Madde Detay
FAZLÎ
(d. ?/? - ö. 971/1564)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed (Mehemmed)’dir. Gelibolulu Âli, bir saracın oğlu olduğunu ve İstanbul’da doğup büyüdüğünü söyler. Doğum tarihi ve ilk eğitimi hakkında kaynaklarda bir bilgiye rastlanmaz. Muhtemelen aile çevresinde aldığı ilk eğitimi takiben devrin bilim adamlarından sarf ve nahv dersleri aldı. Akabinde Üsküplü Riyâzî’den Farsça öğrendi. Gençliğinde şiire olan ilgi ve sevgisi onu şiir yazmaya yöneltti. Yazdığı şiirler hakkında görüşlerini almak için şâirlerin uğrak yeri olan Zâtî’nin dükkânına devama başladı. Boş zamanlarında Bâyezîd Câmii avlusundaki dükkânında Zâtî’ye yardım ederken yazdığı şiirleri de gösterip onun eleştiri ve önerileri doğrultusunda şiirini geliştirmeyi amaçladı. Bu sâyede önemli bir mesâfe kaydetti ve şiirinin gelişip güzelleşmesini sağladı. Şiire çalışırken devrin geçerli ilimlerini (zâhirî ilimleri) okumayı da ihmâl etmedi. Bâtınî ilmi ve tasavvufu ise Halvetî Şeyhi Zarîfî Hasan Efendi’den öğrendi. Şeyhe intisâb ederek tasavvuf öğrenip bâtınını mamûr etmeye çalıştı.
Kânûnî Sultan Süleyman’ın çocuklarının sünnet düğünü Fazlî’nin saray erkânı ile tanışmasına vesile oldu. Zâtî’nin ricâsı ile Sultân’ın huzurunda okuduğu kasîdesi sultan ve mâiyeti tarafından beğenilen Fazlî, Manisa’ya vali olarak atanan Şehzâde Mehmed’e dîvân kâtibi oldu. Mehmed’den sonra sırasıyla şehzade Mustafa ve Selîm’in yanında dîvân kâtipliği yapan Fazlî, 970/1563 yılı başlarında altmış bin akçe zeâmetle re’isül-küttâb oldu ve bu göreve atandıktan yaklaşık iki yıl sonra vefat etti. Âşık Çelebi 970/1563 yılı ramazânında Kütahya’da öldüğü beyânında bulunur. Âlî, Ahdî ve Riyâzî ise 971/1564 yılında öldüğünü söylerler.
Eserleri
1. Lüccetü’l –Esrâr: Latîfî, bu eserini Nizâmî’nin Matla’ul –Envâr adlı eserinin üslup ve vezninden esinlenerek hareketle yazdığını söyler. 2. Nahlistân: Latîfî ve Âlî, Sa'dî'nin Gülistân'ından esinlenerek nesir nazım karışık yazılmış bir eser olduğunu söylerler.
3. Hümây u Hümâyûn: Latîfî, Husrev ü Şîrîn tarzında yazılmış beş bin beyitlik bir mesnevî olduğunu söyler.
4. Rübâ'iyyât: Bin rübâîden oluşan bir eserdir. Fazlî'nin, şimdiye dek anılan ilk 4 eseri henüz bulunamamıştır.
5. Gül ü Bülbül: Fazlî'nin adını ölümsüz kılan ve günümüze ulaşan tek eseridir. Anadolu sahasında yazılan Gül ve Bülbül mesnevileri içerisinde en tanınmış olanıdır. Tasavvufî ve sembolik bir mesnevi olan Gül ü Bülbül, Hafif bahrinin fe'ilâtün, mefâ'ilün, fe'ilün kalıbıyla yazılmış olup 2444 beyitten oluşur. Kânûnî Sultân Süleymân'ın oğlu şehzâde Mustafâ'ya sunulmuştur. Şâirin, Şehzâde Mustafâ'nın yanında divân katibi olarak bulunduğu sırada yazdığını sandığımız eserin bitiriliş tarihi 960/ 1553'tür. Vahdet-i vücûd (varlığın birliği) düşüncesinin işlendiği mesnevinin olay örgüsüne katkıda bulunan kahramanlar, olayların gelişimini etkileyecek maddî varlıklar değildir. Çoğu düşünme, konuşma ve anlama yeteneği olmayan bitki, hayvan (kuş: bülbül) ve doğa güçleriyle olaylarından oluşan kahramanların her biri birer sembol durumundadırlar. Şair ebedî varlığın tek olduğu yolundaki fikrini, düşünme, konuşma, kavrama ve hareket etme gibi insanî özelliklerle donattığı bu kahramanları aracılığıyla okuyucuya vermeğe çalışmıştır.
Hayat hikâyesini bu şekilde özetleyebileceğimiz Fazlî ortaya koyduğu eser sayına istinaden üretken bir sîma olarak karşımıza çıkar. Eserlerinin adları ve tertib tarzından, almış olduğu Farsça eğitimin Fazlî’yî Acem şâirlerini örnek alarak eser yazmaya sevk ettiği söylenebilir. Fazlî’nin, üretken olduğu kadar çok yönlü yapıya sahip, bilgili bir kişi olduğunu da belirtmek yanlış olmaz. Kasîde, mesnevi, rübâî gibi nazım şekillerinin yanısıra inşâyı da denemiş olması bunu gösterir. Bin rübaiden müteşekkil bir eserinin bulunmasını buna delil olarak gösterebiliriz. Günümüze ulaşmadığı için değerlendirme yapmaktan mahrum olduğumuz bu eseri Fazlî’nin rubaide de önemli bir isim olduğu fikrini verir. Ancak şiirin birden çok şubesiyle iştigâl etmesine rağmen bütün eserlerinin değer bakımından aynı düzeyde olmadığı söylenebilir. Gelibolu’lu Âlî’nin, şiiri için sarfettiği: “İnşâsı da nazmı gibi perîşân-güftâr idüği zâhir ü âşikârdur” cümlesi ve akabinde söylediği yedi veya dokuz beyitten ancak birinin beğenilencek seviyede olduğu ifadesi şiirlerinin bütünlük bakımından kusurlu olduğu fikrini verirler. Ancak, şiirleri kusurlu olsa dahi Fazlî, günümüze ulaşan tek eseri Gül ü Bülbül ile adını ölümsüz kılmış ve gül-bülbül konulu en güzel eseri yazmış bir şâirdir. Eserin Avrupa’da da ilgi ile karşılanıp tamamı ve bazı bölümlerinin Almanca, Fransızca ve İngilizce’ye aktarılarak yayınlanması da onun sanatının değerini gösterir.
Kaynakça
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Gelibolulu Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Latîfî Tezkiresi. Ankara: Akçağ Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Öztekin, Nezahat (hzl.) (2002). Fazlî, Gül ü Bülbül. İzmir: Akademi Yay.
Solmaz, Süleyman (hzl.) (2005). Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı. Ankara: AKM Yay.
Zavotçu, Gencay (1997). Türk Edebiyatı’nda Gül ve Bülbül Mesnevileri (Mukayeseli Çalışma). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Zavotçu, Gencay (2005). Bir Şair-Bir Klasik: Fazlî-Gül ü Bülbül. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. GENCAY ZAVOTÇUYayın Tarihi: 10.11.2013Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bu Dâstân-ı Dil-sitânuñ Mebde’ vü Matla‘ı ve Bu Efsâne-i
Pür-füsûn u Sa‘âdet-nümûnuñ Menşe’ vü Menba‘ıdur
Söyle ey bülbül-i sühan-perdâz
K’açılur sözüñ ile perde-i râz
‘Âlemüñ sen de nükte-dânisen
Bülbül-i gül-şen-i ma‘ânîsen
Yeter ol ġonce gibi beste-dehen
Yine dem ur gül-i ma‘ânîden
Eyle ‘uşşâka nâleñi dem-sâz
Perde-i ‘aşkdan düzet bir sâz
İşidüp Zühre sâzuñ âhengin
Yerlere çala reşkile çengin
Eyle gülden hikâyet-i rengîn
Şâd-mân olsun işiden ġam-gîn
Bülbül-i gül-sitân-ı efsâne
Böyle kılmış beyân-ı efsâne
Ki meger rûzgâr-ı mâzîde
Eltef ü eşref-i arâzîde
Ya‘nî Rûm içre var idi bir şâh
Lutf-ı tab‘ ile hurrem ü dil-hâh
Şâh-ı ferhunde-câh u ferruh-fâl
Nîk-rû nîk-hû vü nîk-hısâl
Cümle ef‘âli i‘tidâl üzre
Hüsn ü hulkı kamu kemâl üzre
Saf-tab‘ u latîf ü rûşen-rây
Dil-güşâ vü zarîf ü rûh-efzây
Bir şehen-şâh idi bülend-vakâr
Adına dirler idi Şâh Bahâr
Âb-ı ‘adliyle tâze rûy-ı cihân
Bâd-ı lutfıyla dehr misl-i cinân
Lutf u ihsân ü cûdile ma‘rûf
‘Adl ü insâf ü dâdile mevsûf
Hükmi âfâka yil gibi sârî
Emri her yirde su gibi cârî
‘Adl ü dâdı misâl-i bâd-ı seher
Eylemiş rûy-ı dehri tâze vü ter
Kimse devrinde eylemez zârî
Meger ancak hezâr-i gül-zârî
Kimse çekmez kimesneye hancer
Gül-şen içre meger ki Sûsen-i ter
Kimse urmaz kimesneye sûzen
Sîne-i Bülbül’e meger ki diken
Kapamaz kimse kimseden efser
Lâle tâcın meger ki bâd-ı seher
Sebzeden yir yüzinde ceyşi füzûn
Hadd ü ‘add ü şümârdan bîrûn
Berg ü bârına hadd ü ‘add yogıdı
Berg-i eşcârdan dahı çogıdı
Yogıdı ‘ayn-ı Nergis-i gül-zâr
Altun üsküflü kullarına şümâr
Biñ sileh-dârı nâr Sûsen-vâr
Cümle jengâr-pûş u hancer-dâr
Serv-i âzâde gibi bâlâ-ser
Kulı biñ ola sancaġını çeker
Hâr-veş tîz-rûy ü tîr-efgen
Nîze-dârı hezâr şîr-efgen
Nice biñ peyki var nesîm-âsâ
Her biri hem-çü ‘ömr ü tâc-rübâ
Burc-ı rif‘atde ahter-i tâbân
Dürc-i devletde gevher-i rahşân
Bâğ-ı ‘ömrinde bir gül açılmış
Hak’dan üstine feyz saçılmış
Bir oğul virmiş aña Hazret-i Hak
Gül gibi bâğ-ı ‘âleme revnak
Adı gül gerçi dahı ter-gonca
Bâğ-ı hüsn içre başlamış gunca
(Zavotçu, Gencay (2005). Bir Şair-Bir Klasik: Fazlî-Gül ü Bülbül. Erzurum: Atatürk Üniersitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay. )
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 10.11.2013Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bu Dâstân-ı Dil-sitânuñ Mebde’ vü Matla‘ı ve Bu Efsâne-i
Pür-füsûn u Sa‘âdet-nümûnuñ Menşe’ vü Menba‘ıdur
Söyle ey bülbül-i sühan-perdâz
K’açılur sözüñ ile perde-i râz
‘Âlemüñ sen de nükte-dânisen
Bülbül-i gül-şen-i ma‘ânîsen
Yeter ol ġonce gibi beste-dehen
Yine dem ur gül-i ma‘ânîden
Eyle ‘uşşâka nâleñi dem-sâz
Perde-i ‘aşkdan düzet bir sâz
İşidüp Zühre sâzuñ âhengin
Yerlere çala reşkile çengin
Eyle gülden hikâyet-i rengîn
Şâd-mân olsun işiden ġam-gîn
Bülbül-i gül-sitân-ı efsâne
Böyle kılmış beyân-ı efsâne
Ki meger rûzgâr-ı mâzîde
Eltef ü eşref-i arâzîde
Ya‘nî Rûm içre var idi bir şâh
Lutf-ı tab‘ ile hurrem ü dil-hâh
Şâh-ı ferhunde-câh u ferruh-fâl
Nîk-rû nîk-hû vü nîk-hısâl
Cümle ef‘âli i‘tidâl üzre
Hüsn ü hulkı kamu kemâl üzre
Saf-tab‘ u latîf ü rûşen-rây
Dil-güşâ vü zarîf ü rûh-efzây
Bir şehen-şâh idi bülend-vakâr
Adına dirler idi Şâh Bahâr
Âb-ı ‘adliyle tâze rûy-ı cihân
Bâd-ı lutfıyla dehr misl-i cinân
Lutf u ihsân ü cûdile ma‘rûf
‘Adl ü insâf ü dâdile mevsûf
Hükmi âfâka yil gibi sârî
Emri her yirde su gibi cârî
‘Adl ü dâdı misâl-i bâd-ı seher
Eylemiş rûy-ı dehri tâze vü ter
Kimse devrinde eylemez zârî
Meger ancak hezâr-i gül-zârî
Kimse çekmez kimesneye hancer
Gül-şen içre meger ki Sûsen-i ter
Kimse urmaz kimesneye sûzen
Sîne-i Bülbül’e meger ki diken
Kapamaz kimse kimseden efser
Lâle tâcın meger ki bâd-ı seher
Sebzeden yir yüzinde ceyşi füzûn
Hadd ü ‘add ü şümârdan bîrûn
Berg ü bârına hadd ü ‘add yogıdı
Berg-i eşcârdan dahı çogıdı
Yogıdı ‘ayn-ı Nergis-i gül-zâr
Altun üsküflü kullarına şümâr
Biñ sileh-dârı nâr Sûsen-vâr
Cümle jengâr-pûş u hancer-dâr
Serv-i âzâde gibi bâlâ-ser
Kulı biñ ola sancaġını çeker
Hâr-veş tîz-rûy ü tîr-efgen
Nîze-dârı hezâr şîr-efgen
Nice biñ peyki var nesîm-âsâ
Her biri hem-çü ‘ömr ü tâc-rübâ
Burc-ı rif‘atde ahter-i tâbân
Dürc-i devletde gevher-i rahşân
Bâğ-ı ‘ömrinde bir gül açılmış
Hak’dan üstine feyz saçılmış
Bir oğul virmiş aña Hazret-i Hak
Gül gibi bâğ-ı ‘âleme revnak
Adı gül gerçi dahı ter-gonca
Bâğ-ı hüsn içre başlamış gunca
(Zavotçu, Gencay (2005). Bir Şair-Bir Klasik: Fazlî-Gül ü Bülbül. Erzurum: Atatürk Üniersitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay. )
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bu Dâstân-ı Dil-sitânuñ Mebde’ vü Matla‘ı ve Bu Efsâne-i
Pür-füsûn u Sa‘âdet-nümûnuñ Menşe’ vü Menba‘ıdur
Söyle ey bülbül-i sühan-perdâz
K’açılur sözüñ ile perde-i râz
‘Âlemüñ sen de nükte-dânisen
Bülbül-i gül-şen-i ma‘ânîsen
Yeter ol ġonce gibi beste-dehen
Yine dem ur gül-i ma‘ânîden
Eyle ‘uşşâka nâleñi dem-sâz
Perde-i ‘aşkdan düzet bir sâz
İşidüp Zühre sâzuñ âhengin
Yerlere çala reşkile çengin
Eyle gülden hikâyet-i rengîn
Şâd-mân olsun işiden ġam-gîn
Bülbül-i gül-sitân-ı efsâne
Böyle kılmış beyân-ı efsâne
Ki meger rûzgâr-ı mâzîde
Eltef ü eşref-i arâzîde
Ya‘nî Rûm içre var idi bir şâh
Lutf-ı tab‘ ile hurrem ü dil-hâh
Şâh-ı ferhunde-câh u ferruh-fâl
Nîk-rû nîk-hû vü nîk-hısâl
Cümle ef‘âli i‘tidâl üzre
Hüsn ü hulkı kamu kemâl üzre
Saf-tab‘ u latîf ü rûşen-rây
Dil-güşâ vü zarîf ü rûh-efzây
Bir şehen-şâh idi bülend-vakâr
Adına dirler idi Şâh Bahâr
Âb-ı ‘adliyle tâze rûy-ı cihân
Bâd-ı lutfıyla dehr misl-i cinân
Lutf u ihsân ü cûdile ma‘rûf
‘Adl ü insâf ü dâdile mevsûf
Hükmi âfâka yil gibi sârî
Emri her yirde su gibi cârî
‘Adl ü dâdı misâl-i bâd-ı seher
Eylemiş rûy-ı dehri tâze vü ter
Kimse devrinde eylemez zârî
Meger ancak hezâr-i gül-zârî
Kimse çekmez kimesneye hancer
Gül-şen içre meger ki Sûsen-i ter
Kimse urmaz kimesneye sûzen
Sîne-i Bülbül’e meger ki diken
Kapamaz kimse kimseden efser
Lâle tâcın meger ki bâd-ı seher
Sebzeden yir yüzinde ceyşi füzûn
Hadd ü ‘add ü şümârdan bîrûn
Berg ü bârına hadd ü ‘add yogıdı
Berg-i eşcârdan dahı çogıdı
Yogıdı ‘ayn-ı Nergis-i gül-zâr
Altun üsküflü kullarına şümâr
Biñ sileh-dârı nâr Sûsen-vâr
Cümle jengâr-pûş u hancer-dâr
Serv-i âzâde gibi bâlâ-ser
Kulı biñ ola sancaġını çeker
Hâr-veş tîz-rûy ü tîr-efgen
Nîze-dârı hezâr şîr-efgen
Nice biñ peyki var nesîm-âsâ
Her biri hem-çü ‘ömr ü tâc-rübâ
Burc-ı rif‘atde ahter-i tâbân
Dürc-i devletde gevher-i rahşân
Bâğ-ı ‘ömrinde bir gül açılmış
Hak’dan üstine feyz saçılmış
Bir oğul virmiş aña Hazret-i Hak
Gül gibi bâğ-ı ‘âleme revnak
Adı gül gerçi dahı ter-gonca
Bâğ-ı hüsn içre başlamış gunca
(Zavotçu, Gencay (2005). Bir Şair-Bir Klasik: Fazlî-Gül ü Bülbül. Erzurum: Atatürk Üniersitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay. )
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Bu Dâstân-ı Dil-sitânuñ Mebde’ vü Matla‘ı ve Bu Efsâne-i
Pür-füsûn u Sa‘âdet-nümûnuñ Menşe’ vü Menba‘ıdur
Söyle ey bülbül-i sühan-perdâz
K’açılur sözüñ ile perde-i râz
‘Âlemüñ sen de nükte-dânisen
Bülbül-i gül-şen-i ma‘ânîsen
Yeter ol ġonce gibi beste-dehen
Yine dem ur gül-i ma‘ânîden
Eyle ‘uşşâka nâleñi dem-sâz
Perde-i ‘aşkdan düzet bir sâz
İşidüp Zühre sâzuñ âhengin
Yerlere çala reşkile çengin
Eyle gülden hikâyet-i rengîn
Şâd-mân olsun işiden ġam-gîn
Bülbül-i gül-sitân-ı efsâne
Böyle kılmış beyân-ı efsâne
Ki meger rûzgâr-ı mâzîde
Eltef ü eşref-i arâzîde
Ya‘nî Rûm içre var idi bir şâh
Lutf-ı tab‘ ile hurrem ü dil-hâh
Şâh-ı ferhunde-câh u ferruh-fâl
Nîk-rû nîk-hû vü nîk-hısâl
Cümle ef‘âli i‘tidâl üzre
Hüsn ü hulkı kamu kemâl üzre
Saf-tab‘ u latîf ü rûşen-rây
Dil-güşâ vü zarîf ü rûh-efzây
Bir şehen-şâh idi bülend-vakâr
Adına dirler idi Şâh Bahâr
Âb-ı ‘adliyle tâze rûy-ı cihân
Bâd-ı lutfıyla dehr misl-i cinân
Lutf u ihsân ü cûdile ma‘rûf
‘Adl ü insâf ü dâdile mevsûf
Hükmi âfâka yil gibi sârî
Emri her yirde su gibi cârî
‘Adl ü dâdı misâl-i bâd-ı seher
Eylemiş rûy-ı dehri tâze vü ter
Kimse devrinde eylemez zârî
Meger ancak hezâr-i gül-zârî
Kimse çekmez kimesneye hancer
Gül-şen içre meger ki Sûsen-i ter
Kimse urmaz kimesneye sûzen
Sîne-i Bülbül’e meger ki diken
Kapamaz kimse kimseden efser
Lâle tâcın meger ki bâd-ı seher
Sebzeden yir yüzinde ceyşi füzûn
Hadd ü ‘add ü şümârdan bîrûn
Berg ü bârına hadd ü ‘add yogıdı
Berg-i eşcârdan dahı çogıdı
Yogıdı ‘ayn-ı Nergis-i gül-zâr
Altun üsküflü kullarına şümâr
Biñ sileh-dârı nâr Sûsen-vâr
Cümle jengâr-pûş u hancer-dâr
Serv-i âzâde gibi bâlâ-ser
Kulı biñ ola sancaġını çeker
Hâr-veş tîz-rûy ü tîr-efgen
Nîze-dârı hezâr şîr-efgen
Nice biñ peyki var nesîm-âsâ
Her biri hem-çü ‘ömr ü tâc-rübâ
Burc-ı rif‘atde ahter-i tâbân
Dürc-i devletde gevher-i rahşân
Bâğ-ı ‘ömrinde bir gül açılmış
Hak’dan üstine feyz saçılmış
Bir oğul virmiş aña Hazret-i Hak
Gül gibi bâğ-ı ‘âleme revnak
Adı gül gerçi dahı ter-gonca
Bâğ-ı hüsn içre başlamış gunca
(Zavotçu, Gencay (2005). Bir Şair-Bir Klasik: Fazlî-Gül ü Bülbül. Erzurum: Atatürk Üniersitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay. )
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MAKBULÎ, Enderunlu Makbûlî Çelebi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | AFÎF, Afîf Sâlih Efendi | d. ? - ö. 1843 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Sibel Atasoy | d. 1966 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | İDRÎS, İdrîs-i Bitlisî | d. 1452-1457 ? - ö. 1515, 1521, 1523, 1564? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | HANBELÎ-ZÂDE, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1564 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | HÂVERÎ, Açuk Kadıoğlu Ali Çelebi | d. ? - ö. 1564-65 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | KÂNÎ, Ebû Bekîr | d. 1712 - ö. 1791 | Meslek | Görüntüle |
8 | ŞEVKÎ, Hasan Tahsîn | d. 1825 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
9 | RE'FET, Sâlih Re'fet Efendi | d. 1813 - ö. 1861 ds. | Meslek | Görüntüle |
10 | KANDÎ, Müverrih Kandî | d. ? - ö. 1555 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | NÜVÎSÎ | d. ? - ö. 1563 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | HÂŞİMÎ, Emir Kadı Fakîh-zâde Hâşimî Çelebi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | KÂDİRÎ, Şeyh Seyyid Abdurrahman Şerif Efendi | d. ? - ö. 1712 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | RÂKIM, Molla Mehmed Murâd | d. ? - ö. 1819 ds. | Madde Adı | Görüntüle |
15 | NÛRÎ, Nûrî-i Kâdî | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |