HÂTİF, Ali Hâtif Efendi

(d. ?/? - ö. 1239/1823)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Hâtif Ali, mevcut kaynaklarda İstanbullu Ali ve Seyyid Çelebi adlarıyla da geçmektedir. Asıl adı Ali olan şairin kendisine mahlas olarak seçtiği “Hâtif” kelimesi Arapça sıfat kökenli bir kelime olup “sesi işitilip de kendisi görülmeyen (kimse), seslenici, çağırıcı” demektir. Hâtif mahlasını dönemin meşhur şair ve Farsça hocası Hoca Neşet bir mahlas-nâme yazarak vermiştir. Mahlasını seslenici, çağırıcı anlamlarına gelen “Hâtif” olarak alan, Hâtif Ali Efendi, edebiyat tarihinde Seyyid Çelebi adıyla da tanınır (İpekten vd. 1998: 193-194). I. Abdulhamîd (slt.1774-1789) zamanında mücellidbaşı olarak sarayda görev yapan şairin, bu tarih dikkate alındığında I. Mahmûd (slt.1730-1754) veya III. Osmân (slt.1754-1757) zamanında doğmuş olabileceği, gençlik yıllarını III. Mustafâ (slt.1757-1774) zamanında geçirdiği söylenebilir. Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmamakla birlikte, şairin doğum yerinin İstanbul olduğu konusunda kaynaklar ortaklık göstermektedir. Mevcut kaynaklarda şairin ailesi hakkında da bilgi bulunmamaktadır. İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu’nda şair hakkında Hoca Neş'et Efendi’den biraz ders görmüş ve tabiatındaki incelik dolayısıyla II. Mahmûd’un musahibi olmuştur. 1231/1816'da başmusahib olmuştur” (İKTYDK 1967: III, 971) bilgisi yer almaktadır. Başmusahibliği nedeniyle saraya yakınlığıyla dikkati çeken Hâtif, bu göreve atanmasına bir müfredle tarih düşürmüştür. Bu beyitten hareketle Hâtif’in 1816’da başmusahip olduğu bilgisi doğrulanmaktadır. Hâtif’in ölüm tarihi konusunda kaynaklar hemfikirdir. Sicill-i Osmânî’de ölüm tarihi için verilen 13 Cemaziyelevvel 1237/5 Şubat 1822 tarihi doğru değildir. Hoca Fehîm Efendi’nin, Hâtif’in ölümü üzerine düştüğü şu tarih ölüm tarihini kesin bir şekilde vermektedir. "Pîr idi Hâtif Efendi eyleye adni makam" Fehîm Efendi’nin verdiği bu tarih 1239/1823 tarihini doğrulamaktadır.

18. yüzyıl Türk ciltçileri arasında adından övgüyle söz edilen şair, Türk cilt sanatının önemli ustalarındandır. Şairliğinden ziyade mücellitliği ile meşhur olan Hâtif’in ismi geleneksel süsleme sanatlarıyla ilgili kaynaklarda zikredilmekle birlikte bu bilgiler de sınırlıdır. Padişah başmusahibi olacak kadar iyi bir eğitim ve kültür seviyesine sahip olduğu anlaşılan şairin, medrese eğitimi alıp almadığı konusunda mevcut kaynaklar ayrıntılı bilgi vermemektedir. Dönemin meşhur şairi Hoca Neş'et’ten Farsça okuduğu ve onun çevresinde oluşan topluluğa dâhil olduğu bilinmektedir.

Hâtif Ali’nin tespit edilebilen tek eseri Dîvân’ıdır. Üç nüshası tespit edilen Dîvân’da 47 kaside, 32 kıta-i kebire, 7 mesnevi, 29 şarkı, 25 tahmis, 4 tesdis, 1 tesmin, 3 terkib-i bend, 306 Türkçe ve 4 Farsça gazel, 7 kıta, 132 matla ve 15 müfred yer almaktadır. Hâtif Dîvânı’nın tespit edilebilen nüshaları Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar Koleksiyonu 2339, Süleymaniye Kütüphanesi Reşid Efendi Koleksiyonu 783 ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T 5491 numaralarında kayıtlıdır. (Önal 2010)

Hâtif’in şiirlerini, samimi ve içten bir anlatıma sahip dinî konulu şiirleri ile renkli, akıcı, canlı söyleyişleri tercih ettiği şarkıları ve gazelleri olmak üzere iki çerçevede değerlendirmek mümkündür. Dinî konulu şiirlerinde içten ve samimi bir duyuş hissedilir. İyi bir dinî eğitime sahip olduğunun ipuçlarını veren bu şiirlerinde Farsça ve Arapça bilgisinin yanı sıra İslam tarihine ve kültürüne dair ifadeleri de başarılı bir şekilde kullanmaktadır. Bilhassa na’t konulu tahmislerinde ayet ve hadis iktibasları ile İslam kültür ve tarihine dair anlatmaları başarıyla kullanmıştır. Başarılı bir şekilde tahmis ve tanzir ettiği dönemin meşhur şairlerinin na’tlarında tercih ettiği kelime ve tamlamalarla konuyu etkili bir dille hissettirmiştir. Bir saray şairi olan Hâtif, mesleği olan mücellitliğin etkisi ile şiirlerinde, geleneksel süsleme sanatlarına ait terminolojiye sıkça yer verir. Cild-i Erteng, hâme, nakkâş vb. tamlamaları pek çok şiirinde kullanan şair, sevgilinin güzelliğinden bahsederken geleneksel süsleme sanatlarına başvurur. Sosyal muhtevalı şiirlerinde ve gazellerinde ise girift söyleyişlerden uzak samimi halk söyleyişlerine yer verir. Bilhassa kaside nesibleri yaşadığı dönemin aynası gibidir. Sanatlı ifade endişesi yerine, açık ve etkili söyleyişi tercih eder. Mahalli kullanımlar, halk diline yaklaşan ifadeler, özellikle şarkı ve gazellerinde ön plandadır. Bununla birlikte edebî sanatları ustaca kullandığı, mazmunları ve renkli hayalleri şiirine başarıyla yerleştirdiği görülmektedir. Tezkirelerde ve diğer biyografik kaynaklarda kendisinden yetenekli bir şair olarak bahsedilmemesi Hâtif’in şiirlerinin özensiz ve yer yer dikkatsiz ifadelerinden kaynaklanmaktadır. Vezin, kafiye ve kelime ilişkilerine fazla dikkat etmemiş, nicelik açısından tamamlamaya çalıştığı şiirlerini nitelik açısından ihmal etmiştir. Bununla birlikte Hâtif’in klasik şiirin önde gelen isimlerinden gerek üslup gerekse hayal ve anlam dünyası itibariyle fazlasıyla etkilendiği söylenebilir. Yaşadığı dönemin şairlerinden Kânî, Nahîfî, Câmî, Fasih, Şevkî, Hâmid, Yüsrî ve Fehîm’in şiirlerine tahmisler yazan Hâtif’in edebî kişiliğinde bu şairlerin de etkisi hissedilmektedir. Nazîm’in na’tlarını başarılı bir şekilde tahmis ederken duygu ve söyleyiş yönünden bu şairin etkisi altında kaldığı görülmektedir. Hâtif’in edebi yönünü ortaya koyan belirgin şiirleri arasında Esâmî-i Lâle isimli, lâle isimlerinin sıralandığı matlalar yer almaktadır. Söz konusu matlalar, şairin edebî kimliğini ortaya koymanın yanı sıra estetik duyuşuna ve tabiatı algılayışına dair orijinal metinlerdir.

Kaynakça

Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (hzl.) (1999). Nuhbetü’l-Asar lî-Zeyli Zübdeti’l-Eş’ar. Ankara: AKM Yay.

Akbayar, Nuri (1981). “Hatif”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C 4. İstanbul: Dergah Yay.

Ana Britanica (1987). “Hatif”. C.10. İstanbul: Ana Yay.

Bayraktutan, Lütfü (hzl.) (1979). Hatimetü’l-Eş'ar. Açıklamalı İsimler-Eserler İndeksi. Doktora Ön Çalışması. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.

Büyük Larousse Sözlük-Ansiklopedi (1986). “Hatif Ali”. C.10. İstanbul: Milliyet Yay.

Cunbur, Müjgan (2004). “Hatif”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C.4. Ankara: AKM Yay.

Çeltik, Halil (1998). “18. yy. Tezkirelerindeki Divan Şairleri”. TUBA (22).

Çiftçi, Ömer. Fatîn Davud Hâtimetü’-Eş’âr (Fatin Tezkiresi). http://ekitap.www.kulturturizm.gov.tr./dosya-1-219117/h/metin.pdf [erişim tarihi: 02.05.2013]

Genç, İlhan (2005). Hoca Neşet Hayatı, Edebi Kişiliği ve Divanının Tenkitli Metni. İzmir.

Gürel, Rahşan(hzl) (ty). Enderunlu Vâsıf Divanı. İstanbul: Kitabevi Yay. 

İpekten, Haluk, vd. (1998). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KB Yay.

İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu. (1967). “Hâtif Ali”. C. III. İstanbul: MEB Yay.

Kurnaz, Cemal (hzl.) (2000). Muallim Naci, Osmanlı Şairleri, Ankara, Akçağ: Yay.

Mehmet Süreyyâ (1996). Sicil-i Osmanî Osmanlı Ünlüleri. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Polat, Nazım Hikmet (2001). Cevat Rüştü Türk Çiçek ve Ziraat Kültürümüz Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: Kitabevi Yay.

Rado, Şevket (1984). Türk Hattatları. İstanbul: Yayın Matbaacılık.

Siladarzade Tezkiresi. İstanbul Millet Kütüphanesi AE Tarih 795.

Şefkat Tezkiresi. Bayezid Devlet Kütüphanesi. Veliyüddin Efendi 3427.

Uzun, Mustafa (1977). “Divan Edebiyatı”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: Dergah Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ SEVDA ÖNAL
Yayın Tarihi: 19.06.2013
Güncelleme Tarihi: 03.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Bahâriye Der-Medh-i Hadîce Sultân

 

Bahâr irdi açıldı nahl-i tab’ın dürr ü handânı

Pür itdi nağme-i âvâze-i bülbül gülistânı

Yine sahn-ı çemen pâş kaldırub hâk-i letâfetden

Celâli meşreb olmuş zabt ider İrân ü Tûrân’ı

Külâh işkeste gök kandil olub sahn-ı ma’ânîde

Dağıtdı bezmimi sünbül-sıfât zülf-i perîşânı

Elimde câm-ı zerrîn-i felek devr eylese şâyân

O mâhın mihr ile hem-bezm-i ülfet oldıı ihsânı

Çekildi dîde-i hayrânına nergislerin şimdi

Sevâd-ı şiveden her rûz u şeb kuhl-ı Sıfâhânı

Güzel dâyî kesimli tîg-zen özge dilâverdir

Yine tarf-ı çemende lâle-i hamrâyı na’mâtı

‘Aceb kumri göğüsli câmeli servin ayâğına

Benefşe ferş olur itdikce nâz ile hırmânı

Dökülmüş tûğ-ı şâhiler gibi ruhsâre gîsûlar

Gireydi nev-resîde bir civândır yokdur akrânı

Bugün zülf-i arûsa hacle-gâh-ı bâğ-ı ma’nâda

Yed-i meşşâta kudretile yazmış hatt-ı reyhânı

Karanfil çâk-ı sîne eyledi emvâçe-i kıldan

Açıldı gonçe-i hûrşîd-i şevkin çeşm-i hayrânı

Fil-i bahri eger gavvâs-ı hasret olsa da şâyân

Hacâletde kodı lü’lü-yi fikrim ebr-i nîsânı

Yine bir ‘ıtr-ı şâhî turraya dökmüş sabâ bildim

Unutdurdı meşamm-ı cân-ı zevk-i bû-yı reyhânı

Buhûr-ı Meryem olsam ol bütün deyr-i hayâlinde

Şerâr-ı dûd-ı âhım pür ider elbetde devrânı

Eger çarh-ı felek vefk-i murâdım üzre devr itse

Alurdım kabza-i teshîre mâh-ı mihr-i rahşânı

Bugün sûsen-sıfat kat’-i zebân-ı hayret olmuşken

Bırakma hayme-i mu’ciz-beyân evsâf-ı hûbânı

Bahâristâna döndi vâdî-i deşt-i hayâl el-hak

Niçe yad eyliyem şimdengerü zevk-i Çırâğânı

Kimi zevk-i Neşâtâbâd’a çekdi zevrâk-ı fikri

Çemen hengâmıdır seyr itmeğe nahl-i gülistânı

Bulunca ruhsat-ı seyri harîm-i bâğ-ı ma’nâda

Pür oldı meyve-i şevkinle çarhın şimdi dâmânı

Kerem-kâra kerîmâ ey veliü’n-ni’metâ söz yok

Unutdurdı bana lutfın bu gün cevr-i firâvânı

O nesl-i bî-bedelden gördiğim ihsân u ikrâmı

Niçe yâd itmiyem ervâh-ı pâk-i Mustafâ Hân’ı

Ne hoş bir gonçe-i sad-berg-i behcet eylemiş peydâ

Nihâl-i fikreti hayretde koymuş bâğ-ı rıdvânı

O sultân-ı ma’ârif-senc-i ashâb-ı ‘atâsın kim

Pür itmiş nâm u şân-ı rif’âtin Îrân ü Tûrân’ı

Sen ol sultân-ı vâlâ-rütbesin câh-ı sa’âdetde

Olurdı vasf-ı pâk n defter-i dîvânın ünvânı

Seninle iftihâr eyler idi çarh-ı hüner-perver

Ki sensin mihr ü mâhın encüm-i şevk ile sultânı

Hele lafz-ı kerem-perverde-i nâz ü na’îmindür

Mürüvvet ez-kadîm-benden imiş ey merhamet kânı

Beni şermende-i lutf u atâ itdin ki sultânım

Ne görmüş var bu dehri bî-sebâtda böyle ihsânı

Yüm-i ihsanına teşne-dilim bir rütbe kanmış kim

Niçe yâd eylesün tâ haşr olınca âb-ı hayvânı

Meyânında kerem bir katre-i naçizedir bildim

Kef-i cûdına nisbet itmezem deryâ-yı ummânı

Anınla iftihâr eylerdi hâtem sahn-ı mahşerde

Serâ-yı dil-keş-i ma’mûresinde olsa devrânı

Fitil-i tab’ımı nûr-ı sehâ ile uyandırdın

Çerâğ itdin şeb-i târîk-i gamda ben suhan-dânı

Hırâm-ı nahl-i vasfın gûş idüb âvâz-ı bülbülden

Çemende gonçe çâk itmiş bugün reng-i girîbânı

Du’â hengâmı geldi itme tatvîl-i kelâm Hâtif

Muhassal buldı evrâk-ı suhen elfâz-ı pâyânı

Nesîm-i feyz ile gülzâr-ı ‘âlemde Hudâ her rûz

Güşâde eylesün güller gibi tab’-ı suhandânı

Hemîşe ‘âfiyetle izz ü devletle sa’âdetle

Cihânda görmesün tab’ın gam-ı hicr-i firâvânı

Gazel

Hatt-ı hüsnün mû-be-mû tedkîkden imlâdır garaz

Harf-i renginin çekersem satra ma’nâdır garaz

Nabz-ı hikmet nidüğin bildim dil-i dîvânemin

Fikr-i zincîr-i cünundan reng-i sevdâdır garaz

Tercemânü’l-gayb idince gamzesin ol büt-perest

Çeşm-i gûyâsıyla uşşâkına îmâdır garaz

Mihr ü ‘âlem-tâb gibi şâh-ı sitignâsın bugün

Sana çarhdan şermile ey mâh şekvâdır garaz

İstemez bezm ülfeti Hâtif harâbâta düşen

Ra’şe-dâr-ı deste ancak câm-ı sahbâdır garaz

(Önal, Sevda, (2010). Hâtif Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (İnceleme- Karşılaştırmalı Metin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1BEKÂYÎ, Dursun-zâded. 1543 - ö. 7 Ocak 1607Doğum YeriGörüntüle
2Ayşegül Ererd. 30 Ocak 1957 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Mehmet Abutd. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002Doğum YeriGörüntüle
4BEKÂYÎ, Dursun-zâded. 1543 - ö. 7 Ocak 1607Doğum YılıGörüntüle
5Ayşegül Ererd. 30 Ocak 1957 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6Mehmet Abutd. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002Doğum YılıGörüntüle
7BEKÂYÎ, Dursun-zâded. 1543 - ö. 7 Ocak 1607Ölüm YılıGörüntüle
8Ayşegül Ererd. 30 Ocak 1957 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9Mehmet Abutd. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002Ölüm YılıGörüntüle
10BEKÂYÎ, Dursun-zâded. 1543 - ö. 7 Ocak 1607MeslekGörüntüle
11Ayşegül Ererd. 30 Ocak 1957 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Mehmet Abutd. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002MeslekGörüntüle
13BEKÂYÎ, Dursun-zâded. 1543 - ö. 7 Ocak 1607Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Ayşegül Ererd. 30 Ocak 1957 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Mehmet Abutd. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16BEKÂYÎ, Dursun-zâded. 1543 - ö. 7 Ocak 1607Madde AdıGörüntüle
17Ayşegül Ererd. 30 Ocak 1957 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18Mehmet Abutd. 24 Ağustos 1915 - ö. 2 Şubat 2002Madde AdıGörüntüle