Madde Detay
ŞEYHÎ, Seyyid Mehmed Allâme Efendi
(d. ?/? - ö. Ramazan 1044/Şubat-Mart 1635)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Eğirdir’de doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Asıl adı Mehmed’dir. Allâme Şeyhî ve Şeyhî Seyyid Mehmed Allâme Efendi olarak tanındı. Babasının adı Mahmûd’dur. Şerîfî mahlası ile şiirler yazan Seyyid Mehmed Efendi’nin torunu, Nakibüleşrâf Şerîf mahlaslı Seyyid Mehmed Efendi (1522-1631)’nin amcasının oğludur. Eğirdir’de medfun olan ve Zeyniye tarikatı şeyhlerinden Burhaneddin Efendi’nin soyundan gelmektedir. Şeyh Burhaneddin Efendi’nin Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu (1959: 292)’nda babası olarak gösterilmesi yanlıştır. Medrese öğrenimi gördü. Şeyhülislam Yahya Efendi’den mülâzım oldu. Kırk akçelik medreseden mazul iken Ramazan 1019/Kasım-Aralık 1610’da Tâib Mehmed Efendi yerine Fethiye’deki Sinan Paşa Medresesi, Ramazan 1021/Ekim-Kasım 1612’de Bahrizâde Efendi yerine Zal Paşa Medresesi, Ramazan 1024/Eylül-Ekim 1615’te Said Efendi yerine Şah Sultan Medresesi müderrisliklerine getirildi. Muharrem 1028/Aralık 1618-Ocak 1619’da Sıdkî Efendi yerine Sahn Medreselerinden birinde, Rebiyülevvel 1029/Şubat-Mart 1620’de Amasyalı Abdullah Efendi yerine Hâsekî Sultan Medresesi, Şaban 1031/Haziran-Temmuz 1622’de Selim-i Kadim Medresesi’nde görev aldı. Muharrem 1032/Kasım-Aralık 1622’de Ahmed Efendi yerine Kudüs kadısı oldu. Rebiyülâhır 1033/Ocak-Şubat 1624’te azledildi. Zilkade 1035/Haziran-Temmuz 1626’da Abdürrahim Efendi yerine Mekke kadılığına atandı. Şair Cem‘î bu duruma “Vâlî-i Ka‘be oldı bir allâme-i Haydar-siyer” mısraı ile tarih düşürmüştür. Şeyhî Mehmed Efendi Mekke kadılığına gitmedi. Cemâziyelâhır 1036/Ocak-Şubat 1627’de Galata kadılığına atandı. Zilkade 1037/Temmuz-Ağustos 1628’de azledildi. Şaban 1038/Mart-Nisan 1629’da Anadolu payesiyle Çivizâde Mehmed Efendi üzerinden Güzelcehisar kazası arpalık olarak verildi. 1039/1629-1630 yılında amcazâdesi Seyyid Mehmed Efendi yerine Nakibüleşrâf tayin edildi. Şair Cem‘î bu duruma da
Alem-i âl-i ‘abâ oldı nakîb-i şürefâ
mısraı ile tarih düşürmüştür. Zilkade 1040/Haziran 1631’de selefi Seyyid Mehmed Efendi’nin Dimetoka arpalığı da kendisine verildi. Şevval 1402/Nisan-Mayıs 1633’te Derviş Mustafa Efendi’den boşalan Rusçuk kazası verildi. Zilkade 1043’te Ahîzâde Seyyid Mehmed Efendi’nin ziyafetine katıldığı suçlamasıyla İstanbul’dan sürülerek Mekke kadılığına atandı. Ramazan 1044/Şubat-Mart 1635’te Cidde’de vefat etti. Mezarı Cidde’dedir (Özcan 1989: 18-19; Köksal Yüksel, M. F. Köksal 1998: 74-75; Köksal 2007: 102; Zavotçu 2009: 266; Kurnaz, M. Tatçı 2001: 518, 918; TDEA 1998: 148). Şeyhî Seyyid Mehmed Efendi’nin Divan’ından hareketle Zeyniyye tarikatına intisap ettiği söylenebilir (Parlak Dönmez 2006: 10).
Eserleri:
Türkçe Divan: Süleymaniye Kütüphanesinde Lala İsmail Efendi Kataloğunda 454 numarada kayıtlıdır ve başka nüshası bulunmamaktadır. Eserde 14 kaside, 178 gazel, bir tahmis, 109 beyitlik bir sakiname, 8 kıt‘a, bir tarih beyti ve 60 matla bulunmaktadır. Divan’ındaki manzumelerin toplam beyit sayısı 1678’dir. Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu'nda (1959: 292) Ceride-i Havadis Basımevi’nde 1291/1874-1875 yılında 63 sayfa olarak basıldığı söylenen Divan, Şeyhî’ye ait değildir. (Dönmez Parlak 2006: iii, 8, 27-38). Eser üzerinde bir yüksek lisans çalışması (Dönmez Parlak 2006) yapılmıştır.
Farsça Divan: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, İbnülemin Kitaplığı, Numara 3434’te kayıtlıdır (Köksal 2007: 102; Dönmez Parlak 2006: 8).
Sâkî-nâme: Şeyhî’nin Sakinamesi Divan’ın sonunda tahmisten sonra, kıtalardan önce yer alır. Eser, 109 beyitten meydana gelmektedir. Mesnevi seklinde yazılmıştır (Parlak Dönmez 2006: 34). Sakiname’nin diğer nüshaları Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Kütüphanesi, ASL No: 12; İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, No: T. 4097’de kayıtlıdır. Beyit sayısı ise 111’dir (Arslan 2012: 426-433). Sakiname yayımlandı (Arslan 2012: 426-433).
Bu eserler haricinde Seciyye adlı Arapça bir kasidesi ile Arapça şiirleri (Yüksel, M. F. Köksal 1998: 76) de bulunmaktadır.
Şiirlerinde Şeyhî mahlası(Özcan 1989: 19)nın yanı sıra Seyyid mahlasını da kullandı (Köksal 2007: 102).
Şeyhî Mehmed Efendi (Özcan 1989: 19)’ye göre bilgili ve erdemli bir kimse olup şiir ve inşada maharetlidir. Rıza Tezkiresi (2009: 266-267)’ne göre şiirleri güzel ve cezbedici olup bilgili ve münşi idi.
Şeyhî, şiirleri ile övünen bir şairdir. Şiirlerinde yoğun olarak dinî ve tasavvufî muhteva hissedilmektedir. Çevresindeki olumsuz gelişmelere kayıtsız kalmamış ve olumsuzluklara karşı şiirleriyle halkı uyarma yolunu tercih etti. Söyleyişi genellikle sade olsa da zincirleme Arapça ve Farsça tamlamalara da yer verdi. Çoğu zaman günlük dilden gelen unsurları başarıyla kullanmıştır. Birkaç hata dışında aruzu başarıyla kullandı (Parlak Dönmez 2006: 11-22).
Kaynakça
Arslan, Mehmet (2012). Sâkî-nâmeler. İstanbul: Kitabevi Yay.
İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu (1959). “Şeyhî, Eğirdirli”. C. 2. İstanbul: Maarif Basımevi Yay. 292.
Köksal, M. Fatih (2007). “Şeyhî”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 8. Ankara: AKM Yay. 102.
Kurnaz, Cemâl, M. Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri, C. I-II. Ankara: Bizim Büro Yay. 518-918
Parlak Dönmez, Betül (2006). Eğirdirli Şeyhî Mehmed Efendi’nin Divanı’nın İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üni.
Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakaik-ı Nu’mâniye ve Zeyilleri-Vekâyiü’l-Fudalâ-I. İstanbul: Çağrı Yay. 18-20.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1998). C. 8. “Şeyhî Mehmed Efendi (Allâme Şeyhî)”. İstanbul: Dergâh Yay. 148.
Yüksel, Hasan, M. Fatih Köksal (hzl.) (1998). Osmanlı Toplumunda Sâdât-ı Kirâm ve Nakibüleşrâflar (Ahmed Rıf’at-Devhatü’n-Nukabâ). Sivas: Dilek Matbaası Yay. 74-76.
Zavotçu, Gencay (hzl.) (2009). Rıza Tezkiresi (İnceleme-Metin). İstanbul: Sahaflar Kitapsarayı Yay. 266-267.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİKYayın Tarihi: 19.03.2014Güncelleme Tarihi: 25.11.2020Eserlerinden Örnekler
Şeyhî Mehmed Allâme Efendi’nin Sâkinâmesi
Sâkî-nâme-i Şeyhî Efendi
Gel ey mest-i peymâne-i ma‘rifet
Getir raksa sâkîyi bî-sâgar-sıfat
Senin-çün döşendi sarây-ı cihân
Teferrüc-gehündür verâ-yı cihân
Senin-çün kuruldı bu bezm-i latîf
Döşendi sana perniyân u katîf
Senin-çün olup vaz‘-ı mâh tamâm
Senin-çün konuldı bu hûmm üzre cam
Senin-çün çemen-suffe düzdi bahâr
Çerâgân-ı meclis olup lâle-zâr
Çeker her tarafdan gül ü yâsemin
Beyâz üzre bir sürh-zâr-ı yemen
Zümürrüd tabaklarla her bir şecer
Çeker bezmine pîşkeş mîveler
Sebû-keşlik eyler gelür lâleler
Sular sahn-ı bezmün seher jâleler
Dilünde senün sırr-ı arz u semâ
Sunuldı sana câm-ı ‘âlem-nümâ
Getir râhı toldur hûm u sâgara
Veren rûh odur ferbih ü lâgara
Bir elde sebû tut bir elde kadeh
Koyulsun derûna ferah-ber-ferah
Pür it meyle mey-hâne vü mescidi
Ko bir renge hep rindi vü zâhidi
Elünde olup câm u ratl-ı girân
Terâzûdan agsın mey-i ergavân
Diyüp ‘aşk cûşa getür dilleri
Biri birine koy mey u sâgarı
Hum üzre düşem ben dahi bî-şu‘ûr
Ola vak‘a-i bezm-i Mûsâ vü Tûr
Ola seyl-i meyden vücûdum tebâh
Bana olmaya bir dahi sedd-i râh
Gözüm aça ol mey misâl-i habâb
Pür ola habâb ile bu nüh-kıbab
Sipihri tolu suna sâkî bana
Yedi bahr ola cur‘a-i tih-nümâ
Seher sâkîya nitekim âfitâb
İçer câm-ı zerden şafak-gûn şarâb
Şu meyden ki anun melek mestidür
Felek ana bir kemterîn destidür
Ne dem cûşa gelse habâb-ı hûmı
Sana gösterür gerdiş-i encümi
Anun lâyıdur mâye-i misk-i ter
Anun bûyı topragı ‘anber ider
Ser-i mârı kessen bıraksan ana
O sa‘atde ‘ayniyle pâ-zehr ola
Eger bir yere ol mey-i tâb-dâr
Ola pertev-endâz u yâ katre-bâr
Anun gerdi gerdûn-ı gerdân olur
Kemîn-i zerresi mihr-i rahşân olur
…
Ol âteş ki minâyı yâkût ider
Dil u câna her şu‘lesin kût ider
Ol âteş ki dildir semender ana
Meh ü mihr ü encümdür ahker ana
Ol âteş ki humdur ocagı anun
Meh ü mihr kemter çerâgı anun
Ol âteş ki sahbâ-yı Hızr andadur
O sermâye-i cây-ı Hızr andadur
Tenûrından âb-ı hayâtı akıt
Ayagına hep kâ’inâtı akıt
…
O çengi gelür depredür ‘andelîb
İder nakş u savt u melâ’ik-firîb
Mugannî getür sen dahi sâzunı
Hem-âheng it anunla âvâzunı
O muhrik nefes bezmi germ eylesün
Dil-i saht-ı cânânı nerm eylesün
O nagme ki gûşa gelûdan gelür
O meydür ki câma sebûdan gelür
…
O derde kurulmuşdı bezm-i elest
Bu kevni anun câmı kılmışdı mest
O derden umar bâdeyi kâ’inât
O derden akar turmaz âb-ı hayât
O derden degüp mihre bir câm u den
Eli ditrer olmuş müdâm içmeden
O meyden içen zerre-i hurşîd olur
Gedâ câmını görse Cem-şîd olur
Anun neşvesi peşşeyi pîl ider
Anun cür‘ası katreyi Nîl ider
O sahbâ yı Şeyhî’ye yâ Rab içür
Anı bir ayakla felekden geçür
Fenâda bekâ mesti eyle anı
Rızâda likâ mesti eyle anı
(Arslan, Mehmet (2012). Sâkî-nâmeler. İstanbul: Kitabevi Yay. 426-429.)
Tügmeli câmelerin giyse ol âfet kat kat
Açılır gonce-i gülzâr-ı letâfet kat kat
Her ne yana o şeh-i hüsn ü bahâ itse hırâm
Döşenir pâyına dîbâ-yı sa‘âdet kat kat
Yâr pür dâg edip penbeye gark etdi tenim
Giydirir hıl‘ati ashâb-ı mürüvvet kat kat
Dâg-ı hicrân-ıla zahm-ı cefâsı bitmez
Kankı bir derdi diyem dilde cerâhat kat kat
Açdı ser-pûş-ı humu sundu sebûyu Şeyhî
Eyledi pîr-i mugân keşf ü kerâmet kat kat
(Parlak Dönmez, Betül (2006). Eğirdirli Şeyhî Mehmed Efendi’nin Divanı’nın İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üni. 151.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 19.03.2014Güncelleme Tarihi: 25.11.2020Eserlerinden Örnekler
Şeyhî Mehmed Allâme Efendi’nin Sâkinâmesi
Sâkî-nâme-i Şeyhî Efendi
Gel ey mest-i peymâne-i ma‘rifet
Getir raksa sâkîyi bî-sâgar-sıfat
Senin-çün döşendi sarây-ı cihân
Teferrüc-gehündür verâ-yı cihân
Senin-çün kuruldı bu bezm-i latîf
Döşendi sana perniyân u katîf
Senin-çün olup vaz‘-ı mâh tamâm
Senin-çün konuldı bu hûmm üzre cam
Senin-çün çemen-suffe düzdi bahâr
Çerâgân-ı meclis olup lâle-zâr
Çeker her tarafdan gül ü yâsemin
Beyâz üzre bir sürh-zâr-ı yemen
Zümürrüd tabaklarla her bir şecer
Çeker bezmine pîşkeş mîveler
Sebû-keşlik eyler gelür lâleler
Sular sahn-ı bezmün seher jâleler
Dilünde senün sırr-ı arz u semâ
Sunuldı sana câm-ı ‘âlem-nümâ
Getir râhı toldur hûm u sâgara
Veren rûh odur ferbih ü lâgara
Bir elde sebû tut bir elde kadeh
Koyulsun derûna ferah-ber-ferah
Pür it meyle mey-hâne vü mescidi
Ko bir renge hep rindi vü zâhidi
Elünde olup câm u ratl-ı girân
Terâzûdan agsın mey-i ergavân
Diyüp ‘aşk cûşa getür dilleri
Biri birine koy mey u sâgarı
Hum üzre düşem ben dahi bî-şu‘ûr
Ola vak‘a-i bezm-i Mûsâ vü Tûr
Ola seyl-i meyden vücûdum tebâh
Bana olmaya bir dahi sedd-i râh
Gözüm aça ol mey misâl-i habâb
Pür ola habâb ile bu nüh-kıbab
Sipihri tolu suna sâkî bana
Yedi bahr ola cur‘a-i tih-nümâ
Seher sâkîya nitekim âfitâb
İçer câm-ı zerden şafak-gûn şarâb
Şu meyden ki anun melek mestidür
Felek ana bir kemterîn destidür
Ne dem cûşa gelse habâb-ı hûmı
Sana gösterür gerdiş-i encümi
Anun lâyıdur mâye-i misk-i ter
Anun bûyı topragı ‘anber ider
Ser-i mârı kessen bıraksan ana
O sa‘atde ‘ayniyle pâ-zehr ola
Eger bir yere ol mey-i tâb-dâr
Ola pertev-endâz u yâ katre-bâr
Anun gerdi gerdûn-ı gerdân olur
Kemîn-i zerresi mihr-i rahşân olur
…
Ol âteş ki minâyı yâkût ider
Dil u câna her şu‘lesin kût ider
Ol âteş ki dildir semender ana
Meh ü mihr ü encümdür ahker ana
Ol âteş ki humdur ocagı anun
Meh ü mihr kemter çerâgı anun
Ol âteş ki sahbâ-yı Hızr andadur
O sermâye-i cây-ı Hızr andadur
Tenûrından âb-ı hayâtı akıt
Ayagına hep kâ’inâtı akıt
…
O çengi gelür depredür ‘andelîb
İder nakş u savt u melâ’ik-firîb
Mugannî getür sen dahi sâzunı
Hem-âheng it anunla âvâzunı
O muhrik nefes bezmi germ eylesün
Dil-i saht-ı cânânı nerm eylesün
O nagme ki gûşa gelûdan gelür
O meydür ki câma sebûdan gelür
…
O derde kurulmuşdı bezm-i elest
Bu kevni anun câmı kılmışdı mest
O derden umar bâdeyi kâ’inât
O derden akar turmaz âb-ı hayât
O derden degüp mihre bir câm u den
Eli ditrer olmuş müdâm içmeden
O meyden içen zerre-i hurşîd olur
Gedâ câmını görse Cem-şîd olur
Anun neşvesi peşşeyi pîl ider
Anun cür‘ası katreyi Nîl ider
O sahbâ yı Şeyhî’ye yâ Rab içür
Anı bir ayakla felekden geçür
Fenâda bekâ mesti eyle anı
Rızâda likâ mesti eyle anı
(Arslan, Mehmet (2012). Sâkî-nâmeler. İstanbul: Kitabevi Yay. 426-429.)
Tügmeli câmelerin giyse ol âfet kat kat
Açılır gonce-i gülzâr-ı letâfet kat kat
Her ne yana o şeh-i hüsn ü bahâ itse hırâm
Döşenir pâyına dîbâ-yı sa‘âdet kat kat
Yâr pür dâg edip penbeye gark etdi tenim
Giydirir hıl‘ati ashâb-ı mürüvvet kat kat
Dâg-ı hicrân-ıla zahm-ı cefâsı bitmez
Kankı bir derdi diyem dilde cerâhat kat kat
Açdı ser-pûş-ı humu sundu sebûyu Şeyhî
Eyledi pîr-i mugân keşf ü kerâmet kat kat
(Parlak Dönmez, Betül (2006). Eğirdirli Şeyhî Mehmed Efendi’nin Divanı’nın İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üni. 151.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 25.11.2020Eserlerinden Örnekler
Şeyhî Mehmed Allâme Efendi’nin Sâkinâmesi
Sâkî-nâme-i Şeyhî Efendi
Gel ey mest-i peymâne-i ma‘rifet
Getir raksa sâkîyi bî-sâgar-sıfat
Senin-çün döşendi sarây-ı cihân
Teferrüc-gehündür verâ-yı cihân
Senin-çün kuruldı bu bezm-i latîf
Döşendi sana perniyân u katîf
Senin-çün olup vaz‘-ı mâh tamâm
Senin-çün konuldı bu hûmm üzre cam
Senin-çün çemen-suffe düzdi bahâr
Çerâgân-ı meclis olup lâle-zâr
Çeker her tarafdan gül ü yâsemin
Beyâz üzre bir sürh-zâr-ı yemen
Zümürrüd tabaklarla her bir şecer
Çeker bezmine pîşkeş mîveler
Sebû-keşlik eyler gelür lâleler
Sular sahn-ı bezmün seher jâleler
Dilünde senün sırr-ı arz u semâ
Sunuldı sana câm-ı ‘âlem-nümâ
Getir râhı toldur hûm u sâgara
Veren rûh odur ferbih ü lâgara
Bir elde sebû tut bir elde kadeh
Koyulsun derûna ferah-ber-ferah
Pür it meyle mey-hâne vü mescidi
Ko bir renge hep rindi vü zâhidi
Elünde olup câm u ratl-ı girân
Terâzûdan agsın mey-i ergavân
Diyüp ‘aşk cûşa getür dilleri
Biri birine koy mey u sâgarı
Hum üzre düşem ben dahi bî-şu‘ûr
Ola vak‘a-i bezm-i Mûsâ vü Tûr
Ola seyl-i meyden vücûdum tebâh
Bana olmaya bir dahi sedd-i râh
Gözüm aça ol mey misâl-i habâb
Pür ola habâb ile bu nüh-kıbab
Sipihri tolu suna sâkî bana
Yedi bahr ola cur‘a-i tih-nümâ
Seher sâkîya nitekim âfitâb
İçer câm-ı zerden şafak-gûn şarâb
Şu meyden ki anun melek mestidür
Felek ana bir kemterîn destidür
Ne dem cûşa gelse habâb-ı hûmı
Sana gösterür gerdiş-i encümi
Anun lâyıdur mâye-i misk-i ter
Anun bûyı topragı ‘anber ider
Ser-i mârı kessen bıraksan ana
O sa‘atde ‘ayniyle pâ-zehr ola
Eger bir yere ol mey-i tâb-dâr
Ola pertev-endâz u yâ katre-bâr
Anun gerdi gerdûn-ı gerdân olur
Kemîn-i zerresi mihr-i rahşân olur
…
Ol âteş ki minâyı yâkût ider
Dil u câna her şu‘lesin kût ider
Ol âteş ki dildir semender ana
Meh ü mihr ü encümdür ahker ana
Ol âteş ki humdur ocagı anun
Meh ü mihr kemter çerâgı anun
Ol âteş ki sahbâ-yı Hızr andadur
O sermâye-i cây-ı Hızr andadur
Tenûrından âb-ı hayâtı akıt
Ayagına hep kâ’inâtı akıt
…
O çengi gelür depredür ‘andelîb
İder nakş u savt u melâ’ik-firîb
Mugannî getür sen dahi sâzunı
Hem-âheng it anunla âvâzunı
O muhrik nefes bezmi germ eylesün
Dil-i saht-ı cânânı nerm eylesün
O nagme ki gûşa gelûdan gelür
O meydür ki câma sebûdan gelür
…
O derde kurulmuşdı bezm-i elest
Bu kevni anun câmı kılmışdı mest
O derden umar bâdeyi kâ’inât
O derden akar turmaz âb-ı hayât
O derden degüp mihre bir câm u den
Eli ditrer olmuş müdâm içmeden
O meyden içen zerre-i hurşîd olur
Gedâ câmını görse Cem-şîd olur
Anun neşvesi peşşeyi pîl ider
Anun cür‘ası katreyi Nîl ider
O sahbâ yı Şeyhî’ye yâ Rab içür
Anı bir ayakla felekden geçür
Fenâda bekâ mesti eyle anı
Rızâda likâ mesti eyle anı
(Arslan, Mehmet (2012). Sâkî-nâmeler. İstanbul: Kitabevi Yay. 426-429.)
Tügmeli câmelerin giyse ol âfet kat kat
Açılır gonce-i gülzâr-ı letâfet kat kat
Her ne yana o şeh-i hüsn ü bahâ itse hırâm
Döşenir pâyına dîbâ-yı sa‘âdet kat kat
Yâr pür dâg edip penbeye gark etdi tenim
Giydirir hıl‘ati ashâb-ı mürüvvet kat kat
Dâg-ı hicrân-ıla zahm-ı cefâsı bitmez
Kankı bir derdi diyem dilde cerâhat kat kat
Açdı ser-pûş-ı humu sundu sebûyu Şeyhî
Eyledi pîr-i mugân keşf ü kerâmet kat kat
(Parlak Dönmez, Betül (2006). Eğirdirli Şeyhî Mehmed Efendi’nin Divanı’nın İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üni. 151.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Şeyhî Mehmed Allâme Efendi’nin Sâkinâmesi
Sâkî-nâme-i Şeyhî Efendi
Gel ey mest-i peymâne-i ma‘rifet
Getir raksa sâkîyi bî-sâgar-sıfat
Senin-çün döşendi sarây-ı cihân
Teferrüc-gehündür verâ-yı cihân
Senin-çün kuruldı bu bezm-i latîf
Döşendi sana perniyân u katîf
Senin-çün olup vaz‘-ı mâh tamâm
Senin-çün konuldı bu hûmm üzre cam
Senin-çün çemen-suffe düzdi bahâr
Çerâgân-ı meclis olup lâle-zâr
Çeker her tarafdan gül ü yâsemin
Beyâz üzre bir sürh-zâr-ı yemen
Zümürrüd tabaklarla her bir şecer
Çeker bezmine pîşkeş mîveler
Sebû-keşlik eyler gelür lâleler
Sular sahn-ı bezmün seher jâleler
Dilünde senün sırr-ı arz u semâ
Sunuldı sana câm-ı ‘âlem-nümâ
Getir râhı toldur hûm u sâgara
Veren rûh odur ferbih ü lâgara
Bir elde sebû tut bir elde kadeh
Koyulsun derûna ferah-ber-ferah
Pür it meyle mey-hâne vü mescidi
Ko bir renge hep rindi vü zâhidi
Elünde olup câm u ratl-ı girân
Terâzûdan agsın mey-i ergavân
Diyüp ‘aşk cûşa getür dilleri
Biri birine koy mey u sâgarı
Hum üzre düşem ben dahi bî-şu‘ûr
Ola vak‘a-i bezm-i Mûsâ vü Tûr
Ola seyl-i meyden vücûdum tebâh
Bana olmaya bir dahi sedd-i râh
Gözüm aça ol mey misâl-i habâb
Pür ola habâb ile bu nüh-kıbab
Sipihri tolu suna sâkî bana
Yedi bahr ola cur‘a-i tih-nümâ
Seher sâkîya nitekim âfitâb
İçer câm-ı zerden şafak-gûn şarâb
Şu meyden ki anun melek mestidür
Felek ana bir kemterîn destidür
Ne dem cûşa gelse habâb-ı hûmı
Sana gösterür gerdiş-i encümi
Anun lâyıdur mâye-i misk-i ter
Anun bûyı topragı ‘anber ider
Ser-i mârı kessen bıraksan ana
O sa‘atde ‘ayniyle pâ-zehr ola
Eger bir yere ol mey-i tâb-dâr
Ola pertev-endâz u yâ katre-bâr
Anun gerdi gerdûn-ı gerdân olur
Kemîn-i zerresi mihr-i rahşân olur
…
Ol âteş ki minâyı yâkût ider
Dil u câna her şu‘lesin kût ider
Ol âteş ki dildir semender ana
Meh ü mihr ü encümdür ahker ana
Ol âteş ki humdur ocagı anun
Meh ü mihr kemter çerâgı anun
Ol âteş ki sahbâ-yı Hızr andadur
O sermâye-i cây-ı Hızr andadur
Tenûrından âb-ı hayâtı akıt
Ayagına hep kâ’inâtı akıt
…
O çengi gelür depredür ‘andelîb
İder nakş u savt u melâ’ik-firîb
Mugannî getür sen dahi sâzunı
Hem-âheng it anunla âvâzunı
O muhrik nefes bezmi germ eylesün
Dil-i saht-ı cânânı nerm eylesün
O nagme ki gûşa gelûdan gelür
O meydür ki câma sebûdan gelür
…
O derde kurulmuşdı bezm-i elest
Bu kevni anun câmı kılmışdı mest
O derden umar bâdeyi kâ’inât
O derden akar turmaz âb-ı hayât
O derden degüp mihre bir câm u den
Eli ditrer olmuş müdâm içmeden
O meyden içen zerre-i hurşîd olur
Gedâ câmını görse Cem-şîd olur
Anun neşvesi peşşeyi pîl ider
Anun cür‘ası katreyi Nîl ider
O sahbâ yı Şeyhî’ye yâ Rab içür
Anı bir ayakla felekden geçür
Fenâda bekâ mesti eyle anı
Rızâda likâ mesti eyle anı
(Arslan, Mehmet (2012). Sâkî-nâmeler. İstanbul: Kitabevi Yay. 426-429.)
Tügmeli câmelerin giyse ol âfet kat kat
Açılır gonce-i gülzâr-ı letâfet kat kat
Her ne yana o şeh-i hüsn ü bahâ itse hırâm
Döşenir pâyına dîbâ-yı sa‘âdet kat kat
Yâr pür dâg edip penbeye gark etdi tenim
Giydirir hıl‘ati ashâb-ı mürüvvet kat kat
Dâg-ı hicrân-ıla zahm-ı cefâsı bitmez
Kankı bir derdi diyem dilde cerâhat kat kat
Açdı ser-pûş-ı humu sundu sebûyu Şeyhî
Eyledi pîr-i mugân keşf ü kerâmet kat kat
(Parlak Dönmez, Betül (2006). Eğirdirli Şeyhî Mehmed Efendi’nin Divanı’nın İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üni. 151.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ELİF YAĞLI (AK ELİF) | d. 1913 - ö. 05.01.1991 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | MUHİDDİN-DOLU, Mehmed | d. ? - ö. 1494 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | DÖNE | d. 1893 - ö. 1992 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ELİF YAĞLI (AK ELİF) | d. 1913 - ö. 05.01.1991 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MUHİDDİN-DOLU, Mehmed | d. ? - ö. 1494 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | DÖNE | d. 1893 - ö. 1992 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ELİF YAĞLI (AK ELİF) | d. 1913 - ö. 05.01.1991 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | MUHİDDİN-DOLU, Mehmed | d. ? - ö. 1494 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | DÖNE | d. 1893 - ö. 1992 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ELİF YAĞLI (AK ELİF) | d. 1913 - ö. 05.01.1991 | Meslek | Görüntüle |
11 | MUHİDDİN-DOLU, Mehmed | d. ? - ö. 1494 | Meslek | Görüntüle |
12 | DÖNE | d. 1893 - ö. 1992 | Meslek | Görüntüle |
13 | ELİF YAĞLI (AK ELİF) | d. 1913 - ö. 05.01.1991 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MUHİDDİN-DOLU, Mehmed | d. ? - ö. 1494 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | DÖNE | d. 1893 - ö. 1992 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | ELİF YAĞLI (AK ELİF) | d. 1913 - ö. 05.01.1991 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | MUHİDDİN-DOLU, Mehmed | d. ? - ö. 1494 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | DÖNE | d. 1893 - ö. 1992 | Madde Adı | Görüntüle |