MESTÎ, Mahir

(d. ?/? - ö. ?/?)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mahir’dir. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı bilinmektedir. Memleketi Kastamonu’nun Tosya ilçesidir. Tahsili nedeniyle uzun müddet Kastamonu’da kaldı. Kastamonu’nun eski mebuslarından rahmetli Molla Mahir Beyin yetiştirmelerindendir. İyi bir şekilde mantık eğitimi aldı, bütün ömrü boyunca da tasavvufla ilgilendi. Tasavvufa iligisi olduğu için Kadiri, Rufai, Nakşi, Melâmi, Mevlevi, Bektaşi tarikatlarına girdi. Melâmilikten hilafet aldı (Dilçin 1945: 109). Çok güzel saz ve kanun çaldığı, ney üflediği söylenmektedir. Yurt içinde 17 yıl seyahat etti, son yıllarını Kastamonu, Tosya ve İskilip’te saat tamirciliğiyle geçirdi (Tan 1985: 100).

 Dilçin, bu şairin "Destanı-ı İnsan" adlı şiirini, Çankırı’da “Kastamonulu Mahir’in Mecmuası” adıyla bilinen bir cönkten kopya etti. Dilçin, Mahir Efendi ile tanıştı ve Destan-ı İnsan’dan bazı parçalar okuduğunu ve kendisine Mestî’nin kim olduğunu sordu. Mahir efendi ise biraz düşündükten sonra gülerek “İşte öyle bir Mestî, böyle bir destan söyleyivermiş; niçin çok görüyorsunuz.” dedi. Bu ifade ile destanın kendisine ait olduğunu ima etti. Dilçin, “başka şiiriniz var mıdır diyerek sorduğunda “bu işler bizden geçeli hayli zaman oldu” cevabını verdi (Dilçin 1945: 108). Yücel, adı geçen Mestî'nin, "Destan-ı İnsan" adlı şiirini yazarken hocası Mahir Efendi'den ilham aldığını ve hocasına hürmeten kendi ismini açıkça belirtmediğini söyler (Yücel 1993: 108). "Destan-ı İnsan" başlıklı şiir 51 dörtlüktür. Dilçin’in 1945 yılında Edebiyatımızda Atasözleri adlı eserinde yayımlanan bu şiiri Kocatürk de 1963 yılında Saz Şiiri Antolojisi adlı eserinde yayımladı.

Kaynakça

Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Atasözleri. İstanbul: Klişecilik ve Matbaacılık.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1963). Saz Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası.

Tan, Nail (1985). "Kastamonu Halk Şairleri". Halk Kültürü Dergisi. İstanbul: yyy.

Yücel, Neslihan (1993). Kastamonu'da Âşıklık Geleneği ve Kastamonu'da Yetişen Âşıklar. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. GÜLŞAH YÜKSEL HALICI
Yayın Tarihi: 27.10.2013
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Destan-ı İnsan

Hilkatin sırrını bilmek istiyen

Men aref râziyle aynı râz olur

Mahlukta Hâlıkı görmek istiyen

Kendin görür gayre hiç bakmaz olur

 

Kimsenin yüzünden nakşi alınmaz

İnsanın kalbine vâkıf olunmaz

Hiç kimsenin içi dışına uymaz

Dışı türbe, içi hem kovaz olur

 

Akıl yaşta değil baştadır başta

Kişinin miktarı bilinir işde

Herkes bir değildir yaratılışta

İnsandan insana imtiyaz olur

 

Kimi Türk, kim esnaf, kimi hocadır

Kim kırkta sabi, kim kırkta kocadır

Kimi alçak gönüllüdür yücedir

Kimi Nemrut gibi pek burnaz olur

 

Kimi zâlim, zulme dünyayı karır

Kimisi adlile âlemi bürür

Kimi peygamberin yolunca yürür

Kimi câhil, kimi pek yobaz olur

 

Kiminin işidir dâim kıyl ü kaal

Kimi dilsiz yürür olmuş ehl-i hâl

Kimi serçe-himmet, kimisi kartal

Kimi Bâzullah’tır, kimi bâz olur

 

Kimisi vahdetten sabağın alır

Mey-i enel Hak’la dolar boşalır

Kimi bir dâneye aldanır kalır

Kimine dü-cihan zevki az olur

 

Kimisine çayır çemen seccade

Kimisi çemende nûş eder bâde

Kimi mihnet çeker, kimi safada

Kimi Mahmut olur, kim Ayaz olur

 

Kimi men-aref’ten ders almış okur

Şeyda bülbül gibi durmadan şakır

Kimi kibr ü gurur hasırın dokur

Tevâzu gölünde kimi saz olur

 

Kimisi ışıktır, kimisi nâşi

Kimisi geçinir sözde bektaşı

Kimisi namazdan kaldırmaz başı

Kimi taharetsiz bînamaz olur

 

Kimi din uğrunda can atar harbe

Kimisi düşkündür ekl ile şürbe

Kimisi ün salar şark ile garbe

Kimi Köroğlu’dur, kim Ayvaz olur

 

Kimi zerrak sofu, kimi yol eri

Kimi yol, iz bilmez gezer serseri

Kimi başta eser kavak yelleri

Aldığı, sattığı yel, poyraz olur

 

Kiminin gönlünde bin arslan yatar

Kıyl ü kaal-i dehri başından atar

Kimi dünya için kan-tere batar

Kimisi yel kovar şaşkın kaz olur

 

Kimi dağ, bel aşar menzile erer

Kimisi düz yolda şaşırır gezer

Kimi âşık, mâşuk, kimi can üzer

Kimi cana yakın dil-nevaz olur

 

Kimi cahil, alıp kıldığın bilmez

Kimisi âlimdir mescide girmez

Bu bir sırrullahtır, hiç akıl ermez

Kimi nazlı, kimi pür-niyaz olur

 

Kimisi bezirgân, kimisi esnaf

Kimisi tire-dil, kimi sine-saf

Gönül beytullahtır gir eyle tavaf

 Gönül alanların gönlü şaz olur

 

Kimisi cömerttir, kimisi hasis

Kimi din imamı, kimisi kıssis

Kimisi ferişte, kimisi iblis

Kimi pest, kimisi serfiraz olur

 

Kimi ârif olur çalmadan oynar

Kimi Amr-ayyar’ı yan-baştan atar

Kimi bir al ile bin tilki tutar

Kimi tilki gibi pek kurnaz olur

 

Hayattan kimi her nasibin alır

Kimi bin mihnetle dolar boşalır

Kimisi havaya uyar alçalır

Kimisi sâyeder çok mümtaz olur

 

Mevlâ irşat etmez ise bir kulu

Uyanmaz biçare sanki bir olu

Yorulduğu caba, güttüğü yolu

Hakikate varmaz hep mecaz olur

 

Kimisi gözünün önün göremez

Kimisi görse de eli eremez

Kimisi diz boyu suya giremez

Kimi ummanlarda bir serbaz olur

 

Kimi karıncadır deve görünür

Kimi arslan, çakal postun bürünür

Kimi kırlangıç veş yerde sürünür

Kimi Cibril ile hem-pervaz olur

 

Kimisi aç yatar, kimisi toktur

Kimisinin derdi Garip’ten çoktur

Kiminin evinde hiç düzen yoktur

Varır başkasına düzensiz olur

 

Kimi kanun çalar, kimi tanbura

Kimisi bulgara, kimisi cura

Kimi kara-düzen, kim düzen-kara

Kiminin elinde çöğür, saz olur

 

Kimisi şöyledir, kimisi böyle

Ömrünü geçirir kimi hey heyle

Kimisi elinde bir küçük neyle

Kâşif-i esrar ü remz ü raz olur

 

Kiminin döl-döşü olur bir güdü

Kiminin yoğurt da çalınmaz südü

Kimin Osman gibi meseldir udu

Kimi udsuz, arsız pek yırtlaz olur

 

İlm ü marifette kimisi üstaz

Kim mektep kaçkını kallâş, yaramaz

Kimisi tüğmenli tavuk veş oflaz

Kimi tuğsuz vezir, kel horaz olur

 

Kimisi fil, kimi fil yudan bir can

Kimi yılan, çıyan, kimi merd arslan

Kimi hacer, şecer, kim irin, kim kan

İnsan dedikleri azdan az olur

 

Ervahı katıklı dehre az gelir

Yolunda yorulmaz dâim hız gelir

Anlamaza davul çalsan vız gelir

Anlıyana sivri sinek saz olur

 

Âdem oğlanını böylece kabûl

Eylemek gereksin sen dahi oğul

Her türlü noksanı sende ara bul

Kendi özün gören serfiraz olur

 

Herkesin bir hali, bir şanı vardır

Hal ü şana göre iykanı vardır

Kendi âlemince devranı vardır

Sinek peri nemle davlumbaz olur

 

Boşa devreylemez bu koca perkâr

Çizdiği emr ü nehy dâiren-mâdâr

Garip, öksüz üşütmeğe yağar kar

Kimine zemheri ılık yaz olur

 

Bazarda eşşeğin kuyruğun kesme

Kim uzun, kim kısa der ise küsme

Çalış kazan, harcet mayayı esme

Maya da mayasız tutulmaz olur

 

Kör ölürse bâdem gözlüydü derler

Dilsiz ölse şirin sözlüydü derler

Balık kaçsa kırk yük çözlüydü derler

Serçe uçsa ya toy, yahut kaz olur

 

Her kimin tedbiri takdire uya

Cihan ni’metinden yir doya doya

Kutsuz Ağustos’ta girerse suya

Bıyığın don keser çat ayaz olur

 

Ayağı bağlı bir arslana, mekes

Vız vızla dedirtir en nihayet pes

Bu meclis böyledir yorulma abes

Bahtı yar olanlar suhan-saz olur

 

Adetullah budur gökte ve yerde

Derler fertten ferde fark var bin perde

Mesnedin düşükse her hangi yerde

Sözün âyet olsa itiraz olur

 

Hakkın intikamı uzar, kısalır

Sanma kim tamamet terk olur kalır

Hakkını Hak yine kulıyle alır

Kimi Nemrut kimi bir uyaz olur

 

Herkes bir hallidir halince yürü

Deyemen kimseye aşın pek duru

Kimin kimden vardır bir çeknedürü

Arada dolaşan hatır, naz olur

 

Öz halinde yaşa insan isen sen

Dil epsem baş esen demiştir bilen

Adamın yanazın bilmek istersen

Kısa, köse olur, yahut taz olur

 

Yılanı küçükken ez, büyütme ha

Büyütürsen olur başına belâ

Düşmana merhamet eyleme asla

Merhametten doğan hep maraz olur

Görmek ister isen cihanda rahat

Çalış durma kazan, etme sefahat

Damlayı damlayı göl olur elbet

Derd ü belâ bile az, az olur

 

Merd isen borç etme esbabın kayır

Borçlunu yakandan tatlılıkla ır

Muhanet kapısı yılan ağzıdır

Borçlu ölmez amma benzi saz olur

 

Borç denen bir yûkû taşır mı bir er

Gerçi yük altında er ölmez derler

Borcuna kirpidir soysuz nâmertler

Alımına amma bir şahbaz olur

 

Başa bir bun gelse kolayca gitmez

Bunalan buz yuda, söz kabûl etmez

Dert, belâ denilen ay, yıl gözetmez

Fasıl, mevsim bilmez kış u yaz olur

 

Nâmını çıkarmak istersen eğer

Oğlan, kız yetiştir, bırak bir eser

Ad, san bırakmağa çalış birader

Bu kubbede kalan hoş avaz olur

 

İyi olan hiç kimseye kem demez

lylik de varlıkla, aç aman bilmez

Hanedan, etmeğin konuksuz yemez

İşi, konuk ikram ve i’zâz olur

 

Akıl için mihek derler söz yeter

Söz de yetmez, söz yanında iş ister

Kimi hal û şana uygun söz söyler

Kimi halden bilmez pek yanaz olur

 

Hilkatin sırrını düşünme ince

Bu lugaz akl ile hallolmaz hoca

Kimi servi-endam, kimisi cüce

Kimi küt, kötürüm, tortopaz olur

 

Düşündüm bu hali ben önden sona

Akl erdirdim desem yalandır hâşâ

Ahval-i âlemden bahsetmek bana

Düşmez; düşse bile pek diraz olur

 

Kimi âlâlanır, kimisi pesti

Kimi su akarken doldurur desti

Kiminin elinde sen gibi Mesti

Para, pul bulunmaz, kırık saz olur

 Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Atasözleri. İstanbul: Klişecilik ve Matbaacılık. 110-117.

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813Doğum YeriGörüntüle
2HASANd. 1865 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3NÛRÎ, Nûrî-i Kâdîd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813Doğum YılıGörüntüle
5HASANd. 1865 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6NÛRÎ, Nûrî-i Kâdîd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813Ölüm YılıGörüntüle
8HASANd. 1865 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9NÛRÎ, Nûrî-i Kâdîd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813MeslekGörüntüle
11HASANd. 1865 - ö. ?MeslekGörüntüle
12NÛRÎ, Nûrî-i Kâdîd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
13ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HASANd. 1865 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15NÛRÎ, Nûrî-i Kâdîd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813Madde AdıGörüntüle
17HASANd. 1865 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18NÛRÎ, Nûrî-i Kâdîd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle