Madde Detay
NOKSANÎ, Erzurumlu
(d. ?/? - ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
19. yüzyılda yaşamış Alevi-Bektaşi şairlerindendir. Sadeddin Nüzhet Ergun, Noksânî’ye ait dört adet şiir yayımlamış, ancak şairin ne zaman yaşadığı hususunda herhangi bir bilgi vermemiştir. Vasfi Mahir Kocatürk ise çalışmasında, Noksânî’ye 19. yüzyıl şairleri arasında yer vermiştir (Ergun 1955: 396-405; Kocatürk 1964: 585). Erzurumlu Noksânî hakkında en geniş bilgiyi veren araştırmacı Şükrü Elçin olmuştur. Şükrü Elçin’in şahsi arşivinde bulunduğunu belirttiği Hasankaleli Şinasi Koç’un 1945 yılında tertip ettiği defterdeki bilgilere göre; Erzurumlu Noksânî, 18. yüzyılın sonlarında Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Asıl adı İsmail olan şairin babasının adı İbrahim’dir. Medrese tahsili görmüş ve Erzurum’un Pasin ilçesine bağlı Alevi köylerinden birinde yaşayan Güllü adında bir hanımla evlenmiştir. Bu evliliğinden Zekiye, İbrahim ve Rıza adlarında üç çocuğu dünyaya gelmiştir. İnancına bağlı bir kişiliğe sahip olan İsmail, otuz yaşına geldiğinde Sadık Dede’ye intisap etmiş ve irşâd olmuştur. Bu tarihten sonra da Erzurum’un Taşmağazalar semtinde açtığı bakkal dükkânı ile geçimini sağlamıştır. Karısı yüzünden itibarını kaybetmiş ve bu sebeple Şeyhi Sadık Dede ona “Noksânî” mahlasını vermiştir. Yine Şükrü Elçin tarafından aktarılan bilgiye göre; Doğu Anadolu, Orta Anadolu ve Güney Anadolu’da Alevi ve Bektaşi muhitlerinde oldukça iyi tanınan İsmail Noksânî, Endek köyünü ziyareti sırasında dostlarına öleceğini söylemiş ve evine dönünce bu dünyadan göçmüştür (Elçin 1997: 88-91; 350-384). Ali Adil Atalay, Noksânî’nin asıl adının İbrahim olduğunu babasının adının İsmail olduğunu aktarır. Hasankaleli Şinasi Koç’un 1945 yılında tertip ettiği deftere dayanarak Noksânî’nin bağlı olduğu Alevi ocağı, mürşidi ve mahlas alışı hakkında Şükrü Elçin’nin verdiği bilgilere ek birtakım önemli malumatlar aktarır. Buna göre; Noksânî, medrese yıllarında “İnce Molla” diye ün yapmıştır. Noksânî’nin mürşidi Elazığ’ın Sün köyünde kabri bulunana Koca Seyyid’in torunlarından ve Ağuiçen Ocağı dedelerinden Sadık Dede’dir. Sadık Dede aynı zamanda Noksânî’nin babasının da mürşididir. Sadık dede, bir gün Noksânî’nin babasını ziyarete gelir ve Noksânî’nin evde olmadığı görünce onu sorar. Biraz sonra Noksânî içeri girer. Dede, Noksânî’yi görünce edindiği zahir ilmin kibrine kapıldığını fark eder. Sadık Dede, elini öpen Noksânî’nin iki eliyle sırtını sıvazlayarak (pençeleyerek) dua eder. Noksânî, düşer bayılır ve bir süre sonra uyanınca Sadık Dede’ye bakarak şu dizeleri söyler: “Gönlümün ziyası gözümün nuru / Gönlümde mihmanım sen oldun ezel / Kolumun kuvveti dizimin feri / Ruh ile revanım sen oldun ezel”. Bu şiirden sonra Sadık Dede, kendisine “Noksânî” mahlasını verir (Atalay 1997: 5-6).
Diğer taraftan Şükrü Elçin, Erzurumlu İsmail Noksânî’nin Eflatun Cem Güney’in “Ruhsatî Kolu” adıyla sözünü ettiği şairlerden Kangallı Noksan ya da Noksânî ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını ve Kangallı Noksan’ın “Noksan” mahlasını Erzurumlu İsmail Noksânî’den almış olabileceğini ifade etmiştir. Şükrü Elçin, çeşitli cönk ve mecmualardan toparladığı şiirlerini ve bir münâcatı hakkındaki yazısını Halk Edebiyatı Araştırmaları-1 kitabında yayımlamıştır (Elçin 1997: 88-91; 350-384). Ayrıca Fevziye Abdullah Tansel, Erzurumlu Noksânî’ye ait Şükrü Elçin’in kitabında yer almayan dört şiir yayımlamıştır (Tansel 1975: 88-94).
Noksânî’nin şiirlerinden Alevi ve Bektaşi inancına özgü derin bir bâtıni ve tasavvufi bilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Devriye, nutuk, düvaz imam, elif nâme ve nefes gibi tasavvufi Türk edebiyatı türlerinde başarılı örnekler vermiştir. Yine şiirlerinden kısmen de olsa Hurufilikten de etkilendiğini anlamak mümkündür. Noksânî’nin hece vezninin yanı sıra aruz veznine de hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Sade ve anlaşılır bir dil kullanan şairin şiirlerinde, az sayıda da olsa Arapça ve Farsça sözcük ve terkipleri de yer verdiği görülür. Bu durum, şiirlerinde işlediği Alevi ve Bektaşi inancına özgü tasavvufi konular ile ilgilidir.
Kaynakça
Atalay, Adil Ali (1997). Erzurumlu Halk Ozanı Noksânî Baba. İstanbul: Can Yay.
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay.
Ergun, Sadeddin Nüzhet (1956). Bektaşî-Kızılbaş-Alevi Şairleri ve Nefesleri. C. 3. İstanbul: Maarif Kitaphanesi.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1964). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yay.
Özmen, İsmail (1995). Alevî-Bektaşî Şiirleri Antolojisi. C. 4. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. BÜLENT AKINYayın Tarihi: 10.02.2015Güncelleme Tarihi: 22.08.2021Eserlerinden Örnekler
Münâcaat
Bir mürvetin vardır gerçek erlere
Muhammed Mustafâ Ali’den meded
Hatîce Fâtıma candan yârlara
Hasan ile Hüseyin veliden meded
Zeynel Bâkır’dır ezberim virdim
Ca’fer’in hâkpâyına yüzüm sürdüm
Mûsâ Kâzım Rızâ mürvete geldim
Şâh Takî bâ Nakî uludan meded
Hasanü’l Askerî şâha varalım
Muhammed Mehdî’nin didârın görelim
Ma’sûm-i Pâklere can baş virelim
Hünkâr Hacı Bekdaş Velî’den meded
Şeyh Safi üstâdım gürûh-i nâcî
Sadrüddin muhibb-i hânedân tâcı
Veysel Karânî’dir derdler ilâcı
Sunar Sultan Hızır doludan meded
Mîkâîl İsrâfil râh-ı Hak açar
Azrâil elinden mevt-i can biçer
Delîlî Cebrâil göklere uçar
Nurdan nerdübânı yol iden meded
Kanber’i Kanber idip bildiren
Düşmişlerin elin alup kaldıran
Zülfikar ile bed nefsimiz öldüren
Cümle ervâhları kul iden meded
Pîr Sultan Abdal’ı nûrına katup
Sultan Hatâyî’yle dest-dehmân tutup
Kul Himmet’le her bir sırlara yetüp
Nesîmî’nin derisin yüzdüren meded
Koca Seyyid Köse Seyyid pirlere
Nur Seyyid’le Seyyid Mençeklîlere
Seyyid Sabun’la Baba Mansurlılara
Sarı Saltık Kızıl Deli’den meded
Minnet eyleyelim Uryân Hızır’a
Abdal Mûsâ Garib Mûsâ Hâzır’a
Gözcü Karaca Ahmed nâzıra
Bekleye kar (u) kış toludan meded
Sultan Ali Abbâs âlemin nûrı
Körteren şeyhleri onların yâri
Gönlümüz arzular güzel hûb yâri
Bandırıp zehiri bal iden meded
Kara Pirvet yardım ider düşküne
Abdülvahhâb yol gösterir şaşkına
Derviş Halil Derviş Cemâl aşkına
Munzur çeşmesin göl iden meded
Urfa’da yatan Halilü’r-rahmân
Sultan Sinemilli her derde dermân
Şeyh Hasan ile güzel Şeyh Çoban
Şeyh Ahmed Dede’ye gel iden meded
Sultan Melek nikab çekmiş yüzüne
Kişdim evliyâsın düşdüm izine
Dürük Baba Kurt Baba’nın tuzuna
Kavuşalım himmet Ali’den meded
Hızır Abdal ile mermeri atan
Yalıncak Sefil’in cârına yeten
Sultan Samud ile birliğe biten
Seyyid Battâl Gazi Veli’den meded
Şeyh İbrahim de bir gürbüz erdir
Kara Hacı ile hem sâdık yârdır
Abûzer Gaffâr’ı bir gizli sırdır
Ebâ Müslim ile câ iden meded
Sefil Kemter Er Mustafa Virânî
Kul Yusuf ile Ednâ hem Kul Veli
Kul Siyâhî Kul Hüseyin Şeyhoğlu
Kaygusuz sersemi gül iden meded
Fuzûlî Niyâzî Devrî Sezâyî
Huzûlî Zaîfî Hayretî Dâyî
Eşrefoğlu aşk-ı ummânda Hüdâyî
Aşk ile bâbından gel iden meded
Hakkı İbrahim’le kılın nidâyı
Kemâl-i Ümmî’yi Mansur Hüdâyî
Selâ diye dinleyenler sadâyı
Candan dinleyeni dirilden meded
Nice bin âşıkın var(ü) ilâhi
Cümlesi bir dilden söyler her gâhi
Güni güni seyr iderler dergâhı
Her taraf cemâlin nûr iden meded
Bu dünyâda gerçek erenler çokdur
Vasfını itmeğe kudretim yoktur
Üçler beşler kırklar yediler hakdır
Dört kapudan Hakk’a gel iden meded
Niyâzım seksen bin Urum erine
Yetiresin doksan bin Horâsan pirine
Yüz bin şâh evliyâsının nûrına
Gel bağışla bizi Yaradan meded
Yek nefes ile can binasın kuran
On sekiz bin âlemin kalbine giren
Çâr anâsır şeş cihetden dem vuran
Lâ mekân ilimi yol iden meded
İbtidâ vücutda Âdem’i kuran
Havvâ ile cennet içre oturan
Töhmet idüp bu dünyaya getüren
Nâcî ile Şît’i yâr iden meded
Ezeli kudret kandilinden nur iden
O zamanda Âdem ile yâr iden
Gürüh-i nâcî kolunda seyr iden
Muhabbet kullarını nûr iden meded
Yetmiş iki milleti icâd eyleyen
Her birine bir dil ile söyleyen
Nâcî deryâsına girüp boylayan
Halkdan ırak Hakk’a yâr iden meded
Evliyâyı “Yetmişiki”den seçen
Cisminden vaz-gelüp varından geçen
Gürüh-ı nâciye rahmetin saçan
Lahmike kavlini hür iden meded
Nûh Nebî ile gemiyi çatan
Kimini gark idüp kimine yeten
Mağribden top atup maşrıktan tutan
Ad kavmine hışmı yol iden meded
İlyâs ile yedi deryada yüzen
Yunus ile balık karnında gezen
İsâ’yle balçıkdan yarasa düzen
Cercis’i öldürüp dirilden meded
Ya’kub ile ağlayub zâr iden
Halil İbrahim’e nârı nur iden
Yusuf’a kuyudan yetüp câr iden
Mısr’a sultan idüp şâd iden meded
İshak Nebî’ye nübbüvet viren
Hızır ile âb-ı hayâta giren
El yesâ’u Zülkif ile dem vuran
Münkirler gözünü kör iden meded
İdris Nebî ile hülleyi biçen
Kadî-i haşr olup müşkiller seçen
Ma’rifet bağında bülbül tek uçan
Kokusunu gonca gül iden meded
İsmâil’e kurban diye emr olan
Koçu gönderüp şâd idüp gülen
Mûsâ ile bin bir kelâm söyleyen
Dâvûdî âhengi mum iden meded
Eyyûb gibi sabr eyleyüp her derde
Lokman gibi tavaf olup her yerde
İskender Şuayib Sâlih güherde
Yahyâ ismin virüp dirilden meded
Kaf dağından Süleymân’a yol açan
Zekeryâ ile hem özünü biçen
Yûşa’ ile bile cevâhir saçan
Üzeyr ölmiş iken diri iden meded
Muhammed’le hatm-i enbiyâ olup
Yüz yirmi dört bin nebîden gelüp
Nûr-i nübüvveti Ali’de bulup
Dü cihân sultânı Velî’den meded
Noksânî kulunuz ister keremî
Gönlümüzden kaldırın derd ü veremi
Tabib olup yaralarım sara mı
Cümle derdlere devâ eyleyen meded
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 89-91.
Elif-nâme
Elif Allah üç harfdir noktası bir candadır
Her biri neye işâret bilmeyen gümândadır
Be bir nokta iki harf ile dü cihâna hükm ider
Heyy ü bâkidir bilenler nokta-i be kandedir
Te tevekkül kıl Hüdâ’ya gel beri ey âşıkân
Sırr-ı lâ-yüfnâyı oku Hakk’ı insandadır
Se süreyyâ ve serâya cân-ı Hak’dan bak bu dem
Hızr ile hem-dem olupdur çeşme-i hayvândadır
Cim cemâl-i Rabbü’l-izzet vech-i bâki lem-yezel
Ârifin gönlüne gir gör kim hedefi şândadır
Ha hakîkat güneşi nûr-i Muhammed Mustafâ
Dost cemâlinden göründü delili Fürkan’dadır
Hı haberdar ol Ali’den gezme halkı arayu
Ol vücudundan haber bil cismin içre candadır
Dal didi Resûl Hadîce ismine çün Kibriyâ
Bu remzi bilen ârif-i cân mekteb-i irfândadır
Zel zikr iden Fâtıma vechinde yedi âyeti
Arifü’r-Rabb oldu küfrü dâimâ imândadır
Re rahmet uman Hasan Hulkî Rızâ’nın aşkına
Zehr-i aşkı nûş ider dâim seri meydandadır
Ze zebânda söylenen cümle gönüllerde geçen
Bil Hüseyn-i Kerbelâ’yı rûh ile revandadır
Sin saâdet tâcını örtdi özini bende kılan
Zeynel Âbidîn işiginde lütf ile ihsandadır
Şin şâh-ı âlem Muhammed Bâkır’da eyle niyâz
Rehberi aşk-ı Hüdâ’dır gevher içre kândadır
Sat sıdk ile Ca’fer’e gel çekme gam dünyâ içün
Kasımü’l-erzâktır âlem hükmüne fermandadır
Dat dalâlet râhına basmaz cihânda bir kadem
Kâzım’a beli diyenler ahd ile peymandadır
Tı tarîk-i evliyâda Mûsâ Rızâ’ya yiten
Yedi tamudan ırak bihişt içre cinândadır
Zı zâhir gören Muhammed Takî yüzün böyle der
Kaşı ve kirpiği zülf-i dilber dü mükemmel candadır
Ayn Aliyyu’n Nakî’ye belî diyen rûz-i elest
Fahr-i fenaya irişür hâk ile yeksandadır
Gayn gafil olma gözün aç Askerî’ye asker ol
Dost olan dostu yolundan cân verir kurbândadır
Fe fenâ mülkinde özün Mehdî’ye irgör velî
Zerreyi şemse yitüren sırr ile Sübhândadır
Kaf kıyâmet günü geldi çalınur sûr işbu dem
Şendedir nefha-i îsâ dem ile devrândadır
Kef kelâmullâh cemâlin kaşların mihrâbı-çün
Kıblegâh-ı her dü âlem vasfı bil Kur’ândadır
Lâm lebin cür’asından mest olup âşıkların
Cennet içinden cemâl-i Hak ile seyrândadır
Mim muhibb-i hânedâna sıdk ile bel bağlayan
Katresiyle bahr-i aşkta mevc ile ummândadır
Nun nübüvvet mührünü bul al velâyetten haber
Gel Hak’ı âdemden ara sınma kim hayvandadır
Vav vücûd iklimini gez bil hakikat sırrını
Yedi iklim çâr köşeye hükm iden gör handadır
He hüve hayye’l-lezî hem lâ-yemût ma’nâsını
Bilenin Mansur tek boynı urgandadır
Lâm-elif ile terkibine şeş hurûf bir noktadır
Sûretin Seb’a’l-mesânî defter-i Rahman’dadır
Ye yüzün İnnâfetahnâ gözlerin Nün ve’l-kalem
Noksânî nûr-ı Hüdâ’yı bil cismin içre cândadır
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 374-376.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 10.02.2015Güncelleme Tarihi: 22.08.2021Eserlerinden Örnekler
Münâcaat
Bir mürvetin vardır gerçek erlere
Muhammed Mustafâ Ali’den meded
Hatîce Fâtıma candan yârlara
Hasan ile Hüseyin veliden meded
Zeynel Bâkır’dır ezberim virdim
Ca’fer’in hâkpâyına yüzüm sürdüm
Mûsâ Kâzım Rızâ mürvete geldim
Şâh Takî bâ Nakî uludan meded
Hasanü’l Askerî şâha varalım
Muhammed Mehdî’nin didârın görelim
Ma’sûm-i Pâklere can baş virelim
Hünkâr Hacı Bekdaş Velî’den meded
Şeyh Safi üstâdım gürûh-i nâcî
Sadrüddin muhibb-i hânedân tâcı
Veysel Karânî’dir derdler ilâcı
Sunar Sultan Hızır doludan meded
Mîkâîl İsrâfil râh-ı Hak açar
Azrâil elinden mevt-i can biçer
Delîlî Cebrâil göklere uçar
Nurdan nerdübânı yol iden meded
Kanber’i Kanber idip bildiren
Düşmişlerin elin alup kaldıran
Zülfikar ile bed nefsimiz öldüren
Cümle ervâhları kul iden meded
Pîr Sultan Abdal’ı nûrına katup
Sultan Hatâyî’yle dest-dehmân tutup
Kul Himmet’le her bir sırlara yetüp
Nesîmî’nin derisin yüzdüren meded
Koca Seyyid Köse Seyyid pirlere
Nur Seyyid’le Seyyid Mençeklîlere
Seyyid Sabun’la Baba Mansurlılara
Sarı Saltık Kızıl Deli’den meded
Minnet eyleyelim Uryân Hızır’a
Abdal Mûsâ Garib Mûsâ Hâzır’a
Gözcü Karaca Ahmed nâzıra
Bekleye kar (u) kış toludan meded
Sultan Ali Abbâs âlemin nûrı
Körteren şeyhleri onların yâri
Gönlümüz arzular güzel hûb yâri
Bandırıp zehiri bal iden meded
Kara Pirvet yardım ider düşküne
Abdülvahhâb yol gösterir şaşkına
Derviş Halil Derviş Cemâl aşkına
Munzur çeşmesin göl iden meded
Urfa’da yatan Halilü’r-rahmân
Sultan Sinemilli her derde dermân
Şeyh Hasan ile güzel Şeyh Çoban
Şeyh Ahmed Dede’ye gel iden meded
Sultan Melek nikab çekmiş yüzüne
Kişdim evliyâsın düşdüm izine
Dürük Baba Kurt Baba’nın tuzuna
Kavuşalım himmet Ali’den meded
Hızır Abdal ile mermeri atan
Yalıncak Sefil’in cârına yeten
Sultan Samud ile birliğe biten
Seyyid Battâl Gazi Veli’den meded
Şeyh İbrahim de bir gürbüz erdir
Kara Hacı ile hem sâdık yârdır
Abûzer Gaffâr’ı bir gizli sırdır
Ebâ Müslim ile câ iden meded
Sefil Kemter Er Mustafa Virânî
Kul Yusuf ile Ednâ hem Kul Veli
Kul Siyâhî Kul Hüseyin Şeyhoğlu
Kaygusuz sersemi gül iden meded
Fuzûlî Niyâzî Devrî Sezâyî
Huzûlî Zaîfî Hayretî Dâyî
Eşrefoğlu aşk-ı ummânda Hüdâyî
Aşk ile bâbından gel iden meded
Hakkı İbrahim’le kılın nidâyı
Kemâl-i Ümmî’yi Mansur Hüdâyî
Selâ diye dinleyenler sadâyı
Candan dinleyeni dirilden meded
Nice bin âşıkın var(ü) ilâhi
Cümlesi bir dilden söyler her gâhi
Güni güni seyr iderler dergâhı
Her taraf cemâlin nûr iden meded
Bu dünyâda gerçek erenler çokdur
Vasfını itmeğe kudretim yoktur
Üçler beşler kırklar yediler hakdır
Dört kapudan Hakk’a gel iden meded
Niyâzım seksen bin Urum erine
Yetiresin doksan bin Horâsan pirine
Yüz bin şâh evliyâsının nûrına
Gel bağışla bizi Yaradan meded
Yek nefes ile can binasın kuran
On sekiz bin âlemin kalbine giren
Çâr anâsır şeş cihetden dem vuran
Lâ mekân ilimi yol iden meded
İbtidâ vücutda Âdem’i kuran
Havvâ ile cennet içre oturan
Töhmet idüp bu dünyaya getüren
Nâcî ile Şît’i yâr iden meded
Ezeli kudret kandilinden nur iden
O zamanda Âdem ile yâr iden
Gürüh-i nâcî kolunda seyr iden
Muhabbet kullarını nûr iden meded
Yetmiş iki milleti icâd eyleyen
Her birine bir dil ile söyleyen
Nâcî deryâsına girüp boylayan
Halkdan ırak Hakk’a yâr iden meded
Evliyâyı “Yetmişiki”den seçen
Cisminden vaz-gelüp varından geçen
Gürüh-ı nâciye rahmetin saçan
Lahmike kavlini hür iden meded
Nûh Nebî ile gemiyi çatan
Kimini gark idüp kimine yeten
Mağribden top atup maşrıktan tutan
Ad kavmine hışmı yol iden meded
İlyâs ile yedi deryada yüzen
Yunus ile balık karnında gezen
İsâ’yle balçıkdan yarasa düzen
Cercis’i öldürüp dirilden meded
Ya’kub ile ağlayub zâr iden
Halil İbrahim’e nârı nur iden
Yusuf’a kuyudan yetüp câr iden
Mısr’a sultan idüp şâd iden meded
İshak Nebî’ye nübbüvet viren
Hızır ile âb-ı hayâta giren
El yesâ’u Zülkif ile dem vuran
Münkirler gözünü kör iden meded
İdris Nebî ile hülleyi biçen
Kadî-i haşr olup müşkiller seçen
Ma’rifet bağında bülbül tek uçan
Kokusunu gonca gül iden meded
İsmâil’e kurban diye emr olan
Koçu gönderüp şâd idüp gülen
Mûsâ ile bin bir kelâm söyleyen
Dâvûdî âhengi mum iden meded
Eyyûb gibi sabr eyleyüp her derde
Lokman gibi tavaf olup her yerde
İskender Şuayib Sâlih güherde
Yahyâ ismin virüp dirilden meded
Kaf dağından Süleymân’a yol açan
Zekeryâ ile hem özünü biçen
Yûşa’ ile bile cevâhir saçan
Üzeyr ölmiş iken diri iden meded
Muhammed’le hatm-i enbiyâ olup
Yüz yirmi dört bin nebîden gelüp
Nûr-i nübüvveti Ali’de bulup
Dü cihân sultânı Velî’den meded
Noksânî kulunuz ister keremî
Gönlümüzden kaldırın derd ü veremi
Tabib olup yaralarım sara mı
Cümle derdlere devâ eyleyen meded
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 89-91.
Elif-nâme
Elif Allah üç harfdir noktası bir candadır
Her biri neye işâret bilmeyen gümândadır
Be bir nokta iki harf ile dü cihâna hükm ider
Heyy ü bâkidir bilenler nokta-i be kandedir
Te tevekkül kıl Hüdâ’ya gel beri ey âşıkân
Sırr-ı lâ-yüfnâyı oku Hakk’ı insandadır
Se süreyyâ ve serâya cân-ı Hak’dan bak bu dem
Hızr ile hem-dem olupdur çeşme-i hayvândadır
Cim cemâl-i Rabbü’l-izzet vech-i bâki lem-yezel
Ârifin gönlüne gir gör kim hedefi şândadır
Ha hakîkat güneşi nûr-i Muhammed Mustafâ
Dost cemâlinden göründü delili Fürkan’dadır
Hı haberdar ol Ali’den gezme halkı arayu
Ol vücudundan haber bil cismin içre candadır
Dal didi Resûl Hadîce ismine çün Kibriyâ
Bu remzi bilen ârif-i cân mekteb-i irfândadır
Zel zikr iden Fâtıma vechinde yedi âyeti
Arifü’r-Rabb oldu küfrü dâimâ imândadır
Re rahmet uman Hasan Hulkî Rızâ’nın aşkına
Zehr-i aşkı nûş ider dâim seri meydandadır
Ze zebânda söylenen cümle gönüllerde geçen
Bil Hüseyn-i Kerbelâ’yı rûh ile revandadır
Sin saâdet tâcını örtdi özini bende kılan
Zeynel Âbidîn işiginde lütf ile ihsandadır
Şin şâh-ı âlem Muhammed Bâkır’da eyle niyâz
Rehberi aşk-ı Hüdâ’dır gevher içre kândadır
Sat sıdk ile Ca’fer’e gel çekme gam dünyâ içün
Kasımü’l-erzâktır âlem hükmüne fermandadır
Dat dalâlet râhına basmaz cihânda bir kadem
Kâzım’a beli diyenler ahd ile peymandadır
Tı tarîk-i evliyâda Mûsâ Rızâ’ya yiten
Yedi tamudan ırak bihişt içre cinândadır
Zı zâhir gören Muhammed Takî yüzün böyle der
Kaşı ve kirpiği zülf-i dilber dü mükemmel candadır
Ayn Aliyyu’n Nakî’ye belî diyen rûz-i elest
Fahr-i fenaya irişür hâk ile yeksandadır
Gayn gafil olma gözün aç Askerî’ye asker ol
Dost olan dostu yolundan cân verir kurbândadır
Fe fenâ mülkinde özün Mehdî’ye irgör velî
Zerreyi şemse yitüren sırr ile Sübhândadır
Kaf kıyâmet günü geldi çalınur sûr işbu dem
Şendedir nefha-i îsâ dem ile devrândadır
Kef kelâmullâh cemâlin kaşların mihrâbı-çün
Kıblegâh-ı her dü âlem vasfı bil Kur’ândadır
Lâm lebin cür’asından mest olup âşıkların
Cennet içinden cemâl-i Hak ile seyrândadır
Mim muhibb-i hânedâna sıdk ile bel bağlayan
Katresiyle bahr-i aşkta mevc ile ummândadır
Nun nübüvvet mührünü bul al velâyetten haber
Gel Hak’ı âdemden ara sınma kim hayvandadır
Vav vücûd iklimini gez bil hakikat sırrını
Yedi iklim çâr köşeye hükm iden gör handadır
He hüve hayye’l-lezî hem lâ-yemût ma’nâsını
Bilenin Mansur tek boynı urgandadır
Lâm-elif ile terkibine şeş hurûf bir noktadır
Sûretin Seb’a’l-mesânî defter-i Rahman’dadır
Ye yüzün İnnâfetahnâ gözlerin Nün ve’l-kalem
Noksânî nûr-ı Hüdâ’yı bil cismin içre cândadır
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 374-376.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 22.08.2021Eserlerinden Örnekler
Münâcaat
Bir mürvetin vardır gerçek erlere
Muhammed Mustafâ Ali’den meded
Hatîce Fâtıma candan yârlara
Hasan ile Hüseyin veliden meded
Zeynel Bâkır’dır ezberim virdim
Ca’fer’in hâkpâyına yüzüm sürdüm
Mûsâ Kâzım Rızâ mürvete geldim
Şâh Takî bâ Nakî uludan meded
Hasanü’l Askerî şâha varalım
Muhammed Mehdî’nin didârın görelim
Ma’sûm-i Pâklere can baş virelim
Hünkâr Hacı Bekdaş Velî’den meded
Şeyh Safi üstâdım gürûh-i nâcî
Sadrüddin muhibb-i hânedân tâcı
Veysel Karânî’dir derdler ilâcı
Sunar Sultan Hızır doludan meded
Mîkâîl İsrâfil râh-ı Hak açar
Azrâil elinden mevt-i can biçer
Delîlî Cebrâil göklere uçar
Nurdan nerdübânı yol iden meded
Kanber’i Kanber idip bildiren
Düşmişlerin elin alup kaldıran
Zülfikar ile bed nefsimiz öldüren
Cümle ervâhları kul iden meded
Pîr Sultan Abdal’ı nûrına katup
Sultan Hatâyî’yle dest-dehmân tutup
Kul Himmet’le her bir sırlara yetüp
Nesîmî’nin derisin yüzdüren meded
Koca Seyyid Köse Seyyid pirlere
Nur Seyyid’le Seyyid Mençeklîlere
Seyyid Sabun’la Baba Mansurlılara
Sarı Saltık Kızıl Deli’den meded
Minnet eyleyelim Uryân Hızır’a
Abdal Mûsâ Garib Mûsâ Hâzır’a
Gözcü Karaca Ahmed nâzıra
Bekleye kar (u) kış toludan meded
Sultan Ali Abbâs âlemin nûrı
Körteren şeyhleri onların yâri
Gönlümüz arzular güzel hûb yâri
Bandırıp zehiri bal iden meded
Kara Pirvet yardım ider düşküne
Abdülvahhâb yol gösterir şaşkına
Derviş Halil Derviş Cemâl aşkına
Munzur çeşmesin göl iden meded
Urfa’da yatan Halilü’r-rahmân
Sultan Sinemilli her derde dermân
Şeyh Hasan ile güzel Şeyh Çoban
Şeyh Ahmed Dede’ye gel iden meded
Sultan Melek nikab çekmiş yüzüne
Kişdim evliyâsın düşdüm izine
Dürük Baba Kurt Baba’nın tuzuna
Kavuşalım himmet Ali’den meded
Hızır Abdal ile mermeri atan
Yalıncak Sefil’in cârına yeten
Sultan Samud ile birliğe biten
Seyyid Battâl Gazi Veli’den meded
Şeyh İbrahim de bir gürbüz erdir
Kara Hacı ile hem sâdık yârdır
Abûzer Gaffâr’ı bir gizli sırdır
Ebâ Müslim ile câ iden meded
Sefil Kemter Er Mustafa Virânî
Kul Yusuf ile Ednâ hem Kul Veli
Kul Siyâhî Kul Hüseyin Şeyhoğlu
Kaygusuz sersemi gül iden meded
Fuzûlî Niyâzî Devrî Sezâyî
Huzûlî Zaîfî Hayretî Dâyî
Eşrefoğlu aşk-ı ummânda Hüdâyî
Aşk ile bâbından gel iden meded
Hakkı İbrahim’le kılın nidâyı
Kemâl-i Ümmî’yi Mansur Hüdâyî
Selâ diye dinleyenler sadâyı
Candan dinleyeni dirilden meded
Nice bin âşıkın var(ü) ilâhi
Cümlesi bir dilden söyler her gâhi
Güni güni seyr iderler dergâhı
Her taraf cemâlin nûr iden meded
Bu dünyâda gerçek erenler çokdur
Vasfını itmeğe kudretim yoktur
Üçler beşler kırklar yediler hakdır
Dört kapudan Hakk’a gel iden meded
Niyâzım seksen bin Urum erine
Yetiresin doksan bin Horâsan pirine
Yüz bin şâh evliyâsının nûrına
Gel bağışla bizi Yaradan meded
Yek nefes ile can binasın kuran
On sekiz bin âlemin kalbine giren
Çâr anâsır şeş cihetden dem vuran
Lâ mekân ilimi yol iden meded
İbtidâ vücutda Âdem’i kuran
Havvâ ile cennet içre oturan
Töhmet idüp bu dünyaya getüren
Nâcî ile Şît’i yâr iden meded
Ezeli kudret kandilinden nur iden
O zamanda Âdem ile yâr iden
Gürüh-i nâcî kolunda seyr iden
Muhabbet kullarını nûr iden meded
Yetmiş iki milleti icâd eyleyen
Her birine bir dil ile söyleyen
Nâcî deryâsına girüp boylayan
Halkdan ırak Hakk’a yâr iden meded
Evliyâyı “Yetmişiki”den seçen
Cisminden vaz-gelüp varından geçen
Gürüh-ı nâciye rahmetin saçan
Lahmike kavlini hür iden meded
Nûh Nebî ile gemiyi çatan
Kimini gark idüp kimine yeten
Mağribden top atup maşrıktan tutan
Ad kavmine hışmı yol iden meded
İlyâs ile yedi deryada yüzen
Yunus ile balık karnında gezen
İsâ’yle balçıkdan yarasa düzen
Cercis’i öldürüp dirilden meded
Ya’kub ile ağlayub zâr iden
Halil İbrahim’e nârı nur iden
Yusuf’a kuyudan yetüp câr iden
Mısr’a sultan idüp şâd iden meded
İshak Nebî’ye nübbüvet viren
Hızır ile âb-ı hayâta giren
El yesâ’u Zülkif ile dem vuran
Münkirler gözünü kör iden meded
İdris Nebî ile hülleyi biçen
Kadî-i haşr olup müşkiller seçen
Ma’rifet bağında bülbül tek uçan
Kokusunu gonca gül iden meded
İsmâil’e kurban diye emr olan
Koçu gönderüp şâd idüp gülen
Mûsâ ile bin bir kelâm söyleyen
Dâvûdî âhengi mum iden meded
Eyyûb gibi sabr eyleyüp her derde
Lokman gibi tavaf olup her yerde
İskender Şuayib Sâlih güherde
Yahyâ ismin virüp dirilden meded
Kaf dağından Süleymân’a yol açan
Zekeryâ ile hem özünü biçen
Yûşa’ ile bile cevâhir saçan
Üzeyr ölmiş iken diri iden meded
Muhammed’le hatm-i enbiyâ olup
Yüz yirmi dört bin nebîden gelüp
Nûr-i nübüvveti Ali’de bulup
Dü cihân sultânı Velî’den meded
Noksânî kulunuz ister keremî
Gönlümüzden kaldırın derd ü veremi
Tabib olup yaralarım sara mı
Cümle derdlere devâ eyleyen meded
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 89-91.
Elif-nâme
Elif Allah üç harfdir noktası bir candadır
Her biri neye işâret bilmeyen gümândadır
Be bir nokta iki harf ile dü cihâna hükm ider
Heyy ü bâkidir bilenler nokta-i be kandedir
Te tevekkül kıl Hüdâ’ya gel beri ey âşıkân
Sırr-ı lâ-yüfnâyı oku Hakk’ı insandadır
Se süreyyâ ve serâya cân-ı Hak’dan bak bu dem
Hızr ile hem-dem olupdur çeşme-i hayvândadır
Cim cemâl-i Rabbü’l-izzet vech-i bâki lem-yezel
Ârifin gönlüne gir gör kim hedefi şândadır
Ha hakîkat güneşi nûr-i Muhammed Mustafâ
Dost cemâlinden göründü delili Fürkan’dadır
Hı haberdar ol Ali’den gezme halkı arayu
Ol vücudundan haber bil cismin içre candadır
Dal didi Resûl Hadîce ismine çün Kibriyâ
Bu remzi bilen ârif-i cân mekteb-i irfândadır
Zel zikr iden Fâtıma vechinde yedi âyeti
Arifü’r-Rabb oldu küfrü dâimâ imândadır
Re rahmet uman Hasan Hulkî Rızâ’nın aşkına
Zehr-i aşkı nûş ider dâim seri meydandadır
Ze zebânda söylenen cümle gönüllerde geçen
Bil Hüseyn-i Kerbelâ’yı rûh ile revandadır
Sin saâdet tâcını örtdi özini bende kılan
Zeynel Âbidîn işiginde lütf ile ihsandadır
Şin şâh-ı âlem Muhammed Bâkır’da eyle niyâz
Rehberi aşk-ı Hüdâ’dır gevher içre kândadır
Sat sıdk ile Ca’fer’e gel çekme gam dünyâ içün
Kasımü’l-erzâktır âlem hükmüne fermandadır
Dat dalâlet râhına basmaz cihânda bir kadem
Kâzım’a beli diyenler ahd ile peymandadır
Tı tarîk-i evliyâda Mûsâ Rızâ’ya yiten
Yedi tamudan ırak bihişt içre cinândadır
Zı zâhir gören Muhammed Takî yüzün böyle der
Kaşı ve kirpiği zülf-i dilber dü mükemmel candadır
Ayn Aliyyu’n Nakî’ye belî diyen rûz-i elest
Fahr-i fenaya irişür hâk ile yeksandadır
Gayn gafil olma gözün aç Askerî’ye asker ol
Dost olan dostu yolundan cân verir kurbândadır
Fe fenâ mülkinde özün Mehdî’ye irgör velî
Zerreyi şemse yitüren sırr ile Sübhândadır
Kaf kıyâmet günü geldi çalınur sûr işbu dem
Şendedir nefha-i îsâ dem ile devrândadır
Kef kelâmullâh cemâlin kaşların mihrâbı-çün
Kıblegâh-ı her dü âlem vasfı bil Kur’ândadır
Lâm lebin cür’asından mest olup âşıkların
Cennet içinden cemâl-i Hak ile seyrândadır
Mim muhibb-i hânedâna sıdk ile bel bağlayan
Katresiyle bahr-i aşkta mevc ile ummândadır
Nun nübüvvet mührünü bul al velâyetten haber
Gel Hak’ı âdemden ara sınma kim hayvandadır
Vav vücûd iklimini gez bil hakikat sırrını
Yedi iklim çâr köşeye hükm iden gör handadır
He hüve hayye’l-lezî hem lâ-yemût ma’nâsını
Bilenin Mansur tek boynı urgandadır
Lâm-elif ile terkibine şeş hurûf bir noktadır
Sûretin Seb’a’l-mesânî defter-i Rahman’dadır
Ye yüzün İnnâfetahnâ gözlerin Nün ve’l-kalem
Noksânî nûr-ı Hüdâ’yı bil cismin içre cândadır
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 374-376.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Münâcaat
Bir mürvetin vardır gerçek erlere
Muhammed Mustafâ Ali’den meded
Hatîce Fâtıma candan yârlara
Hasan ile Hüseyin veliden meded
Zeynel Bâkır’dır ezberim virdim
Ca’fer’in hâkpâyına yüzüm sürdüm
Mûsâ Kâzım Rızâ mürvete geldim
Şâh Takî bâ Nakî uludan meded
Hasanü’l Askerî şâha varalım
Muhammed Mehdî’nin didârın görelim
Ma’sûm-i Pâklere can baş virelim
Hünkâr Hacı Bekdaş Velî’den meded
Şeyh Safi üstâdım gürûh-i nâcî
Sadrüddin muhibb-i hânedân tâcı
Veysel Karânî’dir derdler ilâcı
Sunar Sultan Hızır doludan meded
Mîkâîl İsrâfil râh-ı Hak açar
Azrâil elinden mevt-i can biçer
Delîlî Cebrâil göklere uçar
Nurdan nerdübânı yol iden meded
Kanber’i Kanber idip bildiren
Düşmişlerin elin alup kaldıran
Zülfikar ile bed nefsimiz öldüren
Cümle ervâhları kul iden meded
Pîr Sultan Abdal’ı nûrına katup
Sultan Hatâyî’yle dest-dehmân tutup
Kul Himmet’le her bir sırlara yetüp
Nesîmî’nin derisin yüzdüren meded
Koca Seyyid Köse Seyyid pirlere
Nur Seyyid’le Seyyid Mençeklîlere
Seyyid Sabun’la Baba Mansurlılara
Sarı Saltık Kızıl Deli’den meded
Minnet eyleyelim Uryân Hızır’a
Abdal Mûsâ Garib Mûsâ Hâzır’a
Gözcü Karaca Ahmed nâzıra
Bekleye kar (u) kış toludan meded
Sultan Ali Abbâs âlemin nûrı
Körteren şeyhleri onların yâri
Gönlümüz arzular güzel hûb yâri
Bandırıp zehiri bal iden meded
Kara Pirvet yardım ider düşküne
Abdülvahhâb yol gösterir şaşkına
Derviş Halil Derviş Cemâl aşkına
Munzur çeşmesin göl iden meded
Urfa’da yatan Halilü’r-rahmân
Sultan Sinemilli her derde dermân
Şeyh Hasan ile güzel Şeyh Çoban
Şeyh Ahmed Dede’ye gel iden meded
Sultan Melek nikab çekmiş yüzüne
Kişdim evliyâsın düşdüm izine
Dürük Baba Kurt Baba’nın tuzuna
Kavuşalım himmet Ali’den meded
Hızır Abdal ile mermeri atan
Yalıncak Sefil’in cârına yeten
Sultan Samud ile birliğe biten
Seyyid Battâl Gazi Veli’den meded
Şeyh İbrahim de bir gürbüz erdir
Kara Hacı ile hem sâdık yârdır
Abûzer Gaffâr’ı bir gizli sırdır
Ebâ Müslim ile câ iden meded
Sefil Kemter Er Mustafa Virânî
Kul Yusuf ile Ednâ hem Kul Veli
Kul Siyâhî Kul Hüseyin Şeyhoğlu
Kaygusuz sersemi gül iden meded
Fuzûlî Niyâzî Devrî Sezâyî
Huzûlî Zaîfî Hayretî Dâyî
Eşrefoğlu aşk-ı ummânda Hüdâyî
Aşk ile bâbından gel iden meded
Hakkı İbrahim’le kılın nidâyı
Kemâl-i Ümmî’yi Mansur Hüdâyî
Selâ diye dinleyenler sadâyı
Candan dinleyeni dirilden meded
Nice bin âşıkın var(ü) ilâhi
Cümlesi bir dilden söyler her gâhi
Güni güni seyr iderler dergâhı
Her taraf cemâlin nûr iden meded
Bu dünyâda gerçek erenler çokdur
Vasfını itmeğe kudretim yoktur
Üçler beşler kırklar yediler hakdır
Dört kapudan Hakk’a gel iden meded
Niyâzım seksen bin Urum erine
Yetiresin doksan bin Horâsan pirine
Yüz bin şâh evliyâsının nûrına
Gel bağışla bizi Yaradan meded
Yek nefes ile can binasın kuran
On sekiz bin âlemin kalbine giren
Çâr anâsır şeş cihetden dem vuran
Lâ mekân ilimi yol iden meded
İbtidâ vücutda Âdem’i kuran
Havvâ ile cennet içre oturan
Töhmet idüp bu dünyaya getüren
Nâcî ile Şît’i yâr iden meded
Ezeli kudret kandilinden nur iden
O zamanda Âdem ile yâr iden
Gürüh-i nâcî kolunda seyr iden
Muhabbet kullarını nûr iden meded
Yetmiş iki milleti icâd eyleyen
Her birine bir dil ile söyleyen
Nâcî deryâsına girüp boylayan
Halkdan ırak Hakk’a yâr iden meded
Evliyâyı “Yetmişiki”den seçen
Cisminden vaz-gelüp varından geçen
Gürüh-ı nâciye rahmetin saçan
Lahmike kavlini hür iden meded
Nûh Nebî ile gemiyi çatan
Kimini gark idüp kimine yeten
Mağribden top atup maşrıktan tutan
Ad kavmine hışmı yol iden meded
İlyâs ile yedi deryada yüzen
Yunus ile balık karnında gezen
İsâ’yle balçıkdan yarasa düzen
Cercis’i öldürüp dirilden meded
Ya’kub ile ağlayub zâr iden
Halil İbrahim’e nârı nur iden
Yusuf’a kuyudan yetüp câr iden
Mısr’a sultan idüp şâd iden meded
İshak Nebî’ye nübbüvet viren
Hızır ile âb-ı hayâta giren
El yesâ’u Zülkif ile dem vuran
Münkirler gözünü kör iden meded
İdris Nebî ile hülleyi biçen
Kadî-i haşr olup müşkiller seçen
Ma’rifet bağında bülbül tek uçan
Kokusunu gonca gül iden meded
İsmâil’e kurban diye emr olan
Koçu gönderüp şâd idüp gülen
Mûsâ ile bin bir kelâm söyleyen
Dâvûdî âhengi mum iden meded
Eyyûb gibi sabr eyleyüp her derde
Lokman gibi tavaf olup her yerde
İskender Şuayib Sâlih güherde
Yahyâ ismin virüp dirilden meded
Kaf dağından Süleymân’a yol açan
Zekeryâ ile hem özünü biçen
Yûşa’ ile bile cevâhir saçan
Üzeyr ölmiş iken diri iden meded
Muhammed’le hatm-i enbiyâ olup
Yüz yirmi dört bin nebîden gelüp
Nûr-i nübüvveti Ali’de bulup
Dü cihân sultânı Velî’den meded
Noksânî kulunuz ister keremî
Gönlümüzden kaldırın derd ü veremi
Tabib olup yaralarım sara mı
Cümle derdlere devâ eyleyen meded
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 89-91.
Elif-nâme
Elif Allah üç harfdir noktası bir candadır
Her biri neye işâret bilmeyen gümândadır
Be bir nokta iki harf ile dü cihâna hükm ider
Heyy ü bâkidir bilenler nokta-i be kandedir
Te tevekkül kıl Hüdâ’ya gel beri ey âşıkân
Sırr-ı lâ-yüfnâyı oku Hakk’ı insandadır
Se süreyyâ ve serâya cân-ı Hak’dan bak bu dem
Hızr ile hem-dem olupdur çeşme-i hayvândadır
Cim cemâl-i Rabbü’l-izzet vech-i bâki lem-yezel
Ârifin gönlüne gir gör kim hedefi şândadır
Ha hakîkat güneşi nûr-i Muhammed Mustafâ
Dost cemâlinden göründü delili Fürkan’dadır
Hı haberdar ol Ali’den gezme halkı arayu
Ol vücudundan haber bil cismin içre candadır
Dal didi Resûl Hadîce ismine çün Kibriyâ
Bu remzi bilen ârif-i cân mekteb-i irfândadır
Zel zikr iden Fâtıma vechinde yedi âyeti
Arifü’r-Rabb oldu küfrü dâimâ imândadır
Re rahmet uman Hasan Hulkî Rızâ’nın aşkına
Zehr-i aşkı nûş ider dâim seri meydandadır
Ze zebânda söylenen cümle gönüllerde geçen
Bil Hüseyn-i Kerbelâ’yı rûh ile revandadır
Sin saâdet tâcını örtdi özini bende kılan
Zeynel Âbidîn işiginde lütf ile ihsandadır
Şin şâh-ı âlem Muhammed Bâkır’da eyle niyâz
Rehberi aşk-ı Hüdâ’dır gevher içre kândadır
Sat sıdk ile Ca’fer’e gel çekme gam dünyâ içün
Kasımü’l-erzâktır âlem hükmüne fermandadır
Dat dalâlet râhına basmaz cihânda bir kadem
Kâzım’a beli diyenler ahd ile peymandadır
Tı tarîk-i evliyâda Mûsâ Rızâ’ya yiten
Yedi tamudan ırak bihişt içre cinândadır
Zı zâhir gören Muhammed Takî yüzün böyle der
Kaşı ve kirpiği zülf-i dilber dü mükemmel candadır
Ayn Aliyyu’n Nakî’ye belî diyen rûz-i elest
Fahr-i fenaya irişür hâk ile yeksandadır
Gayn gafil olma gözün aç Askerî’ye asker ol
Dost olan dostu yolundan cân verir kurbândadır
Fe fenâ mülkinde özün Mehdî’ye irgör velî
Zerreyi şemse yitüren sırr ile Sübhândadır
Kaf kıyâmet günü geldi çalınur sûr işbu dem
Şendedir nefha-i îsâ dem ile devrândadır
Kef kelâmullâh cemâlin kaşların mihrâbı-çün
Kıblegâh-ı her dü âlem vasfı bil Kur’ândadır
Lâm lebin cür’asından mest olup âşıkların
Cennet içinden cemâl-i Hak ile seyrândadır
Mim muhibb-i hânedâna sıdk ile bel bağlayan
Katresiyle bahr-i aşkta mevc ile ummândadır
Nun nübüvvet mührünü bul al velâyetten haber
Gel Hak’ı âdemden ara sınma kim hayvandadır
Vav vücûd iklimini gez bil hakikat sırrını
Yedi iklim çâr köşeye hükm iden gör handadır
He hüve hayye’l-lezî hem lâ-yemût ma’nâsını
Bilenin Mansur tek boynı urgandadır
Lâm-elif ile terkibine şeş hurûf bir noktadır
Sûretin Seb’a’l-mesânî defter-i Rahman’dadır
Ye yüzün İnnâfetahnâ gözlerin Nün ve’l-kalem
Noksânî nûr-ı Hüdâ’yı bil cismin içre cândadır
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay. 374-376.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | KÜÇÜK ÂŞIK ŞAKİRÎ, Tortumlu | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ZELALET, Kasım | d. 1813? - ö. 1897? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | CEMHANÎ, Ramiz İnce | d. 25.03.1947 - ö. 29.10.2008 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KÜÇÜK ÂŞIK ŞAKİRÎ, Tortumlu | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ZELALET, Kasım | d. 1813? - ö. 1897? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | CEMHANÎ, Ramiz İnce | d. 25.03.1947 - ö. 29.10.2008 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | KÜÇÜK ÂŞIK ŞAKİRÎ, Tortumlu | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ZELALET, Kasım | d. 1813? - ö. 1897? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | CEMHANÎ, Ramiz İnce | d. 25.03.1947 - ö. 29.10.2008 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | KÜÇÜK ÂŞIK ŞAKİRÎ, Tortumlu | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | ZELALET, Kasım | d. 1813? - ö. 1897? | Meslek | Görüntüle |
12 | CEMHANÎ, Ramiz İnce | d. 25.03.1947 - ö. 29.10.2008 | Meslek | Görüntüle |
13 | KÜÇÜK ÂŞIK ŞAKİRÎ, Tortumlu | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ZELALET, Kasım | d. 1813? - ö. 1897? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | CEMHANÎ, Ramiz İnce | d. 25.03.1947 - ö. 29.10.2008 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KÜÇÜK ÂŞIK ŞAKİRÎ, Tortumlu | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ZELALET, Kasım | d. 1813? - ö. 1897? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | CEMHANÎ, Ramiz İnce | d. 25.03.1947 - ö. 29.10.2008 | Madde Adı | Görüntüle |