Madde Detay
CÛDÎ, Merzifonlu Muallim İbrâhîm Cûdî
(d. Muharrem 1266/Kasım 1850 - ö. 19 Cemaziyelevvel 1350/19 eylül 1931)
divan şairi, öğretmen
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İbrahim Cûdî, Kasım 1850’de
Merzifon’un Hacıbalı mahallesinde doğmuştur. Babası
Hüseyin Efendi’yi iki-üç yaşlarındayken kaybetmiş, annesiyle birlikte dedesinin evine yerleşmiştir. Burada dedesinden kıraat,
tecvit, ilmihâl ve ahlâk dersleri almıştır. Annesi
tekrar evlenince, teyzesi ve eniştesi ile birlikte yaşamaya başlamıştır.
Teyzesi sûfî kızı Emine Hanım tarafından okuma yazma öğrenen Cûdî, mahalle
mektebinde Kur’ân dersleri almış, sülüs hattı öğrenmesi için bir hattâta
gönderilmiştir. Mahalle mektebinden sonra rüştiyeye
gitmiş ve burada medreselerde verilen sarf-nahiv,
mantık ve fıkıh derslerine devam etmiştir.
Genellikle yoksul bir hayat süren İbrâhim
Cûdî, babasından kendisine kalan arazileri satarak
1874/75 yıllarında eğitim için İstanbul’a gelmiş, Merzifonî
mahlasını burada almıştır (Eldem 1311: 79-111). 1875/76
yılında girdiği bir imtihanı kazanarak Beşiktaş Askerî Rüştiye’sinde Türkçe ve Farsça öğretmeni olarak göreve başlamıştır. Nâbizâde
Nâzım, İbrâhim Cûdî’nin bu okuldaki ilk öğrencilerin-dendir. Beşiktaş
Askerî Rüşdiyesi’ndeki görevinde üç yıl kalan İbrâhim Cûdî daha sonra Selanik’te Şemsi Efendi’nin yeni açmış olduğu Terakkî
adlı özel okula tayin olmuş, burada da yedi yıl
öğretmenlik yapmıştır. 1886 yılında Selanik’te evlendiğini
belirten şair: üç erkek evladı olduğunu, ilk oğlu olan
Mehmet Nurülhüdâ’nın küçük yaşta vefat ettiğini, diğer oğulları Ahmet Azmi ve Hüseyin Safi’nin kendisi yaşarken hayatta
olduklarını belirtmiştir (Aşkun 1937: 75). Yedi yıllık
görevinden sonra İdâdî Mülkiye’ye, oradan da Selanik Askerî Rüşdiyesi’ne
tayin olmuş, Türkçe ve Arapça dersleri okutmuştur. Bu okulda Mustafa Kemal Atatürk’ün Kavâid ve İlmihal derslerine girmiştir (Sürmeli
2005: 100).
1908 yılında açılan Meclis-i
Mebûsan’a 1. ve 3. dönemlerde Amasya milletvekili
olarak seçilmiş, meclis feshedilene kadar bu görevde kalmıştır. 1912 yılında Gelenbevî İdâdîsi’ne
Edebiyat, Mercan İdâdîsi’ne Türkçe öğretmeni olarak atanmış,
bir yıl sonra adı geçen okullar Sultânîye’ye dönüştürülünce Gelenbevî Sultânîsi’nin Edebiyat ve Felsefe öğretmenliğine
getirilmiştir. Mart 1915’te Bezm-i Âlem Valide İnas Sultânîsi’ne tayin olmuş,
1917 yılında Isparta mebusu seçilince öğretmenliğe
devam etme koşulu ile görevi kabul ederek iki mesleği
bir arada sürdürmüştür. 21 Eylül 1921 yılında emekli olan Cûdî Efendi Kadıköy’deki evine çekilmiş ve son günlerini inzivâda
geçirmiştir. Cûdî Efendi 17 Eylül 1931 yılında, 81
yaşında vefat etmiştir. Cenazesi Kadıköy’deki evinden kaldırılarak
Karaca Ahmet Kabristanlığı’ndaki Saraçlar Çeşmesi mevkine defnolunmuştur.
Muallim
Nâcî ile Selânikli Tevfik’in çıkardıkları Teâvün-i Aklâm mecmuasında kırka yakın, Peyâm-ı Sabah’ın edebî ilâvesi Peyâm-ı Edebî’de de on
kadar şiiri yayımlanan Cûdî’nin Muasır Şairlerimiz,
Son Asır Türk Şairleri ve Merzifon Şairleri adlı eserlerde şiirlerinden
örnekler bulunmaktadır. Selanik’te yayımlanan Osmanlı
taşrasının aydınlanmacı dergisi Gonca-i Edep’in yazı
kadrosunda da bulunmuş ve sık sık bu dergide şiirleri yayımlanmıştır.
İnal, eserinde Cûdî Efendi’den ilim
erbabının en faziletli seçkinlerinden olduğunu, Arapça Farsça ve Fransızca’ya
anadili kadar hakîm olup itibârlı şairler derecesinde nazım ve nesre muktedir
olduğunu belirtir (İnal 1969: 252).
Ali Canip Yöntem dîvân tarzında
şiirlere yönelmesinde iyi bir dîvân şairi olan edebiyat
hocası Cûdî Efendi'nin etkisi olduğunu onunla aralarında baba-oğul ilişkisine
dayanan bir yakınlık olduğunu dile getirir (Yöntem 1943: 2).
Muallim Nâcî ve Selânikli Tevfik
gibi şairlerden etkilenen Cûdî Efendi’nin mürettep bir dîvânı bulunmaktadır.
Yazılış ya da tahrir tarihi bulunmayan Dîvân'da 286 adet şiir bulunmaktadır.
Bunlardan bir çoğu özgün içerikte olup bazıları da Fuzûlî, Nâilî, Nâilî Cedîd
ve Nigarî gibi şairlere nazîre ve zeyilleri içermektedir. Tek nüsha olduğu
bilinen divan üzerinde iki adet yüksek lisans tezi yapılmıştır (Adıyahşi-Tok
Yıldız 2017).
Kaynakça
Adıyahşi,
Zeynep (2017). Merzifonlu İbrâhîm Cûdî Dîvânı: İnceleme-Metin-Sözlük
(43b-87b). Yüksek Lisans Tezi. Samsun: Ondokuz Mayıs
Üniversitesi.
Aşkun,
Vehbi Cem (1937). Merzifon Şâirleri. Merzifon: Utku Basımevi..
Eldem,
İsmail Hakkı (1311). Muasır Şairlerimiz. Birinci Defter. İstanbul: Âlem
Matbaası Ahmed İhsan ve Şürekâsı.
İnal,
İbnülemin Mahmud Kemal (1969). Son Asır Türk Şairleri. Cüz I-II.
İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Sevgi,
Ahmet ve Özcan, Mustafa (2015). Prof. Ali Canip Yöntem'in Yeni Türk
Edebiyatı Üzerine Makaleleri, Muallim Cûdî Efendi.
Konya: Tablet Kitabevi.
Tok
Yıldız, Havva (2017). Merzifonlu İbrâhîm Cûdî Dîvânı:
İnceleme-Metin-Sözlük (1b-43a). Yüksek Lisans Tezi. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi.
Yöntem,
Ali Canib (1943). “Unutulmuş Şöhretlerden: Muallim Cûdî Efendi”.
Çınaraltı Mecmuası 92: 12-15.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: Havva Tok YıldızYayın Tarihi: Güncelleme Tarihi: 18.05.2022Eserlerinden Örnekler
“Lamartineˈniñ Lak ‘Unvânlı Manzumesiniñ
Tercemesi: Göl
Bu vechile dâ’im atılup sürmedesin
rû
Ey rûd-ı hayâtım
yeni sâhillere doğru
Yeldâ-yı ezelde ne gidişdir ki
dönüş yok
Bir munsaba
gizlenmedesin kim görünüş yok
‘Ummân-ı
zamân üzre yürür ‘ömr-i hevâ-per
Kâdir
degiliz atmaġa bir sâniye lenger
Ey göl sene bir devre hemân hâtime
çekdi
Cânân
yine emvâcıñı seyre gelecekdi
Böyle yine iñlerdiñ urup pâ-yı suhûre
Emvâcıñ
uşup sâhile uğrardı fütûre
Esdikce sabâ mevce-kef efşân
oluyordı
Ol pâ-yı
perestîdeye pûyân oluyordı
Yâdıñda mıdır bir gice bir zevraka
bindiñ
Mehtâb
idi ol mâh ile sathıñda gezindiñ
Gök kubbeniñ altında su üstünde hem
âgûş
Âheste
kürek çekmedeyiz, leyl ise hâmûş
Ancak uzacıklarda kürek sesleri gâhi
Mesmû‘
idi âheng ile döñdükce miyâhı
Birdenbire ‘aks-âver olup sâhil-i şâdân
Reyzân
oluyordı yire mechûl olan elhân
Ammâ ne güzel ses ki akan ṣu bile turdı
Ya‘nî o
melek şevke gelüp şöyle okurdı:
Ta‘lîk-i cenâh it amân ey tâ’ir-i
ezmân!
Sâ‘ât-ı safâ!
olmayıñız siz de şitâbân
Bir kâm alalım, fâ’ide yok
dünlerimizden
Sür‘atle
geçen şöyle güzel günlerimizden
Sizden taleb-i sürˈat iden ğam-zedeler
var
Lâyıkdır
o bî-çârelere sür‘at-ı edvâr
Dön! anlar içün istedigiñ rütbe
çabuk dön
Bu bezm-i
belâdan gideler tâ bir-ayak öñ
Hem anları hem rûz-ı felâketlerini yut!
Mesˈûd olan eşhâsı unut anları hoş tut
Lâkin ne de beyhûde taleb kim iderim ben
Ben vakte didim: Tur! Didi turmam giderim ben
Sür‘atle geçüp gitdi bak işte şeb-i mes‘ûd
Fecr eyledi şarkda küşâd-ı
der-i mesdûd (Tok
Yıldız 2017: 92).
Ma’şûkı
Tarafından Sevilmedigi içün Girye-Bâr-ı Te’sîr
Olan
Güzel Gözli Bir Kız Hakkında Söylenmiş Bir Güfte:
‘Âşık-ı
bî-rahm içün lâyık mı cânân ağlasın
Derdiñ istiğnâsına
yansın da dermân ağlasın
Ey güzel
gözlüm ne lâyıkdır bu çeşmân ağlasın
Hiç olur
mı nâzenînim nâzenînân ağlasın
Nergis-i
mahmûrıñı giryân iden kan ağlasın
Ağladan
bir an seni ‘âlemde her an ağlasın (Tok Yıldız 2017: 125)
Rubâîler
Tahsil-i ‘ulûm
itmez ise bir insân
Ta‘rifi
olur nutk idici bir hayvân
Her nâtıkıñ
ancak sözi ‘irfânı kadar
‘İrfân
ise tashîhe muhavvel mizân (Tok Yıldız 2017: 169).
---
Beşeriyyet
ki şu cemˈiyyet merd ü zendir
Aslı
yek-neş’e iken birbirine reh-zendir
Kendisi
haste yine kendisidir tıbb u tabîb
Âdemiñ
zehri de tiryâkı da kendindir (Tok Yıldız 2017:115)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: Güncelleme Tarihi: 18.05.2022Eserlerinden Örnekler
“Lamartineˈniñ Lak ‘Unvânlı Manzumesiniñ
Tercemesi: Göl
Bu vechile dâ’im atılup sürmedesin
rû
Ey rûd-ı hayâtım
yeni sâhillere doğru
Yeldâ-yı ezelde ne gidişdir ki
dönüş yok
Bir munsaba
gizlenmedesin kim görünüş yok
‘Ummân-ı
zamân üzre yürür ‘ömr-i hevâ-per
Kâdir
degiliz atmaġa bir sâniye lenger
Ey göl sene bir devre hemân hâtime
çekdi
Cânân
yine emvâcıñı seyre gelecekdi
Böyle yine iñlerdiñ urup pâ-yı suhûre
Emvâcıñ
uşup sâhile uğrardı fütûre
Esdikce sabâ mevce-kef efşân
oluyordı
Ol pâ-yı
perestîdeye pûyân oluyordı
Yâdıñda mıdır bir gice bir zevraka
bindiñ
Mehtâb
idi ol mâh ile sathıñda gezindiñ
Gök kubbeniñ altında su üstünde hem
âgûş
Âheste
kürek çekmedeyiz, leyl ise hâmûş
Ancak uzacıklarda kürek sesleri gâhi
Mesmû‘
idi âheng ile döñdükce miyâhı
Birdenbire ‘aks-âver olup sâhil-i şâdân
Reyzân
oluyordı yire mechûl olan elhân
Ammâ ne güzel ses ki akan ṣu bile turdı
Ya‘nî o
melek şevke gelüp şöyle okurdı:
Ta‘lîk-i cenâh it amân ey tâ’ir-i
ezmân!
Sâ‘ât-ı safâ!
olmayıñız siz de şitâbân
Bir kâm alalım, fâ’ide yok
dünlerimizden
Sür‘atle
geçen şöyle güzel günlerimizden
Sizden taleb-i sürˈat iden ğam-zedeler
var
Lâyıkdır
o bî-çârelere sür‘at-ı edvâr
Dön! anlar içün istedigiñ rütbe
çabuk dön
Bu bezm-i
belâdan gideler tâ bir-ayak öñ
Hem anları hem rûz-ı felâketlerini yut!
Mesˈûd olan eşhâsı unut anları hoş tut
Lâkin ne de beyhûde taleb kim iderim ben
Ben vakte didim: Tur! Didi turmam giderim ben
Sür‘atle geçüp gitdi bak işte şeb-i mes‘ûd
Fecr eyledi şarkda küşâd-ı
der-i mesdûd (Tok
Yıldız 2017: 92).
Ma’şûkı
Tarafından Sevilmedigi içün Girye-Bâr-ı Te’sîr
Olan
Güzel Gözli Bir Kız Hakkında Söylenmiş Bir Güfte:
‘Âşık-ı
bî-rahm içün lâyık mı cânân ağlasın
Derdiñ istiğnâsına
yansın da dermân ağlasın
Ey güzel
gözlüm ne lâyıkdır bu çeşmân ağlasın
Hiç olur
mı nâzenînim nâzenînân ağlasın
Nergis-i
mahmûrıñı giryân iden kan ağlasın
Ağladan
bir an seni ‘âlemde her an ağlasın (Tok Yıldız 2017: 125)
Rubâîler
Tahsil-i ‘ulûm
itmez ise bir insân
Ta‘rifi
olur nutk idici bir hayvân
Her nâtıkıñ
ancak sözi ‘irfânı kadar
‘İrfân
ise tashîhe muhavvel mizân (Tok Yıldız 2017: 169).
---
Beşeriyyet
ki şu cemˈiyyet merd ü zendir
Aslı
yek-neş’e iken birbirine reh-zendir
Kendisi
haste yine kendisidir tıbb u tabîb
Âdemiñ
zehri de tiryâkı da kendindir (Tok Yıldız 2017:115)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 18.05.2022Eserlerinden Örnekler
“Lamartineˈniñ Lak ‘Unvânlı Manzumesiniñ
Tercemesi: Göl
Bu vechile dâ’im atılup sürmedesin
rû
Ey rûd-ı hayâtım
yeni sâhillere doğru
Yeldâ-yı ezelde ne gidişdir ki
dönüş yok
Bir munsaba
gizlenmedesin kim görünüş yok
‘Ummân-ı
zamân üzre yürür ‘ömr-i hevâ-per
Kâdir
degiliz atmaġa bir sâniye lenger
Ey göl sene bir devre hemân hâtime
çekdi
Cânân
yine emvâcıñı seyre gelecekdi
Böyle yine iñlerdiñ urup pâ-yı suhûre
Emvâcıñ
uşup sâhile uğrardı fütûre
Esdikce sabâ mevce-kef efşân
oluyordı
Ol pâ-yı
perestîdeye pûyân oluyordı
Yâdıñda mıdır bir gice bir zevraka
bindiñ
Mehtâb
idi ol mâh ile sathıñda gezindiñ
Gök kubbeniñ altında su üstünde hem
âgûş
Âheste
kürek çekmedeyiz, leyl ise hâmûş
Ancak uzacıklarda kürek sesleri gâhi
Mesmû‘
idi âheng ile döñdükce miyâhı
Birdenbire ‘aks-âver olup sâhil-i şâdân
Reyzân
oluyordı yire mechûl olan elhân
Ammâ ne güzel ses ki akan ṣu bile turdı
Ya‘nî o
melek şevke gelüp şöyle okurdı:
Ta‘lîk-i cenâh it amân ey tâ’ir-i
ezmân!
Sâ‘ât-ı safâ!
olmayıñız siz de şitâbân
Bir kâm alalım, fâ’ide yok
dünlerimizden
Sür‘atle
geçen şöyle güzel günlerimizden
Sizden taleb-i sürˈat iden ğam-zedeler
var
Lâyıkdır
o bî-çârelere sür‘at-ı edvâr
Dön! anlar içün istedigiñ rütbe
çabuk dön
Bu bezm-i
belâdan gideler tâ bir-ayak öñ
Hem anları hem rûz-ı felâketlerini yut!
Mesˈûd olan eşhâsı unut anları hoş tut
Lâkin ne de beyhûde taleb kim iderim ben
Ben vakte didim: Tur! Didi turmam giderim ben
Sür‘atle geçüp gitdi bak işte şeb-i mes‘ûd
Fecr eyledi şarkda küşâd-ı
der-i mesdûd (Tok
Yıldız 2017: 92).
Ma’şûkı
Tarafından Sevilmedigi içün Girye-Bâr-ı Te’sîr
Olan
Güzel Gözli Bir Kız Hakkında Söylenmiş Bir Güfte:
‘Âşık-ı
bî-rahm içün lâyık mı cânân ağlasın
Derdiñ istiğnâsına
yansın da dermân ağlasın
Ey güzel
gözlüm ne lâyıkdır bu çeşmân ağlasın
Hiç olur
mı nâzenînim nâzenînân ağlasın
Nergis-i
mahmûrıñı giryân iden kan ağlasın
Ağladan
bir an seni ‘âlemde her an ağlasın (Tok Yıldız 2017: 125)
Rubâîler
Tahsil-i ‘ulûm
itmez ise bir insân
Ta‘rifi
olur nutk idici bir hayvân
Her nâtıkıñ
ancak sözi ‘irfânı kadar
‘İrfân
ise tashîhe muhavvel mizân (Tok Yıldız 2017: 169).
---
Beşeriyyet
ki şu cemˈiyyet merd ü zendir
Aslı
yek-neş’e iken birbirine reh-zendir
Kendisi
haste yine kendisidir tıbb u tabîb
Âdemiñ
zehri de tiryâkı da kendindir (Tok Yıldız 2017:115)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
“Lamartineˈniñ Lak ‘Unvânlı Manzumesiniñ
Tercemesi: Göl
Bu vechile dâ’im atılup sürmedesin
rû
Ey rûd-ı hayâtım
yeni sâhillere doğru
Yeldâ-yı ezelde ne gidişdir ki
dönüş yok
Bir munsaba
gizlenmedesin kim görünüş yok
‘Ummân-ı
zamân üzre yürür ‘ömr-i hevâ-per
Kâdir
degiliz atmaġa bir sâniye lenger
Ey göl sene bir devre hemân hâtime
çekdi
Cânân
yine emvâcıñı seyre gelecekdi
Böyle yine iñlerdiñ urup pâ-yı suhûre
Emvâcıñ
uşup sâhile uğrardı fütûre
Esdikce sabâ mevce-kef efşân
oluyordı
Ol pâ-yı
perestîdeye pûyân oluyordı
Yâdıñda mıdır bir gice bir zevraka
bindiñ
Mehtâb
idi ol mâh ile sathıñda gezindiñ
Gök kubbeniñ altında su üstünde hem
âgûş
Âheste
kürek çekmedeyiz, leyl ise hâmûş
Ancak uzacıklarda kürek sesleri gâhi
Mesmû‘
idi âheng ile döñdükce miyâhı
Birdenbire ‘aks-âver olup sâhil-i şâdân
Reyzân
oluyordı yire mechûl olan elhân
Ammâ ne güzel ses ki akan ṣu bile turdı
Ya‘nî o
melek şevke gelüp şöyle okurdı:
Ta‘lîk-i cenâh it amân ey tâ’ir-i
ezmân!
Sâ‘ât-ı safâ!
olmayıñız siz de şitâbân
Bir kâm alalım, fâ’ide yok
dünlerimizden
Sür‘atle
geçen şöyle güzel günlerimizden
Sizden taleb-i sürˈat iden ğam-zedeler
var
Lâyıkdır
o bî-çârelere sür‘at-ı edvâr
Dön! anlar içün istedigiñ rütbe
çabuk dön
Bu bezm-i
belâdan gideler tâ bir-ayak öñ
Hem anları hem rûz-ı felâketlerini yut!
Mesˈûd olan eşhâsı unut anları hoş tut
Lâkin ne de beyhûde taleb kim iderim ben
Ben vakte didim: Tur! Didi turmam giderim ben
Sür‘atle geçüp gitdi bak işte şeb-i mes‘ûd
Fecr eyledi şarkda küşâd-ı der-i mesdûd (Tok Yıldız 2017: 92).
Ma’şûkı
Tarafından Sevilmedigi içün Girye-Bâr-ı Te’sîr
Olan
Güzel Gözli Bir Kız Hakkında Söylenmiş Bir Güfte:
‘Âşık-ı
bî-rahm içün lâyık mı cânân ağlasın
Derdiñ istiğnâsına
yansın da dermân ağlasın
Ey güzel
gözlüm ne lâyıkdır bu çeşmân ağlasın
Hiç olur
mı nâzenînim nâzenînân ağlasın
Nergis-i
mahmûrıñı giryân iden kan ağlasın
Ağladan
bir an seni ‘âlemde her an ağlasın (Tok Yıldız 2017: 125)
Rubâîler
Tahsil-i ‘ulûm
itmez ise bir insân
Ta‘rifi
olur nutk idici bir hayvân
Her nâtıkıñ
ancak sözi ‘irfânı kadar
‘İrfân
ise tashîhe muhavvel mizân (Tok Yıldız 2017: 169).
---
Beşeriyyet
ki şu cemˈiyyet merd ü zendir
Aslı
yek-neş’e iken birbirine reh-zendir
Kendisi
haste yine kendisidir tıbb u tabîb
Âdemiñ
zehri de tiryâkı da kendindir (Tok Yıldız 2017:115)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulut | d. 19.05.1978 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | RÛMÎ, Sarı Dânişmend-zâde Şeyh Abdurrahîm Nizâmeddîn Efendi | d. 1384-1389 ? - ö. 1459-1465 ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | HIFZÎ | d. 1851 - ö. 1892 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Leyla Saz | d. 1850 - ö. 6 Aralık 1936 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MEHMED ATÂ | d. 1850 - ö. 1919 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ŞENLİK, Çıldırlı | d. 1850 - ö. 1913 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MİKAYİL MENSUROV | d. 1908 - ö. 1931 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Abusupiyan Akayev | d. 8 Aralık 1872 - ö. 1931 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Meşhur Yusuf (Jusıp) Köpeyoğlu | d. 1858 - ö. 1931 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ÂKİF YÛSUF | d. ? - ö. 1853\'ten sonra | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | NECÎB, Şeyh Necîb Ahmed Efendi | d. ? - ö. 1821 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | Hoşyâr Kadınefendi | d. ? - ö. 1859 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | UŞŞÂKÎ, Mehmed Uşşâkî Efendi | d. ? - ö. 1841-42 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | AHMED, Şeyh Ahmed Ferîhî Efendi | d. ? - ö. 1645 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | RIZÂ, Yenişehir-Fenârî, Ali Rızaullah Efendi | d. 1764 - ö. 1855 | Madde Adı | Görüntüle |