Madde Detay
VAHDETÎ, Osman
(d. ?/? - ö. 1135/1723)
tekke şairi
(Tekke / 18. Yüzyıl / Türkiye Dışı)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Celvetî Tarikatı şeyhlerinden olan Vahdetî Osman Efendi, Şeyh İsmail Hakkı Bursevî’nin halifelerindendir. Asıl adının Osman olduğu kaynaklarda gösterilmektedir. “Vahdetî” mahlasını Şeyhi İsmail Hakkı Bursevi tarafından verilmiştir. Aslen Üsküp doğumlu olan Vahdetî Osman Efendi, halife olarak Edirne’ye gönderilmesi ve orada ilim, irşad ve tedrisle meşgul olduğu ve oraya yerleştiğinden dolayı “Edirneli” olarak şöhret bulmuştur. Doğum tarihi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi yoktur (Yavuz 1972: 172). Vahdetî Osman Efendi’nin İsmail Hakkı Bursevî ile tanışmasından önceki hayatı, gençlik yılları ve ailesi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi mevcut değildir. İlim ve irfan sahibi bir zat olan Vahdetî Osman Efendi, Edirne’de Celvetî adabı üzere eğitim ve öğretimine devam etmiştir. H.1110/ M.1698 Ramazan ayında Gülşenî tarikatı mensubu Hasan Sezai ile bir süre birlikte olmuş ve aralarında büyük bir muhabbet meydana gelmiştir. Bunun sonucu olarak da Osman Efendi’nin başlayıp bitiremediği bir şiiri Sezai bitirmiş ve Divan’ına almıştır (Çelikoğlu 1985: 152). Vahdetî Osman Efendi, İsmail Hakkı Bursevî’ye Üsküp’te görev yaparken emrine girmiş ve birlikte Köprülü, Ustrumca ve Bursa’ya gitmiştir. Daha sonra bir müddet İstanbul’da Atpazarlı Osman Fadlî’nin hizmetinde de bulunmuştur. Osman Fadlî Efendi’nin Mogosa’da sürgünde bulunduğu sırada İsmail Hakkı Bursevî ile birlikte Magosa’ya gitmiş, vefatına kadar orada kalmış, cenazesinin yıkanmasında ve kaldırılmasında bizzat bulunmuştur. Vahdeti, Fadlî’nin oğlu Ali Dede ile birlikte Kıbrıs’tan İstanbul’a dönmüş ve daha sonra Bursevi’nin yanına gelmiştir. Osman Efendi’nin önemli bir hususiyeti de, İsmail Hakkı’yı, şeyhi Fadlî ile ilgili hatıratını kaydettiği Tamâmü ’l-Feyz’i yazmaya teşvik etmesidir (Akkuş 2011: 96). Vahdetî Osman Efendi, H.1135/ M.1723 yılında Edirne’de vefat etmiş ve Uzun Kaldırım’da Ayşe Kadın Hanı (Ekmekçizâde Ahmed Paşa Kervansarayı) bitişiğindeki kabristanlığa defnedilmiştir (Yurtsever 2000: 82-83). Ölümüne dair Senâî hazretlerinin söylediği manzume şöyledir: “Hükmi derdi dâr-ı dehre ol Süleymân-ı zamân / Misl ü mânend ü nazîri yogidi kâdan kâa / Böyle bir zât-ı mükerrem kutb-ı devrân idi kim / Gelmedi fevkinde bir er anın asrında şehâ / Sâlifü’z-zikrin kemâlin anladın bildinse ger / Cümle irfânımda anın derc olundu bî-riyâ / Bu Senâî derd-mendi eyledi kâim-makâm / Gittiler ahbâb u dâye eylediler el vedâ / Azm idüp dâr-ı bekâya rahmetu’llâhi aleyh / Rûhunu takdîs ide anın Cenâb-ı Kibriyâ.” (Akkuş ve Yılmaz 2011: 3, 99).
Vahdetî'nin eserleri üzerine henüz akademik bir çalışma yapılmamıştır. Şer’i ilimlerde mertebesi yüksek ve aynı zamanda şair olan Vahdeti Osman Efendi fıkıh ilminde ihtisaslaşmıştır. “Celvetîyiz zâhiran gerçi sükûndur de’bimiz / Rûh u sırda çokdur ammâ raksımız devrânımız” diye hakikat terâneleri söyleyen aynı zamanda şair olan Vahdetî Osman Efendi’nin eserleri şunlardır:
1. Divançe: Kaynaklarda ismi geçen eser henüz bulunamamıştır.
2. Arâisü’l-Fünûn li Nefâisi’l-Uyûn: Bu eser, Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi nr. 3775 (1-99 vr.)’da kayıtlıdır.
3. Şerh-i Hadis-i Erbain: El yazısı ile yazma Hadis-i Erbaîn Şerhi, Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi nr. 340 (201 vr.)’da kayıtlıdır.
4. Kifâye Tercümesi: Dilbilgisi kitabıdır. Eserin başındaki kayda göre, eski Urfa Kadısı Hüseyin Pâşâ-zâde Mustafâ Efendi’nin tavsiye ve teşvikiyle tercümeye H. 1134 senesi Şevvâl Ayı’nın on beşinci Çarşamba günü başlamış (29 Tennûz 1722 Çarşamba) ve son sayfadaki kayda göre de, 1135 Senesi Muharrem Ayı’nın 17. Çarşamba Günü (28 Ekim 1722 Çarşamba) tamamlamıştır. Bu nüshayı Ahmed Harpûtî Efendi istinsâh etmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya nr. 73 (256 vr.)’da kayıtlıdır.
5. el-Ecvibetü'l-Mutahhara fi Beydati'l-Hadîsi’l-Münekkera: Süleymaniye Kütüphanesi Giresun Yazmaları nr. 115 (19-21 vr.)’da kayıtlıdır.
6. İrsâlü’ş-Şa’r: Süleymaniye Kütüphanesi H. Hüsnü Paşa nr. 1193 (9 vr.)’da kayıtlıdır.
7. Meâlimü’l-Ahkâm li Ehli’l-lslâm: Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi nr. 3775 (100-196 vr.)’da kayıtlıdır.
8. Risale fi Ademi Cevâzi Ta’zîm-i A’yâdi’n-Nasârâ: Süleymaniye Kütüphanesi Şehzade Mehmed nr. 110 (235-240 vr.)’da kayıtlıdır.
Ayrıca, İbrahim Halebî (ö. 956/1549)’nin “Mültekâ”sına “Mühtede’l-Enhur ilâ Mülteka’1-Ebhur” adıyla şerh etmiştir. Meşhur bir fıkıh kitabı olup şimdiye kadar üzerine meşhur fıkıh âlimleri tarafından otuzu aşkın şerh yapılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi nr. 765; Laleli, nr. 1033 (428 vr)’da kayıtlıdır. Eser 1313 yılında İstanbul’da basılmıştır (Muslu 2004: 463).
Osman Efendi şairliğinden ziyade tasavvufî kimliği ile tanınan bir kişidir. Yaşadığı asrın önemli şeyhlerinden birisi olduğuna hiç kuşku yoktur. Fıkıh ve Hadis alanında devrinin önemli kişilerinden birisi olmuştur. İlim ve amel ile bütünleşmiş bir tasavvuf anlayışına sahip olan Vahdeti Osman Efendi, her zaman kitap ve sünnete ittibâ etmekle iftihâr etmiş ve kendisinin yetiştirdiği şahıslara da bu tavsiyede bulunmuştur. Zâhirî ilimlerde de büyük bir zât olan Osman Efendi, şer‘î ilimlerde de yazdığı eserler ve yaptığı şerhlerle dikkatleri çekmiştir. Eserlerinde kullandığı dil genellikle anlaşılmakta olup bazen Arapça ve Farsça kelimeleri de kullanmıştır. Eserleri edebî açıdan değil de tasavvufi açıdan incelenmesi daha doğru olacaktır.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1998). Mehmed Süreyya Sicill-i Osmânî. C. 4. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Akkuş, Mehmet, Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Osman-zâde Vassaf Sefine-i Evliya. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay.
Bursevi, İsmail Hakkı (1874). Kitab-ı Silsile-i Tarîk-i Celvetî. İstanbul: Haydarpaşa Hastanesi Matbaası.
Canım, Rıdvan (1995). Başlangıçtan Günümüze Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.
Çelikoğlu, Şahver (hzl.) (1985). Sezâyî-i Gülşenî Dîvân. İstanbul: Yazı Yay.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Edebiyat Yay.
Muslu, Ramazan (2004). Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (18. Yüzyıl). İstanbul: İnsan Yay.
Namlı, Ali (1994). İsmail Hakkı Bursevî ve Tamâmü’l-Feyz Adlı Eseri II. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Necdet, Ahmet (1997). Tekke Şiiri Dini ve Tasavvufi Şiirler Ansiklopedisi. İstanbul: İnkılap Kit.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Vakâyiu'l-Fuzalâ. C. 2. İstanbul: Çağrı Yay.
Vahdetî Osman Efendi. Kifâye Tercümesi. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya No: 73. vr. 1b-2a.
Yavuz, A Fikri - Özen, İsmail (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay.
Yılmaz, H. Kâmil (2011). Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarîkatı. İstanbul: Erkam Yay.
Yurtsever, M. Murat (hzl.) (2000). Kemalnâme-i İsmail Hakkı. Bursa. Arasta Yay.
“Vahdetî Osman Efendi”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 8. İstanbul: Dergâh Yay. 498.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. MEHMET ÜNALYayın Tarihi: 26.08.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana sensiz yemek içmek harâm-ender-harâm olsun
Firâkınla geçen günler kıyâm-ender-kıyâm olsun
Perîşanlık diler dil kayd-ı zülfünde nice demdir
Hevâdârın olanlar sevdiğim ko bî-nizâm olsun
Fenâ gül-zârın servi durur ber-pâ ayağ ûzre
Hakîkat bağı servisin sana her-dem hırâm olsun
Bana güldürme agyârı tecellînle beni güldür
Nigâh et bana uşşâkın içinde ihtirâm olsun
Dilersen yâr ile vahdet koma agyârı kalbinde
Safâ-yı Vahdetî bulmağa her dem ihtimâm olsun
Çelikoğlu, Şahver (hzl.) (1985). Sezâyî-i Giilşenî Dîvân. İstanbul: Yazı Yay. 152.
Kifâye Tercemesi'nden
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-‘âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü ‘alâ seyyidi’l-‘âlemîne Muhammedin ve ‘alâ Âlihî ve Sahbihi’l-‘âlimîne’l-‘âmilîn.
Emmâ ba’d: Hızmetleri kurratü’l-‘ayn ve lâzimü’l-kazâ’ deynimiz olan bi’l-fi’l dâru’n-nasri ve’l-meymene Urfa “hamâhallâhü te’âlâ ‘ani’l-fitneti” Kâdîsı Merhûm Hüseyn Pâşâ-zâde Seyyidinâ ve Mevlânâ Mustafâ Efendi “tâle bekâhü ve nâle menâhü” Hazretleri’nin işâret-i ‘aliyyeleriyle bu ‘abd-i za’îf Muhammed Vahdetî derd-mendin kalem-i kesîr-i pür-taksîr, bu kitâb-ı müstetâb-ı rahmet-me’âbın Lisân-ı Türkî ile tercemesine Bin yüz otuz dört Senesi Şevvâl-i bâ-kemâl-i huceste-hâlin On beşinci günü Yevm-i Erbi’â’da şurû’ eyledi. Rabbi yessir. Ve lâ tü’asssir. Rabbi temmim, bi’l-hayr. Ve salli ve sellim ‘alâ efdali’l-halkı seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ Âli-hî ve Sahbi-hî ecma’în. Ve’c’alnâ mine’llezîne nâlû şefâ’atühü’l-hâssati yevmü’d-dîn.
Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Kitâbü’l-Kifâye: Li’llâhi’l-hamd, ol hamdin erfa’ ve a’lâdır. Ve le-hü’l-esmâ’ü’l-hüsnâ ol resmler ki her biri hadd-i zâtında hüsn, belki ahsendir. Ki, zikr edenlerin gönülleri şen, gözleri rû-şendir. (Ellezî) Şol Rabb-i A’lâ ki (kâne ni’ame-hû ‘aleynâ) bizim üzerimize ifâza olunan ni’metleri oldu. (Lâ te’uddü ve lâ-tühsâ) sayılmaz ve zabt olunmaz. Belki bilinmez. Zîrâ Allâhü Te’âlâ’nın eltâf-ı hafiyyesi vardır ki bizim idrâkimiz ana yetmez. (Hüve) ancak ol Rabbü’l-A’lâ cemî’-i kâ’inâtı mürebbîdir. Ya’nî tedrîcile kemâllerine irgüricidir. (l-Melikü) Ya’nî i’zâz ve izlâl edicidir. Anı izlâl, muhâldir. (İllâ le-hû) ma’bûd gelür, her vechle ‘ibâdete ehldir. (El-mukaddes) Cemî’-i me’âyib ü nekâyısdan müberrâdır. (El-münezzehü ‘ani’n-nazîri ve’l-eşbâh) Cemî’-i manzardan münezzehdir. (Ve le-hü’l-zikru’l-cemîl. Ve’s-senâ’ü’l-cemîl) Dahî ancak ol Allâhü Te’âlâ’nındır zikr-i cemîl ve hüsn-i kebîr ve senâ’-i cezîl ve ‘azîm-i kesîr. (Ellezî) şol Rabb-i A’lâ ki, (Tebeyyene vahdâniyyetühû ve ezeliyyetühû) birliğini ve kadîm olduğunu beyân eyledi (fî muhkemi’t-Tenzîl.) Ahkâm-ı Tenzîl’i mürûr-ı eyyâm ile halel-pezîr olmaz. Ve câ’izdir ki (Muhkem)le hılâf-ı mensûh murâd oluna.
Vahdetî Osman Efendi. Kifâye Tercümesi. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya No: 73. vr. 1a-2b.
Rubaî
Eli ehlinden al kim ola sırrını zâhir
Arâfet mihri desti vizre girmekle ârif olmaz
Celvetiyiz zahir gerçi sükûndur deâbımız
Ruh u serde çokdur amma raksımız devranımız
Yavuz, A Fikri, İsmail Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay. 217.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 26.08.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana sensiz yemek içmek harâm-ender-harâm olsun
Firâkınla geçen günler kıyâm-ender-kıyâm olsun
Perîşanlık diler dil kayd-ı zülfünde nice demdir
Hevâdârın olanlar sevdiğim ko bî-nizâm olsun
Fenâ gül-zârın servi durur ber-pâ ayağ ûzre
Hakîkat bağı servisin sana her-dem hırâm olsun
Bana güldürme agyârı tecellînle beni güldür
Nigâh et bana uşşâkın içinde ihtirâm olsun
Dilersen yâr ile vahdet koma agyârı kalbinde
Safâ-yı Vahdetî bulmağa her dem ihtimâm olsun
Çelikoğlu, Şahver (hzl.) (1985). Sezâyî-i Giilşenî Dîvân. İstanbul: Yazı Yay. 152.
Kifâye Tercemesi'nden
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-‘âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü ‘alâ seyyidi’l-‘âlemîne Muhammedin ve ‘alâ Âlihî ve Sahbihi’l-‘âlimîne’l-‘âmilîn.
Emmâ ba’d: Hızmetleri kurratü’l-‘ayn ve lâzimü’l-kazâ’ deynimiz olan bi’l-fi’l dâru’n-nasri ve’l-meymene Urfa “hamâhallâhü te’âlâ ‘ani’l-fitneti” Kâdîsı Merhûm Hüseyn Pâşâ-zâde Seyyidinâ ve Mevlânâ Mustafâ Efendi “tâle bekâhü ve nâle menâhü” Hazretleri’nin işâret-i ‘aliyyeleriyle bu ‘abd-i za’îf Muhammed Vahdetî derd-mendin kalem-i kesîr-i pür-taksîr, bu kitâb-ı müstetâb-ı rahmet-me’âbın Lisân-ı Türkî ile tercemesine Bin yüz otuz dört Senesi Şevvâl-i bâ-kemâl-i huceste-hâlin On beşinci günü Yevm-i Erbi’â’da şurû’ eyledi. Rabbi yessir. Ve lâ tü’asssir. Rabbi temmim, bi’l-hayr. Ve salli ve sellim ‘alâ efdali’l-halkı seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ Âli-hî ve Sahbi-hî ecma’în. Ve’c’alnâ mine’llezîne nâlû şefâ’atühü’l-hâssati yevmü’d-dîn.
Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Kitâbü’l-Kifâye: Li’llâhi’l-hamd, ol hamdin erfa’ ve a’lâdır. Ve le-hü’l-esmâ’ü’l-hüsnâ ol resmler ki her biri hadd-i zâtında hüsn, belki ahsendir. Ki, zikr edenlerin gönülleri şen, gözleri rû-şendir. (Ellezî) Şol Rabb-i A’lâ ki (kâne ni’ame-hû ‘aleynâ) bizim üzerimize ifâza olunan ni’metleri oldu. (Lâ te’uddü ve lâ-tühsâ) sayılmaz ve zabt olunmaz. Belki bilinmez. Zîrâ Allâhü Te’âlâ’nın eltâf-ı hafiyyesi vardır ki bizim idrâkimiz ana yetmez. (Hüve) ancak ol Rabbü’l-A’lâ cemî’-i kâ’inâtı mürebbîdir. Ya’nî tedrîcile kemâllerine irgüricidir. (l-Melikü) Ya’nî i’zâz ve izlâl edicidir. Anı izlâl, muhâldir. (İllâ le-hû) ma’bûd gelür, her vechle ‘ibâdete ehldir. (El-mukaddes) Cemî’-i me’âyib ü nekâyısdan müberrâdır. (El-münezzehü ‘ani’n-nazîri ve’l-eşbâh) Cemî’-i manzardan münezzehdir. (Ve le-hü’l-zikru’l-cemîl. Ve’s-senâ’ü’l-cemîl) Dahî ancak ol Allâhü Te’âlâ’nındır zikr-i cemîl ve hüsn-i kebîr ve senâ’-i cezîl ve ‘azîm-i kesîr. (Ellezî) şol Rabb-i A’lâ ki, (Tebeyyene vahdâniyyetühû ve ezeliyyetühû) birliğini ve kadîm olduğunu beyân eyledi (fî muhkemi’t-Tenzîl.) Ahkâm-ı Tenzîl’i mürûr-ı eyyâm ile halel-pezîr olmaz. Ve câ’izdir ki (Muhkem)le hılâf-ı mensûh murâd oluna.
Vahdetî Osman Efendi. Kifâye Tercümesi. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya No: 73. vr. 1a-2b.
Rubaî
Eli ehlinden al kim ola sırrını zâhir
Arâfet mihri desti vizre girmekle ârif olmaz
Celvetiyiz zahir gerçi sükûndur deâbımız
Ruh u serde çokdur amma raksımız devranımız
Yavuz, A Fikri, İsmail Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay. 217.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana sensiz yemek içmek harâm-ender-harâm olsun
Firâkınla geçen günler kıyâm-ender-kıyâm olsun
Perîşanlık diler dil kayd-ı zülfünde nice demdir
Hevâdârın olanlar sevdiğim ko bî-nizâm olsun
Fenâ gül-zârın servi durur ber-pâ ayağ ûzre
Hakîkat bağı servisin sana her-dem hırâm olsun
Bana güldürme agyârı tecellînle beni güldür
Nigâh et bana uşşâkın içinde ihtirâm olsun
Dilersen yâr ile vahdet koma agyârı kalbinde
Safâ-yı Vahdetî bulmağa her dem ihtimâm olsun
Çelikoğlu, Şahver (hzl.) (1985). Sezâyî-i Giilşenî Dîvân. İstanbul: Yazı Yay. 152.
Kifâye Tercemesi'nden
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-‘âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü ‘alâ seyyidi’l-‘âlemîne Muhammedin ve ‘alâ Âlihî ve Sahbihi’l-‘âlimîne’l-‘âmilîn.
Emmâ ba’d: Hızmetleri kurratü’l-‘ayn ve lâzimü’l-kazâ’ deynimiz olan bi’l-fi’l dâru’n-nasri ve’l-meymene Urfa “hamâhallâhü te’âlâ ‘ani’l-fitneti” Kâdîsı Merhûm Hüseyn Pâşâ-zâde Seyyidinâ ve Mevlânâ Mustafâ Efendi “tâle bekâhü ve nâle menâhü” Hazretleri’nin işâret-i ‘aliyyeleriyle bu ‘abd-i za’îf Muhammed Vahdetî derd-mendin kalem-i kesîr-i pür-taksîr, bu kitâb-ı müstetâb-ı rahmet-me’âbın Lisân-ı Türkî ile tercemesine Bin yüz otuz dört Senesi Şevvâl-i bâ-kemâl-i huceste-hâlin On beşinci günü Yevm-i Erbi’â’da şurû’ eyledi. Rabbi yessir. Ve lâ tü’asssir. Rabbi temmim, bi’l-hayr. Ve salli ve sellim ‘alâ efdali’l-halkı seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ Âli-hî ve Sahbi-hî ecma’în. Ve’c’alnâ mine’llezîne nâlû şefâ’atühü’l-hâssati yevmü’d-dîn.
Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Kitâbü’l-Kifâye: Li’llâhi’l-hamd, ol hamdin erfa’ ve a’lâdır. Ve le-hü’l-esmâ’ü’l-hüsnâ ol resmler ki her biri hadd-i zâtında hüsn, belki ahsendir. Ki, zikr edenlerin gönülleri şen, gözleri rû-şendir. (Ellezî) Şol Rabb-i A’lâ ki (kâne ni’ame-hû ‘aleynâ) bizim üzerimize ifâza olunan ni’metleri oldu. (Lâ te’uddü ve lâ-tühsâ) sayılmaz ve zabt olunmaz. Belki bilinmez. Zîrâ Allâhü Te’âlâ’nın eltâf-ı hafiyyesi vardır ki bizim idrâkimiz ana yetmez. (Hüve) ancak ol Rabbü’l-A’lâ cemî’-i kâ’inâtı mürebbîdir. Ya’nî tedrîcile kemâllerine irgüricidir. (l-Melikü) Ya’nî i’zâz ve izlâl edicidir. Anı izlâl, muhâldir. (İllâ le-hû) ma’bûd gelür, her vechle ‘ibâdete ehldir. (El-mukaddes) Cemî’-i me’âyib ü nekâyısdan müberrâdır. (El-münezzehü ‘ani’n-nazîri ve’l-eşbâh) Cemî’-i manzardan münezzehdir. (Ve le-hü’l-zikru’l-cemîl. Ve’s-senâ’ü’l-cemîl) Dahî ancak ol Allâhü Te’âlâ’nındır zikr-i cemîl ve hüsn-i kebîr ve senâ’-i cezîl ve ‘azîm-i kesîr. (Ellezî) şol Rabb-i A’lâ ki, (Tebeyyene vahdâniyyetühû ve ezeliyyetühû) birliğini ve kadîm olduğunu beyân eyledi (fî muhkemi’t-Tenzîl.) Ahkâm-ı Tenzîl’i mürûr-ı eyyâm ile halel-pezîr olmaz. Ve câ’izdir ki (Muhkem)le hılâf-ı mensûh murâd oluna.
Vahdetî Osman Efendi. Kifâye Tercümesi. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya No: 73. vr. 1a-2b.
Rubaî
Eli ehlinden al kim ola sırrını zâhir
Arâfet mihri desti vizre girmekle ârif olmaz
Celvetiyiz zahir gerçi sükûndur deâbımız
Ruh u serde çokdur amma raksımız devranımız
Yavuz, A Fikri, İsmail Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay. 217.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana sensiz yemek içmek harâm-ender-harâm olsun
Firâkınla geçen günler kıyâm-ender-kıyâm olsun
Perîşanlık diler dil kayd-ı zülfünde nice demdir
Hevâdârın olanlar sevdiğim ko bî-nizâm olsun
Fenâ gül-zârın servi durur ber-pâ ayağ ûzre
Hakîkat bağı servisin sana her-dem hırâm olsun
Bana güldürme agyârı tecellînle beni güldür
Nigâh et bana uşşâkın içinde ihtirâm olsun
Dilersen yâr ile vahdet koma agyârı kalbinde
Safâ-yı Vahdetî bulmağa her dem ihtimâm olsun
Çelikoğlu, Şahver (hzl.) (1985). Sezâyî-i Giilşenî Dîvân. İstanbul: Yazı Yay. 152.
Kifâye Tercemesi'nden
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-‘âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü ‘alâ seyyidi’l-‘âlemîne Muhammedin ve ‘alâ Âlihî ve Sahbihi’l-‘âlimîne’l-‘âmilîn.
Emmâ ba’d: Hızmetleri kurratü’l-‘ayn ve lâzimü’l-kazâ’ deynimiz olan bi’l-fi’l dâru’n-nasri ve’l-meymene Urfa “hamâhallâhü te’âlâ ‘ani’l-fitneti” Kâdîsı Merhûm Hüseyn Pâşâ-zâde Seyyidinâ ve Mevlânâ Mustafâ Efendi “tâle bekâhü ve nâle menâhü” Hazretleri’nin işâret-i ‘aliyyeleriyle bu ‘abd-i za’îf Muhammed Vahdetî derd-mendin kalem-i kesîr-i pür-taksîr, bu kitâb-ı müstetâb-ı rahmet-me’âbın Lisân-ı Türkî ile tercemesine Bin yüz otuz dört Senesi Şevvâl-i bâ-kemâl-i huceste-hâlin On beşinci günü Yevm-i Erbi’â’da şurû’ eyledi. Rabbi yessir. Ve lâ tü’asssir. Rabbi temmim, bi’l-hayr. Ve salli ve sellim ‘alâ efdali’l-halkı seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ Âli-hî ve Sahbi-hî ecma’în. Ve’c’alnâ mine’llezîne nâlû şefâ’atühü’l-hâssati yevmü’d-dîn.
Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Kitâbü’l-Kifâye: Li’llâhi’l-hamd, ol hamdin erfa’ ve a’lâdır. Ve le-hü’l-esmâ’ü’l-hüsnâ ol resmler ki her biri hadd-i zâtında hüsn, belki ahsendir. Ki, zikr edenlerin gönülleri şen, gözleri rû-şendir. (Ellezî) Şol Rabb-i A’lâ ki (kâne ni’ame-hû ‘aleynâ) bizim üzerimize ifâza olunan ni’metleri oldu. (Lâ te’uddü ve lâ-tühsâ) sayılmaz ve zabt olunmaz. Belki bilinmez. Zîrâ Allâhü Te’âlâ’nın eltâf-ı hafiyyesi vardır ki bizim idrâkimiz ana yetmez. (Hüve) ancak ol Rabbü’l-A’lâ cemî’-i kâ’inâtı mürebbîdir. Ya’nî tedrîcile kemâllerine irgüricidir. (l-Melikü) Ya’nî i’zâz ve izlâl edicidir. Anı izlâl, muhâldir. (İllâ le-hû) ma’bûd gelür, her vechle ‘ibâdete ehldir. (El-mukaddes) Cemî’-i me’âyib ü nekâyısdan müberrâdır. (El-münezzehü ‘ani’n-nazîri ve’l-eşbâh) Cemî’-i manzardan münezzehdir. (Ve le-hü’l-zikru’l-cemîl. Ve’s-senâ’ü’l-cemîl) Dahî ancak ol Allâhü Te’âlâ’nındır zikr-i cemîl ve hüsn-i kebîr ve senâ’-i cezîl ve ‘azîm-i kesîr. (Ellezî) şol Rabb-i A’lâ ki, (Tebeyyene vahdâniyyetühû ve ezeliyyetühû) birliğini ve kadîm olduğunu beyân eyledi (fî muhkemi’t-Tenzîl.) Ahkâm-ı Tenzîl’i mürûr-ı eyyâm ile halel-pezîr olmaz. Ve câ’izdir ki (Muhkem)le hılâf-ı mensûh murâd oluna.
Vahdetî Osman Efendi. Kifâye Tercümesi. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya No: 73. vr. 1a-2b.
Rubaî
Eli ehlinden al kim ola sırrını zâhir
Arâfet mihri desti vizre girmekle ârif olmaz
Celvetiyiz zahir gerçi sükûndur deâbımız
Ruh u serde çokdur amma raksımız devranımız
Yavuz, A Fikri, İsmail Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay. 217.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | İdris Ahmet Pura | d. 1910 - ö. 1975 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Fahri Ali | d. 1948 - ö. 23 Ağustos 2016 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Suat Engüllü | d. 1950 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | İdris Ahmet Pura | d. 1910 - ö. 1975 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Fahri Ali | d. 1948 - ö. 23 Ağustos 2016 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Suat Engüllü | d. 1950 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | İdris Ahmet Pura | d. 1910 - ö. 1975 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Fahri Ali | d. 1948 - ö. 23 Ağustos 2016 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Suat Engüllü | d. 1950 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | İdris Ahmet Pura | d. 1910 - ö. 1975 | Meslek | Görüntüle |
11 | Fahri Ali | d. 1948 - ö. 23 Ağustos 2016 | Meslek | Görüntüle |
12 | Suat Engüllü | d. 1950 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | İdris Ahmet Pura | d. 1910 - ö. 1975 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Fahri Ali | d. 1948 - ö. 23 Ağustos 2016 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Suat Engüllü | d. 1950 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | İdris Ahmet Pura | d. 1910 - ö. 1975 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Fahri Ali | d. 1948 - ö. 23 Ağustos 2016 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Suat Engüllü | d. 1950 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |