Madde Detay
HÂMİDÎ-İ ISFAHÂNÎ, Molla Hâmidî, Mevlânâ Hâmidî, Hâmidî-i İrânî, Hâmidî-i Acem, Hâmidî-i Acemî
(d. 843/1439-40 - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Hâmidî 843/1439-40 yılında Isfahan’da doğdu. Kaynaklarda kendisinden Hâmidî-i Isfahânî, Molla Hâmidî, Mevlânâ Hâmidî, Hâmidî-i İrânî, Hâmidî-i Acem veya Hâmidî-i Acemî diye söz edilmektedir. Tansel’e (1969: 440) göre soyca Türk olmasına rağmen Hâmidî-i İrânî ve Hâmidî-i Acemî olarak anılmasının sebebi, dönemin padişahı Fâtih’in Acem şair, âlim ve mutasavvıflarına verdiği kıymetten ve himayeden yararlanmak için kendisini Acem olarak tanıtmasıdır. Öğrenimini doğduğu yerde tamamladıktan sonra bir müddet Bakü’de Şirvanşahlar sarayında bulundu. Dîvân’ında yer alan iki kasideden, Hâmidî’nin 865/1460-61 yılı kışında Kastamonu’da İsfendiyaroğlu İsmâil Bey’le ve aynı yılın baharında Bursa’da Fâtih Sultân Mehmed’in sadrazamı Mahmûd Paşa’yla karşılaştığı anlaşılmaktadır. Mahmûd Paşa için yazdığı kasidenin başlığında bunun Anadolu’da yazdığı ilk kaside olduğunu belirten Hâmidî (Ertaylan 1949: 283), 10 Receb 865/21 Nisan 1461 tarihinden beri kendisiyle görüşmek için beklediğini ifade etmektedir. Söz konusu ifade Hâmidî’nin Anadolu’ya yirmi iki yaşında geldiği bilgisine kesinlik kazandırmaktadır. Dolayısıyla İsmail Hikmet Ertaylan (1949: 11) ve Fevziye Abdullah Tansel’in (1970:440) bu konudaki tahminleri doğru değildir (Ünver 1997: 461). Mahmûd Paşa vasıtasıyla Fâtih Sultan Mehmed’e ulaşabilen ve başlangıçta Fâtih’in yakınları arasına giren Hâmidî, kendisine yapılan bir ihsan üzerine ağzından kaçırdığı sözün padişahı kızdırması sebebiyle 881/1476-77 yılında Murâd Hüdâvendigâr türbedarlığı göreviyle Bursa’ya gönderilmiştir. Ertesi yıl İstanbul’a giderek padişahtan af dilediyse de tekrar Bursa’ya dönmesi emredilmiştir. Küçük oğlu Celîlî’nin 893/1487-88’te Bursa’da doğduğu ve babasını genç yaşta kaybettiği bilindiğine göre Hâmidî’nin XVI. yüzyıl başlarında Bursa’da öldüğü söylenebilir. Hâmidî’nin eserleri şunlardır:
1. Külliyât: Tansel’in (1969: 441) tertip bakımından “karışık” olarak değerlendirdiği 530 sayfalık Külliyât, şairin Dîvân’ını ve Farsça Hasbihâl-nâme adlı mesnevisini içine almaktadır. Büyük bir bölümü Farsça olan Külliyât’ta gazel, kıta, muamma, rubai ve muvaşşahlar vardır. Bunlardan dört kaside, yirmi sekiz gazel ve iki matla Türkçedir. Tarih kıtalarının çoğu ve kasideleri bilhassa kendi hayatı, Fâtih’in zaptettiği yerler, yeni yaptırdığı hisar ve kervansaraylar ile alakalıdır. Tebrizli bir şairle karşılıklı söylediği bir muamması da bulunan şairin bu tarz şiirleri, yakından tanıdığı önemli kişilere dair bilgiler de içermektedir. Sayıca az olmayan rubailerinde felsefi fikirlere hemen hiç yer vermemiştir. Dîvân’ı Türklerden başka Arap, Acem ve Hint âlimleri, şairleri, mutasavvıfları, musikişinasları, doktorları, din adamları, şeyhleri, sanat sahipleri hakkında da mühim notları içine alan önemli bir kaynak konumundadır (Tansel 1969: 441). Eserin, biri Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde (nr. 68), diğeri İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde (nr. 1184) kayıtlı iki nüshası bilinmektedir. Türk Tarih Kurumu nüshasının tıpkıbasımı, bir incelemeyle birlikte Külliyât-ı Dîvân-ı Mevlânâ Hâmidî adıyla yayımlanmıştır (Ertaylan 1949).
2. Vasiyyet-nâme: Âşık Çelebi, Hâmidî’nin bu eseri ölümünden kısa bir süre önce oğlu Celîlî için yazdığını bildirmekte ve örnek olarak da iki beytini zikretmektedir (Kılıç 2010: 479). Kaynaklarda bu eser hakkında başka bir bilgi bulunmamaktadır.
3. Câm-ı Sühan-gûy: Hâmidî bu Farsça eserini yazarken Arapça iki fâl-nâmeden faydalanmıştır. Metnin bir nüshası günümüze ulaşmamıştır.
4. Târîh-i Âl-i Osmân: Hâmidî’nin II. Bâyezîd’e takdim ettiği bu manzum eseri Türkçedir. İsmail Hikmet Ertaylan Külliyyât’ta bundan rivayet olarak söz etmiş, Yinanç ise eserin tek nüshasının kendisinde bulunduğunu söyleyip iki beytini de örnek vermiştir (Ertaylan 1979’dan ve Yinanç 1993’ten aktaran Ünver 1997: 462).
Şiirlerinin büyük bir kısmı Farsça olan Hâmidî’nin Türkçe şiirleri dil ve üslûp bakımından dönemin Doğu Türkçesi özelliklerini taşımaktadır. Bazı gazellerinin Bursalı Ahmed Paşa’nın gazelleriyle benzeşmesi, sarayda veya Bursa’da karşılaşmış olmaları gereken bu iki şairin birbirinden etkilendiğini göstermektedir (Ünver 1997: 461). Tansel’e (1969: 441) göre her sözü yerinde kullanan Hâmidî’nin şiiri baştan sona ahenkli, selis, sanatlı, tekrarlardan uzak ve renklidir.
Kaynakça
Aksoy, Hasan (1981). “Hâmîdî”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: Dergâh Yay. 87.
Aslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyar-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay.
Ateş, Ahmet (1950). “Külliyât-ı Dîvân-ı Mevlânâ Hâmidî”. Belleten XIV (53): 116-126.
Ertaylan, İsmail Hikmet (1949). Külliyât-ı Dîvân-ı Mevlânâ Hâmidî. İstanbul: İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Köprülü, Fuad (1999). Edebiyat Araştırmaları. Ankara: TTK Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa
Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i
Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara:
Bizim Büro Yay.
Tansel, Fevziye Abdullah (1969). “Hâmidî”. Türk Ansiklopedisi. C. 17. Ankara: MEB Yay. 440-441.
Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 197-233.
Ünver, İsmail (1997). “Hâmidî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 15. İstanbul: TDV Yay. 461-462
Yinanç, Mükrimin Halil (1993). “Ertuğrul Gazi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: MEB Yay. 328-337.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAYYayın Tarihi: 25.09.2014Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ger gösterür yüzin bu gün ol dil-rübâ bize
Yüz gösterür visâlde yüz bin safâ bize
Öldük bu derd-i hicrde hân ey Mesîh-dem
Îsî lebün durur niçün itmez devâ bize
Kesdi cefâsı bizden ü kıldı rakibe lutf
İnen de n’ola kıymasa ol bî-vefâ bize
Çün âkıbet bu resm ile bî-gânelik kılur
Niçün kılurdı kendüzini âşinâ bize
Çün cânımuz adem tarafından çıkardı baş
Işkun senün o demde didi merhabâ bize
Derd ü gamı ki Hâmidî’nün ni’meti durur
Şükr eylerem ki anı virüpdür Hudâ bize
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 227.)
Gazel
Zihî mihrün dil-i vîrân içinde
Makâmı derd-i ışkun cân içinde
Ne mutludur cihânda hâl-i hâlün
Ki yatur lâle vü reyhân içinde
Dilün yâkût-gûn balıka benzer
Kim oynar çeşme-i hayvân içinde
Gözümde mâh-ruhsârun hayâli
Çü nûr-ı Hak durur insân içinde
Tenümde dil hayâl-i sünbülünle
Yatur zencîr ile zindân içinde
Mehi gördüm gice yılduzlar içre
Benüm yârum gibi hûbân içinde
Fedâ kıldı yolunda Hâmidî cân
Nice bir sabr ide hicrân içinde
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 228.)
Gazel
Niçün ey meh cennet-i kûyunda bâr olmaz bana
Niçün evvelki gibi hîç i’tibâr olmaz bana
Derd-i hicrünle bana yâr olmadı sabr u karâr
Sen bana yâr olmayınca kimse yâr olmaz bana
Ben kaçan görsem seni kendümi aslâ bilmezem
Baht yâr olmadıgiçün ihtiyâr olmaz bana
Aşkunun yolında Mansûr’am velî nâ-pâydâr
Ey dirîgâ kim bu devlet pâydâr olmaz bana
Gel nigâr itsün eli kanumdan andan dönmezem
Dimesünler kim meğer mihr-i nigâr olmaz bana
Hâmidî ger ki kabul olsa dehenün vasfını
Bundan özge bu cihânda hîç kâr olmaz bana
(Aslan, Mehmetd (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay. 295.)
Vasiyyet-nâme’den
Vasî vü nâzır itdüm bî-gümânı
Sikender Lâla vü Monlâ Sinân’ı
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 480.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 25.09.2014Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ger gösterür yüzin bu gün ol dil-rübâ bize
Yüz gösterür visâlde yüz bin safâ bize
Öldük bu derd-i hicrde hân ey Mesîh-dem
Îsî lebün durur niçün itmez devâ bize
Kesdi cefâsı bizden ü kıldı rakibe lutf
İnen de n’ola kıymasa ol bî-vefâ bize
Çün âkıbet bu resm ile bî-gânelik kılur
Niçün kılurdı kendüzini âşinâ bize
Çün cânımuz adem tarafından çıkardı baş
Işkun senün o demde didi merhabâ bize
Derd ü gamı ki Hâmidî’nün ni’meti durur
Şükr eylerem ki anı virüpdür Hudâ bize
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 227.)
Gazel
Zihî mihrün dil-i vîrân içinde
Makâmı derd-i ışkun cân içinde
Ne mutludur cihânda hâl-i hâlün
Ki yatur lâle vü reyhân içinde
Dilün yâkût-gûn balıka benzer
Kim oynar çeşme-i hayvân içinde
Gözümde mâh-ruhsârun hayâli
Çü nûr-ı Hak durur insân içinde
Tenümde dil hayâl-i sünbülünle
Yatur zencîr ile zindân içinde
Mehi gördüm gice yılduzlar içre
Benüm yârum gibi hûbân içinde
Fedâ kıldı yolunda Hâmidî cân
Nice bir sabr ide hicrân içinde
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 228.)
Gazel
Niçün ey meh cennet-i kûyunda bâr olmaz bana
Niçün evvelki gibi hîç i’tibâr olmaz bana
Derd-i hicrünle bana yâr olmadı sabr u karâr
Sen bana yâr olmayınca kimse yâr olmaz bana
Ben kaçan görsem seni kendümi aslâ bilmezem
Baht yâr olmadıgiçün ihtiyâr olmaz bana
Aşkunun yolında Mansûr’am velî nâ-pâydâr
Ey dirîgâ kim bu devlet pâydâr olmaz bana
Gel nigâr itsün eli kanumdan andan dönmezem
Dimesünler kim meğer mihr-i nigâr olmaz bana
Hâmidî ger ki kabul olsa dehenün vasfını
Bundan özge bu cihânda hîç kâr olmaz bana
(Aslan, Mehmetd (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay. 295.)
Vasiyyet-nâme’den
Vasî vü nâzır itdüm bî-gümânı
Sikender Lâla vü Monlâ Sinân’ı
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 480.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ger gösterür yüzin bu gün ol dil-rübâ bize
Yüz gösterür visâlde yüz bin safâ bize
Öldük bu derd-i hicrde hân ey Mesîh-dem
Îsî lebün durur niçün itmez devâ bize
Kesdi cefâsı bizden ü kıldı rakibe lutf
İnen de n’ola kıymasa ol bî-vefâ bize
Çün âkıbet bu resm ile bî-gânelik kılur
Niçün kılurdı kendüzini âşinâ bize
Çün cânımuz adem tarafından çıkardı baş
Işkun senün o demde didi merhabâ bize
Derd ü gamı ki Hâmidî’nün ni’meti durur
Şükr eylerem ki anı virüpdür Hudâ bize
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 227.)
Gazel
Zihî mihrün dil-i vîrân içinde
Makâmı derd-i ışkun cân içinde
Ne mutludur cihânda hâl-i hâlün
Ki yatur lâle vü reyhân içinde
Dilün yâkût-gûn balıka benzer
Kim oynar çeşme-i hayvân içinde
Gözümde mâh-ruhsârun hayâli
Çü nûr-ı Hak durur insân içinde
Tenümde dil hayâl-i sünbülünle
Yatur zencîr ile zindân içinde
Mehi gördüm gice yılduzlar içre
Benüm yârum gibi hûbân içinde
Fedâ kıldı yolunda Hâmidî cân
Nice bir sabr ide hicrân içinde
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 228.)
Gazel
Niçün ey meh cennet-i kûyunda bâr olmaz bana
Niçün evvelki gibi hîç i’tibâr olmaz bana
Derd-i hicrünle bana yâr olmadı sabr u karâr
Sen bana yâr olmayınca kimse yâr olmaz bana
Ben kaçan görsem seni kendümi aslâ bilmezem
Baht yâr olmadıgiçün ihtiyâr olmaz bana
Aşkunun yolında Mansûr’am velî nâ-pâydâr
Ey dirîgâ kim bu devlet pâydâr olmaz bana
Gel nigâr itsün eli kanumdan andan dönmezem
Dimesünler kim meğer mihr-i nigâr olmaz bana
Hâmidî ger ki kabul olsa dehenün vasfını
Bundan özge bu cihânda hîç kâr olmaz bana
(Aslan, Mehmetd (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay. 295.)
Vasiyyet-nâme’den
Vasî vü nâzır itdüm bî-gümânı
Sikender Lâla vü Monlâ Sinân’ı
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 480.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ger gösterür yüzin bu gün ol dil-rübâ bize
Yüz gösterür visâlde yüz bin safâ bize
Öldük bu derd-i hicrde hân ey Mesîh-dem
Îsî lebün durur niçün itmez devâ bize
Kesdi cefâsı bizden ü kıldı rakibe lutf
İnen de n’ola kıymasa ol bî-vefâ bize
Çün âkıbet bu resm ile bî-gânelik kılur
Niçün kılurdı kendüzini âşinâ bize
Çün cânımuz adem tarafından çıkardı baş
Işkun senün o demde didi merhabâ bize
Derd ü gamı ki Hâmidî’nün ni’meti durur
Şükr eylerem ki anı virüpdür Hudâ bize
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 227.)
Gazel
Zihî mihrün dil-i vîrân içinde
Makâmı derd-i ışkun cân içinde
Ne mutludur cihânda hâl-i hâlün
Ki yatur lâle vü reyhân içinde
Dilün yâkût-gûn balıka benzer
Kim oynar çeşme-i hayvân içinde
Gözümde mâh-ruhsârun hayâli
Çü nûr-ı Hak durur insân içinde
Tenümde dil hayâl-i sünbülünle
Yatur zencîr ile zindân içinde
Mehi gördüm gice yılduzlar içre
Benüm yârum gibi hûbân içinde
Fedâ kıldı yolunda Hâmidî cân
Nice bir sabr ide hicrân içinde
(Ünver, İsmail (1974). “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”. Türkoloji Dergisi VI: 228.)
Gazel
Niçün ey meh cennet-i kûyunda bâr olmaz bana
Niçün evvelki gibi hîç i’tibâr olmaz bana
Derd-i hicrünle bana yâr olmadı sabr u karâr
Sen bana yâr olmayınca kimse yâr olmaz bana
Ben kaçan görsem seni kendümi aslâ bilmezem
Baht yâr olmadıgiçün ihtiyâr olmaz bana
Aşkunun yolında Mansûr’am velî nâ-pâydâr
Ey dirîgâ kim bu devlet pâydâr olmaz bana
Gel nigâr itsün eli kanumdan andan dönmezem
Dimesünler kim meğer mihr-i nigâr olmaz bana
Hâmidî ger ki kabul olsa dehenün vasfını
Bundan özge bu cihânda hîç kâr olmaz bana
(Aslan, Mehmetd (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay. 295.)
Vasiyyet-nâme’den
Vasî vü nâzır itdüm bî-gümânı
Sikender Lâla vü Monlâ Sinân’ı
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 480.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ÂDİL, Şâh Tahmâsb, Şâh Tahmâs | d. 22 Şubat 1514 - ö. 14 Mayıs 1576 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | YAKÎN/YAKÎNÂ, Derviş Ali Efendi | d. ? - ö. 1695-96 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | SÂDIK, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1719-20 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ÂDİL, Şâh Tahmâsb, Şâh Tahmâs | d. 22 Şubat 1514 - ö. 14 Mayıs 1576 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | YAKÎN/YAKÎNÂ, Derviş Ali Efendi | d. ? - ö. 1695-96 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | SÂDIK, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1719-20 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ÂDİL, Şâh Tahmâsb, Şâh Tahmâs | d. 22 Şubat 1514 - ö. 14 Mayıs 1576 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | YAKÎN/YAKÎNÂ, Derviş Ali Efendi | d. ? - ö. 1695-96 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | SÂDIK, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1719-20 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ÂDİL, Şâh Tahmâsb, Şâh Tahmâs | d. 22 Şubat 1514 - ö. 14 Mayıs 1576 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | YAKÎN/YAKÎNÂ, Derviş Ali Efendi | d. ? - ö. 1695-96 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | SÂDIK, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1719-20 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | ÂDİL, Şâh Tahmâsb, Şâh Tahmâs | d. 22 Şubat 1514 - ö. 14 Mayıs 1576 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | YAKÎN/YAKÎNÂ, Derviş Ali Efendi | d. ? - ö. 1695-96 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | SÂDIK, Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1719-20 | Madde Adı | Görüntüle |