SA'ÎD

(d. ?/? - ö. 1232-38 arası?/1817-22 arası?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Şair tezkirelerinde kendisine yer bulamamış bir şairdir. Onun hakkında bilinenler şiirlerindeki bilgi kırıntılarının bir araya getirilmesinden ibarettir. Şairin nasıl bir eğitim aldığı, ne işle uğraştığına ilişkin de bir bilgi yoktur. Sa’îd'in şiirleri içerisindeki en eski tarih, şeyhi Abbas Baba'nın ölümü münasebetiyle yazdığı tarih manzumesidir. Mürşidi Abbas Baba 1218/1803-04 tarihinde vefat ettiğine göre Sa’îd, bu dönemde şiir yazacak ve tarih düşürecek kadar bir birikime sahip olmalıdır. Bu hususlar dikkate alındığında şairin doğumunun en geç 18. yüzyılın ikinci yarısında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Farsça şiirlerinin de olması şiir yazacak kadar Farsça bilgisine sahip olduğunu gösterir. Dolayısıyla şairin içinde bulunduğu gelenek içerisinde de olsa belli düzeyde eğitim aldığını söylemek mümkündür. Şiirleri içerisinde aruz ölçüsü yanında hece ölçüsü ile de yazılmış şiirleri vardır. Üslubunda klasik şiirin genel havasının etkisi görünse de zaman zaman karşılaştığımız vezin hataları, kafiye problemleri şairin klasik edebiyat kültürüne dair gelenek içerisinde ve çevresinden edindiği bilgi ve yönlendirmelerin dışında özel bir eğitim almadığı yönündedir. Sa’îd'in Kalkandelen, Gostivar, Serakin, Palçiste gibi yerlere dair yazdığı şehrengiz tarzı şiirlerinden bu bölgede yaşadığı çıkarımını yapabiliriz. Coğrafi olarak Kalkandelen, Gostivar, Palçiste ve Serakin birbirine çok yakın yerleşim yerleridir. O dönem içerisinde Kalkandelen ve Gostivar bugünkü gibi büyük yerleşim yerleridir. Serakin ve Palçiste daha küçük yerleşim birimleri, hatta köylerdir. Muhtemeldir ki Sa’îd bu köylerden birisinde doğmuş gerek tarikat ilişkileri ve gerekse başka münasebetlerle Kalkandelen ve Gostivar'a gidip gelmiş belki de oralardan birisine yerleşmiştir. Sa’îd'in ne kadar bir süre hayatta kaldığı konusunda da net bilgiler yoktur. Şiirleri içerindeki en son tarihler 1232/1816-17'yi göstermektedir. Bunlardan birisi Receb Paşa'nın Serakin'de Vardar nehri kenarına yaptırdığı kaldırım münasebetiyle yazdığı tarih manzumesidir. Aynı tarihe rastgelen ikinci manzume de Vardar nehrinin taşması sonucu Serakin'i su basmasını konu alan şiiridir. Buna göre şairin 1232/1816-17 yıllarında hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Receb Paşa’nın ölüm tarihi 1238/1822 olup mezarı Harabâtî Baba Tekkesinde’dir (Kalafat 1998: 87). Sa’îd, yaşadığı dönemde bu bölgede etkin olan Receb Paşa'nın ve ailesinin yardımlarını görmüştür. Gostivar şehrinin medhinde kaleme aldığı manzumesinde Receb Paşa’nın kendisinin koruyucusu olduğunu, Kalkandelen şehrinin mehdinde de Receb Paşa'nın Kalkandelen'i adaletle süslediğini ifade eder. Sa’îd’in kendisinden yardım gördüğü, şiirleri içerisinde müteaddit defalar adını andığı Receb Paşa’nın ölümünden söz etmemesi şairin 1238/1822 tarihinden önce ölmüş olabileceğini düşündürmektedir. Bu bilgilerden hareketle Sa’îd'in 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın başlarında hayatta olduğu, ölüm tarihinin 1817-22 yılları arasında olmasının kuvvetle muhtemel olduğu ileri sürülebilir.
Sa’îd, Bektaşi dervişidir. Abbas Baba onun ilk mürşididir. Şairin "Şeyh Mustafa Baba'nın gevheri", "Pîr Adulkadir'in gonca gülü", "Şeyh Abbas Baba'nın gönül sırrı", “Prizren Kadirî Dergâhı sahibi" dediği Şeyh Eyyub Efendi de Sa’îd’in Abbas Baba'nın ölümünden sonra tabi olduğu mürşidi veya en azından kendisinden icazet aldığı bir isim olarak görünmektedir.
Şairin elimizdeki cönkte irili ufaklı 36 manzumesi vardır. Şiir geleneği içerisinde halk şiiri ile divan şiiri arasında sayılabilecek bir yerde durur. Şiirlerinin nazım şekli, türü ve şiirlerinde kullandığı vezinleri bunun önemli göstergeleridir. Şiirlerinde Rumeli'ye has söyleyişi dikkat çeker. Devrine göre sade bir dil kullandığını söylemek mümkündür. Şiirleri içerisinde yer alan Farsça manzumeleri onun Farsçaya vukufiyetini gösterir. Muamma tarzındaki kimi nükte ve cevapları da şairin bu alandaki maharetini yansıtır. Şiirlerinin konusu içerisinde tasavvuf önemli bir yer tutar. Bunun dışında şair, yaşadığı bölgeye ve döneme ait gerek şehrengiz türündeki şiirlerinde, gerek tarihlerinde ve gerekse medhiyelerinde devrin ve bölgenin fiziki, sosyal ve tarihî dokusuna dair birçok hususa ışık tutacak bilgiler barındırır. Şiirlerinde kullandığı dil, devrine göre sade bir dildir. Rumeli ağzını yansıtır. Tekid için "be" kullanımı Sa’îd'in şiirlerinde fark edilir derecededir. Şairin Rumeli ağzı bu söyleyişlerle sınırlı kalmaz. Aruzla yazdığı bir şiirde "söyler" olarak imla edilen kelimeyi "süler" okuyup vezne uydurur. "Değil" kelimesinin imlasını "dîl" okunacak biçimde yazar. Sa’îd'nin şiirlerinin yelpazesi geniştir. Bir taraftan tasavvuf ağırlıklı şiirler kaleme alırken bir taraftan da laubaliliğe varan ifadede şiirleri vardır. Yeme içme arzusunu dile getiren, yemeğin nasıl bir terkiple hazırlandığını da ifade eden şiirleri, yeri gelince ağır hicvi görülür. Sa’îd'in şiirlerinde dikkat çeken bir başka hususiyet de çeşitli konular için yazdığı tarihlerdir.

Kaynakça

Aydemir, Yaşar ve Abdülkadir Hayber (2007). Makedonya Kütüphaneleri Türkçe Yazma Eserler Katalogu. Ankara: TİKA Yay.

Cönk. Makedonya Millî Kütüphanesi (Narodna İ Univerzitetska Biblioteka Skopje). Oriantal Manuscript Turk I. OMCT I. 150.

Kalafat, Yaşar (1986). “Bedri Noyan Dedebaba ve Balkanlarda Bektaşilik”. Türk Kültürü ve Hacıbektaş Velî Araştırma Dergisi. (6): 81-98.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. YAŞAR AYDEMİR
Yayın Tarihi: 02.11.2014
Güncelleme Tarihi: 01.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel Der Medh-i Serakin
İricek nev-bahâr faslı gönülleri güşâd eyler
Gelür nutka kamu murgân zebân ile senâ eyler

Bu demde tâlib-i bâde getürüp yârını yâde
Olurlar gamdan âzâde mekânın murgzâr eyler

Olar kim terk ide varın irür hoş-bûyına yârin
Görür mahbûbın âsârın cihânun medhini söyler

Bugünlerde mesîregâh gönül arzû kılup nâgâh
Bulup bir hoş-zebân hem-râh ki her dem hasb-i hâl söyler

Duhâ vakti süvâr olduk ol ʿâlî râha yüz sürdük
Sürûr ile revân olduk öterdi çevre bülbüller

İrişdük şol yire ey yâr ki her dem gönül arzûlar
Kamu etrâfa çemenzâr döşenmiş sebz hâlîler

Degüldür vasfını imkân teferrücgâh her ʿirfân
Ne yana eylesen seyrân irür bir gûne cümbüşler

Donanmış her yana eşcâr ihâtâ eylemiş enhâr
Kuşatmış bir yanın Vardar gice gündüz akup çağlar

Hudâvendî bir âlî-şâh işit sözümi ol âgâh
Anun pâyine şems ü mâh kılur minnet süre yüzler

Anı vasf itme mîm ol sen çü haddün yok otur epsem
Anun mehdinde kalur kem dirilse niçe Câmîler

Kurulmuş yüce bir eyvân ider ʿâlemleri seyrân
Derûnda mânend-i şâhân saʿâdetle durur begler

Birisi Fahri Yûşân'dur ki ol kâmil-i insândur
Mufaddal beyneˈl-akrândur tarîkatda odur rehber

Birisi ʿAbdurahmân'ı bulup mesned-i şâhânı
İder derdlere dermânı ʿadâlet-bahşını söyler

Cemâli nûr-ı Yezdân'dur Hak'un lutfına bürhândur
Bize bir mahz-ı ihsândur vücûda geldi ʿâdiller

Biri Hıfzî ol ʿâlî-şâh ider gıbta felekde mâh
Dehânından anun hergâh akar dürr ile gevherler

Birisi Şâh Velî'dür sehâda sanki ʿAli'dür
Şecîʿler içre vâlîdür sözi arslan gibi gürler

Biri Mîr Hasan ol şâh çeker havfın olan gümrâh
Ana her dem ola hem-râh ʿavn-i Şâh ʿAli Haydar

İrişdi gözüme bir dem ulu zâtı sezer âdem
Celâleddîn ol mîrüm şakır bülbül gibi söyler

İlâhî câvidân eyle kamusını saʿâdetle
Sehâvetle ʿadâletle olalar dâ'imâ yekser

Ol eyvânun sana vasfın ne mümkin eyleye şerhin
Anun cismin dahi resmin derilse niçe şâʿirler

Bir etrâfı dahi cümle donanmış otalar birle
Mukîm olmış merâtible tevâbiʿler bahâdırlar

Bu mevziʿ dilde bir köydür Serâkin'le müsemmâdur
Ne köy san şehr-i aʿzamdur gelicek anda vâlîler

Ko etrâf ana muhtâc toyunur anda niçe aç
Sezâdur vire ana baç Saʿîd şehr ü gerek köyler
(Cönk. Makedonya Millî Kütüphanesi (Narodna İ Univerzitetska Biblioteka Skopje). Oriantal Manuscript Turk I. OMCT I. 150. 16-17.)

11'li heceyle yazdığı bir şiiri
Ahbâb ile bir gün sohbet iderken
Gönlüme bir ʿaceb safâdur geldi
Gezüp dil mülkini seyrân iderken
Cân kulagına bir hoş sadâ geldi

Bir sadâ ki şevki irişdi câna
Ol zevkün takrîri gelmez lisâna
Hayret ile bakar iken her yana
Erenler nişânı sancak göründi

Görince taʿzîma kıldık kıyâmı
ʿAceb kimdür didük bunun imâmı
Anı gördüm göñlümün dilârâmı
Şeyh Eyyûb Efendi kendidür geldi

Dizilmiş erkân ile önde dervîşler
Kimi kudûm çalar kimisi zencler
Hû ismini dilde izhâr iderler
ʿAli gibi heybet salarak geldi

At üstünde arslan gibi oturmış
Çifte turasını hû ile dizmiş
Naz'rile dilleri vecde getürmiş
Şeyh Mustafâ Baba'nun gevheri geldi

Kendisi bir erdir hem erzâdedür
Pîr ʿAbdulkâdir'in gonca gülidür
Şeyh Abbas Baba'nun sırr-ı dilidür
Dil mülküne sultân olanum geldi

Erenlerden budur niyâzum her-gâh
Himmetleri olsun Saʿîde hem-râh
Şehr-i Pirizren'de sâhib-i dergâh
Tarîk-i Kadrî'nün bir şâh[ı] geldi
(Cönk. Makedonya Millî Kütüphanesi (Narodna İ Univerzitetska Biblioteka Skopje). Oriantal Manuscript Turk I. OMCT I. 150. 7.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Kazım Özalpd. 1880 - ö. 6 Haziran 1967Doğum YeriGörüntüle
2Asım İsmet Kültürd. 1898 - ö. 5 Eylül 1960Doğum YeriGörüntüle
3Şevket Radod. 1913 - ö. 10 Nisan 1988Doğum YeriGörüntüle
4Kazım Özalpd. 1880 - ö. 6 Haziran 1967Doğum YılıGörüntüle
5Asım İsmet Kültürd. 1898 - ö. 5 Eylül 1960Doğum YılıGörüntüle
6Şevket Radod. 1913 - ö. 10 Nisan 1988Doğum YılıGörüntüle
7Kazım Özalpd. 1880 - ö. 6 Haziran 1967Ölüm YılıGörüntüle
8Asım İsmet Kültürd. 1898 - ö. 5 Eylül 1960Ölüm YılıGörüntüle
9Şevket Radod. 1913 - ö. 10 Nisan 1988Ölüm YılıGörüntüle
10Kazım Özalpd. 1880 - ö. 6 Haziran 1967Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Asım İsmet Kültürd. 1898 - ö. 5 Eylül 1960Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12Şevket Radod. 1913 - ö. 10 Nisan 1988Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13Kazım Özalpd. 1880 - ö. 6 Haziran 1967Madde AdıGörüntüle
14Asım İsmet Kültürd. 1898 - ö. 5 Eylül 1960Madde AdıGörüntüle
15Şevket Radod. 1913 - ö. 10 Nisan 1988Madde AdıGörüntüle