Madde Detay
FENÂYÎ, Cennet Mehmed Efendi
(d. 938/1574 - ö. 1075/1664)
tekke şairi
(Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed olan şair, şiirlerinde Fenâyî mahlasını kullanmıştır. Tarikat adabına uygun yaşaması ve arif kişiliğinden dolayı isminin önüne "Cennet" eklenerek "Cennet Mehmed Efendi" ismiyle anılmıştır. Tophane’de doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fakat öldüğü zaman 90 yaşında olduğu sanılmaktadır (Mehmed Süreyya 1996: II/395). Buradan hareketle H.1075/ M.1664’te öldüğü dikkate alındığında H.938/ M.1574 yılında doğduğu söylenebilir. Babasının Tophaneli İshak Efendi’dir (Yıldız 2003: 348). Babası mesleğinden dolayı daha çok Kâtip Çelebi ismiyle anılmaktadır. Ailesine dair tek bilinen Ahmet Çelebi isminde kâtiplik yapan bir kardeşi olduğudur. Türbesinde eşinin kabri bulunduğu için evli olduğu anlaşılmaktadır. Fakat Fenâyî’nin eşinin adı ve çocuğu olup olmadığı tespit edilememiştir. Meslek olarak; babası ve kardeşi Ahmet Çelebi gibi Fenâyî de önceleri kâtiplik yapmıştır. Eğitim hayatı hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan Fenâyî, kâtiplik ve vaizlik gibi eğitim gerektiren görevlerde bulunduğuna göre belli bir eğitimden geçmiş demektir. Hatta “İstanbul’da bulunan bir medresede eğitim gördüğü” söylenebilir (Yıldız 2003: 349). Arapça ve Farsça’yı bildiği, divanında yer alan Farsça şiirlerden, ayet ve hadisleri anlamlarına uygun olarak kullanmasından anlaşılmaktadır.
Kardeşi Ahmet Çelebi vasıtasıyla Aziz Mahmud Hüdâyî’ye intisap etmiştir (Yılmaz 1999: 132). Hüdâyî’ye mürit olduktan sonra kâtiplik mesleğinden ayrılmıştır (Mehmed Süreyya 1996: II/395). On yedi yıl şeyhine hizmet ettikten sonra Kütahya Simav’a halife olarak görevlendirilmiştir (Bursalı Mehmed Tahir 2000: 54). Şeyhinden uzak kalacağı düşüncesiyle bu görevi kabul etmek istemese de Aziz Mahmud Hüdâyî’nin dua etmesiyle Simav'a gitmiştir. Hüdâyî’nin vefat etmesiyle İstanbul’a dönmüş ve inzivaya çekilmiştir. Tophane’de İlyas Çelebi Tekkesi’nde şeyhlik yaparken, Hüdâyî’nin torunu Mesud Efendi’nin yerine H.1067/ M.1656-7 yılında post-nişin olmuştur. Bu makamda sekiz yıl kalmıştır.
Fenâyî, 23 cümadel-evvel-Şeyhî’de cümadel-âhire- 1075/ 12 Aralık 1664’te vefat etmiştir (Şeyhî Mehmed Efendi 1989: 560). "Nazmî duâ ile didi târîh-i fevtini/ Cennet Efendi'ye ola dâr-ı cinân mekân" beyti vefatına düşülen tarihtir. Fenâyî, Üsküdar’daki Hüdâyî Asitanesi’nin alt kısmındaki türbesine defnedilmiştir. Bir tarafında hanımı, bir tarafında da ismi tespit edilemeyen bir halifesi yatmaktadır. H.1287/M.1870 senesinde yapılan beş pencereli ahşap türbesi, yangınla tahrip olmuştur. Sadece makber ve etrafının duvarları betonla yenilenmiştir. Üsküdar’daki Cennet Efendi Haziresi, hâlen Hüdâyî Dergâhı’nda ziyaret edilen yerlerden biridir.
Hayatı ve vaazları hakkında Celvetiye müritlerinden Arabzâde Mehmed Dede tarafından Cennetiye fi Maarifü’l- İlahiye ismiyle H.1085/ M.1674’te bir eser yazılmıştır.
1. Divan: Fenâyî Divânı’nda 3 kaside, 47 murabba, 292 gazel, 1 mesnevi, 1 rübâ‘î, 3 tuyuğ, 5 kıt’a, 6 nazm ve 52 matla bulunmaktadır (Aydın 2004: 25). Aynı zamanda hakkında üç tez hazırlanan divan iki defa yayımlanmıştır (Aydın 2004; Yıldız 2010). Türkiye kütüphanelerinde 8 nüshası vardır. Şiirlerinde şeyhi Aziz Mahmud Hüdâyî ve Yunus Emre'nin üslup özellikleri görülmektedir. Selman, Vâsıf ve Enverî ise divanda övgüyle bahsettiği şairlerdendir.
2. Tecelliyât: Arapça-Türkçe karışık olan bu eserde Fenâyî’nin Simav’da bulunduğu yıllarda yaşadığı keramet-vâri olaylar, Hz. Peygamber ve Aziz Mahmud Hüdâyî ile rüyada görüşmeleri anlatılmıştır. Bu eser, divan nüshalarından ikisinde bulunmaktadır. Başka bir nüshası tespit edilememiştir (Aydın 2004: 18).
3. Talikat: Kaynaklarda ismi geçen bu eser yapılan araştırma neticesinde bulunamamıştır.
4. Bihiştiyâ fi’l- Ma‘ârif el- İlâhiyâ: Yukarıda bahsedilen Arab-zâde Mehmed Dede b. Ahmed’e ait Bihiştiyâ fi’l- Ma‘ârif al- İlâhiyâ adlı eserin başında; “Fenâyî Cennet Efendi’nin va‘z u nasihatlerinden ve sair meclislerde nakl buyurdukları âyâtın tefsir ve te’vilinden, ehâdis-i Nebeviye’nin tahkik ve tetkikinden, meclis-i şerifindeki vâkıat-ı latife ve resâillerinden, Hz. Şeyh-i ekber hazretlerinin Fütühât-ı Mekkiyesi’nden ve Füsûs-ı Hikem’inden, İmam-ı Gazalî’nin İhyâ-ı Ulûm’undan ve sair teliflerinden ve Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî-i Ma‘neviye’lerinden ve meclis-i ruh- efzâlarından nakil buyurup müstefid olduğum cevâhir-i girân-bahâları varak-pârelere tahrir iderdim (Arabzâde Mehmed Dede 2268: vr. 1b).” şeklinde açıklamalar vardır. Girişteki bu açıklamalardan hareketle bu eserdeki anlatılanlar Fenâyî’nin sözleri olduğu için Arab-zâde’yi bir kâtip olarak düşünüp bu eserin Fenâyî’ye ait olduğu söylenebilir. Zira mutasavvıfların eserlerinin müritler tarafından kaleme alınması kültürümüzde görülen bir durumdur.
Şiirlerinde Fenâyî mahlasını kullanmaktadır. Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı’nda sözleri halk tarafından anlaşılan şairlerin başında gelen Yunus Emre’nin üslup özellikleri Fenâyî’de de görülmektedir. Kullandığı redifler de göz önünde bulundurulduğunda Yunus’un tesirleri açıkça görülmektedir. Hüdâyî mahlasıyla şiirler yazan şeyhi Aziz Mahmud Hüdâyî de Fenâyî’nin şiirlerini etkileyen şairler arasındadır. Şiirlerinde aruz veznini kullanmaktadır. Bu şiirlerin büyük bir çoğunluğu, halk şiirinin on birli ölçüsüne benzeyen “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” ve sekizli ölçüsüne benzeyen “mefâ‘îlün mefâ‘îlün” kalıpları ile yazılmıştır (Aydın 2004: 21).
Kaynakça
Arabzâde Mehmed Dede b. Ahmed. Bihiştiyâ fi’l- Ma‘ârif al- Ilâhiyâ. Süleymaniye Kütüphanesi. Hacı Mahmud Bölümü. No. 2268.
Aydın, Abdullah (2003). Fenâyî Cennet Mehmed Efendi ve Dîvânı. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay.
Bursalı Mehmed Tahir (2000). Osmanlı Müellifleri. hzl. Cemâl Kurnaz ve Mustafa Tatcı. Ankara: Bizim Büro Yay.
Fenâyî. Divan. Süleymaniye Kütüphanesi. H. Mahmud Bölümü. No. 3833/2.
Fenâyî. Divan. Süleymaniye Kütüphanesi. Mihri Şah Sultan Bölümü. No. 160.
Fenâyî. Divan. Süleymaniye Kütüphanesi. (H. Selim Ağa Kütüphanesi). Hüdâyî Bölümü. No. 1262/1.
Fenâyî. Divan. Süleymaniye Kütüphanesi (H. Selim Ağa Kütüphanesi). Hüdâyî Bölümü. No.1406.
Fenâyî. Divan. Millî Kütüphane. Yazma Eserler. No. A 2632.
Fenâyî. Divan. Millî Kütüphane. Yazma Eserler. No. A 8859.
Fenâyî. Divan. Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi. Yazmalar. No. 538.
Fenâyî (2001). “Divan”. Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu. İstanbul: Yapı Kredi Yay. 212.
Karaman, Türkan (2001). Fenayi Divanında Dini ve Tasavvufi Motifler. Yüksek Lisans Tezi, Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi.
Mehmed Süreyya (1996). Sicill-i Osmanî. C. 2-5. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Şeyhî Mehmed Efendi (1989). Şakâyık-ı Nu’maniye ve Zeyilleri Vekayiü’l- Fudalâ I. hzl. Abdülkadir Özcan. İstanbul: Çağrı Yay.
Tuman, Mehmed Nâil (2001). Tuhfe-i Nâilî Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. hzl. Cemâl Kurnaz ve Mustafa Tatcı. C. 1-2. Ankara: Bizim Büro Yay.
Yıldız, Alim (2002). Fenayi Divanı (Metin-Muhteva-Tahlil). Doktora Tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi.
Yıldız, Alim (2003). “Divan Edebiyatında Fenâyî Mahlaslı Şairler”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. Sivas. C. 3. 1: 345-355.
Yıldız, Alim (2010). Fenayi Cennet Efendi Divanı. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Yay.
Yılmaz, Kamil (1999). Aziz Mahmud Hüdâyî Hayatı, Eserleri, Tarikatı. İstanbul: Erkam Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ABDULLAH AYDINYayın Tarihi: 13.09.2013Güncelleme Tarihi: 07.12.2020Eserlerinden Örnekler
Murabba
Mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün
Visâli bezmüne kıl bizi lâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ki tâ mekşûf ola sırr-ı hakâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ne denlü çog ise ‘abdün kusûrı
Anı mahv eyleye ‘afvun zuhûrı
Devâm üzre müyesser kıl sürûrı
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Niçe bir olalum fürkatde ‘atşân
Zülâl-i feyz-i fazlı eyle reyyân
Tesellî-i visâlün eyle ihsân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Sudûr eylerse nisyân ile evzâr
Nazar kılma ana ey Rabb-i Gaffâr
Umaruz lutf-ı ihsânunı her bâr
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Bir avuç hâki itdün çünki insân
‘Atâ kıldun ana envâ‘-ı ihsân
Cenâbundan olur her derde dermân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 109-110.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cümlenün maksûdı çünki vuslat-ı cânân imiş
Mâni‘ olan arada ancak bu cism ü cân imiş
Mevcidür bahr-ı vücûdun iki ‘âlem neş’esi
Zübdesi ol yemm-i cûdun neş’e-i insân imiş
Çünki geldün bu cihân bâzârına ey müşterî
Nakd-i cânı bey‘ iden bu yolda bâzer-gân imiş
Dinle zerrât-ı cihân tevhîdi söyler her nefes
Vahdetün esrârına iki cihân hayrân imiş
Buldı ahbabtü en u‘raf sırrına ‘ârif vusûl
Vâ ‘izün sıyt u sadâsı bir úurı dâstân imiş
Vâhid oldı sâl ü mâh ü hefte vü leyl ü nehâr
Müddet-i ‘ömr-i cihân ancak hemân bir ân imiş
N’ola saklarsa Fenâyî cândan özge sırrunı
Ki ezel sehminden irmiş cânına peykân imiş
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 193.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cân u dil şehrin ezelden eyledün yagma-yı ‘ışk
Ol vecihden düşdi bu ‘âlemlere gavgâ-yı ‘ışk
Gel gülistân seyrin eyle çık kafesden ey hezâr
Cennet-i kudse ‘urûc it bulasın me’vâ-yı ‘ışk
Derde düşendür bilenler ehl-i derdün hâlini
Gör niçe ‘ârifleri Mecnûn ider Leylâ-yı ‘ışk
Zâhir olup sırrumuz ‘âlemlere fâş eyledi
Hem-dem olal’dan bu sırra nokta-ı sevdâ-yı ‘ışk
Çünki mevcûd nutk imiş ‘âlemde ‘ışk kâ’im makâm
Bize bildürdi Fenâyî reh-ber-i Mevlâ-yı ‘ışk
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay.196.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.09.2013Güncelleme Tarihi: 07.12.2020Eserlerinden Örnekler
Murabba
Mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün
Visâli bezmüne kıl bizi lâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ki tâ mekşûf ola sırr-ı hakâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ne denlü çog ise ‘abdün kusûrı
Anı mahv eyleye ‘afvun zuhûrı
Devâm üzre müyesser kıl sürûrı
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Niçe bir olalum fürkatde ‘atşân
Zülâl-i feyz-i fazlı eyle reyyân
Tesellî-i visâlün eyle ihsân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Sudûr eylerse nisyân ile evzâr
Nazar kılma ana ey Rabb-i Gaffâr
Umaruz lutf-ı ihsânunı her bâr
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Bir avuç hâki itdün çünki insân
‘Atâ kıldun ana envâ‘-ı ihsân
Cenâbundan olur her derde dermân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 109-110.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cümlenün maksûdı çünki vuslat-ı cânân imiş
Mâni‘ olan arada ancak bu cism ü cân imiş
Mevcidür bahr-ı vücûdun iki ‘âlem neş’esi
Zübdesi ol yemm-i cûdun neş’e-i insân imiş
Çünki geldün bu cihân bâzârına ey müşterî
Nakd-i cânı bey‘ iden bu yolda bâzer-gân imiş
Dinle zerrât-ı cihân tevhîdi söyler her nefes
Vahdetün esrârına iki cihân hayrân imiş
Buldı ahbabtü en u‘raf sırrına ‘ârif vusûl
Vâ ‘izün sıyt u sadâsı bir úurı dâstân imiş
Vâhid oldı sâl ü mâh ü hefte vü leyl ü nehâr
Müddet-i ‘ömr-i cihân ancak hemân bir ân imiş
N’ola saklarsa Fenâyî cândan özge sırrunı
Ki ezel sehminden irmiş cânına peykân imiş
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 193.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cân u dil şehrin ezelden eyledün yagma-yı ‘ışk
Ol vecihden düşdi bu ‘âlemlere gavgâ-yı ‘ışk
Gel gülistân seyrin eyle çık kafesden ey hezâr
Cennet-i kudse ‘urûc it bulasın me’vâ-yı ‘ışk
Derde düşendür bilenler ehl-i derdün hâlini
Gör niçe ‘ârifleri Mecnûn ider Leylâ-yı ‘ışk
Zâhir olup sırrumuz ‘âlemlere fâş eyledi
Hem-dem olal’dan bu sırra nokta-ı sevdâ-yı ‘ışk
Çünki mevcûd nutk imiş ‘âlemde ‘ışk kâ’im makâm
Bize bildürdi Fenâyî reh-ber-i Mevlâ-yı ‘ışk
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay.196.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020Eserlerinden Örnekler
Murabba
Mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün
Visâli bezmüne kıl bizi lâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ki tâ mekşûf ola sırr-ı hakâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ne denlü çog ise ‘abdün kusûrı
Anı mahv eyleye ‘afvun zuhûrı
Devâm üzre müyesser kıl sürûrı
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Niçe bir olalum fürkatde ‘atşân
Zülâl-i feyz-i fazlı eyle reyyân
Tesellî-i visâlün eyle ihsân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Sudûr eylerse nisyân ile evzâr
Nazar kılma ana ey Rabb-i Gaffâr
Umaruz lutf-ı ihsânunı her bâr
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Bir avuç hâki itdün çünki insân
‘Atâ kıldun ana envâ‘-ı ihsân
Cenâbundan olur her derde dermân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 109-110.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cümlenün maksûdı çünki vuslat-ı cânân imiş
Mâni‘ olan arada ancak bu cism ü cân imiş
Mevcidür bahr-ı vücûdun iki ‘âlem neş’esi
Zübdesi ol yemm-i cûdun neş’e-i insân imiş
Çünki geldün bu cihân bâzârına ey müşterî
Nakd-i cânı bey‘ iden bu yolda bâzer-gân imiş
Dinle zerrât-ı cihân tevhîdi söyler her nefes
Vahdetün esrârına iki cihân hayrân imiş
Buldı ahbabtü en u‘raf sırrına ‘ârif vusûl
Vâ ‘izün sıyt u sadâsı bir úurı dâstân imiş
Vâhid oldı sâl ü mâh ü hefte vü leyl ü nehâr
Müddet-i ‘ömr-i cihân ancak hemân bir ân imiş
N’ola saklarsa Fenâyî cândan özge sırrunı
Ki ezel sehminden irmiş cânına peykân imiş
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 193.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cân u dil şehrin ezelden eyledün yagma-yı ‘ışk
Ol vecihden düşdi bu ‘âlemlere gavgâ-yı ‘ışk
Gel gülistân seyrin eyle çık kafesden ey hezâr
Cennet-i kudse ‘urûc it bulasın me’vâ-yı ‘ışk
Derde düşendür bilenler ehl-i derdün hâlini
Gör niçe ‘ârifleri Mecnûn ider Leylâ-yı ‘ışk
Zâhir olup sırrumuz ‘âlemlere fâş eyledi
Hem-dem olal’dan bu sırra nokta-ı sevdâ-yı ‘ışk
Çünki mevcûd nutk imiş ‘âlemde ‘ışk kâ’im makâm
Bize bildürdi Fenâyî reh-ber-i Mevlâ-yı ‘ışk
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay.196.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Murabba
Mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün
Visâli bezmüne kıl bizi lâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ki tâ mekşûf ola sırr-ı hakâyık
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Ne denlü çog ise ‘abdün kusûrı
Anı mahv eyleye ‘afvun zuhûrı
Devâm üzre müyesser kıl sürûrı
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Niçe bir olalum fürkatde ‘atşân
Zülâl-i feyz-i fazlı eyle reyyân
Tesellî-i visâlün eyle ihsân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Sudûr eylerse nisyân ile evzâr
Nazar kılma ana ey Rabb-i Gaffâr
Umaruz lutf-ı ihsânunı her bâr
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Bir avuç hâki itdün çünki insân
‘Atâ kıldun ana envâ‘-ı ihsân
Cenâbundan olur her derde dermân
‘İnâyet eyle sultânum meded it
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 109-110.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cümlenün maksûdı çünki vuslat-ı cânân imiş
Mâni‘ olan arada ancak bu cism ü cân imiş
Mevcidür bahr-ı vücûdun iki ‘âlem neş’esi
Zübdesi ol yemm-i cûdun neş’e-i insân imiş
Çünki geldün bu cihân bâzârına ey müşterî
Nakd-i cânı bey‘ iden bu yolda bâzer-gân imiş
Dinle zerrât-ı cihân tevhîdi söyler her nefes
Vahdetün esrârına iki cihân hayrân imiş
Buldı ahbabtü en u‘raf sırrına ‘ârif vusûl
Vâ ‘izün sıyt u sadâsı bir úurı dâstân imiş
Vâhid oldı sâl ü mâh ü hefte vü leyl ü nehâr
Müddet-i ‘ömr-i cihân ancak hemân bir ân imiş
N’ola saklarsa Fenâyî cândan özge sırrunı
Ki ezel sehminden irmiş cânına peykân imiş
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay. 193.
Gazel
Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Cân u dil şehrin ezelden eyledün yagma-yı ‘ışk
Ol vecihden düşdi bu ‘âlemlere gavgâ-yı ‘ışk
Gel gülistân seyrin eyle çık kafesden ey hezâr
Cennet-i kudse ‘urûc it bulasın me’vâ-yı ‘ışk
Derde düşendür bilenler ehl-i derdün hâlini
Gör niçe ‘ârifleri Mecnûn ider Leylâ-yı ‘ışk
Zâhir olup sırrumuz ‘âlemlere fâş eyledi
Hem-dem olal’dan bu sırra nokta-ı sevdâ-yı ‘ışk
Çünki mevcûd nutk imiş ‘âlemde ‘ışk kâ’im makâm
Bize bildürdi Fenâyî reh-ber-i Mevlâ-yı ‘ışk
Aydın, Abdullah (2004). Üsküdarlı Fenâyî Cennet Mehmet Efendi ve Dîvânı. İstanbul: Kaknüs Yay.196.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Vehbî, Tophaneli Vehbî | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HULVÎ, Şeyh Cemâleddîn Mahmûd Hulvî Efendi | d. 1574-75 - ö. 1653-54 | Doğum Yılı | Görüntüle |
3 | KUDSÎ, Nişancı-zâde/Ramazan-zâde Seyyid Mehmed Kudsî Efendi | d. 1574 veya 1565 - ö. Aralık 1621 veya Mart-Nisan 1616 | Doğum Yılı | Görüntüle |
4 | SÛZÎ, Ahî-zâde Mahmud Sûzî Efendi | d. 1574 - ö. Temmuz-Ağustos 1627 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | RECÂÎ, Mustafa Recâî Efendi | d. ? - ö. Kasım-Aralık 1664 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | İZZETÎ, Vüs'atî-zâde Sipahî Mehmed İzzetî Bey | d. ? - ö. 1664-65 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | AVNÎ, Mahmûd | d. ? - ö. 1664-65 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ÎSÂ MAHVÎ, Sukûkî-zâde, Şeyh Îsâ Mahvî Efendi | d. 1637/38 - ö. 21 Eylül 1715 | Meslek | Görüntüle |
9 | HAYYÂT VEHBÎ, Erzincanlı Terzi Baba | d. 1776 veya 1781 - ö. 1848 | Meslek | Görüntüle |
10 | SÜCÛDÎ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | KÜLHANÎ, Ali Dede | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | VELİ BABA | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | TARİKATÎ, Emir Dede | d. ? - ö. 1689 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MUHTÂRÎ, Acem-zâde Mustafa M. Efendi | d. ? - ö. 1679-80 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | AHMED HAMDİ, Rizeli | d. 1843 - ö. 1886\'dan sonra | Madde Adı | Görüntüle |
16 | ÂZERÎ, İbrahim Bursalı | d. ? - ö. 1707-08 | Madde Adı | Görüntüle |