Madde Detay
ESİF, Mehmed Dede
(d. 1110/1698/99 (?) - ö. 1145/1732/33)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed/Muhammed’dir. Kütahya’ya bağlı Tavşanlı’da doğmuştur. Kaynaklar şairin doğum tarihi konusunda doğrudan hiçbir bilgi vermezler. Yalnız bu konuda ipucu olabilecek bir bilgi Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye’de ve Mecmuatü’t-Tevârîhü’l-Mevleviyye’de bulunmaktadır. Tezkire’de, Esîf Dede’nin 1145/1732/33’de vefat ettiği anlatılırken, asıl metne alınmayan nüshalardan birinde, şairin otuz beş yaşında öldüğü belirtilmektedir. Bu bilgi aynen Mecmua’nın metninde de geçmektedir (Esrâr Dede: 37, Sahîh Ahmed Dede 2003: 326). Eğer bu bilgi doğru ise, şairin 1110/1698/99 yılında doğmuş olması icap eder. Kaynaklarda Esîf Efendi’nin Halvetî şeyhlerinden birinin oğlu olduğu bilgisi bulunmaktadır (Esrâr Dede 2000: 36) Mahallî kaynaklara ve torunlarına göre ise Mehmed Esîf Efendi Tavşanlı’da yaşayan ünlü Bicaroğlu Arslan Bey ailesinden gelmektedir. Esîf Efendi; Şeyh Pîr Mehmed Efendi’nin torunu, Abdülhalîm Efendi’nin oğludur. Dedesi Pîr Mehmed Efendi, bir Halvetî şeyhidir. Tavşanlı’ya bağlı Ayvalı Köyü’nde irşat vazifesi görmüş ve vefatından sonra da oraya defnedilmiştir. Mehmed Esîf Efendi, ilk tahsilini muhtemelen ailesinin yanında yapmıştır. Burada hem zamanın resmî ilimlerini tahsil etmiş, hem de ailesinin bağlı olduğu Halvetî tarîkatı üzere seyr ü sülûke başlayıp bir süre halvet ve riyâzetle kendini manevî yönden temizleyip eğitmeye çalışmıştır. Nihayet babasının emir ve tenbihleriyle, Kütahya ve civarında ilim ve irşadıyla meşhur, Kütahya Mevlevîhânesi şeyhi Mustafa Sâkıb Dede Efendi (ö. 1735)’nin yanına gitmiş ve ona bağlanmıştır. Anlaşılan burada Mevlevî usûlünce eğitim alan, çile çıkaran Mehmed Dede, daha sonra tekrar doğum yeri olan Tavşanlı’ya dönmüştür. Bu dönemde Kütahya-Tavşanlı arasında bulunan Köprüören’de dünyaya gelen ve daha sonra İstanbul’daki Yenikapı Mevlevîhânesi’nin şeyhi olacak olan Seyyid Ebubekir Dede, aynı zamanda yeğeni olan Sahîh Ahmed Dede’nin ifadesine göre 1133/1720/1721 tarihinde Tavşanlı’ya varıp Esîf Dede’nin dervişi olup ondan ders okumaya başlamış, Kitâbu Ebu’l-Leys mukaddimesini tamamlayıp ardından ilm-i sarf (Arapça kelime bilgisi) okumaya başlamıştır. Ayrıca aynı yılda Esîf Dede’nin oğlu Abdülhafîz Efendi dünyaya gelmiştir (Sahîh Ahmed Dede 2003: 326). Esîf Dede, Sahîh Ahmed Dede’nin ifadesine göre 1139/1726-27’de, Tavşanlı’da bir Mevlevîhâne kurmuştur. Esrâr Dede ve Sahîh Ahmed Dede’nin rivayetine göre, Tavşanlı’daki dergâhında altı seneden ziyade şeyhlik yapan, Mevlevî âdâb ve erkânınca irşat faaliyetinde bulunan Esîf Dede, burada otuz beş yaşında 1145/1732-33 yılında vefat etmiştir. Mehmed Esîf Dede’nin naaşı, Tavşanlı’daki dergâha, semâhâne bitişiğine defn olunmuştur. Esîf Dede tarafından kurulan Tavşanlı Mevlevîhânesi, bilâhare halk tarafından ilgi ve sevgiyle karşılanmış ve Mevlevîhâne’de, Esîf Dede’nin vefatından sonra onun neslinden gelenler şeyhlik yapmıştır. Nitekim Esîf Dede’nin vefatından sonra yerine oğlu on iki yaşındaki Abdülhafîz Dede’nin mevlevîhâneye şeyh tayin edildiği de Esrâr ve Sahîh Ahmed dedelerin eserlerinde kayıtlıdır (Esrâr Dede 2000: 36, 37, Sahîh Ahmed Dede 2003: 329). Çok kesin olmamakla birlikte Tavşanlı Mevlevî zaviyesinin şeyh silsilesi şu şekildedir: Mehmed Esîf Dede → Abdülhafîz Dede → Mehmed Dede → İbrahim Dede → Hasan Dede → İbrahim Dede → Ziya Dede. Ayrıca Esîf Dede’nin torunlarından olan son şeyh Ziyâ Dede’nin de divan sahibi bir şâir olduğu rivâyet edilmektedir.
Esîf Dede’nin bugün varlığını bildiğimiz ve elimizde
olan tek eseri Divan’ıdır. Esîf Divanı’nın şimdilik bildiğimiz tek yazma nüshası;
İstanbul’daki Süleymâniye Kütüphânesi’nin Nâfiz Paşa Bölümü’nde, 864 numarada
bulunmaktadır. İstinsah tarihi bilinmeyen, rik’a yazıyla yazılan ve 78 varaktan
oluşan Esîf Divanı, ne yazık ki okuyanı usandıracak derecede pek çok
yazım yanlışı ile doludur. Divan’da hurûf-ı hecâya göre ve nazım şekilleri
karışık olarak yazılmış toplam 187 manzûme vardır. İçinde 175 gazel, 9 murabba ve 3
müseddes bulunmaktadır. Divan’da çoğunlukla aruz vezninin fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbı
kullanılmıştır. Ancak sık sık karşılaşılan hatalardan şâirin vezin konusunda
pek de dikkatli davranmadığı anlaşılmaktadır. Şair 187 manzumesinin 177’sinde Esîf, 9’unda Sıdkî, birinde ise iki
mahlasını birden kullanmıştır. Eser üzerine bir yüksek lisans tezi yapılmıştır
(Dinç 2010).
Esîf Dede’nin edebî kişiliği ile ilgili Tezkire-i
Şuara-yı Mevleviyye’de hiçbir değerlendirme yoktur. Fatin Tezkiresi’nde
övücü ifadeler kullanılırken, Türk Şairleri’nde ise şairin Divan’ındaki
bütün şiirlerin teknik bakımdan hatalı olduğu söylenmiştir (Davud
Fatin 1268: 15, Ergun tsz: 3/1342).
Esîf Dede’nin edebî şahsiyetini etkileyen ve
belirleyen en önemli iki unsur, aşk ve Mevlevîlik’tir. Bu unsurlar dikkate
alındığında Esîf, öncelikle âşık daha sonra da mutasavvıf bir şâirdir. Dünyaya
ve olaylara aşk penceresinden bakan biridir. Bu bakımdan bütün mutasavvıf
şâirlerde olduğu gibi, onun manzûmelerinde de mânâ ve muhtevâ asıl olmuş;
vezin, kafiye gibi şeklî unsurlar arka planda kalmış, çok fazla önemsenmemiş,
hatta yer yer ihmal edilmiştir. Ayrıca, dar bir çevrede ve kısa sayılabilecek
bir ömür sürdüğü, tasavvufî eğitiminin dışında uzun süreli ve düzenli bir
eğitim almadığı da bilinen bir konudur. Bütün bunlar dikkate alındığında,
Esîf’in kimi zaman teknik bazı kusurlar yapması anlaşılır olmaktadır. Ayrıca,
umûmiyetle bilinen manaları sıradan bir söyleyiş tarzıyla tekrar ettiği de
doğrudur. Bunlarla birlikte Esîf, aldığı tasavvufî eğitimin de etkisiyle
taşralı tavırlardan sıyrılarak kısmen yüksek bir zevke ve estetiğe ulaşmış,
hatta yer yer başarılı söyleyişler yakalamış mutasavvıf bir şâirdir.
Kaynakça
Coşgun, Fevzi (1997). Tavşanlı’da
Zaman. Tavşanlı.
Davud Fatin (1268). Tezkire-i
Hâtimetü’l-Eş’âr. İstanbul.
Dinç, Reyhan (2010). XVIII.
Yüzyıl Divan Şairi Mehmed Sıdkî Esîf ve Divanı. Yüksek Lisans
Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Erdoğan, Mustafa (2008).
“Tavşanlı Mevlevîhânesi’nin Kurucusu Mehmed Esîf Dede’nin Hayatı, Edebî
Kişiliği ve Divanı Üzerine Bir İnceleme”. Mevlânâ Araştırmaları-2. Ed. Adnan Karaismailoğlu. Ankara: Akçağ Yay.
Esîf Mehmed Dede (yazma). Dîvân-ı
Esîf. Süleymaniye Kütüphânesi. Nâfiz Paşa Bölümü. Nu. 864.
Esrâr Dede (2000). Tezkire-i
Şuarâ-yı Mevleviyye. Haz. İlhan Genç. Ankara: AKM Yay.
Güner, Hamza (1967). Kütahyalı
Divan Şairleri, Halk Şairleri, Tekke Şairleri, Âşık ve Ozanlar. Kütahya.
İpekten, Haluk-vd. (1988). Tezkirelere
Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
İstanbul Kütüphaneleri
Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu (1959). C. II. İstanbul:
MEB Yay. 663.
Mehmed Süreyyâ (1996). Sicill-i
Osmânî Osmanlı Ünlüleri. Haz. Nuri Akbayar. C. 2. İstanbul: Tarih
Vakfı Yurt Yay. 497.
Sadedin Nüzhet. Türk
Şairleri. C.3. 1342.
Sahîh Ahmed Dede (2003). Mevlevîlerin
Tarihi (Mecmuatü’t-Tevârîhü’l-Mevleviyye). Haz. Cem Zorlu. İstanbul: İnsan
Yay.
Tuman, Mehmet Nâil (2001). Tuhfe-i
Nâilî Divan Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. Haz. Cemal Kurnaz-Mustafa
Tatçı. C.1. Ankara: Bizim Büro Yay. 42.
Türk Dili ve Edebiyatı
Ansiklopedisi (1979). C. 3. İstanbul: Dergah
Yay. 93.
Urfalı, Ahmet (2004). Efsane Kent Tavşanlı. Tavşanlı.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1932).
Kütahya Şehri. İstanbul.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MUSTAFA ERDOĞANYayın Tarihi: 29.03.2021Güncelleme Tarihi: 29.03.2021Eserlerinden Örnekler
Hakk’ı isterseŋ dilā gel ālem-i insāna bak
Zāt-i pākinde olan ol neş’e-i Sübhān’a bak
Ser-fürū’ it menba’-ı feyz-i Hak olan mürşide
Secdesin mescūdınuŋ fehm itmeyen şeytāna bak
Künc-i dilde genc-i mahfīdür cenāb-ı Kibriyā
Zāhirā ünvān gözetme bātın u pinhāna bak
Semme
vechullāh sırrı vech-i ādemdür ayān
Bak o mescūd-ı melā’ik Ādem-i zī-şāna bak
Zāhid-i nā-puhtenüŋ etvārına kılma nazar
Aşk elinden sadrı sad-pāre olan merdāna bak
Zerresin bilmek dilerseŋ sırr-ı hāl-i āşıkı
Bir gül içün āh u zār-ı bülbül-i nālāna bak
İlm-i bātın sa’yin it da’vāda kalma müdde’ī
Ma’rifetle Hakk’ı bulan sāhib-i irfāna bak
Ser-be-ser Hak’dur görünen ahsen-i takvīmde
Çeşm-i Hak-bīn ile bir kez çeşme-i insāna bak
Ķandedür Hak diyü davāŋa dilerseŋ beyyine
Sūretā ādem didigüŋ hüccet ü bürhāna bak
Zāt-ı Hak takrīr ider bir nüshadur vech-i beşer
Ders-i irfān okunan gel mekteb-i iz’āna bak
Gerçi mir’āt-ı vücūd sūret-nümādur zāhirā
Sıdkıyā sen emri Rabbī dinilen var cāna bak (Dîvân-ı
Esîf, yazma, vr. 52a-b).
***
Āşıka dārü’l-keremdür hānkāh-ı Mevlevī
Nola afv olsa hemān cürm ü günāh-ı Mevlevī
Āftāb-ı pertev-endāz-ı kulūb-ı ārifān
Sikke-i arşü’l-azīm oldı külāh-ı Mevlevī
Tā hakīrü’l-kudse(?) īsāl eyler ol āşıkları
Nehc-i a’zamdur fenāda şāh-rāh-ı Mevlevī
Ceste-i kavs-i alīdür(?) kābe kavseynden nişān
Nūr-ı zātdan bir sehemdür sırr-ı āh-ı Mevlevī
Pīrümüz Monlā Celāleddīn delīl-i rāhumuz
Bendesin ide Esīfā
hāk-i rāh-ı Mevlevī (Dîvân-ı Esîf, yazma, vr. 77b).
***
Gül gibi olmak dilerseŋ şād u handān ey göŋül
Lāleveş elden bırakma cāmı bir ān ey göŋül (Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 55a).
***
Nakd-i ömri rūzgār-ı pür-sitem kılur adem
Ķılmadın al deste cām-ı hoş-güvārı dem-be-dem
Yār-ı hem-meşreb ile kıl sohbet-i hās ile dem
Dem bu demdür dem bu demdür dem bu demdür dem bu dem
(Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 58b).
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 29.03.2021Güncelleme Tarihi: 29.03.2021Eserlerinden Örnekler
Hakk’ı isterseŋ dilā gel ālem-i insāna bak
Zāt-i pākinde olan ol neş’e-i Sübhān’a bak
Ser-fürū’ it menba’-ı feyz-i Hak olan mürşide
Secdesin mescūdınuŋ fehm itmeyen şeytāna bak
Künc-i dilde genc-i mahfīdür cenāb-ı Kibriyā
Zāhirā ünvān gözetme bātın u pinhāna bak
Semme
vechullāh sırrı vech-i ādemdür ayān
Bak o mescūd-ı melā’ik Ādem-i zī-şāna bak
Zāhid-i nā-puhtenüŋ etvārına kılma nazar
Aşk elinden sadrı sad-pāre olan merdāna bak
Zerresin bilmek dilerseŋ sırr-ı hāl-i āşıkı
Bir gül içün āh u zār-ı bülbül-i nālāna bak
İlm-i bātın sa’yin it da’vāda kalma müdde’ī
Ma’rifetle Hakk’ı bulan sāhib-i irfāna bak
Ser-be-ser Hak’dur görünen ahsen-i takvīmde
Çeşm-i Hak-bīn ile bir kez çeşme-i insāna bak
Ķandedür Hak diyü davāŋa dilerseŋ beyyine
Sūretā ādem didigüŋ hüccet ü bürhāna bak
Zāt-ı Hak takrīr ider bir nüshadur vech-i beşer
Ders-i irfān okunan gel mekteb-i iz’āna bak
Gerçi mir’āt-ı vücūd sūret-nümādur zāhirā
Sıdkıyā sen emri Rabbī dinilen var cāna bak (Dîvân-ı
Esîf, yazma, vr. 52a-b).
***
Āşıka dārü’l-keremdür hānkāh-ı Mevlevī
Nola afv olsa hemān cürm ü günāh-ı Mevlevī
Āftāb-ı pertev-endāz-ı kulūb-ı ārifān
Sikke-i arşü’l-azīm oldı külāh-ı Mevlevī
Tā hakīrü’l-kudse(?) īsāl eyler ol āşıkları
Nehc-i a’zamdur fenāda şāh-rāh-ı Mevlevī
Ceste-i kavs-i alīdür(?) kābe kavseynden nişān
Nūr-ı zātdan bir sehemdür sırr-ı āh-ı Mevlevī
Pīrümüz Monlā Celāleddīn delīl-i rāhumuz
Bendesin ide Esīfā
hāk-i rāh-ı Mevlevī (Dîvân-ı Esîf, yazma, vr. 77b).
***
Gül gibi olmak dilerseŋ şād u handān ey göŋül
Lāleveş elden bırakma cāmı bir ān ey göŋül (Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 55a).
***
Nakd-i ömri rūzgār-ı pür-sitem kılur adem
Ķılmadın al deste cām-ı hoş-güvārı dem-be-dem
Yār-ı hem-meşreb ile kıl sohbet-i hās ile dem
Dem bu demdür dem bu demdür dem bu demdür dem bu dem
(Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 58b).
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 29.03.2021Eserlerinden Örnekler
Hakk’ı isterseŋ dilā gel ālem-i insāna bak
Zāt-i pākinde olan ol neş’e-i Sübhān’a bak
Ser-fürū’ it menba’-ı feyz-i Hak olan mürşide
Secdesin mescūdınuŋ fehm itmeyen şeytāna bak
Künc-i dilde genc-i mahfīdür cenāb-ı Kibriyā
Zāhirā ünvān gözetme bātın u pinhāna bak
Semme
vechullāh sırrı vech-i ādemdür ayān
Bak o mescūd-ı melā’ik Ādem-i zī-şāna bak
Zāhid-i nā-puhtenüŋ etvārına kılma nazar
Aşk elinden sadrı sad-pāre olan merdāna bak
Zerresin bilmek dilerseŋ sırr-ı hāl-i āşıkı
Bir gül içün āh u zār-ı bülbül-i nālāna bak
İlm-i bātın sa’yin it da’vāda kalma müdde’ī
Ma’rifetle Hakk’ı bulan sāhib-i irfāna bak
Ser-be-ser Hak’dur görünen ahsen-i takvīmde
Çeşm-i Hak-bīn ile bir kez çeşme-i insāna bak
Ķandedür Hak diyü davāŋa dilerseŋ beyyine
Sūretā ādem didigüŋ hüccet ü bürhāna bak
Zāt-ı Hak takrīr ider bir nüshadur vech-i beşer
Ders-i irfān okunan gel mekteb-i iz’āna bak
Gerçi mir’āt-ı vücūd sūret-nümādur zāhirā
Sıdkıyā sen emri Rabbī dinilen var cāna bak (Dîvân-ı
Esîf, yazma, vr. 52a-b).
***
Āşıka dārü’l-keremdür hānkāh-ı Mevlevī
Nola afv olsa hemān cürm ü günāh-ı Mevlevī
Āftāb-ı pertev-endāz-ı kulūb-ı ārifān
Sikke-i arşü’l-azīm oldı külāh-ı Mevlevī
Tā hakīrü’l-kudse(?) īsāl eyler ol āşıkları
Nehc-i a’zamdur fenāda şāh-rāh-ı Mevlevī
Ceste-i kavs-i alīdür(?) kābe kavseynden nişān
Nūr-ı zātdan bir sehemdür sırr-ı āh-ı Mevlevī
Pīrümüz Monlā Celāleddīn delīl-i rāhumuz
Bendesin ide Esīfā
hāk-i rāh-ı Mevlevī (Dîvân-ı Esîf, yazma, vr. 77b).
***
Gül gibi olmak dilerseŋ şād u handān ey göŋül
Lāleveş elden bırakma cāmı bir ān ey göŋül (Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 55a).
***
Nakd-i ömri rūzgār-ı pür-sitem kılur adem
Ķılmadın al deste cām-ı hoş-güvārı dem-be-dem
Yār-ı hem-meşreb ile kıl sohbet-i hās ile dem
Dem bu demdür dem bu demdür dem bu demdür dem bu dem
(Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 58b).
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Hakk’ı isterseŋ dilā gel ālem-i insāna bak
Zāt-i pākinde olan ol neş’e-i Sübhān’a bak
Ser-fürū’ it menba’-ı feyz-i Hak olan mürşide
Secdesin mescūdınuŋ fehm itmeyen şeytāna bak
Künc-i dilde genc-i mahfīdür cenāb-ı Kibriyā
Zāhirā ünvān gözetme bātın u pinhāna bak
Semme
vechullāh sırrı vech-i ādemdür ayān
Bak o mescūd-ı melā’ik Ādem-i zī-şāna bak
Zāhid-i nā-puhtenüŋ etvārına kılma nazar
Aşk elinden sadrı sad-pāre olan merdāna bak
Zerresin bilmek dilerseŋ sırr-ı hāl-i āşıkı
Bir gül içün āh u zār-ı bülbül-i nālāna bak
İlm-i bātın sa’yin it da’vāda kalma müdde’ī
Ma’rifetle Hakk’ı bulan sāhib-i irfāna bak
Ser-be-ser Hak’dur görünen ahsen-i takvīmde
Çeşm-i Hak-bīn ile bir kez çeşme-i insāna bak
Ķandedür Hak diyü davāŋa dilerseŋ beyyine
Sūretā ādem didigüŋ hüccet ü bürhāna bak
Zāt-ı Hak takrīr ider bir nüshadur vech-i beşer
Ders-i irfān okunan gel mekteb-i iz’āna bak
Gerçi mir’āt-ı vücūd sūret-nümādur zāhirā
Sıdkıyā sen emri Rabbī dinilen var cāna bak (Dîvân-ı
Esîf, yazma, vr. 52a-b).
***
Āşıka dārü’l-keremdür hānkāh-ı Mevlevī
Nola afv olsa hemān cürm ü günāh-ı Mevlevī
Āftāb-ı pertev-endāz-ı kulūb-ı ārifān
Sikke-i arşü’l-azīm oldı külāh-ı Mevlevī
Tā hakīrü’l-kudse(?) īsāl eyler ol āşıkları
Nehc-i a’zamdur fenāda şāh-rāh-ı Mevlevī
Ceste-i kavs-i alīdür(?) kābe kavseynden nişān
Nūr-ı zātdan bir sehemdür sırr-ı āh-ı Mevlevī
Pīrümüz Monlā Celāleddīn delīl-i rāhumuz
Bendesin ide Esīfā
hāk-i rāh-ı Mevlevī (Dîvân-ı Esîf, yazma, vr. 77b).
***
Gül gibi olmak dilerseŋ şād u handān ey göŋül
Lāleveş elden bırakma cāmı bir ān ey göŋül (Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 55a).
***
Nakd-i ömri rūzgār-ı pür-sitem kılur adem
Ķılmadın al deste cām-ı hoş-güvārı dem-be-dem
Yār-ı hem-meşreb ile kıl sohbet-i hās ile dem
Dem bu demdür dem bu demdür dem bu demdür dem bu dem
(Dîvân-ı
Esîf,
yazma, vr. 58b).
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | FENÂYÎ, Şeyh Ali Efendi | d. ? - ö. 1745-46 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Ruşen Hakkı Özpençe | d. 21 Temmuz 1936 - ö. 11 Nisan 2011 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | DELİ ŞÜKRÜ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | FENÂYÎ, Şeyh Ali Efendi | d. ? - ö. 1745-46 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Ruşen Hakkı Özpençe | d. 21 Temmuz 1936 - ö. 11 Nisan 2011 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | DELİ ŞÜKRÜ | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | FENÂYÎ, Şeyh Ali Efendi | d. ? - ö. 1745-46 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Ruşen Hakkı Özpençe | d. 21 Temmuz 1936 - ö. 11 Nisan 2011 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | DELİ ŞÜKRÜ | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | FENÂYÎ, Şeyh Ali Efendi | d. ? - ö. 1745-46 | Meslek | Görüntüle |
11 | Ruşen Hakkı Özpençe | d. 21 Temmuz 1936 - ö. 11 Nisan 2011 | Meslek | Görüntüle |
12 | DELİ ŞÜKRÜ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | FENÂYÎ, Şeyh Ali Efendi | d. ? - ö. 1745-46 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Ruşen Hakkı Özpençe | d. 21 Temmuz 1936 - ö. 11 Nisan 2011 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | DELİ ŞÜKRÜ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | FENÂYÎ, Şeyh Ali Efendi | d. ? - ö. 1745-46 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Ruşen Hakkı Özpençe | d. 21 Temmuz 1936 - ö. 11 Nisan 2011 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | DELİ ŞÜKRÜ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |