Madde Detay
VAHDETÎ, Mehmed
(d. ?/1834 - ö. ?/1894)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı bazı kaynaklarda Mehmet, bazılarında ise İbrahim olarak geçer. Vahit Bulut, Çiçekdağı nüfus dairesinde yaptığı araştırma neticesinde âşığın adının kayıtlarda Âşık Vahdet olarak geçtiğini ortaya koymuştur. Âşık, şiirlerinde Vahdetî mahlasını kullanır ve halk arasında da Âşık Vahdetî olarak tanınır. Âşık Vahdetî’nin Kırşehirli olduğu bilinse de doğum yeri tam olarak bilinmemekte; Kırşehir’e bağlı Korkurlu köyünde doğup yaşadığı tahmin edilmektedir. Aynı şekilde doğum tarihi hususunda da farklı görüşler mevcuttur. Bazı araştırmacılar, Âşık Vahdetî’nin 1868 yılında doğduğunu iddia ederken Vahit Bulut, âşığın oğlu Müneccimoğlu Mehmet Coşkun’u 35 yaşında iken nüfusa kaydettirmesinden yola çıkarak 1834 yılında doğduğunu öne sürmüştür. Nitekim Kırşehir Gazetesi’nde yer alan âşığın uzun bir ömür sürdüğü, güler yüzü ve aksakalıyla tanındığına dair bir haber de Vahit Bulut’un verdiği bilgiyi destekler mahiyettedir. Babasını küçük yaşta yitiren âşık, amcası Âşık Osman’ın yanında büyümüştür. Ulaşılan bilgilerden yola çıkarak âşığın en az bir oğlunun olduğunu söylemek mümkündür (Bayrı 1956: 430; Bulut 1983: 45). Doğum tarihi 1834 olarak kabul edilirse, Âşık Vahdetî, 1894 yılında 60 yaşındayken ölmüştür. Ölüm yeri ve ne sebeple öldüğü bilinememektedir.
Çiftçilik ve çobanlık gibi meslekleri icra eden Vahdetî’nin âşık olmasında amcasının büyük etkisi vardır. Bunun yanı sıra âşığın babasının da âşık olduğu, hatta onun mahlasının da Vahdetî olduğu hakkında bilgiler mevcuttur. M. Halit Bayrı ve Vahit Bulut, Âşık Vahdetî’nin küçük yaşta kendi kendine saz çalmayı öğrendiğini iddia eder; ancak bazı kaynaklarda âşığın saz çalmadığı, şiirlerini müzik aleti olmaksızın söylediğine dair bilgiler bulunmaktadır. Âşık Vahdetî’nin, olgun bir âşık olan amcasının yanında yetişmiş olduğu düşünüldüğünde, saz çalmayı ve söze müzik koşmayı amcasından öğrendiğini söylemek yanlış olmaz (Bayrı 1956: 430-431; TDEA 1998: 497; Bulut 1983: 45; Kırımhan 1995: 210-211).
Âşık Vahdetî’nin müstakil bir eseri yoktur. Şiirleri çeşitli cönklerde ve dergilerde bulunmaktadır. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan âşık, koşma nazım şeklinde eserler vücuda getirmiştir. Şiirde ahengi sağlayan ölçü ve kafiyeyi yerli yerinde kullanan âşık, bu ahengi sağlamak için şiirlerinde kullandığı sözleri gelişigüzel seçmemiştir. Âşık, yöresel ağızdan seçtiği pek çok kelime ve duru Türkçesiyle edebî kalitesi yüksek şiirler yaratmıştır. “Gören âşık seni över / Lalelerin boynun eğer”, “Suyun içen sarhoş olur / Ayık gezmez delin senin” ve “Cümle kuşlar sende öter/ Derdi olan alır satar” mısralarından da anlaşılacağı üzere, pek çok şiirinde memleketine karşı duyduğu sevgi âşığın şiirlerinde açık bir şekilde hissedilmektedir. Memleket sevgisinin yanı sıra aşk, gurbet ve kadere isyan gibi konular Âşık Vahdetî’nin şiirlerinde çokça işlenen konulardır. Tanrı ve kadere isyan konulu şiirlerin temelinde, şüphesiz âşığın zor koşullarda bir yaşam sürmesi vardır. Âşığın, bu isyanına rağmen bir Hak âşığı olduğu bilinmektedir. Vahdetî, şiirlerinde tasavvufi unsurlar da kullanmıştır.
Kaynakça
Bayrı, M. Halit (1956). “Âşık Vahdetî”. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi. 5 (55): 430-436.
Bulut, H. Vahit (1983). Kırşehir Halk Ozanları. Ankara: Filiz Yay.
Kırımhan, S. Nazan (1995). XIX Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
“Vahdetî” (1998).Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Devirler/ İsimler / Eserler / Terimler. C. 8. İstanbul: Dergâh Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. MUSTAFA DUMANYayın Tarihi: 07.09.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Ne bekliyon Çiçekdağı dumanda,
Artırdın gönlümü yine bülbülüm.
Derdime dert kattın bunca zamanda,
Benim derdim senden fena bülbülüm.
Ne yuvadan hangi daldan uçmuşsun,
Benim gibi aşk badesin içmişsin,
Bildim bir gül için serden geçmişsin,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Aşkın gözyaşları deler mermeri,
Feryat etme yoktur gülün haberi.
Sâfi altundan yaptırsam kafesi
Yine vatan deyip öten bülbülüm.
Aşkın şarabından doldurmaz mısın?
Ben çiçekten bir gül aldırmaz mısın?
Daima ağlatıp güldürmez misin?
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Çıkmış taş başına öten nazınan,
Yarama melhem ol ballı tuzunan,
Bir hoş havasınan, türlü nazınan,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Bülbül kalk gidelim benim haneme,
Beğenmezsen siyecine dümene.
Her öttükçe bir ok vurun sineme,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Kâr etti bağrıma elemli ötme,
Korkorlu’da Vahdeti’yi unutma.
Dağ salın boşlayıp engine gitme,
Gel Çiçekhane’ye tüne bülbülüm
Bulut, H. Vahit (1983). Kırşehir Halk Ozanları. Ankara: Filiz Yay. 47.
Koşma
Beni yaradana şikayet olsun
Baksana ne anlar benim kılıktan
Bir dumandan ayırmıyor başımı
İster hesap soluduğum soluktan,
İkbalimi menşuren yayın eyledin
Bana ticarette oyun eyledin
Bozkurdu üstüme tayin eyledin
Etmedin mi beni dağda kötülükten?
Ulu camilere gelmedin dersin
Vaktin olduğunu bilmedin dersin
Niçin boş vaktini kılmadın dersin
Değdi mi ellerim avaralıktan?
Duayla biter mi yılın her ayı
Her sene dürüst kılarım bir ayı
Ellere inamdan köşkü serayı
Vermedin bir bina bir kuvalıktan
Şükür mal vermiyor zekat verecek
At, silah vermedin yola duracak
Ganilik vermedin hacca varacak
Ele verdin libas altın oluktan
Daima gezdirdin kara yas ile
Eğnimi kar(a) ettin gam libas ile
Ele verdin zemzem altun tas ile
İçirmedin bana suyu tuluktan.
Bu Çiçekdağı’nda salep kazdırdın
Ayın on beşinde yolum azdırdın
Yüce dağ başında üryan gezdirdin
Hiç yer göstermedin bir duldalıktan
Benim bir binam var dört yanı hisar
Görmeyen misafir bir defa basar
Acı poyrazla burç açan eser
Taksim olur üç yüz altmış delikten
Hundur Vahdeti’nin dünyada bağrı
Neyledim ben sana Cenabı Tanrı
Tek inayet eyle cennette bari
Bir kök inam eyle bir safalıktan
Kırımhan, S. Nazan (1995). XIX Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 251.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 07.09.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Ne bekliyon Çiçekdağı dumanda,
Artırdın gönlümü yine bülbülüm.
Derdime dert kattın bunca zamanda,
Benim derdim senden fena bülbülüm.
Ne yuvadan hangi daldan uçmuşsun,
Benim gibi aşk badesin içmişsin,
Bildim bir gül için serden geçmişsin,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Aşkın gözyaşları deler mermeri,
Feryat etme yoktur gülün haberi.
Sâfi altundan yaptırsam kafesi
Yine vatan deyip öten bülbülüm.
Aşkın şarabından doldurmaz mısın?
Ben çiçekten bir gül aldırmaz mısın?
Daima ağlatıp güldürmez misin?
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Çıkmış taş başına öten nazınan,
Yarama melhem ol ballı tuzunan,
Bir hoş havasınan, türlü nazınan,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Bülbül kalk gidelim benim haneme,
Beğenmezsen siyecine dümene.
Her öttükçe bir ok vurun sineme,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Kâr etti bağrıma elemli ötme,
Korkorlu’da Vahdeti’yi unutma.
Dağ salın boşlayıp engine gitme,
Gel Çiçekhane’ye tüne bülbülüm
Bulut, H. Vahit (1983). Kırşehir Halk Ozanları. Ankara: Filiz Yay. 47.
Koşma
Beni yaradana şikayet olsun
Baksana ne anlar benim kılıktan
Bir dumandan ayırmıyor başımı
İster hesap soluduğum soluktan,
İkbalimi menşuren yayın eyledin
Bana ticarette oyun eyledin
Bozkurdu üstüme tayin eyledin
Etmedin mi beni dağda kötülükten?
Ulu camilere gelmedin dersin
Vaktin olduğunu bilmedin dersin
Niçin boş vaktini kılmadın dersin
Değdi mi ellerim avaralıktan?
Duayla biter mi yılın her ayı
Her sene dürüst kılarım bir ayı
Ellere inamdan köşkü serayı
Vermedin bir bina bir kuvalıktan
Şükür mal vermiyor zekat verecek
At, silah vermedin yola duracak
Ganilik vermedin hacca varacak
Ele verdin libas altın oluktan
Daima gezdirdin kara yas ile
Eğnimi kar(a) ettin gam libas ile
Ele verdin zemzem altun tas ile
İçirmedin bana suyu tuluktan.
Bu Çiçekdağı’nda salep kazdırdın
Ayın on beşinde yolum azdırdın
Yüce dağ başında üryan gezdirdin
Hiç yer göstermedin bir duldalıktan
Benim bir binam var dört yanı hisar
Görmeyen misafir bir defa basar
Acı poyrazla burç açan eser
Taksim olur üç yüz altmış delikten
Hundur Vahdeti’nin dünyada bağrı
Neyledim ben sana Cenabı Tanrı
Tek inayet eyle cennette bari
Bir kök inam eyle bir safalıktan
Kırımhan, S. Nazan (1995). XIX Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 251.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Ne bekliyon Çiçekdağı dumanda,
Artırdın gönlümü yine bülbülüm.
Derdime dert kattın bunca zamanda,
Benim derdim senden fena bülbülüm.
Ne yuvadan hangi daldan uçmuşsun,
Benim gibi aşk badesin içmişsin,
Bildim bir gül için serden geçmişsin,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Aşkın gözyaşları deler mermeri,
Feryat etme yoktur gülün haberi.
Sâfi altundan yaptırsam kafesi
Yine vatan deyip öten bülbülüm.
Aşkın şarabından doldurmaz mısın?
Ben çiçekten bir gül aldırmaz mısın?
Daima ağlatıp güldürmez misin?
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Çıkmış taş başına öten nazınan,
Yarama melhem ol ballı tuzunan,
Bir hoş havasınan, türlü nazınan,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Bülbül kalk gidelim benim haneme,
Beğenmezsen siyecine dümene.
Her öttükçe bir ok vurun sineme,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Kâr etti bağrıma elemli ötme,
Korkorlu’da Vahdeti’yi unutma.
Dağ salın boşlayıp engine gitme,
Gel Çiçekhane’ye tüne bülbülüm
Bulut, H. Vahit (1983). Kırşehir Halk Ozanları. Ankara: Filiz Yay. 47.
Koşma
Beni yaradana şikayet olsun
Baksana ne anlar benim kılıktan
Bir dumandan ayırmıyor başımı
İster hesap soluduğum soluktan,
İkbalimi menşuren yayın eyledin
Bana ticarette oyun eyledin
Bozkurdu üstüme tayin eyledin
Etmedin mi beni dağda kötülükten?
Ulu camilere gelmedin dersin
Vaktin olduğunu bilmedin dersin
Niçin boş vaktini kılmadın dersin
Değdi mi ellerim avaralıktan?
Duayla biter mi yılın her ayı
Her sene dürüst kılarım bir ayı
Ellere inamdan köşkü serayı
Vermedin bir bina bir kuvalıktan
Şükür mal vermiyor zekat verecek
At, silah vermedin yola duracak
Ganilik vermedin hacca varacak
Ele verdin libas altın oluktan
Daima gezdirdin kara yas ile
Eğnimi kar(a) ettin gam libas ile
Ele verdin zemzem altun tas ile
İçirmedin bana suyu tuluktan.
Bu Çiçekdağı’nda salep kazdırdın
Ayın on beşinde yolum azdırdın
Yüce dağ başında üryan gezdirdin
Hiç yer göstermedin bir duldalıktan
Benim bir binam var dört yanı hisar
Görmeyen misafir bir defa basar
Acı poyrazla burç açan eser
Taksim olur üç yüz altmış delikten
Hundur Vahdeti’nin dünyada bağrı
Neyledim ben sana Cenabı Tanrı
Tek inayet eyle cennette bari
Bir kök inam eyle bir safalıktan
Kırımhan, S. Nazan (1995). XIX Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 251.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Koşma
Ne bekliyon Çiçekdağı dumanda,
Artırdın gönlümü yine bülbülüm.
Derdime dert kattın bunca zamanda,
Benim derdim senden fena bülbülüm.
Ne yuvadan hangi daldan uçmuşsun,
Benim gibi aşk badesin içmişsin,
Bildim bir gül için serden geçmişsin,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Aşkın gözyaşları deler mermeri,
Feryat etme yoktur gülün haberi.
Sâfi altundan yaptırsam kafesi
Yine vatan deyip öten bülbülüm.
Aşkın şarabından doldurmaz mısın?
Ben çiçekten bir gül aldırmaz mısın?
Daima ağlatıp güldürmez misin?
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Çıkmış taş başına öten nazınan,
Yarama melhem ol ballı tuzunan,
Bir hoş havasınan, türlü nazınan,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Bülbül kalk gidelim benim haneme,
Beğenmezsen siyecine dümene.
Her öttükçe bir ok vurun sineme,
Belen bu çeşmimi kana bülbülüm.
Kâr etti bağrıma elemli ötme,
Korkorlu’da Vahdeti’yi unutma.
Dağ salın boşlayıp engine gitme,
Gel Çiçekhane’ye tüne bülbülüm
Bulut, H. Vahit (1983). Kırşehir Halk Ozanları. Ankara: Filiz Yay. 47.
Koşma
Beni yaradana şikayet olsun
Baksana ne anlar benim kılıktan
Bir dumandan ayırmıyor başımı
İster hesap soluduğum soluktan,
İkbalimi menşuren yayın eyledin
Bana ticarette oyun eyledin
Bozkurdu üstüme tayin eyledin
Etmedin mi beni dağda kötülükten?
Ulu camilere gelmedin dersin
Vaktin olduğunu bilmedin dersin
Niçin boş vaktini kılmadın dersin
Değdi mi ellerim avaralıktan?
Duayla biter mi yılın her ayı
Her sene dürüst kılarım bir ayı
Ellere inamdan köşkü serayı
Vermedin bir bina bir kuvalıktan
Şükür mal vermiyor zekat verecek
At, silah vermedin yola duracak
Ganilik vermedin hacca varacak
Ele verdin libas altın oluktan
Daima gezdirdin kara yas ile
Eğnimi kar(a) ettin gam libas ile
Ele verdin zemzem altun tas ile
İçirmedin bana suyu tuluktan.
Bu Çiçekdağı’nda salep kazdırdın
Ayın on beşinde yolum azdırdın
Yüce dağ başında üryan gezdirdin
Hiç yer göstermedin bir duldalıktan
Benim bir binam var dört yanı hisar
Görmeyen misafir bir defa basar
Acı poyrazla burç açan eser
Taksim olur üç yüz altmış delikten
Hundur Vahdeti’nin dünyada bağrı
Neyledim ben sana Cenabı Tanrı
Tek inayet eyle cennette bari
Bir kök inam eyle bir safalıktan
Kırımhan, S. Nazan (1995). XIX Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 251.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | FEHMÎ BABA | d. ? - ö. 1895 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Soner Demirbaş | d. 19 Aralık 1971 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Ali Baytok | d. 1928 - ö. 16 Temmuz 2005 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KERİM (NİHALÎ, NİHAL) | d. 1834 - ö. 1905 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | RE'FET, İbrâhîm Re'fet Efendi | d. 1834 - ö. 1903 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | CEMÎL, Köprülü-zâde Mahmûd Cemîl Bey | d. 1834 - ö. 1914 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | SEYRANÎ | d. 1835 - ö. 1894 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HABÎB, Mirza Habîb Efendi, Isfahanlı | d. 1835 - ö. 1894 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | EŞREF PAŞA, Bursalı | d. 1820 - ö. 1894 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | YESARÎ, Ahmet | d. 1867 - ö. 1934/1935 | Meslek | Görüntüle |
11 | FİRAKÎ, Cennetoğlu Abdullah | d. 1854 - ö. 1939 | Meslek | Görüntüle |
12 | SEYİT, Seyit Türk | d. 1911 - ö. 04.12.1986 | Meslek | Görüntüle |
13 | FERYADÎ, Ferhat | d. 1795 - ö. 1900 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | RIFAT BABA, Abdurrahman | d. 1807 - ö. 1869 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | ABDÎ, Abdi İmam | d. 1803 - ö. 1876 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | EMRAH MAHZUNİ | d. 10.03.1964 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | AYSEN, Aysen Bardakçı | d. 1962 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | AKLÎ, Mehmed Aklî Efendi | d. ? - ö. 1687-88 | Madde Adı | Görüntüle |