YAZICIOĞLU MEHMED EFENDİ, Şeyh Mehmed Efendi

(d. ?/? - ö. 855/1451)
mutasavvıf şair
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmed’dir. Yazıcıoğlu Mehmed Efendi, Şemsiyye adlı eseriyle tanınan Ankaralı Yazıcı Sâlih’in oğlu, Envâru’l Âşıkîn yazarı Ahmed-i Bîcân’ın ağabeyidir. Kaynaklarda doğum yeri hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Latîfî’ye (Canım 2000: 131) göre asıl vatanı Gelibolu’dur. İlk öğrenimini babasından aldı, bir yandan Arapça ve Farsça, diğer yandan manevî ilimleri tahsil etti. Daha sonra, Mollâ Zeynüddîn isimli Mısırlı bir âlimden ders okudu. Mehmed Efendi’nin; eserlerini hazırlarken Arapça fıkıh, kelam, tefsir, hadis gibi farklı ilim dallarına ait kitaplardan faydalanması, iyi bir tahsil gördüğünün en önemli göstergesidir. Yazıcıoğlu, kardeşi Ahmed-i Bîcân’la dönemin büyük mürşidi Hâcı Bayram-ı Velî’ye dolayısıyla Bayramiye tarikatına intisap etmişse de Latîfî (Canım 2000: 132), onun mürşit olduğuna dair herhangi bir malumatın bulunmadığını belirtmektedir. Ayrıca çilehaneye ne zaman girdiği ve orada ne kadar kaldığı da belli değildir. Sadece zaman zaman çilehanesinde inzivaya çekildiğini Muhammediyye’sindeki bazı beyitlerle delillendirmek mümkündür (Çelebioğlu 1998: 161). Çilehanesi, Gelibolu Namazgâh yöresindeki Hamza Koyu sahillerinde yer alan büyük bir kayaya oyulmuş iki odadan ibarettir. Evliyâ Çelebi (1970: 318), tekkesinin ulu bir âsitâne olduğunu, Bayramiye tarikatından pek çok fukaraya ev sahipliği yaptığını bildirdiği Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin vefat tarihinin 855/1451 olduğunu kaydetmiştir.

 Yazdıkları Balkanlardan Orta Asya’ya kadar Türk nüfusun bulunduğu hemen her coğrafyada beğenilerek okunan Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'ye ait Arapça ve Türkçe manzum-mensur eserler şunlardır:

1. Megâribü’z-Zamân: Tam adı Megâribü’z-Zamân Li-Gurûbi’l-Eşyâ Fi’l-Ayn ve’l-Iyân olan bu Arapça mensur eser, hem Muhammediyye’nin hem de Ahmed-i Bîcân tarafından kaleme alınan mensur Envârü’l Âşıkîn’in aslını oluşturmaktadır. Kitap beş bölümdür. Ahmed-i Bîcân bunun beş vakit namaza işaret ettiğine değinmiştir. Bu bölümlerde genel olarak kâinatın yaratılışına, peygamberlere, meleklere ve kıyamete dair hadiselere yer verilmiştir. Eserin yazma nüshaları “Nuruosmaniye Kütüphanesi Nr. 2593; Topkapı Sarayı Müzesi, Emanet Haziresi Nr. 1283; Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Burdur İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonu Nr. 2063; Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Antalya Akseki Yeğen Mehmet Paşa İlçe Halk Kütüphanesi Koleksiyonu Nr. 132; Beyazıt Devlet Kütüphanesi Nr. 1784; Süleymaniye Kütüphanesi, Hekimoğlu Nr. 509”da kayıtlıdır.

2. Şerh-i Füsûsü’l-Hikem: El-Müntehâ Ale’l-Füsûs, Muhyiddîn-i Arabî’nin Füsûsü’l-Hikem’ine yapılmış Arapça bir şerhtir. Megâribü’z-Zamân’a nazaran hacimsiz bir eserdir. Birçok kaynakta (Çelebioğlu 1996: 174) bu şerhe, Şeyh Müeyyedinü’l-Cendî şerhinin kaynaklık ettiği belirtilmekte­dir. Yazıcıoğlu Mehmed'in, ömrünün son yıllarında kaleme aldığı risâlesinin son sayfalarında altmış üç beyitlik müstezat şeklinde bir Arapça Kasîde-i Rabbâniyye yer almaktadır. Eserin yazma nüshalarının bulunduğu kütüphaneler şunlardır: “Nuruosmaniye Kütüphanesi Nr. 2466; Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi Nr. 175; Pertev Paşa Nr. 293; Lala İsmail Nr. 162”. Şerh-i Füsûsü’l-Hikem, 870/1465 senesinde Ahmed-i Bîcân tarafından genişletilerek Müntehâ adıyla Türkçeye çevrilmiştir. Bu metnin nüshası “Süleymaniye Kütüphanesi, Kılıç Ali Paşa Nr. 630”da kayıtlıdır. 

3. Muhammediyye: Eserin tam adı Kitâbu Muhammediyye Fî Na’tı Seyyidi’l-Ȃlemîn Habîbillâhi’l-A’zam Ebi’l-Kâsım Muhammedü’l-Mustafâ'dır. Müellif, kitabın yazımına 850/1446-47 yılında başlamış ve onu, Cemaziyelâhir 853/ğustos 1449 tarihinde Gelibo­lu’da tamamlamıştır (Ahmed-i Bîcân: vr. 284b). Yazıcıoğlu, bu metni Arapça Megâribü’z-Zamân’ının Hz. Peygamber ve ashabıyla alakalı kısımlarını Türkçe olarak yeniden yazmak suretiyle meydana getirmiştir. Resûl-i Ekrem’in dilinden aktardığı;

 Yenile mevlidüm çıksun cihâna

 Egerçi söylenür dehren fe-dehrâ (Çelebioğlu 1996: 5)

beytiyle eserinin aynı zamanda mevlid özelliği taşıdığına da işaret etmek­tedir. Değişik konulardaki manzumelerden oluşan Muhammediyye üç ana bölümdür. Yaratılışla ilgili birinci bölüm metnin 1-1413, Hz. Muhammed’in doğumu, hayatı, mucizeleri ve yakınlarıyla ilgili ikinci bölüm 1414-4756, kıyamet alametleri ve ahret hayatıyla alakalı üçüncü bölüm de 4757-8765. beyitlerini kapsamaktadır. Eserin müellif hatlı harekeli nüs­hası bugün “Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv ve Neşriyat Müdürlüğü Kütüphane­si 43l/A”da kayıtlıdır. Muhammediyye’nin yetmişe yakın nüshası İstanbul’da, yüzün üzerinde nüshası Anadolu’da, ondan fazla nüshası da Londra, Vatikan ve Kahire başta olmak üzere yurt dışı kütüphanelerde bulunmaktadır. Muhammediyye'nin eski harf­lerle yirminin üzerinde baskısı yapılmıştır. Eser üzerinde Can (1977), Durmuş (1977) ve Dübüş (1977) mezuniyet; Akkuş (2010), Kutlu Ergür (1998), Aslantaş Göze (2007) ve Gümüş (2011) yüksek lisans; Çelebioğlu (1971) doktora çalışması yapmıştır. Muhammediyye, Âmil Çelebioğlu (1975) tarafından önce günümüz Türkçesine aktarılarak, daha sonra çeviriyazılı tenkitli metin şeklinde neşredilmiştir (1996). Eser, Güçlü (1969) ve Akçiçek (1984) tarafından da yeni harflerle yayımlanmıştır.

 Yazıcıoğlu’nu, halk arasında meşhur ve makbul olan Muhammediyye’nin müellifi olarak tanıtan Latîfî; bu eserin gönüllere şifa bir üslûbu olduğuna değinmiş ve şairin tercümedeki muvaffakiyetinin altını çizmiştir (Canım 2000: 132). Çelebioğlu (1996); dilinin döneminin gramer özelliklerini yansıtması bakımından metnin çok değerli olduğuna değinmiştir. On beşinci yüzyıl Anadolu Türkçesi açısından oldukça zengin bir dil malzemesine sahip olan Muhammediyye’nin sade, samimî bir dili, akıcı bir üslûbu vardır. Kitabın günümüze kadar hemen her devirde beğenilerek okunması, müellifin ifade gücünün ve samimî ifadesinin önemli bir delilidir. Nitekim Yazıcıoğlu’nun kullandığı halk tabirleri, atasözleri ve deyimler geniş halk kitleleri üzerinde tesirli olmuş; üslubunun akıcılığı da Muhammediyye’nin bestelenip asırlar boyunca Mevlid gibi dilden dile aktarılmasını sağlamıştır.

 

 

Kaynakça

Ahmed-i Bîcân. Envârü’l Âşıkîn. Süleymaniye Kütüphanesi. Hasip Efendi Bölümü. Nr. 211. vr. 284b.

Akçiçek, Abdülkadir (hzl.) (1984). Muhammediye. İstanbul: Kitabevi. 

Akkuş, Ahmet (2010). Yazıcıoğlu Muhammed ve Muhammediye Adlı Eserinin Kültür Tarihimizdeki Yeri. Yüksek Lisans Tezi. Rize: Rize Üniversitesi. 

Can, Vahdettin (1977). Muhammediye'nin Tahlili (Şekil ve Muhteva Yönünden 744-7751. Beyitler). Mezuniyet Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi. 

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme - Metin). Ankara: AKM Yay.

Çelebioğlu, Âmil (1971). Yazıcıoğlu Mehmed ve Muhammediyesi. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Çelebioğlu, Âmil (1998). “Yazıcıoğlu Mehmed ve Muahmmediye’si”. Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: MEB Yay. 159-174. 

Çelebioğlu, Âmil (hzl.) (1996). Muhammediye. 2 C. İstanbul: MEB Yay.

Durmuş, Osman (1977). Yazıcıoğlu Mehmed'in Muhammediyesi (2216-3181. Beyitler). Mezuniyet Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Dübüş, Mustafa (1977). Yazıcıoğlu Mehmed'in Muhammediyesi (1-1000. Beyitler). Mezuniyet Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Ergür Kutlu, Havva (1998). Muhammediye Üzerinde Yardımcı Fiil İncelemesi. Yüksek Lisans Tezi. Denizli: Pamukkale Üniversitesi.

Evliyâ Çelebi (1970). Evliya Çelebi Seyahatnamesi. C. 10. Çev. Z. Danışman. İstanbul: Zuhuri Danışman Yayınevi.

Göze Aslantaş, Ferhunde (2007). Yazıcıoğlu Mehmed'in Muhammediye'si Üzerinde Dil Bilgisi Çalışması (İnceleme-Metin-İndeks 41b-80a). Yüksek Lisans Tezi. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi.

Güçlü, Âgah (hzl.) (1969). Muhammediye. İstanbul: İnkılap ve Aka Kitabevleri.

Gümüş, Fatih (2011). Muhammediye Adlı Manzum Eserdeki Hadislerin Tahric ve Değerlendirmesi. Yüksek Lisans Tezi. Rize: Rize Üniversitesi. 

Günay, Ünver (1999). Erzurum ve Çevre Köylerinde Dini Hayat. İstanbul: Erzurum Kitaplığı.

Gündüz, Erol (2009). “Divan ve Halk Edebiyatı Sanatçılarına İlham Kaynağı Olan Rüya”. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (22): 187-202.

Güzel, Abdurrahman (2006). Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.

Kara, Mustafa (1999). “IV. ve XV. Yüzyıllarda Osmanlı Toplumunu Besleyen Türkçe Kitaplar”. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi (8): 29-58.

Kartal, Ahmet (2011). “XVIII. Yüzyıl Klasik Türk Edebiyatı: Mesneviler”. Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 6 (1): 211-234.

Kelpetin Arpaguş, Hatice (2001). Osmanlı Halkının Geleneksel İslâm Anlayışı ve Kaynakları. İstanbul: Çamlıca Yay.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme - Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Önal, Sevda (2007). “Sebeb-i Teliflerdeki Ortak ve Farklı Temalar”. A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (35): 105-124.

Özer, Ahmet Ali (2010). “Yazıcıoğlu Mehmed ve Muhammediyesi”. Yağmur Dil Kültür ve Edebiyat Dergisi (49): 37-42.

Öztürk, Abdülvehhap (2005). Muhammediye. İstanbul: Çelik Yayınevi.

Pekolcay, Necla (1968). İslâmi Türk Edebiyatı. İstanbul: İslâm Medeniyeti Yay.

Pekolcay, Necla (1994). İslâmi Türk Edebiyatı. İstanbul: Kitabevi Yay.

Pekolcay, Necla (1994). İslâmi Türk Edebiyatında Şekil ve Nevilere Giriş. İstanbul: Kitabevi Yay.

Uzun, Mustafa (1993). “Muhammediye”. Osmanlı Ansiklopedisi. C. II. İstanbul. 100-101.

Uzun, Mustafa (1993). “Muhammediyye”. İslâm Ansiklopedisi. C. XXX. İstanbul: TDV Yay. 586-587.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ HASAN GÖKÇE
Yayın Tarihi: 28.08.2014
Güncelleme Tarihi: 08.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Muhammediyye’den

Sebebü Te’lîfi’r-Risâleti’l-Muhammediyye

Meğer günlerde bir gün emr-i takdîr

Oturmışdum Gelibolu’da sırrâ

Elümi çekmiş idüm cümle halktan

Dilümde zikr idi kalbümde zikrâ

Gelibolu’nun ol âşıklarından

Dirildiler gelüp katuma turrâ

Didiler kim niçün kılmazsın ey dost

Resûlun vasfını âlemde büşrâ

Didüm ey gözlerüm nûrı cemâ’at

İrün devletlere izzen ve nasrâ

Bulun Allah Resûlü'llâh katında

Yüce izzetleri mecden ve fahrâ

İşitdinüz niçe dürlü haberler

Husûsâ sîreler oldu müserrâ

Düzülmüştür nice mevlîd kitâbı

Yazılmıştır niçe evsâf-ı kübrâ

Bilinmişdür denilmişdür okınmış

Anılmışdur kamu kübrâ ve sugrâ

Didiler nakl-i tefsîr olsa bize

Hadîs olsa kim olur ilm-i ahrâ

Didüm ger ola takdîr-i İlâhî

Koyam bu yüzde bir zülfi mutarrâ

Be-nâgâh düşüm olur bir gice ben

Görürem kim Muhammed sırr-ı esrâ

Oturmış nûr olup ashâb içinde

Temâmet nûr olur şerh ü sahârâ

Nikâb ile oturmışlar tutup saf

Gözükmekden kamu yüzler mu’arrâ

Öninde çîni tâslar dopdolu su

İçilmekten velî sular müberrâ

Didüm bir şahsa niçündür bu hâlet

Beyân it niçün iderler teberrâ

Didi kime açılsınlar nikâbı

Cemâlinden kim olurlar hayârâ

Veyâhûd kime virsünler şarâbı

Bu meclisde kim olurlar sükârâ

Bu sözi işidicek aglayuban

Yakamı eylemişem pâre pâre

Ne katlansın ciğerler bu firâka

Ne döysün uşbu derde seng-i hârâ

Bu kez çün zârılığum gördi ol şâh

Yüregüm yarasına urdı yara

Girü sırrumdan itdi bana irşâd

Ki gönlün perdesini aç dilârâ

Götür gönlün hicâbından nikâbı

Cemâlin nûrını cânunda ara

İçür hikmet şarâbın ümmetüme

Sözümi söyle halka âşikârâ

Tamâmet dolsun iller mu’cizâtum

Yetişsün sözlerüm mülk ü diyâra

Şu resme eyle imdi beni takrîr

İşitsün Mısr u Şâm Rûm u Buhârâ

Yenile mevlidüm çıksun cihâna

Egerçi söylenür dehren fe-dehrâ

Ki düpdüz âlemün halkı işitti

Benüm evsâfumı berren ve bahrâ

Kemâlâtum yetişdür sen dahi pes

İşitsün ümmetüm şehren fe-şehrâ

Bana ümmet olan şoldur ki dâyim

Hak’a hamd eyleye sabren ve şükrâ

Tuta buyruğın Allâh’un tamâmî

Sımaya hükmini farzan ve emrâ

Kişi kimi severs’anunla kopar

Severse taş dahi hasren ve neşrâ

Beni seven benüm ile kopısar

Bulısar mertebe fazlan ve kadrâ

 Beni seven sözüm aydan işiden

Yüzümi gözleyen ıyden ve Kadrâ

Çü dili kulağı ola sözümde

Özi yüzi olan sadren ve bedrâ

Çü buyurdı bana sultân-ı kevneyn

Sözümi tutdum uş cebren ve kahrâ

Sığındum Hakk’a sığandum elimi

Ki yazam vasfını sırran ve cehrâ

İlâhî Yazıcıoğlu Muhammed

Kulundur hazretünde yüzi kara

Habîbün hürmetine afv et anı

Ki tâ dergâhuna fazlunla vara

Hudâ’yâ bâ-cemî’-i ehl-i îmân

Atâ kün fazl u rahmet feyz mârâ

(...)

Kâle'n-Nebiyyü salla'llâhu aleyhi ve sellem “İ'mel li-dünyâke bi-kadri makâmike fîhâ va’mel li-âhıretike bi-kadri bekâ’ike fîhâ va’mel lillâhi bi-kadri hâcetike ileyhi va’mel li'n-nâri bi-kadri sabrike aleyhâ”

Hadîsin ma’nîsi budur buyurdı bir sahâbîye

İşit bu sözi mervîdir dürüst nakl içre İhyâ’dan

Amel kıl didi dünyâ’çün cihanda oturduğun mikdâr

Amel kıl didi cennet’çün baka buldukça me’vâdan

Amel kıl didi Tanrı çün katında hâcetin mikdâr

Amel kıl didi od için oda sabrınca mesvâdan

Dimişdür Şeyh Gazzâlî cemî’î âlemin ilmi

Bu sözde cümle cem’ olup pes âgâh ol bu ma’nâdan

Münâsib bu söze girü buyurmışdur resûlu’llâh

Sözi esdâfına dürler dolupdur bahr-i Mesnâ’dan

Ömer oğlına buyurdı ki Abdullâh idi adı

İşit cân u gönülden kim akar sadr-ı mücellâdan


Kâle Resûlu'llâh salla'llâhü aleyhi ve sellem “Kün fi'd-dünyâ keenneke yarîbün veâbiru sebîlin ve udde nefseke min ehli’l-kubûri.”

Didi dünyâda şöyle ol nitekim bir garîb insan

Ki ya’nî hiç vatan tutma Semerkand u Buhâra’dan

Veyâ bir yolcu gibi ol ikâmet eyleme aslâ

Ki ya’nî hiç karâr itme elün çek zîr ü bâlâdan

Dahı sen kendi kendüzin kubûr ehlinden olmış bil

Ki ya’nî terk-i dünyâ kıl geçüp serrâ ve darrâdan

Bu sözinde resûlu’llah fenâya eyledi tenbîh

Ki tâlib olmaya magrûr geçe beyzâ ve sevdâdan

Be-küllî Hakk’a yüz tuta fenâ fi’llâh ola mutlak

Fenâdan da fenâ ola geçe ûlâ ve uhrâdan

Ölüm gelmezden ön öle kubûra girmeden dura

Bekâ-yı zâta haşr ola tecellî ire esmâdan

Ki zîrâ mahv olan kişi bu âlemden haber bilmez

Eser bilmez olur beklim sıfat esmâ-i hüsnâdan

Hemîn Allâh olur bâkî n’iderse hükm anun olur

Ne bilsün pes fenâ olan kişi ism-i müsemmâdan

Ölün ölmezden ön diyü buyurmışdı resûlu’llâh

Muhakkıklar pes aldılar rumûzı bu muammâdan

Tecellî irdi zâtından ena’llâhu didi bir kez

Anun’çün fârig oldılar hezârân Tûr-ı Mûsâ’dan

Kodılar mâ-siva’llâhı hevâdur diyü vallâhi

Resûlu’llâhı Allâh’ı sevüp yig cümle eşyâdan

Niçün sevmeyeler anı çün oldur canlarun cânı

Bulurlar anda cânânı bilenler sırr-ı ebhâdan

Habîb oldur tabîb oldur bu derde andadur dermân

Bu sevdâya devâ irmez hezârân Hızr u Îsâ’dan

Eger ehl-i hicâb anı muhakkak bilmese kimdür

Çü görmez Yûsuf’un yüzin ne hâsıl çeşm-i a’mâdan

Şehâdet iderüm ben de Muhammed’dür resulû’llâh

Risâlet tahtı üstinde münevver şems-i zehrâdan

Ayân itdi delâlâtı beyân itdi makâlâtı

Tamâm itdi makâlâtı yitişdürdi müheyyândan

Hudûdı eyledi icrâ uhûdu eyledi îfâ

Geçürdi cümle ahkâmı serâya tâ Süreyyâ’dan

Didi evvel kim ol Allâh Ehad’dır kim şerîki yok

Mukaddesdür ukûl irmez muarrâdur hem ârâdan

Hem isbât itdi kendüzin ki geldi halka Allâh’tan

Ki tâ inzâr ide halkı ferahlar vire büşrâdan

Pes isbât itdi hüccetle ki vardur âhiret mülki

Kıyâmet kopısar bir gün halâyık dura gabrâdan

Gireler cennete düpdüz ne denlü var ise mü’min

Doludur cennetün içi saray vildân u havrâdan

Cehennem odına yana cihandan küfr ile giden

Ebed kurtulmaya aslâ azâb-ı nâr-ı kübrâdan

Bu resme cümle ahkâmı kemâhî eyledi takrîr

Hiç eksik komadı didi hep irişdürdi zikrâdan

Buyurdı tâ’ate halkı ibâdet itdiler Hakk'a

Me’âsîden ırağ itdi kamu kübrâ ve sugrâdan

Küfürden şirkten ehvâdan arıtdı âlemün yüzin

Mutahhar kıldı dünyâyı sanemden Lât u Uzzâdan

Mahabbet itdi ahbâba adâvet itdi a'dâya

Cihâd itdi kemâlince yüceltdi dîni Tûbâ’dan

Dirîgâ âh evet n’idem ne dillere beyân idem

Ki dünyâdan sefer kıldı bekâya kondı menfâdan

Gel ey söz kadrini bilen işit cân u gönülden sen

Ol a’lâ seyyidün vasfın Yazıcıoğlu ednâdan

(Çelebioğlu, Âmil (hzl.) (1996). Muhammediye. C. 2. İstanbul: MEB Yay. 4-7, 241-244.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1DÂGÎ, Şeyh Mehmedd. ? - ö. 1611Doğum YeriGörüntüle
2AŞÇI-ZÂDE HASAN, Hasan Çelebid. ? - ö. 1535Doğum YeriGörüntüle
3GAFÛRÎ, Şeyh Mahmud Gafûrî Efendid. ? - ö. 1667-68Doğum YeriGörüntüle
4DÂGÎ, Şeyh Mehmedd. ? - ö. 1611Doğum YılıGörüntüle
5AŞÇI-ZÂDE HASAN, Hasan Çelebid. ? - ö. 1535Doğum YılıGörüntüle
6GAFÛRÎ, Şeyh Mahmud Gafûrî Efendid. ? - ö. 1667-68Doğum YılıGörüntüle
7DÂGÎ, Şeyh Mehmedd. ? - ö. 1611Ölüm YılıGörüntüle
8AŞÇI-ZÂDE HASAN, Hasan Çelebid. ? - ö. 1535Ölüm YılıGörüntüle
9GAFÛRÎ, Şeyh Mahmud Gafûrî Efendid. ? - ö. 1667-68Ölüm YılıGörüntüle
10DÂGÎ, Şeyh Mehmedd. ? - ö. 1611MeslekGörüntüle
11AŞÇI-ZÂDE HASAN, Hasan Çelebid. ? - ö. 1535MeslekGörüntüle
12GAFÛRÎ, Şeyh Mahmud Gafûrî Efendid. ? - ö. 1667-68MeslekGörüntüle
13DÂGÎ, Şeyh Mehmedd. ? - ö. 1611Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14AŞÇI-ZÂDE HASAN, Hasan Çelebid. ? - ö. 1535Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15GAFÛRÎ, Şeyh Mahmud Gafûrî Efendid. ? - ö. 1667-68Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16DÂGÎ, Şeyh Mehmedd. ? - ö. 1611Madde AdıGörüntüle
17AŞÇI-ZÂDE HASAN, Hasan Çelebid. ? - ö. 1535Madde AdıGörüntüle
18GAFÛRÎ, Şeyh Mahmud Gafûrî Efendid. ? - ö. 1667-68Madde AdıGörüntüle