Madde Detay
SÂKIB, Şeyh Sâkıb Mustafa Dede
(d. 1062/1651-52 - ö. 1148/1735-36)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
1062/1651-52 yılında İzmir’de doğdu. Asıl adı Mustafa’dır. Şeyh Sâkıb Mustafa Dede olarak tanındı. Babasının adı İsmâil Efendi’dir. Annesinin adı Hâlime’dir. Muhyiddin Arabî’nin müridlerinden, Endülüs’ten İzmir’e göç eden bir mutasavvıfın soyundan geldiği rivayet edilmektedir. İlköğrenimini İzmir’de gördükten sonra İstanbul’a geldi. Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa’ya intisap etti. Paşa’nın himayesinde Fâtih Medresesi’nde tahsiline devam etti. Fâzıl Mustafa Paşa’nın maiyetinde katıldığı Çehrin Seferi (1678) esnasında bir Mevlevî dervişinden etkilenerek Mevlevîliğe ilgi duymaya başladı. Öğrenimini tamamladıktan sonra Bursa’ya gitti. Burada İshak Hocası Ahmed Efendi’den Farsça öğrendi. Bursa’dan Konya’ya geçerek Köseç Ahmed Dede’den Fusûsü’l-Hikem’e dair dersler aldı. Daha sonra İstanbul’a döndü ve Fâtih Camiinde altı ay dersiâmlık yaptı. Edirne’ye giderek Seyyid Mehmed Dede’ye intisap etti. Mehmed Dede’nin yanında çile çıkarıp külah giyerek dede unvanını aldı. İstanbul’a dönerek Galata Mevlevîhânesi şeyhi Gavsî Ahmed Dede’ye intisap etti ve ondan Mesnevî okudu. Bir ara Nesîb, Hasîb, Lebîb, Vehbi, Müneccimbaşı Ahmed ve Handî Dedeler ile birlikte Mısır’a gitti. Burada üç ay, Siyâhî Dede’nin hizmetinde bulundu. İstanbul’a dönerek Galata Mevlevîhânesi’nde şeyhi Gavsî Dede’ye hizmet etmeyi sürdürdü. Gavsî Dede, Fasîh Dede, Nâyî Osman Dede ve Nazîm Dede’nin şiir sohbetlerine katıldı. Beşiktaş Mevlevîhânesi’ndeki mukabeleler vasıtasıyla Sultan IV. Mehmed ile kurduğu dostluk, Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin kıskançlığına yol açtı. Sâkıb Dede, bunun üzerine Edirne’ye gitti. Serez, Filibe, Selânik ve Bosna başta olmak üzere bütün Rumeli’yi dolaştı. Bu sırada Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân adlı eserini yazmaya başladı. Dönüşte Sucu Mehmed Dede ile birlikte Konya’ya gitti. Burada Mevlevî şeyhi II. Bostan Çelebi tarafından Kütahya’daki Erguniye Mevlevîhânesi şeyhliğine atandı (1102/1690-91). Kütahya Erguniye Mevlevîhânesi’nde kırk altı yıl şeyhlik yaptıktan sonra 1148/1735-36 yılında vefat etti. Vefatına Şeyh Gâlib, “Mâtemin güç eyleyip Gâlib gürûh-ı âşıkân / Dediler târîh-i fevtin hay-ı hatm-i Mevlevî” beytini tarih düşürdü (Hafızoğlu 2010: 52). Mevlevîhânenin hazîresine defnedildiği kaydedilmekteyse de hazîrede kabrine dair bir işaret bulunmamaktadır, sandukası bugün cami olarak kullanılan mevlevîhânenin camekânla ayrılan kısmında yer almaktadır (Arı 2009: 4). Nüktedan, herkesin saygı duyduğu züht sahibi bir kimseydi (Horata 2009: 179).
Sâkıb Dede, uzun yıllar süren şeyhlik döneminde aralarında Seyyid Ebûbekir Dede ve Nutkî Ali Dede gibi önemli şahsiyetlerin de bulunduğu çok sayıda derviş yetiştirdi. Esrar Dede (Genç 2000: 86) bunları “hânedân-ı Sâkıbiyye” diye adlandırmaktadır.
Eserleri şunlardır:
1. Dîvân. Beş nüshası (bk. Arı 2011) bulunmaktadır. Dîvân’da otuz yedi kaside, iki müsemmen, beş müseddes, iki tahmis, 165 gazel, bir müstezad, yirmi iki tarih kıt‘ası, kırk sekiz rubai, altmış bir kıt‘a, elli bir nazım, bir muamma yer almaktadır (Arı 2007: 462; 2009: 5). Divan (Arı 2003) yayımlandı. Eser, Mevleviliği anlatmaya dönük, baştan sona Mevlana ve Mevlevilikle ilgili şiirlerle dolu didaktik bir risâle hüviyetindedir. Eserde devlet adamlarına söylenmiş bir kasideye rastlanmamaktadır. Mevlevi musikisinin önemli aletlerinden ney, rebab, kudüm, def için yazılan kasideler dikkati çekmektedir. Tarihlerinde de bu durum devam etmektedir. Tasavvufî neşve ile yazdığı rubailerinde daha başarılıdır (Horata 2009: 180).
2. Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân: Mevlevi şeyhleri ile tanınmış dervişler hakkında bilgi veren üç ciltlik bir eserdir. Birinci ciltte Menâkıbü’l-Ârifîn’in bittiği tarihten kendi zamanına kadar Konya Mevlevi Asitanesi’nde postnişin olan çelebilerin biyografilerine yer verilmiştir. Eserin II. cildi çeşitli mevlevîhânelerde şeyhlik yapanlara ayrılmıştır. III. cilt yetmiş sekiz ünlü Mevlevî’nin biyografisini içermektedir. Son derece ağır ve ağdalı bir üslûpla yazılan eser, Mevlevilik tarihinin önemli kaynaklarından biridir (Gölpınarlı 1953: 15-16; Arı 2009: 5 ve 2007: 462).
Diğer Mevlevi şairlerinde genellikle bir neşve, bir etki, bir kaynak olarak görülen Mevlevilik, Sâkıb Dede’de bir amaçtır. Sanatı bir vasıta olarak görmüştür. Bütün gücüyle Mevlevîliği işlemeye çalışmış ve bu sebeple çok uzun şiirler söylemiştir. Şiirlerinin büyük çoğunluğunu Mevlevîlik ve Mevlevîler’den bahisle bitirmiştir. Şiirlerinde öğreticilik esastır (Arı 2009: 4-5). Bu özellikleriyle tam bir mutasavvıf şair olmakla birlikte kullandığı dil ve üslup itibariyle onlardan ayrılır. Şiirlerinde zincirleme tamlamalarla örülü, soyut hayallerle yüklü, son derece ağır bir üslubu vardır. Buna karşılık, şiirleri anlam derinliği ve hayal zenginliğinden yoksundur. 164 beyti bulan kasideler, yüzyılın aksine 20 beyit civarında gazeller söylemiştir. Az da olsa lirik gazelleri bulunmaktadır. Şiirleri baştan sona hikmetli sözler, nasihatler, dinî-tasavvufî öğütlerle doludur. Fakat bunların Nabi’nin hikmetli, beliğ şiirleriyle ilgisi yoktur. Olaylara hikmet gözüyle yaklaşıldığında siyaset ve zabit zincirine gerek olmadığını düşünen şair, kendini Mevleviliğe, sanatını da insanlara hizmete adamıştır (Horata 2009: 181).
Kaynakça
Abdülkadiroğlu, Abdulkerim (hzl.) (1999). İsmail Belîğ Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdetü’l-Eş’âr. Ankara: AKM Yay. 53.
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ Sicill-i Osmanî, C. 5. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 1459.
Arı, Ahmet (1995). Sâkıb Mustafa Dede, Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanı’nın Tenkidli Metni. Doktora Tezi. 2 Cilt. Konya: Selçuk Üniversitesi.
Arı, Ahmed (2003). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: Akçağ Yay.
Arı, Ahmet (2007). “Sâkıb Dede”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 7. Ankara: AKM Yay. 461-462.
Arı, Ahmet (2009). “Sâkıb Dede”. İslam Ansiklopedisi. C. 36. İstanbul: TDV Yay. 4-5.
Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]
Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmânlı Müellifleri. C. I. Ankara: Bizim Büro Yay. 50.
Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî, İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay. 134-136.
Çifçi, Ömer (hzl.) (yty). Fatîn Davud Hâtimetü’l- Eş‘âr (Fatîn Tezkiresi). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10736,metinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 80.
Erdem, Sadık (hzl.) (1994). Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâsı (İnceleme-Tenkitli Metin-İndeks-Sözlük). Ankara: AKM Yay. 55-57.
Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede Tezkire-i Şu‘arâ-yı Mevleviyye (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay. 79-91.
Gölpınarlı, Abdülbâkî (1953). Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik. İstanbul: İnkılap Kitabevi Yay. 15-16.
Hafızoğlu, Tahir (hzl.) (2010). Ali Enver Bey Mevlevî Şâirler (Sema’hâne-i Edeb). İstanbul: İnsan Yayınları. 51-54.
Horata, Osman (2009). Has Bahçede Hazan Vakti-XVIII. Yüzyıl Son Klasik Dönem Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay. 181.
İpekten, Halûk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay. 419.
İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu‘arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay. 267-268.
Kurnaz, Cemâl, M. Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri, C. I-II. Ankara: Bizim Büro Yay. 137.
Kutlar Oğuz, Fatma Sabiha, M. Çakır, H. Koncu (hzl.) (2012). Mehmed Tevfik Kâfile-i Şu‘arâ. İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yay. 140-141.
Oğraş, Rıza (hzl.) (2001). Esad Mehmed Efendi ve Bağçe-i Safâ-Endûz’u İnceleme-Metin. Burdur: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10734,bahcepdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 94-97.
Müstakîm-zâde Süleyman Sa’deddin Efendi (2000). Mecelletü’n-Nisâb (Tıpkıbasım). Ankara: KB Yay. 163a.
Şemsettin Sami (1996). Kâmûsu’l-‘Alâm. Tıpkıbasım. C. 3. Ankara: Kaşgar Neşriyat Yay. 1738-1739.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1990). “Sâkıb Mustafa Dede”. C. 7.İstanbul: Dergâh Yay. 432.
Zorlu, Cem (hzl.) (2003). Sahîh Ahmed Dede Mevlevîlerin Tarihi (Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye). İstanbul: İnsan Yayınları. 317-318.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİKYayın Tarihi: 14.06.2014Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Taht-ı cefâya kim o şeh-i bî-vefâ çıkar
Cânum dem-i nezâre içün rû-nümâ çıkar
Gîsûları o beyt-i mu‘ammâdır olsa hal
Nâm-ı dil-i fütâde-i dâm-ı belâ çıkar
Âgûşa alsa cevher-i âyîne aksini
Âh [ü] füsûs her bün-i mûdan dü-tâ çıkar
İtsün şikest seng-i sitem kalbümüz dürüst
Her pâre çünki kâbil-i feyz-i likâ çıkar
Kalmaz ayakda pâyına bir kerre yüz süren
Dîhîm ile çıkarsa başa hâk-i pâ çıkar
Âmâc-ı tîr-i gamze iken çeşm-i dil yine
Her gördigine âyîne-veş âşinâ çıkar
Dâmân-ı hazm* çıkmaz idi dest-i hûşdan
Lîk ol perî çıkınca yüze hûş-rübâ çıkar
Gûyâ kemân-ebrû-yı dil-keş kemîndir
Andan hemîşe asker-i tîr-i kazâ çıkar
Ruhsat bulursa merdüm-i dîde açılmaga
Mâ-beynümüzde yâr ile çok mâcerâ çıkar
Âyîne iddi‘â-yı safâ itmesün tehî
Zîrâ görince nakşunı pür-müdde‘â çıkar
Bühtân-ı huşkdur sana zâhid bu hırkadan
Her kim dimiş olur ise reng-i riyâ çıkar
Te’sîr-i feyz-i sohbetümüz bundan it kıyâs
Kârûn girerse tekyemüze bî-nevâ çıkar
Dîvâr-ı şeş-cihâtı ider reşk-i âyine
Ol mâh-pâre seyre ki burka‘-güşâ çıkar
Ey dil görürsen ol şehi tîr ü kemân-bâz
Hâzır bulun ki şâyed elinden hatâ çıkar
Hem-kâra yok bahânemüz illâ ki hâmeler
Vaktinde ney-şekerle ney-i bûriyâ çıkar
Zîr-i külehde nâ’il olur devlete bu ser
Bir pûtedür küleh ki giren kîmyâ çıkar
Sâkıb bilür ne çekdügini kûy-ı yârda
Gûyâ garîb hissesine hep cefâ çıkar
*hazm, Arı 2011’de “hızm” şeklindedir.
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 297-298.)
Müseddes-i Zîbâ
I
Gerçi feryâd-ı şerer-rîzi degüldür bî-eser
Virmesün yek-dem velî âyîne-i kalbe keder
Gülşen-i ikbâledür hayr-ı du‘âsı her seher
Nâle eyler kûyuna itse sabâ dahı güzer
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
II
Jâle-i bî-rûya yüz virdün dilin hûn eyledün
Hoş görüp hârı garîbi hâr u mahzûn eyledün
Ragmına gûyâ ki hayl-i zâgı memnûn eyledün
Zâr idüp ol derd-mendi cevre kânûn eyledün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
III
Dûd-ı âhın câdû-yı hicrân itmiş çeşm-i bend
Nâle-i pey-der-peyi gûşına olmış seng ü sed
Bî-haberdür kendiden gelmez elinden nîk ü bed
Ol güzel başun içün itme deründen anı red
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IV
Âşiyânı hâr-ı zâr u âşinâsı hâr hâr
Düşmen-i ârâm-ı cânı devr-i eyyâm-ı bahar
Zâr zâr olmak ana düşmez var iken bûm u hâr
İtmesün şâhâne-vâr ol bî-günâhı böyle zâr
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
V
Hârdur âgûşa evvel cür’et izhâr eyleyen
Hârdur âhır hezârun cânına kâr eyleyen
Hârdur pîrâmenün dîvâr-ı âzâr eyleyen
Hârdur gül-çîn-i çeşmi pür-gil ü târ eyleyen
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VI
Hırz-ı gül-zâr-ı letâfetdür enîni bülbülün
Vird-i eshâr-ı sa‘âdetdür hanîni bülbülün
Levh-ı erkâm-ı sadâkatdür cebîni bülbülün
Bî-gam-ı hâr-ı hıyânetdür zemîni bülbülün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VII
Kanda ol bî-çâre kanda ârzû-yı müdde‘â
Hâr-ı ser-tîz-i cefâ hod-dûr-bâş-ı müntehâ
Şehper-i fursat esîr-i dâm-ı gîrâ-yı rızâ
Tâb-ı hüsnün şu‘le-i pervâne-i çeşm-i hayâ
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VIII
Ser-güzeştin dâsitân-ı âlem itdün subh u şâm
Nukl-i bezm-i ibret itdi mâcerâsın hâs u âm
Eylemiş nakş-ı tegâfül kâr-ı ümmîdin temâm
Arz-ı hâl-i hasretündür ancak aksâ-yı merâm
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IX
Bülbülündür gülşenünde Sâkıb-ı hûn-âba rîz
Gûş idüp agyârı itme cânını cây-ı sitîz
Yohsa feryâd ile eyler kûyunı pür-rest-hîz
Deşt-i mahşerde bulınmaz dest-i âhından girîz
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 623-627.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 14.06.2014Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Taht-ı cefâya kim o şeh-i bî-vefâ çıkar
Cânum dem-i nezâre içün rû-nümâ çıkar
Gîsûları o beyt-i mu‘ammâdır olsa hal
Nâm-ı dil-i fütâde-i dâm-ı belâ çıkar
Âgûşa alsa cevher-i âyîne aksini
Âh [ü] füsûs her bün-i mûdan dü-tâ çıkar
İtsün şikest seng-i sitem kalbümüz dürüst
Her pâre çünki kâbil-i feyz-i likâ çıkar
Kalmaz ayakda pâyına bir kerre yüz süren
Dîhîm ile çıkarsa başa hâk-i pâ çıkar
Âmâc-ı tîr-i gamze iken çeşm-i dil yine
Her gördigine âyîne-veş âşinâ çıkar
Dâmân-ı hazm* çıkmaz idi dest-i hûşdan
Lîk ol perî çıkınca yüze hûş-rübâ çıkar
Gûyâ kemân-ebrû-yı dil-keş kemîndir
Andan hemîşe asker-i tîr-i kazâ çıkar
Ruhsat bulursa merdüm-i dîde açılmaga
Mâ-beynümüzde yâr ile çok mâcerâ çıkar
Âyîne iddi‘â-yı safâ itmesün tehî
Zîrâ görince nakşunı pür-müdde‘â çıkar
Bühtân-ı huşkdur sana zâhid bu hırkadan
Her kim dimiş olur ise reng-i riyâ çıkar
Te’sîr-i feyz-i sohbetümüz bundan it kıyâs
Kârûn girerse tekyemüze bî-nevâ çıkar
Dîvâr-ı şeş-cihâtı ider reşk-i âyine
Ol mâh-pâre seyre ki burka‘-güşâ çıkar
Ey dil görürsen ol şehi tîr ü kemân-bâz
Hâzır bulun ki şâyed elinden hatâ çıkar
Hem-kâra yok bahânemüz illâ ki hâmeler
Vaktinde ney-şekerle ney-i bûriyâ çıkar
Zîr-i külehde nâ’il olur devlete bu ser
Bir pûtedür küleh ki giren kîmyâ çıkar
Sâkıb bilür ne çekdügini kûy-ı yârda
Gûyâ garîb hissesine hep cefâ çıkar
*hazm, Arı 2011’de “hızm” şeklindedir.
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 297-298.)
Müseddes-i Zîbâ
I
Gerçi feryâd-ı şerer-rîzi degüldür bî-eser
Virmesün yek-dem velî âyîne-i kalbe keder
Gülşen-i ikbâledür hayr-ı du‘âsı her seher
Nâle eyler kûyuna itse sabâ dahı güzer
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
II
Jâle-i bî-rûya yüz virdün dilin hûn eyledün
Hoş görüp hârı garîbi hâr u mahzûn eyledün
Ragmına gûyâ ki hayl-i zâgı memnûn eyledün
Zâr idüp ol derd-mendi cevre kânûn eyledün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
III
Dûd-ı âhın câdû-yı hicrân itmiş çeşm-i bend
Nâle-i pey-der-peyi gûşına olmış seng ü sed
Bî-haberdür kendiden gelmez elinden nîk ü bed
Ol güzel başun içün itme deründen anı red
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IV
Âşiyânı hâr-ı zâr u âşinâsı hâr hâr
Düşmen-i ârâm-ı cânı devr-i eyyâm-ı bahar
Zâr zâr olmak ana düşmez var iken bûm u hâr
İtmesün şâhâne-vâr ol bî-günâhı böyle zâr
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
V
Hârdur âgûşa evvel cür’et izhâr eyleyen
Hârdur âhır hezârun cânına kâr eyleyen
Hârdur pîrâmenün dîvâr-ı âzâr eyleyen
Hârdur gül-çîn-i çeşmi pür-gil ü târ eyleyen
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VI
Hırz-ı gül-zâr-ı letâfetdür enîni bülbülün
Vird-i eshâr-ı sa‘âdetdür hanîni bülbülün
Levh-ı erkâm-ı sadâkatdür cebîni bülbülün
Bî-gam-ı hâr-ı hıyânetdür zemîni bülbülün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VII
Kanda ol bî-çâre kanda ârzû-yı müdde‘â
Hâr-ı ser-tîz-i cefâ hod-dûr-bâş-ı müntehâ
Şehper-i fursat esîr-i dâm-ı gîrâ-yı rızâ
Tâb-ı hüsnün şu‘le-i pervâne-i çeşm-i hayâ
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VIII
Ser-güzeştin dâsitân-ı âlem itdün subh u şâm
Nukl-i bezm-i ibret itdi mâcerâsın hâs u âm
Eylemiş nakş-ı tegâfül kâr-ı ümmîdin temâm
Arz-ı hâl-i hasretündür ancak aksâ-yı merâm
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IX
Bülbülündür gülşenünde Sâkıb-ı hûn-âba rîz
Gûş idüp agyârı itme cânını cây-ı sitîz
Yohsa feryâd ile eyler kûyunı pür-rest-hîz
Deşt-i mahşerde bulınmaz dest-i âhından girîz
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 623-627.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Taht-ı cefâya kim o şeh-i bî-vefâ çıkar
Cânum dem-i nezâre içün rû-nümâ çıkar
Gîsûları o beyt-i mu‘ammâdır olsa hal
Nâm-ı dil-i fütâde-i dâm-ı belâ çıkar
Âgûşa alsa cevher-i âyîne aksini
Âh [ü] füsûs her bün-i mûdan dü-tâ çıkar
İtsün şikest seng-i sitem kalbümüz dürüst
Her pâre çünki kâbil-i feyz-i likâ çıkar
Kalmaz ayakda pâyına bir kerre yüz süren
Dîhîm ile çıkarsa başa hâk-i pâ çıkar
Âmâc-ı tîr-i gamze iken çeşm-i dil yine
Her gördigine âyîne-veş âşinâ çıkar
Dâmân-ı hazm* çıkmaz idi dest-i hûşdan
Lîk ol perî çıkınca yüze hûş-rübâ çıkar
Gûyâ kemân-ebrû-yı dil-keş kemîndir
Andan hemîşe asker-i tîr-i kazâ çıkar
Ruhsat bulursa merdüm-i dîde açılmaga
Mâ-beynümüzde yâr ile çok mâcerâ çıkar
Âyîne iddi‘â-yı safâ itmesün tehî
Zîrâ görince nakşunı pür-müdde‘â çıkar
Bühtân-ı huşkdur sana zâhid bu hırkadan
Her kim dimiş olur ise reng-i riyâ çıkar
Te’sîr-i feyz-i sohbetümüz bundan it kıyâs
Kârûn girerse tekyemüze bî-nevâ çıkar
Dîvâr-ı şeş-cihâtı ider reşk-i âyine
Ol mâh-pâre seyre ki burka‘-güşâ çıkar
Ey dil görürsen ol şehi tîr ü kemân-bâz
Hâzır bulun ki şâyed elinden hatâ çıkar
Hem-kâra yok bahânemüz illâ ki hâmeler
Vaktinde ney-şekerle ney-i bûriyâ çıkar
Zîr-i külehde nâ’il olur devlete bu ser
Bir pûtedür küleh ki giren kîmyâ çıkar
Sâkıb bilür ne çekdügini kûy-ı yârda
Gûyâ garîb hissesine hep cefâ çıkar
*hazm, Arı 2011’de “hızm” şeklindedir.
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 297-298.)
Müseddes-i Zîbâ
I
Gerçi feryâd-ı şerer-rîzi degüldür bî-eser
Virmesün yek-dem velî âyîne-i kalbe keder
Gülşen-i ikbâledür hayr-ı du‘âsı her seher
Nâle eyler kûyuna itse sabâ dahı güzer
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
II
Jâle-i bî-rûya yüz virdün dilin hûn eyledün
Hoş görüp hârı garîbi hâr u mahzûn eyledün
Ragmına gûyâ ki hayl-i zâgı memnûn eyledün
Zâr idüp ol derd-mendi cevre kânûn eyledün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
III
Dûd-ı âhın câdû-yı hicrân itmiş çeşm-i bend
Nâle-i pey-der-peyi gûşına olmış seng ü sed
Bî-haberdür kendiden gelmez elinden nîk ü bed
Ol güzel başun içün itme deründen anı red
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IV
Âşiyânı hâr-ı zâr u âşinâsı hâr hâr
Düşmen-i ârâm-ı cânı devr-i eyyâm-ı bahar
Zâr zâr olmak ana düşmez var iken bûm u hâr
İtmesün şâhâne-vâr ol bî-günâhı böyle zâr
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
V
Hârdur âgûşa evvel cür’et izhâr eyleyen
Hârdur âhır hezârun cânına kâr eyleyen
Hârdur pîrâmenün dîvâr-ı âzâr eyleyen
Hârdur gül-çîn-i çeşmi pür-gil ü târ eyleyen
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VI
Hırz-ı gül-zâr-ı letâfetdür enîni bülbülün
Vird-i eshâr-ı sa‘âdetdür hanîni bülbülün
Levh-ı erkâm-ı sadâkatdür cebîni bülbülün
Bî-gam-ı hâr-ı hıyânetdür zemîni bülbülün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VII
Kanda ol bî-çâre kanda ârzû-yı müdde‘â
Hâr-ı ser-tîz-i cefâ hod-dûr-bâş-ı müntehâ
Şehper-i fursat esîr-i dâm-ı gîrâ-yı rızâ
Tâb-ı hüsnün şu‘le-i pervâne-i çeşm-i hayâ
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VIII
Ser-güzeştin dâsitân-ı âlem itdün subh u şâm
Nukl-i bezm-i ibret itdi mâcerâsın hâs u âm
Eylemiş nakş-ı tegâfül kâr-ı ümmîdin temâm
Arz-ı hâl-i hasretündür ancak aksâ-yı merâm
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IX
Bülbülündür gülşenünde Sâkıb-ı hûn-âba rîz
Gûş idüp agyârı itme cânını cây-ı sitîz
Yohsa feryâd ile eyler kûyunı pür-rest-hîz
Deşt-i mahşerde bulınmaz dest-i âhından girîz
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 623-627.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Taht-ı cefâya kim o şeh-i bî-vefâ çıkar
Cânum dem-i nezâre içün rû-nümâ çıkar
Gîsûları o beyt-i mu‘ammâdır olsa hal
Nâm-ı dil-i fütâde-i dâm-ı belâ çıkar
Âgûşa alsa cevher-i âyîne aksini
Âh [ü] füsûs her bün-i mûdan dü-tâ çıkar
İtsün şikest seng-i sitem kalbümüz dürüst
Her pâre çünki kâbil-i feyz-i likâ çıkar
Kalmaz ayakda pâyına bir kerre yüz süren
Dîhîm ile çıkarsa başa hâk-i pâ çıkar
Âmâc-ı tîr-i gamze iken çeşm-i dil yine
Her gördigine âyîne-veş âşinâ çıkar
Dâmân-ı hazm* çıkmaz idi dest-i hûşdan
Lîk ol perî çıkınca yüze hûş-rübâ çıkar
Gûyâ kemân-ebrû-yı dil-keş kemîndir
Andan hemîşe asker-i tîr-i kazâ çıkar
Ruhsat bulursa merdüm-i dîde açılmaga
Mâ-beynümüzde yâr ile çok mâcerâ çıkar
Âyîne iddi‘â-yı safâ itmesün tehî
Zîrâ görince nakşunı pür-müdde‘â çıkar
Bühtân-ı huşkdur sana zâhid bu hırkadan
Her kim dimiş olur ise reng-i riyâ çıkar
Te’sîr-i feyz-i sohbetümüz bundan it kıyâs
Kârûn girerse tekyemüze bî-nevâ çıkar
Dîvâr-ı şeş-cihâtı ider reşk-i âyine
Ol mâh-pâre seyre ki burka‘-güşâ çıkar
Ey dil görürsen ol şehi tîr ü kemân-bâz
Hâzır bulun ki şâyed elinden hatâ çıkar
Hem-kâra yok bahânemüz illâ ki hâmeler
Vaktinde ney-şekerle ney-i bûriyâ çıkar
Zîr-i külehde nâ’il olur devlete bu ser
Bir pûtedür küleh ki giren kîmyâ çıkar
Sâkıb bilür ne çekdügini kûy-ı yârda
Gûyâ garîb hissesine hep cefâ çıkar
*hazm, Arı 2011’de “hızm” şeklindedir.
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 297-298.)
Müseddes-i Zîbâ
I
Gerçi feryâd-ı şerer-rîzi degüldür bî-eser
Virmesün yek-dem velî âyîne-i kalbe keder
Gülşen-i ikbâledür hayr-ı du‘âsı her seher
Nâle eyler kûyuna itse sabâ dahı güzer
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
II
Jâle-i bî-rûya yüz virdün dilin hûn eyledün
Hoş görüp hârı garîbi hâr u mahzûn eyledün
Ragmına gûyâ ki hayl-i zâgı memnûn eyledün
Zâr idüp ol derd-mendi cevre kânûn eyledün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
III
Dûd-ı âhın câdû-yı hicrân itmiş çeşm-i bend
Nâle-i pey-der-peyi gûşına olmış seng ü sed
Bî-haberdür kendiden gelmez elinden nîk ü bed
Ol güzel başun içün itme deründen anı red
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IV
Âşiyânı hâr-ı zâr u âşinâsı hâr hâr
Düşmen-i ârâm-ı cânı devr-i eyyâm-ı bahar
Zâr zâr olmak ana düşmez var iken bûm u hâr
İtmesün şâhâne-vâr ol bî-günâhı böyle zâr
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
V
Hârdur âgûşa evvel cür’et izhâr eyleyen
Hârdur âhır hezârun cânına kâr eyleyen
Hârdur pîrâmenün dîvâr-ı âzâr eyleyen
Hârdur gül-çîn-i çeşmi pür-gil ü târ eyleyen
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VI
Hırz-ı gül-zâr-ı letâfetdür enîni bülbülün
Vird-i eshâr-ı sa‘âdetdür hanîni bülbülün
Levh-ı erkâm-ı sadâkatdür cebîni bülbülün
Bî-gam-ı hâr-ı hıyânetdür zemîni bülbülün
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VII
Kanda ol bî-çâre kanda ârzû-yı müdde‘â
Hâr-ı ser-tîz-i cefâ hod-dûr-bâş-ı müntehâ
Şehper-i fursat esîr-i dâm-ı gîrâ-yı rızâ
Tâb-ı hüsnün şu‘le-i pervâne-i çeşm-i hayâ
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
VIII
Ser-güzeştin dâsitân-ı âlem itdün subh u şâm
Nukl-i bezm-i ibret itdi mâcerâsın hâs u âm
Eylemiş nakş-ı tegâfül kâr-ı ümmîdin temâm
Arz-ı hâl-i hasretündür ancak aksâ-yı merâm
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
IX
Bülbülündür gülşenünde Sâkıb-ı hûn-âba rîz
Gûş idüp agyârı itme cânını cây-ı sitîz
Yohsa feryâd ile eyler kûyunı pür-rest-hîz
Deşt-i mahşerde bulınmaz dest-i âhından girîz
Bülbül-i şûrîdenün yokdur ziyânı kıl kadar
Sen hemân ey gonca-i iffet dikenden kıl hazer
(Arı, Ahmed (2011). Mevlevilikte Bir Hanedanlık Kurucusu Sakıp Dede ve Divanı. Ankara: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10646,sakibdededivanimetinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 10.06.2014]. 623-627.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Selahattin Birkan | d. 1913 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Hasan Vasfi Uçkan | d. 15 Ağustos 1929 - ö. 14 Mart 2014 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Gökhan Arslan | d. 1979 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Selahattin Birkan | d. 1913 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Hasan Vasfi Uçkan | d. 15 Ağustos 1929 - ö. 14 Mart 2014 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Gökhan Arslan | d. 1979 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Selahattin Birkan | d. 1913 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Hasan Vasfi Uçkan | d. 15 Ağustos 1929 - ö. 14 Mart 2014 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Gökhan Arslan | d. 1979 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Selahattin Birkan | d. 1913 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | Hasan Vasfi Uçkan | d. 15 Ağustos 1929 - ö. 14 Mart 2014 | Meslek | Görüntüle |
12 | Gökhan Arslan | d. 1979 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Selahattin Birkan | d. 1913 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Hasan Vasfi Uçkan | d. 15 Ağustos 1929 - ö. 14 Mart 2014 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Gökhan Arslan | d. 1979 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Selahattin Birkan | d. 1913 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Hasan Vasfi Uçkan | d. 15 Ağustos 1929 - ö. 14 Mart 2014 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Gökhan Arslan | d. 1979 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |