YETÎM/YETÎMÎ, Ali Çelebi

(d. 884?/1480? - ö. 960/1553)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Mahlasını bazen Yetîmî bazen Yetîm diye kullanan şairin asıl adı Ali’dir. Tezkirelerin bir kısmında Yetîm Ali Çelebi diye geçer. Şairin Yetîmî mahlasını seçmesiyle ilgili olarak kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, M. Fuad Köprülü bu mahlasın abdallıkla ilgili olabileceğini, abdalların kendilerine Seyyid Gazi Yetîmleri adını verdiklerini; abdallar arasında yetişen bazı şairlerin Yetîmî, Hüseynî gibi mahlaslar aldıklarını söyler (1989: 375). Şair, İstanbulludur. Doğum tarihi belli değildir. Ancak Kanûnî Sultân Süleymân’a yazdığı arz-ı hâlinde II. Bâyezîd ve I. Selîm’e yirmi yıl hizmet ettiğini söyler. Bu iki padişahın saltanat yılları göz önüne alındığında şairin doğum tarihinin yaklaşık olarak 1480 olduğu tahmin edilmektedir. Kaynaklar babasının adının Mehemmed olduğunu ve II. Bâyezîd ve I. Selîm zamanında turnacıbaşılık yaptığını bildirilmektedir. Babasının bu görevinden dolayı Turnacıbaşızâde olarak anılan Yetîmî, yine aynı sebeple yeniçeri ocağına katılmıştır ve babasıyla aynı dönemde yeniçerilik yapmıştır. Yetîmî yeniçeri ocağına katılmadan önce birçok meslekle uğraşmış ama hiçbirisinde devamlılık gösterememiştir. Nitekim, geçimini bir süre yeniçerilikle sağladıktan sonra, içkiye düşkünlüğü yüzünden buradan ayrılmıştır. Daha sonra şair, bu harabatî hayatının tam tersine tasavvufa yönelir; zâhirî ve bâtınî ilimlere vâkıf, âlim ve şair Karamanlı Şeyh Cemâleddin Efendi’ye derviş olur. Yetîmî, bu zâtın hankahında on beş yıl kadar terbiye görerek, şeyhe hizmet eder. Tasavvufa yönelerek Şeyh Cemâleddin’e bağlanan Yetîmî, yazdığı bir murabbaında Kalenderîlikle ilgisini de açıkça ifade eder. 940/1533’de Şeyh Cemâleddin Efendi ölüp Sütlüce’de defnedilince Yetîmî şeyhinin mezarı yakınında kendine bir mesken edinerek bu mevkide inzivaya çekilir. Bu hâldeyken bir Hıristiyan cariyesini sever ve cariyeyi satın alır. Fakat zaten geçim sıkıntısı içinde olan Yetîmî’nin sıkıntısı daha da artar. Bu sıkıntılı durumda, Tersâne Kâtibi Seydî Ali Reis (ö.1562) Yetîmî’yi himayesi altına alır ve beraberinde sefere götürür. Şairin Seydi Ali Reis ile birlikte Güney İtalya’da Pulya (Puglie) ve Preveze deniz savaşlarına katıldığı tahmin edilmektedir (Owens, 1971: yk. 95 a).Onun gemicilik hayatının ne kadar ve ne şekilde sürdüğü belli değildir. Ancak bu geçici bir dönem olmuştur. Şair tekrar geçim sıkıntısına düşmüş ve hâlini anlatan bir mesnevi yazarak Kanûnî Sultan Süleyman’a sunmuştur. Padişahın ihsanıyla silahdar bölüğüne alınan Yetîmî padişahın maiyetinde bir çok sefere katılır. 955/1548 senesinde Van seferi sırasında, Camii-i Cedîd (Süleymâniye Camii) hizmetinde kalan bölük halkı zümresinden olmak ümidiyle, Konya’dan İstanbul’a döner ancak durum hoş karşılanmaz, sefere katılmadığı için ulûfesi kesilir. Yetîmî’nin silahdar bölüğüne alındığı tarihlerde, Barbaros Hayreddin Paşa (ö.952/1546) Seydî Ali Reis’ten şairin hâlini ve şairlikte maharetini öğrenerek onunla ilgilenmiştir. Paşanın ölümünden kısa bir süre sonra Yetîmî’nin hayatı 960/1553’te son bulmuştur. Eserleri şunlardır:

1. Divan: Yetîmî Divanı’nın bilinen iki nüshası vardır. Bunlardan biri Atatürk Üniversitesi, Seyfettin Özege Kütüphanesi No:18949’dadır. Diğeri Süleymâniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Bölümü No: 3298’da kayıtlı Divanlar Mecmuası adlı bir yazmanın 61-103. varakları arasındadır. Divanda 1 kaside, 2’si Farsça 35 kıt’a (4’ü tarih), 3 terkib-i bend, 1 terci’-i bend, 3 murabba, 1 nazm, 4 mesnevi, 220 gazel bulunmaktadır.

2. Lüccetü’l-Ahbâr: Kaynakların bahsettiği ancak bugün elimizde olmayan eser, Barbaros Hayreddin Paşa ile Oruç Reis’in gazalarını tasvir eden bir mesnevidir. Yetîmî’nin silahdâr bölüğüne katıldığı zamanlarda, Barbaros Hayreddin Paşa, Seydî Ali Reis’ten ve etraftan şairin içinde bulunduğu sıkıntılı hâlini ve şiir söylemedeki kabiliyetini öğrenir. Kendisine ilgi göstererek, bir cariye ile beş bin akçe verip sefer ve zaferlerini nazmetmesini ister. Yetîmî olanca şairliğini ortaya koyarak Mahzenü’l-Esrâr vezninde bir mesnevi yazmaya başlar. Ancak 2000 beyit kadar yazmışken Barbaros Hayreddin Paşa ölünce eser yarım kalır. Meşâirü’ş-şuarâ, Künhü’l-Ahbâr ve Mir’âtü’l-Memâlik’te bu eserden örnek beyitler nakledilmiştir. Yetîmî’nin edebi kişiliğinin oluşmasında Karamanlı Şeyh Cemâleddin İshak’ın önemli bir yeri vardır. Şair, şeyhe bağlandıktan sonra tasavvufa yönelmiştir. Bilhassa gazellerindeki hâkim konu tasavvuftur. Duygu ve düşüncelerini sanat kaygısına düşmeden yapmacıksız bir üslupla dile getirmeyi tercih etmiştir. Manzumelerinde Türkçeyi hâkim kılmaya gayret göstermiştir. Türkçenin ifade imkanlarından faydalanmış, şiirlerine anlaşılır ve samimi bir söyleyiş kazandırmıştır. Yetîmî, külfetsiz ifadesi, kalenderliği ve gazellerindeki tasavvufî söyleyişiyle 16. yüzyılın büyük şairi Hayâlî ile karşılaştırılmıştır. 16. yüzyılda gemici terimleriyle şiir yazmak adeta moda haline gelmiştir. Şiirde bu modanın Âgehî (ö. 1577) ile başladığı belirtilse de Yetîmî bu şairden 15-20 yıl önce gemici terimlerini kullanarak bir kıt’a-i kebire yazmıştır. Büyük bir ustalığın izlerini taşıyan bu kıt’a, enterasan olmakla birlikte anlaşılması güç bir manzumedir. Şair, bu şiirde vezni itina ile tatbik etmiş, çeşitli söz oyunlarına yer vermiştir. Ayrıca bu manzume “Barbaros” kelimesinin geçtiği en eski Türkçe belge olarak kabul edilir (Tietze 1953: 513-514). Yetîmî’nin Seydî Ali Reis’in himayesinde sefere çıkması, ona deniz hayatını öğrettiği gibi, sanatına gemicilik terimlerinin girmesine de sebep olmuştur. Sefere çıkmış bir gemici şair olarak onun edebî kişiliğinin en ilgi çekici yanını teşkil eden gemici terimlerini kullandığı şiirlerini gerçekçi bir üslupla yazmıştır. Manzumeleriyle Âgehî kadar şöhret bulamamış olsa da Yetîmî, gemici terimleriyle şiir yazanların öncüsü olarak kabul edilmelidir.

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

Ergun, S. Nüzhet (1944). Bektaşi Şâirleri ve Nefesleri. İstanbul: Maârif Kitaphanesi.

Göre, Zehra (2005). “Yetîmî ve Şiir Dünyası”. Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Journal of Çukurova University Institute of Social Sciences) 14 (1): 253-270.

İpekten, Haluk (1996). Divan Edebiyatında Edebî Muhitler. İstanbul: MEB Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994).  Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

Kafzâde Faizî. Zübdetü’l-Eşâr. Ali Emiri Efendi. Millet Ktp. No: 1325. 253b.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Kiremit, Mehmet (1999). Seydî Ali Reis, Mir’âtü’l-Memâlik. Ankara: TDK Yay.

Köprülü, M. Fuad (1989). Edebiyat Araştırmaları . C.II. İstanbul: Ötüken Yay.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i NâilîDîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.

Levend, Agâh Sırrı (1956). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay.

 Ocak, A. Yaşar (1992). Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler. Ankara: TTK Yay.

Pakalın, M. Zeki (1972). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Sözlüğü. İstanbul: MEB Yay.

Piroğlu (Göre), Zehra (1996). Yetîmî, Hayatı Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkitli Metni. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.

Riyâzî. Riyazü’ş-Şuarâ. Topkapı Sarayı Müzesi, TY, 127b.

Sehî Bey. Heşt Behişt. İstanbul Üniversitesi TY. No. 2540. yk. 130a.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

Şemseddin Sâmî (1996). Kâmusu’l-A‘lâm. Ankara: Kaşgar Neşriyat.

Tietze, Andrea (1950). “XVI. Asır Türk Şiirinde Gemici Dili: Âgehî Kasidesine Nazireler”. 60. Doğum Yılı Münasebitiyle Zeki Velidî Togan’a Armağan. İstanbul. 451-467.

Tietze Andrea (1951). “XVI. Asır Türk Şiirinde Gemici Dili: Âgehî Kasidesi ve Tahmisleri”. Türkiyat Mecmuası (IX): 113-138.

Tietze, Andrea (1953). “XVI. Asır Türk Şiirinde Gemici Dili”. 60. Doğum Yılı Münasebetiyle Fuad Köprülü Armağanı. İstanbul: DTCF Yay. 501-522

Solmaz, Süleyman (hzl.) (2005). Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı. Ankara: AKM Yay.

 

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. ZEHRA GÖRE
Yayın Tarihi: 27.07.2013
Güncelleme Tarihi: 25.11.2021

Eserlerinden Örnekler

 Murabba

fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün

I

Gel deniz yüzlerini kâfire teng eyleyelüm

Sayha-i top ile dem-beste vü deng eyleyelüm

Allâh Allâh diyü gül-bang ile ceng eyleyelüm

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

II

Ceyş-i İslâm ile Sultân Süleymân karadan

Bahr ü berr fethine ‘asker yüridi bir aradan

Görelüm alnımıza her ne ki yazdı Yaradan

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

III

Şâh-ı gâzînün olupdur çü gazâ matlûbı

Kâfire gönderelüm sâ’ikalarla tobı

Salalum Malta ile Baskanaya âşûbı

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

IV

Nehb ü gâretler ile Polyayı vîrân idelüm

Geçüp andan öte İspanyayı tâlân idelüm

Ceneviz memleketin hâk ile yeksân idelüm

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

V

Allâh Allâh diyü engine tonanma salalum

Portukal memleketin Süddeye varup alalum

Feth ü nusretler olup tabl-ı beşâret çalalum

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

VI

Kâfire gâret içün togrılalı dümenler

Gemiler forsa yüzer torıdadur yelkenler

Yelteyüp birbirini cûş ile dir görenler

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

VII

Nûh evin eyleyeli lutf-ı Hudâ meskenümüz

Rûzgâr oldı muvâfık tolıdur yelkenümüz

Gâzîler bu yola cân ile tutup gerdenümüz

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

VIII

Nûh tahtına binüp başumuza şâh olalum

Hızr-ı himmetle teveccüh idüp âgâh olalum

Hayr-ı dîn Beg gibi Gâzî Bege hem-râh olalum

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm

IX

Şeş-cihâta bu murabba’ salup âvâz-ı bülend

Atdı nusretler ile kal’a-i Efrence kemend

Ey Yetîm ister isen olmaga bir şâh-levend

Gel tonanmaya gidüp ‘azm-i Fireng eyleyelüm


Gazel

mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün

1. Dümen togrıldup İspanya diyen bî-dîn-i mel’ûna

 Yine şevk eyleyüp girdük tonanma-yı hümâyûna

2. Yine baştardalar başdan atup baş topların güm güm

 Salındı sayhalar birle zelâzil rub’-ı meskûna

3. Tonanmaya delîl olup yine fânûs-ı Hayrü’d-dîn

 Şu denlü garba ‘azm itdük ki şarka düşdi Ankona

4. Elinde ceng-cû gâzîlerin şemşîr-i ‘uryânı

 Kara kâfirleri koydı ser-â-ser kırmızı tona

5. Yetîm emvâc ile her tîg olup bir mevc-zen deryâ

 Selâmet sâhilin Efrence göstermez bu furtuna

(Piroğlu (Göre), Zehra (1996). Yetîmî, Hayatı Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkitli Metni. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2KİRÂMÎd. ? - ö. 1574/75Doğum YeriGörüntüle
3Halide Edip Adıvard. 1882 - ö. 9 Ocak 1964Doğum YeriGörüntüle
4Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5KİRÂMÎd. ? - ö. 1574/75Doğum YılıGörüntüle
6Halide Edip Adıvard. 1882 - ö. 9 Ocak 1964Doğum YılıGörüntüle
7Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8KİRÂMÎd. ? - ö. 1574/75Ölüm YılıGörüntüle
9Halide Edip Adıvard. 1882 - ö. 9 Ocak 1964Ölüm YılıGörüntüle
10Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?MeslekGörüntüle
11KİRÂMÎd. ? - ö. 1574/75MeslekGörüntüle
12Halide Edip Adıvard. 1882 - ö. 9 Ocak 1964MeslekGörüntüle
13Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14KİRÂMÎd. ? - ö. 1574/75Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Halide Edip Adıvard. 1882 - ö. 9 Ocak 1964Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Tuğba Doğand. 13 Kasım 1981 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17KİRÂMÎd. ? - ö. 1574/75Madde AdıGörüntüle
18Halide Edip Adıvard. 1882 - ö. 9 Ocak 1964Madde AdıGörüntüle