Madde Detay
ORUÇ BEY, Oruc bin Âdili’l-Kazzâz
(d. ?/? - ö. ?/?)
müverrih
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Oruç Bey olarak bilinen Oruc b. Âdili’l-Kazzâz’ın hayatına dair kaynaklardaki bilgiler yeterli değildir. Öztürk’ün, Oruç Bey’in eserinde anlattıklarına dayanarak aktardığına göre o, Âdil adında bir ipekçinin oğlu idi. Edirne’de kâtiplik yaptı. Muhtemelen 15. yüzyılın ikinci çeyreğinde doğdu ve yeniden düzenlediği eseri 908/1502-03 yılı olaylarıyla sona ermesine bakılırsa da bu tarihte ya da kısa bir zaman sonra öldü. En eski Osmanlı tarihçilerinden sayılan Oruç Beyin bilinen tek eseri, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan kendi zamanına kadar gelen olayları aktardığı Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı tarihidir. Müverrih; Tevârîh-i Âl-i Osmân’ında Osmanoğullarının şeceresi, Cengiz Han’ın Belh, Horasan ve Irak vilayetlerini harap etmesi, Ertuğrul Gâzî’nin babası olarak gösterilen Süleymân Şâh’ın Moğolların baskısı yüzünden Mahan şehrinden Rum’a göç etmek zorunda kalışı, üç oklar, boz oklar, Süleymân Şâh’ın Fırat’ta boğulması ve sonrasındaki gelişmeler, Ertuğrul’un kahramanlıkları, rüyası ve bu rüyanın yorumu gibi Osmanlıların ilk zamanlarına dair rivayetleri naklettikten sonra Osmân Gâzî devri olaylarına geçer. Anlatımını padişah devirlerini esas alarak sürdüren Oruç Bey, İstanbul’un fethi ile Osmanlı tarihini anlatmayı geçici olarak keser. Araya Konstantiniyye (İstanbul) ve Ayasofya’nın efsanevî tarihi ile hazret-i peygamber, dört halife, Emevîler ve Abbasîler döneminin özet olarak anlatıldığı İslam tarihini yerleştirir. Yeniden Osmanlı tarihine döner ve kaldığı yerden olayları anlatmayı sürdürür. Osmanlı tarihinin bu düzende yazılması 15. yüzyıl Osmanlı tarihçiliğinde ilk kez Oruç Bey’de ve anonim kroniklerde görülmektedir. Oruç Bey, 13.-15. yüzyılın dil özelliklerini taşıyan ve Türk nesir dilinin gelişmesinde önemli bir merhaleyi yansıtan eserine zaman zaman Edirne ağzının, dolayısıyla Balkan Türkçesinin özelliklerini de yansıtmıştır. Savaş tasvirlerinde kullandığı güçlü şiirsel dil ve aralara serpiştirdiği beyitlere rağmen genel olarak sade bir anlatımı tercih etmiştir (Öztürk 2007: 425, XXV, XXXII). Tevârîh-i Âl-i Osmân metni, biri yazıçevrimi ve tıpkıbasım (Öztürk 2007), ikisi sadeleştirilmiş (Atsız 1972; Öztürk 2009) olmak üzere üç kez yayımlanmıştır. Üçyiğit’e (1973: 74-75) göre Oruç Bey’in Moğollar ve Selçuklular devri hakkındaki bilgisizliği yanında klasik İslam tarihi kültürü de zayıftır. O, menkıbe ile tarihî olayı ayıramamak bakımından tam bir Ortaçağ halk yazarıdır. Tenkit gücü zayıftır ve bu zaaf mensup olduğu medeniyete mal edilemeyecek bir eksiklik, doğrudan doğruya şahsî bir yetersizliktir. Dolayısıyla Oruç Bey, tarihi yazanlardan çok bu tarihi yapan ve yaratanlara mensup, yaşadığı devrin gerçek tiplerinden biridir.
Kaynakça
Afyoncu, Erhan (2003). “Osmanlı Siyasi Tarihinin Ana Kaynakları: Kronikler”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. 1 (2): 101-172.
Atsız, Nihal (sad.) (1972). Edirneli Oruç Beğ, Oruç Beğ Tarihi. İstanbul: Tercüman Yay.
Dülger, Elif (2012). “Oruç Bey’in Tevârîh-i Âl-i Osmân Adlı Eserine Göre Türklerde Yer Adı Verme Geleneği”. Turkish Studies 7 (3): 1067-1074.
İz, Fahir ve Günay Kut (1985). “Oruç Bey”. Büyük Türk Klasikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 323-324.
Özcan, Abdülkadir (2007). “Oruç b. Âdil”. İslâm Ansiklopedisi. C. 33. İstanbul: TDV Yay. 425-426.
Öztürk, Necdet (hzl.) (2007). Oruç Beğ Tarihi (Giriş, Metin, Kronoloji, Dizin, Tıpkıbasım). İstanbul: Çamlıca Basım Yayın.
Öztürk, Necdet (sad.) (2009). Oruç Bey, Osmanlı Tarihi (1288-1502), Uç Beyliğinden Dünya Devletine. İstanbul: Çamlıca Basım Yayın.
Unat, Faik Reşit (1964). “Oruç B. Âdil”. İslâm Ansiklopedisi. C. 9. İstanbul: MEB Yay. 418-419.
Üçyiğit, Ekrem (1973). “Oruç Beğ Tarihi Hakkında”. Hayat Tarih Mecmuası. (7): 74-77.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAYYayın Tarihi: 02.03.2014Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Tevârih-i Âl-i Osmân’dan
İkinci Kosova Savaşı
(Sultân Murâd), Allâh’a sıgınup leşkerler hâzır idüp Sofya’dan göçdi. Kos-ova’ya gelüp kâfirlerün ardından yitişüp bulışdılar. Yanko-yı lâin top arabalarınun önine çekdirüp atlusını yayasını berk idüp ardından durup toplarun tüfeklerin ve zembereklerün kazâ yagmurı gibi yagdırup iki tarafdan alaylar birbirine tokışup kâfirler âhen-pûş araba ardından çıkup Sultân Murâd’un sag kolını ve sol kolını götürüp Anadolı ve Rum ili leşkeri karuş murış olup cebeli kâfirler demüre gark olup kimse önine durmayup kâfirün öninden savuldılar, ortaya kaldılar. Ardından yanından gâziler kılıç koyup kayırdılar. Her alay kim kâfirden İslâm’a depindi, ol alay ayruk yirine varımadı... Eyle olsa iki leşker birbirine katılup bir azîm ceng oldı kim ecel yagmurı yagup kudret semâ’ı urılup ecel derzisi donlar biçüp nîzeler ve sünüler yalmanı nebtîz igne gibi kollar biller söküp demrenlü oklar atılup cigerlere geçüp Hindî ve Mısrî ve Rûmî kılıçlar başlar kesüp kanlar döküp vaşta ışıklar engüştâne misâl kazâ yagmurı gibi toplar tüfekler iki tarafdan atılup kudret semâ’ına karşu duran alp erenleri gögüs gerdiler.
(İz, Fahir ve Günay Kut (1985). “Oruç Bey”. Büyük Türk Klasikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 323- 324.)
Şi’r
Bilmediler anı ki takdîr ola
Def’ olunmaz hîle vü tedbîr ola
Çün mukadderden mukadderdür kazâ
Çâre nedür ana teslîm-i rızâ
Ger selâmet ger melâmetdür kişi
Görmeyince çâre yokdur her işi
Kaçuban sıgındugı yirde bulur
O gelecek nesne elbette gelür
(Öztürk, Necdet (sad.) (2009). Oruç Bey, Osmanlı Tarihi (1288-1502), Uç Beyliğinden Dünya Devletine. İstanbul: Çamlıca Basım Yayın. 34.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 02.03.2014Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Tevârih-i Âl-i Osmân’dan
İkinci Kosova Savaşı
(Sultân Murâd), Allâh’a sıgınup leşkerler hâzır idüp Sofya’dan göçdi. Kos-ova’ya gelüp kâfirlerün ardından yitişüp bulışdılar. Yanko-yı lâin top arabalarınun önine çekdirüp atlusını yayasını berk idüp ardından durup toplarun tüfeklerin ve zembereklerün kazâ yagmurı gibi yagdırup iki tarafdan alaylar birbirine tokışup kâfirler âhen-pûş araba ardından çıkup Sultân Murâd’un sag kolını ve sol kolını götürüp Anadolı ve Rum ili leşkeri karuş murış olup cebeli kâfirler demüre gark olup kimse önine durmayup kâfirün öninden savuldılar, ortaya kaldılar. Ardından yanından gâziler kılıç koyup kayırdılar. Her alay kim kâfirden İslâm’a depindi, ol alay ayruk yirine varımadı... Eyle olsa iki leşker birbirine katılup bir azîm ceng oldı kim ecel yagmurı yagup kudret semâ’ı urılup ecel derzisi donlar biçüp nîzeler ve sünüler yalmanı nebtîz igne gibi kollar biller söküp demrenlü oklar atılup cigerlere geçüp Hindî ve Mısrî ve Rûmî kılıçlar başlar kesüp kanlar döküp vaşta ışıklar engüştâne misâl kazâ yagmurı gibi toplar tüfekler iki tarafdan atılup kudret semâ’ına karşu duran alp erenleri gögüs gerdiler.
(İz, Fahir ve Günay Kut (1985). “Oruç Bey”. Büyük Türk Klasikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 323- 324.)
Şi’r
Bilmediler anı ki takdîr ola
Def’ olunmaz hîle vü tedbîr ola
Çün mukadderden mukadderdür kazâ
Çâre nedür ana teslîm-i rızâ
Ger selâmet ger melâmetdür kişi
Görmeyince çâre yokdur her işi
Kaçuban sıgındugı yirde bulur
O gelecek nesne elbette gelür
(Öztürk, Necdet (sad.) (2009). Oruç Bey, Osmanlı Tarihi (1288-1502), Uç Beyliğinden Dünya Devletine. İstanbul: Çamlıca Basım Yayın. 34.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Tevârih-i Âl-i Osmân’dan
İkinci Kosova Savaşı
(Sultân Murâd), Allâh’a sıgınup leşkerler hâzır idüp Sofya’dan göçdi. Kos-ova’ya gelüp kâfirlerün ardından yitişüp bulışdılar. Yanko-yı lâin top arabalarınun önine çekdirüp atlusını yayasını berk idüp ardından durup toplarun tüfeklerin ve zembereklerün kazâ yagmurı gibi yagdırup iki tarafdan alaylar birbirine tokışup kâfirler âhen-pûş araba ardından çıkup Sultân Murâd’un sag kolını ve sol kolını götürüp Anadolı ve Rum ili leşkeri karuş murış olup cebeli kâfirler demüre gark olup kimse önine durmayup kâfirün öninden savuldılar, ortaya kaldılar. Ardından yanından gâziler kılıç koyup kayırdılar. Her alay kim kâfirden İslâm’a depindi, ol alay ayruk yirine varımadı... Eyle olsa iki leşker birbirine katılup bir azîm ceng oldı kim ecel yagmurı yagup kudret semâ’ı urılup ecel derzisi donlar biçüp nîzeler ve sünüler yalmanı nebtîz igne gibi kollar biller söküp demrenlü oklar atılup cigerlere geçüp Hindî ve Mısrî ve Rûmî kılıçlar başlar kesüp kanlar döküp vaşta ışıklar engüştâne misâl kazâ yagmurı gibi toplar tüfekler iki tarafdan atılup kudret semâ’ına karşu duran alp erenleri gögüs gerdiler.
(İz, Fahir ve Günay Kut (1985). “Oruç Bey”. Büyük Türk Klasikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 323- 324.)
Şi’r
Bilmediler anı ki takdîr ola
Def’ olunmaz hîle vü tedbîr ola
Çün mukadderden mukadderdür kazâ
Çâre nedür ana teslîm-i rızâ
Ger selâmet ger melâmetdür kişi
Görmeyince çâre yokdur her işi
Kaçuban sıgındugı yirde bulur
O gelecek nesne elbette gelür
(Öztürk, Necdet (sad.) (2009). Oruç Bey, Osmanlı Tarihi (1288-1502), Uç Beyliğinden Dünya Devletine. İstanbul: Çamlıca Basım Yayın. 34.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Tevârih-i Âl-i Osmân’dan
İkinci Kosova Savaşı
(Sultân Murâd), Allâh’a sıgınup leşkerler hâzır idüp Sofya’dan göçdi. Kos-ova’ya gelüp kâfirlerün ardından yitişüp bulışdılar. Yanko-yı lâin top arabalarınun önine çekdirüp atlusını yayasını berk idüp ardından durup toplarun tüfeklerin ve zembereklerün kazâ yagmurı gibi yagdırup iki tarafdan alaylar birbirine tokışup kâfirler âhen-pûş araba ardından çıkup Sultân Murâd’un sag kolını ve sol kolını götürüp Anadolı ve Rum ili leşkeri karuş murış olup cebeli kâfirler demüre gark olup kimse önine durmayup kâfirün öninden savuldılar, ortaya kaldılar. Ardından yanından gâziler kılıç koyup kayırdılar. Her alay kim kâfirden İslâm’a depindi, ol alay ayruk yirine varımadı... Eyle olsa iki leşker birbirine katılup bir azîm ceng oldı kim ecel yagmurı yagup kudret semâ’ı urılup ecel derzisi donlar biçüp nîzeler ve sünüler yalmanı nebtîz igne gibi kollar biller söküp demrenlü oklar atılup cigerlere geçüp Hindî ve Mısrî ve Rûmî kılıçlar başlar kesüp kanlar döküp vaşta ışıklar engüştâne misâl kazâ yagmurı gibi toplar tüfekler iki tarafdan atılup kudret semâ’ına karşu duran alp erenleri gögüs gerdiler.
(İz, Fahir ve Günay Kut (1985). “Oruç Bey”. Büyük Türk Klasikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 323- 324.)
Şi’r
Bilmediler anı ki takdîr ola
Def’ olunmaz hîle vü tedbîr ola
Çün mukadderden mukadderdür kazâ
Çâre nedür ana teslîm-i rızâ
Ger selâmet ger melâmetdür kişi
Görmeyince çâre yokdur her işi
Kaçuban sıgındugı yirde bulur
O gelecek nesne elbette gelür
(Öztürk, Necdet (sad.) (2009). Oruç Bey, Osmanlı Tarihi (1288-1502), Uç Beyliğinden Dünya Devletine. İstanbul: Çamlıca Basım Yayın. 34.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | KEŞFÎ, Keşfî Bey | d. ? - ö. 1565-66\'dan sonra | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | AHDÎ, Ali Çelebi | d. ? - ö. 1567/68 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | FEVRÎ, Mahmûd Fevrî Efendi | d. ? - ö. 1673-74 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KEŞFÎ, Keşfî Bey | d. ? - ö. 1565-66\'dan sonra | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | AHDÎ, Ali Çelebi | d. ? - ö. 1567/68 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | FEVRÎ, Mahmûd Fevrî Efendi | d. ? - ö. 1673-74 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | KEŞFÎ, Keşfî Bey | d. ? - ö. 1565-66\'dan sonra | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | AHDÎ, Ali Çelebi | d. ? - ö. 1567/68 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | FEVRÎ, Mahmûd Fevrî Efendi | d. ? - ö. 1673-74 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | KEŞFÎ, Keşfî Bey | d. ? - ö. 1565-66\'dan sonra | Meslek | Görüntüle |
11 | AHDÎ, Ali Çelebi | d. ? - ö. 1567/68 | Meslek | Görüntüle |
12 | FEVRÎ, Mahmûd Fevrî Efendi | d. ? - ö. 1673-74 | Meslek | Görüntüle |
13 | KEŞFÎ, Keşfî Bey | d. ? - ö. 1565-66\'dan sonra | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | AHDÎ, Ali Çelebi | d. ? - ö. 1567/68 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | FEVRÎ, Mahmûd Fevrî Efendi | d. ? - ö. 1673-74 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KEŞFÎ, Keşfî Bey | d. ? - ö. 1565-66\'dan sonra | Madde Adı | Görüntüle |
17 | AHDÎ, Ali Çelebi | d. ? - ö. 1567/68 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | FEVRÎ, Mahmûd Fevrî Efendi | d. ? - ö. 1673-74 | Madde Adı | Görüntüle |