HAKÎKÎ, Cihânşâh

(d. 800 ?/1397-98 ? - ö. Rebiülâhir 872/Ekim-Kasım 1467)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Azeri)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Karakoyunlu hükümdarıdır. Babası Kara Yusuf, annesi ise Kadem Paşa Hatun’dur. Cihânşâh’ın doğum tarihi ve yeri konusunda farklı görüşler vardır. Genellikle 808/1405-06 yılında Mardin’de dünyaya geldiği ifade edilmesine karşın (Yınanç 1945:173), Eliyar Seferli ve Halil Yusifli 800/1397-98’de Hoy’da dünyaya geldiğini yazarlar (1993: 88). Türkmen bilim adamı Kurbanov (1990: 118) ise Devletşâh Tezkiresi’nde yer alan “Cihânşâh yetmiş yıl ömür sürdü” (Devletşâh 1977: 537) ifadesine istinâden onun 1467 yılında öldüğü gerçeğinden hareketle hicri yılda 354 günün bulunduğunu hesaba katarak 1399 yılında doğduğu neticesine varmaktadır. Cevad Heyet (1376: 58) de Hakîkî’nin yetmiş yıl yaşadığını söyleyerek Devletşâh’ın görüşüne katılır görünmektedir. Cihânşâh, kardeşleriyle ve aynı coğrafyada hüküm süren diğer boylarla sürdürdüğü mücadele sonucunda 839/1435-36 yılında Karakoyunlu hükümdarı olur. Ülkesine ülkeler katar. Kısa sürede Timurlularla mücadele edebilecek seviyeye erişir. Osmanlı padişahlarıyla iyi ilişkiler kuran Cihânşâh’ın bilhassa Fâtih Mehmed’le mektuplaştıkları bilinmektedir (Yınanç 1945: 185). Egemenliğini sürdürdüğü coğrafyada en büyük rakibi olan Akkoyunlularla giriştiği mücadelede Çapakçur (Bingöl) yakınlarındaki Sancak mevkiinde Uzun Hasan’ın askerleri tarafından öldürülür (Rebiülâhir 872/Ekim-Kasım 1467). Cihânşâh’ın cesedi Tebriz’e nakledilerek kendi yaptırdığı Muzafferiye Medresesinin avlusuna defnedilir (Kurbanov 1990: 118).

Cihânşâh hükümdarlığı döneminde (1438-1467) sadece devletinin sınırlarını genişletmekle kalmaz; aynı zamanda kültür ve sanat hayatını geliştirmek için Muzafferiye Medresesi gibi kurumların oluşmasına öncelik verir. Bilgin ve sanatkârları himaye eder. Özellikle Cihânşâh’ın oğlu Pîr Budak’ın himayesinde nakış ve cilt sanatı gelişmiştir (Uluç 2006: 28, 66). Cihânşâh’ın patronaj konumunun Osmanlı kültür ve sanat çevrelerinde de takip edildiğini göstermesi bakımından Fâtih devri şairlerinden Ahmed Paşa’nın aşağıdaki beyti ilgi çekicidir (Tarlan 1966: 137):

 Gonca gibi câmesin çâk ide çün bülbül gibi

 Okuya şi‘rüm Cihân-şâhun gazel-hânı dürüst

Hakîkî’nin bilinen tek eseri Dîvân’ıdır. Cihânşâh’ın şairliğine ve eserine dair Osmanlı tezkire yazarları bilgi vermezler. Cihânşâh’ın şairliğine dair, yetersiz de olsa, ilk bilgileri veren Türkçe tezkire, Nevâyî’nin Mecâlis’idir. Alî Şîr Nevâyî “Cihânşâh Mirzâ dağı şi’r aytur irdi” dedikten sonra Farsça bir beytini örnek verir (Eraslan 2001 : 196). Onun hakkında en geniş malumatı veren Devletşâh da Hakîkî’nin şairliğini, oğlu Pîr Budak’a hitaben yazdığı Farsça mesnevi ve ona Pîr Budak tarafından verilen cevap çerçevesinde ele alır (1977: 534-535). Heratlı Fahrî Ravzatü’s-Selâtîn adlı Farsça eserinde “Türkmenlerin Mîrzâsı Cihânşâh’ın çevresinde çok yetenekli insanlar vardı ve kendisi de çok güzel şiirler yazardı. Hakîkî mahlasını kullanmıştır.” şeklinde çok kısa bilgi vermekle yetinir (Hayyampûr 1345: 66). Gaffârî de Cihânşâh’ın zaman zaman nazma meylettiğini ve Hakîkî mahlası ile şiirler söylediğini nakleder (1343: 249). Cihânşâh’ın Hakîkî mahlasıyla şiirler yazdığını, daha sağken Dîvân tertip ettiğini ve şiirlerini büyük mutasavvıf Mollâ Câmî’ye (ö.1492) gönderdiğini Abdurrahman Câmî’nin Münşeât’ında bulunan bir şiirinden öğreniyoruz (Hikmet 1991: 54-56). Mollâ Câmî ile olan münasebeti çerçevesinde Cihânşâh’ın şairliği meselesini değerlendiren M. Fuad Köprülü, “Farsça sûfîyâne şiirler yazan bu Türkmen hükümdarlarının, dinî akidelerini Türkmenler arasında yaymak için, Türkçe şiirler de yazması ve bunlarda hece veznini de kullanması, hiç de ihtimâlden uzak değildir.” diyerek Cihânşâh’ın Türkçe şiir yazmış olabileceğini söyler. Abdulbâkî Nihâvendî’nin (Ma’âsir-i Rahîmî, Calcutta 1910, I, 47) verdiği bilgilerden hareketle de Cihânşâh’ın hece ölçüsünü kullanarak şiir yazmış olabileceği ihtimaline dikkat çeker (1989: 39-40). Ancak bugüne kadar Köprülü’nün dikkat çektiği son ihtimali, yani Hakîkî’nin hece ölçüsünü kullanmış olabileceğini doğrulayacak her hangi bir vesikaya rastlanmamıştır.

Cihânşâh’ın şiirleri üzerine ilk çalışmayı yapan V. Minorsky, “ben gazellerin gerçek müellifi kendisi miydi, yoksa himayesindeki biri mi onun imzasını atmıştır şeklinde bir soru ortaya atmaya eğilimliyim.” diyerek bir istifham belirtir ve Cihânşâh’ın himayesinde bulunan şairlerden Mevlânâ Tûsî’nin yazmış olabileceğini ima eder (1970: 169). Köprülü de “Cihânşâh devrinde büyük bir medenî faaliyet gösteren Karakoyunlu sarayı etrafında Türkçe yazan bir takım şairlerin toplandığı kolayca tahmin olunabilir.” demektedir (1989: 40). Fakat Mevlânâ Tûsî’nin Türkçe şiir söylediğine dair herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Dolayısıyla Minorsky’nin ortaya attığı ihtimali doğrulayacak verilerden mahrumuz. Ayrıca Türk tarihinde sadece şiir değil, diğer sanat dallarında da üstat kabul edilen devlet adamlarının yetiştiği bilinmektedir. Cihânşâh’ın şairliğine dair kaynaklarda aşağı yukarı aynı cümlelerle tekrar edilen bilgiler, Hakîkî Dîvânı’nın yeni nüshalarının tespit edilmesiyle birlikte daha farklı bir anlam kazanmıştır. Bu gün Hakîkî Divânı’nın beş yazma nüshası bilinmektedir: Londra British Library Or. 9493, Erivan Matenadaran Elyazmaları Arşivi No. 965, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Kısmı No. 3808, Ankara Üniversitesi DTCF Kütüphanesi Elyazmaları Bölümü İsmail Saib No. I. 2221, İran Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Nu: 8198. Türkiye kütüphanelerinde bulunan nüshaları bir makalesinde tanıtan Jale Demirci (1997:127-134), daha sonra da Cihânşâh Hakîkî Dîvânı’nın Süleymaniye nüshasına dayalı olarak metnini hazırlamış, dil özelliklerini incelemiş ve dizinle birlikte yayımlamıştır (2001). Muhsin Macit ise ilk dört nüshayı karşılaştırmak suretiyle Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri adlı eserini yayımlamıştır (2002). Hakîkî’nin Türkçe şiirleri kril harfleriyle Erivan (Hüseyinzade 1966), Bakü (Rahimov vd. 1986; 2006) ve Aşkabat’ta (Recebov 1999) basılmıştır. Cihânşâh’ın Farsça şiirleri de Veyis Değirmençay tarafından metin ve Türkçe tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır (Erzurum 2004). Son olarak Fîrûz Refâhî Alemdârî, Tahran nüshasını esas almak suretiyle Hakîkî’nin bütün şiirlerini neşretmiştir (Tahran 1385).

Karakoyunlu Cihânşâh, pek çok Türk şairinin Farsça yazdığı bugünkü İran coğrafyasında ana diliyle şiirler söylemiştir. İki dilli şairlerdendir. Türkçe şiirleri Farsça şiirlerinden daha azdır. Fakat Türkçenin 15. yüzyıldaki ifade kabiliyetini göstermesi, hükümdar bir şairin sufilere mahsus bir edayla lirik şiirler söylemesi önemlidir. Hakîkî, özellikle Türkçe şiirlerini Nesîmî’nin etkisinde kalarak yazmıştır. Bu bakımdan onun gölgesinde kalmış, şair olarak şöhreti muhitinin dışına pek taşmamıştır. Nesîmî’nin edasını ve kendisi gibi hükümdar olan Kâdı Burhâneddîn’in üretken ve daha içten söyleyiş güzelliğini yakalayamamış olsa bile Nesîmî’nin şiirleriyle karışan ve her iki şairin divanlarının yazma nüshalarında yer alan gazellerinden dolayı bile dikkate alınmayı hak etmiş bir şairdir. Nesîmî’den esinlenmesine karşın Hurufî mecaz ve istiarelerini kullanmakta Nesîmî kadar rahat ve pervasız değildir. Nesîmî’nin içselleştirerek pek çok şiirinde lirizme ulaşmasına rağmen Hakîkî’nin şiirlerinde Hurufilik, bir ideal olmaktan çok şiire uygun sembolik diliyle vardır. Bu bakımdan Hakîkî’nin bazı gazelleri Nesîmî Dîvânı’nın yazma nüshalarında, hatta tenkitli neşirlerinde de yer almaktadır (Macit 2002: 66-72).

Hakîkî’nin söz dağarcığı geniş değildir. Onun şiirlerinde tekrarlanan mısralar vardır. Siyasal istikrarın sürekli tehdit altında bulunduğu bir mücadele ortamında mistik tecrübenin zorunlu kıldığı soyut anlatımı tercih eden Hakîkî, gereğince düşünce dünyasında derinleşememiş, bulduğu bir cevheri sonuna kadar işleme mecburiyetinde kalmıştır. Belki de siyasal kimliğinin zorunlu kıldığı kapalılık, tasavvufun soyut anlatımı ile bir araya gelince şairi kendini tekrar etmeye yönlendirmiştir. İşte bu yüzden hem Türkçe hem de Farsça şiirlerinde Hakîkî’nin benzer ifade kalıplarını ve hatta dizeleri tekrarladığı görülür. Bunlar hiç şüphesiz bir şair için zaaf olarak değerlendirilmesi gereken kullanımlardır. Hurufîliğin harflerle ilgili sırlarını, tevillerini çok fazla işlemeyen, söyleyeceklerini mümkün olduğunca örtülü söyleyen Hakîkî’nin Farsça şiirlerinde kalemini daha serbest bıraktığını söyleyebiliriz. Cihânşâh az söylemiş, belki ülkeler fethetmekten şiir iklimine akınlar düzenlemeye imkân bulamamış, belki de siyasetinde olduğu gibi hep doğuya yöneldiğinden geleneğe uyarak Farsçanın ifade imkânları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Kaynakça

Alemdârî, Fîrûz Refâhî (hzl.) (1385). Mîrzâ Cihânşâh Hakîkî Dîvân-ı Fârisî-Türkî. Tahran: Fîrûzân.

Değirmençay, Veyis (hzl.) (2004). Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Farsça Şiirleri. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.

Demirci, Jale (1997). “Cihânşâh (Hakîkî) Divânı’nın İki Yeni Nüshası”. DTCF Türkoloji Dergisi XII (1): 127-134.

Demirci, Jale (hzl.) (2001). Cihânşâh Hakîkî Divânı, İnceleme-Metin-Dizin. Ankara: Köksav Yay.

Devletşâh (1977). Devletşâh Tezkiresi. C. IV. çev. N. Lugal. İstanbul: Tercüman Yay.

Eraslan, Kemal (hzl.) (2001). Alî Şîr Nevâyî, Mecâlisü’n-Nefâyis. Ankara: TDK Yay.

Gaffârî-i Kazvînî (1343). Târih-i Cihân-ârâ. Tahran.

Hayyampûr, Abdurresûl (hzl.) (1345). Fahrî-i Herevî, Tezkire-i Ravzatü’s-Selâtîn. Tebriz.

Heyet, Cevad (1376). Azerbaycan Edebiyat Tarihine Bir Bahış. C. IV. Tahran: Varlık Yay.

Hikmet, Ali Asgar (1991). Mollâ Câmî. çev. M. N. Gencosman. İstanbul: MEB Yay.

Hüseyinzade, Latif (1966). Hakiki-Şiirler. Erivan.

Köprülü, M. Fuad (1989). “Azeri”, Edebiyat Araştırmaları II. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 13-81.

Kurbanov, G. (1990). Porseyazıçnoe Literaturnoe Nasledie Turkmen v XIV-XV vv. Aşkabat.

Macit, Muhsin (hzl.) (2002). Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri. Ankara: Grafiker Yay.

Minorsky, Vladimir (1970). “Karakoyunlu Cihan Şâh ve Şiirleri”. çev. M. Erol. Selçuklu Araştırmaları Dergisi II: 153-180.

Rahimov, Ebulfez, L. Hüseyinzade, M. Aliyev (1986; 2006). Cahanşah Hakiki - Seçilmiş Eserleri. Bakü: Yazıcı.

Recebov, Rahman (1999). Cihânşâh Hakiki. Aşkabat.

Seferli, Eliyar, H. Yusifli (1993). Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 2, Azerbaycan Türk Edebiyatı-II. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Sümer, Faruk (1984). Karakoyunlular. Ankara: TTK Yay.

Tarlan, Ali Nihat (hzl.) (1966). Ahmed Paşa Divanı. İstanbul: MEB Yay.

Uluç, Lâle (2006). Türkmen Valiler, Şirazlı Ustalar, Osmanlı Okurlar-XVI. Yüzyıl Şiraz Elyazmaları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yay.

Yınanç, Mükrimin H. (1945). “Cihânşâh”. İslâm Ansiklopedisi. C. III. İstanbul: MEB Yay. 173-179.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MUHSİN MACİT
Yayın Tarihi: 30.12.2013
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Tâ ki hüsnün sûret ü ma’nîde da’vâ görsedür

Ârızun nûrı cemâlünden tecellâ görsedür

Secde-i îmân getürmez kaşlarun mihrâbına

Her basîretsiz kim anı tâk-ı Kisrâ görsedür

Sûre-i seb’a’l-mesânî hatt-ı ruhsârındadur

Şol cihetden sûretün mürşîde ma’nâ görsedür

Ey Mesîhâ-dem senün enfâs-ı lâ’lün âşıka

Nefha-i Rûhu’l-kudüsden nutk-ı Îsâ görsedür

Kim ki hayrân olmaz ol ma’şûkanun ruhsârına

Ehl-i dil ol müşriki ma’nîde a’mâ görsedür

Zâhidâ gel secde kıl şol sûret-i Rahmâna sen

Secde-i Hak sana çün ehl-i takvâ görsedür

Çün Hakîkî her ki Mansûr oldı der-meydân-ı aşk

Ber-ser-i dâr-ı mahabbet şart-ı da’vâ görsedür

(Macit, Muhsin (hzl.) (2002). Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri. Ankara: Grafiker Yay. 87-88.)

Gazel

Gelgil ki senden ayru dahı yâr bilmenem

Bî-gülşen-i visâl-i tu gülzâr bilmenem

Vermen bu çarh-ı kec-rev-i gaddâra gönlümi

Ol tecrîdem ki âlem-i gaddâr bilmenem

Aşkın kadîm ü mihr-i ruhun lâ-yezâl imiş

Men mundan özge nükte-i esrâr bilmenem

Hamr-ı lebinden esrimişem ez-humâr-ı mey

Hamr-ı lebin kimi dahı hummâr bilmenem

Mansûrvâr egerçi meni dâra çekeler

Dârü’ş-şifâ derem men anı dâr bilmenem

Ger koymışam libâsumı mey-hânede kirev

Ser-mest-i bâdeyem ser ü destâr bilmenem

Şem’-i ruhunda cânımı pervâne kılmışam

Ol nâra düşmüşem dahı men nâr bilmenem

Peyveste kaşların kimi mihrâba bahmanam

Mestâne gözlerün kimi ayyâr bilmenem

Şerh-i lebün çü nutka getürdi Hakîkîyi

Men mundan özge nutk-ı dürer-bâr bilmenem

(Macit, Muhsin (hzl.) (2002). Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri. Ankara: Grafiker Yay. 113-114.)

Tuyug

Dil-berün la ‘lini handân isterem

Leblerinden âb-ı hayvân isterem

Çün iki âlemde bir cân isterem

Cânumı yolunda kurbân isterem

(Macit, Muhsin (hzl.) (2002). Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri. Ankara: Grafiker Yay. 153.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Vecdi Erbayd. 1965 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2HÜSEYİN, Şeyh Seyyid Hüseyin Efendid. ? - ö. 1707-08Doğum YeriGörüntüle
3Metin Fındıkçıd. 01 Aralık 1960 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Vecdi Erbayd. 1965 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5HÜSEYİN, Şeyh Seyyid Hüseyin Efendid. ? - ö. 1707-08Doğum YılıGörüntüle
6Metin Fındıkçıd. 01 Aralık 1960 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7Vecdi Erbayd. 1965 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8HÜSEYİN, Şeyh Seyyid Hüseyin Efendid. ? - ö. 1707-08Ölüm YılıGörüntüle
9Metin Fındıkçıd. 01 Aralık 1960 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10Vecdi Erbayd. 1965 - ö. ?MeslekGörüntüle
11HÜSEYİN, Şeyh Seyyid Hüseyin Efendid. ? - ö. 1707-08MeslekGörüntüle
12Metin Fındıkçıd. 01 Aralık 1960 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Vecdi Erbayd. 1965 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HÜSEYİN, Şeyh Seyyid Hüseyin Efendid. ? - ö. 1707-08Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Metin Fındıkçıd. 01 Aralık 1960 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Vecdi Erbayd. 1965 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17HÜSEYİN, Şeyh Seyyid Hüseyin Efendid. ? - ö. 1707-08Madde AdıGörüntüle
18Metin Fındıkçıd. 01 Aralık 1960 - ö. ?Madde AdıGörüntüle