Bekir Sıtkı Kunt

Gökkaya, A. Bekir Sıtkı
(d. 1905 / ö. 8 Mart 1959)
Hikâye, Milletvekili, Gazeteci, Hakim
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

İstanbul'da doğdu. Babası Miskioğulları'ndan tüccar ve çiftçi Abdulgafur Efendi, annesi Vehbioğulları'ndan aynı zamanda devrin ulemasından olan Müftü Kadir Efendi'nin kızı Dudu Hanım'dır. Kunt, Hatay'ın asil bir ailesindendir (Ozansoy 1970: 66). Yazar Ahmet Miskioğlu, amcasının oğludur (Yazar 1940: 14). Bekir Sıtkı, Soyadı Kanunu'ndan sonra "güçlü, sağlam" anlamlarındaki "Kunt" soyadını aldı. Yazarın, Behçet Yazar'a gönderdiği 6 Nisan 1938 tarihli hâl tercümesine göre babasının işi, ziraat ve ticaretle uğraşmak ve sabun imalathanesi işletmektir. Yazar, annesinin ise yaşadığı muhite ve devre göre epey okumuş, münevver denilebilecek bir kadın olduğunu, hatta ilk edebî zevkini annesinden ve teyzesinin oğlu Zübeyr Karay'dan aldığını belirtir (Yazar 1938: 86). Bekir Sıtkı'nın nüfus kaydında doğduğu ay ve gün belirtilmemiştir (Alangu 1959: 269).

Bekir Sıtkı, ilköğrenimine Antakya’daki Habibneccar İlkokulu'nda başladı. 1917’ye kadar bu okula devam eden yazar, sonra bir aralık Numune Mektebi'ne devam etti. 1919 yılında Antakya İdadisi'ne kaydoldu, Eylül 1922’ye kadar bu okula, daha sonra da Adana Sultanisi'ne devam etti. Kısa süre sonra Antakya İdadisi'ne geri döndü ve buradan 1923 yılında mezun oldu. Kendisiyle yapılan bir mülakatta yazar, ilkokul yıllarında okumaya düşkün olmayan bir çocuk olduğunu, sonraları okumayı sevmeye başladığını belirtir (Varlık 1951: 8). Bekir Sıtkı, liseyi bitirdikten sonra İstanbul'a giderek bir yıl Edebiyat Fakültesi'ne devam etti, fakat fakülteyi yarıda bıraktı. Vakit gazetesinde çalışmaya başladı (1925). Gazetecilik mesleği için daha yararlı olacağı düşüncesiyle Hukuk Fakültesi'ne geçti ve buradan mezun oldu (1928).

Bir süre daha gazeteciliğe devam ettikten sonra, gazeteciliğin sonunun olmadığını düşünerek memuriyet hayatına geçti ve adliyede çalışmaya başladı. Bekir Sıtkı, gazeteciliği bıraktıktan sonra Düzce Mahkemesi'nde aza mülazımlığına tayin edildi; kısa süre sonra bu görevinden istifa ederek ayrıldı ve Uşak Şeker Fabrikası'na hukuk müşaviri olarak atandı. 1931'de bu görevinden de ayrılarak Aydın'da Tapu Kadastro hâkimliği yaptı (1931-32). 1932-33 yılları arasında İhtiyat Zabit Mektebi'nde askerliğini tamamladı. 1934'te Ankara'da Temyiz Mahkemesi başsavcı yardımcılığına, 1938'de Bor Müddeiumumiliği muavinliğine atandı. Hatay sorununun alevlenmesi üzerine memleketine gitti (1938); Hatay Millet Meclisi'ne Antakya milletvekili olarak girdi (1938-39). Bu arada Antakya'da yayımlanan Yeni Gün gazetesinin başyazarlığını ve mesul müdürlüğünü yaptı. Hatay'ın anavatana katılması yolunda mücadele etti, bu konuda otuzdan fazla yazı kaleme aldı.

Hatay'ın anavatana katılmasından sonra yapılan ilk seçimde Hatay milletvekili seçildi (1939); 1946'ya kadar bu görevde kaldı. 1946 seçimlerini kazanamayınca yargıçlık mesleğine döndü, İstanbul Asliye Ceza hâkimiyken (1947-59) kansere yenik düştü ve İstanbul'da öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı'na gömüldü. Feriha Hanım'la evli olan yazar, ikisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıydı.

Bekir Sıtkı'nın ilk yazısı, Yeni Adana gazetesinde çıkan bir "Muhabir Mektubu"dur (1924). Yazar, 1925-28 arasında Vakit ve Son Saat gazetelerinde romantik yönü ağır basan mensur şiirler yayımlar. Vakit gazetesinde yayımlanan ilk yazısı, 19 Ekim 1925 tarihinde "Gökkaya" imzasıyla basılan ve bir Antakya yolculuğunu anlattığı "Cennet Kadar Güzel Antakya"dır. Yazar, Vakit gazetesinde çalışırken, kendini zengin bir edebiyat çevresinin içinde bulur.

Yazarın kendi imzasıyla dikkat çeken ilk hikâyesi, Vakit'te çıkan "Erbab-ı Mesalih"tir. Bekir Sıtkı, yazarlığının ilk devresindeki hikâyelerinde Vakit gazetesi yazarlarının etkisinde kalmıştır. Bu yazarlar; gözleme dayanan, gerçekçi, süssüz, Anadolu insanını ve sıradan insanı anlatan, toplumdaki sosyal meseleleri konu alan hikâye anlayışı etrafında kümelenmişlerdir. Amaçları, halkı daha iyi bir yaşama ulaştırmak, halk için sanat yapmaktır (Odacı 2002: 19). Yazarın Vakit gazetesi çevresinde yazdığı ilk dönem hikâyeleri, Maupassant'ın başı, ortası ve sonu belli bir vakaya dayalı hikâye tekniğini Türk edebiyatında sürdüren Refik Halit ve Ömer Seyfettin çizgisinde ürünlerdir. Kimi hikâyelerde köy ve kasaba insanın ele alınması göz önünde bulundurularak bunlar içerik bakımından da Refik Halit'e bağlanabilir (Solok 1990: 37).

Bekir Sıtkı,Vakit gazetesinin ilavelerinde yayımlamaya başladığı hikâyelerinin ardından 1930 yılından itibaren Varlık, Artist, Adımlar, Yurt ve Dünya, Yeditepe dergilerinde çıkan hikâyeleriyle tanınır. "Gerçekçi memleket hikâyeleri" kaleme almayı hedefleyen Kunt, bu anlayışını genel çizgileriyle son çalışmalarına kadar sürdürür. İlk hikâyelerinden dokuz tanesini ("Köylünün Yediği Kazık", "Bu Bir Değirmen Hikâyesidir", "Hazreti Cimri Aleyhisselâm", "Çifte", "Hancı Fettah Efendi", "Bar Açan Mütekait", "Erbab-ı Mesâlih", "Küp Kapağı" ve "Arap Hoca") 1933 yılında Memleket Hikâyeleri adıyla kitaplaştırır. Bekir Sıtkı, bu ilk hikâyelerinde "esnaf ve aracı tüccar arasında tek başlarına kalarak sömürülen köylüleri, kasaba eşrafının hileci tiplerini, köylü-ağa çatışmasını, memur tiplerini" işlemiş; Anadolu insanının yaşamına eğilirken, toplumsal gerçekçi, sert, zaman zaman hicivci bir tavır takınmıştır.

Bekir Sıtkı'nın gazetecilik ve yargıçlık görevlerindeki gözlemleri, ona insanları yakından tanıma ve bunları hikâye atmosferine taşıma imkânını verir. Yazar ikinci hikâye kitabı Talkınla Salkım kitabında köy ve kasaba hayatını, kendi söyleyişiyle "basit halkın hayatını" (Baydar 1960: 136) gerçekçi bir bakış açısıyla ele aldığı hikâyelerini bir araya getirir.

Yazar, 1940 yılında klasik halk hikâyelerinden Arzu ve Kamber'i modernleştirerek yayımlar. 1941'de yayımladığı Herkes Kendi Hayatını Yaşar'da altı hikâyesini bir araya getirir. Bu kitapta yer alan metinler, Bekir Sıtkı'nın hikâyeciliğinde farklı bir yönelişe işaret eder. İlk iki kitabında yoğun bir şekilde görülen köy ve köylülerin hayatı, bu kitapla birlikte yerini şehirde yaşayan küçük insanların hayatına bırakmıştır. Yine bu kitabındaki hikâyelerle ilk iki hikâye kitabında görülen Maupassant tarzı hikâye tekniğinden uzaklaşarak Çehov tarzı durum hikâyesine yönelir. Olaydan çok bir âna yahut duruma yoğunlaşır, kısa konuşmalarla hikâye kişilerinin ruhî portrelerini çizmeye çalışır.

Bekir Sıtkı, Yataklı Vagon Yolcusu'nda bir önceki hikâye kitabında olduğu gibi bu kitabında da büyük şehir insanlarının hayatlarına yönelir. Bekir Sıtkı, son hikâye kitabı Ayrı Dünya'da Çehov tarzı hikâye anlayışını devam ettirir. Son hikâye kitaplarında şehir hayatına yönelen yazar; memurların, serseri çocukların, esnafın, kenar mahalle insanlarının, büyük şehir kalabalıklarının dünyasını dile getirir. Bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde Bekir Sıtkı'nın son hikâye kitaplarıyla Memduh Şevket Esendal çizgisine yaklaştığı söylenebilir (Çelik 2002: 226).

Yazarın son dönemde kaleme aldığı hikâyelerinde; yaşananı olduğu gibi yansıtmaya çalışan, eski sertliğini yitirmiş, ılımlı bir gerçekçilik ön plana çıkar. Bekir Sıtkı, hikâyelerinde günlük hayatta hemen her gün karşılaşabileceğimiz insanların dünyalarını ele almıştır. Dikkatli bir gözlemci olan Bekir Sıtkı; hikâyelerinde fazlalıklardan arınmış, muhavereyi (karşılıklı konuşma) ön plana çıkaran akıcı bir dil kullanmıştır. Yazar, kendisi ile yapılan bir söyleşide hikâye yazış tarzı ile ilgili şu ayrıntıları verir: "Her şeyden evvel, yazacağım mevzu kafamda canlanmalı ve yazacağım hikâyenin havasını yaşamalıyım. Bunlar olduktan sonra, nerede olsa yazarım, artık sessizlik aramam. Çünkü yazarken etrafımla alâkam kesilir. Ama, mevzuumu hazırlarken tam bir sükûnet isterim. Bunu bulamazsam, bayağı rahatsız olurum. Evde çocuklar bu yüzden benden epey azar işitmişlerdir. Kafamın içinde başka bir düşüncem varsa yazamam. Boş günlerim oldukça, yazı yazmayı bir nevi mecburiyetmiş gibi telakki ederim. Yazmazsam, içim rahat etmez. Huzursuzluk duyarım. Keyfime göre de bir hikâye yazdım mı, içimden o sıkıntı kaybolur, hafiflerim." (Varlık 1951: 8)

Bekir Sıtkı Kunt, az yazan bir hikâyeci olmasına rağmen Cumhuriyet döneminde kendi hikâye dünyasını kurmayı başaran yazarlardan biridir. Sağlam tekniği, dilindeki saflık ve açıklık, güçlü gözlem yeteneği, sıradan insanı anlatırken ayrıntılara verdiği önem onu Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden biri yapmıştır.

Kaynakça

Alangu, Tahir (1959). Cumhuriyet'ten Sonra Hikâye ve Roman (1. Cilt). İstanbul: İstanbul Matbaası.

Baydar, Mustafa (1960). Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar?. İstanbul: Ahmet Halit Yaşar Kitaphanesi.

Çelik, Yakup (2002). "Bekir Sıtkı Kunt Maddesi". Büyük Türk Klasikleri. İstanbul: Ötüken Neşriyat. C.14. s. 224-235.

İslam, Ayşenur Külahlıoğlu (2004). Hikâyeci Bekir Sıtkı Kunt. Ankara: Grafiker Yayınları. s. 180.

Kunt, Bekir Sıtkı (1953). "Kenan Hulusi Koray". Yeditepe. S. 38. s. 2.

Odacı, Nuray (2002). Bekir Sıtkı Kunt'un Hayatı, Sanatı ve Eserleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Ozansoy, Halit Fahri (1970). Edebiyatçılar Çevremde. Ankara: Sümerbank Kültür Yayınları.

Solok, Cevdet Kudret (1990). Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman (3. Cilt). İstanbul: İnkılâp Kitabevi.

"Bekir Sıtkı ile Bir Konuşma" (1951). Varlık. S. 374. s. 8-9.

Yalçın, Murat (2010). Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (3. Baskı). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. C. 2. s. 657-658.

Yazar, Mehmet Behçet (1938). Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı. İstanbul: Kanaat Kitabevi.

Yazar, Mehmet Behçet (1940). "Bekir Sıtkı Kunt". Yedigün. C. 16. S. 396. s. 14.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. NECATİ TONGA
Yayın Tarihi: 31.05.2018
Güncelleme Tarihi: 20.12.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Memleket HikâyeleriRemzi Kitaphanesi / İstanbul1933Hikâye
Talkınla SalkımBozkurt Matbaası / İstanbul1937Hikâye
Arzu ile KanberMatbuat Umum Müdürlüğü Yay. / Ankara1940Diğer
Herkes Kendi Hayatını YaşarVakit Basımevi / İstanbul1941Hikâye
Yataklı Vagon YolcusuVarlık Yay. / İstanbul1948Hikâye
Ayrı DünyaYeditepe Yay. / İstanbul1952Hikâye

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Ahmet Miskioğlud. 9 Kasım 1924 - ö. 25 Ağustos 2015Doğum YeriGörüntüle
2REMZÎ, Mustafa Remzî Efendid. ? - ö. 4 Ekim 1689Doğum YeriGörüntüle
3Nebih Nafiled. 01 Mart 1969 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Reşad Ekrem Koçud. 1905 - ö. 6 Temmuz 1975Doğum YılıGörüntüle
5ZÂHİRÎ, Halil Halıcıd. 1905 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6Sâmiha Ayverdid. 25 Kasım 1905 - ö. 22 Mart 1993Doğum YılıGörüntüle
7KASIM ŞENLİKOĞLUd. 1872 - ö. 1959Ölüm YılıGörüntüle
8Zeynel Besim Sund. 1892 - ö. 18 Ocak 1959Ölüm YılıGörüntüle
9KUL İBRAHİM/OZAN İBRAHİMd. 1876 - ö. 1959Ölüm YılıGörüntüle
10Ahmet Tulgard. 26 Nisan 1959 - ö. 26 Ekim 2022MeslekGörüntüle
11Hafi Kadri Alpmand. 3 Temmuz 1908 - ö. 19 Haziran 1976MeslekGörüntüle
12Müstecâbî-zâde Mehmed İsmet Beyd. 1868 - ö. 1917MeslekGörüntüle
13Mehmet Seydad. 15 Ağustos 1919 - ö. 13 Temmuz 1986Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Yıldız İncesud. 30 Kasım 1939 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Bahçıvan, Orhand. 1952 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Kâmil Eşfak Berkid. 17 Mayıs 1948 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17Sıtkı Caneyd. 28 Şubat 1961 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18BEKİR/KUL BEKİR, Bekir Yiğitd. 1920 - ö. ?Madde AdıGörüntüle