Madde Detay
SELÎM SÂBİT EFENDİ
(d. 1245/1829 - ö. 1309/1911)
eğitim bilimci
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
1245/1829 senesinde, Kırklareli'nin Saray ilçesine bağlı bulunan Vize kasabasında, çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası, Mehmet Ağa’dır. İlköğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra İstanbul’a gelerek Fatih Medresesi’ndeki dersleri takip etmiş ve “ulûm-ı Arabiye’de tekmîl-i nüsh-ile icâzetnâme” almıştır. Daha sonra, Osmanlı Devleti’nin ilk erkek öğretmen okulu olarak 1848 yılında, İstanbul’da açılmış olan Darulmuallimîn'e kaydolmuştur. Tevfik Efendi’den Farsça, Esseyyid Osmân Sâib Efendi’den cebir ve geometri, Yahyâ Tevfîk Efendi’den Arapça ve tarih dersleri okuyarak 1854 yılında darülmualliminin ilk mezunlarından olmuştur. 1856 yılında Hoca Tahsin Efendi ile birlikte Paris’e gönderilmiştir. Altı yıl boyunca Fransızca, Hesap, Cebir, Hendese, Müsellesât, Cerr-i Eskâl, Heyet, Hikmet-i Tabiiye alanlarında eğitim almıştır. Paris yıllarında, ekonomi-politik de tahsil eden Selîm Sâbit, öğrenimi sırasında Paris’te açılmış olan Mekteb-i Osmanî’de, Muradyan Mektebinde ve daha başka birçok eğitim merkezinde Türkçe öğretmenliği yapmıştır. 1861 senesinde, tahsilini tamamlayarak İstanbul’a geri dönmüştür. İlk olarak Süleymaniye semtinde açılan bir taş mektepte eğitim vermiştir. Fransız eğitim sisteminden etkilenerek Batı’nın bilimsel metotlarını benimseyen Selim Sâbit, fikir babalığını da yaptığı usul-i cedide göre eğitim ve öğretimi ilk defa bu okulda uygulamıştır. 1868 yılında, Mekteb-i Sultânî müdür-i sâniliğine getirilen Selim Sâbit Efendi, Fransız asıllı ikinci müdürle geçinememiş, bu sebeple 23 Eylül 1869’da Meclis-i Kebîr-i Maarif üyeliğine atanmıştır. Yine aynı tarihte darülfünunda Türk Edebiyatı öğretmenliğine de tayin olunarak söz konusu iki vazifeyi birlikte yürütmüştür. 1872’de Meclis-i Kebîr-i Maarif ikinci başkanlığına tayin olunan Selim Sâbit, bu görevini 27 Aralık 1875 tarihine kadar sürdürmüş, sonra tekrar Meclis-i Kebîr-i Maarif üyeliğine dönmüştür. 13 Haziran 1879’da becayiş usulüyle Mekâtib-i Rüştiye İdaresi müdürlüğüne tayin olunmuştur. Aynı yıl içinde Selîm Sâbit Efendi’nin rütbesi, “Rütbe-i Ûla Sınıf-ı Sâniliğine” yükseltilmiştir. 31 Temmuz 1884 tarihinde ise ikinci rütbeden Mecidiyye Nişânı ile taltif edilmiştir. 16 Kasım 1884’te Meclis-i Kebîr-i Maarif üyeliğine son kez dönmüş, daha sonra 22 Kasım 1886 tarihinde, becayiş suretiyle Encümen-i Teftiş ve Muâyene Riyâseti’ne tayin olunmuştur. İlkokullar için yazmış olduğu Muhtasar Târîh-i Osmânî adlı ders kitabında, Sultân Abdülazîz’in tahttan indirilişi ve ölümü hakkında sarf ettiği, “Evâhir-i saltanatlarında umûr-u idâreye bazı mertebe sekte geldiğinden müşârünileyh hal olunup, yerine Sultân Murâd-ı Hâmis iclâs edilmiş ve bir ay sonra Abdülazîz kendi kendini telef etmiş.” satırlarının dikkat çekmesi üzerine 3 Ocak 1888 tarihinde, Encümen-i Teftiş ve Muâyene Riyâseti görevinden azledilmiştir. Bahsi geçen azledilme olayından sonra Selîm Sâbit Efendi’nin eğitim hayatının başlangıcından beri süregelen parlak geçmişi, kâbusa dönüşmüştür. İki yıl üç ay kadar zaruret içinde bekledikten sonra Zühtü Paşa zamanında, 9 Nisan 1890 tarihinde emekliye sevk edilmiştir. Selîm Sâbit Efendi, emekliye ayrıldıktan sonra darülmuallimin psikoloji öğretmenliğine tayin edilmiştir. Burada ikisi iptidaide, ikisi rüştiyede, üçü âliyede olmak üzere toplam yedi senelik öğretmenlik hayatı olmuştur. İhtişamlı bir geçmişin ardından pek de hoşnut olmadığı bir hayatı yaşamak zorunda kalan Selîm Sâbit Efendi, ömrünün sonlarına doğru sağırlaşmış kulakları ile hayatını idame ettirmek zorunda kalmış ve nihayet 5 Ocak 1911 tarihinde Sarıyer’deki evinde vefat ederek Eyüp’te, Kaşgarî Dergâhı yakınlarında bulunan aile kabristanına defnedilmiştir.
Eserleri şunlardır:
1. Risâle-i Elifbâiyye: Dönemin Maarif Nezareti tarafından, sıbyan mekteplerinde ders kitabı olarak okutturulmak üzere bastırılmış olan bu eser, Selîm Sâbit Efendi’nin yazmış olduğu eserlerin ilkidir. 1280/1863 yılında kaleme alınmış, ilkin Risâle-i Elifbâiyye, daha sonra Elifbâ-yi Osmânî adıyla birçok kez yayımlanmıştır. Risâle-i Elifbâiyye, okuma-yazma öğretimi tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Eser alfabe eğitimine güne kadar kullanılan klasik “Elifbâ cüzü”ne nazaran birçok yenilik getirmiştir.
2. Hamîdiye Kütüphânesi’nde Mahfûz Kütüb-i Mevcûdenin Defteridir: Maarif Nezareti tarafından, “İstanbul’da bulunan kütüphanelerin gözden geçirilmesi ve bu kütüphanelerdeki eserleri içeren numune defterlerin düzenlenmesi” vazifesiyle ortaya çıkan bu eserde Lala İsmail Efendi tarafından Hamîdiye Kütüphanesi’ne bırakılmış olan yedi yüz altmış sayfalık dört kıymetli eser, Selîm Sâbit Efendi’nin başkanlığını üstlendiği bir grup tarafından fişlenmiştir. Selîm Sâbit Efendi’nin adı geçen eseri, bugün Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde 105512 numarayla kayıtlıdır.
3. Mi’yâru’l-Kelâm: Maarif Nezareti tarafından Rüştiye Mektepleri’nde okutturulmak üzere basılan eserin ilk baskısı 1287/1870 yılında yapılmıştır. Kitapta genel olarak cümle, cümle çeşitleri, isim cümlesi, fiil, fiil cümlesi, aruz vezni, imale, zihaf, vezin hataları, zihaf çeşitleri, söz sanatları, redif, kafiye, kafiye türleri, nazım biçimleri gibi konuların üzerinde durulur.
4. Muhtasar Coğrafya Risâlesi: Uzun yıllar, sıbyan mekteplerinde ders kitabı olarak okutulan bu eserin ilk baskısı 1287/1870 tarihlidir. Bu eserinde Selîm Sâbit Efendi, harita kavramını enine boyuna anlatıp haritaları tanıttıktan sonra karalar, kıtalar, denizler, adalar, yarımadalar, dil, burun, ova, çöl, dağ, sıradağ, yanardağ, derbent, körfez, liman, boğaz, ırmak, göl, ark, havuz vb. konuları genişçe ele alır ve ilköğretim öğrencileri seviyesinde anlatır.
5. Muhtasar Hesâb Risâlesi: Bu eserde dört işlem konu edilmektedir. Kitabın ilk baskısı 1290/1873 yılında İstanbul’da yapılmıştır.
6. Muhtasar Sarf-ı Osmânî: Selîm Sâbit’in sıbyan mekteplerinde öğrenim gören çocuklara, Türkçe dil kaidelerini öğretmek gayesiyle yazdığı kitapların ikincisidir. Yazarın bu maksatla kaleme aldığı diğer kitap ise Nahv-i Osmânî’dir. Eserin ilk baskısı 1290/1873 yılında yapılmıştır.
7. Muhtasar Târîh-i Osmânî: Eser, ilk olarak 1291/1874 yılında Matbaa-i Âmire’de basılmıştır. Selim Sâbit Efendi, bu eserde ilk Osmanlı padişahı Osmân Bey’den, 33. Osmanlı padişahı Sultân Abdülmecîd devrine kadar geniş bir dönemi ele alır.
8. Nahv-i Osmânî: Eser, ilk olarak 1298/1881 yılında, İstanbul’da basılmış ve uzun yıllar Rüştiye Mektepleri’nde ders kitabı olarak okutulmuştur. Kitapta harf, cümle, cümle kuruluşu, cümle çeşitleri, isim, fiil, mübtedâ, haber, mef’ul çeşitleri ve tamamlamalar gibi cümle bilgisiyle alakalı olan konular işlenmiştir.
9. Rehnümâ-yı Muallimîn: İlk kez 1287/1870 yılında yayımlanmıştır. Eserin daha sonra Rüştiye Mektepleri’nde okutulmak üzere defalarca baskısı yapılmıştır. Selîm Sâbit Efendi’ye asıl şöhretini kazandıran eseri budur. İlköğretimle ilgili olan bu kitabında Selîm Sâbit, “usul-i cedit” adını verdiği, yeni bir eğitim metodu ortaya koymuş ve bu metodun esaslarını açıklamıştır. Zamanın ilkokul öğretmenlerine yol gösterici birçok malumat veren Rehnümâ-yı Muallimîn’de yazar, öğretmenlerin ders araç ve gereçlerinden nasıl yaralanacağına kadar birçok ayrıntıya yer verir.
10. Tahvîl-i Mikyâs Levhâları: İlk ve son olarak 1287/1871 yılında İstanbul Şevki Bey Matbaası’nda basılan bu eser eskiden kullanılan arşın, endaze, murabba, aşar vb. ağırlık ve uzunluk ölçü birimlerini modern ölçü birimlerine çevirmeye yarayan tablo ve çizelgelerden oluşmaktadır. 47 sayfadır.
11. Yengi Elifbâ-yı Türkî: Bu eser, Selîm Sâbit Efendi’nin Risâle-i Elifbâiyye adlı kitabının Tatar Türkçesine çevrilmek suretiyle Kazan’da basılmış hâlidir.
Selîm Sâbit Efendi gerek kendisinin gerekse ilmî sahalarda yapmış olduğu araştırma ve yayınların çok yönlülüğüyle tanınmış, yine bu nedenle yaşadığı dönemdeki birçok ilim erbabından ayrılarak eğitim tarihinde kendisine mahsus bir alan oluşturmuş önemli bir şahsiyettir. Kendi devrindeki eğitim sisteminin bütün kademelerinde öğretmenlik yapmış olan Selîm Sâbit Efendi, seksen bir yıllık ömrüne ilmin muhtelif sahalarında verilmiş birçok eser sığdırmıştır.
Kaynakça
Akyüz, Yahya (1995). “İlk Çağdaş Eğitim Bilimcimiz: Vizeli Selim Sâbit Efendi”. Tarih ve Toplum. 34 (201): 15-21.
Aşıkoğlu, Nevzat (1995). “Selim Sâbit ve Rehnümâ-yı Muallimîn Adlı Eserindeki Eğitim Görüşleri”. Diyanet İlmi Dergi. 31(4): 115-120.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Sicil-i Ahvâl Defteri. Nu.1. 260
Bilim, Cahit (1985). “Selim Sâbit Efendi ve Rehnüma-i Muallimin”. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. 1 (2): 97-107.
Birinci, Ali (1991). “Bir Kaderi Değiştiren Kitap, Selim Sabit Efendi ve Eseri Muhtasar Tarih-i Osmânî". Dergâh. 2(15): 18-34.
Çınar, Ali Osman (2000). “Modern Eğitimci Selim Sâbit Efendi ve Sözün Ölçütü: Miyârü’l-kelâm”. Uluslararası Vize Tarih ve Kültürü Sempozyumu. Vize. 203-215.
Gökçe, Hasan (hzl.)(2007). Selim Sâbit Miyârü'l-Kelâm: Metin, İnceleme, Sözlük. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Kaçalin, Mustafa (1992). “Eğitimci Selim Sâbit Efendi [1829–1911] ve Abece Çalışmaları”. Uluslararası Vize Tarih ve Kültürü Sempozyumu. Kırklareli: 160-161.
Kara, Ahmet (1992). Selim Sâbit’te Eğitim. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Temizyürek, Fahri (2000). “Eğitim Tarihimizde Önemli Bir İsim Selim Sabit Efendi”. Uluslararası Vize Tarih ve Kültürü Sempozyumu. Kırklareli: 220-230.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ HASAN GÖKÇEYayın Tarihi: 08.01.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Mi'yâru'l-Kelâm'dan
Fasl-ı Evvel Der-Beyân-ı Te’lîf-i Kelâm
Ma‛lûm ola ki kelâm iki kısımdır kelâm-ı nefsî kelâm-ı lafzî. Kelâm-ı nefsî mütekellimin nefs ü zihninde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeden ‛ibâretdir. Kelâm-ı lafzî zihinde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeyi kavâlib-i elfâza ifrâğ ve isâğa ederek mütekellimin bast ve îrâd eylediği nutk ve ‛ibâreye denilür ki kavâ‛id-i sarfiyye ve terâkîb-i nahviyeye tevfîkan birtakım cümle ve mütemmimât-ı cümlenin te’lîf ve terkîbinden hâsıl olur. Cümle dahi fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛il veyâhud mübtedâ ile haberden terekküb edüp muhâtaba fâ’ide-i tâmme ifâde eden söze derler ki iki nev‛dir: Cümle-i Fi‛liye, Cümle-i İsmiye. Cümle-i Fi‛liye mutlakâ fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛ilden terkîb olunan ‛ibâredir ki fi‛llerin âhirine birtakım zamîr-i nisbîler ‛ilâvesiyle tahassul edüp hükmün teceddüd ve hudûsuna delâlet eder. Misâl: “Efendi geldi. Da‛vâ görüldü.” gibi. Nitekim misâl-i mezkûr iki cümleyi şâmil olup cümle-i ûlâda geldi lafzı fi‛l, efendi lafzı fâ‛il ve cümle-i sâniyede kezâlik görüldü lafzı fi‛l, da‛vâ lafzı nâ’ib-i fâ‛il oldukları cihetle cümleteyn-i mezkûreteyn fi‛l ile fâ‛il ve nâ’ib-i fâ‛ilden terekküb etmişlerdir.
(Gökçe, Hasan (hzl.) (2007). Selîm Sâbit, Miyârü'l-Kelâm: Metin, İnceleme, Sözlük. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 65.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 08.01.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Mi'yâru'l-Kelâm'dan
Fasl-ı Evvel Der-Beyân-ı Te’lîf-i Kelâm
Ma‛lûm ola ki kelâm iki kısımdır kelâm-ı nefsî kelâm-ı lafzî. Kelâm-ı nefsî mütekellimin nefs ü zihninde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeden ‛ibâretdir. Kelâm-ı lafzî zihinde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeyi kavâlib-i elfâza ifrâğ ve isâğa ederek mütekellimin bast ve îrâd eylediği nutk ve ‛ibâreye denilür ki kavâ‛id-i sarfiyye ve terâkîb-i nahviyeye tevfîkan birtakım cümle ve mütemmimât-ı cümlenin te’lîf ve terkîbinden hâsıl olur. Cümle dahi fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛il veyâhud mübtedâ ile haberden terekküb edüp muhâtaba fâ’ide-i tâmme ifâde eden söze derler ki iki nev‛dir: Cümle-i Fi‛liye, Cümle-i İsmiye. Cümle-i Fi‛liye mutlakâ fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛ilden terkîb olunan ‛ibâredir ki fi‛llerin âhirine birtakım zamîr-i nisbîler ‛ilâvesiyle tahassul edüp hükmün teceddüd ve hudûsuna delâlet eder. Misâl: “Efendi geldi. Da‛vâ görüldü.” gibi. Nitekim misâl-i mezkûr iki cümleyi şâmil olup cümle-i ûlâda geldi lafzı fi‛l, efendi lafzı fâ‛il ve cümle-i sâniyede kezâlik görüldü lafzı fi‛l, da‛vâ lafzı nâ’ib-i fâ‛il oldukları cihetle cümleteyn-i mezkûreteyn fi‛l ile fâ‛il ve nâ’ib-i fâ‛ilden terekküb etmişlerdir.
(Gökçe, Hasan (hzl.) (2007). Selîm Sâbit, Miyârü'l-Kelâm: Metin, İnceleme, Sözlük. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 65.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Mi'yâru'l-Kelâm'dan
Fasl-ı Evvel Der-Beyân-ı Te’lîf-i Kelâm
Ma‛lûm ola ki kelâm iki kısımdır kelâm-ı nefsî kelâm-ı lafzî. Kelâm-ı nefsî mütekellimin nefs ü zihninde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeden ‛ibâretdir. Kelâm-ı lafzî zihinde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeyi kavâlib-i elfâza ifrâğ ve isâğa ederek mütekellimin bast ve îrâd eylediği nutk ve ‛ibâreye denilür ki kavâ‛id-i sarfiyye ve terâkîb-i nahviyeye tevfîkan birtakım cümle ve mütemmimât-ı cümlenin te’lîf ve terkîbinden hâsıl olur. Cümle dahi fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛il veyâhud mübtedâ ile haberden terekküb edüp muhâtaba fâ’ide-i tâmme ifâde eden söze derler ki iki nev‛dir: Cümle-i Fi‛liye, Cümle-i İsmiye. Cümle-i Fi‛liye mutlakâ fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛ilden terkîb olunan ‛ibâredir ki fi‛llerin âhirine birtakım zamîr-i nisbîler ‛ilâvesiyle tahassul edüp hükmün teceddüd ve hudûsuna delâlet eder. Misâl: “Efendi geldi. Da‛vâ görüldü.” gibi. Nitekim misâl-i mezkûr iki cümleyi şâmil olup cümle-i ûlâda geldi lafzı fi‛l, efendi lafzı fâ‛il ve cümle-i sâniyede kezâlik görüldü lafzı fi‛l, da‛vâ lafzı nâ’ib-i fâ‛il oldukları cihetle cümleteyn-i mezkûreteyn fi‛l ile fâ‛il ve nâ’ib-i fâ‛ilden terekküb etmişlerdir.
(Gökçe, Hasan (hzl.) (2007). Selîm Sâbit, Miyârü'l-Kelâm: Metin, İnceleme, Sözlük. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 65.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Mi'yâru'l-Kelâm'dan
Fasl-ı Evvel Der-Beyân-ı Te’lîf-i Kelâm
Ma‛lûm ola ki kelâm iki kısımdır kelâm-ı nefsî kelâm-ı lafzî. Kelâm-ı nefsî mütekellimin nefs ü zihninde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeden ‛ibâretdir. Kelâm-ı lafzî zihinde mutasavver olan ma‛ânî-i mürettebeyi kavâlib-i elfâza ifrâğ ve isâğa ederek mütekellimin bast ve îrâd eylediği nutk ve ‛ibâreye denilür ki kavâ‛id-i sarfiyye ve terâkîb-i nahviyeye tevfîkan birtakım cümle ve mütemmimât-ı cümlenin te’lîf ve terkîbinden hâsıl olur. Cümle dahi fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛il veyâhud mübtedâ ile haberden terekküb edüp muhâtaba fâ’ide-i tâmme ifâde eden söze derler ki iki nev‛dir: Cümle-i Fi‛liye, Cümle-i İsmiye. Cümle-i Fi‛liye mutlakâ fi‛l ile fâ‛il veya nâ’ib-i fâ‛ilden terkîb olunan ‛ibâredir ki fi‛llerin âhirine birtakım zamîr-i nisbîler ‛ilâvesiyle tahassul edüp hükmün teceddüd ve hudûsuna delâlet eder. Misâl: “Efendi geldi. Da‛vâ görüldü.” gibi. Nitekim misâl-i mezkûr iki cümleyi şâmil olup cümle-i ûlâda geldi lafzı fi‛l, efendi lafzı fâ‛il ve cümle-i sâniyede kezâlik görüldü lafzı fi‛l, da‛vâ lafzı nâ’ib-i fâ‛il oldukları cihetle cümleteyn-i mezkûreteyn fi‛l ile fâ‛il ve nâ’ib-i fâ‛ilden terekküb etmişlerdir.
(Gökçe, Hasan (hzl.) (2007). Selîm Sâbit, Miyârü'l-Kelâm: Metin, İnceleme, Sözlük. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 65.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Avni Givda | d. 1909 - ö. 1987 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | KABAKÇI, Mesut Kocabaş | d. 1971 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | RASİH, Hacı Rasih Efendi | d. ? - ö. 1897 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ŞÂKİR EFENDİ, Gelibolulu Elhâc | d. 1829 - ö. 1859 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | BAHRİ, Karslı | d. 1829/1830 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | RASİM, Mustafa, Acemoğlu | d. 1829 - ö. 1892 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | OSMAN NÛRÎ | d. 1875 - ö. 1911 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Mirza Elekber Sabir | d. 30 Mayıs 1862 - ö. 12 Temmuz 1911 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | KÂMÎ | d. 1843? - ö. 1911? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Sevim Burak | d. 29 Haziran 1931 - ö. 30 Aralık 1983 | Meslek | Görüntüle |
11 | Muzaffer Günay | d. Ocak 1956 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Nimet Şebnem Yılmazer | d. 1978 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | HANDÎ, Eskizağralı | d. ? - ö. 1860 ds. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | FÂ'İZ, Mehmed Fâ'iz Efendi | d. 1823 - ö. 1845 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | NEDÎM, Eğinli-zâde Mahmûd Nedîm Bey | d. ? - ö. 1839 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HİSÂLÎ, Hüseyin Hisâlî Efendi | d. ? - ö. 1651-1652 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | RİF’AT, Hasan Rif’at Efendi | d. 1847 - ö. 1917 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | YAHYÂ, Şeyh Yahya Efendi | d. 1644 - ö. 1698 | Madde Adı | Görüntüle |