Madde Detay
MERKEZÎ, Şeyh Mûsâ Merkez Muslihiddîn Efendi
(d. ?/? - ö. 959/1551-52)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İsmi, Mûsâ'dır. Babası, Mustafa Efendi; dedesi, Kılıç Bey; büyük dedesi Haydar Efendi'dir. Lakabı, Muslihiddin; künyesi ise, Ebû’s-Sakâ’dır. Taşköprî-zâde, muhtemelen babasıyla karıştırdığı için adını Muslihiddin Mustafa şeklinde kaydetmiştir. Merkez Efendi veya Merkez Halîfe olarak bilinir. Denizli Lazkiye’de Sarı Mahmudlu Köyü’nde doğdu. Yûsuf b. Yakûb ve Hüseyin Vassaf, Uşak veya Manisa’da doğduğunu belirtirken; Lemezât-ı Hulviyye’de, Germiyan ilinde Kütahya sancağında doğduğu kaydedilmiştir. Merkez Efendi, ilim tahsilini devrinin seçkin fakîhlerinden edinmiştir. Rivayete göre tahsil için İstanbul’a gelmiş ve Veliyüddin oğlu Ahmed Paşa’nın dânişmendi olup uzun süre ondan ders almıştır. Soyundan gelen Nurullah Kılıç'ın derlediği, babadan oğula intikal eden kaynakları değerlendiren M. Asım Çalıkoğlu, Merkez Efendi'nin ilk eğitimini memleketinde aldıktan sonra 883/1478-79’da Bursa'ya giderek on beş yıl süren bir tahsilin ardından icazet alıp 898/1492-93’te İstanbul'a gittiğini söyler (Çalıkoğlu 1960: 32). Kaynaklar onun hocasının kimliği konusunda muhtelif görüşler öne sürmüştür. Taşköprî-zâde ve Mehmed Süreyyâ, Hızır Bey'in oğlu Ahmed Paşa'dan okuduğunu söylerken; Halvetî-Sünbülî şeyhlerinden Yûsuf b. Ya'kûb, onun Veliyyüddin oğlu Ahmed Paşa'ya Bursa'da; Lemezât-ı Hulviyye İstanbul'da Veliyyüddin oğlu Ahmed Paşa'ya danişmend olduğunu belirtmektedir (Yûsuf b. Yakûb 1290: 47; Hulvî 1993: 461) Merkez Efendi’nin Bursa'da bulunduğu tarihlerde Veliyyüddin oğlu Ahmed Paşa'nın bu şehirde müderris değil sancak beyi olarak görev yaptığı, Merkez Efendi İstanbul'a gittiğinde ise adı geçenin İstanbul'da olmadığı bilindiğine göre Taşköprî-zâde'nin verdiği bilgi daha doğrudur (Öngören 2004: 200).
Lemezât-ı Hulvîyye’ye göre Merkez Efendi Karaman'a; Yûsuf b. Ya'kûb'a göre Amasya'ya giderek Halvetiyye şeyhlerinden Habib Karamani'ye mürid olmak istemiştir. Fakat Şeyh Habîb: “Sizin irşadınız ve nasibiniz bizim yüzümüzden değildir” deyip, ona vaaz için icazet verdi ve: “Bundan böyle adın da Muslihüddin olsun” dedi. Muslihiddin Efendi, bu hâlde şehirden ayrılıp seyahatine devam etti. Sonra tekrar İstanbul’a dönüp mülâzımı olduğu medresenin meşrûtası olan bir hücreye yerleşti. Burada bulunan Etyemez Tekkesi şeyhinin kızıyla evlendi. Etyemez Tekkesi veya Karabıçak Veli adlarıyla anılan tekkede riyâzetle meşgul olup halka zâhid olarak görünür ve Sünbül Efendi’yi inkar eder, beğenmezdi. Bir gece tekkesinde yatarken garip bir rüya gördü. Ertesi gün bu rüyanın yorumu için kayınpederi Etyemez Zaviyesi şeyhi Mirza Baba’ya ve diğer güvendiği bazı zâtlara gitti. Fakat bunlardan kayda değer bir cevap alamadı. Aklına Sünbül Efendi geldi. Ama zâhidliği tutup, onun yanına gidemedi. Bir gece yine rüya gördü. Rüyasında Sünbül Efendi, zaviyesinin içine girer, Muslihiddin Efendi de Şeyh kendi hücresine girmesin diye kapısını sımsıkı kapatıp arkasına sağlam dayaklar ve eşyalar yığar. Sünbül Efendi ise, inadına kapıyı açmak için zorlayıp bütün engelleri zorla yıkarak içeri girer. Muslihiddin, en sonunda Sünbül Efendi’ye giderek rüyasını anlatır. Şeyh Efendi, Muslihiddin’in rüyasını tabir eder. Muslihiddin Efendi bundan tam bir teselli bularak, şeyhin ayağına yüz sürüp ona intisap eder. Muslihiddin Efendi bu rüyanın heyecanıyla uyanınca kendisinin samimi dostu ve Sünbül Efendi’nin müridlerinden olan bir zâta bu olayı anlatmıştır ve birlikte Sünbül Efendi’yi ziyaret etmeye karar vermişlerdir. Sabahleyin erkenden Şeyh Sünbül Efendi de dervişlerin nakîbini davet için Muslihüddin’e gönderip, ona bir siyah sarık ve siyah elbise hazırlatmıştır. O sırada Sünbül Efendi’nin tekkesinde erba’în ve sülûklarını tamamlamış, halifeliği bekleyen sayısız sûfî bulunuyordu. Bunlar: “Efendi hazretleri bu nimetleri acaba hangimiz için hazırlıyor?” diyerek merak içinde beklemekteyken, Merkez Efendi o aziz dostuyla birlikte zaviyeye gelip Şeyh hazretlerinin ellerini öpme şerefine erişir. Kendisine bi’âtını takiben hazırlanmış olan siyah sarık ve Halvetî tâcını bizzat Sünbül Efendi giydirir. Merkez Muslihiddin Efendi, Molla Habîb hazretlerinden ve kayınpederinden giymiş olduğu kisveleri ve kuşandığı kemeri üzerinden çıkarıp, elifî tâc ve siyah imâmeyi giyer. Sünbül Sinan, ona merâtib-i esmâyı tamamlattırıp, onu kâmillerden kılarak kendi hânesinde erba’îne girmesini emreder. Sonra da hilafetle onu Sunduk Dede Zaviyesi’ne şeyh olarak görevlendirir. Bu zat aynı zamanda “Koğacı Dede” olarak da bilinir. Aksaray çarşısı civarında olan bu zaviyede uzun yıllar halkı irşad için şeriat, tarikat ve hakikat ehline ve meşreblerine uygun bir biçimde vaaz ve nasihat ederek anlatmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, validesinin Manisa’da yaptırdığı cami ve imârethânenin yanına bir zaviye inşa ettirmiş, Sünbül Efendi’den de burada irşadda bulunacak bir halifesini göndermesini rica etmiştir. Şeyh Efendi de halifesi Merkez Efendi’yi oraya göndermiştir. Lemezât’ta yer verilen rivayete göre, o sırada Kanuni Sultan Süleyman şehzâde olup, Manisa sancak beyi idi. Kendisi Şeyh’in meclisinde her zaman hazır bulunur, onun vaazlarını dinler, çoğunlukla duygulanıp ağlardı. Şeyhinin vefatından sonra onun yerine geçip Koca Mustafa Paşa Tekkesi’nin şeyhi oldu.
Sicill-i Osmânî’de diğer kaynaklardan farklı olarak Merkez Efendi’nin tıp ilmine mensup olması sebebiyle Manisa’da iken kırk bir çeşit baharattan oluşan mesir macununu icadettiği ve nevruzda Sultan Camii kubbesinden halka saçtığı bilgisi verilir (Mehmed Süreyyâ 1308-15: 363).
Şeyh Merkez Muslihiddin Mûsâ Efendi, 959/1551-52’de, yaşı 94 yaşına ulaşmışken vefat etti. Şeyhülislam Ebu’s-suûd Efendi vefatına çok üzülerek, onun hakkında: “Dünyada hâli hazırda riyasız bir kişi varsa, o da Şeyh Merkez Muslihüddin Efendi’dir” diyerek, cenaze namazını bizzat Fatih Sultan Mehmed Camii’nde kıldırmıştır (Hulvî 1993: 467-68). Tuhfe-i Nâilî’de vefat yılı 951/1544-45 olarak gösterilmiş, 959/1551-52 yılını veren kaynaklardaki bilgilerin yanlış olduğu ifade edilmiştir (Kurnaz vd. 2001: 1260). Merkez Efendi, Topkapı’da kendi adıyla anılan tekkesine defnedilmiştir. Damadıyle oğlu ve iki kerimesi yanında medfundur. Oğlu Ahmed Efendi, Akçaköy’de sâkin olup ilim tahsil etmiş, babası gibi şeyh olmuştur. 963/1555-56’da vefat etmiştir. Damadı Muslihiddin Efendi de şeyh olup 984/1576-77’de vefat etmiştir (Mehmed Süreyyâ 1308-15: 363). “Merkez’in dâ’iresin nûr ide Allah” (Bursalı Mehmed Tahir 1333-42: 160) tarihi ve “mâte tâkî” (Kurnaz 2001:1260; Bursalı Mehmed Tahir 1333-42:160) terkibi vefat yılına delalet eder.
Züht ve takvâ sahibi, yumuşak huylu, tefsir ilmi ve ilâhi sırlara vâkıf bir şeyhtir. Merkez Efendi’nin pek çok halifesinin olduğu söylenmekle birlikte yakın çevresindeki halifeleri sırasıyla, oğlu Merkez-zâde Ahmed Efendi, Köse Muhyiddin Efendi, Damadı Muslihiddin Efendi ve onun yerine geçen Şeyh Yakûb Efendi’dir (Hulvî 1993: 468). Telif ettiği bir eser bulunmamakta, ancak kaynaklarda bazı ilahilerine rastlanmaktadır. "Merkezî" mahlasını kullandığı bu ilahilerden üçü, ihtiva ettiği kavramların açıklamasıyla birlikte İsmail Yakıt tarafından yayımlanmıştır (Yakıt 1989).
Kaynakça
Akkuş, Mehmet ve Ali Yılmaz (2006). Hüseyin Vassaf Sefîne-i Evliyâ. İstanbul: Kitabevi Yay.
Bayat, Ali Haydar (1990). "Yeni Kaynakların ışığında Merkez Efendi ve Hakkında Bazı Yanlışlıkların Düzeltilmesi". TDA (LXV): 121-131.
Bursalı Mehmed Tahir (1333-42). Osmanlı Müellifleri. C. I. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Çalıkoğlu, M. Asım (1960). Sünbül Efendi ve Merkez Efendi'nin Resimli Hayatı ve Hüviyetleri. İstanbul.
Ekinci, Ramazan (hzl.) (2013). Hâfız Hüseyin Ayvansarayî, Vefeyât-ı Ayvansarayî. İstanbul: Buhara Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (2001). Mehmet Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Tayşi, Mehmet Serhan (hzl.) (1993). Mahmud Cemaleddin el-Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye Ez Lemezât-ı Ulviyye (Büyük Velilerin Tatlı Hâlleri). İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.
M. Şemseddin Sami (1996). Kâmûsu’l-A’lâm. C. IV. İstanbul: Kaşgar Neşriyat.
Mehmed Süreyyâ (1308-15). Sicill-i Osmânî. C.IV. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Müstakim-zâde Süleyman Sadeddin (2000). Mecelletü’n-Nisâb fi’n-Nisbi ve’l-Künâ ve’l-Elkâb. (Tıpkı Basım). Ankara: KB Yay.
Öngören, Reşat (2004). “Merkez Efendi”. İslam Ansiklopedisi. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 200-202.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Mecdî Mehmed Efendi Hadâiku’ş-şakâik Şakâik-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri. İstanbul: Çağrı Yay.
Yakıt, İsmail (1989). "Merkez Efendi ve Şiirlerindeki Tasavvuf Felsefesine Ait Kavramların Açıklanması". Türk Kültür Tarihinde Denizli Sempozyumu: Bildiriler. Denizli: 124-129.
Yusuf b. Ya'kûb (1290). Menâkıb-ı Şerîf ve Tarikatnâme-i Pîrân ve Meşâyih-i Tarikat-ı Aliyye-i Halvetiyye. İstanbul.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakayık-ı Numaniye ve Zeyilleri. İstanbul. C. 5. İstanbul: Çağrı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAKYayın Tarihi: 13.02.2015Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Eyâ âlemlerin şâhı tecellî kıl tesellî kıl
Gönüller burcınun mâhı tecellî kıl tesellî kıl
Cigerden eylerüm feryâd bu benlik da'vâsından dâd
İkilikden kılup âzâd tecellî kıl tesellî kıl
(Bursalı Mehmed Tâhir (1333-42). Osmanlı Müellifleri. C.1. İstanbul: Matbaa-ı Amire.160.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.02.2015Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Eyâ âlemlerin şâhı tecellî kıl tesellî kıl
Gönüller burcınun mâhı tecellî kıl tesellî kıl
Cigerden eylerüm feryâd bu benlik da'vâsından dâd
İkilikden kılup âzâd tecellî kıl tesellî kıl
(Bursalı Mehmed Tâhir (1333-42). Osmanlı Müellifleri. C.1. İstanbul: Matbaa-ı Amire.160.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Eyâ âlemlerin şâhı tecellî kıl tesellî kıl
Gönüller burcınun mâhı tecellî kıl tesellî kıl
Cigerden eylerüm feryâd bu benlik da'vâsından dâd
İkilikden kılup âzâd tecellî kıl tesellî kıl
(Bursalı Mehmed Tâhir (1333-42). Osmanlı Müellifleri. C.1. İstanbul: Matbaa-ı Amire.160.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Eyâ âlemlerin şâhı tecellî kıl tesellî kıl
Gönüller burcınun mâhı tecellî kıl tesellî kıl
Cigerden eylerüm feryâd bu benlik da'vâsından dâd
İkilikden kılup âzâd tecellî kıl tesellî kıl
(Bursalı Mehmed Tâhir (1333-42). Osmanlı Müellifleri. C.1. İstanbul: Matbaa-ı Amire.160.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | OZAN ŞİAR/ŞİARCAN, Seyfettin Ağdaşan | d. 10.12.1957 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | İBRAHİM HACI GÜLÜ OĞLU | d. 1840 - ö. 1920 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | HANBALA ŞAMAHILI | d. 1905 - ö. 1947 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | OZAN ŞİAR/ŞİARCAN, Seyfettin Ağdaşan | d. 10.12.1957 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | İBRAHİM HACI GÜLÜ OĞLU | d. 1840 - ö. 1920 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | HANBALA ŞAMAHILI | d. 1905 - ö. 1947 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | OZAN ŞİAR/ŞİARCAN, Seyfettin Ağdaşan | d. 10.12.1957 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | İBRAHİM HACI GÜLÜ OĞLU | d. 1840 - ö. 1920 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | HANBALA ŞAMAHILI | d. 1905 - ö. 1947 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | OZAN ŞİAR/ŞİARCAN, Seyfettin Ağdaşan | d. 10.12.1957 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | İBRAHİM HACI GÜLÜ OĞLU | d. 1840 - ö. 1920 | Meslek | Görüntüle |
12 | HANBALA ŞAMAHILI | d. 1905 - ö. 1947 | Meslek | Görüntüle |
13 | OZAN ŞİAR/ŞİARCAN, Seyfettin Ağdaşan | d. 10.12.1957 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | İBRAHİM HACI GÜLÜ OĞLU | d. 1840 - ö. 1920 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | HANBALA ŞAMAHILI | d. 1905 - ö. 1947 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | OZAN ŞİAR/ŞİARCAN, Seyfettin Ağdaşan | d. 10.12.1957 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | İBRAHİM HACI GÜLÜ OĞLU | d. 1840 - ö. 1920 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | HANBALA ŞAMAHILI | d. 1905 - ö. 1947 | Madde Adı | Görüntüle |