VÂLİHÎ, Kurd-zâde Şeyh Vâlihî Efendi

(d. ?/? - ö. 994/1585)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Edirne yakınlarındaki Ergene’de dünyaya gelen Valihî, Kurd Muarrif diye tanınan bir zatın oğlu olduğu için Kurd-zâde sanıyla da bilinmektedir. Kınalı-zâde Hasan Çelebi’nin naklettiğine göre gençliğinde güzeller peşinde koşup meclislerde mey ve mahbubun “vâlih”i olan şair, bu hayatı terkedip tasavvufa yöneldikten sonra vâizlik mesleğini seçti (Sungurhan 2009: 402). İbrâhim Gülşenî’ye intisap etmek için gittiği Kahire’de şeyhin ölümü üzerine oğlu Ahmed Hayâlî’ye intisap etti, sülûkunu tamamladıktan sonra Edirne’ye döndü. Verdiği coşkulu vaazlarla kısa sürede büyük şöhret kazandı.

Şirvan’da müftü ve müderris olan Mevlânâ Vâlihî, 150 akçe ile Demirkapı kadılığına tayin edildi. Âlî’nin “vâizler zümresinin meczubu” olarak nitelediği Vâlihî, İran seferi sırasında Özdemiroğlu Osman Paşa, Şirvan yakınlarındaki Ereş’i fethettiğinde bu şehirdeki Ulu Cami’de kılınan ilk cuma namazında III. Murad adına coşkulu bir hutbe okuduğu gibi verdiği vaazlarla da askeri coşturmuştur (Eravcı 2003: 199). Ölümüne kadar Selimiye Camii’ndeki kürsü şeyhliği görevini sürdüren Vâlihî, Hasan Çelebi’ye göre devrinin en ünlü vâizlerindendir ve onun vaazını dinleyenler bu dünyanın elem ve hüzünlerini unutur, nasihat ve irşatlarıyla da kendilerinden geçerlerdi (Sungurhan 2009: 403). Âşık Çelebi ve Atâyî, Vâlihî’nin irşad ve nasihat etmedeki sürükleyici ve dinleyenlere tesir eden hitabetinden dolayı onu bu alanın ünlü isimleri Câhiz, Asmâ’î ve Vâiz-i Kâşifî’ye benzetirler (Kılıç 2010: 548; Özcan 1989: 365).

Âşık Çelebi, “vâiz-i rüsvâyî” diye nitelediği bir vâizle arasında geçen hadiseden ötürü Vâlihî’nin padişah tarafından Edirne’den sürüldüğünü belirtir. Âşık Çelebi, Vâlihî’nin bu olaydan ötürü affedilmesi konusunda “Ümîddir ki yine ilhâm-ı ilâhî ile günahları af ve hatt-ı siyahları defter-i eyyâmdan mahv oluna inşâ’allahü Te’âlâ” şeklinde temennide bulunduğuna göre tezkiresini kaleme aldığı sıralarda Vâlihî hala sürgünde olmalıdır (Kılıç 2010: 548)

Biyografik kaynakların iyi bir şair olduğu yönünde ittifak ettiği Vâlihî’yi; Âşık Çelebi üslubu yönünden Molla Câmî ve ve Hâfız’a benzetir. Ahdî, şiirlerinin kudretli ve tasavvufî olduğunu, Farsça şiirlerinin de ehli katında beğenildiğini söyler. Beyânî şiir hususunda yetki sahibi olduğundan, Kınalı-zâde Hasan Çelebi de sağlam beyitleri ve güzel tarihlerinin olduğundan söz eder. 994/1585 yılında vefat eden Vâlihî, Edirne’de Tunca Nehri kenarında Şeyh Şücâ Zâviyesi’nde medfundur.

Kaynakça

Adıgüzel, Niyazi (2008). Edirneli Ahmed Bâdî’nin Riyâz-ı Belde-i Edirne Adlı Eserinin Tezkire Kısmı. Doktora tezi. Edirne: Trakya Üniversitesi.

Canım, Rıdvan (1995). Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü'ş-Şuarâ ve Tabsıratü'n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

Eravcı, Mustafa (2003). Mevlânâ Vâlihî’nin Hayatı ve Onun Işığında XVI. Asır Bir Osmanlı Vâizinin Kariyeri. Tarih İncelemeleri Dergisi. (XVIII)2.

Erünsal, E. İsmail. Vâlihî. TDVİA, C. 42. S. 499. http://www.tdvia.org/madde.php?klme=valihi&secim=mdd&-find=+ARA+

İsen, Mustafa (hzl.) (1999). Latîfî Tezkiresi. Ankara: Akçağ Yay.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i NâilîDîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.

Macit, Muhsin (2012). Osmanlı Kültür ve Sanatında İbrahim Gülşenî'nin İşlevi. Bilig (60).

Özcan, Abdülkadir (1989). Nev'izade Atayi, Şakaik-i Nu'maniye ve Zeyilleri.5 C. İstanbul: Çağrı Yay.

Öztürk, Ali (2003). XVI. Yüzyıl Halvetî Şiirinde Din ve Tasavvuf. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Öztürk, Ali (2005). Halvetiyye Tarikatına Mensup XVI. Yüzyıl Divan Şairleri Üzerine Bir İnceleme, Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi.(15).

Solmaz, Süleyman (hzl.) (2009). Gülşen-i Şu’arâ (Bağdatlı Ahdî) http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10730,aggpdf.pdf?0

Sungurhan-Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi,Tezkiretü'ş-Şu’arâhttp://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10739,tsmetinbpdf.pdf?0

Sungurhan-Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî,Tezkiretü'ş-Şu’arâhttp://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10733,metinpdf.pdf?0

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. KADRİ HÜSNÜ YILMAZ
Yayın Tarihi: 23.02.2014
Güncelleme Tarihi: 10.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Mârız-ı aşkunam dermân bana sen şâha kalmışdur

Yetiş kim derd-i hicrünle işümAllâh’a kalmışdur

 

İncinür bana güzeller disem ol şeh yegdür

İncinürlerse dahi gam yemen Allâh yegdür 

(Solmaz, Süleyman (hzl.) (2009). Gülşen-i Şu’arâ (Bağdatlı Ahdî) http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10730,aggpdf.pdf?0. 299)

 

Sunmadum diyü hatun la’l-i şeker-bâra elin

Ura yazdı yanılup Mushaf-ı ruhsâra elin

 

N’ola el bagrımun başın gözetse sûfi peymânum

Kişinün dost başına bakar düşmen ayağına

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 549)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Mualla Anıld. 1909 - ö. 23 Ekim 1985Doğum YeriGörüntüle
2HIZRÎd. ? - ö. 1562/63Doğum YeriGörüntüle
3Safiye Erold. 2 Ocak 1902 - ö. 1 Ekim 1964Doğum YeriGörüntüle
4Mualla Anıld. 1909 - ö. 23 Ekim 1985Doğum YılıGörüntüle
5HIZRÎd. ? - ö. 1562/63Doğum YılıGörüntüle
6Safiye Erold. 2 Ocak 1902 - ö. 1 Ekim 1964Doğum YılıGörüntüle
7Mualla Anıld. 1909 - ö. 23 Ekim 1985Ölüm YılıGörüntüle
8HIZRÎd. ? - ö. 1562/63Ölüm YılıGörüntüle
9Safiye Erold. 2 Ocak 1902 - ö. 1 Ekim 1964Ölüm YılıGörüntüle
10Mualla Anıld. 1909 - ö. 23 Ekim 1985MeslekGörüntüle
11HIZRÎd. ? - ö. 1562/63MeslekGörüntüle
12Safiye Erold. 2 Ocak 1902 - ö. 1 Ekim 1964MeslekGörüntüle
13Mualla Anıld. 1909 - ö. 23 Ekim 1985Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HIZRÎd. ? - ö. 1562/63Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Safiye Erold. 2 Ocak 1902 - ö. 1 Ekim 1964Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Mualla Anıld. 1909 - ö. 23 Ekim 1985Madde AdıGörüntüle
17HIZRÎd. ? - ö. 1562/63Madde AdıGörüntüle
18Safiye Erold. 2 Ocak 1902 - ö. 1 Ekim 1964Madde AdıGörüntüle