Madde Detay
HÂTİF, Ali Hâtif Efendi
(d. ?/? - ö. 1239/1823)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Hâtif Ali, mevcut kaynaklarda İstanbullu Ali ve Seyyid Çelebi adlarıyla da geçmektedir. Asıl adı Ali olan şairin kendisine mahlas olarak seçtiği “Hâtif” kelimesi Arapça sıfat kökenli bir kelime olup “sesi işitilip de kendisi görülmeyen (kimse), seslenici, çağırıcı” demektir. Hâtif mahlasını dönemin meşhur şair ve Farsça hocası Hoca Neşet bir mahlas-nâme yazarak vermiştir. Mahlasını seslenici, çağırıcı anlamlarına gelen “Hâtif” olarak alan, Hâtif Ali Efendi, edebiyat tarihinde Seyyid Çelebi adıyla da tanınır (İpekten vd. 1998: 193-194). I. Abdulhamîd (slt.1774-1789) zamanında mücellidbaşı olarak sarayda görev yapan şairin, bu tarih dikkate alındığında I. Mahmûd (slt.1730-1754) veya III. Osmân (slt.1754-1757) zamanında doğmuş olabileceği, gençlik yıllarını III. Mustafâ (slt.1757-1774) zamanında geçirdiği söylenebilir. Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmamakla birlikte, şairin doğum yerinin İstanbul olduğu konusunda kaynaklar ortaklık göstermektedir. Mevcut kaynaklarda şairin ailesi hakkında da bilgi bulunmamaktadır. İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu’nda şair hakkında Hoca Neş'et Efendi’den biraz ders görmüş ve tabiatındaki incelik dolayısıyla II. Mahmûd’un musahibi olmuştur. 1231/1816'da başmusahib olmuştur” (İKTYDK 1967: III, 971) bilgisi yer almaktadır. Başmusahibliği nedeniyle saraya yakınlığıyla dikkati çeken Hâtif, bu göreve atanmasına bir müfredle tarih düşürmüştür. Bu beyitten hareketle Hâtif’in 1816’da başmusahip olduğu bilgisi doğrulanmaktadır. Hâtif’in ölüm tarihi konusunda kaynaklar hemfikirdir. Sicill-i Osmânî’de ölüm tarihi için verilen 13 Cemaziyelevvel 1237/5 Şubat 1822 tarihi doğru değildir. Hoca Fehîm Efendi’nin, Hâtif’in ölümü üzerine düştüğü şu tarih ölüm tarihini kesin bir şekilde vermektedir. "Pîr idi Hâtif Efendi eyleye adni makam" Fehîm Efendi’nin verdiği bu tarih 1239/1823 tarihini doğrulamaktadır.
18. yüzyıl Türk ciltçileri arasında adından övgüyle söz edilen şair, Türk cilt sanatının önemli ustalarındandır. Şairliğinden ziyade mücellitliği ile meşhur olan Hâtif’in ismi geleneksel süsleme sanatlarıyla ilgili kaynaklarda zikredilmekle birlikte bu bilgiler de sınırlıdır. Padişah başmusahibi olacak kadar iyi bir eğitim ve kültür seviyesine sahip olduğu anlaşılan şairin, medrese eğitimi alıp almadığı konusunda mevcut kaynaklar ayrıntılı bilgi vermemektedir. Dönemin meşhur şairi Hoca Neş'et’ten Farsça okuduğu ve onun çevresinde oluşan topluluğa dâhil olduğu bilinmektedir.
Hâtif Ali’nin tespit edilebilen tek eseri Dîvân’ıdır. Üç nüshası tespit edilen Dîvân’da 47 kaside, 32 kıta-i kebire, 7 mesnevi, 29 şarkı, 25 tahmis, 4 tesdis, 1 tesmin, 3 terkib-i bend, 306 Türkçe ve 4 Farsça gazel, 7 kıta, 132 matla ve 15 müfred yer almaktadır. Hâtif Dîvânı’nın tespit edilebilen nüshaları Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar Koleksiyonu 2339, Süleymaniye Kütüphanesi Reşid Efendi Koleksiyonu 783 ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T 5491 numaralarında kayıtlıdır. (Önal 2010)
Hâtif’in şiirlerini, samimi ve içten bir anlatıma sahip dinî konulu şiirleri ile renkli, akıcı, canlı söyleyişleri tercih ettiği şarkıları ve gazelleri olmak üzere iki çerçevede değerlendirmek mümkündür. Dinî konulu şiirlerinde içten ve samimi bir duyuş hissedilir. İyi bir dinî eğitime sahip olduğunun ipuçlarını veren bu şiirlerinde Farsça ve Arapça bilgisinin yanı sıra İslam tarihine ve kültürüne dair ifadeleri de başarılı bir şekilde kullanmaktadır. Bilhassa na’t konulu tahmislerinde ayet ve hadis iktibasları ile İslam kültür ve tarihine dair anlatmaları başarıyla kullanmıştır. Başarılı bir şekilde tahmis ve tanzir ettiği dönemin meşhur şairlerinin na’tlarında tercih ettiği kelime ve tamlamalarla konuyu etkili bir dille hissettirmiştir. Bir saray şairi olan Hâtif, mesleği olan mücellitliğin etkisi ile şiirlerinde, geleneksel süsleme sanatlarına ait terminolojiye sıkça yer verir. Cild-i Erteng, hâme, nakkâş vb. tamlamaları pek çok şiirinde kullanan şair, sevgilinin güzelliğinden bahsederken geleneksel süsleme sanatlarına başvurur. Sosyal muhtevalı şiirlerinde ve gazellerinde ise girift söyleyişlerden uzak samimi halk söyleyişlerine yer verir. Bilhassa kaside nesibleri yaşadığı dönemin aynası gibidir. Sanatlı ifade endişesi yerine, açık ve etkili söyleyişi tercih eder. Mahalli kullanımlar, halk diline yaklaşan ifadeler, özellikle şarkı ve gazellerinde ön plandadır. Bununla birlikte edebî sanatları ustaca kullandığı, mazmunları ve renkli hayalleri şiirine başarıyla yerleştirdiği görülmektedir. Tezkirelerde ve diğer biyografik kaynaklarda kendisinden yetenekli bir şair olarak bahsedilmemesi Hâtif’in şiirlerinin özensiz ve yer yer dikkatsiz ifadelerinden kaynaklanmaktadır. Vezin, kafiye ve kelime ilişkilerine fazla dikkat etmemiş, nicelik açısından tamamlamaya çalıştığı şiirlerini nitelik açısından ihmal etmiştir. Bununla birlikte Hâtif’in klasik şiirin önde gelen isimlerinden gerek üslup gerekse hayal ve anlam dünyası itibariyle fazlasıyla etkilendiği söylenebilir. Yaşadığı dönemin şairlerinden Kânî, Nahîfî, Câmî, Fasih, Şevkî, Hâmid, Yüsrî ve Fehîm’in şiirlerine tahmisler yazan Hâtif’in edebî kişiliğinde bu şairlerin de etkisi hissedilmektedir. Nazîm’in na’tlarını başarılı bir şekilde tahmis ederken duygu ve söyleyiş yönünden bu şairin etkisi altında kaldığı görülmektedir. Hâtif’in edebi yönünü ortaya koyan belirgin şiirleri arasında Esâmî-i Lâle isimli, lâle isimlerinin sıralandığı matlalar yer almaktadır. Söz konusu matlalar, şairin edebî kimliğini ortaya koymanın yanı sıra estetik duyuşuna ve tabiatı algılayışına dair orijinal metinlerdir.
Kaynakça
Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (hzl.) (1999). Nuhbetü’l-Asar lî-Zeyli Zübdeti’l-Eş’ar. Ankara: AKM Yay.
Akbayar, Nuri (1981). “Hatif”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C 4. İstanbul: Dergah Yay.
Ana Britanica (1987). “Hatif”. C.10. İstanbul: Ana Yay.
Bayraktutan, Lütfü (hzl.) (1979). Hatimetü’l-Eş'ar. Açıklamalı İsimler-Eserler İndeksi. Doktora Ön Çalışması. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.
Büyük Larousse Sözlük-Ansiklopedi (1986). “Hatif Ali”. C.10. İstanbul: Milliyet Yay.
Cunbur, Müjgan (2004). “Hatif”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C.4. Ankara: AKM Yay.
Çeltik, Halil (1998). “18. yy. Tezkirelerindeki Divan Şairleri”. TUBA (22).
Çiftçi, Ömer. Fatîn Davud Hâtimetü’-Eş’âr (Fatin Tezkiresi). http://ekitap.www.kulturturizm.gov.tr./dosya-1-219117/h/metin.pdf [erişim tarihi: 02.05.2013]
Genç, İlhan (2005). Hoca Neşet Hayatı, Edebi Kişiliği ve Divanının Tenkitli Metni. İzmir.
Gürel, Rahşan(hzl) (ty). Enderunlu Vâsıf Divanı. İstanbul: Kitabevi Yay.
İpekten, Haluk, vd. (1998). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KB Yay.
İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu. (1967). “Hâtif Ali”. C. III. İstanbul: MEB Yay.
Kurnaz, Cemal (hzl.) (2000). Muallim Naci, Osmanlı Şairleri, Ankara, Akçağ: Yay.
Mehmet Süreyyâ (1996). Sicil-i Osmanî Osmanlı Ünlüleri. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Polat, Nazım Hikmet (2001). Cevat Rüştü Türk Çiçek ve Ziraat Kültürümüz Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: Kitabevi Yay.
Rado, Şevket (1984). Türk Hattatları. İstanbul: Yayın Matbaacılık.
Siladarzade Tezkiresi. İstanbul Millet Kütüphanesi AE Tarih 795.
Şefkat Tezkiresi. Bayezid Devlet Kütüphanesi. Veliyüddin Efendi 3427.
Uzun, Mustafa (1977). “Divan Edebiyatı”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: Dergah Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ SEVDA ÖNALYayın Tarihi: 19.06.2013Güncelleme Tarihi: 03.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bahâriye Der-Medh-i Hadîce Sultân
Bahâr irdi açıldı nahl-i tab’ın dürr ü handânı
Pür itdi nağme-i âvâze-i bülbül gülistânı
Yine sahn-ı çemen pâş kaldırub hâk-i letâfetden
Celâli meşreb olmuş zabt ider İrân ü Tûrân’ı
Külâh işkeste gök kandil olub sahn-ı ma’ânîde
Dağıtdı bezmimi sünbül-sıfât zülf-i perîşânı
Elimde câm-ı zerrîn-i felek devr eylese şâyân
O mâhın mihr ile hem-bezm-i ülfet oldıı ihsânı
Çekildi dîde-i hayrânına nergislerin şimdi
Sevâd-ı şiveden her rûz u şeb kuhl-ı Sıfâhânı
Güzel dâyî kesimli tîg-zen özge dilâverdir
Yine tarf-ı çemende lâle-i hamrâyı na’mâtı
‘Aceb kumri göğüsli câmeli servin ayâğına
Benefşe ferş olur itdikce nâz ile hırmânı
Dökülmüş tûğ-ı şâhiler gibi ruhsâre gîsûlar
Gireydi nev-resîde bir civândır yokdur akrânı
Bugün zülf-i arûsa hacle-gâh-ı bâğ-ı ma’nâda
Yed-i meşşâta kudretile yazmış hatt-ı reyhânı
Karanfil çâk-ı sîne eyledi emvâçe-i kıldan
Açıldı gonçe-i hûrşîd-i şevkin çeşm-i hayrânı
Fil-i bahri eger gavvâs-ı hasret olsa da şâyân
Hacâletde kodı lü’lü-yi fikrim ebr-i nîsânı
Yine bir ‘ıtr-ı şâhî turraya dökmüş sabâ bildim
Unutdurdı meşamm-ı cân-ı zevk-i bû-yı reyhânı
Buhûr-ı Meryem olsam ol bütün deyr-i hayâlinde
Şerâr-ı dûd-ı âhım pür ider elbetde devrânı
Eger çarh-ı felek vefk-i murâdım üzre devr itse
Alurdım kabza-i teshîre mâh-ı mihr-i rahşânı
Bugün sûsen-sıfat kat’-i zebân-ı hayret olmuşken
Bırakma hayme-i mu’ciz-beyân evsâf-ı hûbânı
Bahâristâna döndi vâdî-i deşt-i hayâl el-hak
Niçe yad eyliyem şimdengerü zevk-i Çırâğânı
Kimi zevk-i Neşâtâbâd’a çekdi zevrâk-ı fikri
Çemen hengâmıdır seyr itmeğe nahl-i gülistânı
Bulunca ruhsat-ı seyri harîm-i bâğ-ı ma’nâda
Pür oldı meyve-i şevkinle çarhın şimdi dâmânı
Kerem-kâra kerîmâ ey veliü’n-ni’metâ söz yok
Unutdurdı bana lutfın bu gün cevr-i firâvânı
O nesl-i bî-bedelden gördiğim ihsân u ikrâmı
Niçe yâd itmiyem ervâh-ı pâk-i Mustafâ Hân’ı
Ne hoş bir gonçe-i sad-berg-i behcet eylemiş peydâ
Nihâl-i fikreti hayretde koymuş bâğ-ı rıdvânı
O sultân-ı ma’ârif-senc-i ashâb-ı ‘atâsın kim
Pür itmiş nâm u şân-ı rif’âtin Îrân ü Tûrân’ı
Sen ol sultân-ı vâlâ-rütbesin câh-ı sa’âdetde
Olurdı vasf-ı pâk n defter-i dîvânın ünvânı
Seninle iftihâr eyler idi çarh-ı hüner-perver
Ki sensin mihr ü mâhın encüm-i şevk ile sultânı
Hele lafz-ı kerem-perverde-i nâz ü na’îmindür
Mürüvvet ez-kadîm-benden imiş ey merhamet kânı
Beni şermende-i lutf u atâ itdin ki sultânım
Ne görmüş var bu dehri bî-sebâtda böyle ihsânı
Yüm-i ihsanına teşne-dilim bir rütbe kanmış kim
Niçe yâd eylesün tâ haşr olınca âb-ı hayvânı
Meyânında kerem bir katre-i naçizedir bildim
Kef-i cûdına nisbet itmezem deryâ-yı ummânı
Anınla iftihâr eylerdi hâtem sahn-ı mahşerde
Serâ-yı dil-keş-i ma’mûresinde olsa devrânı
Fitil-i tab’ımı nûr-ı sehâ ile uyandırdın
Çerâğ itdin şeb-i târîk-i gamda ben suhan-dânı
Hırâm-ı nahl-i vasfın gûş idüb âvâz-ı bülbülden
Çemende gonçe çâk itmiş bugün reng-i girîbânı
Du’â hengâmı geldi itme tatvîl-i kelâm Hâtif
Muhassal buldı evrâk-ı suhen elfâz-ı pâyânı
Nesîm-i feyz ile gülzâr-ı ‘âlemde Hudâ her rûz
Güşâde eylesün güller gibi tab’-ı suhandânı
Hemîşe ‘âfiyetle izz ü devletle sa’âdetle
Cihânda görmesün tab’ın gam-ı hicr-i firâvânı
Gazel
Hatt-ı hüsnün mû-be-mû tedkîkden imlâdır garaz
Harf-i renginin çekersem satra ma’nâdır garaz
Nabz-ı hikmet nidüğin bildim dil-i dîvânemin
Fikr-i zincîr-i cünundan reng-i sevdâdır garaz
Tercemânü’l-gayb idince gamzesin ol büt-perest
Çeşm-i gûyâsıyla uşşâkına îmâdır garaz
Mihr ü ‘âlem-tâb gibi şâh-ı sitignâsın bugün
Sana çarhdan şermile ey mâh şekvâdır garaz
İstemez bezm ülfeti Hâtif harâbâta düşen
Ra’şe-dâr-ı deste ancak câm-ı sahbâdır garaz
(Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 19.06.2013Güncelleme Tarihi: 03.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bahâriye Der-Medh-i Hadîce Sultân
Bahâr irdi açıldı nahl-i tab’ın dürr ü handânı
Pür itdi nağme-i âvâze-i bülbül gülistânı
Yine sahn-ı çemen pâş kaldırub hâk-i letâfetden
Celâli meşreb olmuş zabt ider İrân ü Tûrân’ı
Külâh işkeste gök kandil olub sahn-ı ma’ânîde
Dağıtdı bezmimi sünbül-sıfât zülf-i perîşânı
Elimde câm-ı zerrîn-i felek devr eylese şâyân
O mâhın mihr ile hem-bezm-i ülfet oldıı ihsânı
Çekildi dîde-i hayrânına nergislerin şimdi
Sevâd-ı şiveden her rûz u şeb kuhl-ı Sıfâhânı
Güzel dâyî kesimli tîg-zen özge dilâverdir
Yine tarf-ı çemende lâle-i hamrâyı na’mâtı
‘Aceb kumri göğüsli câmeli servin ayâğına
Benefşe ferş olur itdikce nâz ile hırmânı
Dökülmüş tûğ-ı şâhiler gibi ruhsâre gîsûlar
Gireydi nev-resîde bir civândır yokdur akrânı
Bugün zülf-i arûsa hacle-gâh-ı bâğ-ı ma’nâda
Yed-i meşşâta kudretile yazmış hatt-ı reyhânı
Karanfil çâk-ı sîne eyledi emvâçe-i kıldan
Açıldı gonçe-i hûrşîd-i şevkin çeşm-i hayrânı
Fil-i bahri eger gavvâs-ı hasret olsa da şâyân
Hacâletde kodı lü’lü-yi fikrim ebr-i nîsânı
Yine bir ‘ıtr-ı şâhî turraya dökmüş sabâ bildim
Unutdurdı meşamm-ı cân-ı zevk-i bû-yı reyhânı
Buhûr-ı Meryem olsam ol bütün deyr-i hayâlinde
Şerâr-ı dûd-ı âhım pür ider elbetde devrânı
Eger çarh-ı felek vefk-i murâdım üzre devr itse
Alurdım kabza-i teshîre mâh-ı mihr-i rahşânı
Bugün sûsen-sıfat kat’-i zebân-ı hayret olmuşken
Bırakma hayme-i mu’ciz-beyân evsâf-ı hûbânı
Bahâristâna döndi vâdî-i deşt-i hayâl el-hak
Niçe yad eyliyem şimdengerü zevk-i Çırâğânı
Kimi zevk-i Neşâtâbâd’a çekdi zevrâk-ı fikri
Çemen hengâmıdır seyr itmeğe nahl-i gülistânı
Bulunca ruhsat-ı seyri harîm-i bâğ-ı ma’nâda
Pür oldı meyve-i şevkinle çarhın şimdi dâmânı
Kerem-kâra kerîmâ ey veliü’n-ni’metâ söz yok
Unutdurdı bana lutfın bu gün cevr-i firâvânı
O nesl-i bî-bedelden gördiğim ihsân u ikrâmı
Niçe yâd itmiyem ervâh-ı pâk-i Mustafâ Hân’ı
Ne hoş bir gonçe-i sad-berg-i behcet eylemiş peydâ
Nihâl-i fikreti hayretde koymuş bâğ-ı rıdvânı
O sultân-ı ma’ârif-senc-i ashâb-ı ‘atâsın kim
Pür itmiş nâm u şân-ı rif’âtin Îrân ü Tûrân’ı
Sen ol sultân-ı vâlâ-rütbesin câh-ı sa’âdetde
Olurdı vasf-ı pâk n defter-i dîvânın ünvânı
Seninle iftihâr eyler idi çarh-ı hüner-perver
Ki sensin mihr ü mâhın encüm-i şevk ile sultânı
Hele lafz-ı kerem-perverde-i nâz ü na’îmindür
Mürüvvet ez-kadîm-benden imiş ey merhamet kânı
Beni şermende-i lutf u atâ itdin ki sultânım
Ne görmüş var bu dehri bî-sebâtda böyle ihsânı
Yüm-i ihsanına teşne-dilim bir rütbe kanmış kim
Niçe yâd eylesün tâ haşr olınca âb-ı hayvânı
Meyânında kerem bir katre-i naçizedir bildim
Kef-i cûdına nisbet itmezem deryâ-yı ummânı
Anınla iftihâr eylerdi hâtem sahn-ı mahşerde
Serâ-yı dil-keş-i ma’mûresinde olsa devrânı
Fitil-i tab’ımı nûr-ı sehâ ile uyandırdın
Çerâğ itdin şeb-i târîk-i gamda ben suhan-dânı
Hırâm-ı nahl-i vasfın gûş idüb âvâz-ı bülbülden
Çemende gonçe çâk itmiş bugün reng-i girîbânı
Du’â hengâmı geldi itme tatvîl-i kelâm Hâtif
Muhassal buldı evrâk-ı suhen elfâz-ı pâyânı
Nesîm-i feyz ile gülzâr-ı ‘âlemde Hudâ her rûz
Güşâde eylesün güller gibi tab’-ı suhandânı
Hemîşe ‘âfiyetle izz ü devletle sa’âdetle
Cihânda görmesün tab’ın gam-ı hicr-i firâvânı
Gazel
Hatt-ı hüsnün mû-be-mû tedkîkden imlâdır garaz
Harf-i renginin çekersem satra ma’nâdır garaz
Nabz-ı hikmet nidüğin bildim dil-i dîvânemin
Fikr-i zincîr-i cünundan reng-i sevdâdır garaz
Tercemânü’l-gayb idince gamzesin ol büt-perest
Çeşm-i gûyâsıyla uşşâkına îmâdır garaz
Mihr ü ‘âlem-tâb gibi şâh-ı sitignâsın bugün
Sana çarhdan şermile ey mâh şekvâdır garaz
İstemez bezm ülfeti Hâtif harâbâta düşen
Ra’şe-dâr-ı deste ancak câm-ı sahbâdır garaz
(Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 03.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bahâriye Der-Medh-i Hadîce Sultân
Bahâr irdi açıldı nahl-i tab’ın dürr ü handânı
Pür itdi nağme-i âvâze-i bülbül gülistânı
Yine sahn-ı çemen pâş kaldırub hâk-i letâfetden
Celâli meşreb olmuş zabt ider İrân ü Tûrân’ı
Külâh işkeste gök kandil olub sahn-ı ma’ânîde
Dağıtdı bezmimi sünbül-sıfât zülf-i perîşânı
Elimde câm-ı zerrîn-i felek devr eylese şâyân
O mâhın mihr ile hem-bezm-i ülfet oldıı ihsânı
Çekildi dîde-i hayrânına nergislerin şimdi
Sevâd-ı şiveden her rûz u şeb kuhl-ı Sıfâhânı
Güzel dâyî kesimli tîg-zen özge dilâverdir
Yine tarf-ı çemende lâle-i hamrâyı na’mâtı
‘Aceb kumri göğüsli câmeli servin ayâğına
Benefşe ferş olur itdikce nâz ile hırmânı
Dökülmüş tûğ-ı şâhiler gibi ruhsâre gîsûlar
Gireydi nev-resîde bir civândır yokdur akrânı
Bugün zülf-i arûsa hacle-gâh-ı bâğ-ı ma’nâda
Yed-i meşşâta kudretile yazmış hatt-ı reyhânı
Karanfil çâk-ı sîne eyledi emvâçe-i kıldan
Açıldı gonçe-i hûrşîd-i şevkin çeşm-i hayrânı
Fil-i bahri eger gavvâs-ı hasret olsa da şâyân
Hacâletde kodı lü’lü-yi fikrim ebr-i nîsânı
Yine bir ‘ıtr-ı şâhî turraya dökmüş sabâ bildim
Unutdurdı meşamm-ı cân-ı zevk-i bû-yı reyhânı
Buhûr-ı Meryem olsam ol bütün deyr-i hayâlinde
Şerâr-ı dûd-ı âhım pür ider elbetde devrânı
Eger çarh-ı felek vefk-i murâdım üzre devr itse
Alurdım kabza-i teshîre mâh-ı mihr-i rahşânı
Bugün sûsen-sıfat kat’-i zebân-ı hayret olmuşken
Bırakma hayme-i mu’ciz-beyân evsâf-ı hûbânı
Bahâristâna döndi vâdî-i deşt-i hayâl el-hak
Niçe yad eyliyem şimdengerü zevk-i Çırâğânı
Kimi zevk-i Neşâtâbâd’a çekdi zevrâk-ı fikri
Çemen hengâmıdır seyr itmeğe nahl-i gülistânı
Bulunca ruhsat-ı seyri harîm-i bâğ-ı ma’nâda
Pür oldı meyve-i şevkinle çarhın şimdi dâmânı
Kerem-kâra kerîmâ ey veliü’n-ni’metâ söz yok
Unutdurdı bana lutfın bu gün cevr-i firâvânı
O nesl-i bî-bedelden gördiğim ihsân u ikrâmı
Niçe yâd itmiyem ervâh-ı pâk-i Mustafâ Hân’ı
Ne hoş bir gonçe-i sad-berg-i behcet eylemiş peydâ
Nihâl-i fikreti hayretde koymuş bâğ-ı rıdvânı
O sultân-ı ma’ârif-senc-i ashâb-ı ‘atâsın kim
Pür itmiş nâm u şân-ı rif’âtin Îrân ü Tûrân’ı
Sen ol sultân-ı vâlâ-rütbesin câh-ı sa’âdetde
Olurdı vasf-ı pâk n defter-i dîvânın ünvânı
Seninle iftihâr eyler idi çarh-ı hüner-perver
Ki sensin mihr ü mâhın encüm-i şevk ile sultânı
Hele lafz-ı kerem-perverde-i nâz ü na’îmindür
Mürüvvet ez-kadîm-benden imiş ey merhamet kânı
Beni şermende-i lutf u atâ itdin ki sultânım
Ne görmüş var bu dehri bî-sebâtda böyle ihsânı
Yüm-i ihsanına teşne-dilim bir rütbe kanmış kim
Niçe yâd eylesün tâ haşr olınca âb-ı hayvânı
Meyânında kerem bir katre-i naçizedir bildim
Kef-i cûdına nisbet itmezem deryâ-yı ummânı
Anınla iftihâr eylerdi hâtem sahn-ı mahşerde
Serâ-yı dil-keş-i ma’mûresinde olsa devrânı
Fitil-i tab’ımı nûr-ı sehâ ile uyandırdın
Çerâğ itdin şeb-i târîk-i gamda ben suhan-dânı
Hırâm-ı nahl-i vasfın gûş idüb âvâz-ı bülbülden
Çemende gonçe çâk itmiş bugün reng-i girîbânı
Du’â hengâmı geldi itme tatvîl-i kelâm Hâtif
Muhassal buldı evrâk-ı suhen elfâz-ı pâyânı
Nesîm-i feyz ile gülzâr-ı ‘âlemde Hudâ her rûz
Güşâde eylesün güller gibi tab’-ı suhandânı
Hemîşe ‘âfiyetle izz ü devletle sa’âdetle
Cihânda görmesün tab’ın gam-ı hicr-i firâvânı
Gazel
Hatt-ı hüsnün mû-be-mû tedkîkden imlâdır garaz
Harf-i renginin çekersem satra ma’nâdır garaz
Nabz-ı hikmet nidüğin bildim dil-i dîvânemin
Fikr-i zincîr-i cünundan reng-i sevdâdır garaz
Tercemânü’l-gayb idince gamzesin ol büt-perest
Çeşm-i gûyâsıyla uşşâkına îmâdır garaz
Mihr ü ‘âlem-tâb gibi şâh-ı sitignâsın bugün
Sana çarhdan şermile ey mâh şekvâdır garaz
İstemez bezm ülfeti Hâtif harâbâta düşen
Ra’şe-dâr-ı deste ancak câm-ı sahbâdır garaz
(Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Bahâriye Der-Medh-i Hadîce Sultân
Bahâr irdi açıldı nahl-i tab’ın dürr ü handânı
Pür itdi nağme-i âvâze-i bülbül gülistânı
Yine sahn-ı çemen pâş kaldırub hâk-i letâfetden
Celâli meşreb olmuş zabt ider İrân ü Tûrân’ı
Külâh işkeste gök kandil olub sahn-ı ma’ânîde
Dağıtdı bezmimi sünbül-sıfât zülf-i perîşânı
Elimde câm-ı zerrîn-i felek devr eylese şâyân
O mâhın mihr ile hem-bezm-i ülfet oldıı ihsânı
Çekildi dîde-i hayrânına nergislerin şimdi
Sevâd-ı şiveden her rûz u şeb kuhl-ı Sıfâhânı
Güzel dâyî kesimli tîg-zen özge dilâverdir
Yine tarf-ı çemende lâle-i hamrâyı na’mâtı
‘Aceb kumri göğüsli câmeli servin ayâğına
Benefşe ferş olur itdikce nâz ile hırmânı
Dökülmüş tûğ-ı şâhiler gibi ruhsâre gîsûlar
Gireydi nev-resîde bir civândır yokdur akrânı
Bugün zülf-i arûsa hacle-gâh-ı bâğ-ı ma’nâda
Yed-i meşşâta kudretile yazmış hatt-ı reyhânı
Karanfil çâk-ı sîne eyledi emvâçe-i kıldan
Açıldı gonçe-i hûrşîd-i şevkin çeşm-i hayrânı
Fil-i bahri eger gavvâs-ı hasret olsa da şâyân
Hacâletde kodı lü’lü-yi fikrim ebr-i nîsânı
Yine bir ‘ıtr-ı şâhî turraya dökmüş sabâ bildim
Unutdurdı meşamm-ı cân-ı zevk-i bû-yı reyhânı
Buhûr-ı Meryem olsam ol bütün deyr-i hayâlinde
Şerâr-ı dûd-ı âhım pür ider elbetde devrânı
Eger çarh-ı felek vefk-i murâdım üzre devr itse
Alurdım kabza-i teshîre mâh-ı mihr-i rahşânı
Bugün sûsen-sıfat kat’-i zebân-ı hayret olmuşken
Bırakma hayme-i mu’ciz-beyân evsâf-ı hûbânı
Bahâristâna döndi vâdî-i deşt-i hayâl el-hak
Niçe yad eyliyem şimdengerü zevk-i Çırâğânı
Kimi zevk-i Neşâtâbâd’a çekdi zevrâk-ı fikri
Çemen hengâmıdır seyr itmeğe nahl-i gülistânı
Bulunca ruhsat-ı seyri harîm-i bâğ-ı ma’nâda
Pür oldı meyve-i şevkinle çarhın şimdi dâmânı
Kerem-kâra kerîmâ ey veliü’n-ni’metâ söz yok
Unutdurdı bana lutfın bu gün cevr-i firâvânı
O nesl-i bî-bedelden gördiğim ihsân u ikrâmı
Niçe yâd itmiyem ervâh-ı pâk-i Mustafâ Hân’ı
Ne hoş bir gonçe-i sad-berg-i behcet eylemiş peydâ
Nihâl-i fikreti hayretde koymuş bâğ-ı rıdvânı
O sultân-ı ma’ârif-senc-i ashâb-ı ‘atâsın kim
Pür itmiş nâm u şân-ı rif’âtin Îrân ü Tûrân’ı
Sen ol sultân-ı vâlâ-rütbesin câh-ı sa’âdetde
Olurdı vasf-ı pâk n defter-i dîvânın ünvânı
Seninle iftihâr eyler idi çarh-ı hüner-perver
Ki sensin mihr ü mâhın encüm-i şevk ile sultânı
Hele lafz-ı kerem-perverde-i nâz ü na’îmindür
Mürüvvet ez-kadîm-benden imiş ey merhamet kânı
Beni şermende-i lutf u atâ itdin ki sultânım
Ne görmüş var bu dehri bî-sebâtda böyle ihsânı
Yüm-i ihsanına teşne-dilim bir rütbe kanmış kim
Niçe yâd eylesün tâ haşr olınca âb-ı hayvânı
Meyânında kerem bir katre-i naçizedir bildim
Kef-i cûdına nisbet itmezem deryâ-yı ummânı
Anınla iftihâr eylerdi hâtem sahn-ı mahşerde
Serâ-yı dil-keş-i ma’mûresinde olsa devrânı
Fitil-i tab’ımı nûr-ı sehâ ile uyandırdın
Çerâğ itdin şeb-i târîk-i gamda ben suhan-dânı
Hırâm-ı nahl-i vasfın gûş idüb âvâz-ı bülbülden
Çemende gonçe çâk itmiş bugün reng-i girîbânı
Du’â hengâmı geldi itme tatvîl-i kelâm Hâtif
Muhassal buldı evrâk-ı suhen elfâz-ı pâyânı
Nesîm-i feyz ile gülzâr-ı ‘âlemde Hudâ her rûz
Güşâde eylesün güller gibi tab’-ı suhandânı
Hemîşe ‘âfiyetle izz ü devletle sa’âdetle
Cihânda görmesün tab’ın gam-ı hicr-i firâvânı
Gazel
Hatt-ı hüsnün mû-be-mû tedkîkden imlâdır garaz
Harf-i renginin çekersem satra ma’nâdır garaz
Nabz-ı hikmet nidüğin bildim dil-i dîvânemin
Fikr-i zincîr-i cünundan reng-i sevdâdır garaz
Tercemânü’l-gayb idince gamzesin ol büt-perest
Çeşm-i gûyâsıyla uşşâkına îmâdır garaz
Mihr ü ‘âlem-tâb gibi şâh-ı sitignâsın bugün
Sana çarhdan şermile ey mâh şekvâdır garaz
İstemez bezm ülfeti Hâtif harâbâta düşen
Ra’şe-dâr-ı deste ancak câm-ı sahbâdır garaz
(Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | BEKÂYÎ, Dursun-zâde | d. 1543 - ö. 7 Ocak 1607 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Ayşegül Erer | d. 30 Ocak 1957 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Mehmet Abut | d. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | BEKÂYÎ, Dursun-zâde | d. 1543 - ö. 7 Ocak 1607 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Ayşegül Erer | d. 30 Ocak 1957 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Mehmet Abut | d. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | BEKÂYÎ, Dursun-zâde | d. 1543 - ö. 7 Ocak 1607 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Ayşegül Erer | d. 30 Ocak 1957 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Mehmet Abut | d. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | BEKÂYÎ, Dursun-zâde | d. 1543 - ö. 7 Ocak 1607 | Meslek | Görüntüle |
11 | Ayşegül Erer | d. 30 Ocak 1957 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Mehmet Abut | d. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002 | Meslek | Görüntüle |
13 | BEKÂYÎ, Dursun-zâde | d. 1543 - ö. 7 Ocak 1607 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Ayşegül Erer | d. 30 Ocak 1957 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Mehmet Abut | d. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | BEKÂYÎ, Dursun-zâde | d. 1543 - ö. 7 Ocak 1607 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Ayşegül Erer | d. 30 Ocak 1957 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Mehmet Abut | d. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002 | Madde Adı | Görüntüle |