Madde Detay
RESMÎ, Ahmed
(d. 1112/1700-01 - ö. 2 Şevval 1197/31 Ağustos 1783)
devlet adamı ve yazar
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Ahmed Resmî, Girit’in Resmo kasabasında 1112/1700 yılında doğdu. Buraya nispetle Resmî olarak anıldı. Ailesiyle ilgili bilgi babasının isminin İbrâhim olmasından ibarettir. Küçük yaşta temel dinî bilgileri ve yazı sanatını öğrendi. 1147/1734-35’te İstanbul’a geldi ve tarihçi Murâdî’nin babası Hüseyin b. Muhammed el-Mîmî’den ve Ahmed b. Ali el-Menînî ed-Dımaşkî’den ders aldı (Altuntaş, 2020: 342, 345). Reisülküttap Tavukçu Damadı Mustafa Efendi’ye 1157/1744’te intisap ederek kızıyla evlendi. Devletin çeşitli kademelerinde memur olarak çalıştı. Bursa mukataası, Selânik, İstanbul, tekrar Selânik Baruthanesi (1159/1746-1167/1753) ve Sergi Nâzırı oldu (Akbayar, 1996: 1376). Ahmed Resmî, kayınpederinin vefatının ardından Reîsülküttâb Abdî Efendi’nin himayesine girdi (1166/1753). 1171/1757’de Viyana’ya III. Mustafa’nın tahta çıktığını duyurmak üzere şıkk-ı sânî payesiyle sefir olarak gönderildi. Döndükten sonra önce maliye tezkirecisi, sonra da Anadolu muhasebecisi oldu. 1176/1763 yılında ise Berlin sefiri tayin edildi ve burada bir sene kaldı. İstanbul’a dönüşünün ardından, sırasıyla sadâret mektupçusu, çavuşbaşı (1765), matbah emini (1767), tersane emini (1768) oldu (Unat, 1968: 102). 1768-1774 Osmanlı Rus Savaşı’na büyük ruznameci olarak katıldı. Bu sırada terfi ederek Sadrazam Moldovânî Ali Paşa’nın sadaret kethüdası oldu (1183/1769). Ancak çok geçmeden sadrazam azledilince, o da görevinden azledildi ve tekrar ruznameci oldu. Silâhdâr Mehmed Paşa sadrazam olunca tekrar sadaret kethüdası olarak tayin edildi (1184/1771). 1188/1774’te Osmanlı Rus Savaşı’nı sona erdiren barış görüşmelerinde Osmanlı Devleti'ni temsilen nişancı payesiyle murahhas-ı evvel tayin edildi. Bu görüşmeler sonucunda yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalayan iki kişiden biri oldu. Osmanlı Devleti için son derece ağır bir antlaşmaya imza atmasının ardından gözden düştü. İstanbul’a döndükten sonra görevinden azledildi. Matbah eminliği, şıkk-ı sânî defterdarlığı, ruznamçe-i evvel, süvari mukabeleciliği görevlerinde bulundu ve 1197/1783’te İstanbul’da vefat etti. Karacaahmet Mezarlığı’nda medfundur. (Aycibin, 2002: 187-189).
Zarif bir münşi olarak
bilinen, daha ziyade yazdığı biyografi ve sefaretnamelerle tanınan Ahmed Resmî
Efendi’nin eserleri kronolojik olarak şöyle sıralanabilir:
1. Nazm-ı Giridî: Arapça-Farsça-Türkçe olmak üzere üç dilli
manzum bir sözlüktür. Reîsülküttâb Mustafa Efendi’nin oğlu Âşir Efendi’nin
istifade etmesi için 1153/1740 yılında yazılmıştır. Biyografik kaynaklarda
zikredilmeyen bu eseri Hasan Kaya keşfedip yayımlamıştır (2017). 203 beyitten
oluşan bu eser, şu anki bilgilere göre aynı zamanda Ahmed Resmî’nin yazdığı ilk
eser olma özelliği taşımaktadır.
2. Tensîk-ı Ra‘nâ der Beyân-ı Kısas-ı Enbiyâ: 20 Şaban 1156/9 Ekim
1743 yılında Arapça olarak telif edilmiş 8 varaklık bu kısa eserde, Kur’ân’da
peygamberlerin kıssalarının anlatıldığı ve adlarının zikredildiği yerler bir
düzen içinde bir araya getirilmiştir. Ahmed Resmî ile ilgili biyografik
kaynaklarda yer almayan bu eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde
tespit edilmiştir (Reisülküttab, Nr. 43, vr. 1-8). Nüsha, Giritli İbrahim
el-Kandî tarafından istinsah edilmiştir.
3. Halîkatü’r-Rü'esâ: 1749-1750 yıllarında Râgıp Paşa’nın
tavsiyesi üzerine Sefînetü’r-Rü'esâ ismiyle anılan eser, Celâlzâde
Mustafa Çelebi (ö. 975/1567)’den Râgıb Mehmed Paşa (ö. 1167/1754)’ya kadar
görev yapmış olan 42 reisülküttabın biyografilerini içermektedir. 1853 yılında
Süleyman Fâik’in zeyliyle beraber yanlışlıkla Halîfetü’r-Rü'esâ adıyla
basılmıştır (Kütükoğlu, 1997: 305). Eserin tıpkıbasımı, Mücteba İlgürel’in
önsözü ve Recep Ahıskalı’nın hazırladığı indeksle birlikte yayımlanmıştır
(1992).
4. Hamîletü’l-Küberâ: Darrüssaade ağalarının biyografilerinden oluşan bu
eser 1751’de tamamlanmıştır. Ahmet Nezihi Turan tarafından yayımlanmış
(2000), Müstakimzâde Zeyli ile birlikte Zeynep Aycibin tarafından da
neşredilmiştir (2002).
5. el-İstînâs fî Ahvâli’l-Efrâs: Atlarla ilgili Türkçe, Arapça ve
Farsça beyit, deyim ve darbımesellerin derlendiği bu eser 1753 yılında yazılmıştır. Ayşe
Ermiş Türkmen tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (2019).
6. Sefâretnâme: Nemçe/Viyana (1757-1758) ve Prusya (1763-1764)
sefirliği münasebetiyle kaleme aldığı iki ayrı sefaretnameler, daha sonra Ahmed
Vâsıf Efendi tarafından Mehâsînü’l-Âsâr adlı eser içinde 1804 yılında tab
edilmiştir. Hammer-Purgstall tarafından yapılan Sefâretnâme-i Prusya’nın
Almanca tercüme ise 1757’de Viyana’da, 1763’te Berlin basılmıştır. Sefaretnameleri
Bedriye Atsız sadeleştirerek yayımlamış (1980), Safinaz Birbenli de yüksek
lisans tezi olarak hazırlamıştır (1999).
7. Coğrafya-yı Cedîd: Eserin mevcut iki nüshasının içinde farklı
tarihler yazmaktadır. Birinde Viyana’ya gittiğinde, diğerinde ise Prusya
sefaretinden döndüğünde tercüme ettiği yazılıdır (Aksan, 1995: 38).
8. Zeyl-i Vefeyât-ı Alaybeyizâde: Aleybeyizâde Emin Mehmed Efendi’nin
Vefeyât’ına yapılan zeyl, 1766-1778 yılları arasını kapsamaktadır. Österreichische
Nationalbibliothek (Wien)’de bir nüshası bulunmaktadır (Kütükoğlu, 1989: 122).
9. Hulâsatu’l-İ‘tibâr: Küçük Kaynarca Antlaşmasını anlatıldığı,
Osmanlı devlet ve askeri teşkilatına dair eleştiri ve önerileri içeren bir
eserdir. 1781’de yazılmış olan bu eser daha sonra üç kez basılmış (İstanbul
1282, 1286, 1307) ve H.F. von Diez tarafından Almancaya çevrilmiştir (1813).
Osman Köksal tarafından da 2011 yılında yayımlanmıştır.
10. Zülâliyye: Muhammed Halil el-Murâdî (ö. 1791)’nin Silkü’d-Dürer isimli, XVIII. yüzyılın meşhur şahsiyetlerine dair eserinde, Ahmed Resmî’nin darbımesellerden oluşan Arapça bir eseri de yer almaktadır (Özen, 1975: 124).
Bunlardan başka 1770’te Sadrazam Halîl Paşa’ya, 1772’de Muhsinzâde Mehmed Paşa’ya ve Abdürrezzak Efendi’ye sunduğu Lâyiha’ları, Arapça bir lugazı ve nüshası tespit edilemeyen bir Pend-i Attâr tercümesi vardır (Özen, 1975: 124). Ahmed Resmî’nin kendi telifi olmasa da kayınpederi ve hamisi Reisülküttab Mustafa Efendi’nin âlimlerle yaptığı yazışmaları bir münşeât mecmuasında topladığını da hatırlatmakta fayda vardır (Altuntaş, 2020: 334).
Ayrıca Cengiz Orhonlu tarafından Eflak Coğrafyası
adlı bir eser Ahmed Resmî’ye atfedilmekteyse de (1976) Virginia Aksan’ın da
dikkat çektiği üzere, Ahmed Resmî’nin Eflak’a gittiğine dair bir bilgi
bulunmayışı, eserde müellifin “müderrisînden Girîdî el-Hâc Ahmed Efendi” olarak
zikredilmesi ve Ahmed Resmî’nin eserin yazıldığı sıralarda Maliye tezkirecisi
olması nedeniyle bu aidiyet atfının isabetli olmadığı ortaya çıkmaktadır
(Aksan, 1995: 37-38).
Kaynakça
Ahmed Resmî
(1156/1743). Tensîk-ı Ra‘nâ der Beyân-ı Kısas-ı Enbiyâ. Müst. El-Girîdî
İbrâhîm el-Kandî. Süleymaniye Kütüphanesi, Reisülküttab, Nr. 43: 1-8.
Ahmed Vasıf Efendi
(1221/1806). Mehâsinü’l-Âsâr ve Hakâiku’l-Ahbâr. C. 1. Bulak:
Bulak Matbaası.
Akbayar, Nuri (hzl.)
(1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî. C. 4. İstanbul: Tarih Vakfı
Yurt Yay.
Aksan, Virginia (1995). An
Ottoman Statesman in War and Peace Ahmed Resmi Efendi 1700-1783. Leiden:
E.J. Brill.
Altuntaş, Mustafa
Celil (2020). “Üç Nesil Hadis İcâzeti Toplayan Bir Ulemâ Ailesi: Reisülküttap
Mustafa Efendi, Şeyhülislam Âşir Efendi, Kazasker Hafîd Efendi”. Dinbilimleri
Akademik Araştırma Dergisi (20/1): 329-357.
Atsız, Bedriye (1980).
Ahmed Resmî Efendi’nin Viyana ve Berlin Sefaretnâmeleri. Tercüman 1001
Temel Eser -151-. İstanbul: Kervan Kitapçılık.
Aycibin, Zeynep
(2002). “Ahmed Resmî Efendi’nin Hamîletü’l-küberâ’sı ve Müstakim-zâde Zeyli”. TTK
Belgeler, XXII, 183-283.
Birbenli, Safinaz
(1999). Ahmed Resmî Efendi ve Sefaretnâmeleri. Yüksek Lisans Tezi.
Ankara: Gazi Üniversitesi.
Ermiş Türkmen, Ayşe
(2019). El-İstinâs fi Ahvâli’l-Efrâs Adlı Yazma Eserin Çeviri Metni ve
İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Kayseri: Erciyes Üniversitesi.
İlgürel, Mücteba ve
Recep Ahıskalı (hzl.) (1992). Ahmed Resmî Efendi, Halifetü’r-Rüesa.
İstanbul: Enderun.
Kaya, Hasan (2017).
“Ahmed Resmî’nin Nazm-ı Giridî Adlı Manzum Sözlüğü”. Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi. (10/51): 119-142.
Köksal, Osman (hzl.)
(2011). Ahmet Resmî Efendi, Hulâsatü’l-İ‘tibâr (1768-1774 Osmanlı Rus Harbi
Tarihçesi. Ankara: Gazi Kitabevi.
Kütükoğlu, Bekir
(1989). “Ahmed Resmî”. TDVİA. C. 1. İstanbul: TDV Yay.
121-122.
Kütükoğlu, Bekir
(1997). “Halîkatü’r-Rüesâ”. TDVİA. C. 15. İstanbul: TDV Yay. 304-305.
Levend, Agah Sırrı
(2008). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: TTK Yay.
Mehmed Süreyya
(1308). Sicill-i Osmani. C. 2. İstanbul: Matbaa-i Amire.
Orhonlu, Cengiz
(1976). “Ahmed Resmî Efendi’nin Eflak Coğrafyası”. Güneydoğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi (4-5): 1-14.
Özen, İsmail (hzl.)
(1975). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri. C.
3. İstanbul: Meral Yayınevi.
Öztürk, Furkan (hzl.)
(2018). Silâhdâr-zâde Mehmed Emîn, Tezkire-i Silâhdâr-zâde. Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Turan, Ahmet Nezihi
(hzl.) (2000). Ahmed Resmî Efendi, Hamîletü’l-Küberâ. İstanbul:
Kitabevi.
Unat, Faik Reşit (1968). Osmanlı Sefirleri ve
Sefaretnameler. nşr. Bekir Sıtkı Baykal. Ankara: TTK Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ŞEYMA BENLİYayın Tarihi: 14.05.2014Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sabâ gîsûlarından
gülşene ‘anber getürmişdür
Lebinden rekb-i şâmî
piste vü şekker getürmişdür
Melâhat mülkinün
sultânısın âşûb-ı ‘âlemsin
Seni cânâ felek
kuyruklı bir ahter getürmişdür
Donanmış çâr-sû
sünbül-‘izâr u gonca-femlerle
Meger İstanbula legleg
bu yıl dil-ber getürmişdür
Bi-hamdillâh rakîbün
sıkletinden bâkümüz yokdur
Beşâret-nâme-i yâri
kebûterler getürmişdür
Hatun mûyı kederdür
sevdügüm mir’ât-ı ruhsâre
Kırılsın elleri teklîf
ile berber getürmişdür
Tabî‘at destyârî-i
kalemle Resmiyâ gûyâ
Huzûr-ı ‘İzzete
şeş-hâne bir cevher getürmişdür
Öztürk, Furkan (hzl.)
(2018). Silâhdâr-zâde Mehmed Emîn, Tezkire-i Silâhdâr-zâde. Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı. AE32B.
Nazm-ı Girîdî’den
Mine’l-bahri’l-muzâri‘i’l-mekfûf
ve huve mef‘ûlü fâ‘ilât
Sûğ u cevâz u hill ü
yemek horden ta‘âm
Hecl ü nişîb ü vehde
çukur ‘abd ü kul gulâm
Aruz pirinc ü milh ü
nemek tuzı yazdılar
Necd ü firâz yüce
kadehdir piyâle câm
Dûğ u mahîz ayrana di
şîr ü süd leben
Rebve firâz u tell ü
depedir haber peyâm
Paça kürâ‘ dahı
basaldır soğan piyâz
Cübn ü penîr peynire
di niyy ü çig hâm
Cedy ü ‘anak oğlak u
buzgâle adıdır
Gelle reme katî‘ u
süridir ü halk enâm
Heydân u hâ‘ u bî-dil
ü korkak cebân gibi
Teys ü nuhâz erkece
hatve adımla gâm
Necve vü sırr u râz
fısıldı vü gizlü söz
Girde rağîf yufka vü
hâb uykudur menâm
Vech ü kelâm kalb ü
hıred tercemânıdır
Çok söyleme sefâhatına
hükm ider enâm
Mef‘ûlü fâ‘ilâtü
mefâ‘îlü fâ‘ilât
Bahr-ı muzâri‘ ahreb ü
mekfûfdur tamâm
Kaya, Hasan (2017).
“Ahmed Resmî’nin Nazm-ı Giridî Adlı Manzum Sözlüğü”. Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi. (10/51): 137-138.
Prusya Sefâretnâmesi’nden
Gurre-i cemâziye’l-ûlâda
alay ve ihtişâmla belde-i Berlin’e vusûl ve belde-i mezkûrenin cânib-i garbîsi
nihâyetinde i‘dâd olunmuş bir mükellef saraya duhûl müyesser olmuşdur. Bu
kutrun ahâlîsi müddet-i ‘ömründe ehl-i İslâm’dan adam görmemiş ve böyle esbâb
ve ihtişâmla elçilik nâmını işitmemiş bir garîb tâife olmağın evlâd u
‘ıyâlleriyle üçer beşer günlük yoldan murûrgâhımız olan kasabât ve kurâya cem‘ olup
konduğumuz sâ‘atden göçdüğümüz deme dek yanımıza hâzır ve evdâ‘ u etvârımıza
nâzır olmakda verdikleri izdihâm kâbil-i ta‘bîr olmadığından gayrı-bi-tahsîs
Berlin şehrine dâhil olduğumuz gün sagîr ü kebîr bertâ vü pîri yolların iki
tarafında ve üçer beşer tabaka hânelerinin pencerelerinde kat-ender-kat terâkim
ve seyr u temâşâya terâdüf ve tezâhümleri vasıfdan hâric ve ins u iştiyâka dâir
‘arz eyledikleri inbisât ve ihtirâm mertebe-i mübâlağa ol havâlîde misli
bulunmamak ile meşhûrdur. Kırk elli sene mukaddem bir mutavassıt şehir iken kralın
ikinci ceddi tevsî‘ murâd etmekle kenârında cereyân eden nehr-i şehrin iki üç
yerinde Kağıthâne nehri gibi icrâ ve etrâfını seng-i terâşîde ile tutdurup
ahşâbdan otuz kadar köprü ihdâs ve kendi sûretini tunçtan at üzerinde bir
kârgir köprü başında tasvîr etdirmişdür. Murûr-ı zamânla nehir üzerine hâne ve
bağçeler ve suya muhtâc olan sanâyi‘den degirmen ve şekerhâne ve çithâne misillü
kârhâneler yapdurulup günden güne buyût u dekâkîni tevfîr ve taşradan edevât u
metâ‘ mekûlesi bir nesneye muhtâc olmamak içün çuha vü kumaş ve sâir âlât u
emti‘a kârhâneleri îcâd ve nehr-i mezkûr gâile-i tugyândan berî olmağla
herkesin hâne vü bağçesine iktizâsı mertebe icrâ ve îrâd olunup derûnunda bî-nihâye
çekdiri gibi çamlar ve şâyika misüllü me’ûneler muttasıl hareket ve nehr-i
mezkûrun yukaru tarafı Silezya ve Breslav şehri kurbunda Oder nehrine ve aşağı
tarafı bahr-i şimâlî kenârında Hamburg iskelesine mutevâsıl olmağla aşağıdan
yukaru ve yukarudan aşağı sefînelerle zehâ'ir ve eşyâ gelüp gitmekden hâlî degüldür.
Müceddeden yapulan hâneleri bir çırpıda yek-duvâr ve hemvâr ve sokakları kırk
ellişer arşun vüs‘atde nizâm-pezîr oldukdan sonra şimâl tarafı nehr-i mezkûr ve
etrâfı sülâsesi hafifce sûr ile ihâta olunup etvâl-i nehârı on altı buçuk sâ‘at
elli arzında bir güzel şehir olmuşdur.
Ahmed Vasıf Efendi (1221/1806). Mehâsinü’l-
Âsâr ve Hakâiku’l-Ahbâr. C. 1. Bulak: Bulak Matbaası. 248-249.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 14.05.2014Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sabâ gîsûlarından
gülşene ‘anber getürmişdür
Lebinden rekb-i şâmî
piste vü şekker getürmişdür
Melâhat mülkinün
sultânısın âşûb-ı ‘âlemsin
Seni cânâ felek
kuyruklı bir ahter getürmişdür
Donanmış çâr-sû
sünbül-‘izâr u gonca-femlerle
Meger İstanbula legleg
bu yıl dil-ber getürmişdür
Bi-hamdillâh rakîbün
sıkletinden bâkümüz yokdur
Beşâret-nâme-i yâri
kebûterler getürmişdür
Hatun mûyı kederdür
sevdügüm mir’ât-ı ruhsâre
Kırılsın elleri teklîf
ile berber getürmişdür
Tabî‘at destyârî-i
kalemle Resmiyâ gûyâ
Huzûr-ı ‘İzzete
şeş-hâne bir cevher getürmişdür
Öztürk, Furkan (hzl.)
(2018). Silâhdâr-zâde Mehmed Emîn, Tezkire-i Silâhdâr-zâde. Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı. AE32B.
Nazm-ı Girîdî’den
Mine’l-bahri’l-muzâri‘i’l-mekfûf
ve huve mef‘ûlü fâ‘ilât
Sûğ u cevâz u hill ü
yemek horden ta‘âm
Hecl ü nişîb ü vehde
çukur ‘abd ü kul gulâm
Aruz pirinc ü milh ü
nemek tuzı yazdılar
Necd ü firâz yüce
kadehdir piyâle câm
Dûğ u mahîz ayrana di
şîr ü süd leben
Rebve firâz u tell ü
depedir haber peyâm
Paça kürâ‘ dahı
basaldır soğan piyâz
Cübn ü penîr peynire
di niyy ü çig hâm
Cedy ü ‘anak oğlak u
buzgâle adıdır
Gelle reme katî‘ u
süridir ü halk enâm
Heydân u hâ‘ u bî-dil
ü korkak cebân gibi
Teys ü nuhâz erkece
hatve adımla gâm
Necve vü sırr u râz
fısıldı vü gizlü söz
Girde rağîf yufka vü
hâb uykudur menâm
Vech ü kelâm kalb ü
hıred tercemânıdır
Çok söyleme sefâhatına
hükm ider enâm
Mef‘ûlü fâ‘ilâtü
mefâ‘îlü fâ‘ilât
Bahr-ı muzâri‘ ahreb ü
mekfûfdur tamâm
Kaya, Hasan (2017).
“Ahmed Resmî’nin Nazm-ı Giridî Adlı Manzum Sözlüğü”. Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi. (10/51): 137-138.
Prusya Sefâretnâmesi’nden
Gurre-i cemâziye’l-ûlâda
alay ve ihtişâmla belde-i Berlin’e vusûl ve belde-i mezkûrenin cânib-i garbîsi
nihâyetinde i‘dâd olunmuş bir mükellef saraya duhûl müyesser olmuşdur. Bu
kutrun ahâlîsi müddet-i ‘ömründe ehl-i İslâm’dan adam görmemiş ve böyle esbâb
ve ihtişâmla elçilik nâmını işitmemiş bir garîb tâife olmağın evlâd u
‘ıyâlleriyle üçer beşer günlük yoldan murûrgâhımız olan kasabât ve kurâya cem‘ olup
konduğumuz sâ‘atden göçdüğümüz deme dek yanımıza hâzır ve evdâ‘ u etvârımıza
nâzır olmakda verdikleri izdihâm kâbil-i ta‘bîr olmadığından gayrı-bi-tahsîs
Berlin şehrine dâhil olduğumuz gün sagîr ü kebîr bertâ vü pîri yolların iki
tarafında ve üçer beşer tabaka hânelerinin pencerelerinde kat-ender-kat terâkim
ve seyr u temâşâya terâdüf ve tezâhümleri vasıfdan hâric ve ins u iştiyâka dâir
‘arz eyledikleri inbisât ve ihtirâm mertebe-i mübâlağa ol havâlîde misli
bulunmamak ile meşhûrdur. Kırk elli sene mukaddem bir mutavassıt şehir iken kralın
ikinci ceddi tevsî‘ murâd etmekle kenârında cereyân eden nehr-i şehrin iki üç
yerinde Kağıthâne nehri gibi icrâ ve etrâfını seng-i terâşîde ile tutdurup
ahşâbdan otuz kadar köprü ihdâs ve kendi sûretini tunçtan at üzerinde bir
kârgir köprü başında tasvîr etdirmişdür. Murûr-ı zamânla nehir üzerine hâne ve
bağçeler ve suya muhtâc olan sanâyi‘den degirmen ve şekerhâne ve çithâne misillü
kârhâneler yapdurulup günden güne buyût u dekâkîni tevfîr ve taşradan edevât u
metâ‘ mekûlesi bir nesneye muhtâc olmamak içün çuha vü kumaş ve sâir âlât u
emti‘a kârhâneleri îcâd ve nehr-i mezkûr gâile-i tugyândan berî olmağla
herkesin hâne vü bağçesine iktizâsı mertebe icrâ ve îrâd olunup derûnunda bî-nihâye
çekdiri gibi çamlar ve şâyika misüllü me’ûneler muttasıl hareket ve nehr-i
mezkûrun yukaru tarafı Silezya ve Breslav şehri kurbunda Oder nehrine ve aşağı
tarafı bahr-i şimâlî kenârında Hamburg iskelesine mutevâsıl olmağla aşağıdan
yukaru ve yukarudan aşağı sefînelerle zehâ'ir ve eşyâ gelüp gitmekden hâlî degüldür.
Müceddeden yapulan hâneleri bir çırpıda yek-duvâr ve hemvâr ve sokakları kırk
ellişer arşun vüs‘atde nizâm-pezîr oldukdan sonra şimâl tarafı nehr-i mezkûr ve
etrâfı sülâsesi hafifce sûr ile ihâta olunup etvâl-i nehârı on altı buçuk sâ‘at
elli arzında bir güzel şehir olmuşdur.
Ahmed Vasıf Efendi (1221/1806). Mehâsinü’l-
Âsâr ve Hakâiku’l-Ahbâr. C. 1. Bulak: Bulak Matbaası. 248-249.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sabâ gîsûlarından
gülşene ‘anber getürmişdür
Lebinden rekb-i şâmî
piste vü şekker getürmişdür
Melâhat mülkinün
sultânısın âşûb-ı ‘âlemsin
Seni cânâ felek
kuyruklı bir ahter getürmişdür
Donanmış çâr-sû
sünbül-‘izâr u gonca-femlerle
Meger İstanbula legleg
bu yıl dil-ber getürmişdür
Bi-hamdillâh rakîbün
sıkletinden bâkümüz yokdur
Beşâret-nâme-i yâri
kebûterler getürmişdür
Hatun mûyı kederdür
sevdügüm mir’ât-ı ruhsâre
Kırılsın elleri teklîf
ile berber getürmişdür
Tabî‘at destyârî-i
kalemle Resmiyâ gûyâ
Huzûr-ı ‘İzzete
şeş-hâne bir cevher getürmişdür
Öztürk, Furkan (hzl.)
(2018). Silâhdâr-zâde Mehmed Emîn, Tezkire-i Silâhdâr-zâde. Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı. AE32B.
Nazm-ı Girîdî’den
Mine’l-bahri’l-muzâri‘i’l-mekfûf
ve huve mef‘ûlü fâ‘ilât
Sûğ u cevâz u hill ü
yemek horden ta‘âm
Hecl ü nişîb ü vehde
çukur ‘abd ü kul gulâm
Aruz pirinc ü milh ü
nemek tuzı yazdılar
Necd ü firâz yüce
kadehdir piyâle câm
Dûğ u mahîz ayrana di
şîr ü süd leben
Rebve firâz u tell ü
depedir haber peyâm
Paça kürâ‘ dahı
basaldır soğan piyâz
Cübn ü penîr peynire
di niyy ü çig hâm
Cedy ü ‘anak oğlak u
buzgâle adıdır
Gelle reme katî‘ u
süridir ü halk enâm
Heydân u hâ‘ u bî-dil
ü korkak cebân gibi
Teys ü nuhâz erkece
hatve adımla gâm
Necve vü sırr u râz
fısıldı vü gizlü söz
Girde rağîf yufka vü
hâb uykudur menâm
Vech ü kelâm kalb ü
hıred tercemânıdır
Çok söyleme sefâhatına
hükm ider enâm
Mef‘ûlü fâ‘ilâtü
mefâ‘îlü fâ‘ilât
Bahr-ı muzâri‘ ahreb ü
mekfûfdur tamâm
Kaya, Hasan (2017).
“Ahmed Resmî’nin Nazm-ı Giridî Adlı Manzum Sözlüğü”. Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi. (10/51): 137-138.
Prusya Sefâretnâmesi’nden
Gurre-i cemâziye’l-ûlâda
alay ve ihtişâmla belde-i Berlin’e vusûl ve belde-i mezkûrenin cânib-i garbîsi
nihâyetinde i‘dâd olunmuş bir mükellef saraya duhûl müyesser olmuşdur. Bu
kutrun ahâlîsi müddet-i ‘ömründe ehl-i İslâm’dan adam görmemiş ve böyle esbâb
ve ihtişâmla elçilik nâmını işitmemiş bir garîb tâife olmağın evlâd u
‘ıyâlleriyle üçer beşer günlük yoldan murûrgâhımız olan kasabât ve kurâya cem‘ olup
konduğumuz sâ‘atden göçdüğümüz deme dek yanımıza hâzır ve evdâ‘ u etvârımıza
nâzır olmakda verdikleri izdihâm kâbil-i ta‘bîr olmadığından gayrı-bi-tahsîs
Berlin şehrine dâhil olduğumuz gün sagîr ü kebîr bertâ vü pîri yolların iki
tarafında ve üçer beşer tabaka hânelerinin pencerelerinde kat-ender-kat terâkim
ve seyr u temâşâya terâdüf ve tezâhümleri vasıfdan hâric ve ins u iştiyâka dâir
‘arz eyledikleri inbisât ve ihtirâm mertebe-i mübâlağa ol havâlîde misli
bulunmamak ile meşhûrdur. Kırk elli sene mukaddem bir mutavassıt şehir iken kralın
ikinci ceddi tevsî‘ murâd etmekle kenârında cereyân eden nehr-i şehrin iki üç
yerinde Kağıthâne nehri gibi icrâ ve etrâfını seng-i terâşîde ile tutdurup
ahşâbdan otuz kadar köprü ihdâs ve kendi sûretini tunçtan at üzerinde bir
kârgir köprü başında tasvîr etdirmişdür. Murûr-ı zamânla nehir üzerine hâne ve
bağçeler ve suya muhtâc olan sanâyi‘den degirmen ve şekerhâne ve çithâne misillü
kârhâneler yapdurulup günden güne buyût u dekâkîni tevfîr ve taşradan edevât u
metâ‘ mekûlesi bir nesneye muhtâc olmamak içün çuha vü kumaş ve sâir âlât u
emti‘a kârhâneleri îcâd ve nehr-i mezkûr gâile-i tugyândan berî olmağla
herkesin hâne vü bağçesine iktizâsı mertebe icrâ ve îrâd olunup derûnunda bî-nihâye
çekdiri gibi çamlar ve şâyika misüllü me’ûneler muttasıl hareket ve nehr-i
mezkûrun yukaru tarafı Silezya ve Breslav şehri kurbunda Oder nehrine ve aşağı
tarafı bahr-i şimâlî kenârında Hamburg iskelesine mutevâsıl olmağla aşağıdan
yukaru ve yukarudan aşağı sefînelerle zehâ'ir ve eşyâ gelüp gitmekden hâlî degüldür.
Müceddeden yapulan hâneleri bir çırpıda yek-duvâr ve hemvâr ve sokakları kırk
ellişer arşun vüs‘atde nizâm-pezîr oldukdan sonra şimâl tarafı nehr-i mezkûr ve
etrâfı sülâsesi hafifce sûr ile ihâta olunup etvâl-i nehârı on altı buçuk sâ‘at
elli arzında bir güzel şehir olmuşdur.
Ahmed Vasıf Efendi (1221/1806). Mehâsinü’l-
Âsâr ve Hakâiku’l-Ahbâr. C. 1. Bulak: Bulak Matbaası. 248-249.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sabâ gîsûlarından
gülşene ‘anber getürmişdür
Lebinden rekb-i şâmî
piste vü şekker getürmişdür
Melâhat mülkinün
sultânısın âşûb-ı ‘âlemsin
Seni cânâ felek
kuyruklı bir ahter getürmişdür
Donanmış çâr-sû
sünbül-‘izâr u gonca-femlerle
Meger İstanbula legleg
bu yıl dil-ber getürmişdür
Bi-hamdillâh rakîbün
sıkletinden bâkümüz yokdur
Beşâret-nâme-i yâri
kebûterler getürmişdür
Hatun mûyı kederdür
sevdügüm mir’ât-ı ruhsâre
Kırılsın elleri teklîf
ile berber getürmişdür
Tabî‘at destyârî-i
kalemle Resmiyâ gûyâ
Huzûr-ı ‘İzzete
şeş-hâne bir cevher getürmişdür
Öztürk, Furkan (hzl.) (2018). Silâhdâr-zâde Mehmed Emîn, Tezkire-i Silâhdâr-zâde. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı. AE32B.
Nazm-ı Girîdî’den
Mine’l-bahri’l-muzâri‘i’l-mekfûf
ve huve mef‘ûlü fâ‘ilât
Sûğ u cevâz u hill ü yemek horden ta‘âm
Hecl ü nişîb ü vehde
çukur ‘abd ü kul gulâm
Aruz pirinc ü milh ü
nemek tuzı yazdılar
Necd ü firâz yüce
kadehdir piyâle câm
Dûğ u mahîz ayrana di
şîr ü süd leben
Rebve firâz u tell ü
depedir haber peyâm
Paça kürâ‘ dahı
basaldır soğan piyâz
Cübn ü penîr peynire
di niyy ü çig hâm
Cedy ü ‘anak oğlak u
buzgâle adıdır
Gelle reme katî‘ u
süridir ü halk enâm
Heydân u hâ‘ u bî-dil
ü korkak cebân gibi
Teys ü nuhâz erkece
hatve adımla gâm
Necve vü sırr u râz
fısıldı vü gizlü söz
Girde rağîf yufka vü
hâb uykudur menâm
Vech ü kelâm kalb ü
hıred tercemânıdır
Çok söyleme sefâhatına
hükm ider enâm
Mef‘ûlü fâ‘ilâtü
mefâ‘îlü fâ‘ilât
Bahr-ı muzâri‘ ahreb ü mekfûfdur tamâm
Kaya, Hasan (2017).
“Ahmed Resmî’nin Nazm-ı Giridî Adlı Manzum Sözlüğü”. Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi. (10/51): 137-138.
Prusya Sefâretnâmesi’nden
Gurre-i cemâziye’l-ûlâda alay ve ihtişâmla belde-i Berlin’e vusûl ve belde-i mezkûrenin cânib-i garbîsi nihâyetinde i‘dâd olunmuş bir mükellef saraya duhûl müyesser olmuşdur. Bu kutrun ahâlîsi müddet-i ‘ömründe ehl-i İslâm’dan adam görmemiş ve böyle esbâb ve ihtişâmla elçilik nâmını işitmemiş bir garîb tâife olmağın evlâd u ‘ıyâlleriyle üçer beşer günlük yoldan murûrgâhımız olan kasabât ve kurâya cem‘ olup konduğumuz sâ‘atden göçdüğümüz deme dek yanımıza hâzır ve evdâ‘ u etvârımıza nâzır olmakda verdikleri izdihâm kâbil-i ta‘bîr olmadığından gayrı-bi-tahsîs Berlin şehrine dâhil olduğumuz gün sagîr ü kebîr bertâ vü pîri yolların iki tarafında ve üçer beşer tabaka hânelerinin pencerelerinde kat-ender-kat terâkim ve seyr u temâşâya terâdüf ve tezâhümleri vasıfdan hâric ve ins u iştiyâka dâir ‘arz eyledikleri inbisât ve ihtirâm mertebe-i mübâlağa ol havâlîde misli bulunmamak ile meşhûrdur. Kırk elli sene mukaddem bir mutavassıt şehir iken kralın ikinci ceddi tevsî‘ murâd etmekle kenârında cereyân eden nehr-i şehrin iki üç yerinde Kağıthâne nehri gibi icrâ ve etrâfını seng-i terâşîde ile tutdurup ahşâbdan otuz kadar köprü ihdâs ve kendi sûretini tunçtan at üzerinde bir kârgir köprü başında tasvîr etdirmişdür. Murûr-ı zamânla nehir üzerine hâne ve bağçeler ve suya muhtâc olan sanâyi‘den degirmen ve şekerhâne ve çithâne misillü kârhâneler yapdurulup günden güne buyût u dekâkîni tevfîr ve taşradan edevât u metâ‘ mekûlesi bir nesneye muhtâc olmamak içün çuha vü kumaş ve sâir âlât u emti‘a kârhâneleri îcâd ve nehr-i mezkûr gâile-i tugyândan berî olmağla herkesin hâne vü bağçesine iktizâsı mertebe icrâ ve îrâd olunup derûnunda bî-nihâye çekdiri gibi çamlar ve şâyika misüllü me’ûneler muttasıl hareket ve nehr-i mezkûrun yukaru tarafı Silezya ve Breslav şehri kurbunda Oder nehrine ve aşağı tarafı bahr-i şimâlî kenârında Hamburg iskelesine mutevâsıl olmağla aşağıdan yukaru ve yukarudan aşağı sefînelerle zehâ'ir ve eşyâ gelüp gitmekden hâlî degüldür. Müceddeden yapulan hâneleri bir çırpıda yek-duvâr ve hemvâr ve sokakları kırk ellişer arşun vüs‘atde nizâm-pezîr oldukdan sonra şimâl tarafı nehr-i mezkûr ve etrâfı sülâsesi hafifce sûr ile ihâta olunup etvâl-i nehârı on altı buçuk sâ‘at elli arzında bir güzel şehir olmuşdur.
Ahmed Vasıf Efendi (1221/1806). Mehâsinü’l-
Âsâr ve Hakâiku’l-Ahbâr. C. 1. Bulak: Bulak Matbaası. 248-249.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ALİ İFFET | d. 1872 - ö. 1941 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | AŞKÎ, Giritli | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ME’ÂBÎ, Lağımcıbaşı-zâde Şeyh Hacı Ahmed Me’âb Efendi | d. ? - ö. 1798-99 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ALİ İFFET | d. 1872 - ö. 1941 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | AŞKÎ, Giritli | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ME’ÂBÎ, Lağımcıbaşı-zâde Şeyh Hacı Ahmed Me’âb Efendi | d. ? - ö. 1798-99 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ALİ İFFET | d. 1872 - ö. 1941 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | AŞKÎ, Giritli | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ME’ÂBÎ, Lağımcıbaşı-zâde Şeyh Hacı Ahmed Me’âb Efendi | d. ? - ö. 1798-99 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ALİ İFFET | d. 1872 - ö. 1941 | Meslek | Görüntüle |
11 | AŞKÎ, Giritli | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | ME’ÂBÎ, Lağımcıbaşı-zâde Şeyh Hacı Ahmed Me’âb Efendi | d. ? - ö. 1798-99 | Meslek | Görüntüle |
13 | ALİ İFFET | d. 1872 - ö. 1941 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | AŞKÎ, Giritli | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | ME’ÂBÎ, Lağımcıbaşı-zâde Şeyh Hacı Ahmed Me’âb Efendi | d. ? - ö. 1798-99 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | ALİ İFFET | d. 1872 - ö. 1941 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | AŞKÎ, Giritli | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | ME’ÂBÎ, Lağımcıbaşı-zâde Şeyh Hacı Ahmed Me’âb Efendi | d. ? - ö. 1798-99 | Madde Adı | Görüntüle |