VELİ ABDAL

(d. ?/? - ö. 1269-1270/1853)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Bektaşi şairi olup 19. yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. Veli, Kul Veli, Derviş Veli, Velim, Veli Abdal, Abdal Veli gibi isimlerle anılmaktadır. Şiirlerinde 1818 ve 1834 tarihlerine rastlanılmaktadır. Yaşantısı üzerine çok fazla bilgi bulunmadığı belirtilmektedir. Aynı isimde başka bir şair de bulunmaktadır. Bunlardan ilki Trakyalı olup Rumeli’de Sınırkent köylerinden birinde yaşamış bir şairdir. Veli adlı bir mezarı olan aziz olup hakkında başka bir bilgi bulunmamaktadır. 19. yüzyıl ortalarında yaşamış Bektaşi saz şairi olup 1818 yılında yazdığı bir şiiri dergilerde bulunmaktadır. Fakat konu edinilen Veli Abdal, Sivaslı’dır. Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Ağcakışla bucağına bağlı İğdecik köyünden olup annesi ve babasının da şair olduğu belirtilmektedir. Baba adı Hüseyin, anne adı Kamer’dir. Köyde şiirlerinin kaydedecek kimseleri olmadığı için bugün elimizde bulunmamaktadır. Torunlarıyla görüşen İbrahim Aslanoğlu, ailenin aslen Horasan göçmeni Türkmen bir aile olduğunu ve Sivas’a Malatya’nın Hekimhan ilçesinden geldiklerini kaydetmektedir. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş olup çobanlık yaparak geçimini sağladığı bilinmektedir. Ailesinden kalan tarlalar çeşitli bahanelerle elinden alınarak fakirliğe itildiği belirtilmektedir.

Çobanlığını yaptığı ağanın Telli isimli kızına gönül vermiştir. Ancak kızın başkasıyla evlendirilmesi üzerine köyünden göç etmiştir. Şiirlerinin güzelliği ve aşkı Âşık Kemter’in kulağına gitmiştir ve âşık bundan ziyadesiyle etkilenmiştir. Onu yanına çağırtmış ve usta-çırak ilişkisi çerçevesinde yetiştirmiştir. Âşıklığın bütün kurallarını ustasından öğrenmiştir. Ancak bir türlü saz çalmayı öğrenemediğinden yakınan Veli, şiirlerinde bunu dile de getirmektedir. Ustasının vefatı üzerine önce Tokat’a, oradan Çorum’a ve daha sonra da Hacıbektaş’a gitmiştir. Bektaşi şeyhlerinden Hamdullah Efendi’yi tanıyıp ona intisap etmiştir. Askerliğini İstanbul’da yapmıştır. II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırması ve Bektaşiliği yasaklaması üzerine şeyhi Amasya’ya sürgün edilmiştir. Bunun üzerine padişahı eleştiren üç şiiri askerler arasında okununca Yemen’e sürgüne gönderilmiştir. Şeyhinin 1846’da ölümünü haber aldıktan sonra ölünceye kadar üzüntüsünü çeker. Köyüne dönerken attan düşüp yaralanır ve bir hafta sonra öldüğü belirtilmektedir. Öldüğünde 60 yaşını geçkindir. İbrahim Aslanoğlu, kitabında şairin 1853 yılında vefat ettiğini belirtmektedir.Yıldızeli’nin Davlıağan köyünde gömüldüğü öne sürülmektedir. Şiirleri dışında başka eserleri bulunmamakta olup bu şiirlere de cönklerde rastlanılmaktadır. Veli Abdal'a ait bu şiirler İbrahim Aslanoğlu tarafından derlenerek kitap hâline getirilmiş ve yayımlanmıştır.

Sivas yöresinin tanınmış âşıklarındandır. Kemter, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal gibi şairlerin tesirinde kaldığı, bununla beraber özgün söyleyişlerinin de olduğu ifade edilmektedir. Kendisinden sonra yetişen Alevi-Bektaşi şairlerinin tümünü etkilediği ifade edilmektedir. Okuma-yazma bilmediği belirtilmektedir. Şiirlerinin zaman zaman Divriğili Âşık Veli’nin ve Şarkışla’nın Kılıççı köyünde yaşamış olan Veli’nin şiirleriyle karıştırılmıştır. Deyişlerinde köy hayatı, günlük olaylar, aşk, hasret, doğa sevgisi gibi konuları işlemiştir. Bunun yanı sıra ustası Âşık Kemter ile Şeyh Hamdullah Efendi’nin büyüklüğünü, insanlığını ve kendisine yaptıkları iyilikleri de dile getirmiştir. Akıcı bir üslubu bulunmakta olup kendine özgü deyişleri bulunmaktadır. Dili sadedir ve Türkçe’nin başarılı örnekleriyle dolu olduğu ifade edilmektedir. Şiirlerinde dinsel söylencelerden izler görülmekte olup Bektaşi tarikatının inceliklerini ve güzelliklerini derinlemesine yansıtmıştır. Ayrıca fiziksel yaşamın güzelliklerinin olgun ve lirik bir tarzda dile getirildiği şiirleri de bulunmaktadır.

Kaynakça

Arısoy, Sunullah (1985). Türk Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Aslanoğlu, İbrahim (1984). Aşık Veli: Hayatı, Kişiliği, Deyişleri. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1955). Bektaşi Edebiyatı Antolojisi, Bektaşi Şairleri ve Nefesleri. İstanbul: Maarif Kitaphanesi.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1956). Bektaşi-Kızılbaş Alevi Şairleri ve Nefesleri. İstanbul: Maarif Kitaphanesi.

Gölpınarlı, Abdülbaki (1992). Alevi-Bektaşi Nefesleri. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.

Kutsi, Tahir (1978). Türk Halk Şiiri. İstanbul: Toker Yay.

Özmen, İsmail (1995). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi. Ankara: Saypa Yay.

Öztelli, Cahit (1973). Bektaşi Gülleri, Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi. İstanbul: Milliyet Yay.

Püsküllüoğlu, Ali (1975). Türk Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Turan, Metin (1996). Ozanlık Gelenekleri ve Türk Saz Şiiri. Ankara: Kozan Kitabevi.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi: Devirler, İsimler, Eserler, Terimler  (1977). C. 8. İstanbul: Dergâh Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: BÜNYAMİN TAN
Yayın Tarihi: 05.09.2014
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Nefes

Ellhamdülilâh ki bildim Hudâ'yı
Rabb-ül âlemîni sırr-ı gedâyı
Errahmân-ir-rahim buldu Hudâ'yı
Mâlik-i yevmüddin olduk âleme

İyyâke na'büdü gözümün nuru
Ve iyyâke nestain virdim ikrârı
İhdinas-sırâ-el-müstakim yârı
Sıratellezine çaldı kaleme

En'amte aleyhim dedim yâ Ali
Gayr-il-mağdûb aleyhim dedim beli
Veleddâlin dedik kaldırdık eli
Gözlerim dost yolun durdum selâma

Fâtiha sûresi geldi şânına
Ezelden kurbandır canım canına
Kimseler ermedi senin sırrına
İsmin derc eyledim ayın ye lâma

Fâtiha sûresin vechin okudum
İsmin zikr etmeyen kula kakıdım
Şükr olsun metâım kumaş dokudum
İhsân eyle kapundaki kuluna

Şükür olsun bir menba'dan yarattın
Bin ervahtan ervâhına nur kattın
Meleklere hamurumu yoğurttun
Âşıklık defterin sundun elime

Veli'm eder Hak'dan aldım dersimi
Mahabbet çekici yaktı örsümü
Okuduğum âyet bilmem dersimi
Hakk'ın bir kelâmı geldi dilime

Ergun, Sadettin Nüzhet (1956). Bektaşi-Kızılbaş Alevi Şairleri ve Nefesleri. İstanbul: Maarif Kitaphanesi. s. 83-84.

Güzelleme

Esen seher yeli var söyle hemen
Yârim bu hasretlik kala mı böyle
Bu dert bana kıyamete kalacak
Yârim bu hasretlik kala mı böyle

Âşık yorulmuştur maşuk bulunmaz
İrakip yolları kesmiş varılmaz
Güzelsin sevdiğim sensiz olunmaz
Yârim bu hasretlik kala mı böyle

Ben senin âşığın sen benim Leyli'm
Senden gayrılara düşe mi meylim
Yüz bir cereylesen vazgelmez gönlüm
Yârim bu hasretlik kala mı böyle

Veli'm eyder bu dert beni almaz mı
Bu dert bana kıyamete kalmaz mı
Bu cevri çekmeyen âşık olmaz mı
Yârim bu hasretlik kala mı böyle

Aslanoğlu, İbrahim (1984). Aşık Veli: Hayatı, Kişiliği, Deyişleri. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 25.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1KAMERd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2CENNET TAŞPINARd. 1866 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3MUHSİN, Muhsin Sandıkkayad. 1933 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4KAMERd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5CENNET TAŞPINARd. 1866 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6MUHSİN, Muhsin Sandıkkayad. 1933 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7KAMERd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8CENNET TAŞPINARd. 1866 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9MUHSİN, Muhsin Sandıkkayad. 1933 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10KAMERd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11CENNET TAŞPINARd. 1866 - ö. ?MeslekGörüntüle
12MUHSİN, Muhsin Sandıkkayad. 1933 - ö. ?MeslekGörüntüle
13KAMERd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14CENNET TAŞPINARd. 1866 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15MUHSİN, Muhsin Sandıkkayad. 1933 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16KAMERd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17CENNET TAŞPINARd. 1866 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18MUHSİN, Muhsin Sandıkkayad. 1933 - ö. ?Madde AdıGörüntüle