Ahmet Haşim

(d. 1887 / ö. 4 Haziran 1933)
Şair, Yazar, Çevirmen, Öğretmen
(Yeni Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Bağdat'ta doğdu. Babası Arif Hikmet Bey Alusîzadeler, annesi Sara Hanım Kâhyazadeler sülalesindendir. Her iki aile de yetiştirdikleri din adamları ve alimlerle bilinmektedir. Küçük yaşta annesini kaybedince babası onu İstanbul'daki akrabalarının yanına getirdi. O zamana kadar düzensiz bir eğitim alan Haşim'i babası önce Numune-i Terakki Mektebi'ne, bir yıl sonra Galatasaray Mekteb-i Sultanîsi'ne yatılı olarak verdi. Bu okuldaki edebiyat öğretmeni Ahmet Hikmet Müftüoğlu, lisan ve imla hocası Tevfik Fikret'tir. İlk şiirlerini burada yazmaya başladı. 1907 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. Reji İdaresi'ne memur olarak girdi. 24 Şubat 1910 tarihinde Fecr-i Âtî topluluğunun beyannamesini imzalayan isimlerin arasında yer aldı. Topluluğun adının "Sina-yı Emel" olmasını istediyse de Yakup Kadri'nin "Fecr-i Âtî" teklifi kabul edildi. Haşim topluluğun toplantılarına çok az katıldı.Bir yıl süreyle İzmir Mekteb-i Sultanîsi'nde Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1911'de İstanbul'a döndü. Maliye Bakanlığı'nda tercüman olarak göreve başladı. I. Dünya Savaşı başlayınca ihtiyat zabiti olarak askere alındı. Dört yıl boyunca Çanakkale ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde görev yaptı. Savaş bittikten sonra İaşe Nezareti'nde bir yıl süreyle iaşe memuru olarak çalıştı (1918-1919). Bu görevinin son günlerinde Sanayi-i Nefise Mektebi'ne mitoloji dersi vermek üzere atandı. Ayrıca 1920 yılında Duyun-ı Umumiye'ye yaptığı başvuru kabul edildi ve burada İdare Merkezi Müsevvitliğine atandı. 1921 yılında çıkarılan Dergâh dergisinin yazarları arasında yer aldı. Bu derginin birinci sayısında yayımladığı "Bir Günün Sonunda Arzu" şiiri kapalı ve anlamsız bulunarak eleştirildi. Bunun üzerine derginiin sekizinci sayısına "Şiirde Mana" başlıklı bir yazı yazarak şiir hakkındaki görüşlerini ortaya koydu. Bu yazıyı daha sonra küçük değişikliklerle "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" başlığıyla Piyale adlı kitabının başına önsöz olarak koydu. 1921 yılında ilk şiir kitabı Göl Saatleri'ni yayımladı. 1924 yılında Duyun-ı Umumiye'nin ilga edilmesiyle buradan aldığı ikramiyeyle Fransa'ya gitti. Burada Fransız Sembolitlerinin çıkardığı Mercure de France dergisine "Les Tendances Actualles de la Litterature Turque [Çağdaş Türk Edebiyatında Eğilimler]" adlı bir makale yazdı. Fransa'dan döndükten sonra Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başladı. 26 Mart 1928'den itibaren İkdam gazetesinin sanat ve edebiyat sayfasının sorumluluğunu üstlendi. 1928 Eylül'ünde rahatsızlığı nedeniyle Paris'e gitti. Buradaki izlenimlerini İkdam'da yayımladı. Arka arkaya Bize Göre ve Gurebahane-i Laklakan adlı kitaplarını aynı yıl yayımladı. Paris'ten döndükten sonra, önce Anadolu Şimendiferleri Şirketi İdare Meclisi Sanat Azalığına getirildi. Hastalığının tedavisi için gittiği Frakfurt'tan iyileşmeden döndü. Buradaki izlenimlerini Milliyet gazetesi ile Mülkiye dergisinde yayımladıktan sonra Frankfurt Seyahatnamesi adıyla kitaplaştırdı. 4 Haziran 1933'te vefat etti.

Ahmet Haşim, denemeler ve makaleler de yazmakla beraber asıl olarak şairliğiyle şöhret kazanmış, çağdaşlarına ve sonraki dönemlere etki etmiş önemli bir sanatçıdır. Haşim'in edebiyata ilgisinin Galatasaray Lisesi'nde başladığını söylemek mümkündür. Buradaki hocaları arasında edebiyat derslerine giren Ahmet Hikmet Müftüoğlu ve kitabet hocası Tevfik Fikret vardır. Abdülhak Şinasi, Ahmet Hikmet'in görüşlerinin Haşim'i çok etkilediğini söyler. Aynı okulda okuyan, daha sonraları edebiyat sahasında şöhret bulacak olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Emin Bülent (Serdaroğlu), İzzet Melih gibi isimlerle samimiyet kurdu. İlk şiiri olan "Hayal-i Aşkım", Mecmua-i Edebiye'de (7 Mart 1901) yayımlandı.

Ahmet Haşim şiir hakkındaki görüşlerini, "Bir Günün Sonunda Arzu" şiirini kapalı ve anlamsız bularak eleştirenlere cevap olarak yazdığı "Şiirde Mana" adlı yazısında anlatır. Dergâh mecmuasında yayımlanan bu yazı daha sonra küçük bazı değişikliklerle şairin Piyale adlı kitabının başında yer almıştır. Haşim bu yazıda kendisini eleştirenleri ve eleştirileri zikretmeden adeta kendi poetikasını ortaya koyar. Yazının başında şiir ve nesri kalın bir çizgiyle ayıran Haşim, bunların birbiriyle hiç ilgisi olmayan "iki mimari" olduğunu ifade eder: "Denilebilir ki şiir, nesre kabil-i tahvil olmayan nazımdır." Haşim daha sonra oldukça iddialı bir şiir tanımı yapar. Bu tanımdan şairin anlamdan ziyade ahenge daha fazla önem verdiği görülür. Nitekim yazının başka bir yerindeki "Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır" cümlesi de bu görüşü desteklemektedir. Haşim, kapalı şiirin okuyucuyu değişik anlam çağrışımlarına götüreceğini ve bu şekilde şiirin anlam zenginliği kazanacağını düşünmektedir: "En güzel şiirler manalarını kariin ruhundan alan şiirlerdir." Şiirde anlamın müphem kalmasını bir kusur değil, bir meziyet olarak kabul eder. Yazının sonunda şiiri resullerin sözüne benzeten şair, kapalı şiirin okuyucunun muhayyilesini harekete geçireceğini, şairle birlikte okuyucunun da şiire dahil olacağını, böylece şairle okuyucu arasında ortak bir dilin oluşacağını iddia eder.

Ahmet Haşim'in şiirlerini dört aşamada değerlendirmek gerekir. İlk dönemde yazdığı şiirler 1901-1908 yılları arasına tekabül eden ve kitaplara alınmamış şiirlerdir. İlk şiiri "Hayal-i Aşkım" daha sonra annesini anlattığı "Şi'r-i Kamer"leri andırmaktadır. Gerek bu şiirde gerekse bu dönemde yazdığı aşk şiirlerinde Cenap Şahabettin ve Tevfik Fikret'in etkileri çok belirgindir. Daha bu ilk şiirlerinde bile Haşim'in estetik konusuna kafa yorduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde II. Meşrutiyet'in ilan edilmesi nedeniyle yazdığı "Peri-i Hürriyet" ve "Bayrak" şiirleri onun toplumsal olaylara yer verdiği ilk ve son şiirleri olacaktır. Haşim'in ikinci dönemini 1909 yılında kaleme aldığı "Şi'r-i Kamer"ler oluşturur. Daha sonra bu şiirler Piyale'nin bir bölümü olarak kitaba alınmıştır. Daha Galatasaray Lisesi’ndeyken yazmaya başladığı "Şi'r-i Kamer"ler, Haşim’in çocukluk hatıralarının ve bu hatıraların en önemli kişisi olan annesinin anlatıldığı ("Kari’e” ve "Hatime” ile birlikte) on şiirden oluşmaktadır. Bu şiirlerde Ahmet Haşim’in annesiyle yaptığı Bağdat gecelerindeki gezileri, annesinin hasta yüzü ve onlara sürekli eşlik eden ay devamlı bir şekilde işlenen unsurlardır. Akşam, ay, ay ışığı, yıldızlar, Dicle, çöl, ufuk, hüzün ve gam, bu şiirlerde sıklıkla tekrarlanır. Bu yıllarda anne ile ay arasında kurulan münasebet, şairin sonraki şiirlerinde de ay ve akşam vaktinin yer almasına yol açmıştır. Şairin ele aldığı unsurları, hayal ve imaj dünyasını sadece biyografisiyle izah etmek doğru değildir. Haşim üzerinde Batılı şairlerin, özellikle sembolistlerin de önemli tesiri vardır. "Şi'r-i Kamer"ler Ahmet Haşim'in imaj dünyasını en iyi veren şiirlerdir. Bu şiirlerle birlikte "hüzün" Ahmet Haşim'de sürekli, aynı zamanda estetik bir tem haline gelmiştir. Şairin İçinde bulunduğu ve seyrettiği mekânı belirsizleştirme gayreti içinde olduğu görülmektedir. Bu gayret sonraki şiirlerinde de görülecektir. Haşim'in üçüncü dönemini 1921 yılında yayımladığı Göl Saatleri'ndeki şiirleri oluşturur. Dergâh Kütüphanesi'nin ilk kitabı olarak yayımlanan Göl Saatleri, otuz dört şiirden meydana gelmiştir. Kitap "Göl Saatleri", "Göl Kuşları", "Serbest Müstezad Nazımları" ve "Muhtelif Şiirler" başlıklarını taşıyan dört bölümden oluşmuştur. Bu kitabın başında yer alan "Mukaddime" başlıklı şiir, onun empresyonist yanını gösteren şiirlerden biridir. Haşim, bu şiirinde dünyayı bir "havz-ı hayalin sularında" seyrettiğini söylemektedir. Buradaki "seyretme" fiili de önemlidir. Çünkü şiirle ilgili yazılarında daima ahengi öne çıkaran Haşim'in şiirlerinde, resmin de bu dönemle birlikte önem kazandığını söylemek mümkündür. Ancak bu resimler daha önce tesirinde kaldığı Parnasyen Servet-i Fünuncularda olduğu gibi aynen değil, kendi iç dünyasına yansıdığı şekilde anlatılmıştır. Şiirin ilk bölümü olan "Göl Saatleri"ndeki şiirlerde de bu empresyonist yaklaşımı görmek mümkündür. Haşim, tıpkı empresyonist ressamlar gibi, bir manzaranın değişik zamanlarındaki görüntülerini ardı ardına sıralamıştır. Gündüzün aydınlığının anlatıldığı ilk iki şiir rahatsız edici olmasa da akşam ve gecenin anlatıldığı iki dörtlükte şair daha coşkuludur. Sabahın anlatıldığı son parçada ise kuşlar üzerinden hissettirilen bir hayal kırıklığının verildiği görülür. Göl kuşlarının anlatıldığı ikinci bölümde ise anlatılan zaman tamamen akşamdır. Özgün söyleyişler bu şiirlerde de vardır. Sözgelimi "Leylin bütün ezhârı" olarak nitelendirdiği yıldızlar, "Mehtapta Leylekler" şiirinde göle benzetilen semanın böcekleri olarak nitelendirilirler. "Sebest Müstezad Nazımları" başlıklı üçüncü bölümdeki şiirler aslında serbest tarzda yazılmış şiirlerdir. Bu şiirlerin en önemli yanı, şiirlerde muhteva, biçim ve şekil birliğinin sağlanmış olmasıdır. Biçim ve şekil aynı zamanda anlamı pekiştiren unsurlar olarak kullanılmıştır. Şiirler dil bakımından hâlâ tamlamalarla dolu külfetli olma özelliğini sürdürmektedir. Haşim'in dördüncü ve son dönemini Piyale ve bu kitabına girmeyen son şiirleri oluşturmaktadır. Piyale'de "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" ve Yakup Kadri'nin "Alp Dağlarından" başlıklı yazılarından sonra 27 şiir vardır. Bunların on tanesi "Şi'r-i Kamer"lerdir. Diğer şiirlerden "Ölmek" serbest müstezad tarzındadır. Şiirler daha sade bir dille yazılmıştır. Bu şiirlerde hakim renk artık tamamen kırmızı, zaman da akşam vaktidir. Sadece "Bir Günün Sonunda Arzu" şiirinde akşamla birlikte yine kızıl rengin hakim olduğu "fecr" vakti de vardır. Bu renk ve zamana paralel olarak şiirlerde işlenen duygu "hüzün"dür. Ahmet Haşim'i şöhrete kavuşturan "Merdiven", "Yarı Yol", Bir Günün Sonunda Arzu"", "Karanfil", "Havuz" gibi şiirler bu kitaptadır. Şiirler iç ahenk bakımından da daha güçlüdür. Divan şiirine has mazmunların modernize edilerek anlatılması yoluna başvurulmuştur. Şiirlerde anlatılan manzara bir tablo gibi bir ânı değil, hareket halindeki bir manzarayı anlatır ("Bir Günün Sonunda Arzu", "Merdiven").Haşim'in Piyale'den sonra kaleme aldığı son şiirleri, Piyale'deki birkaç şiirle beraber bir merhaleyi teşkil eder. Haşim bu şiirlerinin dil bakımından oldukça yoğunlaştığı, başından beri savunduğu, fakat tam anlamıyla uygulamaya geçemediği sembolist şiir örnekleri verdiği görülmektedir. "Süvari" şiiri bu bağlamda çok önemli bir şiirdir. Ahmet Haşim'in şiirleri tam ve karşılaştırmalı olarak ilk defa İnci Enginün ve Zeynep Kerman tarafından yayımlanmıştr.

Ahmet Haşim sağlığında çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı deneme ve makalelerinin bir kısmını üç kitabında toplamıştır. Bunlardan birincisi Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları, şairin İkdam gazetesindeki "Bize Göre" üst başlığı altında yazdığı bazı denemelerle tedavi için gittiği Paris izlenimlerini anlattığı yazılardan meydana gelmiştir. Özellikle denemelerde âdeta iki Ahmet Haşim vardır. Bunlardan birincisi şiirlerindeki gibi dili ustaca kullanan, üslup sahibi Haşim, diğeri de son derece ironik ve zaman zaman acımasızca eleştiren Haşim. Bunun hemen ardından Dergâh, Akşam ve Yeni Mecmua'da yayımlanan yazılarından bir kısmını Gurebahane-i Laklakan adıyla kitaplaştırır. Son olarak yine tedavi amacıyla gittiği, ama iyileşmeden döndüğü Frankfurt'taki seyahat intibalarını önce Milliyet gazetesinde ve Mülkiye dergisinde yayımladıktan sonra Frankfurt Seyahatnamesi adıyla kitap haline getirir. Bu kitabında da mizah duygusunu yitirmeyen Ahmet Haşim'in son derece duygusallaştığı da gözden kaçmamaktadır. Ahmet Haşim'in nesirleri de İnci Enginün ve Zeynep Kerman tarafından üç cilt olarak yayımlanmıştır.

Kaynakça

Ahmet Haşim (1987). Bütün Şiirleri, İstanbul, (Haz. İnci Enginün - Zeynep Kerman), Dergâh Yayınları.

Bilgegil, M. Kaya (1980). "Ahmed Hâşim'e Dâir Bâzı Vesîkalar", Yakın Çağ Türk Kültür ve Edebiyatı Üzerine Araştırmalar II, Erzurum. s. 483-494.

Çağın, Sabahattin (2004). "Ahmet Haşim ve Piyale", Piyale, İstanbul, Çağrı Yayınları.

Hisar, Abdülhak Şinasi (1969). Ahmet Haşim - Yahya Kemal'e Veda, İstanbul, Varlık Yayınları.

İnal, İbnül Emin Mahmut Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri, 3. b., İstanbul..

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri (1969). Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, İstanbul, Bilgi Yayınları.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. SABAHATTİN ÇAĞIN
Yayın Tarihi: 31.12.2019
Güncelleme Tarihi: 26.10.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Göl SaatleriDergâh Mecmuası / İstanbul1921Şiir
Piyale (İlk ve Son Şiirler)İlhami-Fevzi Matbaası / İstanbul1926Şiir
Bize Göre ve Bir Seyahatin Notlarıİstanbul Kağıtçılık ve Matbaacılık Anonim Şirketi / İstanbul1928Deneme
Gurebahane-i Laklakanİlhami-Fevzi Matbaası / İstanbul1928Deneme
Frankfurt SeyahatnamesiSuhulet Matbaası / İstanbul1933Gezi Yazısı

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1İZÂKÎ, İzâkî Çelebid. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2SEYYİD, Muhammed Sa'îd Ağad. ? - ö. 19. yy.Doğum YeriGörüntüle
3İNÂYETÎ, İnayetullah Ağad. 1762-63 - ö. 1814-15Doğum YeriGörüntüle
4SENEM (ŞAMAHILI), Memmedova Senem Hacıkızıd. 1887 - ö. 1978Doğum YılıGörüntüle
5EYÜP SABRİ LERMİOĞLUd. 1886-1887 - ö. 01.07.1957Doğum YılıGörüntüle
6MEHEMMED HÜSEYNOVd. 1887 - ö. 1944Doğum YılıGörüntüle
7Örikağasızade Hasan Sırrıd. 9 Ocak 1861 - ö. 1933Ölüm YılıGörüntüle
8Abdülhaluk Uygurd. 1901 - ö. 13 Mart 1933Ölüm YılıGörüntüle
9Şinasi Gündoğdud. 1906 - ö. 1933Ölüm YılıGörüntüle
10İbrahim Halil Akdağd. 30 Mart 1984 - ö. ?MeslekGörüntüle
11Nurullah Cand. 21 Haziran 1947 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Şermin Yaşard. 1982 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Eşrefd. 1847 - ö. 22 Mayıs 1912Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Ahmet Emin YALMANd. 1888 - ö. 19 Aralık 1972Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Orhan Midhat Barbarosd. 1894 - ö. 27 Temmuz 1964Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Ahmet Sargınd. 01 Ocak 1954 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17MAZLUMÎ, Ahmetd. 1870 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18Ahmet Balad Coşkund. 1962 - ö. ?Madde AdıGörüntüle