Madde Detay
RÂ'İF Bey, Davutpaşalı Mehmed Râ'if Bey
(d. ?/? - ö. 1335/1917)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul'da doğdu. Asıl adı Mehmed Râ'if Bey'dir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında şehit düşen Yüzbaşı Mehmed Emîn Efendi'nin oğludur. Fâtih Askerî Rüşdiyesi'ni bitirdi. Harbiye'den mezun olduktan sonra orduda çeşitli görevlerde bulundu. 23 sene Kuleli Askerî Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Mekteb-i İ'dâdi'de muavin olarak bulundu. Kaymakam (Yarbay) rütbesinde iken emekliye ayrıldı. Davutpaşalı lakabıyla ordu içinde tanınmış bir subaydı. 1335/1917 senesinde İstanbul'da vefat etti ve Yedikule dışındaki aile kabristanına defnedildi. Nakşıbendî tarikatına mensuptu.
Daha çok tarihi eserleriyle tanınan Râ'if Bey'in Osmanlı Müellifleri'nde aşağıdaki eserlerinin olduğu bildirilmektedir (Bursalı Mehmed Tâhir 1333: 62-64).
1. Ba'de'l-Feth Cevâmi-i Şerîfeye Tahvîl Olunan Kenâ'is: Yazma hâlindedir.
2. Feth-i Celîl-i Kostantiniyye: Yazma hâlindedir.
3. Hâtıra-i Eslâf: İstanbul'da 1310/1892 senesinde 55 sayfa hâlinde basılmıştır. Eserin giriş kısmında şu bilgiler vardır: "Arabî ve Fârisî'nin ba'zı edebî parçalarını nakl ve tercüme sûretiyle bir araya toplayarak ve birçok gavâmız-ı Arabiyye ve Fârisiyye'nin sûret-i hâllerini göstererek Hâtıra-i Eslâf nâmını vermiş ve ümmü'l-lisân olan bu iki lisân-ı fasîhu'l-beyânın ufak bir numûne-i edebîsini göstermek üzere tahrîr etmiş bulunduğum şu risâlecikde ..."
4. Heyâkil-i Kemâlât Yâhut Âbide-i İnsâniyyet: Yazma hâlindedir.
5. İstanbul'un Ahvâl-i Kadîme-i Temeddün ve Umrânı: Yazma hâlindedir.
6. Mir'ât-ı İstanbul: İki cilt halindeki bu eserin birinci cildi 576 sayfa halinde 1314/1896 senesinde, ikinci cildi de 48 sayfa hâlinde 1327/1911 senesinde İstanbul'da basılmıştır. İkinci cilt Halîl Rüşdî ile beraber yazılmıştır ve tamamlanmamıştır.
7. Mi'yârü'l-Efkâr: Bu eser Mehmed Emîn Bey'le beraber hazırlanmıştır. 1316/1898 senesinde 27 sayfa olarak İstanbul'da basılmıştır.
8. Nükât-ı Edebiyye: 1307/1890 senesinde 54 sayfa hâlinde İstanbul'da basılmıştır. Eserin giriş kısmında şu bilgiler vardır: "Lisân-ı Arabî ve Fârisî'nin en makbûl ve meşhûr olan ba'zı edebî parçalarını Türkçeye nakl ve tercüme sûretiyle bir araya toplayarak Nükât-ı Edebiyye nâmını verdiğim şu risâlecik hacmen ufak ise de Arabî ve Fârisî gibi zengin ve rengîn olan iki lisânın gavâmız-ı edebiyyesini müfessir bulunduğu içün ehemmiyeten pek büyükdür".
9. Sen Gotar Seferi: Vefatından sonra 1934 yılında İstanbul'da basıldı. Ekrem Bey ile beraber hazırlanmıştır.
10. Sultân Ahmed Parkı ve Âsâr-ı Atîkası: 1332/1916 yılında 51 sayfa hâlinde İstanbul'da basıldı.
11. Topkapı Sarây-ı Hümûyûnu ve Parkının Târihi: 64 sayfa hâlinde 1332/1916 yılında İstanbul'da basıldı.
12. Yüz Sene Yaşamak Çâresi Yâhut İlm-i Sıhha-i Umûmiyyenin Yirmi İki Tenbîb ve Telhîsi: Pascal Jorj Moro'dan Mehmed Cemîl Bey ile beraber çevirmiştir. 1332/1916 senesinde 43 sayfa hâlinde İstanbul'da basılmıştır.
Kaynakça
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. III. İstanbul.
Mehmed Râ'if (1310). Hâtıra-i Eslâf. İstanbul.
Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi (2007). "Râ'if Bey". C. VII. Ankara: AKM Yay. 280.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 28.08.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Hâtıra-i Eslâf'tan:
Mülûk-ı Abbâsiyye'den birisi mecânîni teferrüc etmeyi kasd eder. Vaktâ ki tımarhâneye girer. Görür ki mecnûnlar miyânında âsâr-ı lutf u şemâ'il nâsiyesinde leme'ân eden bir genç oturuyor. Ve onunla konuşmayı arzu ederek birçok mes'ele sorar ve her sorduğu mes'eleye cevâb-ı savâb aldıkdan sonra mecnûn da, eyyühe'l-melik, benim de size bir su'âlim vardır: O da nâ'im olan bir kimse lezzet-i nevmi ne zamân hiss eder, dedikde melik bir hayli tefekkür ve te'emmül eyledikden sonra hâlet-i nevmde deyince, mecnûn, hâlet-i nevmde insân hisden mu'arrâdır, nasıl lezzetini hiss eder, demesiyle melik nevme dâhil olmazdan evvel der. Mecnûn, bir şeyin vücûdundan evvel lezzeti nasıl his olunur dedikde, melik ba'de'n-nevm der. Mecnûn bir şey ki münkazî olmuş onun lezzeti nasıl hiss olunur, deyü bu def'a da mukâbele edince melik mütehayyir kalarak bir mikdâr hamr getirilmesini emr eder. Ve evvelâ kendisi bir kadeh içip ba'dehû mecnûna verir. Mecnûn, eyyühe'l-melik, sen bunu benim gibi olmak içün içiyorsun, eğer ben de içecek olur isem kimin gibi olurum, deyince melik o anda kadehi atar ve tâ'ib ve müstağfir olarak mecnûna bakılmasını tavsiye eder.
(Mehmed Râ'if (1310). Hâtıra-i Eslâf. İstanbul. 47.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 28.08.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Hâtıra-i Eslâf'tan:
Mülûk-ı Abbâsiyye'den birisi mecânîni teferrüc etmeyi kasd eder. Vaktâ ki tımarhâneye girer. Görür ki mecnûnlar miyânında âsâr-ı lutf u şemâ'il nâsiyesinde leme'ân eden bir genç oturuyor. Ve onunla konuşmayı arzu ederek birçok mes'ele sorar ve her sorduğu mes'eleye cevâb-ı savâb aldıkdan sonra mecnûn da, eyyühe'l-melik, benim de size bir su'âlim vardır: O da nâ'im olan bir kimse lezzet-i nevmi ne zamân hiss eder, dedikde melik bir hayli tefekkür ve te'emmül eyledikden sonra hâlet-i nevmde deyince, mecnûn, hâlet-i nevmde insân hisden mu'arrâdır, nasıl lezzetini hiss eder, demesiyle melik nevme dâhil olmazdan evvel der. Mecnûn, bir şeyin vücûdundan evvel lezzeti nasıl his olunur dedikde, melik ba'de'n-nevm der. Mecnûn bir şey ki münkazî olmuş onun lezzeti nasıl hiss olunur, deyü bu def'a da mukâbele edince melik mütehayyir kalarak bir mikdâr hamr getirilmesini emr eder. Ve evvelâ kendisi bir kadeh içip ba'dehû mecnûna verir. Mecnûn, eyyühe'l-melik, sen bunu benim gibi olmak içün içiyorsun, eğer ben de içecek olur isem kimin gibi olurum, deyince melik o anda kadehi atar ve tâ'ib ve müstağfir olarak mecnûna bakılmasını tavsiye eder.
(Mehmed Râ'if (1310). Hâtıra-i Eslâf. İstanbul. 47.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Hâtıra-i Eslâf'tan:
Mülûk-ı Abbâsiyye'den birisi mecânîni teferrüc etmeyi kasd eder. Vaktâ ki tımarhâneye girer. Görür ki mecnûnlar miyânında âsâr-ı lutf u şemâ'il nâsiyesinde leme'ân eden bir genç oturuyor. Ve onunla konuşmayı arzu ederek birçok mes'ele sorar ve her sorduğu mes'eleye cevâb-ı savâb aldıkdan sonra mecnûn da, eyyühe'l-melik, benim de size bir su'âlim vardır: O da nâ'im olan bir kimse lezzet-i nevmi ne zamân hiss eder, dedikde melik bir hayli tefekkür ve te'emmül eyledikden sonra hâlet-i nevmde deyince, mecnûn, hâlet-i nevmde insân hisden mu'arrâdır, nasıl lezzetini hiss eder, demesiyle melik nevme dâhil olmazdan evvel der. Mecnûn, bir şeyin vücûdundan evvel lezzeti nasıl his olunur dedikde, melik ba'de'n-nevm der. Mecnûn bir şey ki münkazî olmuş onun lezzeti nasıl hiss olunur, deyü bu def'a da mukâbele edince melik mütehayyir kalarak bir mikdâr hamr getirilmesini emr eder. Ve evvelâ kendisi bir kadeh içip ba'dehû mecnûna verir. Mecnûn, eyyühe'l-melik, sen bunu benim gibi olmak içün içiyorsun, eğer ben de içecek olur isem kimin gibi olurum, deyince melik o anda kadehi atar ve tâ'ib ve müstağfir olarak mecnûna bakılmasını tavsiye eder.
(Mehmed Râ'if (1310). Hâtıra-i Eslâf. İstanbul. 47.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Hâtıra-i Eslâf'tan:
Mülûk-ı Abbâsiyye'den birisi mecânîni teferrüc etmeyi kasd eder. Vaktâ ki tımarhâneye girer. Görür ki mecnûnlar miyânında âsâr-ı lutf u şemâ'il nâsiyesinde leme'ân eden bir genç oturuyor. Ve onunla konuşmayı arzu ederek birçok mes'ele sorar ve her sorduğu mes'eleye cevâb-ı savâb aldıkdan sonra mecnûn da, eyyühe'l-melik, benim de size bir su'âlim vardır: O da nâ'im olan bir kimse lezzet-i nevmi ne zamân hiss eder, dedikde melik bir hayli tefekkür ve te'emmül eyledikden sonra hâlet-i nevmde deyince, mecnûn, hâlet-i nevmde insân hisden mu'arrâdır, nasıl lezzetini hiss eder, demesiyle melik nevme dâhil olmazdan evvel der. Mecnûn, bir şeyin vücûdundan evvel lezzeti nasıl his olunur dedikde, melik ba'de'n-nevm der. Mecnûn bir şey ki münkazî olmuş onun lezzeti nasıl hiss olunur, deyü bu def'a da mukâbele edince melik mütehayyir kalarak bir mikdâr hamr getirilmesini emr eder. Ve evvelâ kendisi bir kadeh içip ba'dehû mecnûna verir. Mecnûn, eyyühe'l-melik, sen bunu benim gibi olmak içün içiyorsun, eğer ben de içecek olur isem kimin gibi olurum, deyince melik o anda kadehi atar ve tâ'ib ve müstağfir olarak mecnûna bakılmasını tavsiye eder.
(Mehmed Râ'if (1310). Hâtıra-i Eslâf. İstanbul. 47.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | NECÎB, Nûh Necîb Bey | d. ? - ö. 1836 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Hatice Kübra Tongar | d. 15 Kasım 1984 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Kemal Tahir Demir | d. 13 Mart 1910 - ö. 21 Nisan 1973 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | NECÎB, Nûh Necîb Bey | d. ? - ö. 1836 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Hatice Kübra Tongar | d. 15 Kasım 1984 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Kemal Tahir Demir | d. 13 Mart 1910 - ö. 21 Nisan 1973 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | NECÎB, Nûh Necîb Bey | d. ? - ö. 1836 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Hatice Kübra Tongar | d. 15 Kasım 1984 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Kemal Tahir Demir | d. 13 Mart 1910 - ö. 21 Nisan 1973 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | NECÎB, Nûh Necîb Bey | d. ? - ö. 1836 | Meslek | Görüntüle |
11 | Hatice Kübra Tongar | d. 15 Kasım 1984 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Kemal Tahir Demir | d. 13 Mart 1910 - ö. 21 Nisan 1973 | Meslek | Görüntüle |
13 | NECÎB, Nûh Necîb Bey | d. ? - ö. 1836 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Hatice Kübra Tongar | d. 15 Kasım 1984 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Kemal Tahir Demir | d. 13 Mart 1910 - ö. 21 Nisan 1973 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | NECÎB, Nûh Necîb Bey | d. ? - ö. 1836 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Hatice Kübra Tongar | d. 15 Kasım 1984 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Kemal Tahir Demir | d. 13 Mart 1910 - ö. 21 Nisan 1973 | Madde Adı | Görüntüle |