Madde Detay
SABRİ BABA, Çankırılı
(d. ?/? - ö. 1267/1851)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Halk arasında Sabrî Baba diye bilinen Âşık Sabrî’nin, gerçek isminin ne olduğu, hayatı, nerede ve ne zaman doğduğu konusunda kesin bilgiler yoktur. Günümüzde bazı araştırmacılar, Ahmet Talat Onay’ın Çankırılı diğer şairler hakkında ayrıntılı bilgi verip, Âşık Sabrî hakkında ayrıntılı bilgi vermemesini, Sabrî’nin Çankırı’ya dışardan geldiği iddiasına bağlamaktadırlar (Çamahmetoğlu 2002: 2). Bu bilgi, ihtiyatla yaklaşılması gereken bir tespittir. Diğer yandan Âşık Sabrî’nin Çankırı’da doğduğunu söyleyen kaynaklar da ortaya ilmî bir delil koyamazlar (Sarı 1994: 17). Âşık Sabrî hakkında Ahmet Talat Onay, “Şehrin civar tarlalarında bostancılıkla uğraşan ve yalnız bir hemşiresiyle yaşayan, fakirliğinden dolayı senelerce bir sıcak çorba bile boğazından geçmeyen ve herkes nazarında zındık, râfizî olarak tanınan ve münzevî yaşadığı için kimsenin dikkatini celb etmeyen Sabrî” diye bahseder (Onay 1933: 15). Ailesi ve eğitimi hakkında bilgi yoktur. Kaynaklar onu ümmî olarak kabul etmekle beraber, şiirlerinden anlaşıldığına göre onun belirli bir eğitim aldığı ve bu eğitimin temelinde de âhiliğe dayanan yâran kültürü olduğu söylenmektedir. (Akyol 2008:107) Âşık Sabrî’yi hayatı boyunca Çankırılı bir başka şair Zahmî’nin (ö.1967) himaye ettiği bilinmektedir. (Onay 1930: 283)
Âşık Sabri’nin hayatı ile ilgili olarak fakir bir hayat yaşadığı, tasavvufî yönünün bulunduğu, iyi saz çaldığı, manzumelerini içten ve samimi bir şekilde söylediğine ilişkin rivayete (Onay 1930; 284; Başer 147; Sarı 1994: 18) göre Sabri Baba, Çankırı’da kuraklığın yaşandığı bir dönemde yanında un çuvalları ile Yanlar Köyüne un öğütmeye gider. İçme suyunun bile bulunmadığı bir zamanda değirmendeki köylülerin, “hayrola âşık, biz içmeye su bulamazken sen, deneni almış un öğütmeye gelmişsin” diye esprili sözleriyle karşılaşır. Bunun üzerine Sabri Baba değirmenciye dönerek: “Allah’ın işine kimin aklı erer oğul! Ben şimdi size saz çalar, türkü söylerim ve Allah’ a yalvarırım. Bakarsınız dualarım kabul olur, yağmur yağar, sel gelir, ben de değirmeninizde unumu öğütür giderim” diye cevap verir. Çalar söyler. Bir müddet sonra Sabri Baba’nın dediği gibi Hakk tecelli eder. Yağmur yağar, sel gelir ve değirmen taşı döner. Âşık Sabri Baba da ununu öğüterek Çankırı’ ya döner (Onay 1930; 284; Başer 147; Sarı 1994: 18).
Âşık Sabri’nin yaşadığı dönem Çankırı’da yâran geleneğinin en itinalı şekilde yapıldığı bir dönemdir. Yâran meclisinde çeşitli suç işleyenlerin cezalandırılması (Özkan 2006: 65) geleneğin önemli unsurlarından biridir. Rivayete göre (Başer 47; Sarı 1994: 18) Âşık Sabri böyle yaren meclislerinin birinde, saz çalıp söylerken bir kabahat işler. Bu kabahatinden dolayı sohbetten kovulma cezası alır. Halkın gözünden düşer. Bunu üzerine memleketi, yârânı terk ederek gurbete gider. Aradan 15 yıl kadar geçtikten sonra Çankırı’nın Hacet tepesinden şehri seyre dalar. O esnada koyunlarını otlatan bir çoban görür. Sabri Baba çobanı yanına çağırarak, nereli ve kimlerden olduğunu sorar. Çoban onun kim olduğunu bilmediği için “Valla derviş baba, anamın babamın dediğine göre Âşık Sabri’nin kovulduğu sene Çankırı’da dünyaya gelmişim” diye cevap verir. Bu söz üzerine çok duygulanan Âşık Sabri, “Âşık Sabri benim oğul. Beni öldüğüm yere gömsünler” der ve oracıkta ruhunu Allah’a teslim eder.
Sabri Baba’nın hayat hikâyesine dair bilginin yer aldığı son rivayet ise şöyledir: Anadolu’nun çeşitli yerlerini gezen ünlü saz şairi Emrah, Çankırı’ ya gelir. Emrah’ın sazının ve sözünün şöhreti derhal yayılır. Şehrin güneyinde Murat Molla tarlalarında bostancılık yapan, münzevî bir hayat süren Âşık Sabri’nin de Erzurumlu Emrah’ın gelişinden haberi olur. Onunla görüşmek istediğini, kendisini himaye eden şair Zahmî’ye açar. Zahmî, Sabri’nin bu arzusunu Emrah’ a ileterek alçak gönüllük edip ziyaretine giderse bu ihtiyar şâirin memnun olacağını söyler. Erzurumlu Emrah, Şâir Zahmî’nin ricası üzerine Âşık Sabri’nin arzusunu yerine getirmek için yanına gideceği sırada bazı kimseler, “Sabri dedikleri ayyaş, kızılbaş, imansız bir heriftir. Sizin gibi büyük bir âşığın onun ayağına gitmesi bu koca Bektâşi’nin azametini artırır, sizi de küçük düşürür” derler. Bunu üzerine Erzurumlu Emrah, orada bulunanlardan gördüğü hürmetin azalacağından korktuğu için Âşık Sabri’nin yanına gitmekten vazgeçer (Onay 1930; Sarı 1994: 19).
Âşık Sabri’nin eğitim durumu ile ilgili olarak kaynaklarda her hangi bir bilgi mevcut değildir. Ancak şiirleri incelendiğinde onun belli bir kültür seviyesinin olduğu, bu kültürün kaynağının ise yâran kültüründen aldığı söylenebilir.
Âşık Sabri’nin ne zaman ve hangi vesile ile âşıklık mesleğine intisap ettiği kendisi ile ilgili kaynaklarda kesin bir bilgi verilmemektedir. Ancak onun Kalecikli Âşık Mir’ati ile beraber (Onay 1930: 284) Bektâşiliğe intisap ettiği ve “nasip” aldığı belirtilir. Âşık Sabri, genelde Halk edebiyatının, özelde ise Bektâşi edebiyatının Çankırı’daki başarısından dolayı 19. yüzyılın kudretli halk şairlerinden biri olarak değerlendirilir. (Uraz C:3, 56; Köprülü 1940: 465, 530, 531).
Koşmalarında muvaffak olan Sabrî'nin lisanı oldukça pürüzsüz ve temizdir. Hele bazı şiirlerinde seçtiği üslûp, “Lisanda Türkçülük” gayretiyle çalışanları memnuniyete sevk edecek derecede sade ve selistir ve lisan itibariyle temiz bir Türkçedir (Onay 1930: 284). “Kendinden önce yaşamış olan Yunus Emre gibi âşık edebiyatının, Fuzûlî gibi divan edebiyatının usta şairlerinin tesirindedir” (Sarı 1994: 19). Âşık Sabrî’nin hece ölçüsüyle yazdığı şiirler, aruzla yazdıklarına nazaran daha sadedir. Aruz ile yazdığı şiirlerde zaman zaman önemli kusurlar göze çarpar.
Âşık Sabrî, halk edebiyatının aruza dayalı nazım şekilleri ile yazmış ve eski Türk edebiyatı ve kültür unsurlarını başarı ile kullanabilmiştir. Âşık Sabri'nin şiirlerinde hadisleri, atasözleri, deyimleri, ebcet beytini v.s. başarılı olarak kullanmıştır. Kendisi Bektaşî olduğu için bu özelliği de şiirlerine yansımıştır. Şiirlerinde, dinî-tasavvufî terim ve mazmunlara çok sık rastlanmaktadır: Belli başlıcaları şöyle sıralanabilir: Müşkülü mürşide sormak, heft-tamu, heşt cennet, zât-ı zât, hünkâr, Mansur, nahnü kasemna, dâne, meclis-i kübra, sır-ı münteha, gevher-i yekta, ilham-ı rabbâni, lâmekan dârı, bâğ-ı behişt, sidre vü tûbâ, tab-ı Hudâ, ârif-i vahdet, menzil-i maksûd... Dolayısıyla şiirlerinde din ve tasavvuf önemli yer tutmaktadır. Şiirlerinde mahallî söyleyişler, ve Çankırı bölgesi ağızlarında görülen kelimelerle karşılaşılmaktadır. Büşürsün, yalabuk, ileğen vs. Çankırı yöresinde halk şiirinde bir ekol olarak kabul edilen Âşık Sabrî’nin bazı şiirlerinin hâlâ türkü formunda okunması, kendinden sonra gelen şairlerin ona nazireler yazması, Sabrî’nin Çankırı ve yöresindeki etkisini göstermesi bakımından önemlidir.
Kaynakça
Akyol, İbrahim (2002). “Çankırılı Âşık Sabri ve Bilinmeyen Şiirleri” Hacı Bektaş Velî Dergisi. Gazi Ü. Hacı Bektaş Veli, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay. 24: 103-111.
Akyol, İbrahim (2008). “Çankırılı Bir Bektaşi Şairi: Âşık Sabri Baba” Çankırı Araştırmaları Dergisi. 3: 105-121.
Başer, Tayyip (yty). Karatekin Uluları. Ankara: yyy.
Çamahmetoğlu, İsmail Vasfi (2002). “Kültür Değerlerimizden Şair Sabri” Doğruyol Gazetesi. 13,14,15,17,18,19 Haziran. Çankırı.
Köprülü, Fuat (1940). 19. Asır Saz Şairleri. İstanbul: Kanaat Kitabevi.
Onay, Ahmet Talat (1930). Çankırı Şairleri. Çankırı: Vilayet Matbaası.
Onay, Ahmet Talat (1933). Tokatlı Âşık Nuri. Çankırı: Vilayet Matbaası.
Özkan, Orhan (2006). Çankırı Gelenekleri ve Yâran Kültürü. Çankırı: Çankırı Valiliği Kültür ve Sanat Yay.
Sarı, Mehmet (1994). “Âşık Sabri Baba” Diyanet Dergisi. Ağustos, 17-19.
Tezcan, Mahmut (1989). Çankırı Yâran Sohbetleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Uraz, Murat (1940). Türk Edip ve Şairleri. C. 3. İstanbul: yyy.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ İBRAHİM AKYOL & DR. ÖĞR. ÜYESİ MÜNİR CERRAHOĞLUYayın Tarihi: 28.10.2013Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Divan
Ey gönül âşık isen ol yâri sen sende ara
Ahdine sâdık isen dil-dârı sen sende ara
Müşkülün bir mürşide sor, zerre şüphen kalmasın
Kalb-i çeşmini oyar, esrârı sen sende ara
Heft tamû, heşt cennet, cümle eşyâ sendedir
Bir nazar kıl cümleye her vârı sen sende ara
Çâr-anâsır içre gelmezden ezel bir nûr idi
Zât-ı zâtından senin envârı sen sende ara
Ârif isen bakma gayrı nesneye sen Sabriyâ
Kasr-ı dil tahtında bul Hünkârı sen sende ara (Onay 1930: 285)
Nefes
Yâ İlâhî! Sana âşık olanlar
Cihânda devlet-i dârâyı neyler
Kalbi fâsık, hem İblis'e uyanlar
Mescid-i Aksâ'yı, Kübrâ'yı neyler
Kemâli kâf u nûn zuhûr-i âdem
Kâfı kalıp olmuş beyt-i mükerrem
Cemâlin nûrunu seyreden âdem
Firdevsi, Cennet-i âlâyı neyler
Şu dünyaya geldi nice enbiyâ
Hakk'a vasıl olan irdi ma‘nayâ
Aşka düşenlerden âşık Sabriyâ
Saltanatı mülkü dünyayı neyler (Onay 1930: 296)
Koşma
Rahmeyle hâlime kaçma sevdiğim
Ben gibi hüsnüne âşık bulunmaz
Sırrını nadane açma sevdiğim
Şimdi bu alemde sadık bulunmaz
Bu aşk-u muhabbet geleli sere
Oluruz mübtela gerçi dilbere
Cihanın hubları gelse bir yere
Bana senden özke ma'şuk bulunmaz
Zümre-i aşıkan bir yana gelse
Âlemde mert olan meydana gelse
Sana can vermeye kurbana gelse
Yine benden evvel lâyık bulunmaz
Ararsan mescid-ü meyhanelerde
Aşk ile mest olan mestanelerde
Şem-i ruhsarına pervanelerde
(Sabri) gibi bağrı yanık bulunmaz (Onay 1930: 294)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 28.10.2013Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Divan
Ey gönül âşık isen ol yâri sen sende ara
Ahdine sâdık isen dil-dârı sen sende ara
Müşkülün bir mürşide sor, zerre şüphen kalmasın
Kalb-i çeşmini oyar, esrârı sen sende ara
Heft tamû, heşt cennet, cümle eşyâ sendedir
Bir nazar kıl cümleye her vârı sen sende ara
Çâr-anâsır içre gelmezden ezel bir nûr idi
Zât-ı zâtından senin envârı sen sende ara
Ârif isen bakma gayrı nesneye sen Sabriyâ
Kasr-ı dil tahtında bul Hünkârı sen sende ara (Onay 1930: 285)
Nefes
Yâ İlâhî! Sana âşık olanlar
Cihânda devlet-i dârâyı neyler
Kalbi fâsık, hem İblis'e uyanlar
Mescid-i Aksâ'yı, Kübrâ'yı neyler
Kemâli kâf u nûn zuhûr-i âdem
Kâfı kalıp olmuş beyt-i mükerrem
Cemâlin nûrunu seyreden âdem
Firdevsi, Cennet-i âlâyı neyler
Şu dünyaya geldi nice enbiyâ
Hakk'a vasıl olan irdi ma‘nayâ
Aşka düşenlerden âşık Sabriyâ
Saltanatı mülkü dünyayı neyler (Onay 1930: 296)
Koşma
Rahmeyle hâlime kaçma sevdiğim
Ben gibi hüsnüne âşık bulunmaz
Sırrını nadane açma sevdiğim
Şimdi bu alemde sadık bulunmaz
Bu aşk-u muhabbet geleli sere
Oluruz mübtela gerçi dilbere
Cihanın hubları gelse bir yere
Bana senden özke ma'şuk bulunmaz
Zümre-i aşıkan bir yana gelse
Âlemde mert olan meydana gelse
Sana can vermeye kurbana gelse
Yine benden evvel lâyık bulunmaz
Ararsan mescid-ü meyhanelerde
Aşk ile mest olan mestanelerde
Şem-i ruhsarına pervanelerde
(Sabri) gibi bağrı yanık bulunmaz (Onay 1930: 294)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Divan
Ey gönül âşık isen ol yâri sen sende ara
Ahdine sâdık isen dil-dârı sen sende ara
Müşkülün bir mürşide sor, zerre şüphen kalmasın
Kalb-i çeşmini oyar, esrârı sen sende ara
Heft tamû, heşt cennet, cümle eşyâ sendedir
Bir nazar kıl cümleye her vârı sen sende ara
Çâr-anâsır içre gelmezden ezel bir nûr idi
Zât-ı zâtından senin envârı sen sende ara
Ârif isen bakma gayrı nesneye sen Sabriyâ
Kasr-ı dil tahtında bul Hünkârı sen sende ara (Onay 1930: 285)
Nefes
Yâ İlâhî! Sana âşık olanlar
Cihânda devlet-i dârâyı neyler
Kalbi fâsık, hem İblis'e uyanlar
Mescid-i Aksâ'yı, Kübrâ'yı neyler
Kemâli kâf u nûn zuhûr-i âdem
Kâfı kalıp olmuş beyt-i mükerrem
Cemâlin nûrunu seyreden âdem
Firdevsi, Cennet-i âlâyı neyler
Şu dünyaya geldi nice enbiyâ
Hakk'a vasıl olan irdi ma‘nayâ
Aşka düşenlerden âşık Sabriyâ
Saltanatı mülkü dünyayı neyler (Onay 1930: 296)
Koşma
Rahmeyle hâlime kaçma sevdiğim
Ben gibi hüsnüne âşık bulunmaz
Sırrını nadane açma sevdiğim
Şimdi bu alemde sadık bulunmaz
Bu aşk-u muhabbet geleli sere
Oluruz mübtela gerçi dilbere
Cihanın hubları gelse bir yere
Bana senden özke ma'şuk bulunmaz
Zümre-i aşıkan bir yana gelse
Âlemde mert olan meydana gelse
Sana can vermeye kurbana gelse
Yine benden evvel lâyık bulunmaz
Ararsan mescid-ü meyhanelerde
Aşk ile mest olan mestanelerde
Şem-i ruhsarına pervanelerde
(Sabri) gibi bağrı yanık bulunmaz (Onay 1930: 294)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Divan
Ey gönül âşık isen ol yâri sen sende ara
Ahdine sâdık isen dil-dârı sen sende ara
Müşkülün bir mürşide sor, zerre şüphen kalmasın
Kalb-i çeşmini oyar, esrârı sen sende ara
Heft tamû, heşt cennet, cümle eşyâ sendedir
Bir nazar kıl cümleye her vârı sen sende ara
Çâr-anâsır içre gelmezden ezel bir nûr idi
Zât-ı zâtından senin envârı sen sende ara
Ârif isen bakma gayrı nesneye sen Sabriyâ
Kasr-ı dil tahtında bul Hünkârı sen sende ara (Onay 1930: 285)
Yâ İlâhî! Sana âşık olanlar
Cihânda devlet-i dârâyı neyler
Kalbi fâsık, hem İblis'e uyanlar
Mescid-i Aksâ'yı, Kübrâ'yı neyler
Kemâli kâf u nûn zuhûr-i âdem
Kâfı kalıp olmuş beyt-i mükerrem
Cemâlin nûrunu seyreden âdem
Firdevsi, Cennet-i âlâyı neyler
Şu dünyaya geldi nice enbiyâ
Hakk'a vasıl olan irdi ma‘nayâ
Aşka düşenlerden âşık Sabriyâ
Saltanatı mülkü dünyayı neyler (Onay 1930: 296)
Koşma
Rahmeyle hâlime kaçma sevdiğim
Ben gibi hüsnüne âşık bulunmaz
Sırrını nadane açma sevdiğim
Şimdi bu alemde sadık bulunmaz
Bu aşk-u muhabbet geleli sere
Oluruz mübtela gerçi dilbere
Cihanın hubları gelse bir yere
Bana senden özke ma'şuk bulunmaz
Zümre-i aşıkan bir yana gelse
Âlemde mert olan meydana gelse
Sana can vermeye kurbana gelse
Yine benden evvel lâyık bulunmaz
Ararsan mescid-ü meyhanelerde
Aşk ile mest olan mestanelerde
Şem-i ruhsarına pervanelerde
(Sabri) gibi bağrı yanık bulunmaz (Onay 1930: 294)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Ali Hikmet Eren | d. 10 Mart 1972 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HURREM, İbrâhim, Çankırılı | d. ? - ö. 1824 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Mine Sultan Ünver | d. 1980 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Ali Hikmet Eren | d. 10 Mart 1972 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | HURREM, İbrâhim, Çankırılı | d. ? - ö. 1824 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Mine Sultan Ünver | d. 1980 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Ali Hikmet Eren | d. 10 Mart 1972 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HURREM, İbrâhim, Çankırılı | d. ? - ö. 1824 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Mine Sultan Ünver | d. 1980 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Ali Hikmet Eren | d. 10 Mart 1972 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | HURREM, İbrâhim, Çankırılı | d. ? - ö. 1824 | Meslek | Görüntüle |
12 | Mine Sultan Ünver | d. 1980 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Ali Hikmet Eren | d. 10 Mart 1972 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | HURREM, İbrâhim, Çankırılı | d. ? - ö. 1824 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Mine Sultan Ünver | d. 1980 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Ali Hikmet Eren | d. 10 Mart 1972 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HURREM, İbrâhim, Çankırılı | d. ? - ö. 1824 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Mine Sultan Ünver | d. 1980 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |