ŞAH İSMAİL, İsmail Özalp

(d. 11.07.1938 / ö. -)
tekke şairi, serbest meslek
(Tekke / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

İsmail Özalp, Afyon’da 11.07.1938 tarihinde doğmuştur. Babası Zeyneloğullarından Hacı Yusuf Efendi oğlu Ahmet Efendi’dir. Annesi Afyonkarahisar Kavaklı Mahallesi’nden Marangoz Mürsel ustanın kızı Hatice Hanım’dır. Özalp, babası askerde iken dünyaya gelmiştir. İsmail Özalp’in Emine, Nebahat ve Güler adında da üç kız kardeşi vardır (İlgar ve Çınar 2012: 9). Afyonkarahisar’ın yetiştirmiş olduğu tasavvuf erlerinden biri olan İsmail Özalp, şiirlerinin bir kısmında mahlas kullanır. Şiirlerinde genel olarak Şah İsmail mahlasını tercih eder. Hazırlamış olduğu eserlerinde, Hızır Murat Şah İsmail ile Sultan Dîvânî İsmail Semai isimlerini de kullanır. Bu sıfatların kendisine rüya âleminde verildiğini söyler (İlgar ve Çınar 2012: 23). Özalp, Cumhuriyet İlkokulu’ndan mezun olduktan sonra babasının yanında şekercilik mesleğini öğrenmeye başlamıştır. On altı yaşında iken Arif Çelebi ile tanışır ve ona intisap ederek Mevlevi dervişi olur. Ferruh Çelebi oğlu Kaptan Hüsrev Çelebi’den semâ eğitimi almıştır. 1958'de askerlik görevinden sonra bir müddet babasının yanında çalışır, 1962'de oradan ayrılarak Şekerci Sabri Gültaş’ın yanında çalışır (İlgar ve Çınar 2012: 9). Şah İsmail, çocukluğunda ve gençliğinde şekerci çıraklığı ve kalfalığı yapar, daha sonra bu zanaatı bırakarak seyyar olarak kitap satar. Kahvehaneleri dolaşarak satmak istediği kitapları masalara bırakıp, bir müddet sonra onları geri toplayarak, arzu edenlere sergilenen kitapları ücreti karşılığında satmıştır.

Şah İsmail bir kez hac, üç kez de umre sebebiyle dört kez Suudi Arabistan’a gitmiştir. Şah İsmail, her görüştüğü kişiye dilinin döndüğünce “iyiliği emretme kötülüğü ise nehyetme” ilâhi emrini yerine getirmeye çalışmıştır. Bunu fahri olarak bazen diliyle anlatır, bazen de eliyle, zaman zaman da namaz çıkışı camilerde fotokopiyle çoğalttığı duaları dağıtarak yapmıştır. Kendisinden hayır dua bekleyenlere bazen okur, bazen de sen şu duayı oku diyerek yönlendirmiştir (İlgar ve Çınar 2012:12). Hâlen serbest işle iştigal etmekte olup bekârdır.

Konya’da askerliğini on yedi ay yaptıktan sonra 1960 yılından itibaren ilk şiirlerini yazmaya başlar. 1961'de bir gece rüyasında Mevânâ Türbesi önünde meftun olan zatı görmüştür. Kendisine Murat Şâh ismini rüya âleminde verildiğini söyler. Bir başka gece de Sultan Dîvânî ve Mehmet Semâî Hazretleri’ni rüyasında görmüştür. 1962'de bir gece yine rüyasında Sultan Dîvânî’nin kılıcı kendisine verilmiştir. Şah İsmail, Mevlevî olmasının yanı sıra aynı zamanda Kâdirî’dir. Abdülkadir Geylani Hazretleri ve Kâdirî Hazretlerine de büyük bir sevgi ile bağlıdır. Kâdirî Eşref Hoca lakaplı birisiyle tanışır. Ondan etkilenir. Onun aracılığıyla, 13 Ağustos 1973 tarihinde rüya âleminde Abdulkadir Geylani Hazretleri Kâdirî ile görüşür ve kendisine Kâdirî şeyhlik icazeti de verilir. 1979 yılında annesini kaybeden İsmail Özalp, kendi ifadesiyle “Sultan Şah İsmail”, Ağustos 1984’te Mevlevî şeyhlik vazifesine başlar (İlgar ve Çınar 2012:13).

Şah İsmail gönül ehli bir insandır. Onda şiir yazmak amaç değil araçtır. O, içindeki Allah sevdasını dışarıya aksettirmiş, bu vesile ile şiirler yazmıştır. Şiirlerinde zaman zaman vezin hataları ile kafiye ve redif hataları olmasına karşılık âşıkane ve içtendir (İlgar ve Çınar 2012: 24).

İsmail Özalp; Allah, din, Hazret-i Muhammed, Mevlâna aşkı, Mevlevilik, evliyalar, tasavvuf, insan, aşk, sevgi, birlik, kardeşlik, dostluk, yurt, vatan gibi hemen hemen her konuda şiir yazmıştır. Şiirleri asıl olarak din ve tasavvuf üzerine kurulmuştur. Şiirlerinde tarikat ve mezhep ayrılığı yapılmaksızın İslam inancının ve kültürünün temel değerleri görülür. Şah İsmail, günümüzde yaşayan bir derviş şahsiyet olmakla birlikte hayattan kopuk değildir. Dinine ve inancına bağlı olduğu kadar hayata da bağlıdır. O dindar bir derviş olduğu kadar vatanını sevmesiyle de dikkat çekmektedir ve bunu vatan şiirlerinde aşkla dile getirir (İlgar ve Çınar 2012: 23).

İsmail Özalp şiirlerinde Mevlana, Sultan Dîvânî, Hacı Yahya Sultan, Ebâ Pûşi Bâlî Sultan gibi tasavvufun manevi ustaların tesirinde kalmış, onlar gibi duymuş ve onlar gibi söylemiştir. Kaleme aldığı muhtelif derlemeleri de 1961-1968 yıllarına rast gelmekte olup hâlen yazmaktadır. Bir nevi karalama nüshası gibi düzenlenmiş sekiz defteri bulunmaktadır. Birkaç defteri bir araya getirilerek ciltlenmiş olup her birine bir isim verilmiştir. Ancak bazı defterleri birkaç çalışmanın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Defterlerin tanımında bunlar belirtilmiştir. Defterler düzensizdir, sayfa numaraları yer yer olmasına karşılık, bir kısmında yoktur. Beğenilmeyen sayfalar aralardan yırtılarak alınmıştır. Konu birliği yoktur. Şair, bazı şiirlerini sayfa halinde muhtelif kâğıtlara yazmıştır (İlgar ve Çınar 2012: 17).

Basılmamış şekilde kendi isimlendirdiği sekiz adet defteri vardır. Bu defterlerin içeriklerinde özlü sözler, peygamber ve evliyaların hayat hikâyeleri, menkıbeleri vb. konuların yanında ayrıca her defterde de kendisine ait şiirlerden örnekler mevcuttur.

İlk olarak İki Cihan Saadeti (1961-1971) adlı çalışma, beş bölümden oluşmaktadır. Her bölümde gerek kendisine, gerek Hazreti Mevlânâ’ya ait muhtelif şiirler ile vaizleri bulunmaktadır. İkinci çalışması, Evliyâ Menkıbeleri (1960) adlı defteri iki bölümden oluşmaktadır. Genel olarak peygamberlerin, evliyaların hayat hikâyeleri özet olarak verilmiştir. Diğer taraftan, muhtelif kişilere ait veciz sözler de içermektedir. Defterin ikinci bölümünde meşhur şahsiyetlerin hayat hikâyeleri nazım olarak ele alınmıştır. Üçüncü çalışması Hazretleri Mevlana ve Torunları (1961-1963) adlı defter üç bölümden oluşmuştur. Dördüncü çalışması Müslüman Çocuğun Din Kitabı: Saadet Nûru (1968) adlı çalışması 40 sayfa olup çocuklara yönelik şiirlerle öğüt veren sözleri ihtiva etmektedir. Diğer çalışmaların isimleri ise şöyledir: Nûr Denizi Hazreti Mevlâna: Şiir ve Vaizlerim (1963), Gönülden İlhamlar (1968), Aşk Bahçesi (1967) ve son olarak Ülkeler Sultanı, Allah’ın Arslanı Sultan Şah İsmail Geliyor tarihi roman türündeki eserde kendi hayatını yazmaya çalışmış olup şiirlerinden de eklemeler yapmıştır (İlgar ve Çınar 2012:17-22). Bu sekiz defter çalışmasının haricinde şiirlerini iki başlık hâlinde topladığı basılmamış iki defteri daha vardır. Bunlar: Gül Bahçesinden Bir Demet ve Saadeti Aşk-ı Resûlullâh’tır (İlgar 1993:7). İsmail Özalp’a, basılmamış bu eserlerinin yanı sıra, Afyonkarahisar’da 27-29 Mayıs 2010 tarihinde düzenlenen 1. Uluslararası Sultan Divânî ve Mevlevîlik Sempozyumu’nda Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından Mevlevîlik’e olan katkısından dolayı kendisine plaket verilmiştir (İlgar ve Çınar 2012: 17).

Kaynakça

İlgar, Yusuf (1993). Afyonkarahisar’lı Şair “Şah” İsmail Özalp. Afyon: Emirdağ Ofset.

İlgar, Y., N. Çınar (2012). 21. Yüzyılda Bir Mevlevî Şah İsmail Özalp. Afyon: Şehitoğlu Konağı Kültür Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: METİN İPEK
Yayın Tarihi: 23.02.2019
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1RE'YÎ, (Sarı) Re'yî Çelebid. ? - ö. 1579-80Doğum YeriGörüntüle
2FEYZÎ, Alî Feyzîd. 1854 - ö. 1894Doğum YeriGörüntüle
3Osman Nebioğlud. 1912 - ö. 7 Kasım 1988Doğum YeriGörüntüle
4RE'YÎ, (Sarı) Re'yî Çelebid. ? - ö. 1579-80Doğum YılıGörüntüle
5FEYZÎ, Alî Feyzîd. 1854 - ö. 1894Doğum YılıGörüntüle
6Osman Nebioğlud. 1912 - ö. 7 Kasım 1988Doğum YılıGörüntüle
7RE'YÎ, (Sarı) Re'yî Çelebid. ? - ö. 1579-80MeslekGörüntüle
8FEYZÎ, Alî Feyzîd. 1854 - ö. 1894MeslekGörüntüle
9Osman Nebioğlud. 1912 - ö. 7 Kasım 1988MeslekGörüntüle
10RE'YÎ, (Sarı) Re'yî Çelebid. ? - ö. 1579-80Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11FEYZÎ, Alî Feyzîd. 1854 - ö. 1894Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12Osman Nebioğlud. 1912 - ö. 7 Kasım 1988Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13RE'YÎ, (Sarı) Re'yî Çelebid. ? - ö. 1579-80Madde AdıGörüntüle
14FEYZÎ, Alî Feyzîd. 1854 - ö. 1894Madde AdıGörüntüle
15Osman Nebioğlud. 1912 - ö. 7 Kasım 1988Madde AdıGörüntüle