ELVÂN ÇELEBİ

(d. ?/? - ö. 760’tan sonra/1358-59’dan sonra)
divan-tekke şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Şairin asıl adı da Elvân’dır. Eski eserlerin çoğunda Ulvân olarak geçmekle birlikte Çorum’da yerleştiği köye bizzat yaptırdığı türbenin Arapça kitabesinden kendisinin de Elvân adını kullandığı anlaşılmaktadır. Nitekim hem Menâkıbu’l-Kudsiyye’de hem Câmi’u’n-Nezâ’ir’deki şiirlerde de mahlası Elvân şeklindedir. Babası, Âşık Paşa adıyla meşhur Garîb-nâme müellifi Âşık Alî Paşa, annesi Hâcı Hatun’dur. Dedesi Karamanoğulları Beyliği’nin kurucularından Muhlis Paşa, büyük dedesi, tarihe Babaî İsyanı olarak geçen 1240’taki sosyal hareketin öncüsü Baba İlyâs-ı Horasânî’dir. Babası Âşık Paşa’nın Kırşehir’de büyüdüğü düşünülerek Elvân Çelebi’nin muhtemelen Kırşehir’de doğduğu belirtilmiştir. Doğum tarihi de tam olarak bilinmemektedir. Elvân Çelebi, Mehmed Mecdî Efendi’ye göre 727/1326-27 tarihinde babasının Mısır’a gidişinden sonra (Özcan 1989: 22), ondan izin de alarak, kardeşi ile bugün kendi adını taşıyan Çorum ili Mecitözü kazası hudutlarındaki, kaynaklarda “Tananözü, Tanin, Tanık, Söğütlü veya Kavaklı” olarak geçen köye yerleşmiştir. Ancak Kırşehir’den neden ayrıldığına dair bir bilgi yoktur. Dedesi Muhlis Paşa’nın o havaliden gelmesinin ve orada bir zaviyesinin bulunmasının bu göçüşte tesiri olmalıdır. Ayrıca o devir Kırşehir’inde Ahi Evran ile Hâcı Bektaş tekkelerinin kazandığı üstünlüğün de bu nakilde rol oynamış olabileceği ifade edilmiştir (Erünsal vd. 1984: XXVII). Şairin eğitim hayatı konusundaki bilgilerimiz Menâkıbu’l-Kudsiyye’de bildirdikleriyle sınırlıdır. Tasavvuf terbiyesini babasının yakın halifelerinden Şeyhülislâm Fahrüddîn’den almıştır (Erünsal vd. 1984: XXIII). Şiirlerinden tasavvuf eğitiminin yanı sıra ya medresede ya da özel derslerle kuvvetli bir öğrenim gördüğü de anlaşılmaktadır. Elvân Çelebi’nin uzun süre yaşadığı anlaşılan Mecitözü’ndeki köyde vefat ettiği noktasında kaynaklar ittifak etmiştir. Ancak vefatının kaç tarihine tekabül ettiği kesin olarak bilinmemektedir. Keşfü’z-Zunûn Zeyli’nde ve muhtemelen oradan naklen Tuhfe-i Nâ’ilî’de vefât tarihi 770/1368 olarak gösterilmişse de (Tuman 2001: 698) bu tarih, şair hakkında bilgi veren kaynakların ve onunla ilgili çalışmaların hiç birinde yer almamaktadır. Erünsal ve Ocak (1984: XXVII), şairin Menâkıbu’l-Kudsiyye’nin telif tarihi olan 760/1358-59’tan sonra ölmüş olması gerektiğini kaydetmekle yetinmektedirler. Fakat Ocak (1995: 63-64), daha sonra yazdığı ansiklopedi maddesinde sebep ve kaynak göstermeksizin şairin 760/1358-59’tan birkaç yıl sonra vefat ettiğinin söylenebileceğini belirtmiştir. Selmân, Cân ve Kızılca isimli üç erkek ve Melek Hatun adlı bir kız kardeşi olduğu bilinen Elvân Çelebi’nin, Köseoğlu’nun (1944c: 1439) verdiği bilgiye göre Abdurrahmân Çelebi isminde bir oğlu, Hayrüddîn Halîl Bey adında bir torunu ve torununun da Abdülazîz ve Abdülmecîd adlarında iki çocuğu vardır. Onun Çorum ve Amasya havalisinde geniş bir şöhret ve nüfuz kazanmış bir mutasavvıf olduğu, hatta velâyetteki şöhretinin sonraki yüzyıllarda devam ettiği de belgelerle sabittir. Nitekim türbesi bugün de Çorum havalisinde halkın büyük ilgi ve hürmet gösterdiği ziyaret yerleri arasında gelmektedir (Erkoç 2005).

Elvân Çelebi’nin günümüze ulaşan tek eseri mesnevî tarzında aruz vezninin fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün kalıbıyla kaleme aldığı 2081 beyitlik Menâkıbu’l-Kudsiyye’sidir. Dede Garkın ve Baba İlyâs’ın menkıbelerinin, bunların halifeleri vasıtasıyla Anadolu'nun irşadının anlatıldığı bu tasavvufî nitelikli metin, Babaîlik ile 13. yüzyıl Anadolu Türk tarihi için önemli ve çok değerli bir kaynaktır. Necati Elgin tarafından 1957 yılında Karaman’da bulunan yegâne nüshası Konya Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi 4937 numarada kayıtlıdır. Menâkıbu’l-Kudsiyye, Tokatlı (1984) tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır. Erünsal ve Ocak’ın eser üzerindeki çalışması yayımlanmıştır (1984). Bu eserdeki hataların tespiti amacıyla yapılan yayın ise Tulum’a aittir (2000).

Elvân Çelebi’nin, mecmualarda dokuz şiiri tespit edilmiştir. İkisi kaside yedisi gazel dokuz manzumesinden yedisi Eğridirli Hâcı Kemâl’in Câmi’u’n-Nezâ’ir’inde, diğerleri bir başka şiir mecmuasında yer almaktadır. Bunların dördü Ergun (1936: 1230-1231), Câmi’u’n-Nezâ’ir’deki diğer beş şiir ise Köksal tarafından yayımlanmıştır (2005: 473-493). Ayrıca Şakâyıku’n-Nu’mâniyye, Künhü’l-Ahbâr ve Osmânlı Müellifleri’nde Etvâr-ı Sülûk adlı bir manzumesinden bahsedilmektedir. Köprülü (1978: 702), Künhü’l-Ahbâr’da yer alan bir cümleden hareketle adı geçen eserin Elvân-ı Şîrâzî’nin Gülşen-i Râz tercümesinden başka bir şey olmadığını ortaya koymuştur. Mehmed Mecdî Efendi’nin Hadâyık’ta şair için “sâhib-i Dîvân’dır” demesi ise (Özcan 1989: 22) onu Elvân-ı Şîrâzî ile karıştırmasından kaynaklansa gerektir. Mehmed Mecdî Efendi (Özcan 1989: 22) ve Bursalı Mehmed Tâhir (1333: 110), Elvân Çelebi’ye ait Risâle fi’l-İksîr adlı bir eserin varlığından da söz etmişlerdir. Köprülü (1978: 702), diğer kaynaklarda anılmayan ve nüshasına da bugüne kadar rastlanmayan Risâle fi’l-İksîr’in şaire ait olabileceğini belirtmiştir.

Elvân Çelebi’nin sanatı hakkında bugüne kadar söylenenlerin çoğu “cezbeli bir şair” olduğu ile sınırlıdır. Şiirlerinden bir kısmını yayımlayan Ergun (1936: 1230) da “mutasavvıfâne bir edâ ile” yazdığını belirtmekle yetinmiştir. Elimizde onun sanatı hakkında değerlendirme yapılabilecek Menâkıbu’l-Kudsiyye’si ve dokuz şiiri mevcuttur. Erünsal ve Ocak (1984: XXV), Elvân Çelebi’nin vasat bir şair olduğunu, bununla birlikte Menâkıbu’l-Kudsiyye’de sanatlı mısralara, ustaca yapılmış cinaslı kafiyelere rastlandığını, özellikle Âşık Paşa’nın ölümü üzerine halkın duyduğu üzüntünün tasvirinin çok sanatkârâne yapıldığını kaydetmişlerdir. Eserin anlatımının yer yer görülen zorlanmalara rağmen oldukça iyi olduğunu işaret ederek, kimi beyitlerde nazım tekniğine ait kusurların şairden mi müstensihten mi kaynaklandığının bilinemediğini belirtmişlerdir. Elvân Çelebi’nin edebî kişiliği üzerine söylenecek sözleri doğru zemine oturtabilmek için Menâkıb’dan çok gazel tarzındaki manzumeleri esas alınmalıdır. Yedi gazelinin tamamı tasavvufî muhtevalıdır. Bir kısmında didaktik gaye açıkça sezilirken, bir kısmı da tamamen âşıkâne ve rindânedir. Elvân Çelebi üzerinde Yûnus Emre ve babası Âşık Paşa’nın derin etkileri olduğu açıktır.

Kaynakça

Bağdatlı İsmail Paşa (1972). Keşf-el-Zunun Zeyli, Îzâh al-Meknûn fî al-Zeyli alâ Kaşf al-Zunûn an Asâmî al-Kutubi va’l-Funûn. C. 2. hzl. Ş. Yaltkaya; R. Bilge. İstanbul: MEB Yay.

Buluç, Sadettin (1977-1979). “Elvan Çelebi’nin Menakıb-namesi”. Türkiyat Mecmuası XIX: 1-6.

Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmânlı Müellifleri. C. 1. İstanbul.

Eğridirli Hâcı Kemâl. Câmi’u’n-Nezâ’ir. Beyazıt Devlet Kütüphanesi. No. 5782.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1936). Türk Şairleri. C. 3. (yyy.).

Erkoç, Ethem (2005). Âşık Paşa ve Oğlu Elvan Çelebi. Çorum.

Erünsal, E. İsmail, A. Y. Ocak (hzl.) (1984). Elvân Çelebi Menâkıbu’l-Kudsiyye fî Menâsıbi’l-Ünsiyye (Baba İlyâs-ı Horasanî ve Ailesinin Menkabevî Tarihi). İstanbul: İÜEF Yay.

Erünsal, E. İsmail, A. Y. Ocak (1995). “Elvan Çelebi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 11. İstanbul: TDV Yay. 63-64.

Eyice, Semavi (1968). “Çorum’un Mecidözü’nde Âşık Paşaoğlu Elvan Çelebi Zaviyesi”. Türkiyat Mecmuası XV: 211-246.

Eyice, Semavi (1995). “Elvan Çelebi Zâviyesi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 11. İstanbul: TDV Yay. 65-66.

Hüseyin Hüsâmeddîn (1327). Amasya Tarihi. C. 1. İstanbul.

Köksal, M. Fatih (2005). “Elvan Çelebi’nin Şiirleri ve Şairliği”. Klasik Türk Şiiri Araştırmaları. Ankara: Akçağ Yay.

Köprülü, M. Fuat (1978). “Âşık Paşa”. İslâm Ansiklopedisi. C. 1. İstanbul: MEB Yay. 701-706.

Köprülü, Fuad (1981). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar. Ankara: DİB Yay.

Köseoğlu, Neşet (1944a). “Elvan Çelebi I”. Çorumlu (46): 1373-1379.

Köseoğlu, Neşet (1944b). “Elvan Çelebi II”. Çorumlu (47): 1405-1408.

Köseoğlu, Neşet (1944c). “Elvan Çelebi III”. Çorumlu (49): 1437-1441.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Mehmed Süreyyâ (1311). Sicill-i Osmânî. C. 4. İstanbul.

Ocak, Ahmet Yaşar, E. İ. Erünsal (1985). “Elvan Çelebi’nin Menâkıbnâme’si Hakkında”. Türk Kültürü (270): 374-381

Ocak, Ahmet Yaşar (1995). “Elvan Çelebi”. İslâm Ansiklopedisi. C. XI. İstanbul: TDV Yay. 63-64.

Önder, Mehmet (1959). “Eine Neuen-deckte Quelle zur Geschichte der Seltschuken in Anatolien”. Wiener Zeitshrift für die Kunde Morgenlandes LV: 84-88.

Önder, Mehmet (1985). “Elvân Çelebi’nin Menâkıbnâmesi Nasıl Bulundu?”. Türk Kültürü XXIV (260): 610-614.

Önder, Mehmet (27 Ağustos 1957). “Tarih ve Dil Yönünden Üç Değerli Menâkıbnâme”. Vatan Gazetesi.

Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Mehmed Mecdî Efendi, Hadâyıku’ş-Şakâyık (Şakâik-i Nu’mâniye ve Zeyilleri). C. 1. İstanbul: Çağrı Yay.

Şemsedîn Sâmî ( 1311). Kâmûsu’l-A’lâm. C. 4. İstanbul.

Taeschner, Franz (1960). “Das Heiligtum des Elvan Çelebi in Anatolien”. Wiener Zeitshrift für die Kunde Morgenlandes  LVI: 227-231.

Tarım, C. Hakkı (1948). Tarihte Kırşehrî - Gülşehrî. İstanbul.

Tokatlı, Ümit (1984). Elvan Çelebi'nin Menakıbnamesi (Metin-İndeks-Gramer). Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Tokatlı, Ümit (1987). “Elvan Çelebi’nin Eseri (el-Menâkıbu’l-Kudsiyye Fi(‘l-)Menâsıbi’l-Ünsiyye”. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (1): 165-171.

Tulum, Mertol (2000). Tarihî Metin Çalışmalarında Usul, Menâkıbu'l- Kudsiyye Üzerinde Bir Deneme. İstanbul: Deniz Kitabevi Yay.


Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET FATİH KÖKSAL
Yayın Tarihi: 23.10.2013
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Elâ iy bî-vefâ dil-ber niçünsin sen sana magrûr

Kimün düşdi sana gönli ki kılmadun anı makhûr

Adun dünyâ dadun dünyâ adun dadun viren Mevlâ

Sahîhu’r-rûh olmadun sakîmu’l-kalbsin meşhûr

Yaradılmışda bir dahı sana benzer sana bendeş

Ne hakan gördi ne kisrâ ne kayser gördi ne fagfûr

Sana her kim gönül virdi sen oldun bil anun virdi

Sile virdün yile virdün nitekim tab’um[ı] bâ’ûr

Şular kim yüz sana tutdı ten ü cânı yanup dütdi

Cihânda göz göre gitdi göre gel cânı nice_olur

Şular kim sini terk itdi bekâ mülkini berkitdi

Hak’a yoldaş olup gitdi Cüneyd ü Şibli vü Mansûr

Ganî oldı gına buldı safî oldı safâ buldı

İçi taşı vefâ toldı dökildi kaldı şerr ü şûr

Ezelden tâ ebed bunlar olupdur ışka müstagrak

Ne bennâ bunlara insân ne şeytân bunlara mezdûr

Hemîşe rahmet-i Rahmân bulara nâzil ü vâsıl

Bularun külli varlıgı münevverdür yüzi pür-nûr

Bulara irgüre Elvân dilersen râhat-ı eyvân

Ki tâ rahmet kıla Rahmân ola dünyâ vü dîn ma’mûr

İlâhî fazl u rahmet kıl İlâhî nezl-i rahmet kıl

Bu rahmetden bizi ırma be-fazl-ı sûre-i Ve’n-nûr

(Köksal, M. Fatih (2005). “Elvan Çelebi’nin Şiirleri ve Şairliği”. Klasik Türk Şiiri Araştırmaları. Ankara: Akçağ Yay. 481.)

Gazel

Bu cümle nesneye ışkdur bahâne

Bahâne ışk u hem ışkdur bahâ ne

Bu ışk içinde birdür câm u sâkî

Bu ışk içinde birdür dâm u dâne

Bu ışkdur kâyil-i lafz-ı ene’l-Hak

Bu ışkdur kâyil-i Mansûr yana

Bu ışkdur kâşif-i esrâr-ı gönül

Bu ışkdur açılur ma’nâ bu câna

Bu ışk âyinleri bu ışk içinde

Görinür zât-ı ma’şûka ayâne

Bu ışkdur âşık u ma’şûka olan

Salâdur âşık u ma’şûk olana

Bu ışkdur ol ecel gencin kılan fâş

Bu ışk oldı nişân ol bî-nişâna

Nice kılsun bu bir söz ışkı ma’lûm

Ki şerhi sıgmadı bin dâsitâna

Gönülden ferd ü candan müfred olgıl

Yakîne kalma dolanma gümâna

Hele Elvân fidâ kıl dîn ü deyni

Bu ışk içinde kalma hânümâna

Dilersen kim sana senden tecellî

Zuhûra gele kala câvidâna

Bu ışkun bin sıfâtından birisi

Beyâna gelmedi sıgmaz lisâna

(Köksal, M. Fatih (2005). “Elvan Çelebi’nin Şiirleri ve Şairliği”. Klasik Türk Şiiri Araştırmaları. Ankara: Akçağ Yay. 489.)

Gazel

Evliyâya ten göziyle kim bakarsa serserî

Bî-basardur cânı yokdur ölidür degül diri

Evliyâ cândur gerek kim cân göziyle bakalar

Zîra kim cânlu kişiler câna olur müşterî

Evliyâ bir cân gülidür bülbül isen gel berü

Yoksa var git nispet itme nev-bahâra zemheri

Evliyâdur mürşidümüz tut etegin sıdk ile

İlete Allâh’a seni göstere peygam-beri

Evliyâya irmeyince kimsene bulmaz Hak’ı

Yoksa kaldun dü cihânda şöyle âciz müşterî

Evliyâyı sen sanursın yer yüzinde bir adam

Evliyânun sırrı vardur dü cihânda içeri

Evliyânun zâtı hakdur vasfınun evsâfı hak

Yâ sanur mısın sen anı et ü kandur yâ deri

Evliyânun kudretidür dü cihâna hükm iden

Sen sanursın yir ü gökdür yâ bu çerh-i çenberî

On sekiz bin âlem anun barmagında bir yüzük

Bilmedügi yer mi vardur illâ sorar kancarı

Hâcıyam dirsin degülsin nerde gördün haccı sen

Serserî hâ yol dögersin berr ü bahri berberî

Söyleyen bir ben degülem söyleden vardur beni

Evliyânun kudreti var söyledürse mermeri

Evliyânun kulları çok kemteri Elvân durur

Kemterînün kemteriyem kemterînün kemteri

(Köksal, M. Fatih (2005). “Elvan Çelebi’nin Şiirleri ve Şairliği”. Klasik Türk Şiiri Araştırmaları. Ankara: Akçağ Yay. 491.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ÜMMET VELİ, Abdullahd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2AYDOĞAN, İbrahim Aydoğand. 14.05.1957 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3REİS AYARd. 09.08.1962 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4ÜMMET VELİ, Abdullahd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5AYDOĞAN, İbrahim Aydoğand. 14.05.1957 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6REİS AYARd. 09.08.1962 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7ÜMMET VELİ, Abdullahd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8AYDOĞAN, İbrahim Aydoğand. 14.05.1957 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9REİS AYARd. 09.08.1962 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10ÜMMET VELİ, Abdullahd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11AYDOĞAN, İbrahim Aydoğand. 14.05.1957 - ö. ?MeslekGörüntüle
12REİS AYARd. 09.08.1962 - ö. ?MeslekGörüntüle
13ÜMMET VELİ, Abdullahd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14AYDOĞAN, İbrahim Aydoğand. 14.05.1957 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15REİS AYARd. 09.08.1962 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16ÜMMET VELİ, Abdullahd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17AYDOĞAN, İbrahim Aydoğand. 14.05.1957 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18REİS AYARd. 09.08.1962 - ö. ?Madde AdıGörüntüle