Madde Detay
SIRRÎ, İbrâhim Sırrî Efendi
(d. ?/? - ö. 1111/1699)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Üsküdarlı Sırrî olarak tanınan şairin asıl adı İbrahim Sırrî; mahlası ise Sırrî’dir. Doğum tarihi ve ailesi hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Sadece asıl adı Mehmed olan ve Üsküdarlı Reşîd (ö. H.1146/M.1733) olarak bilinen bir akrabasının varlığından söz ederler. Sırrî, bir müddet maliye kaleminde “tarihçilik”le uğraşmış ve Girit defterdarı iken (H.1111/M.1699) vefat etmiştir.
Şiirlerinden anlaşıldığına göre, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Fazıl Ahmed Paşa, Amcazâde Hüseyin Paşa gibi veziriazamlara kasideler sunmasına rağmen sıkıntılı hayatından kurtulamamıştır. Yetmiş yaşında kaleme aldığı bir şiirinde akar ve zeamet istemekte bir başka şiirinde de kendisine bir mansıb verildiğini ancak bunun gelir getirme yerine bütün malını mülkünü götüren bir bela olduğunu söyler ve “kanun ve şeriata” göre gidenlerin geri verilmesini, bu haksızlığın düzeltilmesini ister. Reisülküttâb Râmî Paşa’ya sunduğu bir kasidesinde, evini rehin verdiğini; Amcazâde Hüseyin Paşa’ya sunduğu bir başka kasidesinde ise, borçluların kapıda beklediğini söyler. Eserleri şu şekilde sıralanabilir:
1. Dîvân: Bir nüshası Londra’da (Rieu, CTM,199) bulunan Dîvân’ının pek çok yazma nüshası mevcuttur. Fazla hacimli olmayan Dîvân’ında 17 kaside, 2 tahmis, 123’ü Türkçe ve 5’i Farsça olmak üzere toplam 128 gazel, 5 Türkçe tarih kıtası, 8 rübaî, 1 mesnevi ve diğer şiirleri bulunmaktadır. Rüşdî ve Mezâkî’nin gazellerini tahmis etmiştir.
Nef‘î, Sırrî’nin etkilendiği ve üstad olarak kabul ettiği şairlerden birisidir. O da Nef‘î gibi doğrudan doğruya konuya girerek nesib veya teşbibsiz medhiyeler yazmış, fahriye veya medhiye ile kasideye başlamıştır. Gazel havasında yazdığı iki kasidesi gerek şekil gerek konu bakımından geleneğe uymayan bir yenilik göstermesi bakımından önemlidir.
Sebk-i Hindî’den etkilenmiş olmakla beraber Sırrî’yi Sebk-i Hindî şairi olarak kabul etmek mümkün değildir. Özellikle kasidelerinde görülen ıstırap terennümleri, klâsik şiirimizin benimsediği bir tutum veya Sebk-i Hindî’ye ait bir özellik değil; Sırrî’nin mizacının ve kendi hayatının şiire aksetmesi şeklindedir. Şiirleriyle tezatlık teşkil eden Sırrî’nin şakacı kişiliği de onun hayata ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir.
2. Târih-i Sultân Mustafâ-yı Sânî: Eserde Sultan II. Mustafa’nın Şubat 1695’teki cülûsundan Eylül 1699’da Edirne’den çıkışına kadar geçen olaylar anlatılmış ve eser II. Mustafa’ya sunulmuştur. III. Mustafa zamanında yaşayan ve mahkeme kâtipliği görevinde bulunan Tekirdağlı Sırrî (ö.1142/1729)’nin “Târih der-Beyân-ı İcmâl-i Ahvâl-i Nâdir Şâh”adlı eseriyle Üsküdarlı Sırrî’nin adı geçen eseri karıştırılmıştır. Babinger’e göre (Babinger, 2000:311), Nadir Şah’la yapılan savaşlara katılan Sırrî, burada yaşadıklarını gördüklerini anlatmıştır. Aynı yere kaydedilmiş olan İbrahim Sırrî’nin adı geçen eseri de Tekirdağlı Sırrî’ye atfedilmiştir.
3. Hikâye-i Gâribü’l-Âsâr: Agâh Sırrı Levend, İbrahim Sırrî adına kayıtlı 475 beyitlik “Hikâye-i Gâribü’l-Âsâr” adlı bir eserin varlığından söz etmekte ve bir nüshasının kendisinde olduğunu belirtmektedir. Eserin üç nüshası belirlenerek İ. Hakkı Aksoyak tarafından bilgi verilmiştir.
4. Şerhu Medhi’n-Nebî: Ankara Milli Kütüphane’de Üsküdarlı Sırrî adına “müellif müsvettesi” olarak (Y.A.3446, vr.1b-58b) kayıtlı 639 beyitlik bir eser mevcuttur. Kanaatimizce bu eser, Üsküdarlı Sırrî’ye değil Sırrî mahlaslı bir başka şaire aittir.
Neşeli, nüktedan ve şakacı bir kişiliğe sahip olmasından dolayı Sırrî ile Nasrettin Hoca arasında ilgi kurulur. Salim, Tezkire’sinde Sırrî’nin iki şakasından bahseder ve bu mizacıyla tanınıp sevildiğini anlatır. Sırrî, kasidelerinde sosyal hayatı hicvetmiş, gördüğü haksızlıkları dile getirmiş, cahillerin yüksek mevkilerde tutulduğunu, kendisine itibar edilmediğini söyleyerek her övdüğü devlet büyüğünden yardım beklemiştir.
Aslında mizaç olarak şakacı bir kişiliğe sahip olan Sırrî’nin, ıstırabını şiirlerinde dile getirmesi kişiliği ile bir tezat oluşturmakta ve bu noktadan itibaren de heccavlığı ortaya çıkmaktadır.
Sırrî’den söz eden bütün kaynaklar, onun şiirlerini ve şairliğini övmüşlerdir. Şairin edebî kişiliğiyle ilgili görüş bildirenlerden Ali Canip Yöntem (1996:128), bugün tamamen unutulmuş olan Üsküdarlı Sırrî’nin bir zamanların en meşhur şairlerinden birisi olduğunu; onun hakkında söylenen övgü dolu sözlerin hiç de mübalağalı olmadığını söyler.
Sırrî’nin şiirleri, ölümünden sonra da sevilerek okunmuş; hatta bunların bir kısmı bestelenmiştir.
Kaynakça
Abdulkadiroğlu, Abdülkerim (hzl.) (1999).İsmail Beliğ Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyl-i Zübdeti’l-Eş’âr. Ankara: AKM Yay.
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya Sicill-i Osmânî. C.5. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Aksoyak, İsmail Hakkı, “Acaib Edebiyatından Bir Örnek Üsküdarlı Sırrî’nin Hikâye-i Garibu’l-Âsârı - The One Example of Ajaib Literature
Hikaye-i Garibu’l-Asar of Üsküdarli Sirri”. Milli Folklor: 111- 122.
Babinger, Franz (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. çev. Çoşkun Üçok. Ankara: KB Yay.
Çapan Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Nuhbetü’l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş‘âr. Ankara: AKM Yay.
Erdemir, Avni (1999). Anadolu Sahası Musikişinâs Divan Şâirleri. Ankara: Türk Sanatı ve Eğitimi Vakfı Yay.
İnal, İbnülemin Mahmut Kemal (1988). Son Asır Türk Şâirleri. İstanbul: Dergâh Yay.
İnce, Adnan (hzl.) (2005). Sâlim Efendi Tezkiretü’ş-Şu‘arâ. Ankara: AKM Yay.
İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Katalogu (1965). İstanbul: MEB Yay.
Karatay, Fehmi Edhem (1961). Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Katalogu. C. I-II. İstanbul.
Kazan, Şevkiye (2003). Üsküdarlı Sırrî Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği, Divan’ı (Metin-İnceleme) ile Şerhü Medhi’n-Nebî. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Kazan, Şevkiye (2009). “Sırrî". İslam Ansiklopedisi. C.37. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.
Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.
Kurnaz, Cemal (hzl.) (1995). Muallim Naci Osmanlı Şâirleri. İstanbul: MEB Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.)(2001). Mehmed Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Levend, Âgah Sırrı (1988). Türk Edebiyatı Tarihi. C. I. Ankara: TTK Yay.
Özyılmaz, Halime (1995). Üsküdarlı Sırrî, Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkidli Metni. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâık-ı Nu’mâniyye ve Zeylleri, Vekâyi’u’l-Fuzalâ. İstanbul: Çağrı Yay.
Sevgi, Ahmet ve Mustafa Özcan (hzl.) (1996).“Şakacı Fakat Talihsiz Bir Şâir”. Ali Cânip Yöntem’in Eski Türk Edebiyatı Üzerine Makaleleri. İstanbul: Sözler Yay.
Soykut, İ. Hilmi (1968). Unutulmaz Mısralar. İstanbul: Sönmez Neşriyat.
Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rifat Bilge (hzl.) (1941). Kâtip Çelebi Keşfü’z-Zünûn. İstanbul: Maarif Vekilliği Yay.
Yavuz, Fikri ve İsmail Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 2. İstanbul: Meral Yay.
Yücelen, Hilmi (1973). Türk Malî Tarihine Toplu Bir Bakış ve Maliyeci Şâirler Antolojisi. İstanbul: Nilüfer Matbaacılık.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. ŞEVKİYE KAZANYayın Tarihi: 31.08.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana o çeşm-i siyeh-mest yâr olur mı ‘aceb
‘Aceb o gözleri âhû şikâr olur mı ‘aceb
Açınca sînesini bûse-çîn olup görsek
O âbgînede nakş-ı nigâr olur mı ‘aceb
Felek didükleri nâdir berâber etvârun
Vücûdı rîhte vü hâksâr olur mı ‘aceb
Bulur mı ‘ukde-i hâtır güşâyiş-i vuslat
O şeb-çerâğ-ı nihân âşikâr olur mı ‘aceb
Zamîr-i Sırrî-i üstâda ‘arz iderdüm lîk
Bu şi‘r-i bî-bedele i‘tibâr olur mı ‘aceb
Gazel
Gönül düşüp ham-ı gîsû-yı yâra kalmışdur
Netîce hâtırum ol yâdigâra kalmışdur
İrişmeyince hatı âşinâlık itmez o yâr
Anunla sohbetümüz tâ bahâra kalmışdur
Hadengi sâ‘ika-sür‘at iken ol âhûnun
Gelince menzil-i cism-i nizâra kalmışdur
Güşâyiş-i der-i genc-i tılısm her dü-cihân
Niyâz-ı nîm-şeb ü âh ü zâra kalmışdur
Acebdür ol büte cân virmek isterüm Sırrî
Benüm işüm hele Perverdigâra kalmışdur
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
Gazel
Dile mâye-i safâdur hat-ı rûy-ı yâr dirler
Kişinün komaz gönülde gamını bahâr dirler
Ser-i turrede görenler dil-i zâr-ı âşıkânı
Nice düşdi bir kemende bu kadar şikâr dirler
Hele reşk-i sâlikân-ı reh-i milket-i rızâya
Ne dem-i visâl dirler ne ġam-ı nigâr dirler
O nihâl-i bâğ-ı işve sana da ider temâyül
A gönül ne âh idersün buna rûzgâr dirler
Ser ü sîneni ser-â-pâ tutalum sipihr-i dâg it
Sana mihribân olur mı o kamer gaddâr dirler
N’ola bilmez ise Sırrî bu cihânda kadrüm âlem
Bana milket-i sühanda melikü’d-diyâr dirler
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 31.08.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana o çeşm-i siyeh-mest yâr olur mı ‘aceb
‘Aceb o gözleri âhû şikâr olur mı ‘aceb
Açınca sînesini bûse-çîn olup görsek
O âbgînede nakş-ı nigâr olur mı ‘aceb
Felek didükleri nâdir berâber etvârun
Vücûdı rîhte vü hâksâr olur mı ‘aceb
Bulur mı ‘ukde-i hâtır güşâyiş-i vuslat
O şeb-çerâğ-ı nihân âşikâr olur mı ‘aceb
Zamîr-i Sırrî-i üstâda ‘arz iderdüm lîk
Bu şi‘r-i bî-bedele i‘tibâr olur mı ‘aceb
Gazel
Gönül düşüp ham-ı gîsû-yı yâra kalmışdur
Netîce hâtırum ol yâdigâra kalmışdur
İrişmeyince hatı âşinâlık itmez o yâr
Anunla sohbetümüz tâ bahâra kalmışdur
Hadengi sâ‘ika-sür‘at iken ol âhûnun
Gelince menzil-i cism-i nizâra kalmışdur
Güşâyiş-i der-i genc-i tılısm her dü-cihân
Niyâz-ı nîm-şeb ü âh ü zâra kalmışdur
Acebdür ol büte cân virmek isterüm Sırrî
Benüm işüm hele Perverdigâra kalmışdur
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
Gazel
Dile mâye-i safâdur hat-ı rûy-ı yâr dirler
Kişinün komaz gönülde gamını bahâr dirler
Ser-i turrede görenler dil-i zâr-ı âşıkânı
Nice düşdi bir kemende bu kadar şikâr dirler
Hele reşk-i sâlikân-ı reh-i milket-i rızâya
Ne dem-i visâl dirler ne ġam-ı nigâr dirler
O nihâl-i bâğ-ı işve sana da ider temâyül
A gönül ne âh idersün buna rûzgâr dirler
Ser ü sîneni ser-â-pâ tutalum sipihr-i dâg it
Sana mihribân olur mı o kamer gaddâr dirler
N’ola bilmez ise Sırrî bu cihânda kadrüm âlem
Bana milket-i sühanda melikü’d-diyâr dirler
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana o çeşm-i siyeh-mest yâr olur mı ‘aceb
‘Aceb o gözleri âhû şikâr olur mı ‘aceb
Açınca sînesini bûse-çîn olup görsek
O âbgînede nakş-ı nigâr olur mı ‘aceb
Felek didükleri nâdir berâber etvârun
Vücûdı rîhte vü hâksâr olur mı ‘aceb
Bulur mı ‘ukde-i hâtır güşâyiş-i vuslat
O şeb-çerâğ-ı nihân âşikâr olur mı ‘aceb
Zamîr-i Sırrî-i üstâda ‘arz iderdüm lîk
Bu şi‘r-i bî-bedele i‘tibâr olur mı ‘aceb
Gazel
Gönül düşüp ham-ı gîsû-yı yâra kalmışdur
Netîce hâtırum ol yâdigâra kalmışdur
İrişmeyince hatı âşinâlık itmez o yâr
Anunla sohbetümüz tâ bahâra kalmışdur
Hadengi sâ‘ika-sür‘at iken ol âhûnun
Gelince menzil-i cism-i nizâra kalmışdur
Güşâyiş-i der-i genc-i tılısm her dü-cihân
Niyâz-ı nîm-şeb ü âh ü zâra kalmışdur
Acebdür ol büte cân virmek isterüm Sırrî
Benüm işüm hele Perverdigâra kalmışdur
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
Gazel
Dile mâye-i safâdur hat-ı rûy-ı yâr dirler
Kişinün komaz gönülde gamını bahâr dirler
Ser-i turrede görenler dil-i zâr-ı âşıkânı
Nice düşdi bir kemende bu kadar şikâr dirler
Hele reşk-i sâlikân-ı reh-i milket-i rızâya
Ne dem-i visâl dirler ne ġam-ı nigâr dirler
O nihâl-i bâğ-ı işve sana da ider temâyül
A gönül ne âh idersün buna rûzgâr dirler
Ser ü sîneni ser-â-pâ tutalum sipihr-i dâg it
Sana mihribân olur mı o kamer gaddâr dirler
N’ola bilmez ise Sırrî bu cihânda kadrüm âlem
Bana milket-i sühanda melikü’d-diyâr dirler
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Bana o çeşm-i siyeh-mest yâr olur mı ‘aceb
‘Aceb o gözleri âhû şikâr olur mı ‘aceb
Açınca sînesini bûse-çîn olup görsek
O âbgînede nakş-ı nigâr olur mı ‘aceb
Felek didükleri nâdir berâber etvârun
Vücûdı rîhte vü hâksâr olur mı ‘aceb
Bulur mı ‘ukde-i hâtır güşâyiş-i vuslat
O şeb-çerâğ-ı nihân âşikâr olur mı ‘aceb
Zamîr-i Sırrî-i üstâda ‘arz iderdüm lîk
Bu şi‘r-i bî-bedele i‘tibâr olur mı ‘aceb
Gazel
Gönül düşüp ham-ı gîsû-yı yâra kalmışdur
Netîce hâtırum ol yâdigâra kalmışdur
İrişmeyince hatı âşinâlık itmez o yâr
Anunla sohbetümüz tâ bahâra kalmışdur
Hadengi sâ‘ika-sür‘at iken ol âhûnun
Gelince menzil-i cism-i nizâra kalmışdur
Güşâyiş-i der-i genc-i tılısm her dü-cihân
Niyâz-ı nîm-şeb ü âh ü zâra kalmışdur
Acebdür ol büte cân virmek isterüm Sırrî
Benüm işüm hele Perverdigâra kalmışdur
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
Gazel
Dile mâye-i safâdur hat-ı rûy-ı yâr dirler
Kişinün komaz gönülde gamını bahâr dirler
Ser-i turrede görenler dil-i zâr-ı âşıkânı
Nice düşdi bir kemende bu kadar şikâr dirler
Hele reşk-i sâlikân-ı reh-i milket-i rızâya
Ne dem-i visâl dirler ne ġam-ı nigâr dirler
O nihâl-i bâğ-ı işve sana da ider temâyül
A gönül ne âh idersün buna rûzgâr dirler
Ser ü sîneni ser-â-pâ tutalum sipihr-i dâg it
Sana mihribân olur mı o kamer gaddâr dirler
N’ola bilmez ise Sırrî bu cihânda kadrüm âlem
Bana milket-i sühanda melikü’d-diyâr dirler
(Kazan, Şevkiye (2003). “Üsküdarla Anılan Büyük Bir Şâir: Sırrî”. Üsküdar Sempozyumu I 23-25 Mayıs 2003 Bildiriler 2. İstanbul: Üsküdar Belediyesi Yay.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ÇELEBİ EFENDİ, Mustafa | d. ? - ö. 1682 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | RÂMî, Rıza | d. 1866 - ö. 1921 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | RIZA | d. 1848-1849 - ö. 01.03.1920 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | NASÛHÎ, Nasûh Ağa-zâde Hüseyin Efendi | d. ? - ö. Aralık-Ocak 1699-1700 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | RIFKÎ, Mehmed Rıfkî Efendi | d. ? - ö. 1699-1700 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | HASAN, Tameşvarlı | d. ? - ö. 1699 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | Nigâhî, Nigâhî Çelebi | d. ? - ö. 1650 | Meslek | Görüntüle |
8 | RE'FET, Abdullah Re'fet Bey | d. ? - ö. 1744-45 | Meslek | Görüntüle |
9 | NÂDÎ, Ahmed Nadî Efendi | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | SÂDIK, Şeyh-zâde Mehmed Sâdık Efendi | d. ? - ö. Ocak 1658 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | ŞEHDÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | BEYÂNÎ, Enfî Ahmed Efendi | d. ? - ö. 1664/1665 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | İbrahim Agah Çubukçu | d. 1928 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | TÂLİBÎ, Mustafa Tâlibî Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | LÜTFÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |