Madde Detay
HÂLİS, Şeyh Abdurrahman Hâlis Talebânî
(d. 1212/1797 - ö. 1275/1858)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Abdurrahmân Hâlis’tir. 1212/1797 yılında Kerkük’ün Talebân Köyü'nde doğdu. Doğduğu köyden dolayı Talebânî namıyla şöhret buldu. Babası Şeyh Ahmed Talebânî’dir. İlk eğitimini Kerkük’te aldıktan sonra Süleymaniyeli meşhur Şeyh Kâk Ahmed Efendi’nin yanında medrese tahsiline başlamıştır. Daha sonra Bağdat’a giderek tanınmış âlimlerden Şeyh Ruzbihânî yanında tahsilini bitirmiş ve icazetini almıştır. Tahsilini tamamlayan Abdurrahmân Hâlis, Kerkük’e dönerek babasının hizmetinde ibadetle meşgul olmuştur. Bir süre sonra Şeyh Marûf Köse’nin hizmetine girmiş ve onun hastalanması üzerine irşat makamına geçmiştir. Bunun üzerine babasının yanına tekrar dönmüştür. Babasının vefatıyla bu sefer de onun yerine postnişîn olmuştur. İki meşihat makamına birden oturduğu için Zülcenâheyn unvanını almıştır. Ömrünün sonuna kadar Kerkük’te irşat faaliyetlerine devam eden Şeyh Abdurrahmân Hâlis, 1275/1858 yılında altmış üç yaşında iken vefat etmiştir. Hâlis, Kerkük’te Bulak Mahallesi’nde bulunan aile mezarlığına defnedilmiştir (Öbek vd. 2013: 236: Özgül 2000: 799).
Şeyh Abdurrahmân Hâlis 1262/1846 yılında Kerkük’te bulunan tekke içindeki minareli camiyi yaptırmıştır. Bu tekke, zamanla Kerkük ve yakın bölgenin edebiyat ve dinî musikî merkezi hâline gelmiştir. Nitekim Kerkük’ün tanınmış musikişinasları burada dinî havalar ve yerli hoyratlar terennüm etmiştir. Usta bir oyuncu olan Molla Veli ve hoyratlarıyla tanınan Hâme Pîr, Şeyh Abdurrahmân’ın himayesinde yetişmiş sanatkârlardan bazılarıdır. Kerkük’ün en tanınmış mutasavvıfı olan Hâlis’in şöhreti ve nüfuzu mahallî sınırları aşarak, imparatorluk toprakları üzerinde yayılmıştır. Mensup olduğu Kâdirî tarikatında kendi adıyla anılan Hâlisiyye kolunu kuran Şeyh Abdurrahmân’ın (Akkuş vd. 2011: 140) temiz kalpli, ince görüşlü, şeyhlik makamını hakkıyla dolduran ve pek olgun bir mürşid olarak halkın üzerinde olağanüstü tesir bırakan bir kişiliğe sahip olduğu bilinmektedir. Taşıdığı önemli vasıflardan biri de, meclisine gelen herkesi aynı gözle görmesi idi. Bu bakımdan müridi olan kişiler arasında valiler, paşalar ve üst düzeyden kimseler çoktur. Sultan Abdülmecîd’in haremi Sultâne Hatun, gördüğü rüyaların tesiriyle Şeyh Abdurrahmân Hâlis’in müridesi olmuş, ona karşı büyük bir sevgi ve hürmet beslemiştir. Nitekim İstanbul müzelerinde saklı bulunan bir Buhârî-yi Şerîf kitabına, kendi mührünü basarak aralarında Hazreti Peygamber’in mübarek sakalından birkaç tel de bulunan hediyelerle birlikte Kerkük’e göndermiş ve irâde-yi seniyye ile Şeyh Abdurrahmân’a yüz kuruş aylık da bağlamıştır. Şeyh Abdurrahmân’ın post-nişîni bulunduğu Gavsiyye Dergâhı’nın fakir ve yoksullara açık bulunması ve her akşam tekkede birkaç yüz derviş ve seyyahın eksik olmamasının anlaşılmasıyla Şeyh Hâlis tarafından verilen dilekçe üzerine ta’miyye nâmıyla Bağdat Şeyh Abdulkadir Geylânî Vakfı artığından ayda beş yüz kuruş Şeyh’in emrine tahsis edilmiştir. (Öbek, Taşralı 2013: I/236). Tarikattaki nüfuz alanı Irak’ın birçok şehir ve kasabalarından başka Anadolu’ya kadar yayılmıştır. Bu arada Sivas, Amasya ve Tokat’ta Kâdirî tarikatını yayan Mûr Ali Baba da Şeyh Abdurrahmân Hâlis’ten icazet almıştır.
Şeyh Abdurrahmân Hâlis’in bilinen eserleri şunlardır:
1. Dîvân (Min Kelâm-ı Şeyhü’ş-Şüyûh Şeyh Abdurrahmân Kuddise Sırruhû): Dostlarının teşvik ve arzusu üzerine 1250/1834 yılında te’lif ettiği Dîvân, Türkçe ve Farsça şiirlerinden oluşmaktadır. İki defa basılmıştır. Birinci defa Bağdat Valisi Gözlüklü Reşîd Paşa’nın oğlu Rüştü Bey’in yardımıyla 1284/1867 yılında Hattat Ali Hacı Sâdık’ın kalemiyle yazılarak İstanbul Rıza Efendi Basmahânesi’nde taşbaskı olarak tabettirilmiştir. Dîvân’ın ikinci baskısı 1367/1948 yılında Cezbe-i Aşk adı altında Tahran’da Âfitâb Matbaası’nda yapılmıştır. 63 sayfadan müteşekkil eserin 2-5. sayfaları arasında dibace, 6-25. sayfaları arasında ise Mesnevî’nin on sekiz beytinin Farsça şerhi bulunmaktadır. Kitabın 26-65. sayfaları arasında ise şairin Farsça ve Türkçe şiirlerini içeren Dîvân’ı yer almaktadır. Dîvân’da 33 gazel (6’sı Türkçe), 16 muhammes (5’i Türkçe), 6 Farsça rubâî ve kitabın te’lif tarihi için yazılmış bir Farsça kıt’a bulunmaktadır.
2. Kitâbü’l-Ma’ârif fî Şerh-i Mesnevî-i Şerîf: Mesnevî’den seçilmiş on sekiz beytin Farsça olarak nazmen şerhinden ibarettir. Sonradan iki beytin ilavesiyle yirmi beytin şerhi yapılmıştır. Mesnevi nazım şekliyle kaleme alınan eser, 20 sayfadan müteşekkildir. Dîvân’la birlikte basılmıştır.
3. Behcetü’l-Esrâr Tercümesi: Abdülkadir Geylânî’nin menâkıbına dair Şeyh Nûr Ali Bahş’ın Behcetü’l-Esrâr isimli Arapça eserinin tercümesidir. Şeyh Abdurrahmân, eserin ön sözünde babasının isteği üzerine 1231 yılının Rebîülevvel ayında tercümeye başladığını söylemektedir (1302: 3). Kitabın sonunda tercümenin 1230 yılının Rebîülâhir ayında tamamlandığı yazılıysa da İbnü'l-Emin eserin 1232/1817 yılında tamamlandığını ifade etmektedir (2000: 802). Şiirlerinde Hâlis mahlasını kullanan Şeyh Abdurrahmân, Behcetü’l-Esrâr tercümesinin mukaddimesinde lakabının Müfevvizbillâh olduğunu da söylemektedir (1302: 3). Kitap, 1302/1885 yılında İstanbul’da Mahmûd Bey Matbaası’nda 186 sayfa olarak basılmıştır. Behcetü’l-Esrâr, günümüz harfleriyle de yayımlanmıştır (Ak 2013).
Şeyh Abdurrahmân Hâlis, kendisi gibi değerli birer şair olarak yetiştirdiği Fâiz, Şeyh Rızâ ve Hâlis gibi çocukları ve torunları ile de Kerkük’ün sosyal ve kültürel hayatında ve Türkmen edebiyatı tarihinde önemli bir yere sahiptir. Türkçeden başka Farsça ve Arapça şiirler de yazmıştır. Şiirlerinin hemen hepsi tasavvufi mahiyette olup edebî bakımdan büyük bir kıymet taşımamakla beraber manevi tesiri itibarıyla halk kitleleri arasında geniş bir yankı uyandırmıştır. Mevlânâ, Hâfız ve Fuzûlî gibi şairlerin tesiri altında kalarak yazdığı şiirleriyle vahdet-i vücûd nazariyesini anlatmaya çalışmıştır.
Kaynakça
Ak, Mustafa Necati (hzl.) (2013). Menâkıb-ı Abdülkadir Geylânî Behcetü’l-Esrâr. İstanbul: Onur Kitap.
Akkuş, Mehmet, Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Osmanzâde Hüseyin Vassâf Sefîne-i Evliyâ. C. I. İstanbul: Kitabevi Yay.
Öbek, Ali İhsan ve Ayşe Taşralı (hzl.). (2013). Av. Atâ Terziaşı Kerkük Şairleri. 1. Kitap. İstanbul: Ötüken Yay.
Özgül, M. Kayahan (hzl.) (2000). İbnü'l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. II. Ankara: AKM Yay.
Şeyh Abdurrahman Hâlis (1284). Kitâbü’l-Ma’ârif fî Şerh-i Mesnevî-i Şerîf ve Min Kelâm-ı Şeyhü’ş-Şüyûh Şeyh Abdurrahman Kuddise Sırruhû. Bağdat: Rıza Efendi Basmahânesi.
Şeyh Abdurrahman Hâlis (1302). Behcetü’l-Esrâr Tercümesi. İstanbul: Mahmûd Bey Matbaası.
Zülfikar, Hamza (1996). “Çağdaş Irak Türkmen Şiiri ve Şairleri”. Türk Şiiri Özel Sayısı V (Türkiye Dışı Çağdaş Türk Şiiri) I (531): 727-773.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞYayın Tarihi: 26.06.2014Güncelleme Tarihi: 21.08.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Aşk olup rûz-ı ezelden sâkiyâ peymânemiz
Âlemi gavgâya salmış na’ra-i mestânemiz
Âlem-i cândan şarâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdir hemîşe bâde-i meyhânemiz
Mazhar-ı nûr-ı cemâlin kıbledir âşıklara
Ol cemâlin pertevinden Ka’be’dir büthânemiz
Matla’ı her zerreden tâbân olupdur âfitâb
Aşk çeşmiyle temâşâ eyleriz Cem-hânemiz
Rind ü rüsvâ-yı kalender-meşreb olduk aşkdan
Âlemi başdan başa dutmuş bizim efsânemiz
Şem' ü gül çünki mazharlardır ol cânâneye
Gönlümüz bülbül olup cânlar olup pervânemiz
Dâm-ı zülfün dâne-i hâlin olup zencîrimiz
Yoksa yokdur âlem-i dünyâda âb u dânemiz
Nice yıllardır ki Hâlis hicr ile zulmetdedir
Şimdi feyz-i vasldan rûşen olup kâşânemiz
Gazel
Şâh-ı iklîm-i velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Râh-ı aşkda zü’l-kerâmetdir gürûh-ı Kâdirî
Cümle erbâb-ı tarîkat bülbül-i şûrîdedir
Anlara bâg-ı letâfetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâmenin dutmuş bular Sultân Abdülkâdir’in
Mazhar-ı lutf-ı hidâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Gavs Muhyiddîn ihyâ eylemiş dîn-i Nebî
Revnak-ı dîn-i risâletdir gürûh-ı Kâdirî
Küntü kenzin kapısını men aref miftâhile
Feth eden şâh-ı velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâhil ol var ol gürûha bî-te’emmül Hâlisâ
Sâhib-i emn ü emânetdir gürûh-ı Kâdirî
(Şeyh Abdurrahman Hâlis (1284). Kitâbü’l-Ma’ârif fî Şerh-i Mesnevî-i Şerîf ve Min Kelâm-ı Şeyhü’ş-Şüyûh Şeyh Abdurrahman Kuddise Sırruhû. Bağdat: Rıza Efendi Basmahânesi. 58, 64.)
Behcetü’l-Esrâr Tercümesi’nden
Şeyh Halîfe-i Ekber’den menkûldur ki âlem-i misâlde huzûr-ı Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi veselleme fâ’iz olup Şeyh Abülkâdir’in kelime-i mezkûresin ma’rûz-ı südde-i risâlet-penâh eylemiş. Ol zerî’a-i istizhâr-ı enbiyâ ve evliyâ sallallâhu aleyhi vesellem sıdk-ı Abdülkâdir nice böyle sühan-tırâz-ı mübâhât olmasun ki taraf-ı Rabbü’l-erbâbdan me’mûr u teşrîf-i kutbiyetle ser-firâz oldugına ilâveten tarafımızdan dahi her hâlde karîn-i müsâ’ade-i mürâ’ât-ı âlemiyândır deyü buyurmuşlar.
(Şeyh Abdurrahmân Hâlis (1302). Behcetü’l-Esrâr Tercümesi. İstanbul: Mahmûd Bey Matbaası. 17.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 26.06.2014Güncelleme Tarihi: 21.08.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Aşk olup rûz-ı ezelden sâkiyâ peymânemiz
Âlemi gavgâya salmış na’ra-i mestânemiz
Âlem-i cândan şarâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdir hemîşe bâde-i meyhânemiz
Mazhar-ı nûr-ı cemâlin kıbledir âşıklara
Ol cemâlin pertevinden Ka’be’dir büthânemiz
Matla’ı her zerreden tâbân olupdur âfitâb
Aşk çeşmiyle temâşâ eyleriz Cem-hânemiz
Rind ü rüsvâ-yı kalender-meşreb olduk aşkdan
Âlemi başdan başa dutmuş bizim efsânemiz
Şem' ü gül çünki mazharlardır ol cânâneye
Gönlümüz bülbül olup cânlar olup pervânemiz
Dâm-ı zülfün dâne-i hâlin olup zencîrimiz
Yoksa yokdur âlem-i dünyâda âb u dânemiz
Nice yıllardır ki Hâlis hicr ile zulmetdedir
Şimdi feyz-i vasldan rûşen olup kâşânemiz
Gazel
Şâh-ı iklîm-i velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Râh-ı aşkda zü’l-kerâmetdir gürûh-ı Kâdirî
Cümle erbâb-ı tarîkat bülbül-i şûrîdedir
Anlara bâg-ı letâfetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâmenin dutmuş bular Sultân Abdülkâdir’in
Mazhar-ı lutf-ı hidâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Gavs Muhyiddîn ihyâ eylemiş dîn-i Nebî
Revnak-ı dîn-i risâletdir gürûh-ı Kâdirî
Küntü kenzin kapısını men aref miftâhile
Feth eden şâh-ı velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâhil ol var ol gürûha bî-te’emmül Hâlisâ
Sâhib-i emn ü emânetdir gürûh-ı Kâdirî
(Şeyh Abdurrahman Hâlis (1284). Kitâbü’l-Ma’ârif fî Şerh-i Mesnevî-i Şerîf ve Min Kelâm-ı Şeyhü’ş-Şüyûh Şeyh Abdurrahman Kuddise Sırruhû. Bağdat: Rıza Efendi Basmahânesi. 58, 64.)
Behcetü’l-Esrâr Tercümesi’nden
Şeyh Halîfe-i Ekber’den menkûldur ki âlem-i misâlde huzûr-ı Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi veselleme fâ’iz olup Şeyh Abülkâdir’in kelime-i mezkûresin ma’rûz-ı südde-i risâlet-penâh eylemiş. Ol zerî’a-i istizhâr-ı enbiyâ ve evliyâ sallallâhu aleyhi vesellem sıdk-ı Abdülkâdir nice böyle sühan-tırâz-ı mübâhât olmasun ki taraf-ı Rabbü’l-erbâbdan me’mûr u teşrîf-i kutbiyetle ser-firâz oldugına ilâveten tarafımızdan dahi her hâlde karîn-i müsâ’ade-i mürâ’ât-ı âlemiyândır deyü buyurmuşlar.
(Şeyh Abdurrahmân Hâlis (1302). Behcetü’l-Esrâr Tercümesi. İstanbul: Mahmûd Bey Matbaası. 17.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 21.08.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Aşk olup rûz-ı ezelden sâkiyâ peymânemiz
Âlemi gavgâya salmış na’ra-i mestânemiz
Âlem-i cândan şarâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdir hemîşe bâde-i meyhânemiz
Mazhar-ı nûr-ı cemâlin kıbledir âşıklara
Ol cemâlin pertevinden Ka’be’dir büthânemiz
Matla’ı her zerreden tâbân olupdur âfitâb
Aşk çeşmiyle temâşâ eyleriz Cem-hânemiz
Rind ü rüsvâ-yı kalender-meşreb olduk aşkdan
Âlemi başdan başa dutmuş bizim efsânemiz
Şem' ü gül çünki mazharlardır ol cânâneye
Gönlümüz bülbül olup cânlar olup pervânemiz
Dâm-ı zülfün dâne-i hâlin olup zencîrimiz
Yoksa yokdur âlem-i dünyâda âb u dânemiz
Nice yıllardır ki Hâlis hicr ile zulmetdedir
Şimdi feyz-i vasldan rûşen olup kâşânemiz
Gazel
Şâh-ı iklîm-i velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Râh-ı aşkda zü’l-kerâmetdir gürûh-ı Kâdirî
Cümle erbâb-ı tarîkat bülbül-i şûrîdedir
Anlara bâg-ı letâfetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâmenin dutmuş bular Sultân Abdülkâdir’in
Mazhar-ı lutf-ı hidâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Gavs Muhyiddîn ihyâ eylemiş dîn-i Nebî
Revnak-ı dîn-i risâletdir gürûh-ı Kâdirî
Küntü kenzin kapısını men aref miftâhile
Feth eden şâh-ı velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâhil ol var ol gürûha bî-te’emmül Hâlisâ
Sâhib-i emn ü emânetdir gürûh-ı Kâdirî
(Şeyh Abdurrahman Hâlis (1284). Kitâbü’l-Ma’ârif fî Şerh-i Mesnevî-i Şerîf ve Min Kelâm-ı Şeyhü’ş-Şüyûh Şeyh Abdurrahman Kuddise Sırruhû. Bağdat: Rıza Efendi Basmahânesi. 58, 64.)
Behcetü’l-Esrâr Tercümesi’nden
Şeyh Halîfe-i Ekber’den menkûldur ki âlem-i misâlde huzûr-ı Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi veselleme fâ’iz olup Şeyh Abülkâdir’in kelime-i mezkûresin ma’rûz-ı südde-i risâlet-penâh eylemiş. Ol zerî’a-i istizhâr-ı enbiyâ ve evliyâ sallallâhu aleyhi vesellem sıdk-ı Abdülkâdir nice böyle sühan-tırâz-ı mübâhât olmasun ki taraf-ı Rabbü’l-erbâbdan me’mûr u teşrîf-i kutbiyetle ser-firâz oldugına ilâveten tarafımızdan dahi her hâlde karîn-i müsâ’ade-i mürâ’ât-ı âlemiyândır deyü buyurmuşlar.
(Şeyh Abdurrahmân Hâlis (1302). Behcetü’l-Esrâr Tercümesi. İstanbul: Mahmûd Bey Matbaası. 17.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Aşk olup rûz-ı ezelden sâkiyâ peymânemiz
Âlemi gavgâya salmış na’ra-i mestânemiz
Âlem-i cândan şarâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdir hemîşe bâde-i meyhânemiz
Mazhar-ı nûr-ı cemâlin kıbledir âşıklara
Ol cemâlin pertevinden Ka’be’dir büthânemiz
Matla’ı her zerreden tâbân olupdur âfitâb
Aşk çeşmiyle temâşâ eyleriz Cem-hânemiz
Rind ü rüsvâ-yı kalender-meşreb olduk aşkdan
Âlemi başdan başa dutmuş bizim efsânemiz
Şem' ü gül çünki mazharlardır ol cânâneye
Gönlümüz bülbül olup cânlar olup pervânemiz
Dâm-ı zülfün dâne-i hâlin olup zencîrimiz
Yoksa yokdur âlem-i dünyâda âb u dânemiz
Nice yıllardır ki Hâlis hicr ile zulmetdedir
Şimdi feyz-i vasldan rûşen olup kâşânemiz
Gazel
Şâh-ı iklîm-i velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Râh-ı aşkda zü’l-kerâmetdir gürûh-ı Kâdirî
Cümle erbâb-ı tarîkat bülbül-i şûrîdedir
Anlara bâg-ı letâfetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâmenin dutmuş bular Sultân Abdülkâdir’in
Mazhar-ı lutf-ı hidâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Gavs Muhyiddîn ihyâ eylemiş dîn-i Nebî
Revnak-ı dîn-i risâletdir gürûh-ı Kâdirî
Küntü kenzin kapısını men aref miftâhile
Feth eden şâh-ı velâyetdir gürûh-ı Kâdirî
Dâhil ol var ol gürûha bî-te’emmül Hâlisâ
Sâhib-i emn ü emânetdir gürûh-ı Kâdirî
(Şeyh Abdurrahman Hâlis (1284). Kitâbü’l-Ma’ârif fî Şerh-i Mesnevî-i Şerîf ve Min Kelâm-ı Şeyhü’ş-Şüyûh Şeyh Abdurrahman Kuddise Sırruhû. Bağdat: Rıza Efendi Basmahânesi. 58, 64.)
Behcetü’l-Esrâr Tercümesi’nden
Şeyh Halîfe-i Ekber’den menkûldur ki âlem-i misâlde huzûr-ı Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi veselleme fâ’iz olup Şeyh Abülkâdir’in kelime-i mezkûresin ma’rûz-ı südde-i risâlet-penâh eylemiş. Ol zerî’a-i istizhâr-ı enbiyâ ve evliyâ sallallâhu aleyhi vesellem sıdk-ı Abdülkâdir nice böyle sühan-tırâz-ı mübâhât olmasun ki taraf-ı Rabbü’l-erbâbdan me’mûr u teşrîf-i kutbiyetle ser-firâz oldugına ilâveten tarafımızdan dahi her hâlde karîn-i müsâ’ade-i mürâ’ât-ı âlemiyândır deyü buyurmuşlar.
(Şeyh Abdurrahmân Hâlis (1302). Behcetü’l-Esrâr Tercümesi. İstanbul: Mahmûd Bey Matbaası. 17.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HÂKÎ, Ömer Efendi | d. 1758-59 - ö. 1813-14 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | SÂFÎ, Hacı Abdullah, Kerküklü | d. 1825 - ö. 1898 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Kemal Beyatlı | d. 19 Temmuz 1958 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ZİHNÎ, Bayburtlu | d. 1797 - ö. 1859 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | DÎDE, Mirza Nasrullah | d. 1797 - ö. 1870 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ÂSAF, Mehmed Emîn, Tersâne Emîni-zâde | d. 1797 - ö. 1842 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MAHVÎ, Süleyman | d. ? - ö. 1858 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | NÂ’İL, Cebbâr-zâde Abbâs Hilmî Nâ’il Paşa | d. ? - ö. 1858 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | TÂ'İB, Muhammed Tâhir | d. 1790 - ö. 1858 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | SÜKÛNÎ, Şeyh Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1691-92 | Meslek | Görüntüle |
11 | MUSTAFÂ, Şeyh Mustafâ Çelebi, Diyarbakırlı | d. ? - ö. 19. yy. | Meslek | Görüntüle |
12 | Vahdî, Şeyh Ahmed Vahdî Efendi | d. ? - ö. 1702-1703 | Meslek | Görüntüle |
13 | ÇAVUŞ-ZÂDE, Hâcı Hâlid Fâhir Efendi | d. 1806-1807 - ö. 1847\'den sonra | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ZÎVER, Ahmed Sâdık Zîver Paşa | d. 1793 - ö. 1862 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | DERVİŞ, Topuzoğlu Ahmed | d. 1853 - ö. 1913 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | AZMÎ, Azmî Mehmed Efendi | d. 1840-41 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | FEYZÎ, Enderunlu Feyzî Bey b. Mehmed İzzeddin Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | HIFZÎ, Hafız | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |