HALÎLÎ, Halîl İbrâhim

(d. 810 ?/1407/8 ? - ö. 890/1485)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

810/1407-8 dolaylarında Diyarbakır’da doğduğu tahmin edilen (Özkan 1997: 329; Adak 2012: 79) Halîlî’nin, Sicill-i Osmânî’de ismi Halîl İbrâhîm şeklinde kaydedilerek Horasanlı olabileceği belirtilmiştir. Çok genç yaşta İznik’e yerleşen ve burada ilim tahsiline başlayan Halîlî, 872/1465 yılında İstanbul’u gelmiş, bir yıl sonra İznik’e dönerek kendi kurduğu (Akbayar 1996:579) zâviyede şeyhlik yapmaya başlamış ve 890/1485 yılında burada ölmüştür. Halîlî’nin bilinen eserleri şunlardır:
1. Fürkat-nâme: Şairin en meşhur eseridir. Adı; Sehî (1325: 65) ve Latîfî (Canım 2000: 250) tezkireleri ile Tuhfe-i Nâilî’de (Tuman 2001: 257) Firâk-nâme, Âşık Çelebi Tezkiresi’nde ise Dîvân-ı Halîlî şeklinde anılan manzume 876/1471-72 yılında tamamlanmıştır. Gelibolulu Âlî’ye göre henüz çâr-ebrû bir civanken geldiği İznik’te on dört yaşında bir şuha âşık olup onun visali hatırasıyla okuma yazma sevdasından vazgeçen Halîlî, hasbihalini/sergüzeştini Fürkat-nâme ya da Firâk-nâme adını verdiği mesnevîsinde dile getirmiştir (İsen 1994:135). Ali Emirî eserin kaleme alınış amacıyla ilgili söz konusu bilgilerin yanlış olduğu görüşündedir. Zîrâ ona göre Halîlî, İznik’e gençlik yıllarında değil, daha sonra gitmiş, bunu da eserinde beyan etmiştir. Ayrıca onun maşuku mecazî değil, hakikîdir (Adak 2012: 80). Aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün fa’ûlün” kalıbıyla yazılan ve 1334 beyitten meydana gelen meydana gelen eser, farklı nazım şekilleriyle yazılmış şiirler barındırması bakımından divançe özelliği taşımaktadır. Metnin içine serpiştirilmiş aruzun değişik kalıplarının kullanıldığı bu 30 şiirin yirmi dördü gazel, ikisi murabba, biri muhammes, biri terci’-i bend, biri akrostişli (muvaşşah) müstezad, biri de Farsça kıt’adır (Tavukçu 2007: 205). Özellikle gazeller, hem vezin ve şeklin verdiği monotonluğu kırmış hem de olay örgüsünün gelişmesi sırasında gerilimli sahneleri en iyi şekilde ifade etmeyi sağlamıştır (Özkan: 1997: 329). Eserin yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerde 16 nüshası tespit edilmiştir. Nüshalarının çokluğundan beğenilen ve okunan bir manzume olduğu anlaşılan (Tavukçu 2007: 207-208) Fürkat-nâme üzerinde iki yüksek lisans çalışması (Gülseren 1990; Tavukçu 1993) yapılmıştır.

2. Dîvân: Osmânlı Müellifleri’nde (Yavuz 1972: 168) şairin mürettep bir Dîvân’ının varlığından söz edilmişse de Âşık Çelebi Tezkiresi’nde ismi anılmadan Fürkat-nâme’nin halk ağzında Dîvân-ı Halîlî ismiyle şöhret kazandığı belirtilmiştir (Kılıç 2010: 1537). Dolayısıyla bugün elimizde bulunmayan Halîlî Dîvân’ının varlığı hususunda Âşık Çelebi’nin verdiği başlıktan kaynaklanan bir karışıklık olma ihtimalinin bulunduğuna değinmek gerekir. Ancak Fürkat-nâme’de geçen şu beyit, Halîlî’nin bir Dîvân tertip etmiş olabileceğini de düşündürmektedir:

 Râh-ı ışkunda Halîlî ne belâ çekdügüni
 Nazar itsen bilesin defter-i dîvânumuza
(Kut 1977: 334)

Nitekim Beysanoğlu’nun (1957: 34) verdiği bilgiye göre, Hâcı Kemâl’in Câmi’un-Nezâ’ir’i, Edirneli Nazmî’nin Mecma’un-Nezâ’ir’i, Peşteli Hisâlî’nin Matâli’ü’n-Nezâ’ir’i ve kimin tarafından tertip edildiği bilinmeyen Câmi’ü’l-Me’ânî gibi çeşitli mecmualarda yer alan manzumeleri bir divan teşkil edecek kadar çoktur. Mecmualarda yer alan Halîlî mahlaslı şiirlerden şaire ait olduğu düşünülenler topluca  yayımlanmıştır (Kavaklıyazı 2015).

Latîfî’nin, şiirlerini çok da renkli bulmadığı, sathî ve sade olarak nitelediği (Canım 2000: 251); Âşık Çelebi’nin ise vasat kabul ettiği (Kılıç 2010: 1537) Halîlî, devrinin Ahmed Paşa, Şeyhî, Necatî gibi ön planda yer alan şairlerinden olmasa da çağdaşları arasında şöhreti yayılmıştır. Nitekim ölümünden sonra tertip olunan şiir mecmualarında birçok manzumesine yer verilmesi de bunu göstermektedir. Beysanoğlu’nun belirttiğine göre eserlerinde Âzerî Türkçesi’nin dil özellikleri görülen Halîlî’nin şiirlerinde hemşehrisi Seyyid Nesîmî’nin tesiri vardır. Nesîmî’ninkilerle aynı kafiyedeki şiirlerinin mevcudiyeti, hatta onun bir gazelinin kafiye ve rediflerini aynen ve sırasıyla kendi manzumesinde kullanması bu temayülün şuurlu olduğunu anlatmaktadır. Kendisinden sonra gelen Habîbî, Fuzûlî, Şeyh Ahmed Hayâlî, Câmî, İbrahîm Hafîd Paşa gibi şairler üzerinde etkili olan Halîlî (Beysanoğlu 1957: 34), Arapça-Türkçe mülemmalar yazmışsa da onun en başarılı şiirleri terkibibend, terciibend ve murabbalarıdır. Halîlî, tasavvufî, hikemî, âşıkane şiirlerin yanı sıra her beytinde bir başka fikrin işlendiği konu birliğinden uzak manzumeler de kaleme almıştır (Özkan 1997: 329).

Kaynakça

Adak, Abdurrahman (2012). Ali Emiri’nin Gözüyle Diyarbakırlı Şairler. İstanbul: Kent Işıkları Yay.

Akçay, Gülçiçek (2012). “Diyarbakırlı Halîlî ve Kasîde-i Pend-nâmesî”. Alî Emîrî Çalıştayı Bildirileri. Diyarbakır. 1-13.

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. C. 2. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Ali Emîrî (1328). Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid. İstanbul.

Beysanoğlu, Şevket (1957). Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları. Diyarbakır: Diyarbakır’ı Tanıtma Derneği Yay.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.

Gülseren, Cemil (1990). Halîlî: Firkat-nâme (XV. Yüzyıl), Dil Özellikleri-Metin-Seçmeli Sözlük. Yüksek Lisans Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Gelibolulu Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

Karabey, Turgut. (1981), “Halilî, Halil İbrahim Bey”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. IV. İstanbul: Dergah Yay. 48.

Kavaklıyazı, Ahmet (2015). "15. Yüzyıl Şairlerinden Diyarbakırlı Halîlî'nin Şiirleri". Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 34: 1-88.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Köprülü, Fuat (1981). Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Ötüken Yay.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kut, Günay (1977). “Fürkat-nâme”. TDAY Belleten. 333-353.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1989). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. C. 1. Ankara: TTK Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1997). Beyâni Mustafa Bin Carullah, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Mecdî Mehmed Efendi (1269). Hadâiku’ş-Şakâyık. İstanbul.

Özkan Mustafa; İsen, Mustafa (1997). “Halîlî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 15. İstanbul: TDV Yay. 329-330.

Sehî Bey (1325). Tezkire-i Sehî. İstanbul.

Şemseddîn Sâmî (1316). Kâmûsu’l A‘lâm. C. 3. İstanbul.

Tansel, Fevziye Abdullah (1977). “Halîlî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: MEB Yay. 162-164.

Tavukçu, Orhan Kemal (1993). Halîlî, Firkat-nâme (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Tavukçu, Orhan Kemal (2007). “Ayrılığın Terennümü: Eski Türk Edebiyatında Firâk-nâmeler”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi 5 (10): 197-220.

Yavuz, Fikri, İ. Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmânlı Müellifleri. C. 2. İstanbul: Meral Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAY
Yayın Tarihi: 27.11.2014
Güncelleme Tarihi: 02.12.2021

Eserlerinden Örnekler

Kıt’a

Ben ki dervîş olmuşam şâh-ı cihândan fârigem

Bende-i sultân-ı ışkem în ü ândan fârigem

Şehr-i tenden geçmişem dünyâ-yı fânînün tamâm

Bî-nişânî bulmuşam nâm u nişândan fârigem

(Sehî Bey (1325). Tezkîre-i Sehî. İstanbul. 65.)

 

Fürkat-nâme’den

Bu ben bîçâre-i dervîş-i dil-rîş

Garîb ü bî-kes ü bî-yâr u bî-hîş

 

Vücûdı çarh elinden yârelenmiş

Yüreği hecr elinden pârelenmiş

 

Acem mülkinde idüm ilme meşgûl

Okurdum gâh fıkh u gâh ma’kûl

 

Tarîk-i zühdi muhtâr eylemişdüm

Huzûr ehlin bana yâr eylemişdüm

 

Yirüm gâh medrese gâh câmi’ idi

Dilümde nûr-ı hikmet lâmi’ idi

 

Meger kim eylemişdüm terk-i lezzet

Gehî şugl ideridüm gâhî tâ’at

 

Dün ü gün ilm okımak pîşem idi

Amel kılmak müdâm endîşem idi

(Kut, Günay (1977). “Fürkat-nâme”. TDAY Belleten. 335.)

 

Kasîde-i Pend-nâme’den

Bu güzergâh hânede çünkim değilsin ber-karâr

Ey misafir hâzır eyle zâd-ı râh-ı kûy-ı yâr

 

Tekyelenme dâr [u] dîvârın bu dehrün ey gözüm

Bu harâba yüz tutar olmaz esâs-ı üstüvâr

 

Tâc u tahtı draht-ı bahtı dağıdur bâd-ı ecel

Çünki dağıtdı Süleymân tahtını bu rûzgâr

 

Vâsi vü rûşen serây içre o kim sığmaz bugün

Olısardur âkıbet anun mezârı teng ü târ

(Akçay, Gülçiçek (2012). “Diyarbakırlı Halîlî ve Kasîde-i Pend-nâmesî”. Alî Emîrî Çalıştayı Bildirileri. Diyarbakır. 5.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1CEDÎDÎ, Diyarbakırlıd. ? - ö. 1829Doğum YeriGörüntüle
2Cenap Ozankand. 1924 - ö. 13 Ekim 2005Doğum YeriGörüntüle
3RÂ'İF, Feyzullah Râ'if-i Âmidîd. 1831-32 - ö. 1889-90Doğum YeriGörüntüle
4CEDÎDÎ, Diyarbakırlıd. ? - ö. 1829Doğum YılıGörüntüle
5Cenap Ozankand. 1924 - ö. 13 Ekim 2005Doğum YılıGörüntüle
6RÂ'İF, Feyzullah Râ'if-i Âmidîd. 1831-32 - ö. 1889-90Doğum YılıGörüntüle
7CEDÎDÎ, Diyarbakırlıd. ? - ö. 1829Ölüm YılıGörüntüle
8Cenap Ozankand. 1924 - ö. 13 Ekim 2005Ölüm YılıGörüntüle
9RÂ'İF, Feyzullah Râ'if-i Âmidîd. 1831-32 - ö. 1889-90Ölüm YılıGörüntüle
10CEDÎDÎ, Diyarbakırlıd. ? - ö. 1829MeslekGörüntüle
11Cenap Ozankand. 1924 - ö. 13 Ekim 2005MeslekGörüntüle
12RÂ'İF, Feyzullah Râ'if-i Âmidîd. 1831-32 - ö. 1889-90MeslekGörüntüle
13CEDÎDÎ, Diyarbakırlıd. ? - ö. 1829Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Cenap Ozankand. 1924 - ö. 13 Ekim 2005Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15RÂ'İF, Feyzullah Râ'if-i Âmidîd. 1831-32 - ö. 1889-90Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16CEDÎDÎ, Diyarbakırlıd. ? - ö. 1829Madde AdıGörüntüle
17Cenap Ozankand. 1924 - ö. 13 Ekim 2005Madde AdıGörüntüle
18RÂ'İF, Feyzullah Râ'if-i Âmidîd. 1831-32 - ö. 1889-90Madde AdıGörüntüle