Madde Detay
Sükkerî, Zekeriya Efendi
(d. ?/? - ö. 1097/1686)
Divan Şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Onyedinci yüzyılın ikinci yarısında yaşayan şâir Sükkerî’nin asıl adı Zekeriyya’dır. Kaynaklarda Sükkerî’nin adı, Zekeriyya Efendi, Sükkerî Zekeriyya Efendi, Zekeriyya Sükkerî, Zekeriyya El-Bosnavî şeklinde de geçmektedir. Zekeriyya Efendi’nin mahlası Sükkerî’dir. Sükkerî, şekerle ilgili, şekerden yapılan tatlı manalarına gelmektedir. Kendisi tarafından mı seçildiği, başkası tarafından mı verildiğini bilmediğimiz bu mahlas, Zekeriyya Efendi’den başka altı Arap şair ve bilgini tarafından da kullanılmıştır. Sükkerî, Bosnalı’dır. Babasının adı Abdullâh’tır. Babasının adının Abdullâh olması, Sükkerî’nin Hristiyanlıktan, Müstümanlığa dönmüş olabileceğini hatıra getirirse de, ne derece doğru olduğu konusu tartışmaya açıktır. Kaynaklardan Mecelletü’n-Nisâb, Sükkerî’nin; Mezakî Süleyman Efendi’nin talebesi olduğunu, yazarken, Tezkire-i Safayî; Mezakî Süleyman nâm şâ’ir-i mâhirin terbiyesiyle kesb-i ma’ârif-i bî-hisâb idip…., diyerek, Sükkerî’nin usta şâir Mezâkî Süleyman Efendi’nin terbiyesi altında, sınırsız ilim sahibi olduğunu yazıyor. Ancak bu ifadeler bize göre biraz abartılıdır. Zira Sükkerî İstanbul’a 1082/1671yılında, yani ölümünden onbeş yıl önce göç etmiştir.Yine aynı kaynaktaki; âftâb-ı feyz-i ezelîden iktisâb-ı nûr-ı şu’ûr idüp diyâr-ı ‘ûlemâsından telemmüz ve kand-ı ma’ad ifâdelerinden telezzüz itdükden sonra 1082 târihinde dârü’l-mülk-i İstanbul’a hicret…., ifadelerinden, yine Sükkerî Divânı’nda 22 tarih kıtasından 17 sinde düşürülen tarihin, Sükkerî’nin Bosna’dan İstanbul’a göç ettiği yıl olan 1082/1671 tarihinden daha eski tarihler olması ve Tuhfe-i Hattâtîn'deki ; Derviş Ali’den tahsil ile, ifadelerinden, Sükkerî’nin İstanbul’a yetişmiş bir şâir olarak geldiğini anlıyoruz.
Yine Sükkerî’nin elimizde bulunan tek eksik yazma nüshasından anladığımıza göre, bazı kişilere birden fazla olmak üzere 22 adet tarih düşürmüştür. Ancak kendisinden on yıl önce 1087/1686 vefat eden Mezâkî ‘ye hiç tarih düşürmemiştir. Bu durumda ancak Mezâkî Süleyman Efendi’nin, Sükkerî’yi hemşehrisi olması nedeniyle koruyup, kolladığı ve Köprülü-zâde Fazıl Ahmed Paşa’nın Başvezirliği zamanında Dîvân-ı Hümâyûn Kâtipleri Zümresine girmesine yardımcı olduğu söylenilebilir.
Sükkerî bazı kaynaklara göre hattattır. Safayî. Tezkeresinde, Sükkerî’nin hattı için; gâyet mergûb hattı vardır, derken, Tuhfe-i Hattâtîn onun için; hüsn-i hatta Şeyhane eli ve hoş-âyende tavrr-ı mükemmeli vardur, diyor.Sükkerî,Tuhfe-i Hattâtîn’e göre 1094/1682 yılında, şâir Fennî’nin düşürdüğü tarihe göre ise 1087/1676 yılında vefat etmiştir. Fennî’nin düşürdüğü tarih, dîvânında yoktur. Bu iki kitaptan gayri Sükkerî’den bahseden kaynakların tamamı Sükkerî’nin 1097/1686 yılında vefat ettiğini yazmaktadır.
Sükker^nin ölüm sebebi yalnızca Şeyhî Mehmed’in Vakâyi’u’l-Fuzalâ sında yazılmıştır. Sükkerî’nin 1097/1686 senesi içerisinde Veba Hastalığı’ndan öldüğünü ve Edirne-kapusu haricine defn edildiğini yazmaktadır. Ancak İstanbul’da bulunan Edirne-kapı mezarlığı, bazı kaynakları, Edirne isminden dolayı yanıltmış olmalı ki, eserlerinde; Edirne’de medfûndur, diye yazmışlardır.
Sükkerî’den bahseden oniki kaynak eserden dokuzu onun tam bir divanı olduğundan bahsederse de, Konya-Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi’nde 2403 numarada kayıtlı olan yazma nüshası vardır. Sükkerî Divanı’nda 134 gazel, 15 adet Lügaz, 5 adet Muhammes, 12 adet Musammat, 3 adet Kıt’a,19 Rubâ’î, 22 adet Tarih, 15 adet Lügaz, 20 adet Matla’ ve Müfred, 1 adet atmışsekiz beyitlik Farsça Sakî-nâme vardır.
17.yüzyılda yaşamış Şeyhülislâm Yahya, Nâ’ilî-i Kadîm ve Nâbî gibi şairlerden birisi de bize göre Sükkerî’dir. Ancak gerek tezkirelerde gerekse edebiyat tarihlerinde, Sükkerî’nin edebî kişiliği hakkında yeterince doyurucu bilgi bulunmamaktadır. Safayî, Tezkire-i Safayî adlı eserinde, Sükkerî’nin iyi bir şair olduğundan bahisle onu, kabul edilmeye lâyık nesri, gayet hoşa giden hattı, şiirlerinin tatlılığı ve sözlerinin hoşluğu ile tanıtmaya çalışmaktadır. Şeyhî Mehmet ise, Vakâyiu’l-Füzelâ adlı eserinde; ma’ârif ve zarâif ile ma’lûm idi. Müretteb ve mükemmel Dîvân-ı Eş’ârı vardur, diyerek onun şiirlerini öğretici ve zarîf bulur ve mükemmel divanına işaret eder.Hazım Sabanoviç araştırmalarında Sükkerî’ yi, yüksek tahsil görmüş, mükemmel bir üslupçu idi. Güzel yazı yazardı. Kendisi divan Kâtipliği yapmış üslubu güzel ve tatlı sözlüdür, diye tanıtıyor.
Sükkerî, Fuzulî ve Nef’î’ nin etkisi altında kalmıştır. Çağdaşları arasında Mezakî, Güftî, Cevrî ve Nâ’ilî-i Kadîm’in şiirleri arasında büyük benzerlikler vardır. Bu nedenle bu şairler arasında karşılıklı etkileşme olmuştur diyebiliriz. Nâbî ve Nedim Divanlarında Sükkerî’nin az da olsa tesiri görülmektedir.
Kaynakça
Divan-ı Sükkerî. Konya- Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi. no: 2403.
Erol, Erdoğan (1994). Sükkerî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: AKM Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ERDOĞAN EROLYayın Tarihi: 13.11.2014Güncelleme Tarihi: 23.11.2020Eserlerinden Örnekler
GAZEL
Bildügüm yok gam-ı dil-şûr-ı derundan gayrı
Âşıkam sorma bana ışk u cünundan gayrı
Yâ tahammül gamına yâ sefer-i dûr u dırâz
Derd-i ışkun beli yok çâresi bundan gayrı
Öğme ârâyiş-i bezm-i tarab-ı çarhı bize
Nesi vardur bir iki câm-ı nigundan gayrı
Çîde-dükkân-ı metâ-ı gam-ı ışkuz bizde
Ne dilersen bulunur sabr u sükundan gayrı
Bildügüm harf-be-harf ışk u cünundur ancak
Bana öğretmedi üstâd o fünûndan gayrı
Kim olur râh-zen-i kâfile-i ehl-i suhen
Düşmen-i tâli’-i dun-baht-ı zebundan gayrı
Câdû-yı çeşmine meftûn olan ol sehhârun
Ne görür Sükkerî’yâ mekr ü füsûndan gayrı
(Erol, Erdoğan (1994).”Sükkerî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı”. Ankara, AKM Yay. 236.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.11.2014Güncelleme Tarihi: 23.11.2020Eserlerinden Örnekler
GAZEL
Bildügüm yok gam-ı dil-şûr-ı derundan gayrı
Âşıkam sorma bana ışk u cünundan gayrı
Yâ tahammül gamına yâ sefer-i dûr u dırâz
Derd-i ışkun beli yok çâresi bundan gayrı
Öğme ârâyiş-i bezm-i tarab-ı çarhı bize
Nesi vardur bir iki câm-ı nigundan gayrı
Çîde-dükkân-ı metâ-ı gam-ı ışkuz bizde
Ne dilersen bulunur sabr u sükundan gayrı
Bildügüm harf-be-harf ışk u cünundur ancak
Bana öğretmedi üstâd o fünûndan gayrı
Kim olur râh-zen-i kâfile-i ehl-i suhen
Düşmen-i tâli’-i dun-baht-ı zebundan gayrı
Câdû-yı çeşmine meftûn olan ol sehhârun
Ne görür Sükkerî’yâ mekr ü füsûndan gayrı
(Erol, Erdoğan (1994).”Sükkerî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı”. Ankara, AKM Yay. 236.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 23.11.2020Eserlerinden Örnekler
GAZEL
Bildügüm yok gam-ı dil-şûr-ı derundan gayrı
Âşıkam sorma bana ışk u cünundan gayrı
Yâ tahammül gamına yâ sefer-i dûr u dırâz
Derd-i ışkun beli yok çâresi bundan gayrı
Öğme ârâyiş-i bezm-i tarab-ı çarhı bize
Nesi vardur bir iki câm-ı nigundan gayrı
Çîde-dükkân-ı metâ-ı gam-ı ışkuz bizde
Ne dilersen bulunur sabr u sükundan gayrı
Bildügüm harf-be-harf ışk u cünundur ancak
Bana öğretmedi üstâd o fünûndan gayrı
Kim olur râh-zen-i kâfile-i ehl-i suhen
Düşmen-i tâli’-i dun-baht-ı zebundan gayrı
Câdû-yı çeşmine meftûn olan ol sehhârun
Ne görür Sükkerî’yâ mekr ü füsûndan gayrı
(Erol, Erdoğan (1994).”Sükkerî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı”. Ankara, AKM Yay. 236.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
GAZEL
Bildügüm yok gam-ı dil-şûr-ı derundan gayrı
Âşıkam sorma bana ışk u cünundan gayrı
Yâ tahammül gamına yâ sefer-i dûr u dırâz
Derd-i ışkun beli yok çâresi bundan gayrı
Öğme ârâyiş-i bezm-i tarab-ı çarhı bize
Nesi vardur bir iki câm-ı nigundan gayrı
Çîde-dükkân-ı metâ-ı gam-ı ışkuz bizde
Ne dilersen bulunur sabr u sükundan gayrı
Bildügüm harf-be-harf ışk u cünundur ancak
Bana öğretmedi üstâd o fünûndan gayrı
Kim olur râh-zen-i kâfile-i ehl-i suhen
Düşmen-i tâli’-i dun-baht-ı zebundan gayrı
Câdû-yı çeşmine meftûn olan ol sehhârun
Ne görür Sükkerî’yâ mekr ü füsûndan gayrı
(Erol, Erdoğan (1994).”Sükkerî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı”. Ankara, AKM Yay. 236.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | MÎRÎ, Mehmed Bey | d. ? - ö. 1672 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ÂSIM, Mütevellî-zâde Âsım Ahmed | d. ? - ö. 19. yy. | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MÎRÎ, Mehmed Bey | d. ? - ö. 1672 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ÂSIM, Mütevellî-zâde Âsım Ahmed | d. ? - ö. 19. yy. | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | MÎRÎ, Mehmed Bey | d. ? - ö. 1672 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ÂSIM, Mütevellî-zâde Âsım Ahmed | d. ? - ö. 19. yy. | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | MÎRÎ, Mehmed Bey | d. ? - ö. 1672 | Meslek | Görüntüle |
12 | ÂSIM, Mütevellî-zâde Âsım Ahmed | d. ? - ö. 19. yy. | Meslek | Görüntüle |
13 | MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MÎRÎ, Mehmed Bey | d. ? - ö. 1672 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | ÂSIM, Mütevellî-zâde Âsım Ahmed | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | MÎRÎ, Mehmed Bey | d. ? - ö. 1672 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | ÂSIM, Mütevellî-zâde Âsım Ahmed | d. ? - ö. 19. yy. | Madde Adı | Görüntüle |