İLHAMÎ, Yusuf Ziya Başer

(d. 1907 / ö. 1984)
tüccar, çiftçi
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Yusuf Ziya Başer’dir. Halk edebiyatının güçlü bir şekilde yaşadığı Sivas’ın Kangal ilçesinde 1907'de doğmuştur. Kangal’da “Takımlar” lâkaplı geniş bir aileye mensup olan İlhâmî’nin dedesi Osman oğlu Yusuf’tur. Babasının adı Mevlüt, annesinin adı Mevlide’dir. Âşık Hasan Balcıoğlu bir şiirinde onun Ruhsatî’nin torunu olduğunu söylemektedir. Elimizde bunu destekleyecek bir veri yoktur. Balcıoğlu’nun bununla İlhâmî’nin, Ruhsatî koluna mensubiyeti kastetmiş olması ihtimal dahilindedir. Askerliğini müteakip 1936-1937 yılları arasında Sivas’ta arazi vergilendirme komisyonu üyeliği; 1938-1942 yılları arasında CHP kâtipliği; 1942-1950 yılları arasında iki dönem Kangal İlçesi Belediye Başkanlığı görevlerinde bulunmuş; 1950-1964 yılları arasında ise ticaret ve çiftçilikle meşgul olmuştur. İlhâmî 1964'te tekrar siyasete döner ve 1968’e kadar yeniden Kangal Belediye Başkanlığına seçilir. 1968-1975 yılları arasında da iki devre il genel meclis üyeliğinde bulunur. İlhâmî zaman zaman İstanbul’a yakınlarının yanına gitse de doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı memleketinden ayrı kalmaya fazla dayanamaz. Ruhsatî gibi İlhâmî de kalem şuarasındandır ve saz çalmamaktadır. Bu özelliğini, “Üç yüz yirmi beşte geldim dünyâya/ Sürmedim elimi tanbura nâya” sözleriyle ifade eder. İlhamî, Kangallı kadın şair Derdîmend’e yazdığı bir cevapta ondan “üstad” diye söz etmesi, yine bir şiirinde “usta”dan söz etmesi onun üstadının kimliği konusunda bir ipucu sayılabilir. Mehmet Bey’e yazdığı bir mektupta şiir söylemeye 1936'da başladığını söylemektedir. Askerliğini yaptıktan sonra her sabah erkenden kalkıp namazını kıldığı ve Kur’anı kerim okuduğu; zamanla buna kendisini alıştırdığı ve günün birinde bu manevî doygunluk sonucu duygularını şiirle dile getirmeye başladığı söylenir. Ancak onun âşık oluşu sadece bir birikimin dışa yansıması şeklinde olmamış, âşıklık ona rüyada ihsan edilmiştir. Bu sebeple o, bir “bâdeli âşık”, bir “Hak âşığı”dır. Aslında onun âşık oluşunu birikim, rüyada âşıklık bâdesi içme ve irsiyet gibi birkaç sebebe bağlamak daha doğrudur. Ziya Başer, hem âşıklığını hem de mahlas alışını “Bir rüya” başlıklı şiirinde anlatır. Arkadaşı Âşık San’atî’nin soru yollu bir şiirine, aynı tarzda cevap verdiği şiirinde aşağıdaki sözleri söyler. Bu sözleri onun aynı zamanda mahlasını da nasıl ve nereden aldığını izah eder: “İlhâmî Allâh’tan alır ilhâmı/ Duymadım görmeye gelirdim seni/ Seni çok severim bilirsin bunu/ Görünmüyon diye arayım dedim”. İlhâmî, çok arzu ettiği Hac farizasını 1982'de yerine getirebilmiştir. Başer, 1984'te Sivas'ta vefat etmiştir.

İlhâmî, halk edebiyatı geleneğinde yaygın hemen bütün şiir türleri ve şekilleri ile örnekler vermiştir. İlhâmî’nin hem koşma hem de türkü nazım şekliyle şiirleri vardır. Ayrıca müstezat, divan, semai, gazel tarzlarında şiirleri bulunmaktadır. Ölçü ve kafiye çok sağlam olmakla birlikte az da olsa bazı mısralarda ölçünün bozulduğu görülmektedir. İlhâmî hece ölçüsü ve aruz ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Şiirlerinin çoğu hecenin 11’li kalıbı iledir. Bir kısım şiirlerinde de 8’li hece kalıbını kullanmıştır. Bu kalıpta da 11’li kalıptaki kadar başarılıdır. 13+5 müstezat şekli ve kalıbını; aruzun remel bahrine de tekabül eden, bazı şiirlerinde hecenin 15’li kalıbını da kullandığı görülmektedir. Aruz vezni ile yazdığı bazı divanlarında ise remel bahrinden “Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilün” kalıbını kullanır. İlhâmî her çeşit kafiyeyi kullanmıştır. Ancak cinaslı kafiyeye bir iki örnek dışında pek rastlanmaz. Yarım, tam, zengin ve tunç kafiyeye bol örnekler bulmak mümkündür. İlhâmî Karacaoğlan, Âşık Ömer, Yahya Kemal, Ziya Gökalp ve Ömer Seyfeddin’in kullandığı Türkçeleşmiş Türkçeyi kullanır. Özellikle Arapça ve Farsçadan dilimize girerek Türkçeleşmiş kelimelerin, yaşadığı dönemde yabancı olarak algılanmasına üzülür ve bu üzüntüsünü bir mektubunda “ne yazık ki şimdilerde yabancı sayılan kelimeler” diye ifade eder. Bunun dışında şiirlerinde; atasözlerine, deyimlere ve yöresel söyleyişlere de pek çok örnek bulmak mümkündür. İlhâmî’nin şiirlerinde Batı dillerinden dilimize girmiş, “sembol, enerjik, rekor, asansör” gibi kelimeleri de bulmak mümkündür. Çok rahat ve konuşma havası içerisinde, samimi bir söyleyişi vardır.

İlhâmî’nin gelenek çerçevesinde şiirleri olduğu gibi çağı, şahsı, ailesi, dostları, düşmanları, sevgiler ve sevgilileri vb. ile ilgili farklı konularda şiirleri de bulunmaktadır. Hele başka âşıklarla, haklarında ne yazık ki pek bilgi bulamadığımız âşıklarla edep sınırları gözetilerek, oldukça nazikane yapılan atışmaları hayli ilginçtir. İlhâmî’nin gelenek çerçevesinde koşma, destan, semaî, divan, türkü, müstezat ve gazel tarzında şiirler yazdığı; bunların içeriklerini ise dinî, tabiat, aşk, taşlama, ağıt, güzelleme, nasihat, yakarış, yaşadığı devirle ve toplumsal konularla doldurduğu görülür. İlhâmî şiirlerinde dinî ve ahlâkî konulara da yer vermiştir. Bilinen 122 şiirinden yirmisinin dinî içerikli olması âşık şiirleri arasında sık görülen bir durum değildir. Bu durumun onun dinî hassasiyetini gösterdiği söylenebilir. Nasihat yollu ahlâkî şiirleri de buna eklenince onun ruh dünyasının durumu ortaya çıkar. Pek çok şiirinden onun insan-toplum ve insan-çevre ilişkisi üzerinde düşünen bir kişi olduğu anlaşılmaktadır.

İlhâmî’nin cönkünde Derdîmend, San’atî, Hasan Balcıoğlu, Halil Soyuer’in İlhâmî’ye yazdıkları şiirler; ayrıca Emsâlî’nin Boz Armutlu Âşık Durmuş’a ve Fadime Oflaz’ın hacılar için söylediği bir şiir yer almaktadır. İlhâmî’nin de gerek adı geçen âşıklar ve gerekse başka âşıklara yazdığı, onların şiirlerine cevap niteliği taşıyan manzum mektupları ve yine aynı tarzda yazılmış manzum bilmeceleri bulunmaktadır. İlhâmî’nin âşıklara yazdığı bu şiirler otuz tanedir.

Son olarak işaret etmek gerekirse İlhâmî’ye ait olan elimizdeki defter ve defterlerden arta kalanlar fiziki yapı olarak klasik cönklere uymamaktadır. Elimizde bulunan defterlerdeki şiirler âşığın kendi şiirleri ve kendisine yazılan şiirlerle, bir tane de bir âşığın bir başka âşığa yazdığı bir şiirden oluşmaktadır.

Kaynakça

Apaydın, H. Yunus, Ali Çavuşoğlu (2004). Kangallı Aşık İlhâmî ve Şiirleri. Ankara: Akçağ Yay.

Avan, Yasemin (1995). Aksaraylı Âşıklar. Aksaray: Aksaray Valiliği Kültür Yay.

Kaya, Doğan (1994). Sivas’ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsatî. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Yay.

Kutlu, Şemseddin (1988). Dertli. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. HACI YUNUS APAYDIN
Yayın Tarihi: 05.03.2019
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ALİ NEBİd. 1725 - ö. 1810Doğum YeriGörüntüle
2MÜDERRİS HOCAd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3SÜRMELİ, Sürmeli Bostancıd. 13.07.1955 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Ali Mustafa Soylud. 1907 - ö. 31 Mayıs 1974Doğum YılıGörüntüle
5OZANOĞLU, İhsan Ozanoğlud. 15.04.1907 - ö. 13.02.1981Doğum YılıGörüntüle
6ERBİL/ERBİLÎ, Mustafa Erbild. 1907 - ö. 1972Doğum YılıGörüntüle
7Muazzez Tahsin Berkandd. 1899 - ö. 4 Ekim 1984Ölüm YılıGörüntüle
8GÖMLEKSİZ, Mehmet Ağcaoğlud. 1911 - ö. 28.04.1984Ölüm YılıGörüntüle
9Vasıf Öngörend. 15 Şubat 1938 - ö. 14 Mayıs 1984Ölüm YılıGörüntüle
10SEFİL PİR/SEFİL PİRİM/ÇORUMLU PİROĞLU, Fikret Piroğlud. 1926 - ö. 1985MeslekGörüntüle
11IRIZA, Rıza Çağand. 1913 - ö. 18.02.1969MeslekGörüntüle
12LÜTFİ ALTINTAŞd. 1930 - ö. ?MeslekGörüntüle
13BATTAL, Battal Aydoğmuşd. 1941 - ö. 27.09.2001Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14MEHMET, Mehmet Hanifi Şirind. 1970 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15MEHMET COŞKUNd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16TURANOĞLU, Mustafa Turanoğlud. 1952 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17HÜSEYİN, Hüseyin Çoğaland. 20.12.1958 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18OZAN VEYSEL, Veysel Çakmakd. 1962 - ö. ?Madde AdıGörüntüle