Madde Detay
ABDÜLVEHHÂB, Bolulu
(d. ?/? - ö. 1332/1914 ds.)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kaynaklarda hakkında bilgi bulunmayan Abdülvehhâb'ın iki eseri bulunmaktadır. Bu eserlerindeki ipuçlarından yola çıkarak onun Bolu'da yaşadığını, Bolu Tahrîrât Kalemi kâtiplerinden olduğunu, Bolu Gazetesi'nin müdür ve sermuharrirliğini yaptığını anlıyoruz. Ölüm tarihi ve yeri bilinmemektedir. Pejmürde adlı eseri 1332/1914 tarihinde basıldığına göre bu tarihten sonra vefat etmiş olmalıdır.
Eserleri şunlardır:
1. Sünûhât: 1307 yılında 32 sayfa olarak İstanbul'da basılan bu eserin kapağında "Bolu Tahrîrât Kalemi Ketebesinden Abdülvehhâb" kaydı bulunmaktadır. Abdülvehhâb, "İfâde" başlığı altındaki önsözde gençlik zamanlarında yazdığı yazılardan oluşan bu eserindeki yazıların büyük bir çoğunluğunu Bursa'da çıkan Nilüfer Gazetesi'nde yayımladığını ve bunun dışında Sa'âdet Gazetesi'nde ve Kastamonu Gazetesi'nde yayımladığı bazı yazıları bir araya getirerek bu eseri bastırdığını söylemektedir. Bir nevi mensur şiir ve küçük hikâyeler diyebileceğimiz bu eserdeki yazıların başlıkları şöyledir: Çocuk, Ezhâr-ı İntibâh-âver, Hazân, Bulutlu Gece, Ma'sûm Çocuk, Bir Sabî-i Fakîrin Tazarru'u, Bir Manzara-i Ulviyye, Bir Firkatzede Mektûbu, Nevha, Tercüme (Gülistan'dan), Bir Hazîn Tefekkür, Bahâr İçinde Hazân.
2. Pejmürde -Yabânî Çiçekler: 1332 yılında 142 sayfa olarak Bolu'da basılmıştır. Abdülvehhâb eserin başında son iki yıldır Bolu Gazetesi'nin müdürlüğünü ve sermuharrirliğini yaptığını; bu süre içerisinde idari, ictimai, edebi bir hayli yazılar yazdığını; bunların bir kısmını Pejmürde adı altında bir araya getirerek bastırdığını söylemektedir. Eserdeki yazıların başlıkları şunlardır: İfâde, Fâtiha-i Kelâm, Ulemâ ve Etibbâ, Bahr-i Siyâh Ereğli Limanı, Cülûs-ı Hümâyûn-ı Hazret-i Hilâfet-penâhî, Hâzır Ol Cenge Eğer İster İsen Sulh u Salâh, Su Başında, Evlâd-ı Eytâm, Hikemiyyât-ı Sahîha, Hüsn-i Vazîfe, Ormanlarda Islâhat İcrâsı, Şirket Hayât-ı Ticâretdir, Mecrâ-yı Hayât, Seferberlik, Şühedâya Mecrûhîn-i Guzâta Selâm, Hacer'in Rü'yâsı, Hayât-ı Nisvân, Mühim Bir Menba'-ı Servet, Halîme'nin Hâtıraları, Devâ'ir-i Belediyye, Vesâ'it-i İtfâ'iyye, Vesâ'it-i Zirâ'iyye, Habîbe'nin Hadiyesi, Islâhhâne, Sergiler Mikyâs-ı Terakkîdir, Şerîfe Yaylada İken, Redd-i Sehâ'if, Eski Derde Yeni İlâc, Ahmed'in Gâzi Babasına Mektûbu, Nüfûz-ı Kânûnî, Lâhika, Kavânîn-i Umûmiyye-i Devlet ve Ma'nâ-yı Hâkimiyyet-i Millet, Bal Tutan Parmağını Yalar, Hac Yolunda Avdet Hâtıralarından.
Kaynakça
Abdülvehhhâb (1332). Pejmürde. Bolu.
Abdülvehhhâb (1308). Sünûhât. İstanbul.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 10.06.2014Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ezhâr-ı İntibâh-âver
Renk ve bûy-ı latîfleri bedâyi-i âsâr-ı kudret ve san'at-ı sâni'i irâ'e eden şu çiçekler henüz zamân-ı tufûliyyetde bulunuyorlar ki daha hâbîde-i sükûndadırlar. Biraz zamân sonra bu ezhâr-ı letâfet-peymâ şu'le-i âfitâbın feyz-i in'itâf ve te'sîri altında güşâyişle arz-ı dîdâr etmeğe, fevâyih-i rûh-perverlerini saçmağa başlayacaklar, ta'kîb-i hazân-ı cân-hırâş ile de nezâret-i latîfe, tarâvet-i ferah-fezâlarının hâtırasında başka bir hisse, bir meziyyete mâlik olmayacaklar.
(Abdülvehhhâb (1308). Sünûhât. İstanbul. 5.)
Hüsn-i Vazîfe
İnsânlar hangi hizmet ve me'mûriyetde, hangi sıfat ve vaz'iyyetde bulunurlarsa bulunsunlar hüsn-i vazîfeyi takdîre mecbûrdurlar. Hattâ vezâ'if-i me'mûriyyetin en küçüğünde, kavâ'id-i ictimâ'iyye ve medeniyyenin en basitinde bile bu mecbûriyyetin hükmü cârîdir. Bu lâzıme-i mühimmeyi nazar-ı dikkate almayanlar kendilerine metîn bir vaz'iyyet, esaslı bir meslek-i ma'îşet te'mîn etmiş olamazlar. Âile içinde hüsn-i vazîfe ta'ayyün etmemiş ise intizâm ve sa'âdet, ticâret işinde emel-i sebât ve ta'kîb aranmıyor ise refâh ve servet hâsıl olamaz.
(Abdülvehhhâb (1332). Pejmürde. Bolu. 37.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 10.06.2014Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ezhâr-ı İntibâh-âver
Renk ve bûy-ı latîfleri bedâyi-i âsâr-ı kudret ve san'at-ı sâni'i irâ'e eden şu çiçekler henüz zamân-ı tufûliyyetde bulunuyorlar ki daha hâbîde-i sükûndadırlar. Biraz zamân sonra bu ezhâr-ı letâfet-peymâ şu'le-i âfitâbın feyz-i in'itâf ve te'sîri altında güşâyişle arz-ı dîdâr etmeğe, fevâyih-i rûh-perverlerini saçmağa başlayacaklar, ta'kîb-i hazân-ı cân-hırâş ile de nezâret-i latîfe, tarâvet-i ferah-fezâlarının hâtırasında başka bir hisse, bir meziyyete mâlik olmayacaklar.
(Abdülvehhhâb (1308). Sünûhât. İstanbul. 5.)
Hüsn-i Vazîfe
İnsânlar hangi hizmet ve me'mûriyetde, hangi sıfat ve vaz'iyyetde bulunurlarsa bulunsunlar hüsn-i vazîfeyi takdîre mecbûrdurlar. Hattâ vezâ'if-i me'mûriyyetin en küçüğünde, kavâ'id-i ictimâ'iyye ve medeniyyenin en basitinde bile bu mecbûriyyetin hükmü cârîdir. Bu lâzıme-i mühimmeyi nazar-ı dikkate almayanlar kendilerine metîn bir vaz'iyyet, esaslı bir meslek-i ma'îşet te'mîn etmiş olamazlar. Âile içinde hüsn-i vazîfe ta'ayyün etmemiş ise intizâm ve sa'âdet, ticâret işinde emel-i sebât ve ta'kîb aranmıyor ise refâh ve servet hâsıl olamaz.
(Abdülvehhhâb (1332). Pejmürde. Bolu. 37.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ezhâr-ı İntibâh-âver
Renk ve bûy-ı latîfleri bedâyi-i âsâr-ı kudret ve san'at-ı sâni'i irâ'e eden şu çiçekler henüz zamân-ı tufûliyyetde bulunuyorlar ki daha hâbîde-i sükûndadırlar. Biraz zamân sonra bu ezhâr-ı letâfet-peymâ şu'le-i âfitâbın feyz-i in'itâf ve te'sîri altında güşâyişle arz-ı dîdâr etmeğe, fevâyih-i rûh-perverlerini saçmağa başlayacaklar, ta'kîb-i hazân-ı cân-hırâş ile de nezâret-i latîfe, tarâvet-i ferah-fezâlarının hâtırasında başka bir hisse, bir meziyyete mâlik olmayacaklar.
(Abdülvehhhâb (1308). Sünûhât. İstanbul. 5.)
Hüsn-i Vazîfe
İnsânlar hangi hizmet ve me'mûriyetde, hangi sıfat ve vaz'iyyetde bulunurlarsa bulunsunlar hüsn-i vazîfeyi takdîre mecbûrdurlar. Hattâ vezâ'if-i me'mûriyyetin en küçüğünde, kavâ'id-i ictimâ'iyye ve medeniyyenin en basitinde bile bu mecbûriyyetin hükmü cârîdir. Bu lâzıme-i mühimmeyi nazar-ı dikkate almayanlar kendilerine metîn bir vaz'iyyet, esaslı bir meslek-i ma'îşet te'mîn etmiş olamazlar. Âile içinde hüsn-i vazîfe ta'ayyün etmemiş ise intizâm ve sa'âdet, ticâret işinde emel-i sebât ve ta'kîb aranmıyor ise refâh ve servet hâsıl olamaz.
(Abdülvehhhâb (1332). Pejmürde. Bolu. 37.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Ezhâr-ı İntibâh-âver
Renk ve bûy-ı latîfleri bedâyi-i âsâr-ı kudret ve san'at-ı sâni'i irâ'e eden şu çiçekler henüz zamân-ı tufûliyyetde bulunuyorlar ki daha hâbîde-i sükûndadırlar. Biraz zamân sonra bu ezhâr-ı letâfet-peymâ şu'le-i âfitâbın feyz-i in'itâf ve te'sîri altında güşâyişle arz-ı dîdâr etmeğe, fevâyih-i rûh-perverlerini saçmağa başlayacaklar, ta'kîb-i hazân-ı cân-hırâş ile de nezâret-i latîfe, tarâvet-i ferah-fezâlarının hâtırasında başka bir hisse, bir meziyyete mâlik olmayacaklar.
(Abdülvehhhâb (1308). Sünûhât. İstanbul. 5.)
Hüsn-i Vazîfe
İnsânlar hangi hizmet ve me'mûriyetde, hangi sıfat ve vaz'iyyetde bulunurlarsa bulunsunlar hüsn-i vazîfeyi takdîre mecbûrdurlar. Hattâ vezâ'if-i me'mûriyyetin en küçüğünde, kavâ'id-i ictimâ'iyye ve medeniyyenin en basitinde bile bu mecbûriyyetin hükmü cârîdir. Bu lâzıme-i mühimmeyi nazar-ı dikkate almayanlar kendilerine metîn bir vaz'iyyet, esaslı bir meslek-i ma'îşet te'mîn etmiş olamazlar. Âile içinde hüsn-i vazîfe ta'ayyün etmemiş ise intizâm ve sa'âdet, ticâret işinde emel-i sebât ve ta'kîb aranmıyor ise refâh ve servet hâsıl olamaz.
(Abdülvehhhâb (1332). Pejmürde. Bolu. 37.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MUSTAFA RÛMÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed | d. 1814 - ö. 1895 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MUSTAFA RÛMÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed | d. 1814 - ö. 1895 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MUSTAFA RÛMÎ | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed | d. 1814 - ö. 1895 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | MUSTAFA RÛMÎ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed | d. 1814 - ö. 1895 | Meslek | Görüntüle |
12 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Meslek | Görüntüle |
13 | MUSTAFA RÛMÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed | d. 1814 - ö. 1895 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | MUSTAFA RÛMÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed | d. 1814 - ö. 1895 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Madde Adı | Görüntüle |