür misin kimin bîmârıyam ben ey tabîb
Var abes çekme ta’ab tedbîr ile dermân ile
Gönlümi ürkütdi hattın çıkdı gitdi gelmedi
Düşmesün bir kimse yâ Rab gurbete fermân ile
Eşk-i hasret dâğ-ı mihnet çok cefâ çok derd çok
Devlet-i gamda nem eksik bu ser ü sâmân ile
Küşte-i hicr-i leb-i la’l oldığım ‘arz eylesem
Yâra bir gamnâme tahrîr itsem ammâ kan ile
Hâtıra geldikçe Resmo’da yakar Nevres beni
İtdigim sohbetler İstanbul’da ihvân ile
(Akkaya, Hüseyin (1996). Nevres-i Kadîm and his Turkish Dîvân (Nevres-i Kadîm ve Türkçe Dîvânı). Part 2: Critical Edition and Index. Harvard. 213, 242, 258-259, 284).
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | KÂMÎ, Hüseyin Efendi | d. 1741-1742\'den önce - ö. 1819 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | RIZÂ, Şeyh Tâlibânî, Kerküklü | d. 1838 - ö. 1910 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | MÂ'İL, Takıyeddîn, Molla Taki | d. 1868-69 - ö. 1914-15? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KÂMÎ, Hüseyin Efendi | d. 1741-1742\'den önce - ö. 1819 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | RIZÂ, Şeyh Tâlibânî, Kerküklü | d. 1838 - ö. 1910 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | MÂ'İL, Takıyeddîn, Molla Taki | d. 1868-69 - ö. 1914-15? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | KÂMÎ, Hüseyin Efendi | d. 1741-1742\'den önce - ö. 1819 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | RIZÂ, Şeyh Tâlibânî, Kerküklü | d. 1838 - ö. 1910 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MÂ'İL, Takıyeddîn, Molla Taki | d. 1868-69 - ö. 1914-15? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | KÂMÎ, Hüseyin Efendi | d. 1741-1742\'den önce - ö. 1819 | Meslek | Görüntüle |
11 | RIZÂ, Şeyh Tâlibânî, Kerküklü | d. 1838 - ö. 1910 | Meslek | Görüntüle |
12 | MÂ'İL, Takıyeddîn, Molla Taki | d. 1868-69 - ö. 1914-15? | Meslek | Görüntüle |
13 | KÂMÎ, Hüseyin Efendi | d. 1741-1742\'den önce - ö. 1819 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | RIZÂ, Şeyh Tâlibânî, Kerküklü | d. 1838 - ö. 1910 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | MÂ'İL, Takıyeddîn, Molla Taki | d. 1868-69 - ö. 1914-15? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KÂMÎ, Hüseyin Efendi | d. 1741-1742\'den önce - ö. 1819 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | RIZÂ, Şeyh Tâlibânî, Kerküklü | d. 1838 - ö. 1910 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | MÂ'İL, Takıyeddîn, Molla Taki | d. 1868-69 - ö. 1914-15? | Madde Adı | Görüntüle |