ES'AD, Sahhâflar Şeyhi-zâde Es'ad Efendi

(d. 1204/1789 - ö. 1264/1848)
divan şairi, vakanüvis
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

18 Rebîülevvel 1204/6 Aralık 1789'da İstanbul'da Ayasofya yakınlarında bir evde doğdu. Asıl adı Mehmed'dir. Şiirlerinde Es'ad mahlasını kullandı. Babasının adı Ahmed Efendi, annesinin adı Emetullah'tır. Ailesi Malatya'nın Arapkir kazasına bağlı Nerdübânlı (Merdivenli) köyündendir. Es'ad Efendi geçmişinin Malatya'da medfun Seyyid Battal Gâzi'nin amcası Hüseyin Gâzi'ye kadar uzandığını ileri sürerek Seyyid olduğunu söylemektedir. Dedesinin babasının adı Mansûr, dedesinin adı ise Abdullah'tır. Aile 1151/1738'de İstanbul'a göç etmiş ve Ayasofya civarında yerleşmiştir. Dedesinin İstanbul'a geldikten sonra Ayasofya Camisi'nin avlusunda tesbih satışı ile uğraştığı biliniyor. Babası Ahmed Efendi ise Malatya'nın Arapkir Kazası'nda Patrona Halil İsyanı'ndan önce 1143/1730'da dünyaya gelmiştir. İstanbul'a göç edildikten sonra bir yandan eğitimini sürdürürken bir yandan da kitap satışı ile uğraşmış ve sahhaflar şeyhi olmuştur. Es'ad Efendi bu sebeple "Sahhâflar Şeyhi-zâde" unvanıyla şöhret bulmuştur. Eserlerinde kendisini bazen "Şeyh‑zâde" diye andığı gibi, kendisinden "Şeyh‑zâde" diye de bahsedilmiştir. Tedriste Süleymaniye medreseleri müderrisliğine, kazada ise Kudüs kadılığına kadar yükselen babası Hacı Ahmed Efendi, Medîne kadılığına giderken bindiği geminin Süveyş'te batması üzerine 12 Ramazan 1219/15 Aralık 1804'te vefat etmiş, aynı gemide bulunan Es'ad Efendi ise kurtulmuştur. Bu gemi kazasında Es'ad Efendi ile kardeşinin oğlu aynı yaştaki Abdurrahmân Efendi ki divân‑ı hümâyun kâtiplerindendir, can korkusuyla bir sütuna sarılarak bir gece denizde kaldıktan sonra sahile çıkmışlar ve bir köye vardıklarında Mısır valisi Hurşîd Paşa'nın etbaından birisi bunları görmüş, durumu öğrenmiş ve Hurşîd Paşa'ya götürmüştür. Daha sonra bunlar İstanbul'a gönderilmişlerdir. Kaderin garip bir cilvesi olarak Abdurrahmân Efendi boğulmaktan kurtulmuş fakat daha sonra İstinye'de yine boğularak vefat etmiştir. Es'ad Efendi, 1211 (1796) tarihinde babası Kudüs kadısı olunca bir sene kadar orada ikamet etmiştir. Babasının Kudüs ve Mısır kadılıkları sırasında yanında bulunup Arapça öğrenen ve hem ondan hem de diğer hocalardan çeşitli dersler alan Es'ad Efendi, kazadan sonra döndüğü İstanbul'da meşhur Hâlet Efendi'ye intisap ederek tahsiline devam etmiş, bu arada Hoca Emîn Efendi'nin de uzun müddet dersinde bulunmuştur. 12 Rebîülevvel 1223/8 Mayıs 1808'de ibtidâ‑i hâric derecesi ile müderrisliğe başladı, 1231/1815'te hareket‑i dâhil derecesine terfi etti, 1235/1819'da "Mûsıle‑i Sahn"a kadar yükseldi. Ancak ailesini geçindirmekte sıkıntıya düşünce müderrisliği bırakarak 1233/1817'de Adapazarı naipliğinde, 1235/1819'da meşihat mektupçuluğu yamaklığında, Kütahya ve Birgi'de naipliklerde bulundu. Daha sonra İstanbul'a döndü; bir yıl İstanbul kadılığı vekayi kâtipliği ve 1240/1824'ten itibaren de kapan naipliği yaptı. Şânî-zâde Mehmed Atâullâh Efendi'nin vakanüvislikten azledilmesi üzerine, o sırada ikinci defa getirildiği İstanbul kadılığı vekayi kâtipliği görevini yürüten Es'ad Efendi'ye 15 Safer 1241/29 Eylül 1825'te Şânî-zâde Atâullah'tan boşalan vakanüvislik verildi ve ölümüne kadar bu görevde kaldı. Vak'a‑i Hayriyye'den (1242/1826) kısa bir süre önce Târih'inin bir kısım müsveddelerini padişah II. Mahmûd'a takdim etti ve padişah tarafından 10.000 kuruş atiyye ile taltif edildi, ayrıca ilmî rütbesi "Hareket‑i Altmışlı"ya yükseltildi. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasını anlatan Üss‑i Zafer adlı eserinin müsveddelerini takdim edince kendisine Evkaf müfettişliği ve Üsküdar mahreci payesi verildi. Bu eserinin basılması için irade çıktı ve tashihiyle bizzat ilgilenmesi emredildi. Bu tashih görevi Es'ad Efendi'nin daha sonra getirileceği Matbaa‑i Âmire ve Takvîmhâne nazırlığına bir başlangıç sayılabilir. 1244/1828'de Rus cephesine gönderilen Selîm Mehmed Paşa kumandasındaki orduya Edirne kadılığı payesiyle ordu kadısı tayin edilen Es'ad Efendi, ordunun İstanbul'dan hareketinden itibaren Şumnu'ya varıncaya kadar geçen vakaları yazdı. Fakat daha sonra yerine Çerkeşî Mehmed Efendi gönderilerek uhdesinde bulunan vakanüvislik hizmetini görmesi için İstanbul'a çağrıldı. 1244/1828'de bilfiil Üsküdar kadılığına tayin edildi, bir yıl sonra da Mekke payesiyle azledildi ve arpalık olarak kendisine Yalova kadılığı verildi. 1247/1831 yılında yapılan genel nüfus sayımında Şehirköy ve Sofya yöresinde görevlendirilen Es'ad Efendi, 1247/1 Kasım 1831'de neşrine başlanan ve ilk Türkçe gazete olan Takvîm‑i Vekâyi nazırlığına ve başyazarlığına getirildi. Başlangıçta Matbaa‑i Âmire'nin idaresi Hacı Sâ'ib Efendi'nin üzerinde iken Takvîmhâne ile Matbaa'nın birlikte idaresinin daha iyi olacağı düşünülerek Matbaa da Es'ad Efendi'nin idaresine verildi. 1249/1833'te İstanbul kadılığı payesini (Sakız arpalığı ile) alan Es'ad Efendi 1250/1834 tarihinde vakanüvislik ve Takvîmhâne nazırlığı da uhdesinde kalmak üzere bilfiil İstanbul kadısı oldu. Normal kadılık süresi bitince görevi dört ay daha uzatıldı ve 1251/1835'e kadar bu makamda kaldı. Aynı yıl Anadolu kazaskerliği payesi verilerek Feth Ali Şâh'ın oğlu Mehmed Şâh'ın tahta çıkışını tebrik için muvakkat büyük elçi unvanıyla İran'a gönderildi. Maiyyetine de Fârisî tercümanı olarak Kemâl Efendi (sonradan Paşa) ve ser‑kitâbetine de o vaktin şairlerinden Ayaşlı Velî Efendi memur edilmişti. Bir yıldan fazla süren elçiliği sırasında üzerindeki görevleri yürütmek için vekiller tayin edildi. İrandan gelince Takvîmhâne ve Matbaa‑i Âmire nazırlığına dönen Es'ad Efendi, uzun süredir hasta olduğundan sadece vakanüvislik bırakılarak öteki görevlerinden 1253/1837'de azledildi. Tarihçi Ahmed Lutfî Efendi'ye göre Es'ad Efendi'nin azline, Takvîmhâne'nin hesaplarını her ay maliye hazinesine takdimde gevşeklik göstermesi üzerine Mâliye Nâzırı Nazîf Paşa ile aralarının açılması sebep olmuştur. Es'ad Efendi 1254/1838'de yeni kurulmuş olan Karantina Meclisi'ne üye seçildi, fakat birkaç ay sonra bu görevinden alındı. Aynı yılın sonlarında Sakız ve Ankara arpalığı verilerek Rumeli kazaskerliği payesini aldı. Tanzimat'ın ilanından sonra Meclis‑i Vâlâ‑yı Ahkâm‑ı Adliyye üyesi oldu ve iki yıl kadar bu görevi yürüttü. Aynı tarihlerde vekaleten nakibüleşraflık görevini de üstlenen Es'ad Efendi, 1257/5 Ağustos 1841'de asaleten nakibüleşraf oldu ve ölümüne kadar bu görevde kaldı. Daha önce payesini aldığı Rumeli kazaskerliğine 1259/30 Mayıs 1843'te bilfiil getirildi. Bir senelik müddetin sonunda görev süresi beş ay daha uzatıldı ve 1260/13 Ekim 1844'e kadar bu görevde bulundu. Daha sonra sıbyan mekteplerinin ıslahı için Bâbıâlî'de teşkil edilen geçici meclise 1261/1845'te üye oldu. Ertesi yıl Meclis‑i Ma'ârif‑i Umûmiyye azalığına getirildi. 1264/1847'de de kendisine Mekâtib‑i Umûmiyye nazırlığı verildi. İlk defa "Maârif Nâzırı" unvanını alan Es'ad Efendi'dir. Bir yıl kadar sonra gerek meclisin görüşüyle hareket etmek istememesi gerekse hastalıklı bir bünyeye sahip olmasını bahane ederek bu görevinden istifa etti. Bunun üzerine 1264/26 Aralık 1847 tarihinde mevkii daha yüksek, meşguliyeti daha az olan Meclis‑i Ma'ârif‑i Umûmiyye reisliğine getirildi. Bu onun son görevi oldu. Rahatsızlığı giderek artan Es'ad Efendi 4 Safer 1264/11 Ocak 1848 tarihinde vefat etti. Cenazesi ertesi gün devrin ileri gelenlerinin iştirakiyle Sultan Ahmed Camisi'nde büyük bir cemaatle kılındı ve İstanbul'da Yerebatan'daki konağının yanında yaptırdığı kütüphanesinin bahçesine gömüldü. 1247/1831'de doğan Ahmed Ziyâeddîn Efendi adlı bir oğlu ve adı bilinmeyen birkaç kızı vardır (Arslan 2005: 11-24; Yılmazer 1995: 341-343).

Es'ad Efendi'nin eserleri şunlardır:

1. Dîvân: Tâhir Selâm Bey tarafından tertip edilmiş ve baş tarafına bir dibace yazılmış olan Es'ad Efendi'nin Dîvân'ının İstanbul kütüphanelerinde 12 civarında nüshası vardır.

2. Sûrnâme: "Sûrnâme‑i Es'ad" başlığıyla olan bu eser, 1249/1834'te Sultan II. Mahmûd'un kızı Sâliha Sultan ile Halîl Rifat Paşa'nın düğününü konu edinmektedir. Eser Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (2008).

3. Târih: Muharrem 1237‑Zilhicce 1241/Ekim 1821 ‑ Temmuz 1826 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. İki cilt olarak düzenlenen eserin tam veya eksik olarak İstanbul kütüphanelerinde birçok yazma nüshası vardır. Eser Doç. Dr. Ziya Yılmazer tarafından yayımlanmıştır (2000).

4. Üss‑i Zafer: Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması hakkında yazılmış, bu konuda bütün araştırmacıların kaynak olarak kullandığı önemli bir eserdir. Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (2005).

5. Teşrîfât‑ı Kadîme: Osmanlı devletinin resmi teşrifatını, yani muhtelif merasimi, protokol kurallarını, saray ve hükümet memurlarının teşrifattaki mevkilerini misaller göstermek suretiyle anlatan önemli bir eserdir. 1287'de İstanbul'da 144 sayfa olarak basılmış ise de yazması (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi No: 2692) baskısına nazaran daha fazla malumatı ihtiva eder.

6. Sefernâme‑i Hayr: II. Mahmûd'un 1247/1831'de Çanakkale Boğazı'na ve Edirne'ye yaptığı gezinin anlatıldığı bir eserdir.

7. Âyâtü'l‑Hayr: II. Mahmûd'un 1253/1837'de Tuna vilayetine yaptığı 40 günlük geziyi anlatan bir eserdir.

8. Ahvâl‑i Tunus: Tunus'un Osmanlılar tarafından fethinden Sultan Abdülmecîd devrinde Ahmed Paşa'nın valiliğine kadar geçen süre içindeki olayları anlatan bir risaledir.

9. Münşeât: Es'ad Efendi'nin gerek kendi bazı şiirlerini gerekse başkalarının yazdığı şiirleri, vakfiye suretlerini, çeşitli mektupları, hal tercümelerini, dibaceleri, takrizleri, arzuhalleri, tezkireleri, mahkeme i'lâmlarını, arizaları, kaimeleri; bazı tarih, hadis, tefsir, fıkıh ve tasavvuf kitaplarından nakilleri; müellifin kendisi ve ailesi hakkındaki bilgileri ihtiva etmektedir.

10. Bâğçe‑i Safâ‑endûz: Es'ad Efendi Tezkiresi diye de tanınan bu eser Sâlim Tezkiresi'nin zeyli olup 1135‑1251/1722‑1835 yılları arasında yaşayan şairlerden 205'inin kısa biyografilerini ihtiva etmektedir. Eser Rıza Oğraş tarafından yayımlanmıştır (2001).

11. Şâhidü'l‑Müverrihîn: Türkçede kullanılan bazı kelimelerin imlasını, tarih düşürmenin kurallarını ve bu vadide eser vermiş bazı şairlerin kısa biyografilerini ihtiva eden bir eserdir.

12. Pendnâme: Çocuklar için yazılmış manzum bir öğüt kitabıdır. Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (2004).

13. Mesh‑i Ricl ve Mesh‑i Huf: Ehl‑i sünnet ve Şîa arasında tartışma konusu olan abdestte çıplak ayağa meshetme veya mest üzerine meshetme meselesine dair küçük bir risaledir.

14. Nasrun Azîz: Yaşanmış bir olaydan hareketle iman‑amel münasebetini ele aldığı bir risaledir.

15. Delâilü Nübüvveti Nebiyyinâ: Es'ad Efendi bu eserde Tevrat ve İncil nüshaları hakkında bilgi verip bu kitaplarda Hz. Peygamber'e dair işaretlere temas etmekte ve teslis akidesi üzerinde durmaktadır.

16. Mehâsin‑i Mecîdiyye: Sultan Abdülmecîd'in iradesiyle kaleme alınmış, padişaha itaat ve dua, sahip olunması gereken güzel ahlak, sakınılması gerekli olan kötü huylar ve insanın haklarıyla ilgili üç bölümlük bir risaledir.

17. Beyânü's‑Sıfâti's‑Sübûtiyyetillâhi Ta'âlâ: Allah'ın sübuti sıfatlarının tarif ve izah edildiği bir risaledir.

18. Zîbâ‑yı Tevârîh: Es'ad Efendi, Muslihuddîn‑i Lârî'nin (öl. 979/1572) Farsça Mir'âtü'l‑Edvâr ve Mirkâtü'l‑Ahbâr adlı umumi tarihini, daha önce Hoca Sadeddîn tarafından yapılan tercümesini ve diğer kaynakları göz önünde tutarak yeniden Türkçeye çevirmek istemiştir. Ancak yaratılıştan başlayıp Yavuz Sultan Selîm dönemine kadar gelen bu eseri II. Mahmûd'a kadar getirmeyi düşünmüşse de Deylemîlere kadar olan kısmını tercüme edebilmiştir.

19. Terceme‑i Mustatraf (Mahmûdü'l‑eser Fî Tercemeti'l‑Mustazrafi'l‑Müste'ser): Daha çok Mustazraf Tercümesi diye tanınan eser, Muhammed bin Ahmed El‑Hatîb El‑İbşihî El‑Mısrî'nin "El‑mustadraf Min Külli Fennin Mustazraf" adlı muhâdarâta ait eserinin tercümesidir.

20. Kevkebü'l‑Mes'ûd fî Kevkebeti'l‑Cünûd: Şeyh Muhammed b. Mahmûd El‑Cezâ'irî'nin "Es‑Sa'yü'l‑Mahmûd fî Nizâmi'l‑Cünûd" adlı eserinin tercümesidir.

21. Es'ile ve Ecvibe: Ders vekili Akşehirli Ömer Efendi'nin 1250 Rebîülevvelinde/Temmuz 1834'te yapılan ru'ûs imtihanında sorulan soruların cevaplarından tertip ettiği risalenin tercümesidir.

22. Îmân‑ı Ebeveyn: Saçaklı-zâde Mehmed Efendi'nin Hz. Peygamber'in anne ve babasının imanları konusunda yazdığı risalesinin beş fasıl hâlinde yapılmış tercümesidir.

23. El‑Virdü'l‑Müfîd fî Şerhi't‑Tecvîd: Birgivî Mehmed Efendi'nin tecvid konularını ihtiva eden Ed‑Dürrü'l‑Yetîm adlı risalesinin şerhidir.

24. Makâle Fî İsbâti Nübüvveti Hâtemi'l‑Enbiyâi Ve'l‑Mürselîn: Hz. Muhammed'in peygamberliğini isbat etmeye yönelik bir risaledir.

25. Mecmû'a‑i Müsevvedât: Çeşitli konulardaki yazılarını ihtiva eden müsvedde hâlindeki bir mecmuadır.

26. İ'tirâz‑ı Bâtıl‑ı Ehl‑i Dalâl: Fakihler ve müctehid imamların ihtilafları hakkında, inançsızlar ve yabancıların bazılarınca yapılan itirazlara cevap olarak hazırladığı bir risaledir.

27. İsimsiz Risâle: Es'ad Efendi, isim koymadığı bu risalesinde İstanbul'un fethiyle ilgili meşhur hadisten yola çıkarak fetih için gelen sahabiler, yapılan birkaç kuşatma ve Hz. Ebû Eyyûb El‑Ensârî'nin hayatını anlatmıştır.

28. İsimsiz Risâle: "Dünyâ hayatı kâfirlere süslü gösterildi" meâlindeki ayetin açıklandığı bir risaledir.

29. İsimsiz Risâle: Yapılan bir itiraza cevap olarak "Kadınların mirasta niçin yarım hisse aldıkları"nı açıklayan bir risaledir.

30. İsimsiz Risâle: İbni Kuteybe'nin Müşkilü'l‑hadîs adlı kitabının "Fahr‑i âlem'den yüz sene geçince yeryüzünde nefes alıcı bir nefs kalmaz" hadisinin açıklamasını ihtiva eden bir risaledir.

31. İsimsiz Risâle: Yine İbni Kuteybe'nin Müşkilü'l‑Hadîs adlı kitabından istifade ile Ukbe b. Âsî'nin rivayet ettiği "Kuran‑ı Kerim bir deri ve cildde kaplansa sonra o deri ateşe atılsa yanmaz" hadisinin açıklamasını ihtiva eden bir risaledir.

32. İsimsiz Risâle: "Ef'alullâh (Allah'ın fiilleri) ile ilgili olarak yazılmış bir risaledir.

33. İsimsiz Risâle: Mustatraf'ta Harun Reşîd'in oğlunun adının Me'mûn yazılacak iken yanlışlıkla Mehdî yazılmasını düzeltmek için yazdığı bir risaledir.

34. İsimsiz Risâle: 1253/1837 senesinde bir kişinin "Akıl için yol birdir derler ama imamların ahkâm konusunda ihtilaflarının sebebi nedir?" şeklindeki bir sorusuna verdiği cevabı ihtiva eden bir risaledir.

35. İsimsiz Risâle: Bâbertî'nin Şerh‑i Telhîs'inin Kinâye bahsinden alınma "Her kulağı olan hayvan doğurucu ve her kulağı olmayan yumurtlayıcıdır" sözünün açıklanmasını ihtiva eden bir risaledir.

36. İsimsiz Risâle: Taftazânî'nin Risâle‑i Mahsûs'undan "Büluğda öncelikle vacib olan itikad mı yoksa amel midir?" konusunda yaptığı bir nakilden oluşan bir risaledir.

37. İsimsiz Risâle: İmam Rabbânî'nin bir eserinden Allah lafzı ve bu lafzın özellikleri ile ilgili "Ma'rifet" kısmının tercümesini ihtiva eden bir risaledir.

38. İsimsiz Risâle: Münazaranın nasıl yapılması gerektiği ile ilgili "Fenn‑i Münâzara" muhtevalı bir risaledir.

Es'ad Efendi bunlardan başka bizzat yazdığını belirttiği bazı eserlerin olduğunu söylüyorsa da (bunlar için bkz. Münşe'ât, Süleymaniye Kütüphanesi, Es'ad Efendi No: 3851, vr. 315b; Tarih, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY. No: 158, vr. 37b) bu eserlere kütüphanelerde rastlanamamıştır. Bu eserler şunlardır: 1. Terâcimü Emsâli'l‑Üdebâ2. İstanbul'daki sahabe kabirleri hakkında bir risale. 3. Arapça'daki nadir kelimeleri ihtiva eden bir mecmua. 4. Fıkıhla ilgili "Hayrun Kesîr" adlı bir mecmua. 5. Mutasavvıfların özelliklerini manzum ve mensur olarak anlatan bir mecmua. 6. İmam‑ı A'zam'ın Ebû Yûsuf'a nasihatlarıyla ilgili tercüme bir eser. 7. Hristiyanlığın reddi hakkında risale (Arslan 2005: 24-32; Yılmazer 1995: 344, 345).

Bunların dışında Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde Es'ad Efendi'nin başka eserleri olduğunu da belirtiyor, isimlerini veriyor ve bunların kendisinde bulunan bir mecmuada bulunduğunu söylüyorsa da (Bursalı Mehmed Tahir 1342: 25, 26) bu eserlere de kütüphanelerde rastlanamamıştır ki şunlardır: 1. Vahdet‑i Vücûd2. Beyânü İnne'l‑İsmete Leyset Sâbiteten3. Meshu'r‑Re's4. Sıfatü't‑Tekvîn5. Akvâl‑i Ricâl‑i Sûfiyye6. Beyânü Mu'âmele Beyne'l‑Müslim Ve'l‑Hâricî7. Beyânü Farku'l‑İsm Ve'l‑Müsemmâ8. Câmi'a‑i Kelime‑i Şehâdeteyn9. İrâde‑i Cüz'iyye10. Beyânü Zikrü'l‑cehrî Ve'l‑Lahn11. Beyânü Zeyn‑i Huld12. Kelâmü'l‑Hak Celle Celâlüh13. Beyânü Esbâb‑ı Havfü'l‑mevt14. Risâle‑i Ahlâk.

Kaynaklar Es'ad Efendi'nin hitabet kabiliyetine sahip, her işten anlar, zeki, vaktini araştırma, okuma ve yazmaya hasretmiş âlim ve şair bir zat olduğunda müttefiktir. Ayrıca yeniçeriliğin kaldırılması öncesinde, askerî alanda yapılacak yeni düzenlemelerle ilgili eşkinci hüccetinin yazılmasının kendisine havale edilmesi onun güvenilir, namuslu, dürüst ve devlet nezdinde saygıdeğer bir kişi olarak kabul edildiğinin delilidir. Es'ad Efendi son zamanlarında şeyhülislam olmayı çok istemiş, hatta sırf gözden uzak olmamak için soğuk havalarda bile üst üste birkaç kürk giymek ve pazar kayığına tandır kurdurmak suretiyle Boğaziçi'nde Kanlıca'daki yalısından bayramlaşma merasimleri için Dolmabahçe Sarayı'na gitmeyi ihmal etmemiştir. "Bu külfete ne hâcet" diyenlere, "Padişahın gözünden kaybolmağa gelmez" cevabını verdiği rivayet edilir. Şeyhülislamlık makamına atanacağını beklerken o makamın Ârif Hikmet Bey'e verilmesi üzerine fevkalade müteessir olarak şu kıt'ayı söylemiştir: "Bu beytim yâdigâr olsun cihâna/Tahallüfden derûnum gamla doldu/Baña lâyık iken cây‑ı meşîhat/Hudâ'nıñ hikmeti Ârif Beg oldu". Bu kıt'a, bu konuda ne kadar arzulu olduğunun bir başka göstergesidir. Herkesin övgüyle bahsettiği; ilmini, fazlını, dirayetini göklere çıkardığı Es'ad Efendi hakkında bazı olumsuz şeyler de söylenmiştir ki bunları da doğal kabul etmek gerekir. Örneğin Süleyman Fâik Efendi ki İbnü'l-Emin onun için, "Herkesin mesâlibinden (ayıplarından, eksikliklerinden, kusurlarından) bahsetmek i'tiyâdında idi" demektedir, meşhur Mecmû'a'sında Es'ad Efendi hakkında olumsuz şeyler söyleyerek tezkiresini de eleştirmiştir. Es'ad Efendi, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması sırasında ismi sıkça geçen ve önemli hizmetleri görülen bir kişidir. O sırada İstanbul kadılığında vekayi kâtibi ve devlet vakanüvisi olan müellif, şeyhülislamın emriyle eşkinci teşkilatı için kaleme aldığı hücceti hem şeyhülislam konağındaki toplantıda hem de Ağakapısı'nda, ayrıca ocağın kaldırılması ile ilgili ferman suretini de 1242/17 Haziran 1826 günü öğle namazından sonra Sultan Ahmed Camisi'nde bizzat okumuştur. Devrinin ıslahat çalışmalarını destekleyen Es'ad Efendi, özellikle Üss‑i Zafer adlı eserinde ocakları kaldırılan yeniçeriler hakkındaki tahkir edici ifadeler kullanması sebebiyle eleştirilere de maruz kalmıştır. Es'ad Efendi ayrıca nadide eserlerden derleyip vakfettiği kitaplarla da ilim çevrelerinde müstesna bir yere sahip olmuştur. Hayatı boyunca topladığı 4000'e yakın kitabı 29 Cemâziyelâhir 1261/4 Temmuz 1845'te düzenlediği bir vakfiye ile ilim âleminin istifadesine sunmuştur. Bu kitaplar şimdi Süleymaniye Kütüphanesi'nin en önemli kolleksiyonunu oluşturmaktadır. Es'ad Efendi sıradan bir kitap toplayıcısı değil, kütüphanesine aldığı her eseri inceden inceye tetkik eden bir şahsiyettir. En iyi yazma nüshaların genellikle onun kolleksiyonunda bulunmasının sırrını babasının sahhaflar şeyhi olması kadar kendisinin bu husustaki titizliğinde de aramak gerekir. Es'ad Efendi kütüphanesine aldığı birçok eseri bizzat okumuş ve bunlara ilavelerde de bulunmuş, kayıtlar eklemiştir. Tarihî, edebî, dînî telif ve tercüme onlarca eserin sahibi olan Es'ad Efendi'nin çok verimli bir yazar olduğu bir gerçektir. Buna rağmen eserlerinin önemli bir kısmı sanat değeri yüksek olmayan, özellikle nesir dili bakımından kuru ve zevksiz eserlerdir. Gerek Târih'inde gerekse Üss‑i Zafer adlı eserinde eski nesir geleneğinden ayrılmayıp çok süslü bir lisan kullanmış, lüzumsuz dibacelerle başladığı sözü uzun cümlelerle birbirine bağlaması ayrıca tenkit edilmiştir. Ağır üslubu II. Mahmûd'un da dikkatini çekmiş ve kendisinden daha sade bir dil kullanması istenmiştir. Son zamanlarda çeşitli dinî konularda halkı aydınlatmak için yazdığı risalelerindeki üslubun ağırlığını kendisi de kabul etmiş ve daha sade yazmak istediğini özellikle belirtmiştir. Mustazraf Tercümesi'nde kaydettiği satırlara dayanarak M. Fuat Köprülü Es'ad Efendi'yi millî lisan ve edebiyat cereyanının ilk nazariyecisi olarak göstermektedir. Nihad Sami Banarlı da Es'ad Efendi'yi XIX. yüzyıl başlarında nesir sahasındaki mahallileşme cereyanının önemli bir temsilcisi olarak kabul etmekte, onu Türkçede sade dile ve halk lisanına doğru gidişin sebeplerini gösteren, adeta nesirde sadeliğin kaidelerini koyan biri olarak takdim etmektedir. Es'ad Efendi'nin Tarih'i, Üss‑i Zafer'i ve bazı müsveddeleri Ahmed Cevdet Paşa ve Ahmed Lütfî Efendi tarafından kaynak olarak kullanılmıştır. Divan edebiyatının hemen her türünde eser veren Es'ad Efendi, güçlü bir şair olarak da görülmemekte, manzumelerinin eskinin bir taklidi olduğu, bir yenilik getirmediği kaydedilmektedir. Manzumelerinin önemli bir kısmı naziredir. Şeyhülislam Âsım, İsmet Beyzâde, Ârif Hikmet, Tâhir Selâm, Vâsıf, Mâhir, Zîver, Antepli Aynî, Râgıb Paşa, Nedîm, Fıtnat Hanım, Nazîf gibi muhtelif şairlere nazireleri görülmektedir. Çeşitli vesilelerle padişaha manzum tarihler ve kasideler de takdim eden Es'ad Efendi'nin bazı manzumeleri devrin gazetelerinde de yayımlanmıştır.

Kaynakça

Aktepe, M. Münir (1997). "Es'ad Efendi". İslam Ansiklopedisi. Eskişehir: MEB. Yay.

Arslan, Mehmet (hzl.) (2003). Mehmed Cemaleddin - Osmanlı Tarih ve Müverrihleri. İstanbul: Kitabevi Yay.

Arslan, Mehmed (2004). "Divan Edebiyatında Nasihat‑nâmeler (Pend‑nâmeler) ve Vak‘a‑nüvîs Es‘ad Efendi'nin Pend‑nâmesi". Türk Dili ve Edebiyatı Makaleleri Dergisi. (4): 5‑80.

Arslan, Mehmet (2008). Osmanlı Saray Düğünleri ve Şenlikleri I - Manzum Sûrnâmeler. İstanbul: Çamlıca Yay.

Arslan, Mehmet (hzl.) (2005). Es'ad Efendi - Üss-i Zafer (Yeniçeriliğin Kaldırılmasına Dair). İstanbul: Kitabevi Yay.

Bursalı Mehmed Tahir (1342). Osmanlı Müellifleri. C. III. İstanbul.

Ergun, Sadeddin Nüzhet (1936-1945). Türk Şairleri. C. III. İstanbul.

Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş‘âr. İstanbul.

İnal, İbnü'l-Emin Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. I. İstanbul: Dergah Yay.

Mehmed Süreyya (1308). Sicill-i Osmânî. C. I. İstanbul.

Oğraş, Rıza (hzl.) (2001). Esad Mehmed Efendi ve Bağçe-i Safâ-Endûz'u. Burdur.

Şemseddin Sâmî (1306). Kâmûsü'l‑A‘lâm. C. II. İstanbul.

Yılmazer, Ziya (hzl.) (2000). Vak'a-nüvîs Es'ad Efendi Tarihi. İstanbul: OSAV. Yay.

Yılmazer, Ziya (1995). "Es'ad Efendi". İslam Ansiklopedisi. C. XI. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLAN
Yayın Tarihi: 25.02.2015
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Nerm ise ger meşrebin pâ-mâl olur yek-ser adû

Bâde-i şîşe-şiken olmaz mı maglûb-ı kedû

 

Gırre olma mestî-i ikbâle aklın var ise

Ser-nigûn olur ayakdan mest yapıldım deyü

 

Turşî-i rûy-ı şitâ feyz-i bahâr îrâs eder

Mâ’il-i vuslat olur âhir cüvân-ı tünd-hû

 

Şemme-hâh oldum riyâz-ı ârız-ı cânândan

Itr-bahş-ı hâtır oldu dedi yâ bir iş mi bu

 

Bir içim su cüst-cûsudur seni seyyâh eden

Es'adâ deryâ-yı gurbet içre böyle sû-be-sû

(Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş‘âr. İstanbul. 12.)

 

Üss-i Zafer'den

Tafsîl‑i Keyfiyyet‑i Vukû'‑ı Zevâl‑i Eşkıyâ

"Ol zümre‑i zemîmeden devlet‑i aliyye cânibine izhâr‑ı sadâkatda akdem görünen kethudâ yeri Mustafâ ve mütevellî Kürd Yûsuf ve sâ'ir söz sâhibleri olan eşhâs‑ı nifâk‑menâs bâlâda mesrûd olduğu üzere evvelâ bâb‑ı fetvâ‑penâhî ba'dehu Ağa Kapusu'nda tahrîr‑i asker ve ta'lîm‑i cenge ta'ahhüd gösterdikleri gün mekr‑i tekâzâ‑yı nifâk u mekr ile miyânlarında sûret‑i isyânı nihânî sohbet ve Et Meydânı'nda ulemâ ile ta'lîme mübâşeret olunduğu esnâda izhâr‑ı niyyet etmişler iken, bi‑inâyetillâhi ta'âlâ içlerinden ba'zıları gûyâ meydâna kazgan çıkmaksızın hurûc etmek münâfî‑i kâ'ide‑i dûdmân‑ı Bektâşiyyedir, diye ol gün i'lânına mümâna'at kıldıklarından başka ..."

(Arslan, Mehmet (hzl.) (2005). Es'ad Efendi - Üss-i Zafer (Yeniçeriliğin Kaldırılmasına Dair). İstanbul: Kitabevi Yay. 57.)

 

Bağçe-i Safâ-Endûz'dan

"Hüsâmî (Şeyh Ahmed Efendi): Kâsım Paşa'da vâki tarîkat-ı Uşşâkiyye meşâyih-i kemelesinden Hüsâmüddîn Uşşâkî kuddise sırrahû âsitânesinde post-nişîn-i irşâd ve bin yüz altmış sekiz hılâlinde âzim-i âlem-i ma'âd olup âsitâne-i mezkûrede makbûr ve âşıkâne güftârları ehl-i hâl lisânında mezkûr Eş-Şeyh Ahmed Efendi'dir".

(Oğraş, Rıza (hzl.) (2001). Esad Mehmed Efendi ve Bağçe-i Safâ-Endûz'u. Burdur. 158.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Mina Urgand. 01 Mayıs 1915 - ö. 15 Haziran 2000Doğum YeriGörüntüle
2BARKÎd. ? - ö. 1533Doğum YeriGörüntüle
3Safveti Ziyad. 1875 - ö. 25 Temmuz 1929Doğum YeriGörüntüle
4AŞKÎ, Mustafad. 1785-1789 - ö. 1871-1877Doğum YılıGörüntüle
5FEHÎM, Hoca Süleymând. 1789 - ö. 1846Doğum YılıGörüntüle
6LEBÎB, Mehmed Lebîb Efendi, İstanbullud. 1789 - ö. 1867Doğum YılıGörüntüle
7HURREMÎ, Ahmed, Zilelid. ? - ö. 1848Ölüm YılıGörüntüle
8LEYLÂ HANIMd. ? - ö. 1848Ölüm YılıGörüntüle
9HAYYÂT VEHBÎ, Erzincanlı Terzi Babad. 1776 veya 1781 - ö. 1848Ölüm YılıGörüntüle
10NAÎMÂ, Mustafâ Naîmâ Efendid. 1655 ? - ö. 1716MeslekGörüntüle
11İZZÎ, Süleyman İzzî Efendid. ? - ö. 1754-55MeslekGörüntüle
12SÂMÎ, Arpaemîni-zâde Mustafâd. ? - ö. 1734MeslekGörüntüle
13HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14RAHŞÎd. ? - ö. l868Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15HALÎMÎd. ? - ö. 1836-1837’de hayattaAlan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16MOLLA MUHAMMED HANİd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânîd. 1713 - ö. 1781Madde AdıGörüntüle
18NEŞÎT, İbrahîm Efendid. ? - ö. 1679-80Madde AdıGörüntüle