NİGÂHÎ BABA

(d. ?/1780\\\'ler - ö. ?/1860)
tekke şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı tespit edilemeyen ve Nigâhî mahlasıyla tanınan şair, Diyarbakırlı Alevi-Bektaşi tekke şairlerindendir. Hakkında kaynaklarda çok fazla bir bilgi yer almamaktadır. Kaynaklarda herhangi bir eğitim almadığı ve okuma yazma bilmediği aktarılmaktadır. Ancak, divanında yer alan şiirlerinden, Nigâhî'nin ilmî ve tasavvufi birikiminin bir hayli yüksek olduğu ve belli bir düzeyde tasavvufi eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Yine aruz veznini ustaca kullanışı onun ümmi olduğu yönündeki görüşleri oldukça zayıflatmaktadır (Akın 2011: 54-56). Esâmî-i Şu’arâ-yı Âmid’de Ali Emîrî, Nigâhî Baba’nın Diyarbakır’ın ümmi şairlerinden olduğunu ve kendinden evvelki bilinen bilinmeyen birçok şairi hafızasına nakşetmiş, yaratılış itibariyle kabiliyetli bir şair olduğunu aktarmaktadır. Ayrıca, birçok eser vücuda getirdiğini ve bunların içerisinde bir hayli değerli sözlerinin mevcut olduğunu belirtmektedir (Ali Emîrî 2003: 58). Öte yandan Şevket Beysanoğlu Nigâhî Baba’nın 1860 yılında vefat ettiğini ve bu sırada 80 yaş civarında olduğunu aktarmaktadır (Beysanoğlu 1996: 330). Buradan yola çıkarak 1780'li yıllarda dünyaya geldiği yönünde bir tahminde bulunulabilir.

Şevket Beysanoğlu’nun Nigâhî Baba hakkında aktardıkları şöyledir; “Şeyh Şükrü merhumun, şairimizin arkadaşlarından Abdülcelil Ağa’dan naklen bana vaktiyle verdiği malumata göre: Nigâhî Baba, daima Palancılar çarşısı kahvesinde otururmuş. Bir gece Ulu Cami avlusunda abasını başına çekerek uykuya dalmış, bir müddet sonra birden yerinden fırlayarak söylenmeye başlamış: Uyurken bu gece nagâh göründü çeşmime bir er / Suâl ettim nedir ismi şerifin söyledi Hayder”. Bu rüyadan sonra Nigâhî’de büyük bir değişiklik olmuş ve mütemadiyen söylemeye ve yazdırmaya başlamıştır (Beysanoğlu 1996: 330).

Millet kütüphanesi Ali Emîrî Efendi manzum eserler bölümünde numara 464’e kayıtlı 21 yapraklık bir divanı mevcut olmakla beraber bu divan ile ilgili şimdiye kadar müstakil bir çalışma yapılmamıştır. Nigâhî Baba, bugün bile şiirlerinin birçoğu yöre halkının dilinden düşmeyen kıymetli bir sanatkârdır. Bunda şiirlerinde geçen sade ifadelerinin, söyleyişindeki heyecan, samimiyet ve coşkunluğun büyük etkisinin olduğu muhakkaktır. Yörede kendine has makamlarıyla bilhassa tasavvufa gönül vermiş kimseler tarafından icra edilen şiirleri çeşitli araştırmacılar ve müzisyenler tarafından derlenerek notalanmış ve görüntülü kayıt altına alınarak arşivlenmiştir (Akın 2011: 54). Şiirlerini aruz vezniyle yazan ya da söyleyen Nigâhî Baba'nın, şiirlerinde kullandığı dilinden, divan edebiyatına özgü mazmunları ve tasavvufi terminolojiyi oldukça iyi bildiği anlaşılmaktadır. Şiirlerinde yer verdiği “dem-i rûz-i ezel”, “nüsha-i kübra”, “pend-i Hakk”, “gencine-i Hakk”, “levh-i dil”, “bağ-ı kesret”, “tarik-i fakr”, “Hayder-i Kerrar”, “Seyf-i Hayder”, “Şah-ı Hayber”, “Şir-i Yezdan” gibi tasavvuf ve Alevi-Bektaşi inancı ile ilgili Arapça ve Farsça terkipler de bunun göstergesidir. O, divan şiiri tarzına oldukça hâkim bir Bektaşi tekke şairidir.

Nigâhî Baba’nın şiirlerinde muhtevanın tasavvuf ve Alevi-Bektaşi inancı üzerine kurulu olduğunu görürüz. Beşeri konulara şiirlerinde hemen hemen hiç yer vermemiştir. Tasavvufi şiirlerinde teslimiyet, tevekkül, ilah-i aşk, sabır, sadakat, hikmet, dünyanın geçiciliği, vahdet ve kesret gibi konuları oldukça usta ve sanatkârane bir şekilde işlemiştir.

Kaynakça

Akın, Bülent (2011). Diyarbakırlı Türkmen Alevi Âşıklar. Köln: Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü Yay.

Ali Emîrî Efendi (2003). Esâmî-i Şu’arâ-yı Âmid. Hzl. Galip Güner. Ankara: Anıl Matbaası.

Beysanoğlu, Şevket (1996). Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları. C. 1. Ankara: San Matbaası.


Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. BÜLENT AKIN
Yayın Tarihi: 20.09.2013
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Terci-i Bend

Âşık-ı sadık benem aşk içre ben merdâneyem

Maksadım gülşen değil bir şem’ için pervâneyem

Rind-i aşkım zâhida zannetme kim divâneyem

Terk-i tecridem beni sanma tehî virâneyem

 

Bâtınen bîl âkılem ben zâhiren dîvâneyem

Kimse fark etmez beni kim neyem efsâneyem

 

Sûretâ güncişkem amâ sîretâ ankayam

Âdemîzâdem ezelden nüsha-i küberâyem

Kudretinden halk olunmuş hikmet-i Mevlâyem

Hâk ü bâd ü nâr u âbdan kîm ola peydâyem

 

Bâtınen bîl âkılem ben zâhiren dîvâneyem

Kimse fark etmez beni kim neyem efsâneyem

 

Sânmâ zâhid sen gibi dîvâre bâşım bağlıdır

Şîr-i Yezdân Hayder-i Kerrâr’e bâşım bağlıdır

Hâcı Bektâş-i Velî Hünkâr’e bâşım bağlıdır

Ben rızâ bâbındayım ikrâre bâşım bağlıdır

 

Bâtınen bîl âkılem ben zâhiren dîvâneyem

Kimse fark etmez beni kim neyem efsâneyem

 

Ol benem kîm Kays ü Ferhâd ol benem mi’mâr-ı aşk

Ol benem kîm câm-i aşkı nûş eden hummâr-ı aşk

Ol benem kenz-i hakîkat bendedir esrâr-i aşk

Bendedir sırr-i ilahî bendedir envâr-ı aşk

 

Bâtınen bîl âkılem ben zâhiren dîvâneyem

Kimse fark etmez beni kim neyem efsâneyem

 

Katreyem üftâde lakin bahr-i ûmman bendedir

Olmuşam vahdet nişîn mühr-i Süleymân bendedir

Derdime kılman devâ ecza-i Lokmân bendedir

Ey gözüm nuru Nigâhî sabr-i Rahmân bendedir

 

Bâtınen bîl âkılem ben zâhiren dîvâneyem

Kimse fark etmez beni kim neyem efsâneyem

 

Akın, Bülent (2011). Diyarbakırlı Türkmen Alevi Âşıklar. Köln: Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü Yay. 58.

 

Gazel

Gönül katlan cefâya bağ-ı kesretde vefâdan geç

Tarîk-i fakrı tut fakr ile fahr eyle kabâdan geç

 

Heves kılma cihânın vârına ey dil değil bâkî

Yüzün tut lâmekân sahrâsına dehr-i fenâdan geç

 

Soyup tenden enâniyet libâsın terk-i âr eyle

Eğer kîm râh-ı Hakkı bulmak istersen riyâdan geç

 

Helâk et dîv-i nefsi düşmanındır cân halâs eyle

Muti’ol hak kelâma gel yeter bu iddiâdan geç

 

Sâkın bülbül kîmî feryâda düşme el duyar sırrın

Lisânın kendine yâr eyle zâr etme nevâdan geç

 

Maraz-ı derd-i aşka kendi kendinden erer dermân

Tâleb kılma devâyı kimseden özge devâdan geç

 

Yanıp pervâne-veş ebsem olanlar erdi maksûda

Ne derdin vâr ise Allâh’a ma’lûm hûy u hâdan geç

 

Gönül tahtına sultan bîr olur birlikten ayrılma

Hevây-i nefse uyma evvelâ bu mâcerâdan geç

 

Merd-i cem’ ile aklın götüren dünyâya aldanma

Nigâhî bivefâ bîgâne-meşreb âşinâdan geç

 

Akın, Bülent (2011). Diyarbakırlı Türkmen Alevi Âşıklar. Köln: Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü Yay. 62.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Faik Ali Ozansoyd. 1876 - ö. 1 Ekim 1950Doğum YeriGörüntüle
2Muharrem Gülerd. 15 Temmuz 1943 - ö. 30 Ocak 2019Doğum YeriGörüntüle
3VÂKIF, Abdullah Vâkıf Efendid. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Faik Ali Ozansoyd. 1876 - ö. 1 Ekim 1950Doğum YılıGörüntüle
5Muharrem Gülerd. 15 Temmuz 1943 - ö. 30 Ocak 2019Doğum YılıGörüntüle
6VÂKIF, Abdullah Vâkıf Efendid. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7Faik Ali Ozansoyd. 1876 - ö. 1 Ekim 1950Ölüm YılıGörüntüle
8Muharrem Gülerd. 15 Temmuz 1943 - ö. 30 Ocak 2019Ölüm YılıGörüntüle
9VÂKIF, Abdullah Vâkıf Efendid. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10Faik Ali Ozansoyd. 1876 - ö. 1 Ekim 1950Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Muharrem Gülerd. 15 Temmuz 1943 - ö. 30 Ocak 2019Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12VÂKIF, Abdullah Vâkıf Efendid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13Faik Ali Ozansoyd. 1876 - ö. 1 Ekim 1950Madde AdıGörüntüle
14Muharrem Gülerd. 15 Temmuz 1943 - ö. 30 Ocak 2019Madde AdıGörüntüle
15VÂKIF, Abdullah Vâkıf Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle