Madde Detay
MELULİ/LATİFE, Karaca Erbil
(d. 1892 / ö. 14.11.1989)
âşık
(Tekke / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Karaca Erbil olan Âşık Meluli, 1892 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Kötüre köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Raşo, annesinin adı ise Hatun’dur. Karaca, yedi-sekiz yaşlarındayken köylerine gelen Arap Hoca adında bir hocadan Arapça okuma ve yazmayı öğrenir. Dokuz-on yaşlarına geldiğinde ise babası onu, Afşin’de ikamet eden aile dostu Ermeni Penes’in yanına verir ve Karaca, Ermeni Mektebi’nde tahsiline başlar. Karaca’nın tasavvuf ile ilk tanışması da bu yıllara dayanır. Karaca’nın kendi kaleminden hayatını aktardığı metinde batıl inançlı olarak değerlendirdiği Ermeni Penes’in eşi ise samimi inancı ile onu ilk etkileyen şahsiyet olmuştur. O yıllarda, Penes’in eşi olan bu Ermeni kadın, “Tanrı’ya gerçek ibadet insanı sevmektir ve Tanrı insanın kalbindedir” sözleri ve Karaca’yı kendi çocuğundan bile ayırt etmemesiyle onu oldukça etkilemiş ve bu yaşananlar, onun ilerideki tasavvufi anlayışının oluşmasına temel teşkil etmiştir (Özpolat ve Erbil . 2006: 24-25).
Karaca Erbil, on iki yıl kadar Ermeni okullarında öğrenim görerek Arapçanın yanı sıra Ermenice ve Farsça da öğrenir. Yirmi yaşına geldiğinde Bağdat adında bir kızı sever ve onunla evlenir. Karaca, Bağdat ile evlendikten sonra babasının yaptığı işin Alevi inancına uygun olmadığını düşünmesi ve bu işi haksız, hukuksuz görmesi sebebiyle önce babasını uyarır, ardından da babası kendisini dinlemeyince evden ayrılarak eşiyle köydeki bir ahırı düzenleyip yeni küçük bir eve dönüştürerek oraya yerleşirler. Öncelikle tarla kiralayarak ekip biçmeye çalışan Karaca, ilk yıl zar zor bu işi başarır, ama sürdüremeyeceğini anlayınca dayısıyla birlikte hayvan sürüsü alıp besleyip satmak suretiyle ticarete atılır. Ticaret işini Erzurum’dan Halep’e kadar geniş bir coğrafyada yapmaya başlar. Arapçayı iyi bilmesi sayesinde Halep’te geniş çevre edinen Karaca, buradan çok sayıda kitap getirmiştir (Özpolat ve Erbil 2006: 27-29).
1960’lı yıllarda köyde yaşanan bir olay nedeniyle iftiraya uğrayıp Afşin’de hapis yatan Karaca için asıl hayatın cilvesi ise, kaldığı cezaevinin çocukluk yıllarını evlerinde geçirdiği Ermeni ailenin koca taş binasının cezaevine dönüştürülmüş olması ve kendisinin de yeniden burada kalması olmuştur (Özpolat ve Erbil 2006: 25). Hayatını Alevi-Bektaşi inancı ve ilkeleri doğrultusunda geçiren ve bu doğrultuda dede ocaklarından öte Babagân Bektaşilerinden de feyiz alan Karaca, kendi ifadesiyle “İlahi ilhamı insandan alan bir tasavvuf anlayışına” sahip olmuştur (Özpolat ve Erbil 2006: 33). 1986 yılında çok sevdiği eşi Bağdat’ı kaybeden Karaca, 1989 yılında vefatından bir ay önce Arap alfabesiyle kaleme aldığı “Hayatım” adlı yedi sayfalık yazısının son satırlarında “Bugün 97 yaşıma girdim: Gerçek muhabbetim arttı; aklım da batıl güçler karşısında zerre kadar sarsılmadı. Reşit yaşım bu; hayatım böyle geçti. Ve bütün Ehl-i Beyt dostlarına âhir dünya son nefesine kadar içleri Ehl-i Beyt’in muhabbetiyle dolu yaşamalarını dilerim. Âmin - Hayatımın Sonu.” ifadelerine yer vermiş ve 14 Kasım 1989 tarihinde vefat etmiştir (Özpolat ve Erbil 2006: 24, 52).
Âşık Meluli’nin, ilk şiirlerini 20’li yaşlarda yazmaya başladığı ve bu yıllarda tam emin olunmamakla birlikte “Seyfeti” ya da “Heybeti” mahlaslarından birini kullandığı aktarılmaktadır. Hayatının bu dönemine ait şiirlerine ulaşılamamış, bu nedenle de mahlası tam olarak tespit edilememiştir. Çok sevdiği Goşe’nin vefatının ardından, duyduğu üzüntü nedeniyle mahlasını Meluli olarak değiştirmiştir. Mahlasını Goşe’nin vefatından duyduğu üzüntüyle “Meluli” olarak değiştirmesi, anlam bakımından düşünüldüğünde bir önceki mahlasının da “Heybeti” olduğu ihtimalini güçlendirmektedir (Özpolat ve Erbil 2006: 37).
Meluli, Alevi-Bektaşi inancı ve tasavvuf anlayışını yaşam biçimi hâline getirmiş, yaşadığı yörede ve çevrede bu inancın önde gelen bir uygulayıcısı ve öğreticisi konumuna gelmiştir. Dolayısıyla onun edebi kişiliğinde de belirleyici olan ana unsur, şüphesiz Alevi-Bektaşi inancı ve tasavvufu olmuştur. Bilhassa ocak merkezli Aleviliği yakından tanımasının yanı sıra, Babagân Bektaşileri ile de hemhâl olması onun hayata bakış tarzını da oldukça etkilemiştir. Alevi dedegân ocak yapılanmasının babadan oğula geçen mürşitlik (dedelik) sistemini eleştirmiş ve bunun inancı kötüye kullanılmasının önünü açtığı düşüncesiyle daha ziyade Babagân Bektaşiliğine yöneldiği anlaşılmaktadır. Nitekim yaşadığı yörenin büyük çoğunluğunun ocak merkezli dede aileleri ve onların talip topluluklarından müteşekkil olduğuna bakılırsa Meluli’nin Babagân Bektaşililiğine yönelmekle oldukça radikal bir karar aldığını söylemek mümkündür. Nitekim şiirlerinde de benimsediği tasavvufi yolun Bektaşilik olduğunu sürekli olarak dile getirmiştir. Kaynaklarda her ne kadar Meluli’nin herhangi bir mürşide intisap etmediği aktarılsa da şiirlerinde geçen, “İkrar verdik bir mürşide bağlandık/Hayli zaman eğitildik elendik” dizeleri onun bir mürşide bağlı olma ihtimalini göstermektedir (Özpolat ve Erbil 2006: 116).
Şiirlerini hece ölçüsüyle kaleme alan Âşık Meluli’nin eserlerinde büyük çoğunlukla oldukça sade ve anlaşılır bir dil kullandığı görülür. “Gam-ı hicran zinciriyle pay-ı bend olsa bu ten / Can üftade-i muhabbet murg-ı ruh azadedir” (Özpolat ve Erbil 2006: 215) dizelerinde olduğu gibi, zaman zaman Arapça ve Farsça terkipleri yoğun biçimde kullandığı şiirleri mevcutsa da bu şiirlerin sayısı oldukça azdır. Diğer taraftan şiirlerinde yer verdiği Arapça ve Farsça terkiplerin çoğunlukla yaygın kullanılan ve Alevi-Bektaşi tasavvufu ile ilgili sözcükler olduğu da görülür. Meluli’nin Arapça ve Farsça sözcük ve terkiplere yer vermesi, aynı zamanda onun bu iki dili iyi bilmesi ile de ilgilidir.
Yaşam şeklini Alevi-Bektaşi inancı üzerine bina eden Meluli’nin şiirlerinin temel konusunu da bu inanca ait tasavvuf anlayışı ve felsefi düşünce biçimi oluşturmuştur. Bilhassa etkilendiği Babagân Bektaşiliği, onun şiirlerinde mensubu olduğu inancın zahiri kurallarını ve yaşam şeklini değil, daha ziyade batıni, ilmi ve insani yönünü ele almasını sağlamıştır. Şiirlerinde birçok Alevi-Bektaşi şairde görülen cem ritüeli ve yol kuralları ile ilgili kavram ve terimlere rastlanmaz. Daha ziyade sevgi (muhabbet), ilahi aşk, hasret, vahdet-i vücut gibi konuları işlemiştir. Hakikat, marifet, tarikat, sevgi, aşk, muhabbet, tanrı, kâmil, insan-ı kâmil, pir, mürşid, ikrar, hava-i heves, derviş (dervişan), can ve canan Meluli’nin en çok kullandığı tasavvufi terimlerdir.
20’li yaşlarda “Seyfeti” ya da “Heybeti” mahlaslarıyla şiir yazmaya başladığı bilinen Meluli, ayrıca “Latife” mahlasını kullanmıştır. Latife mahlasıyla da uzun yıllar şiir kaleme alan Meluli’nin çok sayıda şiiri Sabahat Akkiraz, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Aynur Haşhaş, Cengiz Özkan, Muharrem Temiz, Dertli Divani gibi ses ve saz sanatçıları tarafından çeşitli müzik albümleri, TV programları ve konserlerde icra edilerek Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu repertuvarına kaydedilmiştir.
Kaynakça
Özpolat, Latife, Hamdullah Erbil (2006). Melûli’nin Divanı ve Aleviliğin Tasavvufun Bektaşiliğin Tarihçesi. İstanbul: Demos Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. BÜLENT AKINYayın Tarihi: 12.03.2019Güncelleme Tarihi: 09.12.2020
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 12.03.2019Güncelleme Tarihi: 09.12.2020
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020
İlişkili Maddeler
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | DEMİRCİOĞLU, Osman Aydemir | d. 1948 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | CELALÎ/VELİ, Veli Göncü | d. 1931 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | BEHMAN, Mustafayev Behman Kerbelayı Seferalı oğlu | d. 1904 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Can Akengin | d. 1892 - ö. 31 Ağustos 1942 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Zeynel Besim Sun | d. 1892 - ö. 18 Ocak 1959 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ŞİFAÎ/TABİBÎ, Ramazan Akça | d. 1892-1893 - ö. 1955 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Can Akengin | d. 1892 - ö. 31 Ağustos 1942 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Zeynel Besim Sun | d. 1892 - ö. 18 Ocak 1959 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ŞİFAÎ/TABİBÎ, Ramazan Akça | d. 1892-1893 - ö. 1955 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Can Akengin | d. 1892 - ö. 31 Ağustos 1942 | Meslek | Görüntüle |
11 | Zeynel Besim Sun | d. 1892 - ö. 18 Ocak 1959 | Meslek | Görüntüle |
12 | ŞİFAÎ/TABİBÎ, Ramazan Akça | d. 1892-1893 - ö. 1955 | Meslek | Görüntüle |
13 | Can Akengin | d. 1892 - ö. 31 Ağustos 1942 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Zeynel Besim Sun | d. 1892 - ö. 18 Ocak 1959 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | ŞİFAÎ/TABİBÎ, Ramazan Akça | d. 1892-1893 - ö. 1955 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Can Akengin | d. 1892 - ö. 31 Ağustos 1942 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Zeynel Besim Sun | d. 1892 - ö. 18 Ocak 1959 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | ŞİFAÎ/TABİBÎ, Ramazan Akça | d. 1892-1893 - ö. 1955 | Madde Adı | Görüntüle |