Madde Detay
ESİRÎ, Mehmet
(d. 1258/1259/1843 - ö. 1331/1332/1913)
Tekke Şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmet olan âşık Malatya Hekimhan’ın Hasançelebi bucağına bağlı Basak (Başak) köyü yakınlarında bulunan Güvenç köyünde, 1843 yılında ailenin üçüncü çocuğu olarak doğmuştur. Babası, Hekimhan’ın Hasançelebi bucağına bağlı Basak köyünden Kasım Ağa olup XVIII. yüzyılda yörenin en ünlü âşıklarından biri olarak bilinen Baboğ Dede’nin dördüncü oğludur. Baboğ Dede’nin ölümünden sonra Kasım Ağa, kardeşlerinden ayrılarak Basak köyü yakınlarında bulunan Hekimhan’ın Güvenç köyüne yerleşmiştir. Güvenç köyünde dünyaya gelen Mehmet’in çocukluk ve gençliği bu köyde geçmiş, okuma yazma öğrenmiş, çobanlık yapmış; dedesi gibi, saz çalıp usta malı yanında kendi deyişlerini söylemeye başlamış, ilgi görüp sevilmiştir. Köyde okuma yazma öğrenip günlerini çobanlık yaparak geçiren Mehmet, dedesi Âşık Baboğ gibi iyi saz çalar, usta malı şiirlerin yanında kendi deyişlerini de söylemeye başlar, yakın çevresinde “Âşık Mehmet” adıyla kendinden söz ettirir. Bir şiirinde “Pir elinden dolu içip mest oldum” diyen âşık, badeli âşıklardan olduğunu belirtir. Mehmet yirmi yaşına geldiğinde kardeşlerine, “Özümde muhabbet coş eyledi…” diyerek köyünü terk edip Hacıbektaş’a gitmiş; burada uzun süre kalıp Feyzullah Çelebi’den manevi himmet alarak âşıklığını beyan etmiştir. Âşığın sazını ve sözünü dinleyen Feyzullah Çelebi’nin, “Söyle Esirî’m sakla sırrımı” demesinden sonra eserlerinde Esirî mahlasını kullanmaya başlamıştır. Hayatının büyük bölümünü Güvenç köyünde geçiren ve burada evlenen Esirî, ömrünün son yıllarında köyünü terk ederek çocuklarıyla yine Hekimhan’a bağlı Culfalı (Çulhalı) köyüne yerleşmiş; 1913 yılında Çulhalı köyünde vefat etmiş ve defnedilmiştir (Kavruk 2006: 248).
Dokuz yüzden fazla şiir ve nefesi bulunan Esirî Baba’nın eserleri iki büyük cönkte toplanmıştır. Bu defterlerden biri, Hamza adlı torununda kalmış; diğeri ise 1952 yılında Malatya ili Yazıhan ilçesi Karaca köyünden Abdurrahman Ünlüer tarafından alınıp Ankara’da Avukat Cemal Özbey’e verilmiştir. Cemal Özbey tarafından uzun yıllar saklanan bu defter, Özbey’in vefatından 1993’te bizzat kendisi tarafından “Yaşlandım ve rahatsızım. Bu şiirleri değerlendiremedim. Bunların kıymetini ancak siz bilirsiniz.” denilerek Mehmet Yardımcı’ya verilmiştir. Hâlen Yardımcı’da olan defterde 450 şiir mevcuttur. Hekimhan ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucu, eldeki şiir sayısı 480’e ulaşmıştır. Bu şiirlerden 270’i Mehmet Yardımcı tarafından hazırlanarak Kültür Bakanlığı yayınları arasından çıkan Hekimhanlı Esirî adlı kitapta yayımlanmıştır.
Cemal Özbey’e Yazıhan’ın Karaca köyünden 04.02.1956 tarihinde yazılan ve fotokopisi Özbey tarafından Mehmet Yardımcı’ya verilen bir mektup ile yine Cemal Özbey’e yazılan, ad yerinde bir imza bulunan, tarihsiz bir mektupta belirtildiğine göre Esirî, yaşamı boyunca on yedi defa Hacı Bektaş’a gitmiş olup dergâhtan ilgisini hiç kesmemiştir. Yine aynı mektuplardaki ifadelere göre Esirî uzun boylu, kumral, ince, uzun sakallı ve uzun bıyıklı bir zattır.
Hacı Bektaş’a gelen Esirî, burada dinî, tasavvufi ve manevi kültürünün yanı sıra ilmini de bir hayli artırmış ve divan-gazel gibi türlerde aruz ölçüsü ile olgun şiirler yazabilecek duruma gelmiştir. Bazı şiirlerinde sosyal konuları da dile getirip gelecek kuşaklara dizelerini tarihî birer belge gibi aktarmıştır. Türk halk şiirinde lirizmin güzel örneklerini kazandıran Esirî, hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde başarılı olmuş; ancak aynı başarıyı aruzla yazdığı şiirlerinde gösterememiştir. Aruzlu şiirleri zayıf olmamakla birlikte usta bir divan şairinin aruzu kullanışı kadar değildir. Aruzlu şiirlerinde, pek çok halk şairi gibi o da düz kalıpları kullanmıştır. Hece ile yazdığı şiirlerinde ise genellikle 8’li ve 11’li hece ölçüsünü kullanmıştır.
Esirî, Alevî-Bektaşi felsefesini özümsemiş ve bu tarikatın tüm özelliklerini bilen güçlü bir ozandır. Lirizm yüklü şiirlerinde yalın, akıcı bir dil ve duru bir söyleyiş egemendir. Şiirlerinden bazıları bulunamamıştır. Hece ile yazdığı nefes ve duvazları, Bektaşi şairlerinin sıkça söylediği biçimlerden olup Esirî’nin ustaca söylediği önemli örneklerdendir. Aruzlu şiirlerinde ise gazel, divan ve müsemmen biçimlerini kullanmıştır.
Bilindiği gibi halk şairleri, divan şairlerine şairliklerini kanıtlamak için hece ölçüsünün dışında az da olsa ağdalı dille ve aruz kalıplarıyla şiir söyleyebileceklerini göstermek amacıyla birtakım aruzlu şiirler ortaya koymuşlardır. Esirî de bir şiirinde divan edebiyatı nazım şekillerinden gazeli övmüş; hatta pek çok gazel yazmıştır. Saz şairlerinin aruz ölçüsü ile yazdıkları şiirlerinin çoğu divan türündedir. Aruzun fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün kalıbında yazılan divanlara Esirî’nin şiirleri arasında sıkça rastlanır. Esirî, şiirlerinde uyak ve hece endişesine düşmediğinden ustalığının da verdiği rahatlıkla doğal bir söyleyişe ulaşmıştır. Pek çok halk ozanı gibi o da yarım uyağı çok kullanmıştır. Kimi şiirlerinde tam uyağı kullanmış, kimi zaman da cinası ustaca yapmıştır.On dokuzuncu yüzyılın genel şiir dünyası gözden geçirilince Esirî’nin şiirlerinin sade, yapmacıksız ve samimi bir eda içinde söylendiği görülür. Doğallık ve canlılık, onun en göze çarpan özelliğidir. Hatta çeşitli yerlerde çok derinlere indiği görülür.
Ahmet Yesevî çizgisinin usta âşığı Esirî’nin sazını “Esirî Düzeni” denilen kendine has değişik bir akortla çaldığı bilinmektedir. “Yine dertli dertli iniliyorsun/ Sarı turnam sinen parelendi mi?/ Gel ey gönül mülk edinme bu dehri” gibi birçok semah ve deyişi yörede ve TRT sanatçıları tarafından söylenmektedir (Kavruk 2006: 248). Alevi bir aileden gelişi, yetiştiği ortam gereği küçük yaşta sazlı sözlü toplantılarda, cem törenlerinde sık sık bulunuşu; Âşık Baboğ gibi usta bir âşığın torunu olup saz çalmayı soydan gelen bir yetenekle iyi öğrenişi; çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Güvenç köyünde Âşık Sadık Baba gibi usta bir âşığın yanında oluşu, Esirî’nin saz ve söz ustalığına olumlu katkılarda bulunmuştur.
Şiirleri incelendiğinde dilinin Hekimhan ve yöresinde sıkça kullanılan dem, bostan, çöp, em, revan, kemha, gazel, tevek, pay, kıtmir, kendir, çec, kücü, bocu, ürmek, yelmek, savmak, ecel, üdmek, çulha gibi sözcüklerle yüklü olmasının yanı sıra 17 defa Hacı Bektaş’a gidip orada yurdun çeşitli yörelerinden gelen âşıklarla sık sık birlikte olması ve tasavvufi bir eğitim görmesi nedeniyle oldukça zengin bir söz hazinesine sahip olduğu görülmektedir. Şiirlerinde geçen musahip, talip, pîr, vahdet, mürşid, tavaf, ilm-i ledün, dergâh, hüsn, tuba, leb, nikâp, mihraç, kelâm, râh, libas, ahd, yedullah, vedeman gibi sözcükler bu görüşün kanıtıdır. Esirî’nin şiirlerinde, Alevi-Bektaşi edebiyatı unsurları hâkim durumdadır (Yardımcı 2008: 289-304).
Şiirlerinde Hz. Muhammed, Hz. Ali, Ehlibeyt, Hacı Bektaş-ı Veli, Balım Sultan, Hz. Davud, Hz. Eyyup, İmran, Hz. İsa, Meryem, Lokman, Hallac-ı Mansur, Hz. Süleyman, Hz. Şit, Hz. Yakup ve 12 İmamlar gibi din ve tarikat ulularına sevgi ve saygı ön plandadır” (Yardımcı 2000: 25).
Kaynakça
Kavruk, Hasan, Metin Özer (2006). Geçmişten Günümüze Malatya Şairleri. Malatya: Malatya Belediyesi Kültür Yay.
Özkan, Abdullah (2003). Başlangıcından Cumhuriyete Türk Şiiri Antolojisi. C. 5. İstanbul: Boyut Dosya Yay.
Yardımcı, Mehmet (1993). Halkbilim ve Edebiyat Yazıları. Malatya: Açıkgöz Yay.
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Yardımcı, Mehmet (2008). Edebiyat Tarihi Çerçevesinde Âşık Edebiyatı Araştırmaları. Ankara: Ürün Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: BEKİR GÖKÇEYayın Tarihi: 25.08.2013Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Doğru Gel
Çalıya çırpıya hâra dağlanma
Eğer bülbül isen güle doğru gel
Bî-vefanın ikrarına bağlanma
Mansur’un gittiği yola doğru gel
Sakin ol sırrını çıkarma faşa
Yol eri hain olma yoldaşa
Derler çoktur iki sevda bir başa
Birlik makamında hâle doğru gel
Çıkarırlar yoldan ahdin bozanı
Arif hiçe yazdı küfür yazanı
Gel sofu tan etme sarhoş gezeni
Hakk nazar ettiği kula doğru gel
Gel Esirî birle Settar ismini
Gaziler meydanda çalar hasmini
Kavl-i sdık nâra yakmaz cismini
Güvenme bu genç-i mala, doğru gel
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 130.
Edersin
Artırıp feryadım ey gül-i gonca
Beni bülbül gibi nâlan edersin
Bulamadım aşkın gibi eğlence
Ne sebep katlime cevlân edersin
Yürekte yârem var can sızlar yine
Aşkın deryasına saldım sefine
Bir gün beş gün olsa çekme sinene
Dostum bu cefayı elan edersin
Ferhat Şirin için dinle zârımı
Yere çaldım namusumu ârımı
Yusuf gibi Zelha için yerimi
Efendim cahile zinden edersin
Korlanır yürekte yaralar taze
Bir derdin dermanı dedim ustaza
Şazılık gösterip iptida bize
Sonra gam şehrine mihman edersin
Esirî der yara senin em senin
Vahdet senin devran senin dem senin
Esiri adûsu olma kimsenin
Kul iken özünü sultan edersin.
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 218.
Dönersin
Gel ey gönül mülk edinme bu dehri
Eli göçmüş ıssız hana dönersin
Bal deyi sunarlar âkibet zehri
Tacı tahtı bî mekâna dönersin
Verme iradeni nefsin eline
Salmaz seni Hakk’ın doğru yoluna
Ömür tığı uğrar ecel yeline
Peçeğ uçmuş aşiyana dönersin
Gör felek neyledi Zülkarneyn Şahı
Emrine muntazır bunca sipahi
İns-i cinin padişahı penahı
Davud oğlu Süleyman’a dönersin
Zal ü Rüstem gibi hükmün yürüse
Ne hilaftır her kim “benim” der ise
Zerrece başında aklın var ise
Yurdu ıssız garibana dönersin
Bu felek nicesin eyledi berbat
Olmadın mı gelip geçenden irşat
Ne idi cihana gelmekte murat
Esirî der lâmekâna dönersin..
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 219.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 25.08.2013Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Doğru Gel
Çalıya çırpıya hâra dağlanma
Eğer bülbül isen güle doğru gel
Bî-vefanın ikrarına bağlanma
Mansur’un gittiği yola doğru gel
Sakin ol sırrını çıkarma faşa
Yol eri hain olma yoldaşa
Derler çoktur iki sevda bir başa
Birlik makamında hâle doğru gel
Çıkarırlar yoldan ahdin bozanı
Arif hiçe yazdı küfür yazanı
Gel sofu tan etme sarhoş gezeni
Hakk nazar ettiği kula doğru gel
Gel Esirî birle Settar ismini
Gaziler meydanda çalar hasmini
Kavl-i sdık nâra yakmaz cismini
Güvenme bu genç-i mala, doğru gel
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 130.
Edersin
Artırıp feryadım ey gül-i gonca
Beni bülbül gibi nâlan edersin
Bulamadım aşkın gibi eğlence
Ne sebep katlime cevlân edersin
Yürekte yârem var can sızlar yine
Aşkın deryasına saldım sefine
Bir gün beş gün olsa çekme sinene
Dostum bu cefayı elan edersin
Ferhat Şirin için dinle zârımı
Yere çaldım namusumu ârımı
Yusuf gibi Zelha için yerimi
Efendim cahile zinden edersin
Korlanır yürekte yaralar taze
Bir derdin dermanı dedim ustaza
Şazılık gösterip iptida bize
Sonra gam şehrine mihman edersin
Esirî der yara senin em senin
Vahdet senin devran senin dem senin
Esiri adûsu olma kimsenin
Kul iken özünü sultan edersin.
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 218.
Dönersin
Gel ey gönül mülk edinme bu dehri
Eli göçmüş ıssız hana dönersin
Bal deyi sunarlar âkibet zehri
Tacı tahtı bî mekâna dönersin
Verme iradeni nefsin eline
Salmaz seni Hakk’ın doğru yoluna
Ömür tığı uğrar ecel yeline
Peçeğ uçmuş aşiyana dönersin
Gör felek neyledi Zülkarneyn Şahı
Emrine muntazır bunca sipahi
İns-i cinin padişahı penahı
Davud oğlu Süleyman’a dönersin
Zal ü Rüstem gibi hükmün yürüse
Ne hilaftır her kim “benim” der ise
Zerrece başında aklın var ise
Yurdu ıssız garibana dönersin
Bu felek nicesin eyledi berbat
Olmadın mı gelip geçenden irşat
Ne idi cihana gelmekte murat
Esirî der lâmekâna dönersin..
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 219.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Doğru Gel
Çalıya çırpıya hâra dağlanma
Eğer bülbül isen güle doğru gel
Bî-vefanın ikrarına bağlanma
Mansur’un gittiği yola doğru gel
Sakin ol sırrını çıkarma faşa
Yol eri hain olma yoldaşa
Derler çoktur iki sevda bir başa
Birlik makamında hâle doğru gel
Çıkarırlar yoldan ahdin bozanı
Arif hiçe yazdı küfür yazanı
Gel sofu tan etme sarhoş gezeni
Hakk nazar ettiği kula doğru gel
Gel Esirî birle Settar ismini
Gaziler meydanda çalar hasmini
Kavl-i sdık nâra yakmaz cismini
Güvenme bu genç-i mala, doğru gel
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 130.
Edersin
Artırıp feryadım ey gül-i gonca
Beni bülbül gibi nâlan edersin
Bulamadım aşkın gibi eğlence
Ne sebep katlime cevlân edersin
Yürekte yârem var can sızlar yine
Aşkın deryasına saldım sefine
Bir gün beş gün olsa çekme sinene
Dostum bu cefayı elan edersin
Ferhat Şirin için dinle zârımı
Yere çaldım namusumu ârımı
Yusuf gibi Zelha için yerimi
Efendim cahile zinden edersin
Korlanır yürekte yaralar taze
Bir derdin dermanı dedim ustaza
Şazılık gösterip iptida bize
Sonra gam şehrine mihman edersin
Esirî der yara senin em senin
Vahdet senin devran senin dem senin
Esiri adûsu olma kimsenin
Kul iken özünü sultan edersin.
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 218.
Dönersin
Gel ey gönül mülk edinme bu dehri
Eli göçmüş ıssız hana dönersin
Bal deyi sunarlar âkibet zehri
Tacı tahtı bî mekâna dönersin
Verme iradeni nefsin eline
Salmaz seni Hakk’ın doğru yoluna
Ömür tığı uğrar ecel yeline
Peçeğ uçmuş aşiyana dönersin
Gör felek neyledi Zülkarneyn Şahı
Emrine muntazır bunca sipahi
İns-i cinin padişahı penahı
Davud oğlu Süleyman’a dönersin
Zal ü Rüstem gibi hükmün yürüse
Ne hilaftır her kim “benim” der ise
Zerrece başında aklın var ise
Yurdu ıssız garibana dönersin
Bu felek nicesin eyledi berbat
Olmadın mı gelip geçenden irşat
Ne idi cihana gelmekte murat
Esirî der lâmekâna dönersin..
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 219.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Doğru Gel
Çalıya çırpıya hâra dağlanma
Eğer bülbül isen güle doğru gel
Bî-vefanın ikrarına bağlanma
Mansur’un gittiği yola doğru gel
Sakin ol sırrını çıkarma faşa
Yol eri hain olma yoldaşa
Derler çoktur iki sevda bir başa
Birlik makamında hâle doğru gel
Çıkarırlar yoldan ahdin bozanı
Arif hiçe yazdı küfür yazanı
Gel sofu tan etme sarhoş gezeni
Hakk nazar ettiği kula doğru gel
Gel Esirî birle Settar ismini
Gaziler meydanda çalar hasmini
Kavl-i sdık nâra yakmaz cismini
Güvenme bu genç-i mala, doğru gel
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 130.
Edersin
Artırıp feryadım ey gül-i gonca
Beni bülbül gibi nâlan edersin
Bulamadım aşkın gibi eğlence
Ne sebep katlime cevlân edersin
Yürekte yârem var can sızlar yine
Aşkın deryasına saldım sefine
Bir gün beş gün olsa çekme sinene
Dostum bu cefayı elan edersin
Ferhat Şirin için dinle zârımı
Yere çaldım namusumu ârımı
Yusuf gibi Zelha için yerimi
Efendim cahile zinden edersin
Korlanır yürekte yaralar taze
Bir derdin dermanı dedim ustaza
Şazılık gösterip iptida bize
Sonra gam şehrine mihman edersin
Esirî der yara senin em senin
Vahdet senin devran senin dem senin
Esiri adûsu olma kimsenin
Kul iken özünü sultan edersin.
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 218.
Dönersin
Gel ey gönül mülk edinme bu dehri
Eli göçmüş ıssız hana dönersin
Bal deyi sunarlar âkibet zehri
Tacı tahtı bî mekâna dönersin
Verme iradeni nefsin eline
Salmaz seni Hakk’ın doğru yoluna
Ömür tığı uğrar ecel yeline
Peçeğ uçmuş aşiyana dönersin
Gör felek neyledi Zülkarneyn Şahı
Emrine muntazır bunca sipahi
İns-i cinin padişahı penahı
Davud oğlu Süleyman’a dönersin
Zal ü Rüstem gibi hükmün yürüse
Ne hilaftır her kim “benim” der ise
Zerrece başında aklın var ise
Yurdu ıssız garibana dönersin
Bu felek nicesin eyledi berbat
Olmadın mı gelip geçenden irşat
Ne idi cihana gelmekte murat
Esirî der lâmekâna dönersin..
Yardımcı, Mehmet (2000). Hekimhanlı Esirî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 219.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | BABOĞ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | MÜCRİMÎ, Mehmet Özbozok | d. 1882 - ö. 28.03.1970 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Bedirhan Toprak | d. 19 Temmuz 1958 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MEKKÎ Mehmed, Mekkeli | d. 1843 - ö. 1910 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | TEVFÎK, Mehmed Tevfîk, Çaylak Tevfîk, Çopur Tevfîk, Mehmed Tevfîk-i Dehlevî | d. 1843 - ö. 1892-93 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | SABRÎ, Eyüb Sabrî, Merzifonlu | d. 1843 - ö. 1866 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HASAN | d. 1887 - ö. 1913/1914? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | İSMÂİL HAKKI, Baban-zâde, Bağdatlı | d. 1876 - ö. 1913 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Mustafa Refik | d. 1867-1868 - ö. 21 Eylül 1913 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ELİ KÖLE | d. 1928 - ö. 1991 | Meslek | Görüntüle |
11 | HÜDAVERDİ BABA, Hüseyin | d. 1796 - ö. 1859?-1866? | Meslek | Görüntüle |
12 | MUSTAFA | d. ? - ö. 1871 | Meslek | Görüntüle |
13 | AHMED, Konyalı | d. ? - ö. 1911 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | FEHMÎ BABA | d. ? - ö. 1895 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | HACI RECEB DEDE | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | SEHÂYÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ÂTIF, Hacı Ahmed Ağa | d. ? - ö. 19. yy. | Madde Adı | Görüntüle |
18 | EMÎN, Molla Ali Binni Molla Emîn | d. 1835 - ö. 1902 | Madde Adı | Görüntüle |